16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 26 EK M 2010 SALI 16 KÜLTÜR KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Cesur ve Derin “Bir kürtaj hikâyesi yazmak, sözcükler anında şiddetli duygulara dönüşüyormuş gibi beni heyecana sürüklüyordu. Teslim olmaktan korkuyordum ama içimden, bu olay hakkında hiçbir şey yazmadan ölebileceğim de geçiyordu. (…) Bir gece rüyamda yazdığım kitabı elimde tuttuğumu gördüm ama hiçbir kitapçıda bulunmuyor, kataloglarda adı geçmiyor, kapağında ise iri harflerle TÜKENDİ yazıyordu. Rüyanın bu kitabı yazmam mı yoksa bunu yapmanın gereksiz olduğu anlamına mı geldiğini ise bilemiyordum.” Annie Ernaux, cesaretini toplayacak ve uzun yıllar sonra, bir erken yaş gebeliğinin yaşattığı duygu ve sorunları “Kürtaj” adlı kitabında içtenlikle anlatacaktır. 1960’ın hemen öncesi. Bir işçi ailesinden gelen ve Paris’te edebiyat okumakta olan, kültürlü ama taşra değerlerinden henüz kopamamış içe kapalı genç kız, bir gecelik ilişkiyle gebe kalır. Utanç ve umutsuzluk içinde, başına gelenden kurtulmaya çalışır ancak kürtaj yasaktır. O çaresizlik sürecinde bedeninin gizlerini keşfeden genç kadın, ilkel, yasadışı bir kürtaja razı olacak, bu ölümcül deneyim benliğinde kalıcı izler bırakarak onu birdenbire olgunlaştıracaktır. Bu bildik hikâyenin farklılığı içerden, sakınmasız ve edebi bir dille yazılmış olması. Feministlerin Fransa’da kürtajın yasallaşması için verdikleri mücadelede kitabın etkin bir yeri olması da bundan. Ernaux, 1940 doğumlu önemli bir Fransız yazar. 100 sayfayı geçmeyen kitapları Avrupa ve ABD’de de çok ilgi görüyor. Doksanların ilk yarısında Cem Yayınevi’nin bastığı üç küçücük kitabını, Kelepir’de ayaküstü karıştırdığımda dokunaklı dili beni hemen yakalamıştı. İlk kitabı “Bir Adam”da, köy kökenli bir işçi olan babasını, mesafeli ama şefkatli bir yaklaşımla anlatır. Ömrünce hiç konsere, müzeye gitmemiş, yemeği çakısıyla yiyen ve iyi okuyan kızına: “Kitaplar, müzik, senin için iyi şeyler ama benim yaşamak için onlara ihtiyacım yok!” diyen bir babadır bu. Annesinin silik yazgısını ve ölümünü, kendi özgürlüğünü kazanma süreciyle birlikte yansıttığı Bir Kadın’da ise Ernaux, otobiyografide iç gerçekliğe erişebilme gücünü gösteriyor ve güçlü bir bellek, minimalist bir üslup ve nitelikli bir melankolinin bileşimini ortaya koyuyordu. Büyük başarı kazanan ve onu günümüz Fransız edebiyatının en çok sözü edilir yazarı haline getiren en ünlü romanı ise “Yalın Tutku”. Doğu Avrupalı, evli bir genç adamla yaşadığı gizli aşkın gözü pek ama asla açık saçık olmayan tensel hikâyesini, fiziksel, yoğun bir tutku yolculuğunu net, katı, kısa cümlelerle anlatırken arzuyu kutsallaştırır. “Geçen yılın eylül ayından bu yana, artık bir erkeği beklemekten başka bir şey yapmadım” sözleriyle başlayan anlatı, tanıdık bir kadınlık hali olarak okuru ilk anda altüst eder. Ernaux, kadınlığın ayrıksı, otobiyografik deneyimlerine odaklanmış bir yazar oluşuyla, kimilerince teşhircilik, kendine acıma ve itirafçılıkla da suçlanmış. Ne de olsa bağnazlık her yerde. Oysa o kadın olmanın yaralarını yazarak iyileştirmeye çalışan yürekli biri. Yaşayamadıklarının farkına varma korkusu duyanlar için de yazmıyor. Çocukluk dönemi, cinselliğin keşfi, kadın erkek güç çatışmaları temel konuları. Ernaux’nun eserlerinde sınıflar arası çelişkilerin izdüşümleri de yok değil. Öğretmen olan yazar “Bazı insanlar için acının lüks olduğunu” söylüyor ve ayrıca okulları “eşitsiz bir toplumun yapı merkezleri ayağı” olarak tanımlıyor. Kitaplarının tümü henüz dilimize çevrilmemiş. Söz ettiklerimin sonraki basımlarını İletişim Yayınları yapmış ama internet sitesinde yazarın rüyasındaki gibi “TÜKENDİ” kaydıyla görünüyorlar. Yaşadığımız şu “kapanma” günlerinde umarım kısa zamanda yeniden basılırlar. [email protected] [email protected] O scar Wilde, 19. yüzyıl İngilte re’sinde, Viktorya dönemine özgü orta sınıf ahlakçılığına, sahte incelik gösterilerinin altında sak lanmış sıradanlığa, hem yaşam biçimiy le hem de yapıtlarıyla tepki getiren bir ya man İrlandalıydı. Edebiyatın tüm türle rinde kalem oynatmış bir dil ve ironi us tasıydı. Yerini kimse tutamadı... İngiliz tiyatrosuna 18921896 yılları ara sında yazdığı beş oyunla katkıda bulunan Wilde’ın bugüne ulaşan ününü, sahne ya pıtları dışında ürettiklerine de dayandır mak gerekli. Tiyatro tarihindeki yeri ise, İngiliz geleneksel ‘davranış komedisi’ ile ‘iyi kurulu oyun’ anlayışına dayalı ‘gerçekçi melodram’ türünü buluştur duğu oyunlarıyla oluşmuştur. Wilde bu tür yapıtlarını ‘ağırbaşlı in sanlar için hafif oyunlar’ olarak niteler. Başyapıtı ‘İçtenlikli (ya da Ernest) Ol manın Önemi’ni de içeren komedilerin en vurucu özelliği, İngiliz gülmece anla yışıyla damıtılmış dilsel kullanımların estetik doruklara çıktığı kusursuz ör neklerini Shakespeare’in yapıtlarında görebildiğimiz ‘esprili söyleşim’ tekni ğinin kullanılmasıdır. Dönemin ‘yüksek sosyetesi’ne yönelttiği kaşındıran ama acıtmayan eleştiriyi oyunlarına tuzbiber eden İrlandalı yazar, İngilizlere özgü in celikli dilsel kullanımlar yoluyla ‘ısırgan gülmece’ kotarma özelliğinin İngiliz ti yatrosunda bir gelenek olarak sürdüğünü göstermiştir. Wilde’ın geleneksel biçemde oluştur duğu dört oyunu ‘yüksek komedi’ nite liği taşır. Viktorya dönemi yüksek orta sı nıfının kullandığı incelikli/yapmacıklı dilin, incelikli/yapmacıklı jest ve mimik lerle buluşup, hızlı, hafif, zarif bir tempoda sürdürüldüğü, şık ve ‘edalı’ bir komedi dir söz konusu olan. İçerdiği toplumsal eleştiri, zaten gündelik yaşamlarında da rol oynayan bu tür kişilerin sahnede yapma cıklı bir ‘zarafet’ içinde canlandırılmasıyla dile gelir. ‘SUDAN B R KOMED ’ Tüm ısırganlığına karşın, geleneksel tü rü ve biçemi gereği yine de ‘sudan bir ko medi’dir izlediğimiz. Wilde’a özgü vurucu ‘özdeyiş’ler yoluyla, ‘gocunan’ı biraz ir kilten, gocunmayanı gülümseten, ama olaylar dizisinin komediye özgü ‘kötüden iyiye gidiş’i içinde kimsenin incinmedi ği güldürülerdir bunlar. Wilde, ciddi ko nuları yeterince ciddi biçimde işleyecek yeni bir biçem geliştirmeyi yeğlememiş tir. Wilde’ın Fransızca yazdığı daha son ra İngilizceye çevrilen ‘Salome’ oyunu, yazarın trajik bir konuyu işleyen tek ta nınmış sahne yapıtıdır. Klasik edebiyat ala nında köklü bir eğitim görmüş olan Wil de, ‘Salome’yi yazarken ‘üç birlik’ ku ralı (zamanyerolay birliği) ile ‘tür bir liği’ kuralına bağlı kalmış ve tek uzam/za man boyutunda yer alan tek bir olay üs tünde odaklanmıştır. Dahası, tıpkı antik Yunan trajedilerinde olduğu gibi, oyun ki şilerini ve olaylar dizisini ‘mitolojik’ bir öyküye dayandırmıştır. Ne ki, Wilde’ın kullandığı mitolojik öykü Kutsal Ki tap’tan alınmadır. Bu oyunda, büyük dinlerin çıkışına ve gelişmesine tanıklık etmiş, bu yüzden de tarih boyunca ağır bedeller ödemiş/öde mekte olan Ortadoğu’nun sancılı zaman larından biri getirilir sahneye. Yozluğun dibe vurduğu bir insanlık durumudur an latılan. Kral Herod’un sarayında ay ışı ğı altında yaşanan lanetli gece boyunca, insanın içindeki karanlığın çeşitli görü nümleri sergilenir. Klasik anlamda ‘tra jedi’ sayılamaz, ama ustalıkla yazılmış bir oyundur ‘Salome’. Oyun kişileri çoğun lukla ‘tek başına’ konuşur gibidir. San ki duyulan ‘iç sesleri’dir. Salome’nin ünlü ‘yedi tül’ dansını yaptığı sahne dı şında, oyun kişileri eski moda opera ya pımlarındaki solistler gibi hareketsizdir. Bu nedenle sahnedeki olay ‘grotesk’ bir görüntü vermektedir. Wilde ‘mitoloji’yi işlerken ‘gerçekçi anlatım’a başvurma mıştır. Ölümünden bu yana 110 yıl geçmiş ol masına karşın, yapıtlarıyla üniversitelerin, yayın dünyasının ve sahnelerin günde minden düşmeyen Wilde’ın en az bir oyu nunu görmeden, ‘Mutlu Prens’ öyküsü nü, ‘Dorian Gray’in Portresi’ romanı nı, ‘Reading Zindanı Baladı’nı ve este tik üstüne kimi yazdıklarını okumadan öl memeli insan. Oscar Wilde üstüne yazdığı kitabında, hayranı olduğu İrlandalı usta nın kişiliğini ve çalışmalarını değerlen diren sevgili Şakir Eczacıbaşı’yı öz lemle anmanın işte tam da sırası... İngiliz tiyatrosu ve edebiyatının büyük ismi Oscar Wilde ölümünün 110. yılında da gündemde Bir parlak İrlandalı... Ölümünden bu yana 110 yıl geçmiş olmasına karşın, yapıtlarıyla üniversitelerin, yayın dünyasının ve sahnelerin gündeminden düşmeyen Wilde’ın en az bir oyununu görmeden, ‘Mutlu Prens’ öyküsünü, ‘Dorian Gray’in Portresi’ romanını, ‘Reading Zindanı Baladı’nı ve estetik üstüne kimi yazdıklarını okumadan ölmemeli insan. Kültür Servisi Marmara Üniversitesi Güzel Sa natlar Fakültesi’nce bu yıl ilki düzenlenen “Ulus lararası Çağrılı Afiş Bienali” bugün başlıyor. Afiş sanatının önde gelen isimlerinin, özellikle sosyal ve kültürel içerikli çalışmalarını bir araya getiren bie nal, 27 ülkeden 72 tasarımcıyı ağırlayacak. Dijital teknolojinin gelişmesiyle değişime uğrayan “duvarların uslanmaz çocuğu” afiş sanatına odaklanan bienal, çeşitli tasarım anlayışlarının, ge nel konseptlerin, baskı teknikleri ve boyutların fark lılıklarına ilişkin birer örnek oluşturuyor. MÜGSF Grafik Bölümü öğretim görevlisi Savaş Çekiç ve Grafik Bölümü öğretim elemanları tara fından düzenlenen bienal sergisi 22 Aralık’a kadar Marmara Üniversitesi Rektörlüğü Cumhuriyet Mü zesi’nde görülebilir. (0 212 518 48 03) ‘Duvarların uslanmaz çocuğu’ ‘Uluslararası Çağrılı Afiş Bienali’ bugün başlıyor CEREN ÇIPLAK MARDİN “Abidin Di no Mardin’de Seçme Yapıtlar 1930 1990” ser gisi dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nde açıldı. Abidin Dino’nun 1930 1990 yılları arasına tarihle nen 255 eserin yer aldığı serginin açılışına Mardin Valisi Hasan Duruer, Sa bancı Vakfı Mütevelli He yeti üyesi Dilek Sabancı, Sabancı Üniversitesi Müte velli Heyeti üyesi Sevil Sa bancı ve SSM Müdürü Nazan Ölçer katıldı. Biryıl boyunca açık kalacak Mar din’deki bu ilk Dino sergi siyle ilgili Dilek Sabancı, “Mardin’in tarihsel do kusu ve kent kimliğinin yansıtıldığı müzede bir dünya sanatçısı olan Abi din Dino’nun eserlerini ağırlamaktan dolayı çok mutluyuz” şeklinde ko nuştu. Serginin hem içeri ği, hem açıldığı yer bakı mından çok önemli bir an lam taşıdığını belirten Öl çer ise “Burada ilk kez sergilenen Abidin Dino çok yönlü bir sanatçı. Di no’nun renkli yaşamın dan farklı çalışmaları içe ren sergi, Mardin’e yeni bir soluk getirecek” dedi. ‘Abidin Dino Mardin’de’ D LEK SABANCI SANAT GALER S Kültür Servisi Zülfü Livaneli’nin 2009 yılındaki bir konserinde “Yiği dim Aslanım” adlı eserini Kürtçe söy leyen Züleyha, bu ayın sonunda “Merhaba” adlı albümle müzikse verlerin karşısına çıkacak. Zülfü Li vaneli önderliğinde hazırlanan al büm, Seyhan Müzik’ten “Etnik Dil lerde Livaneli Şarkıları” başlığı al tında yayımlanacak. Albümde “Dağ lara Küstüm Ali”, “Nefesim Nefe sine”, “Güneş Topla Benim İçin”, “Leylim Ley”, “Memik Oğlan”, “Gözlerin”, “Özgürlük”, “Sevda Değil”, “Karlı Kayın Ormanı” gibi klasikleşmiş Livaneli parçaları Lazca, Ermenice, Kürtçe, Zazaca, Arapça, Farsça, Gürcüce, Hemşince, Ladino ve Rumca olarak yer alıyor. Zülfü Liva neli albüm için “Dünya etnik müzik alanında ses getirecek kadar mü kemmel bir çalışma. Züleyha’nın bu ilk albümünün ülkemizde olduğu kadar dünyada da yankılar yara tacağına eminim” diyor. ZÜLEYHA’DAN ‘MERHABA’ ALBÜMÜ 10dildeLivanelişarkıları OscarWilde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle