Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 26 EK M 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr www.mehmetfarac.com Başbakan Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında BDP’yi sert biçimde hedef alması, Öcalan’ın “geri çekiliyorum” diye isyan etmesi, KCK duruşmalarındaki gerginlik ve son olarak PKK’nin yeniden karakol saldırılarını başlatması, önümüzdeki sürecin çok sıcak geçeceğini gösteriyor... BDP, AKP ve devlet ise örgütün eylemsizlik kararını sona erdireceği 31 Ekim’den sonra neler olabileceğini sorguluyor. İşte bu sorgulamanın ortasında TürkiyeIrak hattında çok ilginç gelişmeler de yaşanıyor! Erdoğan Kızılcahamam kampında BDP’nin tehditle oy aldığını ileri sürmüştü!.. BDP’ye hep mesafeli olan Başbakan’ın ilk kez bu kadar sert konuşması dikkat çekmişti. Çünkü Kızılcahamam’daki kamptan birkaç gün önce avukatlarıyla görüşen Öcalan da, 31 Ekim’den sonra çekileceğini belirtmiş ve “orta yoğunluklu savaş kapıdadır” diyerek devleti açıkça tehdit etmişti!.. Bu tepkiler devlet Öcalan görüşmesinin sekteye uğradığını da dışa vurmuştu! Bu satırların yazarı ise “İmralı’ya bağlanan köprünün ipleri kopma noktasında” diye uyarmıştı. Şimdi akla şu soru geliyor; acaba Öcalan yeni bir PKK yaratılması konusunda bir öneriyle mi karşılaştı?.. Yani kendisine silahsız, siyasallaşacak ve yeni kadroların teşkil edeceği bir PKK mi önerildi?.. Öcalan tasfiye edileceklerini mi anlamıştı?.. ABD sırtını mı döndü?.. Peki, örgütün yeni bir yapılanmayla tamamen yalnız bırakılma olanağı var mıydı?.. Bu soruya hayır diyenler Öcalan’ın geçen hafta avukatlarına söylediği şu sözlerini dikkatle okumalılar: “Şimdi de dördüncü komplo dönemi ile karşı karşıyayız. Bu Hükümet döneminden önceki komplo dönemlerini siyah komplo dönemleri olarak nitelendirebiliriz. Şimdi yaşanan komplo dönemi ise yeşil komplo dönemidir. Bu yeşil komplonun merkezi Washington’dur. Yürütülen son uluslararası diplomasi, örgütün tasfiyesine yönelik bu çalışmalar şu sonucu doğuruyor. Türkiye üzerinde hesabı olanlar, yani bazı dış ülkelergüçler henüz bu sorunun çözümüne hazır değiller.” PKK lideri yeşille cemaatlere vurgu yaparken, “Washington”la ABD’nin kendilerine tamamen sırt döndüğüne dikkat çekiyor!.. PKK’nin yayın organı ANF’de üç gün önce yayımlanan başlıklı seri röportaj ise yalnızca Öcalan’da değil, PKK içinde de “tasfiye” kaygılarının giderek büyüdüğünü gösteriyor. PKK’nin üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan da, üç gün süren seri röportajda, tıpkı Öcalan ve Murat Karayılan gibi örgüte karşı yeni bir komplo hazırlandığını öne sürdü... Kalkan’a göre AKP, PKK’yi bitirmek için ABD ile anlaştı, Suriye ve Irak’ın da desteğini aldı... Kalkan, Türkiye’nin tüm bunlara karşı İran’a yönelik kuşatmada yer alacağı konusunda taviz verdiğini öne sürdü! PKK’nin tartışılan misyonu!.. Görüldüğü gibi PKK’nin üç önemli isminin görüşleri de, örgütün “tasfiye” edilmesine yönelik uluslararası bir anlaşma sağlandığı yolunda!.. Peki, kamuoyunun psikolojisi buna hazır mı?.. Şu bir gerçek ki, PKK şiddeti dayattıkça yalnızca örgüt içindeki huzursuzluk ve bıkkınlık artmıyor, eylem bölgesi Güneydoğu’da da toplum giderek geriliyor!.. Demokratik kitle örgütlerinin silah bırakması konusunda PKK’ye yaptığı çağrıların sonuç vermemesi, arabulucuların her görüşmeden eli boş dönmesi kitlelerde giderek daha fazla umutsuzluk yaratıyor... İşte tam da bu ortamda şu çok önemli soru gündeme geliyor; PKK’nin misyonu bitti mi?.. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in üç gün önce bir televizyon kanalında yaptığı şu konuşmanın da bu soru kapsamında dikkatle irdelenmesi gerekiyor: “PKK rolünü oynadı. Artık rol ve misyon legal siyasetindir. Ama legal siyasetin önü devlet tarafından açılmalıdır. Eninde sonunda PKK dağdan inecek, ben ümidimi yitirmedim. İkna edilerek dağdan indirilecek.” Türkiye’de bu tartışmalar sürerken Kuzey Irak’ta ilginç gelişmeler ekim ayında giderek yoğunlaştı. Çok önemli bir diyaloğu ise “Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin yayın organı duyurdu. Erbil’de ilginç buluşma!.. Merkezin iddiası, devletin “yeni PKK” için çalışmaları yoğunlaştırdığını gösteriyordu!.. İşte AKP iktidarının PKK konusunda kaleyi hem içten hem de dıştan fethetmeye çalıştığını gösteren çok önemli iddialar: “PKK’ye karşı oluşturulmak istenen konsept çerçevesinde Türk devletinin ABD, AB ülkeleri; İran, Irak ve Suriye arasında yoğun bir diplomasi trafiği başlattığı dönemde, Güney Kürdistan merkezli askeri ve siyasi tasfiye planları devreye konulmaya çalışılıyor. Bu çerçevede 26 Eylül’de Irak’a giden Beşir Atalay’ın Mesud Barzani ile görüşmesinin ardından 5 Ekim’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan Güney Kürdistan’a gitti. Fidan’ın, Güney Kürdistan hükümetinden karadan insana dayalı istihbarat için kaynaklarının kullanılması gibi konularda istekte bulunduğu öğrenildi. Fidan, PKK’den kaçan Osman Öcalan’la da Hevler (Erbil) kentinde bir görüşme gerçekleştirdi. Fidan’ın Öcalan’a, PKK ve Kürt karşıtı yeni legal oluşumun başına geçmesi için teklifte bulunduğu ifade ediliyor. Öcalan’ın teklife sıcak baktığı aktarılıyor.” Tüm bu gelişmeler şu soruları ısrarla gündeme getiriyor; Devlet, PKK’yi tasfiye etmek için yeni bir PKK mi yaratmaya çalışıyor?.. Ya da Öcalan’ı İmralı’dan çıkarmayan devlet, kardeşini legal bir yapının başına getirerek PKK’yi düz ovaya inmeye mi zorluyor?.. Örgüt keskin virajda!.. Öcalan’ın ipleri koparması, Erdoğan’ın tam da KCK duruşması öncesinde BDP’ye meydan okuması, PKK’nin yeniden karakol saldırılarına başlaması AKPÖcalan diyaloğunda işlerin hiç de iyi gitmediğini gösteriyor... AKP’nin, Öcalan’la diyalog koparken yüzünü Irak, Suriye ve ABD’ye dönmesi de hükümetin diyalog görüşmelerinden umudunu iyice kestiğini kanıtlıyor. O halde geriye tek bir seçenek kalıyor; Türkiye, Irak ve ABD’nin üç yıl önce Erbil merkezli olarak oluşturduğu “üçlü mekanizma”nın son planı devreye sokulmaya mı çalışılıyor... Yani PKK silah bırakmazsa silahsız bir PKK mi yaratılmak isteniyor?.. Peki böylesi bir plan tutar mı?.. Kürdistan Parlamenterler Birliği Başkanı Nimet Abdullah Pirdavut ve Başkan Yardımcısı Kerim Bahri Bradost başkanlığında 8 kişilik bir heyetin önceki gün Kandil Dağı’nda Murat Karayılan’la görüşmesi de gösteriyor ki, PKK tasfiye planına karşı boş durmuyor... 31 Ekim’de eylemsizlik sürecini bitirmesi beklenen PKK’nin, tasfiye diplomasisine karşı asıl kararını örgütün kuruluş tarihi olan 27 Kasım’da vermesi bekleniyor!.. Yani, 27 Kasım 1978’de kurulan PKK, 32 yıl sonra keskin bir dönemece giriyor!.. Devlet Yeni Bir PKK mi Yaratmaya Çalışıyor?.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Çankaya Daveti Üzerine Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kurtuluş ve Kuruluş’u simgeleyen Zafer Bayramı’yla birlikte en büyük bayramı olan Cumhuriyet Bayramı kutlaması için düzenlediğiniz resepsiyona davetinizi aldım. Çok teşekkür ederim. Bu en yüksek düzeydeki Cumhuriyet kutlamasına davet olunmak ve katılmak, şüphesiz ki her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşına onur verir. En sonunda, bugün, siz, biz hepimiz, varlıklarımızı, konumumuzu, yurttaş ve özgür birey kimliklerimizi o günlere, o zaferlere, o başarılara, o özverilere borçluyuz. Bu borcu, Kurucular’a, bizden sonra gelecek Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları da ödeye ödeye bitiremez; bu minnet duygumuzu her zaman canlı tutmanın fırsatlarıdır bu kutlamalar. Ulus olarak da varlığımızı yeniden ve derinden duyumsarız. Sizden farklı düşünen beni de, Cumhuriyet gazetesinin yazarı olarak, bu büyük kutlamaya davet etmeniz, şüphesiz iyi niyetinizin göstergesidir. En sonunda, ulusun/ülkenin birliğini, hiçbir ayırım gözetmeden temsil etmek ve savunmak, o makamın gereğidir. Cumhur, yani ulus, Çankaya’da koruyucu ifadesini bulmalıdır. Davetinizi, bu konuda duyarlılığınızın bir nişanesi olarak algılıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, Çankaya’ya, Atatürk’ümüzün, Kurucularımızın büyük anılarının yaşadığı, bence o muhteşem yere, yasal süreçler sonunda seçildiniz. Bu ülkenin; isterse, örgütlenirse ve yönlendirilirse her şeyin en iyisini başarabilecek niteliklere şüphesiz ki sahip olan bu ulusun Cumhurbaşkanısınız! 73 milyon kişiyi temsilen ve 73 milyon kişiden biri olarak: Bence, bu olgu da, muhteşem bir görev üstlenmedir; Cumhuriyetin bütün yurttaşlara sunduğu olağanüstü bir duygudur. Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in onurunu derinden duyumsatan nazik davetinizi alınca, düşüncelerimi, duygularımı yeniden düzenleme gereğini duydum. Çankaya ve Cumhuriyet, cumhurbaşkanlarının siyasal düşüncelerinden, toplumsal tavırlarından bağımsız bir simgedir. Çankaya, bütün ulustur. Her kim bu daveti alırsa, kural olarak, bu çağrıya uymalıdır... Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı, içimdeki engelleri aşamadım. Hayır hayır, bu engeller, aramızdaki siyasal ve toplumsal derin düşünce farklılıklarından ileri gelmiyor. İnanın, bunların hiçbir önemi yok. Bu ülkede farklı düşünceleri, aslında zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz. Sözünü ettiğim engellere baktığımda, düşünce ayrılıklarıyla hiçbir ilgisi olmayan, daha farklı bir tablo ile karşılaşıyorum: Ulus karşısındaki uygulama farklılıklarınız! Cumhuriyet Bayramı davetinizde gösterdiğiniz birleştiriciliği ve kucaklayıcılığı, ne yazık ki yasal uygulamalarınızda görememenin üzüntüsü içindeyim. Cumhurbaşkanlığı makamının, ayrım gözetmeden sağısolu, kadınıerkeği ile, bütün TC yurttaşlarını “kendisinin” kabul etme ahlaki ve hukuki sorumluluğu olduğunu düşünen bir insanım. Sayın Cumhurbaşkanı, Oysa siz, bugüne kadarki uygulamalarınızın tümünde ayrımcılık yaptınız. Ulusun sadece bir kısım insan kaynaklarını tercih ettiniz. Atamalarınızda, YÖK’e olsun, üniversitelere olsun, Anayasa Mahkemesi ve diğerlerine olsun, her zaman ve istisnasız, parti ve hükümet üyesi olarak hizmet ettiğiniz siyasal söyleme yakın insanları tercih ettiniz. Bu seçimlerinizde, ulusa, vicdanı ve moral açıdan sizi destekleyecek bir kriter sunmadınız. Bu tutumunuz, vicdanlarda, ayrımcılık yaptığınız düşüncesini durmadan pekiştirmiştir. Yerinizin sorgulanmasına fırsat yaratmıştır. Liyakati, sadece kendi yandaş siyasal topluluğunuzda gördünüz, aradınız, buldunuz. Bu tutum, açıktır ki, bütün ulusun cumhurbaşkanı olma olgusunu, Çankaya’nın bütün ulusu temsil etme ahlaki var oluşunu zedelemektedir. Siyasal görüşlerinizle, temsil ettiğiniz yüce görevin gerekliliklerini özdeşleştirdiniz. Büyük yanlış yaptığınıza inanıyorum. Bunları birbirinden ayırabilseydiniz, Türkiye’nin, ulusun bu kadar derin bölünmüşlüğü, birbirini yok etmeye hazır sanki düşman kamplara ayrılması, emin olunuz ki söz konusu olmayacaktı. Oysa siz bu uygulamalarınızla, bu bölünmüşlüğe katkıda bulundunuz. Sayın Cumhurbaşkanı, Ne yazık ki, ben de yaratılan bu derin bölünmüşlük duygusu içindeyim. Cumhuriyet Bayramı Kabulü gibi, hiçbir zaman reddedeceğimi düşünmediğim bir davete uyamıyorum. Ulusu kucaklayıcılığınızı, Cumhuriyet Bayramı davetlerinin yanı sıra uygulamalarınızda da görmek isterdim. Çok değer verdiğim Çankaya Kabulü’ne katılmak mı.. Yoksa, yarattığınız bu ikilemi, bu davet fırsatını kullanarak açıkça vurgulamak ve bilince çıkarmak mı.. İkincisini tercih ediyorum, çünkü bu ayrımcılığı vurgulamanın ve bu konuda üzerinde sizi düşünmeye çağırmanın, ulusumuz için daha önemli olduğuna inanıyorum. Bu açık mektupla, Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum... Saygılarımla.. Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr ‘Taş atan çocuklar’ yasasından yararlanan Dink’in katil zanlısı, çocuk mahkemesinde yargılanacak Samast ‘çocuk’ olduHİLAL KÖSE Kamuoyunda “taş atan çocuklar yasası” olarak bilinen yasa değişikliği Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldür mek, terör örgütü üyesi olmak suçlarından yargılanan Ogün Samast’a yaradı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, suç tarihinde 18 yaşından küçük olan Samast’ın çocuk mahke mesinde yargılanmasına karar verdi. Gazeteci Dink’in öldürülmesine ilişkin polis muhbiri Erhan Tuncel, azmettirici Yasin Ha yal ve katil zanlısı Samast’ın yargılandığı da vanın 15. duruşması dün yapıldı. Mahkeme Başkanı, 22 Temmuz 2010’da yürürlüğe giren 6008 Sayılı yasanın 8. maddesi ile Ceza Mu hakemeleri Kanunu’nun (CMK) 250. madde sinde değişiklik yapıldığını anımsattı. Bu de ğişiklikle çocukların özel yetkili mahkemede yargılanamayacağını belirterek 1990 doğumlu Samast’ın da suç tarihinde 17 yaşında olduğu nu, yasanın açık hükmü karşısında Samast’ın dosyasının ayrılarak nöbetçi çocuk ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verildiğini belirtti. Samast, bu kararla duruşma salonun dan çıkarıldı. Samast’ın dosyasının ayrılma sıyla davada tutuklu sanık sayısı 2’ye düştü. Dink’in ağabeyi Hosrof Dink, “Adaleti hız lı işletseydin bunlarla karşılaşmayacaktık. Size düşen sorumluluğu hatırlatıyorum. 4 yıl oldu” diye bağırdı. Dink’in eşi Rakel Dink ise “Cinayeti işleyenler de ne olacağını bili yor. Adalet istiyoruz” dedi. Rakel Dink du ruşmaya ara verildiği sırada gazetecilere yaptı ğı açıklamada, “Adalet kanunlarla prangala ra vurulmuş, hâkimler de bunu uyguluyor” karşılığını verdi. Annesinin bu sözleri üzerine Delal Dink de ağlamaya başladı. A HM kararına dikkat çekildi Müdahil avukatı Fethiye Çetin, Dink’in öl dürülmesi ve Türklüğe hakaretten mahkum edilmesine ilişkin AİHM kararının sonuç bö lümünü heyete okudu. Çetin, Dink’in öldürül mesindeki son halkanın, Türklüğe hakaret mahkumiyetine ilişkin Yargıtay’ın onama ka rarı olduğunu ifade etti. Çetin, “Peki ona ne den bu cezayı verdiler? Ya okuduklarını anlamayacak kadar zekâ geriliğine sahipler ki bunu iddia edemeyiz ya da ırkçı önyargı lara sahip devlet memurlarıdırlar. İki türlü de hukukçu olmadığınız kesin” diye konuş tu. Çetin, AİHM kararının bu mahkemeye ta rihi anlamlar yüklediğini belirterek “Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Dink’e ver diği 6 aylık hapis cezasını, bu ırkçı, ayrımcı paçavrayı onayan Yargıtay’ın utanç belge sinin gerçek anlamda değerlendirilmesiyle işe başlamak, cinayetin aydınlatılmasının ilk önemli adımı ve şartı” dedi. Sanık avu katları ise yargı mensuplarına “geri zekalı”, yargı kararına “paçavra” dendiğini ileri süre rek suç ihbarında bulununca tartışma çıktı. Tuncel: Adliyede bıçak buldum Tutuklu sanık Tuncel, haber elemanı olarak olayı önlemeye çalıştığını, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyle di. Polislerle yaptığı görüşmelerin ve MSN kayıtlarının polislerin yalan söylediklerini kanıtlayacağını savunan Tuncel, bilgi verdiği polislerin kendisine iftira atarak suçtan kur tulmak istediklerini iddia etti. Adliye nezaret hanesinde Yasin Hayal ile birlikte bıçak bul duklarını söyleyen Tuncel, “Mahkemede de bu bıçak üzerimdeydi. Daha sonra bıçağı tuvalete attım” dedi. Tuncel, cezaevinde manevi olarak işkence gördüğünü, dilekçele rinin işleme alınmadığını da söyledi. Mahkeme heyeti, Telekomünikasyon İle tişim Başkanlığı’ndan Erhan Tuncel’in duruşmada söylediği üç cep telefonu numarasının suç tarihinden önce altı ayı kapsayacak şekilde HTS raporlarının is tenmesini kararlaştırdı. Dink ailesi avu katlarının olay yerinde keşif yapılması isteklerini reddeden heyet, tanık olarak ifade veren ve jandarma istihbaratına ça lıştığını söyleyen başka suçtan tutuklu Erhan Özen’in açıklamalarının, Dink cinayetine ilişkin devam eden soruştur mayı yürüten Cumhuriyet Savcıları Se lim Berna Altay ve Fikret Seçen’e gön derilmesine karar verdi. Poyrazköy dava sı sanıkları Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Foça Çı karma Gemileri Komutanı Mehmet Fa tih Ilğar’ın davaya katılma talepleri de reddedildi. AİHM’nin Dink kararının ke sinleşmediğini göz önünde bulunduran heyet, Trab zon’daki jandarma görevlilerinin görevi ihmal davası ile cinayet davasının birleştirilmesi konusunda yeni bir karar vermedi. Dava 7 Şubat 2010’a ertelendi. Duruşma şubat ayına ertelendi‘Görevsizlik kararı verilebilir’ BDP’li milletvekili Ufuk Uras, Ogün Sa mast’ın çocuk mahkemesinde yargılanmasının skandal olduğunu söyleyerek, taş atan çocuklara ilişkin yasa tartışmaları sırasında bu kaygıları dile getirdiklerini belirtti. Dink ailesinin avukatı Arzu Becerik de “Ogün Samast bir tetikçi dir. Bize göre bu olayın asıl sorumlularından değildir. Yeni çıkan yasa ile uluslararası söz leşmelere uygun bir karar. Davanın bütünlü ğü açısından belki biraz sorun yaratabilir. Bizim itiraz ettiğimiz bir karar değil” dedi. Prof. Dr. Köksal Bayraktar, taş atan çocuklar yasası olarak bilinen kanunun, eylemi işlediği zaman 18 yaşından küçük olup da yargılama es nasında 18’ini dolduran kişilerle ilgili bir hükmü ifade etmediğini belirtti. Bayraktar yasada bu ko nuda açıklık olmadığını dile getirerek, Samast konusunda Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin de görevsizlik kararı verebileceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Ersan Şen ise “Yaşı küçük sanık ile yaşı büyük sanık arasında irtibat varsa iki ayrı dava olacak. Karar aşamasında bir mahkeme is terse diğerini bekleyecek. Bu bir karışıklığa ve uzamaya neden olabilir. Bu da yanlıştır” dedi. Ogün Samast Davutpaşa’da 5 katlı bir iş merkezindeki maytap atölyesinde 31 Ocak 2008 tarihinde meydana ge len, 21 kişinin hayatını kaybetmesi ve 115 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan olayla ilgili dava da “tanık” olarak zabıta görevlileri dinlendi. İş merkezinin bulunduğu bölgeden sorumlu olma dıklarını ve söz konusu atölyeye denetim için gitmediklerini anlatan tanıklar, kendilerine ya zılı ya da sözlü bir talimat gelmediği sürece de netim yapma haklarının olmadığını söylediler. Ayrıca savcı dava hakkında ek iddianame dü zenleyerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan lığı görevlisi hakkında da dava açılmasına ka rar verdi. Böylece sanık sayısı 9’a yükseldi. Hrant Dink davasını izlemeye gelen kalabalık bir grup adliye dışında ey lem yaptı. Barbaros Parkı’nda bir araya gelen ‘Hrant’ın Arkadaşları’ ise “Cumhur başkanı’nın ağzından ‘Hrant Dink ihmaller sonucu öldürülmüştür’ itirafı yapılmış ken, tutuklu sayısını üçe indirip tetiği çeken katili çocuk mahkemesine yolluyorlar” dediler. Açıklamada, Samast’ın birkaç duruşma sonra serbest bırakılacağı belirtile rek “Tamamdır, katil çocuk mahkemesinde yargılansın, cinayet davasının görüldü ğü ‘yüce’ mahkemenin önüne abileri gelsin” denildi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) ‘SAMAST’IN AB LER GELS N’ CEMİL ÇİÇEK ‘Yasalar herkese eşit uygulanır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcü sü Cemil Çiçek, Hrant Dink suikastının sanıkların dan Ogün Samast’ın, “Su ça itilmiş çocuklara yöne lik yasadan” faydalanmak için yaptığı başvuruyu de ğerlendirirken “Bizim hu kukumuzda 18 yaşından küçük olan herkes çocuk sayılmaktadır. Dolayısıyla bunun adının şu veya bu olması, davasının şu dava olması, yasanın uygulama sı açısından çok fazla önem arz etmez” dedi. Ogün Samast’ın “suça iti len çocuklarla ilgili yasa dan yararlanmak için baş vurusunun olduğunu” ifa de eden bir gazetecinin, “Sizce uygulama açısın dan yasa amacından saptı mı” sorusuna Bakan Çiçek, “Hayır. Çıkarılan yasalar genel ve eşit düzenlemeler dir. Herhangi bir davayı veya bir şahsı esas alarak yasa çıkarılmaz. Kaldı ki bu yasanın çıkması nokta sında da sivil toplum ör gütleri başta olmak üzere çok önemli çabalar sürdü rülmüştür. Hatta neden biraz da geç çıkarıldı diye zaman zaman serzenişler de olmuştur” yanıtını verdi. ‘Atölye denetlenmemiş’