25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Dört TL’ye dayanan benzin fiyatı ne yurttaşı ne bayiyi ve dağıtım şirketini ne de hükümeti memnun etti EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Benzinden herkes şikâyetçi Ekonomi Servisi Son zamlarla 4 TL’ye çıkan bir litre benzinin yaklaşık yüzde 65’ini vergi oluşturuyor. Yurttaş sürekli artan benzin zamları ile boğuşurken akaryakıt bayileri ve dağıtım şirketleri kâr marjlarının düşüklüğünden yakınarak topu hükümete atıyor ve yüksek fiyatın sorumlusunun yüksek vergiler olduğunu dile getiriyorlar. Hükümetse 2011 için akaryakıt üzerindeki vergiyi düşürecek bir planı olmadığını açıklarken önceki gün Ankara’da bir araya gelen Enerji Bakanı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri; rafineri, dağıtım şirketleri ve bayilerin kâr marjlarını yakın takibe aldı. Opet Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Öztürk, düzenlediği basın toplantısında bir bayinin ve dağıtım şirketinin kâr marjının benzinde brüt yüzde 10, motorinde ise yüzde 6.1 olduğunu belirterek “Şu Merkez Bankası Mesaj Yorgunu Geçen cumartesi günü Türkiye Ekonomi Kurumu’nun (TEK) 81. kuruluş yıldönümü kutlama etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen bir panelde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Dr. Erdem Başçı ile birlikte olduk. “Sermaye Hareketleri ve Döviz Kuru Politikaları” konulu panelde Dr. Başçı’nın sunumu büyük ilgi topladı. Zira Dr. Başçı sunumunda Merkez Bankası’nın uzun süredir altını çizmeye uğraş verdiği “yeni istikrar” kavramının içini dolduracak önemli somut bilgiler vermekteydi. Dr. Başçı’nın sunumunun ana dayanağı, “cari açık finansal istikrarsızlığın ana kaynağı olarak durmaktadır” görüşüydü. Dr. Başçı, “sıcak para” diye anılan kısa vadeli portföy yatırımları biçimindeki yoğun sermaye girişlerinin gelişmekte olan ülkelerde finansal istikrar üzerinde risk oluşturmakta olduğunu vurgulayarak kısa vadeli sermaye hareketlerinin yönlendirilmesi gerektiğini açıklamaktaydı. Bundan da öte, Dr. Başçı “küresel finans krizinin ortaya çıkmasına neden olan etkenlerden biri, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının fiyat istikrarına odaklanırken, finansal istikrarı göz ardı etmeleridir” yorumunda bulunarak kriz öncesindeki hatalı makro iktisat anlayışına değinmekten de çekinmiyordu. Çözüm konusunda ise Merkez Bankası yönetimi, çözümün araç zenginliğinden geçmekte olduğunu vurgulamaktaydı. Buna göre sadece faize dayalı çözümler sermaye hareketlerini yönlendirmede ve kredi talebini dizginlemede yetersiz kalmakta, finansal istikrar tedbirleri, örneğin, “zorunlu karşılık oranları” aracılığıyla desteklenmeliydi. Merkez Bankası bu amaçla önümüzdeki dönemde kısa vadeli politika faizinin getirisinin düşürülüp oynaklığını arttırıcı politikalara başvuracağını ve bankaların aldıkları kredinin uzun vadeye yayılmasına çalışacağını duyurmuş oldu. Aslında Dr. Başçı tarafından çizilen çerçevenin çok da yeni bir yaklaşımı yansıtmadığını vurgulamamız gerek. Zira TC Merkez Bankası ekim ayı sonunda yayımlamış olduğu IV. Enflasyon Raporu’nda yukarıdaki tespitlere önceden dikkat çekmişti. Raporda özellikle şu satırlar dikkat çekmekteydi: “TCMB, Türkiye için (...) oluşabilecek riskleri sınırlamak amacıyla, bundan sonraki süreçte sermaye hareketlerini yakından takip edecek, gerektiği takdirde zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi de dahil olmak üzere, para politikası araçlarını etkin biçimde kullanabilecektir.” Dolayısıyla, Dr. Başçı’nın sunumu aslında TCMB’nin uzunca bir süredir aktarmaya çalıştığı kaygıların ve “yeni” istikrar anlayışının kamuoyu ile paylaşılmasını sağlayan bir ara adım oldu. Uzun süredir gerek bu köşedeki yazılarımızda, gerekse Bağımsız Sosyal Bilimciler grubunun raporlarında tartıştığımız üzere, denetlenmemiş spekülatif nitelikli sıcak para akımlarının gelişmekte olan ekonomilerde önemli bir kırılganlık ve istikrarsızlık unsuru oluşturduğunu ve asgari olarak, vergilendirme, zorunlu karşılıklar ve benzeri piyasa araçları aracılığıyla yönlendirilerek, uzun vadeye yayılmasının öneminin altını çizmekte idik. Dahası, tek başına fiyat istikrarını sağlamanın, makro istikrarı sağlamaya yetmeyebileceğinin mevcut küresel krizden çıkartılabilecek en önemli ders olduğunu vurgulamakta idik. Sermaye hareketlerinin sınırsız serbestisi altında, uygulanmakta olan IMF yapısal uyum programlarıyla birlikte, merkez bankalarının ellerindeki makro istikrar araçlarını terk etmekte oldukları ve ekonomiyi yönlendirmeye yönelik politikaların “piyasa oyuncularının” kısa vadeli, spekülatif ve çoğunlukla irrasyonel risk algılamalarına bağımlı kılındığı yazılarımızda sık sık dile getirilmişti. Merkez Bankası üst yönetiminin para politikasında yeni odak noktasının “finansal istikrar” olarak çizilmesi bu bakımdan bizim için kıvanç verici bir gelişme oldu. Bu arada, “piyasa oyuncularının” Dr. Başçı’nın sunumundan, deyim neredeyse cımbızla çekerek sadece “Merkez Bankası faizleri düşürecekmiş” algılamasına yönelmesi ve bu haberi “İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’ndaki varlıkların fiyatlarını yeniden yükseltmek için bir bahane” olarak kullanıyor olmasını ise finansal sermayenin makro istikrar kavramından ne denli uzaklarda olduğunun bir başka örneği olarak değerlendirmekteyiz. Bütün bu haberler arasında Merkez Bankası’nın artık mesaj yorgunluğu içine girmesi kaçınılmaz gözüküyor. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Opet Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk: Şu anda 4 liranın 38 kuruşu, bayi artı dağıtım şirketinin kâr marjı. Burada vergileri unutuyoruz. Devlet hiçbir zaman vergiyi indirmedi. Tavan fiyat uygulanacaksa uygulansın. anda 4 liranın 38 kuruşu, bayi artı dağıtım şirketinin kâr marjı. Burada vergileri unutuyoruz. Devlet hiçbir zaman vergiyi indirmedi. Geçen yıl benzinde yüzde 20, motorinde yüzde 30 arttırdı. Ham petrol fiyatının artması ya da azalması aynı oranda pompa fiyatına yansımaz. Yüzde 10’la uğraşmak yerine yüzde 64 vergi var, onunla uğraşın” dedi. Oluşan bu brüt kâr marjı içinde yarıya yakın bölümün işletme giderlerine gittiğini de ifade eden Öztürk, yüksek akaryakıt fiyatlarında devletin aldığı verginin etkili olduğunu söyledi. Öztürk, önceden dağıtım şirketi sayısı 35 tane iken şimdi 50’yi geçtiğini belirterek “Rekabet 50’yi geçen şirkette olmayacak da nerede olacak? Biz birbirimizin elimizden gelse gözünü oyacağız. Rekabetse sonuna kadar varız. Daha girecek varsa girsin. Kamu da girsin. Tavan fiyat uygulanacaksa uygulansın. Ticarette az da olsa para kazanmadan ticaret olmaz” diye konuştu. Petrol Sanayicileri Derneği, yüksek vergi ve yüksek seyreden akaryakıt fiyatlarının pompa fiyatının yüzde 90’ını oluşturduğunu açıkladı. DEVRİM YERİNE KOLAYCILIK Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu, Tüpraş hissedarı olan Opet’in büyüyen ve Türkiye için son derece önemli bir şirket olduğunu, Opet’in 1300’ün üzerinde bayisi bulunduğunu belirtti. Memioğlu, 10 numara yağdaki kaçak sorununu gündeme getirdiği için tehdit mektupları da aldığını belirterek akaryakıt tüketiminin 2009’a oranla bu yıl yüzde 1 düştüğünü vergi toplama konusunda devrim yapmak yerine kolay yolun seçildiğini sözlerine ekledi. BOTAŞ’TAN İTİRAF: Su bile içemeyeceğiz MURAT KIŞLALI Türkiye’de hanehalkları eğitim ve sağlık hizmetlerine para ayırmakta zorlanıyor Eğitim şart ama para yok TÜİK’e göre düşük gelirli hanehalkları, yüksek gelirli hanehalklarına göre gıdaya 2 kat daha fazla pay ayırıyor. Hanehalkları eğitim hizmetlerine bütçelerinden sadece 1.9’arlık pay ayırabiliyorlar. rinci yüzde 20’lik gruptaki hanehalklarının gıda harcamasına ayırdığı pay yüzde 34, gelirden en fazla pay alan beşinci yüzde 20’lik gruptaki hanehalklarının gıda harcamalarına ayırdığı pay ise yüzde 17.4 oldu. Türkiye’deki hanehalkı tüketim harcamalarının yüzde 24.6’sı İstanbul’da gerçekleşti. İstanbul bölgesinde harcama grupları içerisinde en yüksek payı yüzde 33.8 ile konut ve kira harcamaları alırken gıda ve alkolsüz içecekler grubu yüzde 18.9 oranıyla ikinci sırada yer aldı. Gıda ve alkolsüz içecek harcamalarına en fazla payı yüzde 33.1 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi ayırırken bu bölgede harcamalardaki en düşük payı yüzde 1.1 ile eğitim hizmetleri oluşturdu. ANKARA BOTAŞ Genel Müdürü Fazıl Şenel, Meclis KİT Komisyonu’nun basına kapalı yapılan oturumunda, Türkiye’de elektriğin yüzde 54’ünün doğalgazdan üretildiğini anımsatarak “Dolayısıyla doğalgaz olmadığı zaman elektrik de yok, enerji de yok. Şu lambalar çalışmayacak, hatta su bile içemeyeceğiz. Niye? Pompa çalışmayacak” dedi. Şenel, “Yüzde 98 oranında doğalgazda dışa bağımlıyız. Şu an bütün kaynakları bütün enerji kaynaklarını toplam olarak ele alırsanız yüzde 73 oranında dışa bağımlıyız” itirafında bulundu. Şenel, BOTAŞ’ın kârlılığından bahsederken de “Dönem net kârımız, malumunuz geçen sene rekor kırdık, 4.3 milyar lira; bu yıl eylül sonu itibarıyla 830 milyon liradır” diye konuşunca MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy Şenel’e, “Dolayısıyla aldığınız fiyatla sattığınız fiyat arasında iyi bir rakam var. Dolayısıyla fiyatları geri çekebilirsiniz, yani fiyatlar niye geri çekilmiyor, düşürülmüyor?” sorusunu yöneltti. Bunun üzerine Şenel, “O 4.5 milyar kâr fiktif bir kârdır, sanal bir kârdır. Bizim reel gelirimiz yaklaşık 1.5 milyar lira filandır, yani 4.5 milyar değildir” yanıtını verdi. Şenel, BOTAŞ’ın borcunun 6.3 milyar lirası anapara olmak üzere yaklaşık 10 milyar lira olduğunu, buna karşın faiziyle beraber 20 milyar lira alacakları bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine MHP’li Özensoy, “KİT’ler arasında faiz uygulanamayacağından BOTAŞ’ın gerçek alacağı 8.3 milyar lira, yani alabileceğiniz. Dolayısıyla siz borçlusunuz” dedi. Şenel de alacaklara faiz işletilmediğini doğruladı. Ekonomi Servisi Hanehalklarının toplam tüketim harcamaları içinde en yüksek payı, yüzde 28.2 ile konut ve kira harcamaları aldı. Türkiye genelinde hanehalklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamaların yüzde 23’ünü gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 13.6’sını ulaştırma, yüzde 6.2’sini ev eşyası oluşturdu. Eğitim hizmetleri ve sağlık ise yüzde 1.9’arlık pay ile listenin sonunda yer aldı. Türkiye İstatistik Kurulu (TÜİK) “2009 Hanehalkı Tüketim Harcaması Sonuçlarını” açıkladı. Sonuçlara göre Türkiye’de hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması 1.688 lira olarak tahmin edildi. Bu rakam kentsel yerlerde 1.891 lira, kırsal yerlerde ise ortalama 1.181 lira olarak hesaplandı. Araştırmaya göre, düşük gelirli hanehalkları, yüksek gelirli hanehalklarına göre gıdaya 2 kat daha fazla pay ayırıyor. Gelire göre sıralı gruplar itibarıyla tüketim harcamalarının dağılımına bakıldığında, gelirden en az pay alan bi Migros’ta mutfaktan sipariş dönemi Ekonomi Servisi Migros Grubu, jet kasa, nakit jet kasa, iyi tarım uygulamaları, çevreci kiosk ve taze gıda sevkıyatı uygulamalarının ardından “kolay vezne” ve “mobil market” sistemlerini hayata geçirdi. Kolay vezne ile tüm fatura ödemelerini Migros mağazalarında gerçekleştirebilecek olan müşteriler, mobil market ile de evinden veya bulunduğu her yerden barkod okutarak sipariş verebilecek. Migros Ticaret AŞ Genel Müdürü Özgür Tort, düzenlenen tanıtım toplantısında, mobil market uygulamasını Turkcell işbirliği ile geliştirdiklerini belirterek, uygulamayla tüketicilerin artık istedikleri ürünün kutusundaki barkodu kasalarda olduğu gibi iPhone markalı cep telefonlarının kamerasına okutabileceklerini ve alışveriş sepetlerini istedikleri yerden doldurabileceklerini söyledi. 14 Aralık itibarıyla 41 mağazada 148 jet kasanın bulunduğunu bildiren Tort, jet kasalarda artık nakit ödeme de yapıldığını belirtti. Vakıfbank, Erbil için gün sayıyor Ekonomi Servisi Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, Irak’taki bankacılık potansiyelini dikkate alarak açmaya karar verdikleri Erbil’deki şubenin yılbaşında faaliyete geçmesini planladıklarını söyledi. Kalkan, AA’ya yaptığı açıklamada, Irak’ın genelinde bankacılık sisteminin çok yetersiz olduğunu vurgulayarak “Halen Irak’ın genelinde para transferiyle ilgili ciddi sorunlar var. İlkel yöntemlerle taşındığına dair bilgiler almaktayız. Resmi transfer için Ürdün, Lübnan gibi üçüncü ülke aracılıkları kullanılıyor. Dolayısıyla burada büyük potansiyel var. Özellikle konut ve otomobil kredilerinin finansmanında ciddi potansiyel olduğunu düşünüyoruz” dedi. Erbil bölgesinde yaklaşık 1000 Türk işadamı ve 5 binin üzerinde Türk çalışanın olduğunu belirten Kalkan, 2 ülke arasındaki 5 milyar doları aşkın ticaret hacminin, bölgenin ticari potansiyelini de ortaya koyduğunu ifade etti. Kalkan, ilk etapta özellikle bölgedeki Türk firmalarının finansman ihtiyaçlarını dikkate alarak ticari ve kurumsal bankacılık ürünlerini devreye alacaklarını, sonrasında ise perakende ve bireysel bankacılık alanında hizmet vermeyi düşündüklerini belirtti. Görme engelliler için ATM Ekonomi Servisi Yapı Kredi Bankası, Türkiye’de görme engelliler için, “Engelsiz ATM” ve POS uygulaması başlatıyor. Özel tasarlanan kabartma sayesinde kolayca kontrol edilebilecek ATM’ler sesli uyarı sistemiyle engellileri yönlendirecek. Yapı Kredi Alternatif Dağıtım Kanallarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yakup Doğan, görme engellilerle ilgili projeyi görme engelli bir kişiyle yürüttüklerini, bu çalışmada, kabartmayla ATM’yi fark etmelerini sağladıklarını ve kulaklık ile tüm yönlendirmelerin özel alfabeyle gerçekleştirildiğini anlattı. Her ilde bir ATM’yi görme engelli vatandaşların kullanacağı şekilde ayarladıklarını ve nüfus yoğunluğundan dolayı İstanbul’da en az 1012 noktada bu şekilde ATM kuracaklarını anlatan Doğan, Yapı Kredi’nin 2.500 noktadaki ATM’sine bedensel engellilere yönelik belli standartlar getirmeyi istediklerini belirtti. Doğan, bir ATM’nin yaklaşık 25 bin dolar civarında maliyeti bulunduğunu, görme engellilerin kullanabileceği şekilde yapıldığında 2 bin 500 dolarlık ek yatırımın söz konusu olduğunu bildirdi. Özgür Tort B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK Bir 14 Aralık daha... Yine seninleyiz Türkel. Tüm dostların, sevenlerin... Her doğum gününde olduğu gibi... Ama bu kez Cihangir’deki evinde değil, Yedikule’de buluştuk. Sana doğum günü hediyeni törenle verdik. Daha doğrusu ÇYDD’nin ve ÇYDD’lilerin sana armağanı bu... Küçük, dar, 4 katlı sevimli mi sevimli bir bina. Yüzü ışıl ışıl. Tıpkı senin gibi. Adı da “Çağdaş Yaşam Türkel Minibaş Eğitim Evi”. Görsen bayılırdın. Üst kat müzik salonu olacak. Diğer katlarda kütüphane, okuma odaları, minik eğitim sınıfları. İmece usulü yaratıldı bu ev Türkel. Her zaman vurguladığın gibi ‘Çağdaş Yaşam’a gönül verenlerin özgücüyle elde edildi. İçinde emek var, sevgi var, aydınlık ve çağdaş fikirler, duygular var. Senin fikrindi kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla herkesin yararlanabileceği bir eğitim evi açmak. Bak oldu işte... Senin sayende. ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel “Geçen yıldan beri Fatih Şubemizi bulundukları binadan çıkartmak için uğraşıyorlardı. Tebligatlar yapıldı; elektrikleri, suları kesildi. Ne yapalım diye kara kara düşünürken Türkel’in kurduğu hayal geldi aklımıza, ‘neden kendi özgücümüzle bu işe başlamayalım ki dedik’ diye anlatıyor. Gerçekten de tam bir imece. Hayali ilk tetikleyen bundan birkaç yıl önce karşılıksız bağış yapan Bursalı bir hayırsever Türkel Minibaş’a Açık Mektup... olmuş; sattığı küçük evinin parasının bir kısmını ÇYDD’ye bağışlamış. İlk 45 bin liranın üzerine küçük meblağlar birikmeye başlamış. Eski Fatih Şubesi Başkanı Olcay Yezdani, “15 yılda küçük küçük biriktirdiğimiz paralara kendi ceplerimizden de ekleyerek 40 bin lira da biz koyduk” derken İzmir Şubesi, Kadıköy Şubesi, Manisa Şubesi ve diğerleri hepsi de gönüllerince katkıda bulunmuşlar... Antalya’dan bir emekli öğretmen, Bolu’dan bir ev hanımı... Onlarca insan “Telefonla arayıp, Türkel Hoca için biz de küçük bir katkıda bulunmak istiyoruz, onu çok severdik” demişler. 50 lira, 100 lira... Böyle birikmiş paralar... 250 bin liraya satın alınmış ev Türkelciğim, üzerine biraz daha eklenerek içi tefriş edilmiş. Daha hayli eksik var. Ama böylesine sevgi bağı ve dayanışmayla hepsi kolayca çözülür, sen sıkma canını. ‘Eğitim Evi’ ile ilgili ayrıntılı bilgi veriyorum, çünkü hepsi belgeli, makbuzlu. Eminim ki bugün yarın 250 bin liranın da hesabını istemeye kalkarlar. Tıpkı ÇYDD’nin 81 şubesine baskın yaptıkları, bugüne kadar 42 kişiyi gözaltına aldıkları gibi... Tabii bu arada sana şu bilgiyi de vereyim Türkel, Cumhuriyet gazetesindeki “Gözucuyla” köşende sık sık önemli bir tehlike olarak altını çizdiğin Türkiye’nin cari açığı 35.7 milyar doları buldu. ‘Kaynağı belirsiz halde ülkeye giren miktar ise 1.2 milyar dolar.’ Bir buçuk ay sonra 2 yıl geçmiş olacak seni uğurlayışımızın ardından. Bıraktığın Türkiye’den de birkaç memleket manzarası aktarayım yeri gelmişken... Kadın sorunları ile yakından ilgilenirdin Türkelciğim, ne yazık ki arpa boyu yol alınamadı. Çocuk yaşta evlendirilen kızların sayısı azalmadı, arttı. Erkekler bu yıl Türkiye’de 200 kadını öldürdü. Yıl bitene kadar bakalım sayı kaçı bulacak.. Amansız bir çevreciydin Türkel, 2B yasasını yeniden ısıttılar, Allianoi’nin üzerini kumlarla kapattılar, Fırtına Deresi’nde kurulmak istenen 23 HES’le ilgili mücadele hâlâ sürüyor... İşçi dostuydun Türkel, iyice sahipsiz artık işçiler; hükümet aldığı kararlarda Uluslararası Çalışma Örgütü’nü bile kale almıyor. Toplum gönüllüsüydün, gençlerin çocukların destekçisiydin; ama bu ülkede öğrencilerin yumurtalı protestoları “orantısız güç” ile bastırılıyor, öğrenciler tekmelerle, biber gazlarıyla sindiriliyor, hamile kızlar polis tekmeleri altında bebeklerini düşürüyor. Buna karşılık torba yasanın içine konulan bir maddeyle silah taşıma yaşı 18’e indiriliyor, hukuksal süreç azaltılıyor... Böyle dostum... İşte böylesine bir ortamda açılan Türkel Minibaş Eğitim Evi içimizi bir başka ısıttı. Senin kadar bize de büyük bir armağan. Dostluğun, paylaşmanın, çağdaş yaşamın aydınlık yüzü,. Hep denir ya “Hiçbir insan, onu seven son kişi ölünceye kadar ölmez!” Sen bu evle sonsuzluğa demir attın. Gülümseyen çocuk gözlerinle... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle