Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 26 EK M 2010 SALI  6 HABERLER  TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr  www.mehmetfarac.com  Başbakan Erdoğan’ın partisinin  Kızılcahamam kampında BDP’yi sert biçimde  hedef alması, Öcalan’ın “geri çekiliyorum”  diye isyan etmesi, KCK duruşmalarındaki  gerginlik ve son olarak PKK’nin yeniden  karakol saldırılarını başlatması, önümüzdeki  sürecin çok sıcak geçeceğini gösteriyor...  BDP, AKP ve devlet ise örgütün eylemsizlik  kararını sona erdireceği 31 Ekim’den sonra  neler olabileceğini sorguluyor. İşte bu  sorgulamanın ortasında TürkiyeIrak  hattında çok ilginç gelişmeler de yaşanıyor!  Erdoğan Kızılcahamam kampında BDP’nin  tehditle oy aldığını ileri sürmüştü!.. BDP’ye  hep mesafeli olan Başbakan’ın ilk kez bu  kadar sert konuşması dikkat çekmişti. Çünkü  Kızılcahamam’daki kamptan birkaç gün önce  avukatlarıyla görüşen Öcalan da, 31 Ekim’den  sonra çekileceğini belirtmiş ve “orta  yoğunluklu savaş kapıdadır” diyerek devleti  açıkça tehdit etmişti!..  Bu tepkiler devlet Öcalan görüşmesinin  sekteye uğradığını da dışa vurmuştu! Bu  satırların yazarı ise “İmralı’ya bağlanan  köprünün ipleri kopma noktasında” diye  uyarmıştı.  Şimdi akla şu soru geliyor; acaba Öcalan  yeni bir PKK yaratılması konusunda bir  öneriyle mi karşılaştı?.. Yani kendisine  silahsız, siyasallaşacak ve yeni kadroların  teşkil edeceği bir PKK mi önerildi?.. Öcalan  tasfiye edileceklerini mi anlamıştı?..  ABD sırtını mı döndü?..  Peki, örgütün yeni bir yapılanmayla  tamamen yalnız bırakılma olanağı var mıydı?..  Bu soruya hayır diyenler Öcalan’ın geçen  hafta avukatlarına söylediği şu sözlerini  dikkatle okumalılar:  “Şimdi de dördüncü komplo dönemi ile karşı  karşıyayız. Bu Hükümet döneminden önceki  komplo dönemlerini siyah komplo dönemleri  olarak nitelendirebiliriz. Şimdi yaşanan komplo  dönemi ise yeşil komplo dönemidir. Bu yeşil  komplonun merkezi Washington’dur.  Yürütülen son uluslararası diplomasi, örgütün  tasfiyesine yönelik bu çalışmalar şu sonucu  doğuruyor. Türkiye üzerinde hesabı olanlar,  yani bazı dış ülkelergüçler henüz bu sorunun  çözümüne hazır değiller.”  PKK  lideri yeşille cemaatlere vurgu yaparken,  “Washington”la ABD’nin kendilerine tamamen  sırt döndüğüne dikkat çekiyor!..  PKK’nin yayın organı ANF’de üç gün önce  yayımlanan  başlıklı seri röportaj ise yalnızca Öcalan’da  değil, PKK içinde de “tasfiye” kaygılarının  giderek büyüdüğünü gösteriyor.  PKK’nin üst düzey yöneticilerinden Duran  Kalkan da, üç gün süren seri röportajda, tıpkı  Öcalan ve Murat Karayılan gibi örgüte karşı  yeni bir komplo hazırlandığını öne sürdü...  Kalkan’a göre AKP, PKK’yi bitirmek için  ABD ile anlaştı, Suriye ve Irak’ın da desteğini  aldı... Kalkan, Türkiye’nin tüm bunlara karşı  İran’a yönelik kuşatmada yer alacağı  konusunda taviz verdiğini öne sürdü!  PKK’nin tartışılan misyonu!..  Görüldüğü gibi PKK’nin üç önemli isminin  görüşleri de, örgütün “tasfiye” edilmesine  yönelik uluslararası bir anlaşma sağlandığı  yolunda!..  Peki, kamuoyunun psikolojisi buna hazır  mı?.. Şu bir gerçek ki, PKK şiddeti dayattıkça  yalnızca örgüt içindeki huzursuzluk ve bıkkınlık  artmıyor, eylem bölgesi Güneydoğu’da da  toplum giderek geriliyor!..  Demokratik kitle örgütlerinin silah  bırakması konusunda PKK’ye yaptığı  çağrıların sonuç vermemesi, arabulucuların  her görüşmeden eli boş dönmesi kitlelerde  giderek daha fazla umutsuzluk yaratıyor...  İşte tam da bu ortamda şu çok önemli soru  gündeme geliyor; PKK’nin misyonu bitti mi?..  Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı  Osman Baydemir’in üç gün önce bir  televizyon kanalında yaptığı şu konuşmanın da  bu soru kapsamında dikkatle irdelenmesi  gerekiyor:  “PKK rolünü oynadı. Artık rol ve misyon  legal siyasetindir. Ama legal siyasetin önü  devlet tarafından açılmalıdır. Eninde  sonunda PKK dağdan inecek, ben ümidimi  yitirmedim. İkna edilerek dağdan  indirilecek.”  Türkiye’de bu tartışmalar sürerken Kuzey  Irak’ta ilginç gelişmeler ekim ayında giderek  yoğunlaştı. Çok önemli bir diyaloğu ise  “Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin  yayın organı duyurdu.  Erbil’de ilginç buluşma!..  Merkezin iddiası, devletin “yeni PKK” için  çalışmaları yoğunlaştırdığını gösteriyordu!..  İşte AKP iktidarının PKK konusunda kaleyi  hem içten hem de dıştan fethetmeye  çalıştığını gösteren çok önemli iddialar:  “PKK’ye karşı oluşturulmak istenen konsept  çerçevesinde Türk devletinin ABD, AB ülkeleri;  İran, Irak ve Suriye arasında yoğun bir  diplomasi trafiği başlattığı dönemde, Güney  Kürdistan merkezli askeri ve siyasi tasfiye  planları devreye konulmaya çalışılıyor. Bu  çerçevede 26 Eylül’de Irak’a giden Beşir  Atalay’ın Mesud Barzani ile görüşmesinin  ardından 5 Ekim’de MİT Müsteşarı Hakan  Fidan Güney Kürdistan’a gitti. Fidan’ın, Güney  Kürdistan hükümetinden karadan insana dayalı  istihbarat için kaynaklarının kullanılması gibi  konularda istekte bulunduğu öğrenildi. Fidan,  PKK’den kaçan Osman Öcalan’la da Hevler  (Erbil) kentinde bir görüşme gerçekleştirdi.  Fidan’ın Öcalan’a, PKK ve Kürt karşıtı yeni  legal oluşumun başına geçmesi için teklifte  bulunduğu ifade ediliyor. Öcalan’ın teklife  sıcak baktığı aktarılıyor.”  Tüm bu gelişmeler şu soruları ısrarla  gündeme getiriyor; Devlet, PKK’yi tasfiye  etmek için yeni bir PKK mi yaratmaya  çalışıyor?.. Ya da Öcalan’ı İmralı’dan  çıkarmayan devlet, kardeşini legal bir yapının  başına getirerek PKK’yi düz ovaya inmeye mi  zorluyor?..  Örgüt keskin virajda!..  Öcalan’ın ipleri koparması, Erdoğan’ın tam  da KCK duruşması öncesinde BDP’ye meydan  okuması, PKK’nin yeniden karakol saldırılarına  başlaması AKPÖcalan diyaloğunda işlerin hiç  de iyi gitmediğini gösteriyor...  AKP’nin, Öcalan’la diyalog koparken  yüzünü Irak, Suriye ve ABD’ye dönmesi de  hükümetin diyalog görüşmelerinden  umudunu iyice kestiğini kanıtlıyor.  O halde geriye tek bir seçenek kalıyor;  Türkiye, Irak ve ABD’nin üç yıl önce Erbil  merkezli olarak oluşturduğu “üçlü  mekanizma”nın son planı devreye sokulmaya  mı çalışılıyor... Yani PKK silah bırakmazsa  silahsız bir PKK mi yaratılmak isteniyor?..  Peki böylesi bir plan tutar mı?..  Kürdistan Parlamenterler Birliği Başkanı  Nimet Abdullah Pirdavut ve Başkan  Yardımcısı Kerim Bahri Bradost başkanlığında  8 kişilik bir heyetin önceki gün Kandil Dağı’nda  Murat Karayılan’la görüşmesi de gösteriyor ki,  PKK tasfiye planına karşı boş durmuyor...  31 Ekim’de eylemsizlik sürecini bitirmesi  beklenen PKK’nin, tasfiye diplomasisine karşı  asıl kararını örgütün kuruluş tarihi olan 27  Kasım’da vermesi bekleniyor!.. Yani, 27 Kasım  1978’de kurulan PKK, 32 yıl sonra keskin bir  dönemece giriyor!..  Devlet Yeni Bir PKK mi Yaratmaya Çalışıyor?..  BİLİM ve SİYASET  ORHAN BURSALI  Çankaya Daveti Üzerine  Sayın Cumhurbaşkanı,  Türkiye Cumhuriyeti’nin,  Kurtuluş ve Kuruluş’u  simgeleyen Zafer Bayramı’yla  birlikte en büyük bayramı olan  Cumhuriyet Bayramı kutlaması  için düzenlediğiniz resepsiyona  davetinizi aldım. Çok teşekkür  ederim.  Bu en yüksek düzeydeki  Cumhuriyet kutlamasına davet  olunmak ve katılmak, şüphesiz ki  her Türkiye Cumhuriyeti  yurttaşına onur verir.  En sonunda, bugün, siz, biz  hepimiz, varlıklarımızı,  konumumuzu, yurttaş ve özgür  birey kimliklerimizi o günlere, o  zaferlere, o başarılara, o  özverilere borçluyuz.  Bu borcu, Kurucular’a, bizden  sonra gelecek Türkiye  Cumhuriyeti yurttaşları da ödeye  ödeye bitiremez; bu minnet  duygumuzu her zaman canlı  tutmanın fırsatlarıdır bu  kutlamalar. Ulus olarak da  varlığımızı yeniden ve derinden  duyumsarız.  Sizden farklı düşünen beni de,  Cumhuriyet gazetesinin yazarı  olarak, bu büyük kutlamaya  davet etmeniz, şüphesiz iyi  niyetinizin göstergesidir.  En sonunda, ulusun/ülkenin  birliğini, hiçbir ayırım  gözetmeden temsil etmek ve  savunmak, o makamın gereğidir.  Cumhur, yani ulus, Çankaya’da  koruyucu ifadesini bulmalıdır.  Davetinizi, bu konuda  duyarlılığınızın bir nişanesi olarak  algılıyorum.  Sayın Cumhurbaşkanı,  Çankaya’ya, Atatürk’ümüzün,  Kurucularımızın büyük anılarının  yaşadığı, bence o muhteşem  yere, yasal süreçler sonunda  seçildiniz.  Bu ülkenin; isterse,  örgütlenirse ve yönlendirilirse her  şeyin en iyisini başarabilecek  niteliklere şüphesiz ki sahip olan  bu ulusun Cumhurbaşkanısınız!  73 milyon kişiyi temsilen ve 73  milyon kişiden biri olarak: Bence,  bu olgu da, muhteşem bir görev  üstlenmedir; Cumhuriyetin bütün  yurttaşlara sunduğu olağanüstü  bir duygudur.  Sayın Cumhurbaşkanı,  Cumhuriyet’in onurunu  derinden duyumsatan nazik  davetinizi alınca, düşüncelerimi,  duygularımı yeniden düzenleme  gereğini duydum.  Çankaya ve Cumhuriyet,  cumhurbaşkanlarının siyasal  düşüncelerinden, toplumsal  tavırlarından bağımsız bir  simgedir.  Çankaya, bütün ulustur.  Her kim bu daveti alırsa, kural  olarak, bu çağrıya uymalıdır...  Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı,  içimdeki engelleri aşamadım.  Hayır hayır, bu engeller,  aramızdaki siyasal ve toplumsal  derin düşünce farklılıklarından  ileri gelmiyor.  İnanın, bunların hiçbir önemi  yok. Bu ülkede farklı düşünceleri,  aslında zenginliğimiz olarak  kabul etmeliyiz.  Sözünü ettiğim engellere  baktığımda, düşünce  ayrılıklarıyla hiçbir ilgisi olmayan,  daha farklı bir tablo ile  karşılaşıyorum: Ulus karşısındaki  uygulama farklılıklarınız!  Cumhuriyet Bayramı  davetinizde gösterdiğiniz  birleştiriciliği ve kucaklayıcılığı,  ne yazık ki yasal  uygulamalarınızda görememenin  üzüntüsü içindeyim.  Cumhurbaşkanlığı makamının,  ayrım gözetmeden sağısolu,  kadınıerkeği ile, bütün TC  yurttaşlarını “kendisinin” kabul  etme ahlaki ve hukuki  sorumluluğu olduğunu düşünen  bir insanım.  Sayın Cumhurbaşkanı,  Oysa siz, bugüne kadarki  uygulamalarınızın tümünde  ayrımcılık yaptınız. Ulusun  sadece bir kısım insan  kaynaklarını tercih ettiniz.  Atamalarınızda, YÖK’e olsun,  üniversitelere olsun, Anayasa  Mahkemesi ve diğerlerine olsun,  her zaman ve istisnasız, parti ve  hükümet üyesi olarak hizmet  ettiğiniz siyasal söyleme yakın  insanları tercih ettiniz.  Bu seçimlerinizde, ulusa,  vicdanı ve moral açıdan sizi  destekleyecek bir kriter  sunmadınız.  Bu tutumunuz, vicdanlarda,  ayrımcılık yaptığınız düşüncesini  durmadan pekiştirmiştir.  Yerinizin sorgulanmasına fırsat  yaratmıştır.  Liyakati, sadece kendi yandaş  siyasal topluluğunuzda  gördünüz, aradınız, buldunuz.  Bu tutum, açıktır ki, bütün  ulusun cumhurbaşkanı olma  olgusunu, Çankaya’nın bütün  ulusu temsil etme ahlaki var  oluşunu zedelemektedir.  Siyasal görüşlerinizle, temsil  ettiğiniz yüce görevin  gerekliliklerini özdeşleştirdiniz.  Büyük yanlış yaptığınıza  inanıyorum.  Bunları birbirinden  ayırabilseydiniz, Türkiye’nin,  ulusun bu kadar derin  bölünmüşlüğü, birbirini yok  etmeye hazır sanki düşman  kamplara ayrılması, emin olunuz  ki söz konusu olmayacaktı.  Oysa siz bu uygulamalarınızla,  bu bölünmüşlüğe katkıda  bulundunuz.  Sayın Cumhurbaşkanı,  Ne yazık ki, ben de yaratılan  bu derin bölünmüşlük duygusu  içindeyim. Cumhuriyet Bayramı  Kabulü gibi, hiçbir zaman  reddedeceğimi düşünmediğim  bir davete uyamıyorum.  Ulusu kucaklayıcılığınızı,  Cumhuriyet Bayramı  davetlerinin yanı sıra  uygulamalarınızda da görmek  isterdim.  Çok değer verdiğim Çankaya  Kabulü’ne katılmak mı..  Yoksa, yarattığınız bu ikilemi,  bu davet fırsatını kullanarak  açıkça vurgulamak ve bilince  çıkarmak mı..  İkincisini tercih ediyorum,  çünkü bu ayrımcılığı  vurgulamanın ve bu konuda  üzerinde sizi düşünmeye  çağırmanın, ulusumuz için daha  önemli olduğuna inanıyorum.  Bu açık mektupla, Cumhuriyet  Bayramınızı kutluyorum...  Saygılarımla..  Orhan Bursalı  obursali@cumhuriyet.com.tr  ‘Taş atan çocuklar’ yasasından yararlanan Dink’in katil zanlısı, çocuk mahkemesinde yargılanacak  Samast ‘çocuk’ olduHİLAL KÖSE  Kamuoyunda “taş atan çocuklar yasası”  olarak bilinen yasa değişikliği Agos Gazetesi  Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldür  mek, terör örgütü üyesi olmak suçlarından  yargılanan Ogün Samast’a yaradı. İstanbul  14. Ağır Ceza Mahkemesi, suç tarihinde 18  yaşından küçük olan Samast’ın çocuk mahke  mesinde yargılanmasına karar verdi.  Gazeteci Dink’in öldürülmesine ilişkin polis  muhbiri Erhan Tuncel, azmettirici Yasin Ha  yal ve katil zanlısı Samast’ın yargılandığı da  vanın 15. duruşması dün yapıldı. Mahkeme  Başkanı, 22 Temmuz 2010’da yürürlüğe giren  6008 Sayılı yasanın 8. maddesi ile Ceza Mu  hakemeleri Kanunu’nun (CMK) 250. madde  sinde değişiklik yapıldığını anımsattı. Bu de  ğişiklikle çocukların özel yetkili mahkemede  yargılanamayacağını belirterek 1990 doğumlu  Samast’ın da suç tarihinde 17 yaşında olduğu  nu, yasanın açık hükmü karşısında Samast’ın  dosyasının ayrılarak nöbetçi çocuk ağır ceza  mahkemesine gönderilmesine karar verildiğini  belirtti. Samast, bu kararla duruşma salonun  dan çıkarıldı. Samast’ın dosyasının ayrılma  sıyla davada tutuklu sanık sayısı 2’ye düştü.  Dink’in ağabeyi Hosrof Dink, “Adaleti hız  lı işletseydin bunlarla karşılaşmayacaktık.  Size düşen sorumluluğu hatırlatıyorum. 4  yıl oldu” diye bağırdı. Dink’in eşi Rakel Dink  ise “Cinayeti işleyenler de ne olacağını bili  yor. Adalet istiyoruz” dedi. Rakel Dink du  ruşmaya ara verildiği sırada gazetecilere yaptı  ğı açıklamada, “Adalet kanunlarla prangala  ra vurulmuş, hâkimler de bunu uyguluyor”  karşılığını verdi. Annesinin bu sözleri üzerine  Delal Dink de ağlamaya başladı.  A HM kararına dikkat çekildi  Müdahil avukatı Fethiye Çetin, Dink’in öl  dürülmesi ve Türklüğe hakaretten mahkum  edilmesine ilişkin AİHM kararının sonuç bö  lümünü heyete okudu. Çetin, Dink’in öldürül  mesindeki son halkanın, Türklüğe hakaret  mahkumiyetine ilişkin Yargıtay’ın onama ka  rarı olduğunu ifade etti. Çetin, “Peki ona ne  den bu cezayı verdiler? Ya okuduklarını  anlamayacak kadar zekâ geriliğine sahipler  ki bunu iddia edemeyiz ya da ırkçı önyargı  lara sahip devlet memurlarıdırlar. İki türlü  de hukukçu olmadığınız kesin” diye konuş  tu. Çetin, AİHM kararının bu mahkemeye ta  rihi anlamlar yüklediğini belirterek “Şişli 2.  Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Dink’e ver  diği 6 aylık hapis cezasını, bu ırkçı, ayrımcı  paçavrayı onayan Yargıtay’ın utanç belge  sinin gerçek anlamda değerlendirilmesiyle  işe başlamak, cinayetin aydınlatılmasının  ilk önemli adımı ve şartı” dedi. Sanık avu  katları ise yargı mensuplarına “geri zekalı”,  yargı kararına “paçavra” dendiğini ileri süre  rek suç ihbarında bulununca tartışma çıktı.  Tuncel: Adliyede bıçak buldum  Tutuklu sanık Tuncel, haber elemanı olarak  olayı önlemeye çalıştığını, etkin pişmanlık  hükümlerinden yararlanmak istediğini söyle  di. Polislerle yaptığı görüşmelerin ve MSN  kayıtlarının polislerin yalan söylediklerini  kanıtlayacağını savunan Tuncel, bilgi verdiği  polislerin kendisine iftira atarak suçtan kur  tulmak istediklerini iddia etti. Adliye nezaret  hanesinde Yasin Hayal ile birlikte bıçak bul  duklarını söyleyen Tuncel, “Mahkemede de  bu bıçak üzerimdeydi. Daha sonra bıçağı  tuvalete attım” dedi. Tuncel, cezaevinde  manevi olarak işkence gördüğünü, dilekçele  rinin işleme alınmadığını da söyledi.  Mahkeme heyeti, Telekomünikasyon İle  tişim Başkanlığı’ndan Erhan Tuncel’in  duruşmada söylediği üç cep telefonu  numarasının suç tarihinden önce altı ayı  kapsayacak şekilde HTS raporlarının is  tenmesini kararlaştırdı. Dink ailesi avu  katlarının olay yerinde keşif yapılması  isteklerini reddeden heyet, tanık olarak  ifade veren ve jandarma istihbaratına ça  lıştığını söyleyen başka suçtan tutuklu  Erhan Özen’in açıklamalarının, Dink  cinayetine ilişkin devam eden soruştur  mayı yürüten Cumhuriyet Savcıları Se  lim Berna Altay ve Fikret Seçen’e gön  derilmesine karar verdi. Poyrazköy dava  sı sanıkları Güney Deniz Saha Komutanı  Koramiral Kadir Sağdıç ve Foça Çı  karma Gemileri Komutanı Mehmet Fa  tih Ilğar’ın davaya katılma talepleri de  reddedildi. AİHM’nin Dink kararının ke  sinleşmediğini göz önünde bulunduran heyet, Trab  zon’daki jandarma görevlilerinin görevi ihmal davası  ile cinayet davasının birleştirilmesi konusunda yeni  bir karar vermedi. Dava 7 Şubat 2010’a ertelendi.  Duruşma şubat ayına ertelendi‘Görevsizlik kararı verilebilir’  BDP’li milletvekili Ufuk Uras, Ogün Sa  mast’ın çocuk mahkemesinde yargılanmasının  skandal olduğunu söyleyerek, taş atan çocuklara  ilişkin yasa tartışmaları sırasında bu kaygıları  dile getirdiklerini belirtti. Dink ailesinin avukatı  Arzu Becerik de “Ogün Samast bir tetikçi  dir. Bize göre bu olayın asıl sorumlularından  değildir. Yeni çıkan yasa ile uluslararası söz  leşmelere uygun bir karar. Davanın bütünlü  ğü açısından belki biraz sorun yaratabilir.  Bizim itiraz ettiğimiz bir karar değil” dedi.  Prof. Dr. Köksal Bayraktar, taş atan çocuklar  yasası olarak bilinen kanunun, eylemi işlediği  zaman 18 yaşından küçük olup da yargılama es  nasında 18’ini dolduran kişilerle ilgili bir hükmü  ifade etmediğini belirtti. Bayraktar yasada bu ko  nuda açıklık olmadığını dile getirerek, Samast  konusunda Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin de  görevsizlik kararı verebileceğine dikkat çekti.  Prof. Dr. Ersan Şen ise “Yaşı küçük sanık  ile yaşı büyük sanık arasında irtibat varsa iki ayrı  dava olacak. Karar aşamasında bir mahkeme is  terse diğerini bekleyecek. Bu bir karışıklığa ve  uzamaya neden olabilir. Bu da yanlıştır” dedi.  Ogün Samast  Davutpaşa’da 5 katlı bir iş merkezindeki maytap  atölyesinde 31 Ocak 2008 tarihinde meydana ge  len, 21 kişinin hayatını kaybetmesi ve 115 kişinin  de yaralanması ile sonuçlanan olayla ilgili dava  da “tanık” olarak zabıta görevlileri dinlendi. İş  merkezinin bulunduğu bölgeden sorumlu olma  dıklarını ve söz konusu atölyeye denetim için  gitmediklerini anlatan tanıklar, kendilerine ya  zılı ya da sözlü bir talimat gelmediği sürece de  netim yapma haklarının olmadığını söylediler.  Ayrıca savcı dava hakkında ek iddianame dü  zenleyerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan  lığı görevlisi hakkında da dava açılmasına ka  rar verdi. Böylece sanık sayısı 9’a yükseldi.  Hrant Dink davasını izlemeye gelen  kalabalık bir grup adliye dışında ey  lem yaptı. Barbaros Parkı’nda bir araya gelen ‘Hrant’ın Arkadaşları’ ise “Cumhur  başkanı’nın ağzından ‘Hrant Dink ihmaller sonucu öldürülmüştür’ itirafı yapılmış  ken, tutuklu sayısını üçe indirip tetiği çeken katili çocuk mahkemesine yolluyorlar”  dediler. Açıklamada, Samast’ın birkaç duruşma sonra serbest bırakılacağı belirtile  rek “Tamamdır, katil çocuk mahkemesinde yargılansın, cinayet davasının görüldü  ğü ‘yüce’ mahkemenin önüne abileri gelsin” denildi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK)  ‘SAMAST’IN AB LER GELS N’  CEMİL ÇİÇEK  ‘Yasalar  herkese eşit  uygulanır’  ANKARA (Cumhuriyet  Bürosu)  Hükümet Sözcü  sü Cemil Çiçek, Hrant  Dink suikastının sanıkların  dan Ogün Samast’ın, “Su  ça itilmiş çocuklara yöne  lik yasadan” faydalanmak  için yaptığı başvuruyu de  ğerlendirirken “Bizim hu  kukumuzda 18 yaşından  küçük olan herkes çocuk  sayılmaktadır. Dolayısıyla  bunun adının şu veya bu  olması, davasının şu dava  olması, yasanın uygulama  sı açısından çok fazla  önem arz etmez” dedi.  Ogün Samast’ın “suça iti  len çocuklarla ilgili yasa  dan yararlanmak için baş  vurusunun olduğunu” ifa  de eden bir gazetecinin,  “Sizce uygulama açısın  dan yasa amacından saptı  mı” sorusuna Bakan Çiçek,  “Hayır. Çıkarılan yasalar  genel ve eşit düzenlemeler  dir. Herhangi bir davayı  veya bir şahsı esas alarak  yasa çıkarılmaz. Kaldı ki  bu yasanın çıkması nokta  sında da sivil toplum ör  gütleri başta olmak üzere  çok önemli çabalar sürdü  rülmüştür. Hatta neden  biraz da geç çıkarıldı diye  zaman zaman serzenişler  de olmuştur” yanıtını verdi.  ‘Atölye denetlenmemiş’   
            
    
