20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 8 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA Başbakan, CHP’yi WikiLeaks üzerinden ‘fırsatçılık yapmakla’ itham ederken dayak yiyen gençlere yüklendi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Erdoğan öğrencileri suçladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’yi WikiLeaks belgeleri üzerinden “fırsatçılık” yapmakla suçlayarak, “CHP adını WikiLeaks olarak değiştirsin” dedi. Erdoğan, CHP’nin “İsviçre’den hesabı olmadığına dair belge getirsin” çağrısına, “CHP gitsin İsviçre’deki 300’ün üzerinde bankayı dolaşsın, hesapları bulsun, o hesaplardaki tüm parayı ve malvarlığımı CHP’ye bağışlayacağım” dedi. Erdoğan, kendisini protesto ettikleri için polis şiddetine uğrayan gençleri de suçladı. Erdoğan, partisinin grup konuşmasında şunları söyledi: WikiCHP: Ana muhalefet partisi, işi gücü bırakıyor, yabancı diplomatların iddialarına borazanlık yapıyor. Wikipedi sitesindeki iddialara inanıp benim dünyanın en zengin 8. başba Wiki’nin Işığında Panik Belirtileri WikiLeaks “sızıntıları”, ABD’nin stratejik öneme sahip kimi ülkelerle ilişkilerini zedeleyebilecek birkaç belge “sokuşturulmuş” (Brzezinski, Hadley) olsa bile, belki utandırıcı ama genelde zararsız bilgileri içeriyordu. Ancak ABD’nin emperyalist çıkarlarını hedef alan bilgilerin de yayımlanmaya başlamasıyla sürecin yeni bir yola girdiği anlaşılıyor. Bu yeni yolun, ABD devlet başkanlarına ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış olan Brzezinski ve Hadley’in, “istihbarat örgütleri bu fırsatı kaçırmayacaktır” saptamasını destekler bir yönde ilerlediğini düşünüyorum. ARINÇ’TAN ABD’YE HAKARET YANITI: TERBİYESİZCE VE APTALLIK ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, WikiLeaks’te yayımlanan ABD’li diplomatların kendisine dönük yakışıksız benzetmelerine tepki göstererek, “ABD’nin bazı ülkelerde niçin sevilmediğini araştıranlar, bu diplomatların yaptığı terbiyesizlikleri, aptallıkları da göz önüne alsınlar” dedi. Meclis Genel Kurulu’nda muhalefet sözcülerinin “Wikileaks belgelerinde kanı olduğumu iddia etti. Şimdi WikiLeaks’a inanıp, İsviçre’deki 8 banka hesabının peşine düştü. CHP, madem değişiyor oldu olacak, ismini de değiştirip WikiCHP yapsın. İsviçre’dir tutturmuşlar ‘Böyle bir şey yoktur’ diyorum. İddia sizin, iddia malum ABD’li diplomatların. Madem böyle, gidin belgesini de siz getirin. İdşahsınıza yapılan hakareti neden kınamadınız? Dava açmayı düşünüyor musunuz?” diye sorması üzerine yanıt veren Arınç şunları söyledi: “Bu yazılan, çizilenlerin bizi Amerikan uşağı olmakla suçlayanlar için büyük bir şamar olduğu kanaatindeyim. 1 Mart tezkeresindeki tavrım dolayısıyla zamanın büyükelçisinin ‘bütün fitne bu adamdan çıkıyor’ sözlerini şeref madalyası olarak taşıyorum.” din? Burada senin rolün ne? Küresel yalanların sözcüsü müsün? Biz bunları iyi tanırız. Ergenekon avukatlığından sonra, şimdi de WikiLeaks’in avukatlığına mı soyundunuz? İsrail’le ilişkiler: İsrail ile meselelerimiz var deyip ormanların yanmasına, insanların ölmesine seyirci kalamazdık. Eğer bu noktada kafa karı dia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir. Daha da ileri gidiyorum. CHP gitsin, İsviçre’deki 300’ün üzerindeki bankayı tek tek dolaşsın. Bu hesapların belgesini bulsun. O hesaplardaki parayı da tüm mal varlığımı da CHP’ye bağışlayacağım. Eğer iddia sizin değilse, ABD’li diplomatlara aitse peki o zaman sen bu topa niye gir şıklığı yaşayan varsa, onlar bizi yanlış tanımışlardır. Gençlere provokasyon suçlaması: Gazeteler ve televizyon kanalları birkaç gündür bazı gençlerin provokatif eylemlerine ağırlıklı olarak yer veriyor. Öğrenciler, bir siyasi partinin çatısı altında belli bir ideolojinin mensubu olarak burada toplanmak suretiyle, burada protesto değil bakın söyledikleri şey anlamlı ‘biz de bu toplantıya girmek istedik’ diyorlar. Sizi böyle bir toplantıya davet mi ettik de geliyorsunuz? Bizim şimdi gençlerle de toplantımız olacak ama biz kusura bakmayın elinde sopayla, taşla, molotofkokteyli ile yumurtalarla gezen gençlerle toplantı yapmayız. Özgürlükler, özgürce düşüncenizi ifade etmektir. Taşla, sopayla, kasaturayla, bıçakla, şunla, bunla değil. İşte bunu aşmamız gerekiyor. Stratejik hedefler listesi WikiLeaks’in pazartesi günü, ABD’nin dünya çapında ulusal çıkarları açısından stratejik öneme sahip gördüğü, altyapı kuruluşlarının, firmaların, kaynak havzalarının ve ulaşım yollarının listesini içeren bir belgeyi açıkladı. Bu liste, İngiltere’deki telekomünikasyon kuruluşlarından, Hindistan’daki krom, Kongo’daki kobalt madenlerini, Avrupa’da ensülin, yılan ısırmasına karşı panzehiri, şap hastalığına karşı aşı üreten kuruluşları, Katar’ın doğalgaz kaynaklarını, Suudi Arabistan’da bulunan Abkaik rafinerisine kadar birçok kuruluşu içeriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırlattığı bu belge, “kaybedilmesi halinde, ABD’nin kamu sağlığı, ekonomik ve/veya iç güvenliği üzerinde kritik etki yapması söz konusu altyapı kuruluşlarının kaynakların saptanmasını” amaçlıyormuş. Bu belgenin açıklanması ile ortaya çıkan görüntünün iki yüzü var. Birincisi, bu listedekiler, ABD’nin değil, başka ülkelerin egemenliği altında bulunuyor. Dört Yıllık Savunma Değerlendirmesi 2001’de, Bush’un, Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, “dünyanın tüm coğrafyalarının ABD erişimine açık olması”, diğer ülkelerin “egemenliklerini sorumlu bir biçimde kullanması” ilkeleri benimsenmişti. Bu ilkelerin ışığında bakınca, bu listenin aslında, ABD’nin emperyalist erişiminin hedeflerini saptadığı, birçok ülkenin ulusal egemenliğine yönelik bir tehdit oluşturduğu anlaşılıyor. İkincisi, bu listenin, ele geçirilmesi, ABD’nin hegemonya düzeninin, hatta ulusal çıkarlarının yumuşak karnının açıklanması, ABD hegemonyasına doğrudan saldırmayı planlayacak olanlara yönelik paha biçilmez bir hizmet anlamına geliyor. Böylece potansiyel olarak patlayıcı bir durum oluşuyor. Birileri bu hedeflere saldırarak ABD’nin yumuşak karnına vurabilir. ABD, Roma’nın geleneğini izleyerek, “tehdit altındasınız” diyerek bu noktaları kendisiyle daha yakın, sıkı, daha doğrudan askeri siyasi ilişkilere zorlayabilir. DEVLET BAHÇELİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN AHMET TÜRK: ‘Dışarıda özgürlükçü içeride münafık’ Öğrencilere yapılan sert müdahaleyi değerlendiren MHP lideri Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan’ın içeride totaliter bir siyasetçi görüntüsü çizdiğini belirterek protestoculara yapılan sert müdahalenin demokrasiyle bağdaşmadığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli, dışarıda haktan, hukuktan, adaletten, insanlıktan bahseden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın içeride totaliter bir siyasetçi görüntüsü çizdiğini belirterek, “coplanan yerlerde sürüklenen öğrencilere, işçilere” sert müdahaleler yapılmasının demokrasi anlayışıyla bağdaşmadığını söyledi. Bahçeli, “Karanlık Türkiye tablosu varken, Başbakan Erdoğan’ın yabancı ülkelerde demokrasi ve özgürlük savunucusu haline gelmesi tek kelimeyle münafıklık alametidir” dedi. MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında 5 Aralık tarihinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 76. yıldönümünün kutlandığına dikkat çekerek, Türk kadınının siyasal alanda daha etkin olması için parti olarak üzerlerine düşen görevi yapacaklarını söyledi. Başbakan’ın kendisine yönelik muhalefeti sindirmek için elinden geleni yaptığını anlatan Bahçeli, “Coplanan ve yerlerde süründürülen öğrenciler, haklarını aramaktan başka bir kaygısı olmayan işçilere yönelik sert müdahaleler, eğer gelişmiş bir demokrasinin göstergeleriyse, diyebileceğimiz sadece olmaz olsun böyle demokrasi anlayışı olacaktır” diye konuştu. Türkiye’deki manzaranın vahim, endişe ve utanç verici olduğunu belirten Bahçeli, “İşte böylesi karanlık Türkiye tablosu varken, Başbakan Erdoğan’ın yabancı ülkelerde demokrasi ve özgürlük savunucusu haline gelmesi tek kelimeyle münafıklık alametidir” görüşünü dile getirdi. Başbakan Erdoğan’ın İsrail’in Hayfa kentinde çıkan orman yangını için uçak göndermesine de dikkat çeken Bahçeli, “İsrail’i lanetleyen, elinde kan olduğunu söyleyen, öldürmeyi, cinayeti iyi bildiklerini ifade eden, İsrail’e bedel ödetmekten bahsedip uçak göndererek ölüm döşeğindeki ilişkilere can simidi atan da Başbakan olmuştur. Bunu da insani ve İslami açıdan gerekçelendirmeye çalışan Başbakan’ın bu sözleri öteki yüzünü gizlemeye yetmeyecektir. Gazze’de körüklenen ateşi dindirmeye gücü yetmeyen Başbakan Erdoğan, can havliyle işlerin sıkıştığını ve ters köşeye yatacağını anlayınca Hayfa’daki yangını söndürmek için seferber olmuştur” diye konuştu. Ankara’dan yönetemezsiniz DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk, gündemlerinde özel ordu kurmanın olmadığını, sivil alanda örgütlenmek istediklerini söyledi. Türk, “Türkiye’yi artık Ankara’dan yönetemezsiniz” dedi. Bölge gezilerini yürüten DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, Şırnak’ın Cizre ilçesi girişinde kalabalık bir konvoy tarafından karşılandı. BDP ilçe binası önünde topluluğa seslenen Türk, Kürtçe başladığı konuşmasını Türkçe sürdürdü. Yeni ve özgür bir yaşam için Cizre halkının her alanda mücadelesini yürüttüğünü ifade eden Türk, “Bugün Kürt halkı, ekonomik, kültürel ve siyasal yönde eşitlik istiyor. Kürt halkı bölgesinde hak ve söz sahibi olmak istiyor. Bütün dünya böyle bilsin. Kimse bu sesi susturamayacak” dedi. Dünyada artık hakların ve özgürlüklerin alabildiğince genişlediğinin altını çizen Türk, ancak Türkiye’de halen inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının yürütüldüğünü belirtti. DTK’nin çalışmaları hakkında spekülasyonların gerçeği yansıtmadığını anlatan Türk, “Artık Türkiye’yi Ankara’dan yönetemezsiniz. Yerindelik ilkesini esas alın. (...) Sivil alanı örgütleyerek halkımızın sorunlarını anlamak ve bu konuda halkımızı her türlü tehlikelerden korumaya yönelik projeler geliştirmek istiyoruz. Birilerinin söylediği gibi özel ordu gibi şey bunlar beynimizde yoktur” dedi. Aysel Tuğluk da “Kürt halkı artık kimliksiz yaşamayı kabul etmiyor. Sözde kardeşliği kabul etmiyoruz” diye konuştu. ‘Überfordert’ “Bir daha kurtulması olanaksız bir biçimde altında kalmak” anlamına gelen bu Almanca kavramı, Wolfgag Munchau Financial Times’da Avrupa Birliği’nin düzenine ilişkin olarak kullanıyordu. Bu “überfordert” sözcüğünün, ABD’nin uluslararası konumunu betimlemek için de çok uygun olduğunu düşünüyorum. Dahası, ABD’de de böyle düşünen dış politika uzmanlarının sayısının arttığını da görüyorum. Foreign Affaires’in aralık sayısı ABD’nin gerilemesine ilikin tartışmalara ayrılmıştı. Prof. Joseph Nye, “Amerikan Yüzyılı Rüyasının” geride kaldığını kabul ediyordu ama “akıllı güç ABD’nin durumunu korumasına yardımcı olabilir”in ötesinde bir önerisi yoktu. Hazine eski müsteşarlarından Roger Altman, Council on Foreign Relations’un başkanı Richard Haas, ABD’nin mali bir iflasın eşiğinde olduğuna işaret ediyor ve bunun askeri stratejik sonuçlarını vurguluyordu. Newsweek’te Evan Thomas’ın “Neden şimdi artık kaygılanmak gerekiyor?” başlıklı yorumu (04/12), ABD hegemonyasındaki gerilemenin, ülke içinde yaratmaya başladığı kutuplaşmalardan hareketle, gelecekte yaşanabilecek toplumsal çalkantılarla ilgiliydi; Thomas, “ABD, Almanya’nın geçmişte izlediği yoldan gider mi? Büyük bir sosyal krizin çözdüğü büyük bir toplum” diye soruyordu (05/12). “Çay Partisi” olayı, ABD hükümetinin çalışanlarına, Columbia Üniversitesi’nin öğrencilerine WikiLeaks sayfalarına bakmayı yasaklaması (New York Times, The Guardian 05/12). Gerçekten de, bu soruya “evet gidebilir” dedirtecek nitelikte gelişmeler değil mi? Kathleen Parker de, Washington Post’taki yorumunda “Tepenin Üzerindeki Kent (ABD’nin ayrıcalıklı olduğuna ilişkin inancı ifade eden, İncil kaynaklı bir kavram E.Y) ayakta kalabilir mi” diye soruyordu. Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi’nden, Robert Kaplan (ünlü “Yaklaşan Anarşi” The Atlantic Monthly,1994; makalesinin yazarı) Washington Post’taki yorumuna (05/12) “Kimsenin yönetimde olmadığı bir dünya” başlığını koymuştu. Kaplan, yorumuna, “Döviz savaşları, terörist saldırılar, askeri çatışmalar, haydut devletlerin nükleer silah yapma yarışı, çöken devletler ve nihayet WikiLeaks” diye başlayarak bir kargaşa resmi çiziyor ve bunu ABD hegemonyasının gerilemesine bağlıyordu. Dahası Kaplan’a göre, ABD gerilerken yerini dolduracak bir güç henüz yoktu; oluştuğunda da bu değişimin sessizce gerçekleşmesi beklenmemeliydi. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com [email protected] BDP’den Başbakan’ı protesto eden öğrencilere polis dayağına ‘diktatöryal zihniyetin yansıması’ tepkisi BDP’li Kışanak: Faşizm örneği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, İstanbul’da demokratik hak talebinde bulunan öğrencilerin polis tarafından “linç edilircesine” dövülmesinin “diktatöryal” zihniyetin yansıması olduğunu belirterek uygulanan şiddetin tam bir “faşizm örneği” olduğunu söyledi. Kışanak, üniversite öğrencilerinin son bir yıldır kapsamlı bir “baskı ve sindirme planı” ile karşı karşıya olduğunu kaydederek İstanbul’da yaşanan son olayınsa her şeyin üzerine “tuz biber ektiğini” söyledi. “Gençlerin demokrasi ve mücadele azminin hiçbir güç tarafından bastırılıp sindirilemeyeğini” belirten Kışanak, öğrencilerin meydan dayağından geçirilirken Erdoğan’ın kızının o toplantıda “boy gösterdiğini” anımsattı. Kışanak, “Başbakan’ın kızına o toplantı serbest, üniversite gençliğinin kendi kaderlerini ilgilendiren konudaki toplantıya girmeleri yasak. Bu AKP’nin her şey kendisi için mübah, her şey kendisi için özgürlük alanı anlayışının yansıması” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın toplantıya ilgili “O öğrencilere açık bir toplantı değildi, daha sonra onlarla da yapacağız, gelebilirler” dediğine dikkat çeken Kışanak, “Sadece senin kriterine uyana değil, seni protesto eden, kınayan öğrencilere de kulak vereceksin. Demokratik yönetim anlayışı böyle olabilir. Onun dışındaki yaklaşımlar, diktatöryal hevestir, her şeyi ben belirlerim, benim belirlediğim sınırları kabul ediyorsan demokrasicilik oynayabiliriz anlayışıdır” görüşünü dile getirdi. AKP sözcülerinin bu konudaki açıklamalarının birbirinden beter olduğunu belirten Kışanak, bir AKP grup başkanvekilinin “Polis görevini yapmayacak mı” diyerek polis şiddetini savunduğunu belirtti. Kışanak, “Polisin görevleri arasında linç etmek, meydan dayağı çekmek, kafa göz kırmak, çocuk düşürecek derecede darp etmek, işkence etmek var mı? AKP’nin polisinin böyle bir görevi varsa çıksın açıklasınlar” dedi. Kışanak, İstanbul Emniyet Müdürü’nün açığa alınmasını istedi. Kışanak, “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulması konusunda da AKP hükümetini göreve çağırdı. Kemal Türkler cinayetinin aydınlatılamadan zamanaşımına girdiğine işaret eden Kışanak, cesaretin tam da bu tür karanlık olayları aydınlatmak için kullanılması gerektiğini ifade etti. C H P Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU İ S T A N B U L İ L B A Ş K A N I B E R H A N Ş İ M Ş E K İSFALT için yolsuzluk iddiası İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) iştiraki olan İSFALT’a 2005 yılından bu yana aktarılan 428 milyon TL’den 165 milyon TL’sinin taşeronlara gittiğini ancak geri kalanının belgelenemediğini belirterek “ortada büyük bir vurgun olduğu” iddiasında bulundu. Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamasıyla görülmekte olan İSFALT davasına katılan Berhan Şimşek adliye önünde İSFALT’taki ilginç ilişkileri açıkladı. Şimşek, davada, İSFALT’ın danışmanı Serdar Kepenek, İSFALT Genel Müdürü Çağatay Kalkancı ve Genel Müdür Yardımcısı Sabri Meriç’in yargılandığını belirterek, “Çağatay Kalkancı, Kadir Topbaş’ın oğlu Hüseyin Ersan Topbaş’ın İTÜ’den sınıf arkadaşı. Topbaş’ın yıllığına ‘bana iş ayarlayacağından eminim’ yazan kişi. Serdar Kepenek, Madımak Oteli’ni yakan Yalçın Kepenek’in kardeşi. Bunun yanında İSFALT’ın Genel Müdürlüğü Üsküdar’da. Burada birçok noter bulunmasına karşın İSFALT’ın tüm defterleri 10. noterde tasdik ediliyor. Bu noter ise Deniz Feneri Davası’nda yargılanan İsmet Büyükkılıç’tır. Büyükkılıç ayrıca AKP’nin İstanbul ikinci bölgeden milletvekili aday adayıydı” dedi. Büyükşehir ihalelerinin İSFALT’a fahiş fiyatlarla verildiğini anlatan Şimşek “İBB, 2005 yılından bu yana İSFALT’a 428 milyon TL ödedi. Bunun 165 milyon TL’si taşeronlara gitti. İSFALT bu işleri, aldığı fiyatın 10’da birine yandaş taşeronlara yaptırıyor. Aradaki farkları da yandaş danışmanlara milyon dolar olarak hediye ediyor. İSFALT’ta çark böyle dönüyor. AKP de Sayıştay’ca özellikle belediye hesaplarına denetim yapılmasını istemiyor. İBB’de de bu nedenle hiçbir şekilde denetim yapılmıyor” diye konuştu. Belediye iştiraki olan İSFALT’ın kâr amacı gütmemesi gerektiğinin altını çizen Şimşek, “İSFALT’ta, hem kâr amacı güdülüyor. Hem de vurgun yapılıyor” dedi. Dava ileri tarihe ertelendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle