22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2010 PAZARTESİ 12 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Blackwater’in ‘Paralı Askerleri’... Adı gibi karanlık bir paralı asker şirketi olan Blackwater’in adı son günlerde Irak’ta masum sivillere karşı işledikleri cinayetlerle ilgili davalar nedeniyle yeniden gündemde. Blackwater, Birleşik Devletler’de para karşılığı savaş hizmeti veren çok sayıda şirketten biri ve en ünlüsü. Irak savaşının ikinci yılında sadece araçlarına “fazla” yaklaştıkları için katlettikleri iki Iraklı kadın cinayetiyle ilgili olarak açılan davanın, yargıç tarafından sanıkların ifadelerinin alınmasındaki eksiklikler nedeniyle düşürülerek, tıpkı on dört sivilin öldürülmesi olayında olduğu gibi üstü örtülmüştür. 2007 Eylülü’nde aralarında on yaşında bir çocuğun da bulunduğu 27 sivilin katledilmesi olayının kaderi de farklı olmamıştır. lrak Başbakanı ne denli temyize gidileceğini söylese, davanın aslında Irak’ta açılması gereğinden söz etse de sonuç değişmeyecek, Blackwater ve kiralık katillerinin işledikleri cinayetlerin hesabını vermeleri söz konusu bile olmayacaktır. Irak savaşının mimarı W. Bush ve Neoconları belki de tarihte ilk kez savaşı serbest piyasa kurallarına uygun olarak özelleştirmişler, tepeden tırnağa silahlanmış, iyi yetişmiş paralı askerleri savaşa sürmüşlerdir. Los Angeles Times’ın açıklamalarına göre Irak savaşında yerli ve yabancılardan oluşan 180 bin kişilik bir paralı asker gücü görev almıştır. Blackwater’e savaş boyunca 6 milyar dolar ödenmiştir. Aylık ücretlerse beş ile altı bin dolar arasındadır. İyi haber almasıyla ünlü Fransız “mizah” gazetesi Le Canard Enchaine’nin 6 Ocak 2010 tarihli sayısında yer alan Washington kaynaklı habere göre Afgan savaşında yeni oluşturulan stratejide adı bir süredir “Xe Services”e dönüştürülen Blackwater türü paralı asker şirketlerine eskiye oranla daha fazla ihtiyaç duyulacak. Böylesi bir olasılıkta ise paralı asker şirketlerinin işledikleri cinayetlerin hesabını vermeleri daha da zorlaşacak, giderek imkânsız hale gelebilecektir. Washington’da ABD Silahlı Kuvvetleri yüksek komutanlığı nezdindeki Fransız subayları kaynaklı habere göre geçen 10 Aralık’ta ABD ordusunun yüksek komutanlarından Amiral Mike Mullen, yakın çalışma arkadaşları önünde yaptığı şaşırtıcı bir konuşmada Afganistan’daki durumun son derece kötüye gittiğini ileri sürmüştür. Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin patronu, konuşmasında üç yıldan bu yana durumun sürekli kötüleştiğinin altını çizmiş, 2009’da şiddet olaylarının 2008’e oranla yüzde 60’lık artış gösterdiğini vurgularken, “Savaşı kazanmak üzere olmaktan uzağız. Bu yüzden durumu acil olarak tersine çevirmek zorundayız. Çare terorizme terorizmle yanıt vermekten, gizli operasyonların arttırılmasından geçmektedir. Bunu Irak’ta yaptık. Aynı şey Afganistan için de pekâlâ geçerlidir’ demiştir. Yakında gelmesi beklenen otuz bin askerden oluşacak takviye ve 24 pilotsuz uçakla iş tamamlanacak, gizli operasyonlar arttırılarak durumun tersine çevrilmesi sağlanacaktır. Yakın ve Ortadoğu- Orta Asya kriz bölgesinin sorumlusu general David Petraeus kumandasında Amerikan özel kuvvetleri sınır bölgelerinde, Pakistan ve İran Belucistanı içlerine ClA’nın pilotsuz uçakları ve güdümlü roketleriyle “nokta” vuruşları düzenlenecektir. Yeni stratejinin uygulanmasında Blackwater’in paralı askerlerinin de yoğun bir biçimde yer alacağı ileri sürülmektedir. CHRISTIANE SCHLOTZER Alman politikacõlar Türkiye’de çoğunlukla eşine pek sõk rastlanmayan bir nezaketle karşõlanõr. Ancak yeni Alman dõşişleri bakanõna gösterilen dikkat, bu kez alõşõlmõşõn ötesine geçti. Bunun, anlaşõlõr nedenleri var. Alman liberalleri Türkler için şimdiye kadar hep bilinmeyen varlõk konumundaydõ. Ama Ankara’daki hükümet, Guido Westerwelle ile neye sahip olduğunu çok hõzlõ bir biçimde fark etti. Ortada, yeni rolünün tadõnõ çõkaran ve bu yüzden de Berlin’in dõş politikasõnõ değiştirmeye hiç niyeti olmayan bir başdiplomat bulunuyordu. Bu dõş politika çizgisi ise Joschka Fischer ve Frank- Walter Steinmeier’den beri şuydu: Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyesi olabilir, ama ne zaman olabilir, işte onun ucu açõktõr. Yani AB’ye tam üyelik, çõkmaz ayõn son çarşambasõnda da gerçekleşebilir. Türkiye kuşkusu olan Berlin’deki koalisyon ortaklarõna ve Federal Başbakan’a meydan okumak, Westerwelle’ye pek zarar vermez. Hele hele kendine güvenin özellikle değerlendirildiği Ankara gibi bir yerde böyle keskin çõkõşlar yapmanõn bir zararõ olmaz. Küresel yönelimli dış politika Nitekim Hõristiyan Sosyal Birlik’in (CSU) Başbakan Yardõmcõsõ’na tam da bu nedenle bozulmasõ, Westerwelle’nin sadece işine gelir. Bu, sonuçta onun kendi politik kişiliğinin daha da bir ortaya çõkmasõna hizmet etmektedir. Ama bu sorunda, Ankara ile ilgili olarak Westerwelle haklõdõr. On yõllardõr ilk kez, belki de genel tarihte ilk kez, Türkiye küresel yönelimli bir dõş politika izliyor. Bu, çatõşmalarõn çözülmesini hedefleyen bir dõş politikadõr. Türkiye’yi, tam da şimdi, AB perspektifinden yoksun bõrakmak son derece akõlsõzca bir şey olurdu. Ankara ile iyi ilişkilerden öncelikle Avrupa kazançlõ çõkmaktadõr çünkü. Hõristiyan demokratlarõn bir bölümü tarafõndan talep edildiği gibi, AB ile müzakerelerin kesilmesi, Türkiye’nin Avrupa’da ülkelerinin demokratikleşme garantisi gören bazõ insanlarõnõ fena halde incitmiş olacaktõ. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Süddeutsche Zeitung, Almanya, 8 Ocak 2010) Danimarka’da ekstremizm ve deja vu SARAH LYALL 2005’te bir Danimarka gazetesinin Hz. Muhammed’in 12 karikatürünün basõlmasõ kararõnõn doğurduğu ulusal sorunun bir parçasõ olarak söz konusu karikatüristlerden birine geçen hafta yapõlan saldõrõ, bezdirici bir çaresizlik yansõtõyor. Saldõrõnõn ardõndaki motivasyon yine aynõ; karikatürlerin yayõmlanmasõnõn neden olduğu bunca yõl sonra hâlâ dinmeyen öfke. Ve yine, olaylar -ki bu durumda saldõrõdan sorumlu tutulan kişinin teröristlerle bağlantõlarõ olmasõndan şüphelenilen Müslüman bir göçmen olduğuna ilişkin haberler- Danimarkalõlarõ ülkedeki Müslüman nüfusla gergin ilişkilerini gözden geçirmeye yönlendirdi. Halihazõrda Batõ Avrupa’daki en katõ göç politikalarõndan birine sahip olan bir ülkede bu saldõrõ siyasi yelpazenin her noktasõndaki siyasetçilerin, burada yaşamak için kime izin verileceğine dair daha da sõkõ kurallar talep etmelerine yol açtõ. Parlamento üyesi ve Muhafazakâr Halk Partisi’nin dõşişleri ve göç konusundaki sözcüsü Naser Kader, “Bunu söylediğim için üzgünüm, ama bu tam bir deja vu; ne zaman böyle bir olay olsa, on dakika sonra yeni bir yasa çıkarmalıyız diye ortaya çıkıyorlar” diye konuştu. Kader, hükümetin yasa geçirirken dayandõğõ oylarõn sahibi ve son yõllarda tartõşmayõ alevlendiren popülist, göç karşõtõ söylemin sahibi olanve her geçen gün daha fazla güçlenmekte olan Danimarka Halk Partisi’nden söz ediyor. Saldõrõnõn ardõndan, Danimarka Halk Partisi lideri Pia Kjaersgaard, teröristlerle ilişkisi olan kişilerin sõnõr dõşõ edilmesinin daha kolay olmasõ gerektiğini söyledi. “Bu ülkedeki herkesin iyice anlaması gerekir ki, teröristlerle bağlantısı olan radikal İslamcılara müsamaha gösterilemeyecektir.” Hader de radikal İslamcõlara Danimarka politikasõndaki herhangi biri kadar karşõ ve kõsa bir süre önce burkanõn yasaklanmasõnõ teklif etmişti. Ama ona göre en son yorumlar biraz fazla ileri gitti. “Böyle olaylar olduğunda daha sorumlu davranılmalı ve duyguların hâkimiyetine izin verilmemeli” diyor. Westergaard saldırıların odağında 74 yaşõndaki karikatürist Kurt Westergaard’a yapõlan saldõrõyõ gerçekleştiren şüpheliyle ilgili ortaya çõkan yeni bilgiler, güvenlik birimlerinin şüpheli terörist sempatizanlarõnõn izlenmesinde gevşek davrandõğõ yolundaki şikâyetleri arttõrdõ. Saldõrõ, Westergaard 1 Ocak’ta Danimarka’nõn en büyük ikinci kenti olan Aarhus’taki evinde bir balta ve bir bõçak taşõyan bir adam tarafõndan tehdit edilince gerçekleşti. Westergaard, Hz. Muhammed’i bomba şeklinde bir sarõkla gösteren, 12 karikatür içinde belki de en kõşkõrtõcõ olanõ çizdiğinden beri Müslümanlarõn öfkesinin odak noktasõ. Alarm düğmesine basõp polisi çağõrarak ve kilitli bir odaya saklanarak cuma günkü saldõrõdan yara almadan kurtuldu. Şüpheli 28 yaşõndaki Muhittin Muhammed Geele, Westergaard ve bir polisi öldürmeye teşebbüs etmekle suçlanõyor ve suçsuz olduğunu iddia ediyor. Geele, Danimarka’ya 1995’te, Somali’deki iç savaştan kaçarak sõğõnmacõ olarak geldi ve bir yõl sonra süresiz oturma izni aldõ. Aalborg’da yaşadõ ve genç bir delikanlõyken oradaki bir gençlik kulübünde çalõşan Nurettin Hüseyin’in ifadesine göre sevilen örnek bir üyeydi. Şu anda sosyal görevli olarak çalõşan Hüseyin, “Kulüpte benim en sevdiğim gençlerden biriydi, onun yaşındaki oğlanların çoğu kızlardan ve futboldan konuşurken o gelecekten ve eğitimden söz etmek isterdi” diyor. Geele evlendi, üç çocuğu oldu ve Danimarka Güvenlik ve İstihbarat Servisi’nin bildirildiğine göre Somali terör örgütü El Şebab ve Doğu Afrika’daki El Kaide ile bağlantõ kurdu. Bir ara Doğu Afrika’ya sõk seyahatleri oldu. Geçen yaz Kenyalõ yetkililer tarafõndan Nairobi’de alõkonuldu. Sebep olarak pasaportunu kaybetmiş olmasõ ileri sürüldü. Ama istihbarat yetkilileri Geele’in aynõ zamanda aralarõnda ABD Dõşişleri Bakanõ Hillary Clinton’õn kaldõğõ bir otelin de aralarõnda bulunduğu birçok binayõ havaya uçurma planõna ilişkin şüphelilerle irtibatta olduğundan kuşkulanõldõğõnõ belirttiler. Danimarka istihbaratının teklifi Kenya’nõn terörle mücadele birimi polis şefi Nicholas Kamwende, Kenyalõ yetkililerin Danimarka Büyükelçiliği ile sözel olarak Geele ile ilgili “istihabarat bilgisi” paylaşõmõnda bulunduklarõnõ söyledi. Kamwende bir röportajda, “Onlara tehlikeli bir adam olduğunu söyledik ama olumsuz tepki verdiler” diye konuştu. Geele’nin eski karõsõ ise Jyllands- Posten’daki röportajõnda Danimarka Güvenlik ve İstihbarat Servisi’nin 2006’da ona iş vermeye çalõştõğõnõ söyledi. “Polis onu muhbir olarak kullanmak istedi. Bu onu daha mutsuz ve içine kapanık bir hale Türkiye’yi, tam da şimdi, AB perspektifinden yoksun bõrakmak son derece akõlsõzca olurdu, çünkü Ankara ile iyi ilişkilerden öncelikle Avrupa kazançlõ çõkmaktadõr. Hõristiyan demokratlarõn bir bölümü tarafõndan talep edildiği gibi, AB ile müzakerelerin kesilmesi, Türkiye’de Avrupa’yõ ülkelerinin demokratikleşme garantisi gören bazõ insanlarõ fena halde incitmiş olacaktõ. getirdi. Somali’deki Etiyopya güçlerine karşı savaşmak için gidip geldiğini sanıyorlardı. Ama o 2005’te Somali’ye ailesini ziyaret etmek için gitmişti.” Yetkililer Geele’le gerçekten görüşüp görüşmediklerini açõklamadõlar, ama istihbarat servisinin “birime katkı sağlayabilecek kişilerle” görüşmelerde bulunmasõnõn normal olduğunu belirttiler. Genel Müdür Jakob Scharf terörle bağlantõlarõ olmasõndan kuşkulanõlmasõna rağmen Geele’i tutuklamak, yargõlamak veya sõnõr dõşõ etmek için yeterince delil bulunmadõğõnõ söyledi. Komşularõ Geele’in Mõsõrlõ bir taksi şoförüne ait bir apartmanda bir oda kiraladõğõnõ ve dini görüşleri ile tanõndõğõnõ belirttiler. Bir komşusu birçok defalar müzik ve Kuran kayõtlarõnõn sesinin kõsõlmasõ için uyarõldõğõnõ, uzak ve soğuk bir tavõr içinde olduğunu anlattõ. Komşularõnõn ifadesine göre tutuklamadan sonra polis, evinde 8 saat süren bir arama yapmõş. Westergaard’a yapõlan saldõrõ belki de her şeyden çok karikatürlerin yayõmlanmasõnõn Danimarka’nõn dünyadaki yerini geri dönülemez bir biçimde değiştirdiğini gösteriyor. Hasar 2008’de Westergaard’a karşõ düzenlenen başka bir suikast planõna karşõ Danimarka’daki belli başlõ bütün gazetelerin birleşerek söz konusu karikatürü bir kez daha birlik içinde yaymlamalarõ üzerine daha da büyüdü. Yeni kriz kapıda Usame bin Ladin, karikatürleri İslama karşõ bir “haçlı seferi”nin parçasõ olarak lanetledi ve El Kaide yetkilileri Müslümanlara bir çağrõda bulunarak Danimarka’yõ öfkelerinin hedefine yerleştirdi. Aynõ yõlõn haziran ayõnda bir intihar eylemcisi İslamabad’daki Danimarka Büyükelçiliği’nde 8 kişiyi öldürdü. Danimarka’nõn başõna gelen en son olay salõ günü Sudan hükümetinin Danimarkalõ film yapõmcõsõ Susanne Bier’e ait olan ve Sudan savaşõnõ anlatan “İntikam” adlõ filmi kamuoyunda kõnamasõyla gündeme geldi. Hükümet henüz gösterime girmeyen ve bu yaz izlenebilecek olan filmi Hz. Muhammed’in karikatürlerine benzetti. Kophenag Üniversitesi Uluslararasõ İlişkiler Bölümü’nden Profesör Ole Waever’in ifadesine göre her yeni olay hem katõ göçmen karşõtlarõnõ hem de katõ İslamcõlarõ kendi konumlarõnõ daha da derinleştirip sağlamlaştõrmaya zorluyor. Aynõ zamanda da söylem tizleştikçe Danimarka’nõn kendisine yönelik algõsõ feci şekilde test edilmiş oluyor. Kendisiyle yapõlan bir röportajda, “Tepkide tuhaf bir diyalektik var” diyor Waever. “Artık kendimizi tanıyamadığımız bir noktada, bir kimlik krizi söz konusu. Kendimize ilişkin liberal, rahat bir toplum algısı gerçeğe uymuyor artık.” İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp (International Herald Tribune, 7 Ocak 2010) Anamdan bacımdan üste dostum Yiğit diye beni el içine salan Kavgamın slogansız ustası Ayrıntıları aşmış gerçek insan Güzelliğin hası Sevgilerin omcası NERMİN (Pişkin) BOLULU (Ev Ekonomisi öğretmeni 1929 - 10.1.2010 ) Altmış yıl önce size sunduğum kırmızı gül, yüreğimden hiç sökülmeyecek. OSMAN BOLULU Kızların: Asuman İpçi, Yasemin Erdoğan, Ayşegül H. Öktem Damatların Metin, Aydın, Özgür Torunların: Eren Can, Deniz Hür Çağla, senin gül aydınlığından yürüyecektir. 12.01.2010 Kocatepe Camii’ndeki öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı’nda defnedilecektir. AİLESİ ACI KAYBIMIZ Edremit eşrafından Naciye Hanımefendi ve Şerif Beyefendi’nin evlatları; Faik Evliyazade, Ah- met Orün, Mustafa Tamer, Ferit Güre ve Metin Tamer’in kardeşleri; Erten, Ünal, Orün, ve Güre Ailelerinin sevgili halaları; Mengüç ve Oruz ailelerinin sevgili teyzezadeleri; Maliye Eski Müfettişi, Avukat Rifat Onat’ın eşi; Ebru ve Murat Doğruer ile Yvonne ve Onat Doğruer’in çok sevgili anneanneleri; Ayşe Onat Doğruer’in arkadaşı, ca- nı, güzel anneciği, Emekli İstanbul Hâkimi H. LAMİA ONAT Hanımefendi, aramızdan ayrılmıştır. Kendisini, 11 Ocak 2010 Pazartesi günü, Levent Camii’nde kılınacak öğle namazını takiben Zincirlikuyu Kabristanı’nda sonsuzluğa uğurlayacağız. Yolu nurlarla dolsun ‘Türkiye yalnõz bõrakõlamaz’ (AP) Karikatürist Westergaard’a yapõlan saldõrõ girişimi hem ülkedeki Müslüman nüfusun hem de toplumun liberal yapõsõnõn sorgulanmasõna yol açtõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle