28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 16 KÜLTÜR CUMHURİYET 15 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA [email protected] Fazıl Say’ın internette yayımlanan ‘Bu Akşam...’ başlıklı yazısı müzik dünyamızı toparlayıcı bir yaklaşım DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Bir bütünleşme çağrısı F azıl Say’ın geçen hafta “Bu Akşam...” başlığıyla yazdığı mektup internet sitelerinde ve pazar günü kısmen Zeynep Oral’ın yazısında yayımlandı. “Bu Akşam”, bir zaman diliminin ortak paydası. Aynı anda dünyanın dört bir yanında sesini yükselten besteci ve yorumcularımızı bütünleştiren barışçı, toparlayıcı ve tanıtıcı bir yazı. Fazıl, müziğimizin bugünkü konumuna önemli satırbaşlarıyla göndermeler yapmış. Doğal ki daha ekleyecek pek çok satır geliyor insanın aklına. “Bu Akşam” başlıklı yazısı aslında simgesel bir çağrı: Müzik dünyamıza bir bütünleşme çağrısı. Fazıl’ın bu yazısı tam 2010’un müzik dünyasındaki gelişmeleri toparlarken elime geçti. Türk bestecilerinin ne çok CD kaydı çıkmış bu yıl! Nice genç bestecimiz sınırımız ötesinde ödülleri ve çalınan yapıtlarıyla kendini göstermiş! Nice yorumcumuz çaldığı Türk yapıtlarıyla dünyanın önemli merkezlerinde alkışlanmış. Türk müziği üstüne yurtdışında yurtiçinden daha çok araştırma yapılmış, daha çok yayın çıkmış. Tarihi Türk müziği kadar çağdaş Türk müziğini ne çok merak eden var! Bütün bunları derlerken, bir de baktım ki çağdaş müziğimizi tanımayı hâlâ reddedenler eskimiş bir tartışmayı gündeme getirip Cumhuriyet dönemi bestecileri için şöyle sonuçlanan bir fetva çıkartıyorlar: Yeni müzik yeni kaynaklar yaratmalıydı, asla divan müziği veya halk müziğinin kaynaklarını kullanamaz. Çünkü polifoni makamsal yapıyla uyuşmaz. Ve bunu cesaretle, çağdaş Türk müziği başarıya ulaşmadı, di İki Sergi Geçen perşembe, aynı gün açılan iki sergi gördüm. Semih Poroy’un Karaköy’deki Schneidertempel (Terziler Tapınağı) Sanat Galerisi’nde açtığı “Artı 35 Yıl”, ünlü çizerimizin otuz beş yıllık işlerinden seçmelerle oluşturulmuş bir toplu bakış sergisi. Adından da anlaşılacağı gibi, sergi salonu eski bir dinsel yapının dönüştürülmesiyle oluşmuş. Kentsel, tarihsel mekânların, çağdaş işlevlere kavuşması yolunda özgün bir örnek. Semih Poroy’un sergide bir araya getirdiği işleri beş yaşındaki çocukluk çizimlerinden günümüze dek ulaşan, deyim yerindeyse bin bir ürün arasından yapılmış seçmeler. Dile kolay, otuz beş yıldır bileğinin ve iki parmağının arasında tuttuğu kalemlerden çıkan çizgilerden bir hayat sürebilmek. Gazeteler, dergiler, yayınevleri için yapılmış türlü çizimler. Bugün de gazetemiz Cumhuriyet’te, Kitap Eki’nde, Varlık dergisinde düzenli çizgilerinin yanında her yerde karşılaşabilirsiniz Semih Poroy’un çizgileriyle. Bir bakarsınız edebiyatçı portreleri sergisi yapmıştır, bir bakarsınız lokanta peçetelerindeki çizgilerini ellerine geçirenler özenle saklamaktadırlar. Karikatür sanatımızın ellili yıllardaki büyük patlamasından bugüne hızı, ivmesi, yoğunluğu hiç azalmadı. Günümüzün siyasal modasına uyup “uzlaşmacı” çizerlere rastlansa da, karikatür sanatı böylesi hesapları kaldırmaz. Çizgiyle ince zekânın buluşmasından elbet hepimizi kendimizi sorgulamaya yöneltecek bir hesaplaşma düşüncesi çıkacaktır. Varlık nedenidir, insanlara bunu sunabilmek. Semih Poroy’un otuz beş yıllık emeğinin ancak çok küçük bir bölümünün örneklenebildiği sergiyi gezenler, bu benzersiz işlerin arasında dolaşırlarken, tıpkı benim gibi, karikatür sanatımızın bu değerli kalemine bir kez daha hayranlık duyacaklardır. Resim sanatımızın önde gelen adlarından Neş’e Erdok’un yeni resim sergisi de aynı gün Bebek’teki Evin Sanat Galerisi’nde açıldı. 80’lerin sonunda popüler eğilimlerden uzak, Puşkin, Rimbaud, Mayakovski gibi edebiyatçıların yaşamlarından sahneleri tuvale taşımasıyla gönlümde taht kurmuştu Neş’e Erdok. Ama onların yanında günlük hayatımıza bakışları, oradan derlediği “insanlık sahneleri” de bir o kadar etkileyiciydi. Resimlerindeki bu çizgi hiç değişmedi, her yeni sergisinde hayatın türlü alanlarına daha da yayıldığı, günümüz toplumunu ressam bakışlarıyla irdelediği, değerlendirdiği görüldü. Benim için Neş’e Erdok, günümüz tüketim toplumunun, onun yalnız, mutsuz insanlarının betimleyicisi, eleştirmenidir. Bunu yaparken çatık kaşlı bir öğretmen gibi davranmaz, tersine mutsuz insanların dünyalarını paylaşmaya çalışan bir yakınları gibidir. Çağımız insanı insanlığından ne denli uzaklaşsa da, Neş’e Erdok onlara lirizmle ironinin harmanlandığı bir hüzün penceresinden bakar. Günlük hayattan seçtiği sahneleri, otobüste, vapurda, sokaktaki insanları, onlara karışan hayvanlar, bitkiler, olaylarla birleştirerek anlatır. Kadınca bakışların incelikleriyle dolu lirizmi ile çağın aydını olmanın getirdiği eleştirel bakışın doğurduğu ironi, izleyenleri sanatsal güzelliklerin insanı kendinden geçiren dünyasına çeker. Günlük yaşamın türlü yönleriyle şiirleşmesidir, Neş’e Erdok resimleri. Evin Sanat Galerisi’ndeki sergiye yolunuz düşerse, Gece Yolculuğu, Berberde, Kahtalı M., Irak, Açlık Grevi ve Alacakaranlık tablolarına özellikle bakın. Sanatın yüceltici gücü karşısında havalanırken, alttan alta yaşadığımız günlerin tedirginlikleriyle yüz yüze geldiğinizi göreceksiniz. [email protected] Buçok CD kaydı çıkmış. Nice yıl Türk bestecilerinin ne genç bestecimiz sınırımız ötesinde ödülleri ve yapıtlarıyla kendini göstermiş. Nice yorumcumuz Türk yapıtlarıyla dünyanın önemli merkezlerinde alkışlanmış. Yurtdışında Türk müziği üstüne yurtiçinden daha çok araştırma yapılmış. yerek noktalıyorlar. Soldan sağa: Fahrettin Arda, Dorukhan Doruk ve Özgür Ünaldı. manlı mimarisinden kaynaklanması; edebiyatta Necatigil’in “Divançe”, Turgut Uyar’ın “Divan” adlı kitaplarındaki divan edebiyatı esintileri; modern tiyatrodaki gölge oyunları, ortaoyunu, meddah, dev kuklaların sahnede yer alması hiç kimseyi rahatsız etmiyor. “Müzik inkılabı çatır çatır çöktü” diyenler keşke geçen akşam Dorukhan Doruk’un kadife gibi çellosundan, Özgür Ünaldı’nın pırıl pırıl tuşlarından ve Fahrettin Arda’nın coşkulu kemanından İlhan Baran’ın “Dönüşümler”ini dinleselerdi. Tarihi Türk müziğiyle 20. yüzyıl akımlarının harika bir sentezine tanık olurlardı. Yorumcularımız ve bestecilerimizle dünyanın her yerinde sesini duyuran çağdaş Türk müziğinin bugünkü aşamasını sorgulamak ancak bilgisizliktir, habersizliktir. Olanı biteni izlememektir. Dünyadaki benzerlerini de tanımamaktır. Konservatuvarlarımız kurulmasaydı, çoksesli müzik eğitimi verilmeseydi bugün dünyanın alkışladığı bu sanatçılar nasıl ortaya çıkacaktı? Müzik devrimini beğenmeyenler buna karşı ne yapıyorlar? En azından tarihi Türk müziğini koruyabiliyorlar mı? Sanatta çağdaşlık Ne garip! Çağdaş plastik sanatçılarımız minyatürdeki persfektifsizliği modernize ederken, nice ressamımız Selçuk, Bizans, Osmanlı güzelduyumunu çalışmalarına taşırken (örneğin Adnan Çoker), nicesi hat sanatıyla, eski yazıyla beslenirken (örneğin Erol Akyavaş), kimse çıkıp da onlara kendi kaynağını kendin bul, ne demek tarihi değerleri modernize etmek, demiyor. Listeyi daha da uzatırsak, modern mimaride kullanılan Sinan kubbelerinin minimalist görünümü, Sedad Hakkı Eldem’in klasik Os Geleneksel Türk müziği ruhuna en yakın kalmış bestecilerimizden Muammer Sun’a geçen hafta Sevda Sun’a altın madalya Cenap And Vakfı tarafından Altın Onur Madalyası verildi. Muammer Sun, çocuklar için yazmış, gençler için yazmış. Polifonik müziğe alıştırabilmek için en yalın yöntemlerden yola çıkmış ve genç kuşağa seslenmiş. Müziği düşünmüş, yıllarca müzik sorunlarını dile getirmiş. Yalnız köşesinde oturup beste yapmamış, fiilen öğretmenlik yapmış, kurullarda yer almış, yöneticilik yapmış, sakınmadan elini taşın altına koymuş. Bugün yurtdışında sesini duyuran nice bestecinin öğretmeni olmuş, öncüsü olmuş. Korolar kurmuş, sonra onları yaşatmak için nice zorluğa göğüs germiş. Ne televizyonlara çıkıp kendini satmış, ne magazin sayfalarının konusu olmuş. Zaman zaman öfkesini esirgememiş, kavgalar etmiş, çoksesliliğin temelleri için teknik tartışmalara girmiş. “Ben kendimi klasik Türk müziği yazan bir besteci, ya da halk müziği yazan bir halk ozanı gibi görüyorum. Benim için bu müziklerden yararlanmam değil, kaynaklanmam söz konusudur. Çünkü onları gerçekten içimde duyuyorum. Bach’ı, Beethoven’i, Saygun’u, Bartok’u içimde duyduğum gibi” diyebilmiş. 1932’de Ankara’da dünyaya gelmiş, Askeri Mızıka Okulundan sonra ADK’de Saygun’un öğrencisi olmuş. Kemal İlerici’den aldığı Türk müziği makamlar sistemi ve armonisi, bestelerini yaşam boyu yönlendirmiş. 2004’te kurduğu SUN Yayınevi eğitim müziği, müzikbilim ve nota kitapları yayımlıyor, yarınlara belgeler aktarıyor. www.evinilyasoglu.com ÂŞIK VEYSEL’İ ANMA ETKİNLİKLERİ Dostlar onu hatırlayacak ANKARA (AA) Ünlü halk ozanı Âşık Veysel, bugün panel, dinleti ve fotoğraf sergisi açılışını da içeren çeşitli etkinliklerle anılacak. Fotoğraf sanatçıları Nazender Süzer ve Gürsel Gökçe tarafından hazırlanan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da desteklediği “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı anma etkinlikleri kapsam ı n d a Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenecek panelde Âşık Veysel’in torunu Nazender Süzer, sanatçı Fikret Otyam ve fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç açılış konuşması yapacak. “Dostlar Beni Hatırlasın” başlıklı panele ise spiker Jülide Gülizar, Köy Enstitüleri öğretmeni Talip Apaydın, araştırmacı Şükrü Günbulut ve Müzik Yazarı Ahmet Say panelist olarak katılacak. Panelin ardından verilecek dinletide Âşık Veysel’in oğlu Bahri Şatıroğlu, torunları Gündüz Şatıroğlu ve Hayrettin Süzer, halk müziği sanatçısı İhsan Öztürk ve âşık Ayten Gülçınar konser verecek. Anma etkinlikleri kapsamında Resim Heykel Müzesi’nde “Basında Âşık Veysel” ve “Ustaların Objektifinden Âşık Veysel” sergileri açılacak. EMEK SİNEMASI BİLİRKİŞİ KEŞFİNDE EYLEM ‘Bu keşif bize karanlık geldi!’ CEREN ÇIPLAK Cem Yılmaz’dan yeni gösteri Kültür Servisi Son günlerde “Av Mevsimi”ndeki rolüyle konuşulan Cem Yılmaz’ın standup gösterileri ocak ayında başlıyor. Uzun zamandır beklenen gösterilerin biletleri ise satışa çıktı. Ocak ayında Tim Maslak Show Center’da başlayacak gösterinin biletleri Biletix’ten satın alınabilir. Aralarında sivil inisiyatif İstanbul Kültür Sanat Varyetesi üyelerinin de olduğu pek çok kişi Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı yürütülen eylemlere devam ediyorlar. Dün Emek Sineması’nın bilirkişiler tarafından yapılan keşif çalışması eylemcilerin protesto gösterleri arasında gerçekleşti. Karanlıkta el fenerleriyle yapılan inceleme sırasında kapıyı zorlayarak içeri giren topluluk “Bu keşif bize karanlık geldi!” sloganları attılar. “Emek Bizim İstanbul Bizim” demek için kameralarla, fotoğraf makinalarıyla Emek Sineması’nın önünde toplanan grup keşif çalışması sırasında Emek Sineması’nın yıkımını öngören projeyi “Hepimiz bilirkişiyiz”, “Sermaye elini emeğimden çek”, “İstanbul’u sata sata kalmadı, Topbaş paraya doymadı”, “Olmaz böyle şey”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”, “Utanıyor musunuz?” sözleriyle protesto ettiler. Semih Poroy sergisi internette Tarih Vakfı ortaöğretim için Kürtçe ders kitabı hazırladı Herkes için Kürt Dili ve Edebiyatı Kültür Servisi Tarih Vakfı, “Toplumsal Uzlaşma Aracı Olarak Eğitimin Rolü” projesi kapsamında ortaöğretim için Kürt Dili ve Edebiyatı ders kitabı hazırladı. Şubat 2009 Temmuz 2010 tarihleri arasında alan araştırması, diyalog toplantıları ve alternatif malzemeler üretimi olmak üzere üç bölümden oluşan kitap sivil toplum kuruluşları, Talim Terbiye Kurulu, İl Milli Eğitim Müdürleri ve İlköğretim Genel Müdürleri’nin danışmanlığında hazırlandı. Kitapla ilgili, bu yıl içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) tavsiyeler raporu sunulacak. Tarih Vakfı’ndan Gürel Tüzün, MEB’in kabul etmesi durumunda kitabın ciddi bir adım olacağını vurgulayarak “MEB’e sunacağımız raporda Kürt dili ve edebiyatının ortaöğretimde seçmeli bir ders olarak okutulması da yer alacak. Kitap da bu derste kullanılabilecek bir ders kitabı olacak” dedi. Dil, klasik ve modern Kürt edebiyatı bölümlerinden oluşan kitabın yazarlarından Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı üyesi Fehim Işık, daha önce böyle bir materyal olmadığı için nereden başlayacakları konusunda sıkıntı çektiklerini belirterek “Cumhuriyet tarihi boyunca yasaklanan, kitaplarda sadece ‘zararlı cemiyetler’ içinde adı geçen Kürtler üzerine nasıl bir eğitim materyali hazırlayacağımız üzerine tartıştık. Hedef kitlemizi sadece Kürtlere yönelik değil, Kürt dili ve edebiyatını bilmeyen Türkiye’deki herkes olarak belirledik. Bu eğitim materyalinin Türkiye’deki toplumsal barışa da katkısı olacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Kültür Servisi Mevsimlik sergiler düzenleyen Avrupa Kültür Dergileri PlatformuEurozine internet sitesi, kış sergisini Semih Poroy’a ayırdı. Poroy’un geçen hafta Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılan 35. yıl sergisi “artı35” sürerken, “Without WordYazısız” sergisi de www.eurozine.com adresinden izlenime açıldı. Poroy’un 15 çiziminden oluşan online sergi, Tan Oral’ın çizeri tanıtan bir yazısıyla sunuluyor. Altın Lale’ye 150 bin TL Kültür Servisi 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında verilen “Altın Lale Ulusal Yarışma” ödüllerinden “En İyi Film”e verilen para ödülü 50 bin TL’den 150 bin TL’ye çıkarıldı. Akbank sponsorluğunda 217 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde, “En İyi Yönetmen”e 50 bin TL, “En İyi Kadın Oyuncu” ve “En İyi Erkek Oyuncu”ya ise 10 biner TL verilecek. Ayrıca, Jüri Özel Ödülü, 2011 yılında ilk defa maddi bir ödülle desteklenecek ve bu ödülü kazanan film 30 bin TL alacak. Bilgi için: www.iksv.org/film C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle