16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 27 EK M 2010 ÇARŞAMBA4 CMYB C M Y B Yunanistan gezisinin ikinci şehri Atina. De mokrasinin beşiği, bir zamanlar Akdenizin Paris’i Atina’da otele yerleştikten sonra Pi re’ye gidiyoruz Türk limanındaki bir resto randa akşam yemeği için. Artık hazırız Atina’yı gezmeye. Önce Ati na adını nasıl almış onu öğreniyoruz. Mito lojik tanrılar döneminde Kekrops’un kurdu ğu bu şehre isim aranırken deniz tanrısı Po seidon kendi adının verilmesini ister, Athe na ile anlaşamazlar, sonunda Zeus işe ka rışır: “Hanginiz insanlar için yararlı bir şey ya parsa onun adı verilsin” der. Bunun üzerine Poseidon elindeki üç dişli yaba ile bir kayaya vurur. Azgın bir at çıkar, kişneyerek kaçar gi der. Sıra Athena’ya gelince o elindeki yal dızlı mızrağı yavaşça yere dokundurunca yer den dalları zeytin dolu gümüş yapraklı gü zel bir zeytin ağacı biter. Bu barışın sem bolüdür. Tanrılar heyecanla Athena’yı al kışlarlar; şehire onun adı verilir böylece. Acropolis’e giderken camdan yapılmış 22 ton ağırlığındaki cam atlet heykelini görü yoruz. Site devletinin 42 kilometre koşarak savaşı haber veren maratoncusunu simge liyor. Böylece Yunanistan atletizmin beşiği, ilk olimpiyat oyun larının yapıldığı yer olmaya hak kaza nıyor. Olimpos Da ğı’nda hâlâ olimpi yat meşalesi yanar. Nasıl yanmasın? Prometeus değil miydi insanlar için güneşten ateşi ça lan? Boşuna mıydı insanlar uğruna Zeus tarafından cezalandı rılarak bir kayaya bağlanıp ciğerlerinin ko caman bir kartal tarafından yenmesi? Acropolis’in etkisinden kurtulamıyoruz Acropolis’e varıyoruz büyük bir heye canla. Zamanında nice oyunlara, nice kon serlere sahne olmuş antik tiyatrosuyla, Ze us tapınağıyla, müzesiyle, agorasıyla, Po sedion tapınağıyla sizi mitler diyarına götü rüyor. Uzun süre Acropolis’in etkisinden kurtu lamıyoruz. Syntagma Meydanı’na geliyoruz. Bizim Taksim Alanı’na benzer bir yer. Kanun anlamına geliyor Syntagma. Alanın karşı ta rafında parlamento binası var. Askerlerin nö bet değişimine tanık oluyoruz otantik giysi leri içinde. Diğer bir alan ise Omonia Alanı, ağlama anlamına geliyor Omonia. Bu meydan yıllarca çocukları gerek gözaltında, gerekse başka yolla yok edilen annelerin gözyaşı döktüğü yermiş. Tıpkı bizim Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri gi bi. Şimdi bu alan Yunanistan’da yaşayan ya bancıların eylem yaptıkları bir yer. Atina’nın her tarafında mitolojik tanrılara ait eserler görmek olası. Bunun yanında antik çağ filozofla rına ve felsefeye yeterince ilgi göste rilmemiş gibi. Din olgusu daha ağır lık kazanmış, gördüğüm kadarıyla. Aynı gün Korint Kanalı’nı görme ye gidiyoruz. Dünyanın üçüncü kanalı 6,5 km uzunluğunda. Adriyatik De nizi’yle Ege Denizi’ni birleştiriyor kı sa yoldan. Adalar turuna çıkıyoruz Hermes ad lı gemiyle. Gemi her ulustan insanlarla dolu. Müzik ve animasyon program ları yapılıyor. Yunan folklorundan örnekler izli yoruz zevkle. Yöresel oyunları sirta kive rebetiko görülmeye değer. Özel likle Zorba’daki figürler muhteşem. Bizim Yunan ulusuna, kültürüne duyduğumuz saygıyı ve ilgiyi biz kendi ulusumuz adına duyamadık nedense. Gemideki anonslarda Türk çe yok, müzik programı yapılan yere gruplar olarak dönüşümlü giriliyor, yi ne Türklerin adı yok. Uyarılarımız dikkate alınmış olacak ki dönüşteki program Eurovizyon şarkı yarışmasında birinci olan Sertab Erener’in söylediği Everyway That I Can şarkısının Türkçesiyle başladı. İlk olarak Poros’la başlıyoruz ada tu runa. Poros minicik evleri ve minicik, dar sokaklarıyla adeta bir dantel gibi. Burası galiba çıkmaz sokak derken mi nicik bir sokak daha görüyorsunuz. Evler çok şirin. Sanki yedi cüceler bu rada yaşamış gibi. Kendime birkaç ev beğendim (!) İkinci ada Hydra: Buradaki evler Poros’takilere göre daha büyük, so kaklar da öyle. Terk edilmiş bir ada görüntüsünde bu mevsimde. Buradan da güzel evler beğendim, bunlar da si zin için. “Hayal sermayesi eksik olan her gönül çaresizdir” demiş Ömer Hayyam, biz de çaresiz ol mayalım. Üçüncü ada Aegina; en verimli adalardan birisi. Nüfusu diğer adala ra göre en kalabalık olanı. Aegina sa vaştan sonra bağımsız Yunanistan’ın ilk başkenti. Egina nehir tanrılarından Esepos’un kızıdır. Zeus Egina’ya âşık olur, kartal şekline girip kızı bu ada ya götürür ve tecavüz eder. Sonrala rı bu ada genç kızın adını alır. KBAL KAYNAR Bir ekim ayında, Yunanistan’dan size sıcak bir merhaba demek için sabah 07. 00’de yola çıkıyoruz. Yol boyunca İpsala Sınır Kapı sı’na varıncaya dek gökyüzünde ay bize eşlik ediyor. Besbelli akşamdan kalmışs(!) diye gülümsüyorum aya sevgiyle. Sınırda beş metre arayla nöbet tutan Türk, Yunan erleri gö rüyoruz. İçim kıpır kıpır, halkların kar deşliği, dostluğu duygularını taşı yorum hep içimde. Mitler ülkesinin, o havasını koklama duygusu beni heyecanlandırıyor. Çünkü yıllar önce Assos’a gittiğimde bile hemen o mitolojik çağlara gidivermiştim. Athena mı olsam, Hera mı, sonra da Sokrat’ın öğrencisi mi olsam de miştim. Gümülcine radyosunu dinlerken Türk köylerini görüyoruz camile riyle. İskeçe’de öğle yemeği yiyo ruz. Drama şehrini göremiyoruz ama Dramalı Hasan’a bir selam gönderiyoruz şu dörtlüğü söyle yip. “Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın At martini de bre Hasan dağlar inlesin Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin” Selanik’e varıyoruz sanki Türki ye’nin bir başka kentine gitmiş gi biyiz, gibisi fazla İzmir’deyiz ade ta. Kordon Boyu’nda gezerken bi rileri gelip Beyaz Kule’yi ve Büyük İskender’in heykelini dikmişler sa dece. Beyaz Kule önceleri deniz fe neri olarak kullanılmış, daha sonra ağır mahkumların konulduğu ve ağır işkencelerin yapıldı ğı bir hapishane olarak kullanılmış. En ağır suçlulardan biri sine “Bu kuleyi hiç çıkmayan beyaz boya ile boyarsan seni serbest bırakı rız” demişler. Bunun üzerine mahkum günlerce uğraşmış, çıkmayan beyaz boya bulmuş ve boyamış. Sonunda mah kum emeğinin mükafatını almış, öz gürlüğüne kavuşmuş böylece. Da ha sonra o bölgeyi Osmanlılar al dığında da Beyaz Kule yine hapis hane olarak kullanılmış. Beyaz Kule’nin tam önünde Bü yük İskender’in heykeli var. Büyük İskender’i, Beyaz Kule’yi iyi ko rusun diye orada bırakarak Ata türk’ün evini ziyarete gidiyoruz yağmurla birlikte. Atatürk’ün doğduğu ve çocuklu ğunun geçtiği bu tarihi Pembe Ev şimdi müze olarak sevenlerine hiz met veriyor. Aynı binanın bitişi ğinde Türk konsolosluğu var. Ata türk’ün evindeki eşyalar değişik yerlerden toplanarak bu evde ser gileniyor. Bu pembe ev, Atatürk’ün Os manlı Devleti’nin kötü gidişine karşı 1906’da kurduğu “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”nin birçok giz li toplantısına tanıklık eder. 1912’de Balkanlar’da savaş kay bedilince Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım İstanbul’a taşınır. Pembe Ev’e bir Yunan aile taşınır. 1933 yılında, yani Cumhu riyetin kurulmasından 10 yıl sonra 4 Kasım’da yapılan bir törenle Tür kiye Büyükelçisi, Makedonya genel valisi, Selanik Belediye başkanı tarafından Pembe Ev’in girişine bir plaket çakılır. Bu plakette şu söz ler yer alır: “Türk Ulusunun ve Balkan İttifakının yenilikçi mi marı Gazi Mustafa Kemal bu evde doğdu. Bu plaket Türkiye Cumhuriyetinin 10. Yıldönü münde 29 Ekim 1933’te konul muştur. ” Sonra Aya Dimitri kilisesini görüyoruz. İçerisi çok ka labalık, birçok öğrenci grupları var kiliseyi görmeye gelen. İko nalar gerçekten gö rülmeye değer. Yağmurla gel dik, yağmurla ay rılıyoruz Sela nik’ten. Bir masalın iki yakası Akdenizin Paris’i: AT NA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle