23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 22 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Açılımın Öteki Yüzü... Hasan Pulur ustamın kulakları çınlasın. Bazı kişi- lerin sabit fikir haline dönüştürdüğü takıntılarını de- ğerlendirirken Kırkağaçlı Ahmet’in kenef davasını an- madan geçmez. 1970’lerden bu yana süren takıntılarımızdan biri de toprak reformudur. Baktım ki önemli bir fırsat olduğu söylenen açılım gündemde duruyor. Çok başarılı olacağına inanılan bu açılım kapsamına güney ve güneydoğunun baş- ta gelen sorunlarından olan toprak dağılımını da ala- bilirler umuduna kapıldım. Böylece dağdan tıpış tıpış inmeleri beklenenlere iş- güç sağlamanın yolu da bulunabilir diye düşündüm. Tabii andığım yörelerin sorunu yalnız topraksızlık de- ğil. Bir de “şıhlık” gerçeği var. Ama içinde bulundu- ğumuz ortamda bu sorunun da çözümlenmesini is- temek akla durgunluk getireceğinden, yok saymak zo- runda kaldım. Toprak reformu konusu 1965’ten bu yana ya yok sayılıyor ya da tarım reformu kapsamında arazi top- lulaştırmasına indirgeniyor. Önceki yazıda, içinde bulundukları tarım bölgele- rinin örnek illeri olarak Ağrı ve Bingöl’deki toprak da- ğılımını özetlemiştim. Bugün de Amasya, Malatya, Sıvas, Tokat ve Tun- celi’nin de bulunduğu sekizinci bölgenin örnek ili Adı- yaman’ın verilerini aktarmaya niyetlendim. Hemen belirtmeliyim ki söz konusu veriler bir hay- li eski. Ama geçmişi bilmeden ileriye bakmak da olanak- sız. Türkiye’nin toprak alanı artmadığına ve artan sa- dece nüfus olduğuna göre topraksızlık sorunu, hem de artarak sürüyor demektir. Araştırmanın yapıldığı dönemde Adıyaman’ın köy- lerindeki çiftçi ailelerinin sayısı 42 bin 234. Bunlardan 14 bin 478 ailenin (yüzde 34) toprağı yok. 10 bin 172 aile tarım işçiliği, 4 bin 193 aile ortakçılık, 113 aile de kiracılıkla geçimini sağlamaya çalışıyor. Toprağı olan ailelerin yüzde 54.9’u da 10 dönüme kadar olan ara- zileri ekip biçiyor. İlin 2 köyü ise tümüyle ailelere ait. Yine yıllar önceki verilere bakınca zamanın, büyük topraklı ailelerin çıkarına işlediği görülüyor. Örneğin Çiftçiyi Topraklandırma Yasası Tasarısı’nı inceleyen TBMM Komisyonu’nun 1945’te saptadığına göre 500 dönümden fazla toprağa sahip olanların sa- yısı 6 bin 182. 1963’teki tarım sayımı sonuçlarına göre de sayıla- rı 15 bin 352’ye yükselmiş. “Acaba bugün ne kadar” sorusuna yanıt aranacak tek kaynak Türkiye İstatistik Kurumu. Ama onun 17 Aralık 2008 günü açıkladığı haber bülteninde konuyla ilgili hiçbir veri yer almıyor. Zaten kurallar ve ölçütler o kadar sık değişiyor ki geçmişle bugünü karşılaştırma olanağı da giderek or- tadan kalkıyor. Ancak nüfus artışını göz önüne alarak kestirimler yapabilmek ve dengenin daha da bozulduğunu söy- lemek gerekiyor. Topraksızlığın tetiklediği kente göç de hesaba ki- taba gelmeyen bir nitelik kazanmıştı. 1960’larda Kerim Esmer’in Sular İdaresi Genel Mü- dürlüğü döneminde İstanbul’a yapılması planlanan ba- rajlarla ilgili uluslararası bir projede, şehrin 2020’de- ki nüfusunun 4 milyon olacağı kestiriminin yer aldı- ğını anımsamak, sanırım yeterli olur. Kente göç nedenlerinin yüzde 57.2’sinin fakirlik ve topraksızlık olduğunu Devlet Planlama Teşkilatı (DTP) açıklamıştı... Terör de nedenler arasına katılınca ipin ucu büsbütün kaçırıldı. Köye dönüş özendiriliyor ama dönenlerin nasıl geçineceğini düşünen pek çıkmıyor. Bu yazı da olmayacak duaya amin demek gibi ol- du. Ama açılımın pek kolay olmayacağını bir başka yüzüyle de anımsatmak istedim. oerinc@cumhuriyet.com.tr Kayõp MİT’çi Tarõk Ümit’in amcasõ, Veli Küçük’ün sorgulanmasõ gerektiğini söyledi ‘Kaybolduğu gece Şahin’leydi’ İstanbul Haber Servisi - Ka- yõp MİT’çi Tarık Ümit’in am- casõ Cemalettin Ümit, yeğeni- nin kaybolduğu gece İbrahim Şahin’le görüştüğünü ileri sür- dü. Tarõk Ümit’in arabasõ bu- lunduktan sonra Tarõk Ümit’in kõzõ ve damadõyla birlikte göz- altõna alõndõğõnõ, Veli Küçük’ün talimatõyla serbest bõrakõldõk- larõnõ iddia etti. Cemalettin Ümit’in 4 Kasõm 2008’de Organize Suçlarla Mü- cadele Şubesi’nde bilgi sahibi olarak alõnan ifadesi de iddia- namenin 142. klasöründe yer al- dõ. Tarõk Ümit’in 1995’te ra- mazan ayõnõn arifesi olan 2 Mart gecesinde, Hakkı Yaman ile görüştükten sonra annesinin ya- nõna giderken yol üzerinde Eren- köy’deki Divan Pastanesi’ne hediye almak için uğradõğõnõ belirtti. Ümit’in burada ortak ta- nõdõklarõ Baha Şen’le karşõlaş- tõğõnõ, bir süre sonra yanlarõna Ayhan Akça ve Ziya Bandır- malıoğlu’nun geldiğini kayde- den Ümit, “Bir süre pastanede oturup, görüşmüşler. Baha Şen’in ifadesine göre Tarık Ümit, yanında oturanlardan birine ‘diğeri nerede’ diye sor- muş. Ben Tarık’ın İbrahim Şahin’i kastettiğini düşünü- yorum. Baha pastaneden ay- rıldıktan sonra Tarık, Ayhan ve Ziya, Tarık’ın Kızıltop- rak’taki evine gitmişler. İb- rahim Şahin de onları Ta- rık’ın evinde bekliyordu. Çün- kü bu şahıslar daha önce Ta- rık’ın evine gidip gelirlermiş” diye konuştu. Tarõk Ümit ve beraberindeki- lerin, o gece, beyaz bir Opel araçla evden ayrõldõklarõnõ, yol üzerinde bir süre sonra bir mi- nibüse bindiklerini anlatan Ümit, ramazan ayõnõn birinci gününün gecesinde Tarõk Ümit’in araba- sõnõn Çerkezköy civarõnda bir köy yolunda terk edilmiş olarak bulunduğu haberinin geldiğini anlattõ. Hemen arabanõn bulun- duğu yere gittiğini, jandarmaya haber verdiğini söyleyen Ümit, “Yapılan tetkik sonucunda Tarık’ın arabasına ait plaka- nın bir bayan üzerine kayıtlı olduğunu öğrendik. Orada iş- lemleri yapan jandarma bir süre sonra şahsımıza karşı ta- vır değiştirdi. Daha sonraki araştırmalarımda bahse konu plakanın Emniyet Genel Mü- dürlüğü’nce Mehmet Ağar imzası ile verildiğini tespit et- tim” dedi. Tarõk Ümit’in kõzõ, damadõ ve kendisinin olayla il- gili gözaltõna alõndõklarõnõ ancak İzmit’te İl Jandarma Komutanõ olan Veli Küçük’ün talimatõyla bõrakõldõklarõnõ söyledi. ‘İşin peşini bırak’ Bu bilgileri hiçbir zaman açõk- lamayacağõnõ gayri resmi bir ka- naldan öğrendiğini söyleyen Ümit, şöyle devam etti: “Tarık’ın kaybolmasıyla il- gili jandarma tarafından gö- revlendirilen Ahmet Altıntaş, Ziya Bandırmalıoğlu ve Ay- han Akça’yı Ataköy’de bir polis karakolunda sorgula- mış. Bu sırada Ankara’dan kim olduğu belli olmayan bir şahıs tarafından Ziya ve Ay- han’ın bırakılması ve kendi- leriyle uğraşılmaması talima- tının gelmesi üzerine şahısla- rı bırakmış. Ahmet bana cid- di bulgulara ulaştığını söyle- diği sırada tayini Diyarba- kır’a çıktı. Tayin dönemi de- ğildi. Veli Küçük orada görev yapıyordu.” Ahmet Altõntaş’õn ifade ver- mek istediğini, ancak can gü- venliği nedeniyle İstanbul’a ifa- deye gönderilmediğini söyle- yen Ümit, Veli Küçük’ün tayi- ni Giresun’a çõktõktan sonra Ahmet Altõntaş’õn aynõ ile tayi- ninin çõktõğõnõ belirtti. Daha sonra İstanbul’a gelip ifade ve- ren Altõntaş’õn kendisine söyle- diğinin dõşõnda açõklamalarda bulunduğunu söyleyen Ümit, “İstanbul İl Jandarma’dan konu ile ilgili verileri istedim. Bana yardımcı olunmadı. Ay- nı günün akşamı Giresun’da olan Ahmet Altıntaş bu işin peşini bırakmamı istedi” dedi. ‘Sorgulanmalı’ Tarõk Ümit’in ‘betona gö- mülerek denize atılması’ gibi bilgileri gayri resmi kaynaktan edindiğini ifade eden Ümit, dos- yayõ Veli Küçük kapattõrdõ yö- nündeki beyanlarõn kendisine ait olmadõğõnõ, ancak Altõntaş’õn tayininin Küçük ile paralel sey- retmesinin dikkate değer oldu- ğunu ifade etti. Küçük’ün Tarõk Ümit’in kaybolmasõnõn araştõ- rõlmasõ sürecindeki pozisyonu- nun sorgulamaya değer oldu- ğunu söyledi. Ümit, Tarõk Ümit’e ait bir ses bandõnõ, ilgi- li DGM’ye sunduğunu, mahke- menin kaset çözümünü yaptõğõ- nõ ancak işleme almadõğõnõ be- lirtti. Ümit, kasetin ve çözümü- nün ilgili mahkemede olabile- ceğini de sözlerine ekledi. KOD ADININ MEHMET OLARAK, ERSEVER TARAFINDAN VERİLDİĞİNİ İDDiA EDEN PKK İTİRAFÇISI ADİL TİMURTAŞ: GAZETEMİZ YAZARI Manisalõ yazõlarõyla suçlanõyor İstanbul Haber Servisi - 3. Ergenekon id- dianamesinin delil klasörlerinde gazetemiz ya- zarõ Prof. Dr. Erol Manisalı’nõn, evinde bulu- nan, gazetemizin 1999 yõlõnda yaşadõğõ eko- nomik krize karşõ alõnmasõ gereken ekonomik önlemleri içeren “Cumhuriyet gazetesi için ye- niden yapılanma” raporu ve “İşbirlikçilere halkın tokadı” başlõklõ yazõsõnda yer alan “şimdi sıra sizde” ifadesi suç delili sayõldõ. Suç delilleri arasõnda gösterilen “Cumhuri- yet gazetesi için yeniden yapılanma” başlõk- lõ belgede, gazetenin 7 Mayõs 1924’te nasõl ku- rulduğu, tarihi gelişimi, Cumhuriyet Vakfõ’nõn ilkeleri, gazetenin yönetim organlarõ anlatõldõ. Cumhuriyet gazetesinin yayõn ilkelerinin sõra- landõğõ belgede “Yeniden Yapılanma” başlõ- ğõ altõnda günümüzdeki medya sektörünün durumu analiz edildi. Sektöre hâkim olan İs- lamcõ ve tarikatçõ basõn, Doğan ve Bilgi grubuna ait TV, radyo, dergi ve gazeteler sõralandõ. Med- ya sektörü içindeki Cumhuriyet gazetesinin ye- rinin irdelendiği bölümde, “2000’li yıllarda medya sektörü son derece hareketli bir gö- rünüm sergiliyor... Promosyon bölümleri ha- ber bölümü kadar önem kazandı. Basının bu durumu kamuoyunda güvenilirliğinin sar- sılmasına yok açmıştır. Bütün bu karmaşa içinde Cumhuriyet gaze- tesi ağırbaşlı tutumu ve Atatürk ilkelerine olan yılmaz bağlılığıyla güve- nilirliğini korumasını bil- miştir. Ancak Cumhuri- yet gazetesinin 2000’li yıllara sağlam bir yapı kazanarak girmesi ge- rekmektedir” denildi. Manisalõ’nõn köşesinde 16 Nisan 2007’de yayõm- lanan “İşbirlikçilere hal- kın tokadı” başlõklõ yazõ- sõ da delil olarak nitelendi. 14 Nisan’daki Cumhuriyet mitingi ile ilgili ya- zõnõn “Atatürkçü, laik ve Cumhuriyetçi ol- duğunu söyleyen siyasi partiler ‘ulusalcõ ve antiemperyalist zeminde’ bütünleşmeli”, “Ay- nı şey sivil toplum örgütleri için de geçerli”, “Türkiye’nin mi yoksa emperyalizmin mi ya- nındalar” ve “Halk ulusalcı, laik ve antiem- peryalist cephede ağırlığını koydu” cümle- lerinin altõ çizilerek “şimdi sıra sizde” cüm- lesinin üzerine doğru bu satõrlardan ok işaret- leri çõkarõldõ. Manisalõ ile ilgili deliller bölümünde 6 Ocak 2004 tarihli ve Başbakan Recep Tayyip Er- doğan imzalõ Personel ve Prensipler Genel Mü- dürlüğü’nün “Kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları” konulu genelgesi de bulunuyor. Sadece Veli Küçük, Doğu Perinçek ve Tuncay Güney’de ele geçirilen 29 Ekim 1999 tarihli “Ergenekon Analiz, Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi” dokümanõn da Manisalõ ile ilgili delil klasörlerinde bulun- masõ dikkat çekti. Manisalõ’nõn hastanede aldõğõ raporlar, la- boratuvar sonuçlarõ, gazetemizde İlhan Sel- çuk ve Mustafa Balbay ile çekilmiş fotoğ- rafõ, 14 Nisan tarihindeki Cumhuriyet mi- tinginin videosu, katõldõğõ konferans ve pa- nellere çekilmiş kendisine ait fotoğraflar delil dosyasõnda yer aldõ. JİTEM adõnõ Cem Ersever koydu İstanbul Haber Servisi - PKK itirafçõsõ Adil Timurtaş, Ergenekon sanõğõ Adil Serdar Sa- çan’õn 2000 yõlõnda kendisinden Yeşil’i bulma- sõnõ istediğini, Yeşil’i ararken Silopi’de gördüğünü ifade etti. Timurtaş, Diyarbakõr DGM’den yazõ alõnarak Diyarbakõr Cezaevi’nden izinli gösterildiğini, sü- rekli Siirt Tugay Komutanlõğõ’nda kaldõğõnõ söy- leyerek İbrahim Şahin’le birlikte Siirt, Şõrnak, Cizre Silopi’de operasyonlar yaptõklarõnõ, çok sa- yõda PKK komite üyesini yakaladõklarõnõ ifade et- ti. Tugay Komutanõ Hasan Kundakçı’nõn 1986’da yüzbaşõ Cem Ersever’e ‘bu şahsa sa- hip çık’ diyerek kendisini teslim ettiğini söyle- yen Timurtaş, Şahin’in başõnda bulunduğu 10-15 kişilik özel harekât grubuyla birlikte, toplam 30- 40 kişilik gruba kendi aralarõnda isim aradõkla- rõnõ ifade etti. Timurtaş, “Cem Ersever bu gru- bun adı JİTEM olsun, hepimize ve milletimi- ze hayırlı olsun diyerek JİTEM ismini koydu. Benim adım Mehmet kod olarak, Ersever ta- rafından verildi” dedi. BOTAŞ kuyuları Cezaevinde bulunduğu 1989 yõlõ Mayõs ayõn- da Ersever’in kendisini dõşarõ çõkararak Silopi BO- TAŞ’a getirdiğini anlatan Timurtaş, şöyle devam etti: “BOTAŞ tesislerinde askerlerle birlikte bi- zim eski JİTEM grubundan Astsubay Şaban, Astsubay Reşo, Teğmen Sarı Sinan, iki tane uz- man çavuşla birlikte Cem Ersever’in tim ko- mutanlığında kaldık. Zaman zaman Cudi Gabar Dağları ve Suriye hudut boyunda ope- rasyonlar yaptık. Bu arada milis olanlardan yakalayıp BOTAŞ’a getirip burada sorgu ya- parak bırakıp gittiğimiz oluyordu. Serbest bı- rakmadıklarımızı Binbaşı Cemal Temizöz’e tes- lim ediyorduk. Toplam 15-20 kişiyi bu şekil- de Temizöz’e teslim ettik. BOTAŞ’ta görev ya- parken benimle çalışan subay ve astsubayla- rın maaşını Binbaşı Arif Doğan’ın getirdiğini gördüm. Ersever, bu şahsın grup komutanı- mız olduğunu söyledi.” Ersever’le 1993 yõlõ sonlarõna doğru JİTEM’de Diyarbakõr grubunda çalõşmaya devam ettikleri- ni ifade eden Timurtaş, Vedat Aydın öldürül- düğünde, 20’ye yakõn JİTEM grubu olarak bil- gi almak için yürüyüşe katõldõklarõnõ ifade etti. Ay- dõn ve Musa Anter cinayetlerini yapmadõğõnõ söy- leyen Timurtaş, Ersever’in talimatlarõnõn dõşõna çõkmadõğõnõ ifade etti. İstanbul’a geldiğinde tanõştõğõ Hayrettin Er- tekin’in kuyumcu dükkânõna gittiğini, Erte- kin’in kendisine Yaşar Büyükanıt, Hasan Kun- dakçı, Abdülkadir Aksu, Murat Aksu ile gö- rüştüğünü söylediğini anlattõ. ‘Yazanlar ve sızdıranlar 2.5 aydır neden bulunmadı?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiyle verdiği soru önergesinde Albay Dursun Çiçek tarafõndan yazõldõğõ ileri sürülen İrticayla Mücadele Eylem Planõ belgesinin fotokopisi ile ilgili tartõşmalara dikkat çekerken “TSK’yi yõpratmak amacõyla bir örgüt tarafõndan yazõldõğõ ve aynõ amaçla bir gazeteye servis edildiği açõk olan fotokopi yazõ ile ilgili dosya neden Ankara Başsavcõlõğõ’na gönderildi? Sadece sorgu hâkimi, Ergenekon savcõlarõ ve Emniyet’in elinde bulunan bu fotokopi yazõyõ bir gazeteye servis yapanlarõ bulmak için Ergenekon savcõlarõ 2.5 aydan beri neden hiçbir şey yapmadõ?” sorularõna yanõt istedi. Küçük’e soruşturma İstanbul Haber Servisi - Silifke Atakent Belediye Başkanõ Fevzi Doğan’õn 26 Mayõs 2005’te bombalõ saldõrõyla öldürülmesine ilişkin Veli Küçük ve Yusuf Kõlbaş hakkõndaki soruşturma yetkisizlik kararõyla Silifke Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na gönderildi. Savcõ Zekeriya Öz’ün verdiği yetkisizlik kararõnda, şüpheli Yusuf Kõlbaş’õn savcõlõğa gönderdiği mektupta, Fevzi Doğan’õ Küçük’ün talimatõ ve azmettirmesiyle öldürdüğünü söylediği belirtildi. Okkır’ın ölümü soruşturuluyor İstanbul Haber Servisi - İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda tutuklu bulunduğu cezaevinde kansere yakalanan ve tahliye edildikten 5 gün sonra yaşamõnõ yitiren işadamõ Kuddusi Okkõr’õ “usulüne uygun muayene etmedikleri ve muayene sonuçlarõnõ uygun kaydetmedikleri” öne sürülen yedi doktor hakkõnda soruşturma açõlmasõna izin verdi. Mahkeme, Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde görev yapan doktorlar M.Y, E.E, R.K, Ö.A, F.M.V, S.Ö.Y ve O.G. hakkõnda hazõrlõk soruşturmasõ yapõlmasõna yeterli bilgi ve belgenin dosyada mevcut olduğu görüşüne vardõ. Dosya Eyüp Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na gönderdi. DSP milletvekili Recai Birgün’ün iddiasõ: İstanbul Haber Servisi - DSP İzmir millet- vekili Recai Birgün, Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi ile bütün ilişkilerini kestikten son- ra normal hayatõna geçip, görevine başladõğõnõ söy- ledi. Birgün, 29 Nisan 2009’da Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda tanõk olarak verdiği ye- di sayfalõk ifadede Bülent Ecevit’in başbakan ol- duğu dönemde, 4 Nisan 2002’de rahatsõzlandõğõnõ, tedavisi için Baş- kent Hastanesi’ne gittiklerini belirt- ti. Tahlil sonucu eve geldiklerini 3 gün sonra sõrtõnda bir acõyla tekrar hastaneye gittiklerinde, kaburga kõ- rõğõ için bir şey yapõlamayacağõnõn söylendiğini anlattõ. Birgün, “Has- tanede ciddi biçimde yorulmuştu. Çok tetkik ve tahlil yapıldı. Has- tane çıkışında Mehmet Haberal, mutlaka gazetecilere birkaç şey söylemesi gerektiğini söyledi. Baş- bakanımız hazırlanan kürsüde konuşamadı, boğazı düğümlendi. Haberal’a sorduğumuzda endos- kopi yaptık, boğazını uyuşturduk, olur böyle şeyler dedi” dedi. Ecevit’in eve gelince sõrtõnda bir yanma hissettiğini, hastaneye git- tiklerinde omurgasõnõn çöktüğünün söylendiğini belirten Recai Birgün, şöyle devam etti: “Hastalığı Türkiye’nin ekono- misinin speküle edilmesine sebep gösterilince, bu durumdan rahat- sız oldu. Doktorların felç olursun demesine karşın ‘benim bu ülkeye bir can borcum var canõmõ da veririm’ diyerek basının karşısına çıktı. Kalın korse giydirilmişti. Çok ıs- rar etmesine rağmen doktorlar Bakanlar Kurulu’na katılmasını engellediler. Devlet yönetiminde otorite zaafiyeti gibi haberlere çok üzülüyordu. Doktorlar her gün eve gelip aynı kontrolleri yapıp, du- rumu tehlikeli gösteriyorlardı.” Kemal Derviş kayboldu Tetkik için hastaneye çağrõldõklarõnõ, parti yet- kililerinin ‘iş göremez raporu verilecek’ uyarõ- sõ üzerine gitmediklerini söyleyen Birgün, Ecevit istirahatteyken ekonomiden sorumlu Devlet Ba- kanõ Kemal Derviş’in 13 gün ortadan kayboldu- ğunu, Başbakan’õn dahi kendisinden haber ala- madõğõnõ belirtti. Birgün, “Nerede olduğu, ne yap- tığı bugün dahi hâlâ sırdır” dedi. Ecevit’in o tarihte kendisine askerlerin de ‘çe- kil’ baskõsõ yaptõğõ yönündeki haberi doğruladõğõnõ ancak isim vermediğini belirten Birgün, hükümet ortağõ Devlet Bahçeli’ye de “Hükümetten çe- kilmezsen DSP’ye yapılan operasyon senin partine de yapılıp, partin ikiye bölünecek” di- ye baskõ geldiğini söyledi. Bahçeli’nin Ecevit’in ‘Erken seçim intihar olur’ deme- sine karşõn Ecevit’ten habersiz erken seçim kararõ aldõğõnõ ilan ettiğini an- lattõ. Seçim kararõ alan kişilerin dü- şündükleri sonucu elde edemeye- ceklerini anlayõnca kararõ iptal etmek istediklerini, ancak Ecevit’in bu gi- rişime engel olduğunu belirtti. Pamukbank’a el konulması istendi Emekli MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılıç’õn Oran’daki konu- ta gelip, askerler olarak DSP’nin yönetiminin kendilerinin oluştur- duğu bir gruba devredilmesini is- tediklerini iddia etti. Evde konuş- malarõ duyabilecek mesafede dur- duğunu kaydeden Birgün, Ecevit’in siyaset yapmak isteyenlerin parti- ye üye olabileceğini, delegeler se- çerse yönetime katõlabileceklelrini kibarca anlattõğõnõ kaydetti. Birgün, “Kendi yaşadığımız ve gördü- ğümüz kadarıyla beyefendinin doktorların anlattığı kadar ağır bir hastalığı yoktu” dedi. Bülent Ecevit’in Haberal’õ 2000 yõlõndaki Cumhurbaşkanlõğõ se- çimlerinde aday gösterdiği konu- sunu duymadõğõnõ, Rahşan Ec- evit’in böyle bir şey olmadõğõnõ söylediğini belirtti. Birgün, Türk si- yasi tarihinde daha önce görülme- dik bir şekilde Başbakan’õn gör- evini yapmamasõ için her türlü psikolojik baskõ ve entrikanõn uy- gulandõğõnõ dile getirerek, Bülent Ecevit’in BDDK’nin 2002 yõlõnda Pamukbank’a el koymasõ yönünde yazõlõ talimat vermesinin is- tendiğini, Ecevit’in yetkisinin olmadõğõnõ söy- leyip yazõyõ imzalamadõğõnõ, talebe çok kõzdõğõnõ anlattõ. Recai Birgün’e BDDK Başkan Yar- dõmcõsõ Ali Vural ve Başbakan Yardõmcõsõ Mesut Yılmaz arasõnda geçtiği ileri sürülen gö- rüşmeye ilişkin notlar soruldu. Bu notlarõn Er- genekon davasõ sanõğõ Hikmet Çiçek’e ait flash diskte bulunduğu kaydedildi. Ecevit’e ‘çekil’ baskısı yapıldı Bülent Ecevit. Recai Birgün. Cem Ersever.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle