19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 17 CinSel’lik özgür Sel Yayıncılık üç kitabı hakkında açılan davada aklandı Kültür Servisi Sel Yayıncılık’ın CinSel Kitaplar dizisinden yayımlanan üç kitabı hakkında TCK’nin 226. maddesine göre açılan davada yayıncı İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz beraat etti. Dün görülen son davada Çevirmenler Meslek Birliği temsilcileri, gazetemiz yazarı Deniz Kavukçuoğlu, Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Genel Sekreteri Metin Celal Sel Yayıncılık’a destek için ve Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) adına Yayınlama Özgürlüğü Komitesi üyesi Anders Heger de gözlemci olarak mahkemede bulundu. Sancı, davanın ardından yaptığı açıklamada, “Mahkemeye ve çeşitli kurumlara karşı yayımladığımız kitapların edebi eser olduğunun mücadelesini verdik. Bir seneyi aşan, hem yıpratıcı hem de maddi külfet getiren bir süreçti, ama bu süreçte sevindirici şeyler de oldu. Hem TYB hem de IPA bu süreci düşünce ve ifade özgürlüğüne yapılmış bir saldırı olarak değerlendirdi ve bize bu doğrultuda ödüller verdi. Dünyanın önemli gazeteleri yoğun ilgi gösterdi ve Avrupa Parlamentosu da süreci izledi. Bunlara Türkiye’de yayıncılık açısından bir kazanım diye bakacağız.” Ben Mila’nın “Perinin Sarkacı”, Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları”, Fransız P.V’nin yayına hazırladığı “Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları” isimli kitaplara Genel Ahlaka Aykırı Suçlar kapsamında Eylül 2009’da dava açılmış. Kitaplar, Galatasaray Üniversitesi’nin bilirkişi raporuna göre edebi bulunmuştu. Bu raporun ardından kitaplar Başbakanlık Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nca da müstehcen bulunmuştu. Zehra Yıldız Caddebostan Kültür Merkezi ve Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde anılacak Uyar, Zehra için söyleyecek lacak. Henüz söyleyecek çok şarkısı, oynayacak çok rolü vardı Zehra’nın. On üç yıl önce bir kış günü kar çiselerken Heidelberg’deki Fidelio temsilinin ardından yaşama veda etmişti. Ardında bıraktığı disiplinli kişiliği, kimseleri kırmadan dökmeden geçirdiği kısacık yaşamı, yeni kuşaklara örnek olmalıydı. Zehra’yı her yıl anmak, genç ve nitelikli operacılarla onun sevgili izleyicilerini buluşturmak, Zehra’nın adına kurulan vakfın görevi oldu. İlk günden beri bu anma gecesini taçlandıran basbariton Burak Bilgili bu yıl yine Zehra için söyleyecek. Burak, Metropolitan Operası, La Scala ve Carnegie Hall gibi dünyanın önde gelen sahnelerinde kabul görmekte. Bariton Kartal Karagedik bu yılki Leyla Gencer yarışmasıyla kendini bizlere tanıttı. Daha pek çok uluslararası yarışmadan derece sahibi. Tenor Cenk Bıyık, hani şu Almanya’daki TürkiyeAlmanya futbol maçında her iki ülkenin de ulusal marşını kusursuz söyleyerek dikkatleri çeken tenor, o da ünlü Avrupa sahnelerinde söylüyor. Bu yılki şancılar arasında bir Z ehra Yıldız 14 ve 15 Aralık’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde ve Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde anı de uluslararası değerde flütçümüz var: Bülent Evcil, Zehra’nın sevgili konuklarından birisi olacak. Gece için özel olarak kurulan ZYV Orkestrası’nı Rus şef Michael Iskrov yönetecek. Yurtdışında ünlenen bu sanatçılarımızla kıvanç duyuyoruz. Ne yazık ki onları Türk sahnelerinde izleme fırsatımız pek olmuyor. Örneğin nice ödülün sahibi, yurtdışında nice önemli sahnenin primadonnası Burcu Uyar’ı da canlı dinleyebilmek için Zehra Yıldız’ı anma gecesini beklemeliydik. TANIYOR MUSUNUZ? Onu ilk kez 2003’te Fazıl’ın Metin Altıok Oratoryosu’nda dinleyip hayran olmuş ve sütunlarıma taşımıştım. 2006’da Leyla Gencer Yarışması’nda 3’üncülük aldığını da anımsıyorum. Burcu’dan ilk yurtdışı haberleri Milano’dan ve Fransa’dan almaya başladık. İnternetten izlediğimiz görüntülerinde müthiş bir sahnesi, dolgun ve üst rejisterlere rahatlıkla ulaşan sesi, lirik koloraturluğun fevkalade ajilitesi ve sesini kullanmadaki ustalığı dikkatleri çekiyordu. “Lucia, Manon, Gilda, Violetta, Gece Kraliçesi, Constanse, Donna Anna” rolleriyle kısacık bir zaman dilimi içinde doruğa tırmanmaya başlamıştı. Burcu’nun ailesinde hiç müzisyen yok. Babası emniyet müdürü olduğu için Anadolu’yu karış karış biliyor. Okuldaki müzik öğretmeni onun yeteneğini saptamış, ailesi bu işi ciddiye almış, on yaşında piyano ve gitarla müziğe başlatmış. İzmir’de Güzel Sanatlar Lisesi’nde okumuş ve hayatında ilk kez İzmir BURCU UYAR’I Operası’nda La Travyata’yı izlemiş. Sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’na girerek Aydın Uştuk ile şana başlamış arada pek çok öğretmenin emeğiyle evrilmiş ve Mustafa Yurdakul’un sınıfından mezun olmuş. İlk sahneye çıkışı Olympia rolüyle yine İzmir’de olmuş. Yurtdışına ilk adımı ise As.Li.Co yarışmasına katılmak için 2002’de Milano’ya gidişiyle gerçekleşmiş. Birincilik Ödülü olarak İtalya’da bir turne hakkı kazanmış, değişik operalarda söylemiş, böylece menajerlerin dikkatini çekmiş, Fransa’daki hocası JeanPierre Bli vet ile tanışmış. Opera Studio’da Marsilya’da bir yıl çalışmış. “Nantes operasında Gece Kraliçesi en önemli çıkışımdı Fransa’da. Master classları ve yarışmaları çok önemsiyorum, başka türlü gençlerin kendilerini gösterme şansı yok” diyor. 2006’da Almanya’daki DEBUT yarışmasındaki birinciliği Burcu’nun Avrupa’daki ününü perçinlemiş. “Benim için aile çok önemli, bana çok destek olan bir eşim var. Fransız. O da konservatuvar mezunu, müzikten çok iyi anlıyor. İki yaşında bir kızımız var. Henüz yuvaya başladı. Berlin’de ve Fransa’da yaşıyoruz. Menajerim sayesinde çeşitli opera evleri ve festivallerle ilişki kuruyorum. 2012’ye kadar takvimim doldu. Salzburg Mozart Haftası’yla başlıyorum yeni yıla. Deutsche Oper Berlin’de Lucia, Viyana Tiyatrosu’nda Gece Kraliçesi... Şarkıcılık kadar sahneye çok önem veriyorum, operaya bütün olarak bakıyorum. Rejisörle konuşup o rejinin araştırmasını yapıyorum. İyi bir opera sanatçısı alçakgönüllü olmalı ve her zaman öğrenci olduğunu unutmamalı.” Zehra yıllardır olduğu gibi yine bu başarılı gençleri kendi yörüngesine çekiyor. 15 Aralık’ta CKM’deki etkinliğe katılmak için Zehra Yıldız Vakfı’ndan yer ayırtmak gerekiyor: Tel. 0212240 62 48. [email protected] www.evinilyasoglu.com BÜYÜK ÖDÜLÜN SAHİBİ SUSAN PHILIPZS Bir ‘ağıt’a Turner Ödülü ken, “gurur duyduğunu” söyledi. Philipsz’in enstalasyonu, denizde boğularak ölen bir adamın, sevgilisine ölümünü anlatmak için geri dönmesini konu alıyor. Sanatçının doğduğu yer Glasgow’daki Clyde Nehri’nin karanlık sularında gerçekleştirdiği performansı jüri başkanı Penelope Curtis, “Susan’ın çalışması hayli sıra dışıydı. Çalışması, anlattığı şeyleri farklı bir şekilde işitmenizi, onlara farklı bir gözle bakmanızı sağlıyor” sözleriyle övdü. Bu arada ödül töreni sırasında müzenin önünde gösteri yapan üniversite öğrencileri de hükümetin eğitime ayırdığı payı azaltıp üniversite harcını arttırmasını protesto ettiler. Bunun üzerine Philipsz de “Onları destekliyorum” dedi. Ödülü Philipsz’in kazanması eleştirmenlerin farklı yorumlarına da sebep oldu. Kimi eleştirmenler Philipsz’in yaptığının sanat değil müzik olduğunu söylerken kimileri de ödülün bu etkili çalışmaya verilmesini doğru karar olarak değerlendirdi. Öykü anlatmak neden gerekli Paris’te OdéonAvrupa Tiyatrosu’nda düzenlenen edebiyat toplantısına Enis Batur da katıldı MEHMET BASUTÇU Kültür Servisi İngiltere’nin moSEVDACENAP AND MÜZİK VAKFI dern sanat dalında verilen en önemli ödülü Turner Ödülü’ne, bir İskoç ağıtının üç farklı versiyonunu içeren “Lowlands Away” adlı ses enstaANKARA (Cumhuriyet Bürolasyonuyla su) Türkiye’nin çoksesli müSusan ziğine büyük emeği geçen besPhilipsz teci, yorumcu ve eğitimcilere değer görülSevda Cenap And (SCA) Müdü. Böylece zik Vakfı’nın her yıl takdim ettiği bu yıl ilk kez, “Onur Ödülü Altın Madalyası”nın bir ses ensta23’üncüsü besteci Muammer Sun’a Susan Philipzs lasyonu bu verildi. ödüle değer Önceki gece düzenlenen törene, 10. görülmüş oldu. Bu yıl Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 26. kez verilen Turner eşi Semra Sezer, Kültür ve Turizm BaÖdülü adayları arasında kanı Ertuğrul Günay, vakıf yetkililePhilipsz’in yanı sıra ri ve çok sayıda davetli katıldı. “Onur Dexter Dalwood, AnÖdülü Altın Madalyası”nı Ertuğrul Gügela de la Cruz ve Otonay’ın elinden alan Sun, “Hayatımı lit Grubu (The Otolith müziğe vakfettim. Bu yüzden bu ödül, Group) yer alıyordu. bir vakfın bir başka vakfa ödülü olaTate Britian Müzerak değerlendirilebilir” dedi. Hayatı si’nde önceki akşam yaboyunca çalıştığını, senfonik eserler, banpılan ödül töreninde do ve koro eserleri ile okul şarkıları besGlasgow doğumlu 45 telediğini dile getiren Sun, “İşimi en iyi yaşındaki sanatçıya 25 şekilde yapmaya çalıştım. Bu halkın bin pound (yaklaşık 80 da buna ihtiyacı var” dedi. Gecede dabin TL) para ödülü de ha sonra şef Gürer Aykal yönetimindeki verildi. The Turner PriBilkent Senfoni Orkestrası ve Bilkent ze’ı alan dördüncü kaGençlik Korosu, Sun’un “İzmir Rapdın olma özelliği taşıyan sodisi” ile Kurtuluş ve Cumhuriyet Philipsz, ödülünü moda film müziklerinden oluşan eserlerini tasarımcısı Miuccia seslendirdi. Prada’nın elinden alır Muammer Sun’a ‘altın madalya’ Othello İstanbul’da stanbul Devlet Opera ve Balesi, sezonun ilk yeni bale yapıtı olarak edebiyat, tiyatro ve opera tarihinin başyapıtlarından “Othello”yu 11 Aralık’ta Süreyya Opera Sahnesi’nde sahneleyecek. Verdi’nin bestelediği bu Shakespeare eseri, Uğur Seyrek’in koreografisi ve Işık Noyan’ın librettosu ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçıları tarafından yorumlanıyor. Othello’yu Egemen Kement, Selim Borak, Melih Mertel, Mehmet Nuri Arkan; Desdemona’yı ise Deniz Zirek, İlke Kodal, Tülay Yalçınkaya ve Ebru C. Atay canlandırıyorlar. İ PARİS Eski Paris’in orta yeri Quartier Latin’in göbeğindeki OdéonAvrupa Tiyatrosu, 228 yıllık geçmişiyle simgesel bir mekândır. Ulusal sahne statüsündeki Odéon, 2000’li yıllarla birlikte, özellikle yazar, aktör ve yönetmen Olivier Py’nin yönetimi devralmasından bu yana, sıra dışı yan etkinliklere, özellikle de edebiyata kapılarını açmayı sürdürüyor. Geçen sonbahar, Orhan Pamuk da bu tür bir gecenin konuğu olmuş ve Türkçe, bu tarihi sahnede ilk kez işitilmişti... Yeni sezonun yan etkinlikleri arasında, 6 Aralık’ta saat 11’den 22’ye kadar süren değişik bir toplantı vardı. “Hikâye anlatmak neden gereklidir” sorusunu tartışan 35 yazar, araştırmacı, çevirmen, yayıncı, filozof, ruhbilimci ve dilbilimci arasında yazar Enis Batur ile, Paris’te yaşayan Türk edebiyatı uzmanı, eğitim görevlisi ve Actes Sud Kitabevi’nin Türkçe yayınları sorumlusu Timur Muhidin de yer alıyordu. Hikâye anlatmanın vazgeçilmezliği, hatta yaşamsallığı, gelecek kuşaklara aktarılması, özellikle sözlü edebiyatta bu mirasın karşı karşıya kaldığı sorunlar, anlatıcının seçiciliği, sorumluluğu, hikâ yeyi ya da masalı kendi süzgecinden geçirirken değiştirmesi ya da uyarlamasıyla gündeme gelen mutasyon, binlerce dünya dilinin ciddi bir yok olma tehlikesi altında bulunması gibi bir dizi konu gündeme geldi ve her biri iki saat süren dört oturum süresince doğurgan bir tartışma ortamını besledi. Her katılımcı kısa bir hikâye ya da masal anlatarak başladı sözlerine. Enis Batur, sözcüsü sırtındaki papağan olan bir Laz’ın öyküsünü dile getirdikten sonra, konuşmasını, bugün hâlâ anlattıkları hikâyeler ya da yazdıkları öyküler nedeniyle baskı altında kalan, Salman Rüşdi gibi yaşamları tehdit edilen yazarları unutmamak gerektiğini hatırlattı. İranlı yazar Nahal Tajadod, Fransa’da kendisine, tezinin konusu olan Rumi yerine, Ahmedinejad’la ilgili sorular sorulmasından duyduğu üzüntüyü, “Tıpkı, Dante uzmanı bir İtalyan yazara ülkesi dışında hep Berlusconi’yle ilgili sorular sorulması gibi” diyerek dile getirdi. Çağrılı olan Salman Rüşdi ile Umberto Eco toplantıya gelememişlerdi ama Eco ile birlikte “Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Umut Etmeyin” adlı yeni bir kitaba imza atan yazar ve senarist JeanClaude Carrière toplantıya katılanlar arasındaydı... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle