19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2010 CUMA 6 HABERLER POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Cumhurbaşkanı Gül, Diyarbakır ziyaretinde Türkiye’deki farklı kültür ve dillere dikkat çekti ‘Resmi dil Türkçedir’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır’a ikinci ziyaretini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, BDP’li Osman Baydemir tarafından KürtçeTürkçe sözlük armağan edildi. İki dilli yaşam tartışmalarını değerlendiren Gül, “Devletin resmi dili Türkçedir. Anayasamızda kültür mirasını korumak diye bir görevimiz de vardır” dedi. Gül, belediyede Kürtçe pankartla karşılandı. Cumhurbaşkanı Gül, Diyarbakır ziyaretine dün başladı. Gül’ün gezisi için kent adeta baştan sona temizlendi. Gül, askeri havaalanında Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Ayşegül Jale Saraç, 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Salih Zeki Çolak ve öteki yetkililer tarafından karşılanırken uçağının indiği sıralarda savaş uçaklarının havalanmaları dikkat çekti. Havaalanı çıkışında kalabalık tarafından karşılanan Gül, bunun üzerine aracından inerek yurttaşlarla sohbet etti. İlk olarak Vali Toprak’ı makamında ziyaret eden Gül, daha sonra Kolordu Komutanlığı’na, oradan da Büyükşehir Belediyesi’ne geçti. BDP’nin “İki dilli yaşam” kampanyası kapsamında büyükşehir belediyesi, belediye binası önüne Kürtçe ve Türkçe “Sayın Cumhurbaşkanımız kentimize hoş geldiniz” pankartı asılı olduğu, aynı yerdeki elektronik panoda da yine Kürtçe ve Türkçe olarak “Hoş geldiniz” yazıldığı görüldü. Baydemir, Gül’e TürkçeKürtçe sözlük armağan etti. Bunun üzerine kısa bir değerlendirmede bulunan Gül, şunları söyledi: “Verdiğiniz lügati memnuniyetCumhurbaşkanı Gül, Osman Baydemir’i makamında ziyaret ederek koltuğuna oturdu. Fotoğraflar: AA Coplu Demokrasi Özgürlük mü?.. Bir yıl daha geride kalıyor... Yarın 2011’in ilk günü... Peki, Türkiye’nin bugün durumu ne? Demokrasi ve özgürlükler masalını dinliyoruz sekiz yıldır... Dinliyoruz da değişen bir şey var mı? 12 Eylül’ün getirdiği Seçim ve Siyasi Partiler Yasası yerli yerinde duruyor, üniversitelere “karakol” kuruluyor... Nerede kaldı bilimsel özerklik? Demokrasi, özgürlük ve insan hakları kavramını sık sık kullanırken, üniversite rektörlerinin öğrencilere yönelik şu sözlerine ne diyorsunuz: “Eylem yapan olursa kimliklerini toplayıp bana getirin, hepsini üniversiteden atayım.” Başbakan Erdoğan’a “Parasız eğitim istiyoruz” pankartıyla demokratik tepki gösteren üniversiteli öğrenciler sekiz yıl hapis cezasıyla yargılanırken, demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilebilir mi? Deniz Kavukçuoğlu’nun değindiği gibi sekiz yıllık AKP iktidarında üniversiteler yönetsel açıdan ilköğretim okulları düzeyine indirilmiş, öğretim üyelerinin ağızları kapatılmış, YÖK bir kukla tiyatrosuna dönüştürülmüştür. Sayıları 100’ü geçmeyen üniversiteli gençler eylem yapınca, polisçe coplanmış, tekmelenmiş, saçlarından tutulup yerlerde sürüklenmiş, üzerlerine biber gazı sıkılmıştır. Bizim sözde liberaller, demokratlar, aydınlar bu olup bitenler karşısında seslerini soluklarını çıkarmamışlardır. Yalakaların egemen olduğu bir toplumda “üniversitelerde bilimsel özerklik” salt yandaşlar için geçerli olmuştur. Türkiye’de işsizlikle birlikte yoksulluk artarken yolsuzluk ivme kazanıyor... Mine Kırıkkanat, “Liberal Sağlık, Afiyet Kazık” başlıklı yazısında, Hipokrat yeminine bağlı kalan, sayıları ise giderek azalan doktorların ve sağlık sisteminin bezirgânlığa bırakılmayacak kadar önemli olduğunu vurguluyor. Gelir mantığıyla çalışan bir sağlık sistemi! Özel hastaneler bir tarikat şeyhinin müritlerine teslim edilmiş Türkiye’de, tıpkı özel okullarda olduğu gibi. Dershaneler de onların, okullar da, hastaneler de... Tüm bu gelişmeler ışığında bakıldığında Türkiye geriye gidiyor, emperyalizmin güler yüzü küreselleşme “liberal ekonomi” adı altında sömürü düzenini acımasızca işletiyor. CHP’li belediyelerde taşeron işçi sayısı artıyor mu, azalıyor mu? CHP lideri Kılıçdaroğlu,12 Eylül halkoylaması öncesi İzmir’de yaptığı açıkhava toplantısında on binlere seslenirken şöyle demişti: “CHP’li belediyelerde taşeron işçi çalışmayacak!” Kılıçdaroğlu bu sözü verirken, CHP seçim otobüsünün üzerindeydi ve yanında DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi vardı... Acaba CHP üst yönetimi bugüne değin kaç belediyede ne kadar taşeron işçi çalıştığını saptadı mı? Türkiye’de baskıcı bir rejimin ayak sesleri yok, kendisi var... Bir yandan bilimsel özerklik diyeceksiniz öte yandan üniversite gençliğini susturmak için polisten yardım isteyeceksiniz... Bununla da yetinmeyip, yargı kararıyla üniversiteli gençlerin içeride ve dışarıda üstlerini arayıp kimlik denetimi yaptıracaksınız polise... Güneydoğu’da kaçak sigara satan dükkânları basarken, olayı bir siyasi gösteriye dönüştüren PKK yandaşlarına ve sempatizanlarına ise dokunmayacaksınız. Eğitim sistemi laçkalaşmış, sağlık sistemi de. İstanbul’da bir okul müdürünün, kantindeki yemeğin pahalı olduğu gerekçesiyle evlerinden yiyecek getiren öğrencilerini polise teslim etmesine ne diyorsunuz? Tüm bunlar Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük geldiği için oluyor herhalde... Bugün 2010’un son günü... Türkiye’de 50 gazeteci yeni yıla cezaevlerinde girecek... 2010’da dünyada 57 gazeteci öldürülmüş. Bir yıl boyunca acılarımız, hüzünlerimiz, sevinçlerimiz oldu. Cumhuriyet çalışanları olarak önce 2009’da Mehmet Sucu’yu, ardından Abdülkadir Yücelman’ı, 2010’da Turhan Selçuk’u, İlhan Selçuk’u ve Deniz Som’u yitirdik... Cumhuriyet gazetesi laik demokratik Cumhuriyetin, Aydınlanma devrimlerinin savunucusudur. Cumhuriyet, demokrasi ve özgürlüklerin yaşam biçimi olmasını ister... Bu coğrafyada dili, dini, rengi, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, üniter devlet çatısı altında tümlük içinde yaşamasından yanadır. Yaşam bir ırmak gibi akıp gidiyor... Aşkı, sevgiyi, tümlüğü, barışı, kardeşliği yüreğinizde taşımayı sakın unutmayın... TABULAR YIKILIYOR Diyarbakır Valiliği’nce, sivil toplum örgütü temsilcileri, BDP’li belediye başkanları ve işadamlarının da katılımıyla düzenlenen yemeğe katılan Gül, “Şu bir gerçek ki memleketimizde vicdanlara ters gelen birçok şeyler vardı. Bunları niye saklayalım ki? Dün ‘tabu’ dediğimiz konular, bugün hayatımızın bir parçası haline geliyor. Herkes, 510 sene içerisinde bugüne geldiğimizdeki gelişmelere, şikâyetlerimizle ilgili gelişmelere şöyle elini vicdanına bir koyup baksın” dedi. le aldım. Bu da tabii buranın bir sosyolojik gerçeğidir. Son günlerde çok tartışılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçedir, bu böyle de devam edecektir. Ayrıca devletin ve kamu kurumlarının dili Türkçedir, ortak dilimizdir ama şu da bir gerçektir ki halkımızın içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında farklı farklı dilleri konuşan vatandaşlarımız vardır, yörelerimiz vardır. Burada nasıl Kürtçe konuşuluyorsa, başka yerlerde Arapça konuşan vatandaşlarımız var. Bunların hepsi de bizim dilimizdir, hepsi de bizimdir. Zaten anayasamızda kültür mirasını korumak diye bir görevimiz de vardır. Bunları hep bir zenginlik olarak görmemiz gerekir ve hep beraber gayet olumlu, yapıcı bir şekilde ülkemizi hep beraber daha güçlü hale getirmek, bütün vatandaşlarımızı her bakımdan daha mutlu hale getirmek için elbirliği içinde çalışmamız gerekir.” ‘İyi şeyler olacak dedim, oluyor’ Gül’ün bu sözleri üzerine Baydemir de Kürt sorununun anayasal demokrasi sorunu olduğunu belirterek çözümün de yeni anayasa ve demokratikleşmede olduğunu söyledi. Gül, daha sonra Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir mermer fabrikasında incelemede bulundu. Burada işadamlarına hitap eden Gül, “Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşlarıyız. İstediğimiz yerde iş yapabiliriz” dedi. Sorunların demokratik standartlarının yükseltilmesiyle son bulacağını belirten Gül, “Ben ‘iyi şeyler olacak dedim’ ve iyi şeyler de oluyor. İyi şeylerin daha çok olması için asla şiddet, terör, kan, kavganın olmaması gerekir çünkü bu vatan hepimizindir. Senin de benim de onun da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesindir. Hepimiz birinci sınıf vatandaş olarak devam edeceğiz” diye konuştu. MHP lideri Bahçeli: Ziyaret esef verici ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yazılı bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Diyarbakır ziyaretini eleştirdi. Bahçeli açıklamasında “Cumhurbaşkanı’nın hizmet birimlerinin iki dilli levhalarla gösterildiği belediye başkanlığını ziyaret etmesi son dönemde bölünme senaryolarıyla sahneye çıkan etnik bölücülere cesaret veren esef verici bir gelişme olmuştur. Cumhurbaşkanı’nın bu esef verici tutumu etnik bölücülere yeni bir cesaret kaynağı olmuş ve PKK açılımı konusunda Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki rol paylaşımının devam ettiği ortaya çıkmıştır” dedi. DEMİRTAŞ: TALEPLERİMİZ ÇARPITILIYOR DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Diyarbakır kongresinde Türk Bayrağı önünde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin resmi dili Türkçe değil Kürtçe olsun diyen mi var? Ülke bölünsün diyen mi var?” dedi. BDP Diyarbakır il örgütü, 2. olağan kongresini Vedat Aydın Kongre Salonu’nda gerçekleştirdi. Salona “Demokratik konfederal sistemde örgütlenelim, özgür toplumu yaratalım” yazılı dev pankart ile Türk bayrağı asıldı. Demirtaş, buradaki konuşmasında, MGK’nin görüşlerinin bizzat AKP hükümetinin görüşü olduğunu savunarak, şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanı da o kurulun başkanıdır. Dolayısı ile günlerdir ifade edilen hükümet görüşleri dışında ayrı bir görüş değildir. Şimdi bir defa böylesine bir kurulun toplanıp Kürt halkının taleplerini BDP’nin, DTK’nin ortaya koyduğu talepleri çarpıtmasını yadırgadığımızı belirtmek istiyoruz. Türkiye kamuoyunun özellikle Türk halkının kafasını karıştırmaya dönük açıklamalardır. Ne diyor? ‘Türkçenin resmi dil olmaktan çıkarılmasını, değiştirilmesini kabul etmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Sizden böyle bir talepte bulunan mı var? Türkiye’nin resmi dili Türkçe değil Kürtçe olsun diyen mi var? (...) MGK birleşenlerine tek tek şunu ifade ediyorum; siz kendi elinizle bu ülkeyi bölseniz dahi Kürtler bunu istemiyor. Kabul etmiyor, bunu artık anlamanız lazım.” [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 ULUCANLAR BDP’liler müzeye alınmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Altındağ Belediyesi’nce restore edilen ve müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi’ni gezmek üzere gelen BDP milletvekilleri Sırrı Sakık, Bengi Yıldız ve Akın Birdal ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan müze binasına alınmadı. Bunun üzerine Sakık, Altındağ Belediyesi yetkililerini telefonla aradı ancak taleplerine olumlu yanıt alamadı. Sakık, Ulucanlar Cezaevi önünde yaptığı açıklamada, yaklaşık 3 yılının geçtiği Ulucanlar Cezaevi’nin müzeye dönüştürüldüğü haberleri üzerine geldiklerini, ancak içeri alınmamaları nedeniyle “şok yaşadıklarını” söyledi. Sakık, cezaevinde birçok önemli ismin yattığını ve kendisinin de burada unutamadığı günler geçirdiğini ifade etti. MGK bildirisini de “ezberin tekrarı” olarak nitelendiren Sakık, “Gerçekten sorunları çözmezseniz, ret ve inkâr politikalarınız devam ederse bu, şiddete davetiye çıkarmaktır. Çözüme katkı sunmuyor.” Gazeteci Emine Demir’e 138 yıl hapis DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Kürtçe olarak günlük yayımlanan Azadiya Welat gazetesi eski yazıişleri müdürü Emine Demir, gazetede “PKK’nin propagandasını yaptığı ve örgüt adına suç işlendiği” iddiasıyla toplam 138 yıl hapse çarptırıldı. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen üç davada Kürtçe yayımlanan gazete ve dergilerde çalışan gazetecilere ceza yağdı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Azadiya Welat gazetesinin eski yazıişleri müdürü Emine Demir katılmazken, avukatı Servet Özen hazır bulundu. Mahkeme de Demir’i 20082009 yıllarında yayımlanan gazetenin 84 nüshasındaki haberlerde “Terör örgütü PKK’nin propagandasının yapıldığı ve örgüt adına suç işlendiği” gerekçesiyle 84 kez 1 yıl 6 ay olmak üzere toplam 126 yıl hapse çarptırdı. Mahkeme, Demir’e TCK’nin 314. maddesi uyarınca da “terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan 12 yıl daha ceza verdi. Cezası 138 yıla yükselen Demir hakkında yakalama kararı çıkarıldı. İki kişiye daha hapis cezası Aynı gazetenin eski yazıişleri müdürlerinden ve imtiyaz sahibi Ozan Kılınç da gazetenin Ekim 2009’da yayımlanan iki ayrı sayısında örgütün propagandasının yapıldığı gerekçesiyle 6 yıl hapse çarptırılmasına karar verdi. Diyarbakır’da Kürtçe yayım yapan “Renge Heviya Jina (Kadının Umudunun Rengi)” adlı derginin yazıişleri Müdürü Gurbet Çakar da “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan da 3 yıl hapis cezasına çaptırıldı. Mahkeme, sanığın “verilen ceza miktarı ile tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak” tahliyesini de kararlaştırdı. Özhaseki: İftira atılıyor KAYSERİ (AA) Kayseri Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili tartışmalar sürerken, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki “Cumhuriyet savcısına kendimle ilgili suç duyurusunda bulunacağım” açıklamasını yaptı. Kayseri’nin Kocasinan ilçesine bağlı Akçatepe köyünden yurttaşlar 40 kadar traktörle Büyükşehir Belediyesi önünde toplanarak Özhaseki’ye destek verdi. Özhaseki, hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak önümüzdeki hafta Ankara’ya gideceğini belirterek “Suçlamalara belgelerle yanıt vereceğim. Cumhuriyet savcısına kendimle ilgili suç duyurusunda bulunacağım. Savcı da yeniden inceleme yapsın. Biz her şeye açığız. Kimseden korkmuyoruz. Bunların zekâ problemi yok, cin gibi adamlar. Bunların ahlak problemleri var, vicdan problemleri var. Allah bunların diline düşürmesin” dedi. İddiaların “iftira” olduğunu savunan Özhaseki “Seçim öncesi siyasi malzeme arayıp, yalan ve iftiralarla prim yapmak istiyorlar” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle