23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA HABERLER POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA CUMHURİYET SAYFA 5 CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, protestocu öğrencilere saldırıya tepki gösterdi ‘Coplu demokrasi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rektörle buluşmasını protesto eden öğrencilere polisin uyguladığı şiddetle ilgili olarak “Recep Bey hukuku. İleri demokrasi değil, coplu demokrasi” dedi. CHP’nin dünkü grup toplantısına eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’la birlikte katılması dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, toplantıda gündemdeki konularla ilgili olarak şu değerlendirmeleri yaptı: Torba yasa: TBMM’nin gündeminde bazı kanun teklif ve tasarıları geldi. Eğer bunlar geldiği gibi geçerse, Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkar. Hukukun üstünlüğünü savunacaksak bu ‘Okuyun Adam Olun (!)’ Üniversiteli öğrenciler İstanbul’da “okusun adam olsun(!)” denilerek coplanıyor, tekmeleniyor, yerlerde sürükleniyor, biber gazıyla etkisizleştirilip gözaltına alınıyor, sorguları sırasında yine dövülüyor, hakaret ediliyor. Eh, ileri demokrasilerde bunlar olur... 19 yaşındaki üniversiteli kız, “hamileyim” demesine karşın, kasıklarına, karnına tekme atılıyor, bebeğini düşürüyor. Bunların tümü günümüz Türkiyesi’nde olağan karşılanıyor, yandaş medyanın bülbülleri tek satır yazamıyor... AKP’nin demokrasi ve özgürlük anlayışının ne olduğunu sekiz yıldır yazıp çiziyoruz. Polis, üniversiteli gençlere karşı neden bu denli acımasız? İngiltere’de, İtalya’da, Yunanistan’da üniversiteli gençler, ortalığı yakıp yıkıyor, polise molotofkokteyli atıyor. Yunanistan’da üniversiteli gençlerin meclise yürümelerini engellemek isterken şiddete uğrayan polislerdi. Orada gördünüz mü, polisin öğrencilere karşı bizimkiler kadar acımasız olduğunu! İstanbul’da yaşanan olaylara karşı sessiz kalan bir İçişleri Bakanı, öğrencileri kıyasıya döven polisler... Burada “ideolojik” bir durum söz konusu değil mi sizce? İstanbul’daki öğrenciler, polise molotofkokteyli mi atmış, PKK terör örgütünün militanları, sempatizanları gibi taşıt araçlarını mı yakmış, yollara barikat mı kurmuş ya da işyerlerini ateşe mi vermiş? Benim ülkemde demokrasi ve özgürlük masalları anlatılır neredeyse 40 yıldır... Benim ülkemde gencecik insanlar “devleti yıkma” girişiminde bulundukları gerekçesiyle darağacında asılır yargı kararıyla... Benim ülkemde lise öğrencileri, Manisa’da bir gece yarısı evlerinden alınır, yıllarca hapis yatar... Benim ülkemde ortaokul öğrencileri, okulun tuvaletine “orak çekiç” resmi çizdikleri savıyla tutuklanıp zindanlarda çürütülür... Benim ülkemde emekçiler sendikasızlaştırılır... Benim ülkemde TEKEL işçileri eylem yaptıkları için gözaltına alınır... Benim ülkemde tutsak bir mor gibidir hayat... Düşünceyi ifade özgürlüğü hâlâ suç öğesidir... Bir sığlık, bir çıkmaz sokaktır dün ve bugün yaşadıklarımız. Kendine demokrat kimi liberal aydınlar, dönek solcular siyasal iktidara yanaşıp, kendi çıkarları için sabah akşam konuşur, çocuğunu düşüren 19 yaşındaki üniversiteli kız öğrencinin çığlığını bile duymaz. Halkımız ise bu olup bitenleri umursamaz, gözlerini kapar, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” der. Binlerce yürek tek bir yürek olarak çarpmaz... Bunca acılara, kıyımlara, Ankara Ulus’ta, İstanbul Güngören’de patlayan bombalara, ölen insanlarımıza karşı toplumsal tepkiyi göstermez. Bedenlerde, ruhlarda, yüreklerde bir tümlük olmaz, özgürlüğün türküsü söylenmez. Güneşin, ayın, yıldızların altında yaşamayı ne zaman öğrenecek bu toplum? Ne zaman üniversiteli gençlere, liseli çocuklarımıza sahip çıkacak yurdumun insanı? Bu ülkeyi yönetenler, demokratik tepki gösterenleri, muhalefet edenleri ne zaman suçlamayacak? Üniversiteli gençlere yapılan biber gazlı, coplu saldırının hesabını kim soracak? Benim kuşağım acıları, kıyımları yaşadı, faili meçhul cinayetlerin adresini gördü, “vur emrini” verenlerin kimler olduğunu saptadı. Yağmurların içinde kurşunların nasıl vızıldadığını, yaşamın renginin nasıl kara bulutlara dönüştüğünü gördü. 19 yaşındaki bir anne adayı üniversiteli kızımız polisin tekmeleriyle bebeğini düşürürken bağırıyor: “Hamileyim vurmayın!” Öyle 20 yıl, 30 yıl gerilere gitmeye gerek yok... On yıl içinde kaç kişi yaşamını yitirdi polis kurşunuyla? Kimse kimseyi, “polisin psikolojisi” filan diyerek kandırmasın, gerçekleri dile getirsin, her şeyi açık açık söylesin, polise “saldırı buyruğunu” verenler ortaya çıkarılsın. Dedim ya, polis üniversiteli öğrencilere “ideolojik” yaklaşıyor, onları potansiyel terörist, “devlet düşmanı” olarak görüyor... Kendilerine demokrat ve özgürlükçü sözde liberaller, 11 Eylül’de yapılan “anayasa halkoylaması”na “Yetmez ama evet diyeceğim” diyen sözde aydınlar, sanatçılar siz ne diyorsunuz? Polisin gençlere biber gazı, cop ve tekmelerle saldırmasının, ülkede ileri demokrasi değil ‘coplu demokrasi’nin göstergesi olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, “Gençlerden dördü TBMM’ye geldi, ancak içeri alınmadılar. Hani burası milletin meclisiydi? Hırsızlık yapsa içeri girer, hayali ihracat yapsa AKP’den milletvekili olur. Yürüyüş yapan genci zaten dövdün yeteri kadar; şimdi de Meclis’e sokmuyor” diye konuştu. tür abuk subuk yasaların TBMM’de yeri yoktur. Öğrencilere saldırı: Gençlere, polis biber gazı, cop ve tekmelerle saldırdı. Eksik olan tank, top ve tüfek. Onlar da olsa zaten tam savaş ilan edilecek. O genç kızın polis copları altında tekme, tokat dövülmesini ve onun fotoğraflarını acaba Recep Bey dünyaya nasıl anlatacak? Başbakan’ı eleştiremezsiniz. Başbakan’ı eleştirenler bu tür hareketlere katlanırlar. Zaten bunun gereği de büyük bir ihtimalle Başbakan’ın talimatıyla oluyordur. Bir de bunlar diyorlar ki “bu memlekette anayasa var, bizde demokrasi var, hukukun üstünlüğü var”. Yok kardeşim burada üstünlerin hukuku var, Recep Bey’in hukuku var. Recep Bey’in hukukuna da “ileri demokrasi” diyorlar, bence “coplu demokrasi” deseler daha iyi olur. Gençlerden dördü TBMM’ye geldi ancak içeri alınmadılar. Hani burası milletin meclisiydi? Hırsızlık yapsa içeri girer, hayali ihracat yapsa AKP’den milletvekili olur. Naylon fatura düzenlese bir de bakan olur. Yürüyüş yapan genci zaten dövdün yeteri kadar şimdi de Meclis’e sokmuyorlar. Kirli paraya ihtiyacımız yok: WikiLeaks belgelerindeki iddialarla ilgili açıklama yerine saldırı var. İsviçre’den hesabın olmadığına dair belge alırsın, kimseden de ses çıkmaz, de RILEY: ÜZGÜNÜZ dik. Senin sicilin temiz değil, onun için istiyoruz. Kusura bakma Sayın Başbakan biz sana güvenmiyoruz. “İspat et malvarlığımı CHP’ye bağışlayacağım” diyor. Biliyor bizim yasal olarak bilgi alamayacağımızı. Recep Bey kulakların iyi duysun: CHP’nin kirli, haram paraya ihtiyacı yoktur Âşık Veysel yanıtı: Başbakan bana Âşık Veysel ile yanıt vermiş. Hani Âşık Veysel’in adını ağzına alırken abdest aldıysan mesele yok. Şimdi de halk ozanlarının arkasına saklanıyorlar. Veysel’den bir dörtlük de ben okuyayım: “Birinin aklı yok deli divane/ Bir kısmı muhtaçtır acı soğana/ Bir kısmını zengin etmiş yan yana /Şimdi kendi saklanıyor sır gibi.” O sır gibi saklananın kim olduğunu herhalde biliyorsunuz. Twitter’dan yorum ABD’den WikiLeaks ziyareti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD Dışişleri Bakanlığı Güney Doğu Avrupa Müdür Yardımcısı Robert J. Riley, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer’i ziyaret ederek Wikileaks belgeleri için “üzüntülerini” iletti. ABD Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Riley, önceki gün CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer’i ziyaret etti. Riley görüşmede Wikileaks belgeleriyle ilgili, “Türkiye’de neden olduğumuz huzursuzluk ve uygunsuzluktan dolayı üzgünüz. Bir daha böyle şeylerin olmaması için adımlar atmaktayız” dedi. ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin önemi üzerinde duran ve iki ülke arasındaki ilişkilerin sürdürülebilir olmasından yana olduklarını vurgulayan Riley, “İki ülke arasındaki ilişkilerin iyi olması yolunda adımlar atılmaktadır” mesajı verdi. Riley, Değer’e “Seçimlere kadar olan 8 aylık süreçte CHP’yi nasıl görüyorsunuz? Kürtlerden oy alabilecek misiniz? Parti içindeki tartışmalar bitecek mi? Kurultay tartışmaları bitecek mi ” sorularını da yöneltti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır gezisini anlatan Değer, CHP’nin Kürtlerden de oy almak için çaba gösterdiğini vurguladı. Değer, “Siz CHP’yi ve önümüzdeki seçimleri nasıl görüyorsunuz” diye sorarken, Riley, “ABD olarak biz Türkiye’deki seçimlere müdahil olmayız” demekle yetindi. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de üstünlerin hukuku var” diye konuştu. (NECATİ SAVAŞ) Kılıçdaroğlu, Twitter’daki hesabından öğrencilere şiddet uygulanmasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu şöyle dedi: “Sayın Başbakan, siz şu aralar gerçeklerden iyice koptunuz. Size göre kaygılarını, seslerini duyurmak için sokaklara çıkan gençler, devletin koskoca Başbakan’ına tepki gösteriyorlar. Siz onlara 12 Eylül yöntemlerini layık görüyor, sokaklarda tekmeletiyor, yüzlerine gaz sıktırıyorsunuz. Bu millet, bu gençlik, size verdiği yetkiyi geri almasını da bilir. Bu dünya kimseye kalmadı, sizin gibi bir zalime mi kalacak sanıyorsunuz?” Kurultay trafiği başlıyor Hafta sonu Deniz Baykal ve Önder Sav ile görüşecek olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, ‘Kurultay bayram havasında olacak’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 18 Aralık’ta yapılacak olağanüstü kurultayın bayram havasında geçeceğini söyledi. Eski Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen CHP’ye katıldı. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. 18 Aralık Pazar günü toplanacak kurultayın hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Olağanüstü kurultay, bayram havası içerisinde geçecek” dedi. ‘Kurultayda kavga dövüş olmayacak mı’ sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Kavga, dövüş yapanlar partili değildir. Onları dışarı çıkarırız. Eleştiri olabilir, ama şiddet kabul edilemez” dedi. Kılıçdaroğlu’nun, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve eski CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile de hafta sonu görüşmesi bekleniyor. Kılıçdaroğlu, Baykal ve Sav ile ne zaman görüşeceğinin sorulması üzerine, bugün ve yarın İzmir’de olacağını hatırlatarak “Cuma, cumartesi, pazar var. Görüşme için Baykal ve Sav’ın da programlarının uygun olması gerekiyor” diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Kaya için düzenlenen anma programına katılacağını söylediğinin anımsatılıp “Siz de katılacak mısınız?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Gülten Hanım davet etti. Ben de ona ‘Takvim müsait olursa niye gelmeyeyim’ dedim. Daha takvime bakamadım” diye konuştu. hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Taşdelen CHP’ye katıldı Eski Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen, CHP’ye katıldı. Taşdelen’in üyeliği CHP MYK’nin önceki gün gerçekleşen toplantısında onaylandı. Partiden ihraç edildiği için üyeliğe dönmesi için PM kararı gereken Fikri Sağlar’ın kurultay sonrası, Celal Doğan’ın da yakın süreçte partiye katılması bekleniyor. MOLOTOFKEYLLİ SALDIRI DAVASINDA DOSYALAR AYRILDI Serap’ı yakanlar çocuk mahkemesine gönderildi keme heyeti, ağırlaştırılmış İstanbul Haber Servisi müebbet hapisle yargılanan Küçükçekmece’de İETT tutuklu sanıklar, Hamit Akotobüsüne molotof koksan, Salman Akpınar ile teylli saldırı düzenleyerek, çocuk sanıkların tahliye ta17 yaşındaki Serap lebini ise reddetti. Eser’in ölümüne neden Küçükçekmece’de 8 Kaoldukları iddiasıyla yargısım 2009’da yaşanan sallanan sanıklardan 4’ü, 18 dırıda ağır yaralanan ve yaşından küçük oldukları gerekçesiyle çocuk mah Serap Eser, bi 29 günlük tedavi sürecinin kemesine gönderildi. rinci ölüm yıldö ardından yaşamını yitiren İstanbul 10. Ağır Ceza nümünde anıldı. Serap Eser dün mezarı başında anıldı. Eser’in ağaMahkemesi’ndeki davanın ikinci oturumu, Serap Eser’in ölüm beyleri, duruşmadan çıkacak sonuyıldönümüne denk geldi. Çocuk sa cun canlarını daha fazla acıtacağını nıklar nedeniyle basına kapalı olarak söyleyerek bu nedenle davaya kagerçekleştirilen duruşmaya, 6’sı tu tılmadıklarını söyledi. Eser’in katiltuklu 7 sanık katıldı. Mahkeme çocuk lerinin ‘Taş Atan Çocuklar Yasasanıklar R.S., M.D., Ö.K., Ö.B.’nin sı’ olarak bilinen yasadan yararlandosyasını ayırarak, çocuk mahkeme mamasını isteyen ağabeyi, sanıklasine gönderilmesine hükmetti. Mah rı affetmediğini söyledi. Hukukçular, hâkimlere dava açılamamasının ayrıcalıklı sınıf yaratacağı düşüncesinde Yargıçlara açık çek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Egenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hakkındaki tahliye talebini reddeden 9 yargıç hakkında açtığı tazminat davasının ardından, AKP milletvekilleri tarafından verilen yasa önerisiyle, hâkim ve savcılara tazminat davası açılmasının yolu kapatılmak isteniyor. Prof. Dr. Ülkü Azrak, anayasanın 129. maddesinde ve Devlet Memurları Yasası’nda, “Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır” hükmünün düzenlendiğine işaret ederek, bu düzenlemelerin kişisel kusurları ortadan kaldırmadığını vurguladı. Tutuklamaya karar veren, tutukluğun sürmesi yönünde tavır gibi kararların yargıcın takdir yetkisi içinde yer aldığını anımsatan Azrak, “Eğer takdir yetkisi isabetsiz, yanlış bazen de tarafgirane kullanılmışsa ne olacak? AHİM’ye gidilmesi halinde, tutuklamanın devamının hukuka aykırı olduğu yönünde karar çıkarsa devlet tazminat ödeyecek. Neden hâkime rücu etmesin ki? Çünkü o karar yargıçların kusurlu olduğunu gösteriyor. Yani hukuka aykırılığın sebebi hâkimlerin davranışı olmuş olur. O hâkimi nasıl sorumluluktan kurtaracaksınız? Zannediliyor ki, bu tazminatı devlet öder, hâkim yoluna devam eder. İşte o öyle değil. Hâkime rücu ettirilmemesi Adalet Bakanı yönünden sorumlu tutulur ve ona ödetilir” değerlendirmesini yaptı. Düzenlemeyle hâkimlere, “kaygısızca tediğinde yardımcıları ‘kanun yok’ deyince, ‘kanun yok, kanun yap’ karşılığını verir. Yoksa kanun yaparız kanun mantığı. Anayasa Mahkemesi’nin kolunu kanadını da kırarlarsa, anayasa yargısı korkuları da kalmaz. Bunlar çok basit oyunlar.” Azrak, hâkimlere dava açılmamasına yönelik düzenlemedeki ilginç bir çe AKP’nin yasa tasarısı, bir yandan “yandaş hukukçulara arkanızdayız” mesajını iletirken adalet arayanlara da bu arayışlarını boşa çıkaracak nitelik taşıyor. Prof. Dr. Ülkü Azrak, Enver Paşa’nın, “yok kanun, yap kanun” kafasının AKP tarafından sürdürüldüğünü vurguladı. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da düzenlemeyi “keyfiliğe prim” olarak nitelendirdi. siz karar verin bir şey olmaz. Bir şey olursa da biz öderiz, arkanızdayız” mesajı verilmek istendiğini anlatan Azrak, Haberal kararından sonra başkaca sanıklar yönünden emsal oluşturmamak için davaların önünün kesilmesi amacını taşıdığını söyledi. Prof. Dr. Ülkü Azrak, yapılmak isteneni şu sözlerle anlattı: “Hepsi siyasi iktidarın menfaatlarını kollayan düzenlemeler. Bu Enver Paşa kafasıdır. Enver Paşa bir şeyin yapılmasını islişkiyi anlattı: “Zarara uğrayanların hâkim, savcılara değil de kurum aleyhine dava açması öngörülmüş. Bu dava adli mahkemede açılamaz ki. Ayrıca Yargıtay’da süren davaların da asliye hukuk mahkemelerine devredileceği düzenlenmiş. Burada kocaman bir soru işareti var. Hangi davaları görüyor Yargıtay, hâkimler aleyhine açılanları. Düzenlemeye göre, asliye hukuka gönderilecek. Hani hâkimler aleyhine dava açılmı yordu? Yargıtay, mahkemeye okusunlar âlim olsunlar diye mi gönderecek? Yargıtay davayı reddedeceği yerde asliye hukuka gönderilmesi öngörülüyor. Böyle mantıksız bir şey olamaz. Asliye hukuk mahkemesi devleti mi yargılayacak.” Ankara Barosu Başkanı, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da, düzenlemeyi, “keyfiliğe prim” olarak değerlendirirken, “Hukuk Usulü Muhakameleri Kanunu’na göre, şahsi sorumluluktan dava açılması için ağır kasıt gerekiyor. Kusurun ağır olduğunun ispatı da çok zordur. Çok az uygulanan bir madde. Bunu da kaldırıp ‘hâkimlere haksız fiilleri nedeniyle dava açılamaz’ dediğinizde çok ayrıcalıklı bir sınıf yaratmış olursunuz” dedi. Feyzioğlu, yıllardır yasada duran düzenlemenin, memnun olunmayan bir karar üzerine parlamentonun harekete geçip, tavır almasını “adamına göre davranış” olarak nitelendirirken, “Tazminata mahkumiyet bugüne kadar rahatsızlık yaratmamış ki değiştirilmemiş. Ama siyasi iktidarın özel önem verdiği dava söz konusu olunca tazminat hükmü birden kaldırılmak isteniyor, bunu çok yanlış buluyorum. Tartışılır, konuşulur. Ama bir dava nedeniyle, alelacele hükmün değiştirilmesi yanlış” diye konuştu. AB MÜSTEŞARI MILLER DİYARBAKIR’DA KONUŞTU ‘Türkiye’nin bazı konularda feragat etmesi gerekecek’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler ve Basın Enformasyondan Sorumlu Müsteşarı Michael Miller, Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, “Zamanı geldiğinde AB katılım sürecinde Türkiye’nin bazı noktalardan vazgeçmesi, feragat etmesi gerekecek” dedi. Diyarbakır Üniversitesi Kongre Merkezi’nde dün AB Türkiye Delegasyonu tarafından Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle “Türkiye AB İlişkileri” konulu konferans düzenlendi. Miller “Zamanı geldiğinde AB katılım sürecinde Türkiye’nin egemenlikle alakalı konularla ilgili bazı noktalardan vazgeçmesi feragat etmesi gerekecek. AB ile ortak bir pozisyon alabilmek amacıyla” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle