16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 EK M 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 Kürtler neden ileride bağımsız bir devlet olma isteğini barındıran özerklik istemektedirler? Oysa ekonomik gerçekler böyle bir ayrılmayı veya bu sonuca götürecek mücadele ve tartışmayı anlamsız kılmaktadır. Bir kere Kürtler, Kürt aydınlarının da kabul ettiği gibi Türkler tarafından sömürülmemektedir. Çünkü Türk ve Kürt kardeşliği ta kapitalizm öncesi ortaçağlara kadar gider. Oysa sömürgecilik kapitalizmin emperyalist aşamasının ürünüdür. Türkiye’de Kürt emek ve sermayesinin dolaşımı serbesttir. Kürt sermayedarı her bölgedeki tedavül ekonomisinden pay almakta, başta inşaat olmak üzere tüm ihalelere rahatlıkla girmekte ve almaktadır. Batıda çok değerli gayrimenkullere sahip olabilmektedir. Güneydoğu’da küçük burjuva olan Kürtler batıya göç ettiklerinde büyük burjuva sınıfına girmektedir. Üstelik Türk ve Kürt burjuva sınıfı kârın paylaşımında sırt sırta vermiştir. Kürt emekçisi de rahatlıkla Türkiye’nin dört bir tarafında iş bulabilmekte veya bulduğu işte çalışabilmektedir. Kürtler özellikle inşaatlarda aranan ve uzmanlaşmış bir emek sınıfı oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla Kürtler ayrılmalarını tahrik edecek bir sömürü ile karşı karşıya değillerdir. Kürt burjuvazisi toprak sahibidir. Ulusal pazarda önemli oyuncudur. Toprak ve tarımda güçlü olan Kürt burjuvazisi devletin desteğinden hep mutlu olmuştur. Bir tek toprak reformuna karşı çıkmıştır. Toprağı işleyen köylüsü hak iddia ettiğinde inanılmaz tepkiler verebilmektedir. Dolayısıyla emek sermaye çelişkisi Kürt burjuvazisi ve Kürt emekçisi arasında da vardır. Bu nedenle Kürt burjuvazisi ulusal pazar yerine ne olacağı belli olmayacak bir Kürt devletinin pazarına girmek istemeyecektir. Dolayısıyla özellikle batıda yaşayan Kürt burjuvazisi ayrı bir devlete karşı çıkmaktadır veya pasif kalarak bu konuya taraf olmak istememektedir yahut istememesi eşyanın tabiatına uygun olacaktır. Güneydoğu’da köylü nüfusun yüzde 60’ı topraksız ve az topraklı köylülerden oluşmaktadır. Topraksız köylülerin yarıya yakını ise kiracı ve / ya da yarıcıdır.Topraklı köylünün yüzde 70’ine yakın bölümünün sahip olduğu toprak alanı 50 dönümden azdır. 100200 dönüm toprağa sahip olanların oranı yüzde 3’ler civarındadır. Bu durumda Kürt köylüleri aşiret sahiplerine tabi, özgür olmayan bir yapı içindedirler. Bu pozisyonları Kürtlerin kültürel hak talepleri yanında gündeme getirilmemektedir. Güçlü Kürt aileleri özerklik isterken kendi köylülerini özgürleştirmemektedirler. Kürt sorununun çözümüyle ilgili hiçbir taleplerinde ağalık ve aşiret düzeninin kaldırılması için toprak reformu devletten istenmemektedir. Türkiye ekonomisinin yıllardan beri iyi yönetilememesi, bölgesel kalkınmanın dengeli yapılamaması nedeniyle büyük şehirlere göç eden Kürtler, ülkenin işsizlik durumundan nasibini alarak işsiz güçsüz kalmış ve bu nedenle de büyük şehirlerde ayak işleri, kötü işler yapan duruma gelmiştir. Büyük şehirlerin çevresine, gecekondularına yerleşen, ülke katma değerinden hakça pay alamayan Kürt kardeşlerimizi, Kürt sorununu sermayeemek çelişkisi olarak görmeyen, ülkenin genel ekonomik durumunun sonucu olduğunu ortaya koymayan özerklik talep edenler kendi mücadelelerinin neferleri yapmaktadırlar. Özerk bir yapı sonra da devlet kurma Kürtler için olmayacak bir ekonomik yapı demektir. Devlet kurumlarında, ekonomik birimlerinde çalışacak altyapı bulunması mümkün değildir. Kürt doktor, Kürt mühendis, Kürt maliyeci, Kürt bankacı zaten ulusal ve uluslararası piyasaya entegre olmuş durumdadır. Onları buralardan koparmak ve Kürt devlet kurumlarına transfer etmek mümkün değildir. Jeopolitik ve coğrafik yapı ayrı bir devleti kurdurmaya olanak vermez. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimizin yapacağı mücadele Batı’nın iştahını kabartan güzel ülkemizde emeksermaye çelişkisinin azaltılmasına katkı, tarım ve toprak reformunun gerçekleştirilmesine destek, sanayileşme ve işsizliğe çare talep etme, genel olarak demokratikleşme ve özgürleşme çabaları olmalıdır. Başka bir yazımızda ele alacağımız Doğu ve Güneydoğu’daki yerel yönetimlerin gelir kaynakları ve bu bölgelere aktarılan kaynaklar da azımsanmayacak tutarlardadır. Ey Kürt kardeşim! Sorun ekonomik ve hepimizin sorunu. Batıda yaşayan ve 1.000 TL ücretle yaşamını idame ettirmeye çalışan ve binlerce lira kredi kartı borcuna batan dar gelirli emekçinin sorunu ve ülkemizin kalkınması ve hakça paylaşım, esas senin sorunun olmalı. Elini kolunu sallayarak gelip iltifat gören sıcak paranın sana verdiği zararı kendine dert edinmelisin. Bu kan ve mücadeleye en çok bizi sömürenler ve seni yanıltanlar kıs kıs gülüyor... Ekonomik Gerçekler Karşısında Kürtlerin Talepleri M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com Yeni düzenlemeye göre, devlet alacağın ana parasını sabit bırakırken kalan kısmı yeniden yapılandırılacak Ali Babacan, vergi ve sigorta prim borçlarıyla ilgili yapacakları düzenlemenin elektrik, su ve em lak borçlarını da kapsayacağını söyledi. Konuyla ilgili çalışma ka sıma kadar tamamlanacak. Ekonomi Servisi Devlet Bakanı ve Baş bakan Yardımcısı Ali Babacan, kamu alacakları konusunda düzenlemenin kap samını geniş tutmak istediklerini belir terek, sigorta prim borçlarının ve vergi lerin yeniden yapılandırılması konu sundaki çalışmanın tamamlanma aşa masına geldiğini vurguladı. NTV ve CNBCe televizyonlarının ortak yayınına katılan Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte ça lışmaları değerlendireceklerini belirterek “Başbakanımız daha önce bununla il gili ekim ya da en geç kasım gibi bir tarih de vermişti. Takvim içerisinde bunun tamamlanacağını düşünüyo ruz. Sadece alacağın ana parası ne ise o ana paranın değerini koruyup, bir de böyle bir taksitlendirme kolaylığı olsun diyoruz. Parametreleri, detay ları yakında belli olur” dedi. İletişim, akaryakıt ve doğalgaz gibi ürün lerde vergi yükünün hafifletilmesi yö nünde bir çalışmanın gündeme gelebi leceğini söyleyen Babacan henüz bu yön de herhangi alınmış bir kararın olmadı ğını da ekledi. Babacan, geçen hafta düzenlenen G20 Ma liye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları toplantısında, kısa vadede sa dece rekabet üstünlüğü elde etmek için gereksiz yere kurunu düşük tutan ülke lerin tartışıldığını belirterek, “Türki ye’nin zaten serbest kur rejimi var. Türkiye ekonomisindeki güven arttı ğı sürece paramızın itibarı da artıyor. ‘TL değerli’ deniyor ama dolar ve Avro gibi büyük para birimlerinin her türlü para birimine göre değer kaybı söz konusu. Bizden çok daha fazla pa rası değerlenen ülkeler var. G20 ön cesinde beklentiler yüksek değildi. Ama sonuçta beklentinin üzerinde bir konsensüs oluştu” dedi. IMF’de yeni yapılanma Konuşmasında G20 toplantısında alınan kararlarla IMF’de yeni yapılanma ko nusuna da değinen Babacan, IMF’nin yö netim yapısına bakıldığında 2. Dünya Sa vaşı galibi ülkelerin ağırlıklı olduğunun görüldüğüne dikkati çekti. Artık dünyada dengelerin hızla değiştiği ni belirten Babacan, “10 ülkelik bir gruptayız masada bizim adımıza Bel çika oturuyor. IMF’de bizim hissemiz ilk başa göre iki kata yakın artıyor. Hisse yapısı değişiyor, kotalar değişi yor. Biz bunu IMF Başkanı ile gör üştük. Birilerinin de o koltuktan kalk ması gerekiyor. IMF’de en çok hisse si olan ABD’liler. Kore’de gelişmiş Av rupa ülkelerinden ikisi İcra Kuru lu’ndaki koltuktan kalkması kabul et ti. Avrupalılar kendi arasında kimin kalkacağına karar verecek” dedi. ‘2/B seçim sonrasına kalmaz’ 2/B’ye ilişkin soru üzerine de 2/B’nin önemli ve hassas bir konu olduğunu söyleyen Babacan, 2/B ile ilgili dü zenlemeyi seçimden sonraya bırak mamayı düşündüklerini, en kısa süre de tamamlayıp Meclis’e sunmayı iste diklerini söyledi. Babacan, çalışmanın belli bir noktaya geldiğini kaydetti. Ekonomi Servisi Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) TürkKore İş Konseyi Başkanı Ali Kibar, Türkiye ile Kore arasındaki serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin devam ettiğini hatırlatarak “Ümit ediyoruz ki çok kısa bir sürede bu nihayetlensin. Eğer nihayetlenmezse AB’ye, Kore’nin ticaret anlaşmasından dolayı negatif trafik sapmasıyla karşı karşıya kalacağız” dedi. TürkiyeGüney Kore ARGE İşbirliği Etkinliği düzenlendi. Etkinlikte TÜBİTAK ile Kore Teknoloji ve Geliştirme Enstitüsü arasında imzalanan mutabakat zaptıyla Güney Kore ile ARGE işbirliğinin hukuki altyapısı geliştirilirken bilim ve teknoloji alanlarında devam eden işbirliğinin de kapsamı genişledi. Kibar, IT ve telekomünikasyonun geliştirilebilecek sektörler olduğuna işaret ederek Kore ve Türkiye arasında özellikle IT ve bağlantılı ürünler, otomotiv, savunma, gemi inşa ve yiyecek endüstrisi sektörlerinde işbirliği yapılabileceğini ve küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında ticaret ve yatırım değişiminin desteklenmesi gerektiğini söyledi. K I S A . . . K I S A . . . TÜRKİYE Şeker Fabrikaları, bu ay alımına başla nan pancara karşılık üreticilere 100 milyon lira tuta rında üçüncü nakdi söküm avans ödemeleri dün başladı. AVRUPA’NIN en büyük seyahat acentesi zincirle ri TUI Travelstar ve RTK Grubu, 2011 pazarlama ça lışmaları toplantılarını Belek’te yapacak. Almanya’nın en iyi satış yapan 150 seyahat satış acentesi de 26 Ara lık arasında Belek’te bir araya gelecek. MALİYE Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü, ge nel idare hizmetleri sınıfında yer alan muhasebe uzman yardımcılığı için 120 muhasebe uzman yardımcısı ala cak. Sınav, 18 Aralık’ta Ankara’da yapılacak. TÜKETİCİYİ Koruma Derneği (TÜKODER) ve TMMOBZiraatMühendisleriOdasıİstanbulŞubesiüye leri et, ekmek ve domates fiyatlarına yapılan zamları Ga latasaray’dan Taksim Meydanı’na kadar yürüyerek pro testo etti. TÜKODER, ayrıca köprü ve otoyolların özel leştirme kapsamına alınması kararının iptal edilmesi için Ankara İdare Mahkemesi’nde de dava açtı. Kibar: Kore ile anlaşma imzalayalım Su borcuna da taksitKaderimiz değişsin Fidan Aydın, operasyonlar, Munzur Vadisi’ne baraj yapımı ile sürekli gündemde olan Tunceli’nin kaderini değiştirmek için çalıştıklarını söyledi. Fidan Aydın, Anadolu Girişimci İş Kadınları Dernekler Federasyonu Başkanı, Tunceli Arıcılar Birliği Başkanı, Tunceli Girişimci İş Kadınları Derneği Başkanı, Tunceli Ticaret Odası Kadın Kurulu Üyesi gibi saymakla bitmeyen unvanlara sahip. Aydın, sanayide adı bile okunmayan Tunceli’ye geçen aylarda TÜSİAD’ın gitmesine de öncülük etti. Altı çocuklu bir ailenin kızı olan Aydın, 20 yıl İstanbul’da tekstille uğraştı. ŞEHRİBAN KIRAÇ Doğu’da kadın olmak zordur. Hele ki ope rasyonların ortasında, dağlarda erkeklerin bile yapmaya cesaret edemediği bir işi yapmak, 4 ay dağlarda kalmak, elektriğin, telefonun bile olmadığı bir ortamda yıllar ca ayakta kalmak cesaret ister. Uzun yıllar boyunca İstanbul’da yaşadıktan sonra 6 yıl önce memleketi Tunceli’ye dönen Fidan Aydın’ın hikâyesi tam da bu cesaret örne ğinin bir göstergesi. Sürekli operasyonların yaşandığı Tunce li dağlarında erkeklerin bile yapmaya cesa ret edemediği arıcılık işine giren Fidan Ay dın bölgedeki 400 arıcıyı da bir araya geti ren Tunceli Arıcılar Birliği’ni oluşturdu. Ay dın şu anda Türkiye’nin tek kadın organik bal üreticisi konumunda. 107 kovanla bal üreten Aydın, Zazaca Servato Munzur ‘Se nin İçin Munzur’ markasını da yarattı. Servato Munzur şu anda birçok noktada satılıyor. 6 yıl önce annesinin rahatsızlığı ne deniyle Tunceli’ye dönen Aydın o günden sonra kendi memleketinde kalmaya karar verdi. Aydın “Artık İstanbul beni yoru yordu. Zor koşullara rağmen Tunceli’nin doğası beni çekti. Arıcılık aslında çok bi linçli seçtiğim bir iş değil. Tunceli’deki bal işini canlandırmak istedim sonra bakmı şım ki üretmeye başlamışım. 400 kişiyi bir araya getirmişim” dedi. şimiz dağlarda Organik balda hem bölgedeki arıcılara hem de kadınlara örnek olmayı amaçladık larını belirten Aydın, “Çünkü yaptığım iş erkek işi. Hâlâ dağlarımız güvenli değil. Çatışmalar var. Bölgede arıcılık yap mak dünyanın en zor işi. Hele organik arı cılık yapmak ve bunu tanıtmak çok da ha zor oluyor. Biraz da bölgeye örnek teş kil etsin istedik” dedi. Aydın çalışma koşullarını söyle özetledi: İşimiz dağlarda. 4 ay elektriksiz, telefonsuz dağlarda kalıyorum. Buradaki çoğu köy boşaltılmış durumda. Bölgemiz savaşın tam orta yerinde kalmış. Çoğu zaman operasyon arasında kalıyoruz. Hastalansanız merkeze gelmeniz çok zaman alıyor. Yaylalar konusunda ciddi sıkıntılar var, gü venlik nedeniyle yasak olan yay lalar çok fazla. Çatışmada ya ralansanız bile sesinizi kim seye duyuramazsınız. Dağlarda akşam olup karanlık çöktüğünde sanki başka bir dün yada oluyorsunuz, bu insanı ürkütüyor. Herhangi bir olayın olması durumunda en erken bir gün son ra haber alınabiliyor. Sonuçta kadınsınız ve neyle karşılaşa cağınızı bilemiyorsu nuz. Banyo ciddi sorun oluyor. Vahşi hayvanlarla baş başasınız. Benim kovan larım Pülümür, Ovacık ve Nazımiye’de. Her yıl farklı bir ovaya gidiyorum. Şu anda 107 tane kovanım var. 400 üreti cinin yaklaşık 50 bin kovanı var. Şu anda 2.5 3 tona yakın balımız mevcut. Sürekli operasyonların yaşandığı Tunceli dağlarında erkeklerin bile yapmaya cesaret edemediği arıcılık işine giren Fidan Aydın, bölgedeki 400 arıcıyı tek çatı altında topladı. Servato Munzur markasını yaratan Aydın bal işinde kadınların da olabileceğini kanıtladı. Tunceli için arı gibi çalışıyor Kadına cesaret vermek istiyoruz Anadolu’daki kadınların bir şeyler yaptığını göstermek için Anadolu Girişimci Kadınlar Fe derasyonu’nu kurduk. 7 aydır baş kanlığını yürütüyorum. Bu Türki ye’nin ilk ve tek kadın federasyonu. 81 ilde kadınları toplayıp siyasette ve sivil toplumda daha etkin olmalarını amaçlıyoruz. Kadınları cesaretlen dirmek istiyoruz. Federasyon olarak gelecek mayısta Tunceli’de bir zirve de yapacağız ve aynı zamanda baraj mücadelemiz var. Munzur’u koru mak da burdaki kadınların görevi olmalıdır. Devlet çevreyi koru makla yükümlü olması gere kirken biz çevreyi devlete kar şı koruyoruz. Bütün çevre ci kadınların her bir bi reyin Munzur’un yok olmasına karşı durması gere kiyor. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Türbanda Kadın Cinayette Çocuk Hrant Dink cinayetinde tetikçi Samast artık çocuk, yürürlükteki hukuk düzeni içinde çocuk mahkemesinde yargılanması öngörüldü. Aynı anayasal, yasal hukuk düzeni içinde, Başbakan içinde olmak üzere siyasal İslamcı ortak cephe, cemaatler korosu, insan hakları, demokrasi, laik hukuk devleti düzeni adına buluğ çağına girmiş kız çocuklarının ana babalarının iradesiyle türban takmalarının, zorunlu ilköğretim dahil, okullarına türbanla gitmelerinin hak olduğunu savunuyorlar. Çocuğun hukuk devlet düzeni içindeki haklarının, aksine annebaba iradesi de olsa, devlet tarafından korunmasına şiddetle karşı çıkabiliyorlar... Cinayet işleyen erkek 18 yaşın altında çocuk, buluğ çağına girmekle erkeği günaha sokabileceği varsayılan, ailesinin dini inançlarına göre örtünmesi hak sayılan kız kadın... Hrant Dink cinayetinde tetikçi kız olsaydı, aynı hukuksal mantık içinde çocuk mahkemesine taşınmayacak mıydı? Sizin, bu iktidarın elinde, bu iki çarpık sonuca vicdanınız elveriyor mu? İsyan etmeyecek misiniz? Hrant Dink cinayetinde, bu tartışmanın dışında olarak yaşanan gelişmelerde, AKP iktidar icraatları, yargının işletilmesinde Türkiye’yi insan hakları, hukuk devleti sınavında sınıfta bırakacak bir dizi olay var... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir bir saydıkları yeterince ayıplı değilmiş gibi yargılamanın yeni sürecinde, doğrudan AKP iktidar tercihine, icraatlarına bağlı yüz kızartan yeni gelişmeler yaşanıyor. Hükümetin yetkili kurumları, tetikçiyle emniyet içindeki azmettirenler ilişkisinin ortaya çıkmasına karşı direniyor. Tetikçisi yakalanmış; emniyet, kamu kurumları içinden cinayetin önceden azmettirildiğini öğrenmiş, önlem alınması görevini yerine getirmemiş suçluların saklanması, AKP iktidarının sadece sorumluluğu değil, suç ortaklığının belgesi niteliğinde... Bu iktidar mı 12 Eylül darbesi, suç işleyen derin devlet kurum ve kişileriyle hesaplaşmanın, demokratik açılımların öncüsü olacak? Yasalar karşısında yetişkin olmuş kadının hak ve özgürlükleri çerçevesinde türban sorununun çözülmesi için AKP iktidarının gerçek özgürleşmeden yana bir dizi temel sorunda dürüst olması gerektiğini anımsattığınızda öfke, tehditle yüz yüze kalıyorsunuz. Başbakan Erdoğan şimdi de türbanın, kadın hak ve özgürlüğünün ötesinde siyasal İslamcı bir yaşam biçiminin, kadın haklarına aykırı olarak dayatılmasıyla kadın üzerinden siyaset yapma aracı olarak kullanıldığını; bununla sonuç olarak evrensel insan hakları, hukuk devleti, laikliğin, geçerli anayasal hukuk düzenimizin ayaklar altına alınmaya çalışıldığını.. savunan başları açık kadınlara çok öfkeli... Zaten yandaş kurum RTÜK üst üste haber ve oturumlara, görülmemiş bir sansürcülükle ceza kesmeye soyunmuş bulunuyor... Siz demokratikleştirilmesi akıllardan geçirilmeyen YÖK’ün yandaşlık, yalakalık sınavında tek atağının türban olduğunu sanabilirsiniz. Oysa YÖK’ün iktidar, cemaatler yandaşlığında buzdağının sadece görünen yüzü... Bilimi temsil eden, üniversitelerin yönetiminde söz sahibi, özerk kamu kurumunun başındaki kişilerin, yürürlükteki hukuk düzeni, yargı kararlarını yok sayarak ayaklar altına alacak yorumlarla uygulamayı tersyüz etmeleri hesap verilmesi gereken yönetim suçu değil mi ki.. YÖK kamuya giriş sınavlarında türban yasağını kaldırma yorumuyla görünen icraatlarına devam ediyor... Bu arada görünmeyen, suyun altında kalmış buzdağına ilişkin değişik üniversitelerden yaşanan hak hukuk gasplarına ilişkin yakınmaların ardı arkası kesilmiyor. Türbanlı eş durumundan ya da yandaşlığından rektör, yönetici atamaları da görünen halkalara katılabilir. Asıl bilimle ilişkilendirilmesi ortadan kalkmış, cemaatler, iktidar yandaşlığı bağlantılı hak, bilim dışı ölçütlerle kadrolaşmalar, kariyer sunumları, toplumumuzun, üniversitelerin, bilimin geleceği adına tehdit odağına oturuyor. Yasal sürelere bile uyulmadan yukarıya tırmandırılan, hakları gasp edilerek kadroları verilmeyenlerle ilgili örnekleri bu köşeye taşımak olanaksız. Özetle, olması gerekenlerin tersyüz edildiğini, üniversitelerde zaten bilimsel gelişmişlik diplerdeyken hızla medreseleşme yolunda yüründüğünü söyleyebiliriz... Söylediklerimizin abartı olabileceğini düşünenlere, tartabilecekleri bilim alanları için hele de kurulmakta olan üniversitelerdeki kadrolaşmalara, bilimsel tezlere, derslerde öğrencilere sunulan bilgi dağarcığına bir göz atmalarını öneririm... İsterseniz bilim adına tartışmalara çıkan; cemaat, iktidar yandaşlığı, bilimsel gerçekliklerin üstüne çıkmış kişilerin konuşma üsluplarına, bilgi dağarcıklarına, tezlerini bilim dışı savunmalarına, bağırıp çağırarak üstün çıkma çabalarına bir dikkat edin... YÖK yerine, çok savunduklarını söyledikleri AB kriterlerine uyumlu özerklik, demokratikleşme yandaşı bir yasa önerisi boşuna mı AKP yöneticilerinin tüylerinin diken diken olmasına yol açıyor... ‘Evet’in tonlarında liberalleşme adına, liberalizme bile ihanet etmiş sözde aydınlarımızın dikkatlerine sunulur... [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle