19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 16 KÜLTÜR CUMHURİYET 8 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA [email protected] Hüseyin Sermet, Londra Filarmoni Orkestrası eşliğinde Beethoven’ın 4. Piyano Konçertosu’nu yorumluyor DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Londra Filarmoni’yle ilk kez SİBEL ÇORBACIOĞLU Televizyondaki Şairler Son günlerde televizyon ekranlarında ağızları köpüre köpüre tartışan şairler size neler düşündürüyor? Hoş şeyler olduğunu sanmıyorum. Batakhane toplumu ve onun kültürünü yaratmaya çalışanlar, ancak bu yolda katkı ve hizmet sunabilecek şairleri ekranlara çıkarıp gösteri dünyasında kendilerine rol biçiyorlar. Konu isterse düşünce özgürlüğü gibi hem evrensel hem de güncel önemde yaşamsal bir konu olsun. Onlardan şairliklerine yakışır biçimde insanı yüceltecek, onurlu bireylerden oluşan bir toplumun gelişmesine katkıda bulunacak, kültürel değerleri öne çıkaracak konuşmalar beklersiniz değil mi? Nerde? Dönekliğin, kirli düzenle bütünleşmenin üzerlerine yapışan karanlığını ekran başındakilere de bulaştırmaya çalışıyorlar. Şairin sahte davranışlısı olur mu diye düşündüğümde hep aklıma Abdülhak Hamit gelir. Yıllar önce, Aşiyan Müzesi’ni gezerken bir camekânın ardında Hamit’in bir kartvizitini görmüştüm. Adının altında “İstanbul Saylavı” yazıyordu. Bütün şiirlerini ağdalı, anlaşılmaz bir Osmanlıcayla yazmıştı Hamit. Yeni Cumhuriyet yönetimi bu Osmanlı aydınına milletvekilliği bağışlamıştı. O da kartvizitine yönetimin dil devrimi anlaşıyına yakın olduğunu göstermek için olmalı, milletvekili değil de “saylav” yazdırmıştı. “Pes” demiştim içimden, ikiyüzlülüğün bu kadarı olur. Onca yıl neredeyse hiç Türkçe sözcük kullanmadan yapıtlar ver, sonra da “saylav” ol. Bugün televizyon ekranlarında izlediğimiz şairlere bakınca Hamit’in yaptığı çok masum kalıyor. Şiirin hiçbir kalıba sığmayan, hiçbir iktidara yâr olmayan, isyancı yanını unutmamak gerek. Şiirin her şeyin üstünde tek bir ölçüsü varsa o da insan adına, daha insanca bir hayat ve dünya için başkaldırıdır. Şiir kimi zaman direniş türküleri söyleyerek başkaldırır. Kimi zaman bir incelik duygusu aşılamaktır en güçlü başkaldırı. Kişiliklerinde şiirin bu en temel unsurunu barındırmayan şairlerin, toplumu bir batakhaneye çevirmeye çalışan ekranların kirli yüzleri olmaktan öte bir işlevleri ne yazık ki olmayacaktır. Gerçek şiiri ve şairi halkımız her şeye karşın yüreğinde olanca temizliğiyle korumayı sürdürüyor. Bakın her yıl yüz bin yeni Nâzım Hikmet kitabı satılıyor. Cemal Süreya kırkıncı basıma ulaştı. Ahmed Arif’in baskı sayısı kim bilir kaçı buldu. Şiir, çirkinliklerin değil, güzelliklerin toprağında yetişir, paylaşılır. Yürekleri kötülükleriyle körleşmiş “eski şairler” geçmişlerindeki güzellik kırıntılarını da kendi elleriyle yok ettiler. Şiirlerinin sahte paralar kadar geçerli olacağını da sanırım görüyorlardır. Böylesi öfke dolu ulumalar, yitirdikleri şairliklerine kendilerince yaktıkları ağıtlar olarak da görülebilir. Çünkü hiçbir sanatsal yapı yaratıcısının elinden çıkmakla bitmiş, tamamlanmış sayılmaz. Okurlar, izleyiciler, dinleyiciler onları her okuyuşta, her bakışta, her dinleyişte yeniden yorumlarlar. Onlara yükledikleri anlam değişir, gelişir. Ekranlarda içlerindeki karanlığı dışa vuran şairler, yazdıklarını okur gözünde o karanlığa gömdüler. [email protected] Klasik müzikseverlerin yakından tanıdığı Hüseyin Sermet, 1968’de Olağanüstü Yetenekli Çocuklar yasasından yararlanarak gittiği Paris Konservatuvarı’nda başlayan sanat hayatına, pek çok uluslararası yarışmada ödüller, başarılı besteler ve dünyanın hemen her yerinde başarılı konserler sığdırmayı başaran bir isim. Bugün İş Sanat’ta, Şef Vladimir Jurowsky yönetimindeki Londra Filarmoni Orkestrası ile vereceği konserle bu tabloya yeni bir artı daha ekleyecek olan Sermet ile, Türkiye’de sanat, müzik ve bugünkü konseri üzerine konuştuk. Klasik müzik dünyası kendini kanıtlamak üzerine kurulmuş bir dünya. Başarılı olmak isteyen genç sanatçıların bu doğrultuda izledikleri yollardan en önemlisi yarışmalara katılmak. Pek çok seçkin uluslararası yarışmada ödüller kazanan Sermet, bu tarz yarışmalarda, her yarışmada olabileceği gibi ‘taraflılık’ olabileceğini söylerken, bu yarışmalara katılacak gençlerin, ellerinden gelenin de üstünde çalışmaları gerektiğini, en iyisi olduğunuzda jürinin size ‘istemese de’ hak ettiğiniz dereceyi vereceğini söylüyor. Eğitimini yurtdışında tamamlayan Sermet’in Türkiye’de kalarak klasik müzik dünyasında yer edinmeyle ilgili sözleri çarpıcı: “Bugünkü şartlarda ve zihniyet ile, Türkiye’de kalarak uluslararası platformda başarılı olmak, büyük ikramiyeyi kazanmakla eşdeğer. Türkiye’deki tüm sanat kurumlarının içinde, son derece kıymetli, kabiliyetli insanların yanında ne yazık ki sistemdeki yanlış uygulamalardan ötürü buralara yerleşen ‘vasat’ insanları da görüyoruz. Bu kişilerin sayısı arttıkça da sistemin başarılı olması neredeyse imkânsız hale geliyor.” IŞARIDAN’ TÜRKİYE Sermet, Türkiye’nin, Atatürk gibi gerçek bir dehanın kurduğu, sıfırdan yarattığı bir cumhuriyet olduğu, ama onun adına pek çok yanlışın sürdürüldüğü, darbelerin Türkiye’ye büyük zaman kaybettirdiği kanısında. 1968’den beri Fransa’da yaşayan ve burada sürdürdüğü çalışmalarıyla kariyerini ileriye taşıyan Sermet’in ‘dışarıda’ yaşamasının hayatına başka bir etkisi daha olmuş: “Ben Türk bilincini, Türk ruhunu her şeyimle hisseden bir insanım ve beni bu hale getiren Avrupa’da yaşamam oldu, burada yaşamak beni uyandırdı.” Türklerin herhangi bir millet, Türkiye’nin de herhangi bir ülke olmadığını vurgulayan Sermet, İstanbul gibi önemli bir şehrin Kültür Başkenti seçilmesinin gecikmiş bir karar olduğunu ve bunun arkasının geleceğine de inandığını söylüyor. ‘Dışarıdan’ bakıldığında son 1520 yıl içinde Türkiye’de sanatsal anlamda ciddi bir kıpırdanma olduğunun altını çizen Sermet, bu canlanmanın devlet himayesindeki yerlerden kaynaklanmadığını söylemeden de edemiyor. Türkiye’deki kıpırdanmanın sadece sanatsal anlamda değil, dış politika anlamında da yaşandığını söyleyen Sermet’e göre, “Türkiye dış politikada artık yeniden var”. Türkiye’de sanat ortamında yaşanan polemiklerin sanatı ileri taşımak adına olmadığını söyleyen Sermet, Fazıl Say’ın görüşlerini internet yoluyla açıkladıktan sonra oluşan polemikler için görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Aslında benim bir meslektaşımla ilgili Bu akşam İş Sanat’ta Vladimir Jurowsky yönetimindeki Londra Filarmoni Orkestrası eşliğinde dinleyeceğimiz Hüseyin Sermet’le Türkiye’yi, Türkiye’deki sanat ve müzik ortamını konuştuk. ARABESK TARTIŞMASI ‘D Osman Hamdi Bey anılıyor Kültür Servisi UNESCO tarafından ölümünün 100. yılı dolayısıyla Osman Hamdi Bey’i anma yılı ilan edilen 2010’un son anma etkinliklerinden biri bugün UPSD (Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği) ve Piramid Sanat işbirliğiyle saat 18.00’de Piramid Sanat’ta gerçekleşecek. Semra Germaner ve Yusuf Taktak’ın konuşacağı paneli Bedri Baykam yönetecek. Kadıköy’ün ilk şehremini olan Osman Hamdi Bey için Caddebostan Kültür Merkezi’nde de 10 Aralık’ta saat 20.00’de bir konser gerçekleştirilecek. Konserde, Tuluyhan Uğurlu’nun Osman Hamdi Bey anısına hazırladığı “Güneş Ülke Anadolu” isimli Anadolu medeniyetler tarihini anlatan eserine görsel bir sunum da eşlik edecek. ‘Gezgin Taşlar: İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki İasos Mermerleri’ Iasos’tan İstanbul’a MELTEM YILMAZ et üziğin barışa hizm iyle nces edebileceği düşü yola çıkan ADAP’ın ılar Derneği) (Barış İçin Sanatç , an Sermet, derneğin kurucularından ol iş, yerlere gelm kariyerinde önemli ıların bir araya sanatç farklı ülkelerden rlerin bir arada gelerek, farklı kültü atabileceğini güzel projelere imza ni söylüyor. diği göstermeyi hedefle r numaralı ltere’nin belki de bi İngi nımladığı Londra orkestrası olarak ta e sı ile ilk kez birlikt Filarmoni Orkestra Hüseyin Sermet, çalacağını söyleyen klasik müzik konserin İstanbullu esini diliyor. geçm severler için keyifli yana geçen 78 bu Kuruluşundan ve solistlerle çalan yılda, en saygın şef nyanın en seçkin ve günümüzde de dü olarak kabul ri orkestralarından bi estrası, ndra Filarmoni Ork bugün edilen Lo listliğinde so Hüseyin Sermet’in hnesi’nde 20.00’de İş Sanat Sa ohn’un 5 saat Mendelss olacak. Konserde F. hoven’ın 4 Nolu isi, Beet Nolu Senfon ve Brahms’ın 3 Piyano Konçertosu ndirilecek. Nolu Senfonisi sesle Barış için sanat M ilas civarındaki antik Iasos kentinin tarihinden kesitler sunan 18 eserlik “Gezgin Taşlar: İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki Iasos Mermerleri” başlıklı sergi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde önceki akşam açıldı. 1887’de inşaat halindeki Müzei Hümayun’a, bugünkü adıyla İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne, Karia sahillerindeki antik Iasos kentinden getirilen eserlerin önce Bebek iskelesi inşaatında kullanılması düşünülmüş. Mermer eserler, onları toplayan ve adı bilinmeyen deniz subayının azmi ve dönemin Müze Müdürü Osman Hamdi Bey’in dikkatiyle hazin olabilecek bir sondan kurtulmuş. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kültürel Miras ve Müzeler Direktörlüğü projeleri kapsamında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve bu yıl Iasos antik kentinde 50 yılı geride bırakan İtalyan Kazı Heyeti’nin işbirliğiyle açılan sergideki eserler arasında Hyssaldomos’un kızı M yorum yapmamam daha doğru. Ama bazı soruların cevaplarının verilmesi lazım. Fazıl’ın samimiyetinden zerre kadar şüphem yok. Fakat bazı söylemlerinde hâlâ biraz tecrübesiz ve genç olduğunu düşünüyorum. Arabesk müziğin Türk müziği olmadığı aşikâr. Popüler olduğu dönem de darbe sonrasıdır. Bunun da nedenini düşünmek lazım. Ben arabeski kıymetli bir müzik olarak görmüyorum. Ama bu müzikle uğraşanlarla medeni insanlar olarak diyalog içinde olmamız gerekir.” Aba’nın (MÖ 4. yüzyıl ortaları), daha sonra atlet T. Flavius Metrobios (MS 1. yüzyıl) için kullanılan heykel kaidesi, Eksegestos oğlu Phormion tarafından Apollon Stephanephoros’a sunulan eksedra (MÖ 3. yüzyıl ortaları), Gymnasiarkhos Epikrates oğlu Sopatros tarafından sunulan presbyteroi stoası arşitravı (MÖ 170), İmparatoriçe Iulia Domna’nın heykel kaidesi (MS 195–212) de bulunuyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan’ın ev sahipliğinde açılan sergi, Iasos İtalyan Kazı Heyeti Başkanı Fede Berti, İstanbul 2010 AKB Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, İtalya Büyükelçisi Gianpaolo Scarante ile İtalya’nın İstanbul Başkonsolosu Gianluca Alberini’nin katılımıyla gerçekleşti. Kızıltan açılışta, konservasyonunun yanı sıra eserler hakkındaki bilgileri bir araya getiren kitapla da arkeoloji alanında referans olacak bir yayına imza atıldığını belirtti. Berti ise projenin mermerlerin kökenini keşfetme yolunda merak uyandırması isteğini dile getirdi. N KORKTUĞU ŞEY Kendi müziğine döndüğümüzde Hüseyin Sermet, hayatta en korktuğu şeyin tek piyano için eser bestelemek olduğunu anlatıyor. Bir piyanist olarak Sermet, kendini tekrarlamanın en kolay yolunun en iyi çaldığı şeyler üzerine yoğunlaşmak olduğunu ve bu tuzağa düşmemek için tek piyano için beste yapmayı yakın zamanda düşünmediğini söylüyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde, geçen yıllarda Mehmet Aksoy’un heykellerinden esinlenerek bestelediği “Heykeller”in ikinci bölümünü bitirmeyi planlayan ünlü piyanist, besteciliği ve müzisyenliği arasındaki dengeyi korumak adına ikisine de zaman ayırmaya çalıştığını belirtiyor. E Da Vinci elyazması bulundu Kültür Servisi Fransa’nın Nantes kentinde, bir halk kütüphanesinin deposunda, yaklaşık bir buçuk asır boyunca unutulmuş, Rönesans dehası İtalyan ressam Leonardo da Vinci’ye (14521519) ait bir elyazması metin bulundu. Üzerinde, Da Vinci’nin belirgin özelliği olan sağdan sola doğru yazılmış ayna yazısı olan metin, zengin koleksiyoncu PierreAntoine Labouchere’in 1872 yılında Nantes kentine bağışladığı 5 bin belge arasında ortaya çıktı. Metin, büyük olasılıkla 15. yüzyıl İtalyancası ya da aynı dönemin başka dilinde yazılmış olduğu için önce dilinin çözülmesi gerekiyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle