29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 ‘Polisler suç işledi’ Ankara Barosu Başkanı yanlarında aileleri bulunan çocuklarla ilgili içkili lokantada bulundukları gerekçesiyle işlem yapan ekip hakkında suç duyurusunda bulundu Zekeriya Vural’ın dayısı: ‘Damadın ailesi önceden Hıristiyan’dı. Zekeriya din değiştirmeyi kabul etmedi ama Soney etmişti.’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, Çayyolu’ndaki bir lokantada yanlarında aileleri bulunan çocuklarla ilgili olarak “içkili lokantada” bulundukları gerekçesiyle işlem yapan Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Valiliği de konuyla ilgili olarak inceleme başlattığını açıkladı. Uygulamayı “hürriyeti kısıtlama ve terbiye işlemi” olarak nitelendiren Fezyioğlu, polisin yetkisini kötüye kullandığını vurguladı. Feyzioğlu, İçişleri Bakanlığı’na verdiği dilekçede, olay anını anlattı. Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’nın uygulamanın “yerinde” olmadığına dair basına yansıyan açıklamalarının son derece olumlu olduğunu ifade eden Feyzioğlu, “Ancak bahse konu uygulama yalnızca ‘yerinde’lik açısından değil, ‘hukuka aykırılık’ açısından değerlendirilmeli ve işlemler buna göre yapılmalıdır” dedi. DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Altan 60 Yıldır Var... Kızı Aslı Öymen’in girişimi ile gazetecilikteki 60. yılı kutlanan Altan Öymen, o tarihlerde Ankara’da CHP’nin resmi organı olarak yayınlanan Ulus gazetesine adım attığı zaman, ben o gazetenin İstanbul temsilciliğini yapıyordum. Bırakınız interneti, bilgisayarı; daha sonraki yıllarda tanış olduğumuz teleks sistemi bile kullanılmadığı için, aramak istediğiniz kentteki telefon numarasını, PTT’nin “şehirlerarası” operatristine bildirmeniz gerekiyordu. Dahası konuşma sıranızın gelmesi için de uzun süre beklemeniz. Genelde haberleri, aynı zamanda Ankara Ziraat Fakültesi’nde Dekan Sekreterliği yapan, akşamları da gazeteye gelen Hilmi Ağabey alırdı. Zaman zaman da o görevi mesleğe yeni başlamış stajyerler üstlenirdi. Altan’ı onlardan birisi olarak tanımıştım. Benden beş yaş küçüktü. Ama “gazeteci olunmaz; gazeteci doğulur” sözüne sahiplenenleri haklı çıkartan, mesleğine asılacağını belli eden bir yapısı vardı. O zeminde önce tanış; daha sonra dost olduk. Bolu milletvekilliği yapmış olan babası Hıfzı Rahman Raşit Öymen’i izleyerek, CHP’ye girmiş, hatta partinin ilk gençlik örgütü olarak tanımlanan ocağın ilk başkanlığını da üstlenmekle kalmamış, Bülent Ecevit’i de o ocak yönetiminde görevlendirmişti. ‘Bu terbiye işlemidir’ “Kolluk tarafından yapılan ve kişilerin hürriyetlerini kanuna aykırı olarak sınırlayan” söz konusu uygulamanın, polisin önleme yetkisini kullanması olmadığını belirten Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu adeta bir terbiye ve tedip işlemidir; dolayısıyla kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanması şeklinde nitelendirilmelidir. Öte yandan, lokantadaki çocukların yanında bulunan velilerine imzalatılan ve işlemi yapan kolluk görevlilerince ‘çocuk teslim tutanağı’ olarak adlandırılan tutanak, gerçekte, çocuklar kendi başlarına girmemeleri gereken bir mekânda bulunmuş ve ailelerine teslim edilmemiş olduğundan içeriği itibarıyla da gerçeği yansıtmamaktadır.” Dilekçesinde, “kişi hürriyetini hukuka aykırı olarak kısıtlayan” uygulamanın tekrar etmemesi için gerekli uyarıların yapılmasını isteyen Feyzioğlu, “Suç teşkil eden bu ve benzeri uygulamalardan kimlerin sorumlu olduğunun tespitini ve haklarında adli ve idari yönden gereğinin yapılmasını” talep etti. Dolu ve onurlu bir yaşam Çeşitli gazetelerde ve o arada benim İhsan Göğüş ve Özcan Ergüder ile birlikte yayınladığım KİM dergisinde de çalıştık. 1965’te milletvekili olduğum zaman, Altan ANKA Ajansı’nı yönetiyordu. 12 Mart darbecileri yüzünden ilan edilen sıkıyönetim döneminde, kamuoyunu meşgul etmek için birbiri arkasından ortaya atılan düzmece davalar arasında Bulgaristan’a bir THY uçağını kaçırmak gibi son derecede düşsel bir iddia ile tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’nde yattı. 1977 seçimlerinde CHP milletvekili olarak parlamentoya girdi ve Meclis grup başkanvekili daha sonra da Turizm Tanıtma Bakanı oldu. Yaşamı böylesine zengin bir Türk aydınının 60 yıldır yazıları, kitapları, televizyon konuşmaları ile gündemde olduğunu bir kez daha çağrıştıran o yazı ve haberlerin ardından dün sabah Altan’ı telefonla aradım. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan herhangi bir kutlama mesajı alıp almadığını sordum. Almamıştı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın bu duyarsızlığını okurlarla da paylaşmak için bu yazıyı yazarken, Altan aradı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in biraz önce kendisini arayarak iyi dileklerini ilettiğini söyledi. Biraz gecikme ile olsa da Sayın Çiçek’in aramasından elbette mutlu olmalıydı. Şakalaştık. “Yoksa” dedi, “seninle yaptığımız telefon konuşmasını ‘telekulak görevini üstlenmiş arkadaşlar’ rapor edip ilgilileri uyarmış olmasın.” Altan 60 yıldır medyamızda yazıyor, anlatıyor; çalışıyor. Onu ve yüzlerce yurtseveri demir parmaklıklar arasına atmaktan zevk duyan demokrasi düşmanları...Sizler ne âlemdesiniz!.. Bir uzman okurun açıklaması Haberal’ın ceza davasına bakan hâkimlerin defaatle tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine bu kararların HUMK’nin 573. maddesine aykırılığı iddiasıyla hâkimler aleyhine açtığı tazminat davalarına bakan mahkeme, 1. derece mahkemesi olarak Asliye Hukuk Mahkemesi olmayıp; hâkimlerin Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi olmaları nedeniyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’dir. O daire 1. derece mahkeme olarak davaya bakmış ve hâkimleri kusurlu bularak tazminata hükmetmiştir. Sayın Başbakan’ın bu karardan söz ederek verdiği beyanatta “Kararı Asliye Hukuk Mahkemesi verdi” demesi hatalıdır. İstanbul Baro dergisinin son sayısında bu konuya açıklık getiren uzun bir araştırma yazısı yayınladım. Av. Osman Kutman. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Hürriyeti kısıtlama İlk bakışta içeride ailelerin olduğu anlaşılan, bara, pavyona, gazinoya, meyhaneye benzemeyen bir yerde 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nın (PVSK) 12. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak işlem yapılması mümkün olmadığını vurgulayan Fezyioğlu şu görüşü kaydetti: “Kimlik sormak, kimlik toplamak, tutanak tutmak ve böylece çocukları ve yanlarındaki aileleri kayıt altına almak, hürriyet kısıtlayan işlemlerdir. Hürriyet kısıtlayan işlemlerin kanunun açık hükmüne dayanması zorunludur. Bu itibarla, PVSK madde 12/2’de olmayan bir yetkinin herhangi bir yönetmelik hükmüne dayandırılması kesinlikle mümkün değildir.” Soney Vural’ın annesi Hatun Öğmen, diğer çocuklarının kollarına girerek ayakta durmaya çalıştı. İstanbul Haber Servisi Fatih’te bir otomobilin içinde vurularak öldürülen yeni evli çiftten Soney Vural, Surp Kevor Kilisesi’nde düzenlenen törenle toprağa verildi. Adli Tıp Kurumu’ndan yakınları tarafından alınan Soney Vural’ın cenazesi, Kocamustafapaşa’daki Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı Surp Kevork Kilisesi’ne getirildi. Burada düzenlenen dini törende, dualar ve ilahiler okundu. Soney Vural’ın tabutunun üzerine duvak konuldu. Anne Hatun Öğmen, kızının tabutunun üzerine yaslanarak ağladı. Cenaze töreninde Kürtçe ağıtlar da yakıldı. Törene, Soney Vural’ın babası Nadir Öğmen, kardeşleri Zaro ve Karalin Öğmen ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, damat Zekeriya Vural’ın akrabaları ve dayısı Mehmet Erem ile çok sayıda kişi katıldı. Tören sırasında, polisin güvenlik önlemleri aldığı görüldü. Cenaze töreni sırasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan rahip Yeğişe Uçkunyan, “Çok üzülüyoruz. Bir rahip, din adamı olarak çok üzgünüm. Toplumların, bazısı yazılı bazısı yazısız birtakım kuralları ve düşünceleri vardır. Yaşanılan bu olaydan dolayı üzgünüz” dedi. Zekeriya Vural’ın dayısı Mehmet Erem, cinayetin kız davası değil, din davası olduğunu savunarak şöyle konuştu: “Düğünü kilisede yapalım demişler’, ‘hayır’ Beyaz duvağıyla... denmiş. Zekeriya’dan dinini değiştirmesini istemişlerdi. O kabul etmedi ama kız kabul etmişti. Buraya başsağlığı dilemek için geldik. Allah kimsenin başına böyle bir olay getirmesin. Çok üzgünüz. Zekeriya’nın ailesi, dedeleri, 6070 yıl önce Hıristiyandı. Daha sonradan Müslümanlığı kabul ettiler. Zekeriya ailede ikinci kuşak Müslüman olanlardan. Ancak dinini değiştirmeyi istemedi. Üzüntümüz büyük.” Öğmen ailesinin avukatı Adnan Mercan da bu olayın dinlerle alakası olmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Dinler arasında hoşgörü söz konusudur. Aile Mardinlidir. Mardin’de dinler arasında hiçbir zaman ayrım olmamıştır. Binlerce yıldır beraberiz. Basına yansıyanların töreyle ilgisi yoktur. Zekeriya’nın Hıristiyan olması için baskı yapılmamıştır. Bu olay aile kararı değildir. Ailesinin Müslüman damat istememesi normaldir ama bu onu öldürecekleri manasına gelmez. Aile çok üzgün. Aile dün camiye gitti, bugün kiliseye de geldi. Bu olay tartışma sonucu ortaya çıkmıştır. Yaşananlardan büyük üzüntü duyuyoruz.” Zekeriya Vural’ın yakınlarından Bekir Varun ise avukat Mercan’a tepki göstererek “Çocuklar yanlış yaptığında büyükler toplanır onlara yol gösterir. Yapmış oldukları insanlık dışı bir harekettir. Bu, her zaman yapılan şeydir” görüşünü dile getirdi. Şahin: Öğrendim dehşete düştüm Haber Merkezi TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin yaşanan olayın kendisini çok üzdüğünü söyledi. Olayı öğrendiği an dehşete düştüğünü belirten Şahin, “Olmaması gereken bir şeydi. Özellikle hayatını kaybeden yeni evli çifte çok üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Bunun sebepleri üzerinde uzmanlar, psikologlar, sosyologlar dururlar ama son derece üzüntü verici bir durum olduğunu söyleyebilirim ancak” diye konuştu. Erbil özür diledi Haber Merkezi Çarkıfelek programında yaptığı gaf ile Alevilerden tepki gören ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil, dün, Ankara’daki Hüseyin Gazi Dergâhı’na ziyarette bulunarak ‘tövbe’ etti. Erbil, dergâha af dilemeye geldiğini söyledi. Dergâhta Hüseyin Gazi hakkında bilgi alan Erbil üç kez tövbe etti. Erbil ‘Hakir görüp ırk ayırmak hakikatte yüz karası” dedi. Kabaoğlu ve Oran tazminat kazandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran, 1 Kasım 2004’te basın toplantısıyla açıkladıkları sırada “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar” raporunu yırtan Türkiye KamuSen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin Yokuş’tan 8 bin lira manevi tazminat kazandı. Yargıç Ahmet Tevfik Erginbay, Yokuş’u Kaboğlu’na 3 bin lira, Oran’a bin lira ödemeye mahkum etti. BAĞIŞ’IN CEKETİ KİRLENMİŞ... ‘Yumurta’ya 2 yıl hapis istemi Haber Merkezi Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’a Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) katıldığı bir konferansta yumurta atan öğrenci Nihal Ç. hakkında 2 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması 10 Şubat 2011’de yapılacak. Bağış, 19 Ekim’de SBF’de katıldığı bir konferansın çıkışında öğrenciler tarafından protesto edildi. “Türban neyi örtüyor?” pankartı açan öğrencilerden Ç, Bağış’a arabasına binerken yumurta attı. Bağış, öğrencilerden atılan yumurtadan dolayı siyah “ceketinin sol üst kısmının kirlenmesi” nedeniyle şikâyetçi oldu. Savcı Fuat Hazel, Ç. hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” gerekçesiyle 2 yıl hapis istemiyle dava açtı. Bağış, “Keratalar atacaklarına yumurtaları getirselerdi de sucuklu yumurta yapıp yeseydik” demişti. Süryani Kadim Vakfı Başkanı Kenan Altınışık ‘Bizde töre cinayeti olmaz’ MİYASE İLKNUR Fatih’te kız kardeşinin Müslüman biriyle evlenmesine ve damadın kilisede düğüne itiraz etmesine kızarak hem kız kardeşini hem de damat adayını öldüren Gönay Öğmen’in Süryani olduğu yönündeki iddialar Süryani Kadim Vakfı tarafından da yalanlandı. Süryani Kadim Vakfı Başkanı Kenan Altınışık, yaptığı açıklamada, Türkiye’de yaşayan Süryanilerin kaydı bulunduğuna dikkat çekerek bu aile ile ilgili kendilerinde hiçbir kayıt bulunmadığı gibi cemaat içinde tanınmadığını belirtti. Süryanilerde farklı inançların mensuplarıyla evliliğin yaygın olmadığını da açıklayan Kenan Altınışık, pek rastlanmamasına karşın böyle evlilik yapanlara karşı herhangi bir yaptırım uygulanmadığını da dile getirdi. Kenan Altınışık, Fatih’te iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Bu aile Süryani olsa söyleyeceğiz. Bizdeki kayıtlarda böyle bir Süryani aile yok. Süryani olsa bizde mutlaka bu ailenin kayıtları olur. Kayıtları olmasa bile bir şekilde bir tanıyan çıkar. Olayın olduğu ilk gün birçok basın yayın organlarından bizi aradılar. Biz hemen kayıtlarımıza baktık ve Süryani cemaatinde böyle bir ailenin kayıtlarının olmadığını gördük. Kaldı ki Süryani de olabilirdi. Ancak ilk verilen bilgilerin yanlış olduğu dünkü gazetelerde düzeltildi. Olay hoş değil. Ortada bir cinayet var. Hangi inançtan olursa olsun cana kıyılması kabullenilemez. Bu ailenin inancı sonradan ortaya çıktı. Bizde farklı inançlardan evlilikler pek yaygın değildir. Toplum bu tür evlilikleri henüz içselleştirmemiş. Bunun en önemli nedeni de gelecekte aile içinde yaşanan sıkıntılardır. Ancak farklı inançtan evlilik yapanlar için bir töre yaptırımı da söz konusu değildir. Süryanilerde töre cinayetleri kesinlikle olmaz. Bırakın Süryaniliği Hıristiyan inancında da cinayetle sonuçlanan böyle bir olaya ilk kez tanık oluyoruz.” ‘Sağlıklı bir davranış’ Çeşitli sendika, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu önünde, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki yumurtalı eylemi yapan öğrencilere destek amacıyla eylem yaptı. Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Feride Aksu, öğrencilerin, üniversite ve ülke sorunlarına duyarlılık göstermelerinin özellikle de “Bunun Mülkiye’de yapılmasının, patolojik değil, sağlıklı bir davranış olduğunu” söyledi. Aksu, öğrencilere karşı, “sadece saldırgan bir dil kullanılmadığını, aynı zamanda saldırgan politikalar da izlendiğini” belirtti. (Fotoğraf: AA) PATRİK BARTHOLOMEOS ÖĞRENCİLER Erdoğan’a duacı MURAT İLEM ATİNA Türkiye’de son dönemde Fener Rum Patrikhanesi’ne yönelik AKP’nin başlattığı açılımlara yanıt Ortodoks Patrik Bartholomeos’tan geldi. Yunanistan’da yayımlanan Kosmos tu Ependiti gazetesinde yer alan habere göre, geçen pazar İstanbul’da bir grup Yunanlı ve Amerikalı akademisyen ve işadamı ile yerel seçimleri kazanan Yunanlı belediye başkanlarına konuşan Bartholomeos, Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin haziran ayındaki genel seçimlerde tek başına ya da koalisyonla iktidara gelmesi için duacı olduklarını söyledi. Pankart davası altı ay sonra İstanbul Haber Servisi Hükümetin ‘Roman’ açılımı kapsamında 14 Mart 2010’da Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yapılan toplantıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşması sırasında pankart açaraN öğrenciler Berna Yılmaz, Ferhat Tüzer dünkü duruşmada tahliye edilmedi. “Parasız eğitim istiyoruz alacağız” pankartı açan Yılmaz, Tüzer ve Utku Aşkar’ın “DHKP/C örgütü üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan, 6 ile 15 yıl arasında değişen hasip cezaları istemiyle yargılandıkları davanın 2. oturumu yapıldı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 aydır tutuklu yargılanan öğrencilerin tahliye taleplerini reddetti. Dava 24 Mayıs’a ertelendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle