19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 AKP Türkiye, haftanın ilk günügerek amigolarının gizlemeye duymadıkları bir gurur gösterisine sahne oldu. İş dünyasının önemli gazetesi ve bizim İngiltürk’lerin sevecenlikle WSJ diye andıkları Wall Street Journal, İstanbul’a ilişkin bir makaleye “İmparatorluk Geri Dönüyor” başlığını atmış ve... “Türkiye’nin güçlü ekonomisi ve cesur Başbakanı’yla, bölgesel güç olma yolunda güvenle ilerlediğini” yazmıştı. Biliyorlardı, biliyorlardı, bizim amigolar imparatorluğun AKP iktidarıyla geri döndüğünü, kendilerinin de yeni Osmanlı olduklarını zaten biliyorlardı da... Bildiklerini Wall Street Journal’da gezi ekinde olsa bile okuyunca, doğruluğuna inandılar. Pazartesi günü iktidar medyası “İmparatorluk geri dönüyor” haberini yere göğe koyamadı. Televizyon kanalları üst haber, alt haber, defalarca geçti. Yiğit Bulut, Habertürk’teki sansürsüz jöleli programında Wall Street Journal’ın makalesini “imparatorluk geri mi dönüyor, Türkiye bölgesel güç oluyor mu” diye sorguladı. Üşenmeyin, internete girin, Google’a “imparatorluk geri dönüyor” diye yazın, bakın kaç yüz haber sitesine manşet olmuş WSJ’deki makale, ben saya saya bitiremedim... RÖVEŞATA MİNE G. KIRIKKANAT de yazar Elif Şafak önermiş olsa, ilginç sayılırdı! Sevgili okurlarım, bendeniz, bir büyüklüğe yamanmak özlemiyle gözleri kararan AKP amigolarının “İmparatorluk geri dönüyor” diye yazıp Osmanlı geri dönüyor, diye okudukları makale başlığının Star Wars’tan alıntı olduğunu Paris’te fark ettim. Üç satırlık övgü üzerine üç cilt haber yapmalarını Paris’ten izledim. Üstelik İngilizcem gayet kötüdür. Ama ararım tararım, daha da önemlisi üstüne üç cilt de düzülse hiçbir habere peşinen inanmam, kaynağına bakarım. Dünya öylesine küçüldü ki, elimizin altında internet, araştıran doğruyu buluyor artık. Ve yukarıdaki konuya ilişkin araştırmalarım ışığında: WJS magazin yazarı Suzy Hansen’in Star Wars’tan alıntı “The Empire Strikes Back” başlığının Türkiye’ye çok yakıştığına. Yeni Osmanlı’nın Sith İmparatorluğu’na epeyce yaklaştığına. AKP padişahının Emperor Palpatine’le aşık atabileceğine. Ve zır cahil imparatorluk çocuklarının da Sith tebasına pek benzediğine karar verdim. Zaten Türkiye de yemyeşil bir diyarken, Jedi’lerle Sith’lerin ölümcül savaşında çölleşen MUSTAFAR’ı yer yer andırıyor, artık... Geriye kalıyor, Darth Vader’in kim, Luke Skywalker’ın kim olduğuna. İşte size ipucu: Biri uzun, biri kısa. Biri yapılı, öteki çelimsiz. Umarım İmparatorluk Sith’leriyle Cumhuriyet Jedi’leri arasındaki savaşın sonu da filmdekine benzer. İmparatorluğun Zır Cahil Çocukları Bizimki dahil, dünyanın herhangi bir ülkesinde, kime “The Empire Strikes Back...” deseniz, “Star Wars” karşılığını alırsınız. Hatta çocuklar, “Episode V” diye bölümünü de ekler. Ama Türkiye’deki libero amigolar öylesine gurura aç ve böbürlenmeye susuzlar ki, “imparatorluk” lafını duyunca Osmanlı’nın hamam tasını kapıp koşmuşlar. Yazarın makaleye attığı Star Wars başlığındaki hicvi daha ilk tümcesinde ele veren “Türkiye on yıllardır yitik imparatorluğun aşağılık kompleksinden mustaripti” saptamasını görmezden gelmişler. Üstelik, “Wall Street Journal’da tam sayfa” diye gözümüzde büyüttükleri makalenin sadece ilk üç satırını oluşturan üç tümceyi, onlarca gazete ve televizyon kanalı, yüzlerce internet sitesinde “haber” yapmakla, mustarip oldukları “aşağılık kompleksi”ni de birinci elden doğrulamış bulunuyorlar. Çünkü imparatorluk çocukları olaraktan dış basında zafer kazanmış gibi ayyuka çıkardıkları “tam sayfa” makalenin bu üç satırdan geriye kalanı, turistik İstanbul rehberi. Bir modacı, bir zücaciyeci, bir de yazardan sorulan nerede yenilir, nerede içilir vb. muhabbeti. Bu muhabbet bile “Aşşk Kafe”yi modacı Hüseyin Çağlayan değil “Kötü bir durumdaysanız, merak etmeyin, geçer. İyi bir durumdaysanız, merak etmeyin, geçer.” JOHN A. SİMONE PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Öğrenciye Şiddet Nedensiz Değildir Biz bu filmi daha önce, hem de birçok kez görmüştük. Polis işgali altındaki üniversite yerleşkelerini, yerlerde sürüklenen, tekmelenen, ezilen, dövülen, üzerlerine biber gazı sıkılan, gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanan, olmadık cezalara çarptırılan öğrenciler, o görüntüler yabancı değil bize. Bilinçli uygulanan, dozu giderek arttırılan bir şiddettir bu. 1960’larda da, 1970’lerde de, sonraki yıllarda da hep böyle olmuş, hep aynı senaryo yinelenmiştir. Amaç, düşünen kafaları daha filizlenirken daha gençken, gelişme sürecindeyken koparıp atmaktır. Amaç, genç insanları kıstırılabilir, denetlenebilir alanlarda ve henüz korumasız durumdayken yok etmek, yok edilemiyorsa edilgenleştirmek, geleceğin dışına atmaktır. 1960’ların ikinci yarısından bu yana Türkiye’de on binlerce genç insan bu yollarla, bu yöntemlerle telef olmuş, tasfiye edilmiştir. Geriye dönüp baktığımızda en ağır cezalara çarptırılan üniversiteli gençlerin okudukları fakültelerin en başarılı, en atak, en yaratıcı öğrencileri olduğunu görürüz. Bu, bir rastlantı değildir. Kapitalizm, bizde yıllardır yaşanmakta olduğu gibi feodalizmden kapitalizme evrildiği dönemde/geçiş sürecinde en ilkel, en vahşi dönemini yaşar. Bu dönemde sermaye sahipleri için insan hakları da, özgürlük de, demokrasi de içi boş kavramlardır. İlkel/vahşi kapitalist aşamada sermaye sahiplerinin ya da onların iktidardaki temsilcilerinin “demokrasi vaazları” verdikleri anlar, demokrasi bağlamında en nobran, en gaddar, en acımasız oldukları anlardır. Dolayısıyla bugün öğrencilere, parlamento dışı muhalefete karşı uygulanan AKP zulmünün anlaşılamayacak bir yanı yoktur. AKP, altyapısı kapitalist, üst yapısı feodal bir ucube düzen olan ilkel/vahşi Türkiye kapitalizminin söyleminde “demokrat”, eyleminde “faşizan” bir temsilcisidir. Doğasına uygun davranmaktadır. AKP iktidarı, kendisinden hesap soran herkese karşı tahammülsüzdür. Hak arayan işçilere, memurlara karşı tahammülsüzdür. Üzerlerine su sıktırır, polislere coplatır, mahkeme kapılarında süründürür. Muhalif basına karşı, gazetecilere karşı, yazarlara karşı tahammülsüzdür. Gazete sahiplerine her türlü baskı yöntemini uygular, yazarları işlerinden ettirir, kovdurur; gazetecilere hakaret eder, delilsiz kanıtsız zulümhanelere kapattırır, kapatıldıkları yerde çürüsünler ister. Çevrecilere karşı tahammülsüzdür. Doğayı, yaşam kaynaklarımızı korumak, kurtarmak için çaba gösterenleri yerlerde sürükletir, dayak attırır, hayatı dar eder. G İster istemez, memlekette bunca heyecana yol açan, AKP amigolarının koltuklarını kabartıp “Yeni Osmanlı” kibirlerini katlayan olayın aslını merak ettim. Bir de ne göreyim? Wall Street Journal’ın hafta sonu gezi ekindeki makalenin manşeti “The Empire Strikes Back”, küresel sinemanın kült filmi Star Wars’un 5. bölüm başlığından başka bir şey değil! Zaten Türkçeye doğru çevirisi de “İmparatorluk geri dönüyor” değil, “İmparatorluk karşı saldırıya geçiyor”... Makalenin yazarı Suzy Hansen, belli ki çoluk çocuk tüm dünyanın 1980’den beri döne döne seyrettiği filmi anımsatarak, ya espri yapmış ya da düpedüz alay etmiş bizim yeni Osmanlı’yla... [email protected] www.minekirikkanat.com eçen haftalarda, Kadir Topbaş’ın UCLG’ye başkan seçilmesini “İstanbul Belediyesi’nde öyle başarılı oldu ki...” sezdirmesine bağlayıp Türkiye’ye büyük zafermiş gibi yutturan bir haberi araştırmıştım. Birleşik Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği UCLG’ye katılmak isteyen belediyeler, nüfus başına yıllık bir aidat ödüyor. Kadir Topbaş’tan önceki ilk ve tek UCLG Başkanı Bertrand Delanoe, Paris için yılda yaklaşık 1 milyon Avro ödüyordu. Büyük bir sessizlikle karşılanan sorumu, tekrar soruyorum: Kadir Topbaş’ın başkan seçildiği UCLG’ye İstanbul’a hangi nüfus sayımı üzerinden kaç para ödeniyor? Fotoğraf: DANİEL COLAGROSSİ ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Kadınlar ve Gönülüler Gününde HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ‘Su Hakkı’mız 5 Aralık hem “Kadın Hakları” hem de “Dünya Gönüllüler Günü”ydü 5 Aralık 1934’te, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını tanıyan anayasa değişikliği TBMM’de onaylanmış; 1935 seçimlerinde de 18 kadın milletvekili seçilmişti. Avrupa’nın birçok ülkesi, Türkiye’nin bu “demokratik olgunluğu”na yıllar sonra ulaşacak, Cumhuriyetin kadını, “Batı demokrasileri”ne de “esin kaynağı” olacaktı... Yine bugün, BM’in 1985’te aldığı kararla bizde ve 123 ülkede 5 Aralık “Dünya Gönüllüler Günü” olarak kutlanıyor. Amacı ise “gönüllü”lük kavramının yaygınlaşarak; toplumların sosyal sorumlulukları güçlü bireylerden oluşmasını sağlamak.. ‘Gündem’ ve gerçekler Böylesine anlamlar taşıyan 5 Aralık’ta, Türkiye’nin mizi yerimiz yettiğincebu sempozyumun sonuç bildirgesine ayırdık.. ‘Su hakkı’mız için Diyarbakır’da yerel yönetimler, sivil kuruluşlar, akademik kurumlar ve meslek kuruluşlarınca 56 Kasım’da düzenlenen Uluslararası Su Sempozyumu’nun “Su Hakkı Sonuç Bildirgesi”nde şunlar vurgulanıyor: “Bizler, her insanın yeterli miktarda ve iyi kalitede suya erişimi hakkını savunuyoruz. Yaşamın vazgeçilmezi olan su, herkese ve kamuya aittir. Bizler suyun hayatımız açısından önemini Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayanlar olarak iyi bilmekteyiz. Binyıllar önce suyun olduğu noktalara yerleşim yerleri kuruldu ve suya dayalı kültürler geliştirildi. Suyun metalaştırılmasını reddetmekteyiz. Hâkim olan su yönetimi politikaları, baraj ve HES’lerin yapılması, su kaynaklarının kiralanması, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması, çokuluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalar suyumuzu yok ederek, ticarileştirerek, doğayla birlikte bizleri de yok etmektedir. Bu nedenle bizler, yerel yönetimleri, su hizmetlerinde özelleştirmenin karşısına çıkmaya ve alternatif modeller uygulamaya çağırıyoruz. İnsanların temel gereksinmelerini karşılayacak miktarda suyun ücretsiz sunulması yasal düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır. Bütün bunlara yeni bir anayasa oluşturulmasında aktif olarak katılacağımızı ve mücadele edeceğimizi açıklıyoruz.” Akarsularımızı “akmaz” kılacak HES’lere “taş atan kadınlar”ımıza ve su hakkı bildirgesinin sempozyum katılımcıları “gönüllü emektarlar”a 5 Aralık selamlarımızla... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] İstediği, Türkiye’yi dikensiz gül bahçesine dönüştürmektir. İşçiler, memurlar, köylüler, aydınlar, gazeteler, gazeteciler, yazarlar, yargı, yargıçlar, savcılar, öğretmenler, askerler, işadamları, esnaf, okullar, öğretmenler, üniversiteler, bilim insanları, öğrenciler… Sanayi ve Ticaret Odaları, Esnaf Dernekleri, barolar, Türk Silahlı Kuvvetleri, kısacası ülkedeki herkes ona yandaş olsun, her kurum, her kuruluş onun yararına çalışsın ister. Önemli kurum ve kuruluşları ele geçirmek istemesinin nedeni budur. Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde Başbakan, “öğrencilere uygulanan şiddetin gerekçelerini” sayarken, süt dökmüş kediler gibi dilsizleşerek onu dinleyen üniversite rektörlerinin verdiği fotoğrafı gözlerinizin önüne getirin. O fotoğraf bir ibret belgesidir. Aynı zamanda da utanç… Gün artık bizden alınanları alanlardan geri almak için harekete geçmek günüdür. Bıçak kemiğe dayanmıştır çünkü. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY 2010 gündemine bakalım... Ne “türban”cılık kadın haklarındaki tarihsel öncülüğümüze yakışıyor ne de doğal ve tarihi mirasımızın korunmasını isteyenleri “terörist” ilan etmek, BM’nin gönüllülüğü teşvik kararındaki imzamızla uyuşuyor. Medyamız ise halkın dikkatini bu çelişkilere çekmek yerine, sayfalarını ve ekranlarını içeriksiz siyasetle dolduruyor. Tıpkı, bir ay önce Diyarbakır’da yapılan “Su Hakkı Sempozyumu”ndan birkaç çok kısa haber dışında, hemen hiç söz edilmemesi gibi... Bu nedenle ÇED Köşe HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Güzel sesli bir kuş. 2/ Ge 1 ce yapılan si 2 nema ya da ti 3 yatro gösterisi... Ceylan. 3/ 4 Tütün içme 5 aracı... Yüz 6 metrekare tutarında yüzey öl 7 çüsü birimi. 4/ 8 Tavır, davra 9 nış... Yüksek 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 1 K A R A K I Z H 5/ Büyük Okyanus’ta 2 A R E N A A S U bir ülke... Küçük ma 3 L A M O V İ T ğara. 6/ Başlangıcı 4 L B A L O T A J belli olmayan za 5 A F E R İ N T A man... Briç, poker gi 6 V A T A N B Ü K bi oyunlarda, oyunu 7 İ S İ S S U U oynayan dört kişilik 8 O K M A L A Z grup. 7/ Gelir... “Eğ 9 A N O F E L S İ lenecek bulaman / Gönlümdeki köşk olmasa” (Âşık Veysel). 8/ II. Dünya Savaşı’nın önemli çarpışmalarına sahne olmuş bir Japon adası. 9/ Belirli bir iş için ayrılan para... Kısa bacaklı ve tıknaz bedenli bir köpek cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Serçegillerden güzel sesli bir kuş... Trabzon’un bir ilçesi. 2/ “Ne zaman seni düşünsem / Bir ceylan içmeye iner” (İlhan Berk)... İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı. 3/ Afyondan elde edilen bir alkaloit. 4/ Olağandan daha büyük olan... Meydan. 5/ Asya’da bir ülke... Kekeme ya da dilsiz kimse. 6/ Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte... Bir bağlaç. 7/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... “Hile, dümen” anlamında argo sözcük. 8/ Osmanlı camilerinin avlusunda yer alan küçük mezarlık. 9/ Leke öğesinin ağır bastığı soyut yapıtlarıyla tanınmış ressamımız. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle