Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                CMYB  C M Y B  PANO  DENİZ KAVUKÇUOĞLU  Katil Çocuk Masalı  Masalı biliyorsunuz, ama yine de belleğimizi  tazeleyelim. O, küçücük bir çocuktu, ufacıktı.  “Top oynadı acıktı / Yerde buldu bir erik, / Kaptı  bir alageyik. / Geyik kaçtı ormana, / Bindi bir  akdoğana. / Doğan yolu şaşırdı, / Kaf Dağı’ndan  aşırdı.” Serüveni böyle başlar “katil çocuk”un.  Gel zaman git zaman kendini bir çölde bulur;  dağdan yürür, kırdan gider, bir Dünya Güzeli’nin  elinden “sırlı elmayı” yiyip gizli dünyayı görür.  Geceler gündüz olur, çevresini aksakallı cüceler  sarar, korkunç devler hortlar, cinler cirit oynar.  Kesik başlar yürür saçlarını sürüyerek. Yüreği  güm güm atar korkudan. Derken, bir de bakar ki  başlarında çiçeklerle karşısında melekler... İçi  ferahlar, sevinir. Kılıcını çıkartır, perileri kurtarır. Ne  var ki, kurtardığı periler, adım adım geriler,  kanatlarını açarlar, selam verir kaçarlar. Şaşırır  çocuk, yola koyulur. Az gider uz gider, dolaşır, bir  kapısı açık, öbürü kapalı Altın Köşk’e ulaşır.  Şaşkınlıktan henüz kurtulamamıştır, açık kapı  yerine kapalı kapıyı açar, açık kapıyı da kapatır.  İçeri girer, bir atın önünde et, bir itin önünde de ot  olduğunu görür. Hayvanlar açlıktan  ağlaşmaktadır. Kollarını sıvar otu ata, eti de ite  yedirir.  Bir odayı açar; oda elmastandır. İçeride bir dev  uyumaktadır. Kılıcına davranıp başını keser devin,  sonra da kesik başlı deve, “Ey dev!” diye sorar,  “Nerede dünya güzeli?” Dev, “Elinde eli!” diye  yanıtlar. Döner, bakar çocuk. Bir Kırgız elbiseli  güzel kız yanında durmaktadır. Canında şimşek  çakar. Kız güler ve der ki: “Türk Beyi, tanıdın mı  geyiği? / Kimse beni bu devden, alamazdı ancak  sen, / Kaya deldin, dağ yardın,/ Geldin, beni  kurtardın.” Sevincinden ağlar çocuk. Sen, “Turan  Meleği, / Türk’ün yüce dileği! / Yüz milyon Türk bu  anda / Seni bekler Turan’da.”  El ele Turan’a doğru yola çıkarlar.  Yıllar geçer çocuk doğduğu yurduna, Trabzon’a  geri döner; kentin mahalle kahvelerinde kendi gibi  özbeöz Türk olan, damarlarında katıksız Türk kanı  dolaşan arkadaşlar edinir. Bilardoya ara verip  istekalarını duvara astıklarında memleket  meselelerini konuşurlar. Vatanın, memleketin  düşmanlarını ad ad belleyip onlara lanet okurlar.  Ne var ki lanet okumakla düşmanlar yok  edilemez. Başka şeyler yapmak gerekir; canlarını  almak gibi örneğin. Bu “başka şeyler”e aklı yatar  çocuğun. “Ben” diye öne atılır. Hayallerini  gerçeğe dönüştürmenin günü gelmiştir. Kimler  olduğu bugüne kadar öğrenilemeyen, güçlü  olasılıkla öğrenilmesi de istenmeyen birileri eline  bir silah tutuştururlar. İstanbul’a doğru yola çıkar.  Onun yola çıkış nedenini Trabzon’un ve  İstanbul’un jandarması, polisi, Mısır’daki Sağır  Sultan ile birlikte herkes duymuştur. Ne hikmetse  hiçbir önlem alınmaz. Çocuk, elini kolunu  sallayarak gider kendisine söylenen yer ve saatte  Hrant Dink’i vurur. Hrant, kanlar içinde kaldırıma  düşer, yüreğinin ve beyninin ak ışıltısını yansıtan  gözleri kapanırken, “katil çocuk” koşar adım  uzaklaşır olay yerinden. Takvim, 19 Ocak 2007’yi,  saat 15.00’i göstermektedir.  “Katil çocuk” çok geçmeden babasının ihbarı  üzerine yakalanır. Elinde Türk bayrağı, yanında  üniformalı jandarmalarla basına fotoğraf pozları  verir. “Elmas Oda”da uyuyan devin başını kesen,  Turan’ın masal kahramanı muamelesi yapılır “katil  çocuk”a. Dava başlar, sürer, sürer, sürer... Ve bu  hafta mahkeme, cinayeti işlediğinde henüz 18’ini  doldurmadığından dosyasının “Çocuk  Mahkemesi”ne devrine karar verir. Bu arada  20’sini aşmıştır “katil çocuk”. Yasa, yasadır  deniyor. Büyük olasılıkla dava sona erdiğinde  Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği yaş  olan 23’ü çoktan aşmış olacaktır. Dava elbet bir  gün sona erecek, alacağı cezaya 5 yıl “çocuk  indirimi” uygulanacak, tutukluluk süresi de  cezasından düşürüleceğinden hükümlü olarak hiç  yatmadan çıkacaktır cezaevinden. Hukuk,  hukuktur deniyor. Bu mu hukuk?  Hakkâri sokaklarında zırhlı polis araçlarına taş  atan 1314 yaşındaki çocuklar için düşünülüp  çıkartılan yasa, demek ki artık taammüden  cinayet işleyen soğukkanlı katiller için de  uygulanacak. Bir kâbus görüyoruz sanki.  Uyanalım istiyoruz, uyanamıyoruz.  Gerçekle masal birbirine karışıyor.  Ayıramıyoruz.  dkavukcuoglu@superonline.com  www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com  “Projemizi aklı başında  olanlar kategorisinde gör  düğünüz için teşekkür eder  saygılar sunarım. Şehir içi  trafiğinde gözle görülür, his  sedilir bir rahatlama yaşa  tacak olan RoRo projesinin  bir an önce gerçekleşmesini  arzuluyoruz. Bir geminin  tek seferde 140 TIR taşıya  cağı ve günde 2500 TIR ve  ya 3500 kamyonu İstanbul  şehir merkezine girmeden  Güney Marmara’ya bıra  kabileceği bir proje...”  Bu nazik açıklamanın al  tında İDO Basın Müşaviri  Tolga Uyar’ın imzası var.  Başbakan’ın, adları açıklan  mayan “çılgın projeler”i üze  rine yazdığımız “İstanbul’un  aklı başında projelere ihti  yacı var” konulu yazımızda  İDO’nun ağır vasıtalara yö  nelik RoRo projesini de örnek  gösterdiğimiz için gönderdiği  açıklamada ayrıca diyor ki:  “Arzu ettiğiniz takdirde de  tayları hakkında bilgi ver  mekten memnuniyet duya  rım.”  İşte İstanbul’u “3. köprü çıl  gınlığı”na “bahane” oluşturan  “Boğaziçi’nden ağır vasıta  geçişi”ni gereksiz kılacak “ak  lı başında” projenin internet  sitesindeki açıklamalarından  bir özet:  Çevre dostu  140 TIR kapasiteli ROPAX  gemiler 5 km’lik TIR konvo  yunu trafikten çekmiş olacak.  Ambarlı’dan yarım saatte  yüklenecek, 2 saatte Mudan  ya’ya varacak ve yarım saat  te boşalacak. Böylece bir TIR  şoförü 6 saatte kat ettiği yolu  3 saatte alacak.  İlk etapta 2 gemiyle taşıma  planlanıyor. Bir gemi günde  karşılıklı 6 sefer yapacak;  1680 TIR İstanbul trafiğinden  kurtarılacak… kent içinden  geçen transit ve ağır araç yü  kü “en az”a, hatta “sıfır”a  inerken “çevre dostu” bir  ulaşım sağlanacak..  Projede daha hızlı yükle  meboşaltma için çift rampa  sistemine göre planlanan ter  minaller ve İngiltereFransa  arasındaki Manş Denizi’ni  geçmekte kullanılan 70 milyon  Avro’ya mal olacak gemiler  öngörülüyor…  İDO Genel Müdürü Ahmet  Paksoy, TIR’ları taşıma ücreti  olarak da yakıtla otoban ücre  tine karşılık gelen bir fiyat be  lirleyeceklerini söylüyor.  Projenin ilerleyen aşamala  rında, İstanbulBandırma se  feri de planlanarak Trakya ile  Ege Bölgesi arasındaki TIR ve  ağır vasıta trafiğinin “tama  mı”nın Boğaziçi geçişinden  kurtarılması düşünülüyor.  İhaleye hazır  Evet... Tüm bu özellikleri ve  ayrıntılarıyla ihaleye hazır  olan ve başlandıktan sonra 3  yıl içinde tamamlanması he  deflenen projeyle,  İstanbul’dan ağır  vasıta geçişi biter  ken, yolların bo  zulması engelle  necek; ormanlar ve  su havzalarına do  kunulmayacak, ya  kıt harcanmadan  çevre dostu bir ula  şım sağlanacak;  FSM Köprü  sü’ndeki yığılma ise tama  men sona erecek...  Sorular  Şimdi Başbakan’a ve Ulaş  tırma Bakanı’na soruyoruz:  1 Çevreye ve İstanbul’a za  rar vermeyen; üstelik maliye  ti köprü ve bağlantı yollarının  yüzde 10’unu geçmeyen bu  proje yerine, “doğa düşmanı”  3. köprüdeki ısrarınızın nede  nini açıklar mısınız?  2 İDO’nun bu en “aklı ba  şında” projesinin, ihaleye ha  zır olmasına rağmen “4 yıl”dır  bekletilmesinde, nedeni açık  lanamayan 3. köprü inadınızın  payı var mıdır?  3 Gelecekte RoRo ve  Marmaray devreye girdiğin  de, “boş kalacak” 3. köprü  için “yıllık geçiş parası ga  rantisi” vererek “yapişlet  devret müşterisi” aramanız,  hangi ekonomi mantığına uy  maktadır?  İDO’yu kutluyor, tüm “ak  lı başındaki kanat önderle  rimiz”i ve 3. köprü karşıtla  rını, İstanbul’u kurtaracak Ro  Ro projesini desteklemeye da  vet ediyoruz...  ÇED KÖŞESİ  OKTAY EKİNCİ  İDO’nun ‘RoRo’ Açıklaması  ve 3. Köprü ‘Çılgınlığı’  HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com  ekinci@cumhuriyet.com.tr  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr  HARBİ SEMİH POROY  27 EK M 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA  15  HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ  İstanbul’u kurtaracak gemiler...  (İDO arşivi)  BULMACA SEDAT YAŞAYAN  SOLDAN SAĞA:  1/ Kireçtaşları  nın erimesiyle  oluşan küçük ve  kapalı çukur. 2/  Düdenden daha  geniş olan çu  kurluklara veri  len ad... Matem.  3/ Japon mafya  sına verilen ad...  İlgi eki. 4/ “Ça  vuşkuşu, hüt  hüt” gibi adlar  da verilen bir kuş. 5/  Akıl... Kurumuş ama  devrilmemiş ağaç. 6/  Daha çok Kuzeydoğu  Anadolu’da kullanılan,  üçgen gövdeli telli bir  çalgı... Oylumlu. 7/  Sodyum elementinin  simgesi... Torun sahibi  kadın. 8/ Bütün bir  anakaraya, hatta dün  yaya yayılan salgın  hastalık. 9/ Kadın seslerinin en pesi... Yankı.  YUKARIDAN AŞAĞIYA:  1/ Geniş ağızlı derin mağara... Eski dilde ayak. 2/ Düz  ve geniş arazi... Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasar  lanan. 3/ “Trabzonhurması” da denilen bir meyve...  Bir mal ya da paranın emek verilmeden sağladığı ka  zanç. 4/ Marmara Bölgesi’nde bir göl... Bir nota. 5/ Re  zene bitkisine verilen bir başka ad. 6/ Yünden dövü  lerek yapılan kalın ve kaba kumaş... Üstü kapalı ola  rak anlatma. 7/ “  doğmadan şavkı düşmez ova  ya”(Karacaoğlan)... Kanlı basur hastalığı. 8/ Mehter mü  ziğinde kullanılan ve iki değnekle vurularak çalınan bir  tür davul. 9/ Bir nota... Nikel elementinin simgesi... İs  kambilde birli.  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9  T A Ş T H A N E  E D E A L A R A  R A M A Z A N P  M A R İ F A N E  O Y A R Y E R  N E S N E L F İ  İ L İ Ç A F E T  E N İ V E S İ  E K İ N L İ K F  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9  Şili Madencilerinin Kurtarılması...  Prof. Dr. Ali KAHRİMAN  Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi  En genel haliyle, uygun üretim  yöntemiyle birlikte günün bilgi ve  teknolojisinin kullanılması koşu  luyla, işyerinde yürütülmekte olan  iş dolayısıyla işgörenlerin, işyerle  rinin ve üretimin güvenliğini tehdit  eden beklenmedik olayları iş kazası  olarak tanımlayabiliriz. Keza, her  türlü bilimsel, teknik ekonomik,  sosyal ve kültürel olanağa rağmen  kişi ya da kurumları güçsüz kılarak  aciz bırakan, karşı konulmaz, ola  ğanüstü işleri mucize olarak ta  nımlayabiliriz.  Bir elim olayın iş kazası olabil  mesi ve yine bir mutlu sonucun mu  cize sayılabilmesinin koşulları ne  lerdir? Kültürel, sosyolojik, tekno  lojik boyutlar bağlamında ele alın  dığında her iki tanımın toplumlara  göre kabul edilebilirlik derecesi  değişkenlik arz edebilir mi? Ülke  lerin kalkınmışlığının, değer yargı  larının, tek tek bireylerin eğitiminin  önemi yok mudur? Bu bağlamda  toplumsal sorumlulukların önemi  yok mudur? Bu ve benzeri sorula  rı; ülkemizde son yıllarda maden  cilik başta olmak üzere tüm sek  törlerde yaşanan iş kazaları ve yak  laşım yöntemleri de dikkate alındı  ğında, elbette çok daha çeşitlendir  mek mümkündür.  Bu tanımlar ışığında bakıldığın  da Şili madencilerinin kurtarılma  sında kullanılan yöntem mucize ya  da ileri teknoloji ürünü müdür?  Aslında bu soruya verilebilecek  yanıt çok basit olup hayırdır. Öyle  ise gerek ulusal gerekse uluslarara  sı medyada çok büyük ilgiyle izle  diğimiz Şili’deki bu güncel ve ya  şamsal olayın arka planı nasıl oku  nabilir?  Şili’de 5 Ağustos’ta meydana ge  len göçük sonrasında yaşananlar  ve 69 gün sonra gerçekleşen 33 ma  denciyi kurtarma faaliyetlerinin ba  şarılı bir operasyonla mutlu sona  ulaştırılması, medyamızda da hak  lı olarak geniş bir şekilde ele alın  dı. Ancak maalesef bizdeki Zon  guldak başta olmak üzere grizu  patlamalarının yaşandığı maden ka  zalarıyla aynı kefede ele alındı, do  layısıyla da yanlış bir zeminde tar  tışıldı. Çünkü üretim yöntemi baş  ta olmak üzere jeolojikjeoteknik  farklılıklar söz konusuydu. Bu bir  bakıma da elma ile armudun karşı  laştırılmasıydı.  Her şeyden önce bilinmesi gere  ken şey; oluşum şekli, geometrisi ve  jeolojik koşulların farklılığı, dola  yısıyla da her bir cevherleşmenin  kendine özgü bir üretim yöntemi söz  konusudur. Her bir üretim yönte  minin seçimi ile teknolojinin uy  gulanabilirlik koşulları ise çok çe  şitli değişkenlere bağlıdır. Dolayı  sıyla da seçilen üretim yöntemiyle  uygulanan teknoloji seviyesi de  hem üretim koşullarını belirler hem  de iş sağlığı ve güvenliğindeki risk  seviyesini oluşturur.  Şili’de çalışılan maden bir metal  işletmesi olup herhangi bir grizu ris  ki söz konusu değildir. Seçilen üre  tim yöntemine bağlı olarak öne çı  kabilecek en önemli kaza türü gö  çük, kaya patlaması ve yangın ola  caktır. Nitekim oluşan kazanın se  bebinin göçük olduğu ifade edil  mektedir. Benzer metal maden iş  letmeleri ülkemizde de mevcut olup  halen üretime aynı yöntemlerle de  vam edilmekte ve çok çok önemli  bir kaza istatistiği de kaydedilme  miştir.  Geçmiş aylarda ülkemizde yaşa  nan kömür madenciliği kazalarında  ise tamamen farklı oluşum koşulları  ve üretim yöntemleri söz konusudur.  Buralarda uygulanan yöntemler de  esasında kendi koşulları içinde ev  renseldir. Teknoloji uygulamaları ve  iş güvenliği önlem seviyeleri elbette  ki tartışmalıdır. Bu yönleriyle ye  niden yapılandırılmaları da kaçı  nılmazdır. Öte yandan, yetkilileri  mizin Şili örneğinde, yaşanan kur  tarma operasyonları için verdikleri  daha kısa süreli kurtarma mesajla  rı gerçekçi olmamakla birlikte ile  riye dönük olumlu bir adım işareti  olarak algılanmalıdır.  Kurtarma operasyonunda uygu  lanan teknik ve ekipman ise ana hat  ları ile bilinen ve günümüz tekno  lojisinin optimum kullanımının dı  şında çok ekstra bir özelliği bulun  mayan bir yöntemdir. Ülkemizde de  olması hiç istenmez ama bu şekil  de bir ihtiyaç duyulduğunda kulla  nılabilecek ve rahatlıkla ulaşılabilir  bir yaklaşımdır. Öyle ise genel hat  larıyla özetlenmeye çalışılan de  ğerlendirmeler ışığında ŞiliZon  guldakBalıkesirBursa maden ka  zalarının düşündürdükleri nelerdir?  Öncelikle üretim sistemlerinde  ve kazaların oluşmasında olaylara  bilimsel ve teknik yaklaşımlarla ve  insan unsurunun etkisinin en aza in  direcek yöntemlerin uygulanıp uy  gulanmadığına bakılması gereki  yor. Aynı bağlamda iş kazalarının;  iş analizleri, iş kimliği ve iş gerek  leriyle eğitimin bir fonksiyonu ol  duğunun bilinciyle gerekli yönetim  ve organizasyonun bu esasa göre ya  pılıp yapılmadığı öne çıkıyor. Ay  nı seviyelerde teknolojilerin uygu  landığı farklı ülkelerdeki iş kazala  rının değerlendirmelerinde yuka  rıda ifade edilen basit bilimsel yak  laşımın sosyokültürel unsurlarla  beslenip beslenmediği de tartışıla  cak unsurlar arasındadır.  Şili’de tam bir uluslararası feno  men olarak ortaya çıkan kurtarma  operasyonunun çok gösterişli ve  başarılı olduğu açık bir gerçektir.  Mucize tanımına uyacak hiçbir yö  nü olmayan bu operasyon, çok ile  ri bir teknoloji uygulaması olmasa  da acaba bu muhteşem başarının sır  rı ne olabilir ki? Hiç kuşkusuz ki, bu  olayın kahramanı olan madencile  rin eğitim ve bilinç düzeyi ile ma  den işletmecilerinin yönetsel ve or  ganizasyon yeteneği en önemli un  surlardır.  Devlet başkanından sade vatan  daşına kadar tüm ülke halkının,  sosyokültürel birikimleri ve ulus  lararası dayanışma da ikinci dere  cede başarıyı olumlu etkilemiştir.  Ancak bizce bunlardan çok daha  önemlisi, afet psikolojisi ve sosyo  lojisine dayanan proje bazlı kriz yö  netimidir. Eğer bu olayda mucize  aranacaksa, beklenenden çok daha  kısa sürede kimsenin burnu kana  madan gerçekleştirilen proje yö  netimine dayalı kurtarma operas  yonu ve izlenen başarılı halkla iliş  kiler politikasıdır. Bizde de yapıl  ması gereken budur.  Konuyla dolaylı da olsa ilişkisi ne  deniyle, bu vesile ile Avrasya ma  ratonunda yaşananlara da bu bağ  lamda değinmekte yarar olacaktır.  Yüz binden fazla kişinin aynı anda  titreşim ölçüm ve simülasyonu ya  pılmaksızın Boğaz köprüsünden  eşik hasar limitlerini aşmadan re  zonansa neden olmayacak şekilde  geçmiş olması, gerçekten rekor ola  bilir ve mucize de sayılabilir. Bu  olay dahi bizim yirmi birinci yüz  yılda teknolojiyi de kullanarak bi  limsel karar verme noktasında han  gi seviyede olduğumuzun göster  gesidir.  Kurtarma operasyonunda uygulanan teknik ve ekipman ise ana hatları ile bilinen ve günümüz  teknolojisinin optimum kullanımının dışında çok ekstra bir özelliği bulunmayan bir yöntemdir.  Ülkemizde de olması hiç istenmez ama bu şekilde bir ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilecek ve  rahatlıkla ulaşılabilir bir yaklaşımdır. Öyle ise genel hatlarıyla özetlenmeye çalışılan değerlendirmeler  ışığında ŞiliZonguldakBalıkesirBursa maden kazalarının düşündürdükleri nelerdir?   
            
    
