18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Üç aydır aynı kıyafeti giyiyor, hiç de sıkılmıyor Sheena Matheiken Uniform Project'le Hindistan'daki eğitime de katkıda bulunuyor Giyinmek herkesin her sabah yaptığı bir eylem. Kimileri saatlerce uğraşıyor kimilerininse beş dakikasını ahyor. Moda O I N L M endüstrisi giderek DÖNM EZ ge l '5i r k c n h e r §e yin modası geçiyor ve sürekli olarak yenileme ihtiyacı duyuyoruz gardroplanmızı. Sheena Matheiken, başlattığı Uniform Project'le çarpıcı ve farklı bir fıkre imza attı. Üç ay önce başlayan proje kapsamında Matheiken her gün aynı elbiseyi giyiyor. Hindistan'da eğitime katkıda bulunmak için kurulan Akanslıka Derneği yaranna yaptığı projeyle şu ana kadar tam 10 bin dolar toplandı. Kendisine bağışlanan eşyayla da görünümünü değiştiren Matheiken bu şekilde hem geri dönüşümü henı de yaratıcılığı teşvik ettiğinc inanıyor. Alışveriş böceği Aym elbiseyi sürekli giyme eylemi daha önce birkaç sanatçı tarafindan yapılmış. Matheiken New York'taîd interaktif bir ajansta yaratıcı direktör. lşten altı aylık bir izin aldığı dönemde ortaya çıkmış üniforma projesi. Kendisi için eğlenceli ve yaratıcılığını kullanabileccği bir aktivite olmasının yanmda insanlann da katılabileceği bir platformda çahşmak istemiş. Bu şekilde ortaya çıkan projenin web sitesinde bulunan fona her gün bir dolar aktanlıyor. Web sitesini ziyaret eden insanlar da bu fona bağış yapabiliyor. Matheiken "Yaptığım proje yaratıcıhk için bir araç olmanın yanında böyle bir dava için de sosyal bir platform görevi görsün istedim" diyor. Uniform Project'le amaçlarının modadaki sürdürebilirlik düşüncesini tekrar gündeme getirmek olduğunu söyleycn Matheiken anlatıyor: "Kullandığım malzemelerin ille de çok lüks olmalarına gerek yok. Taktığım aksesuarlardan çoğu ikinci el, el yapımı, vintage ya da projenin web sitesi aracılığıyla bağışlanan ürünler. Bu durum da geri dönüşümü ve maddiyatçüığa karşı çıkmayı ve halihazırda sahip olduğunuz bir obje aracılığıyla da yaratıcı olunabileceğini kanıthyor. Her gün kalkıp giyinme eyleminin kendini ifade etmenin bir biçimi olduğunu düşündük ve insanlann içindeki gizli alışveriş böceğini daha çevreci bir yolla doyurmak istedik." Her gün aynı şeyi giynıenin sıkıcı olup olmadığını sorduğumuzda kendisinin lisedeyken de üniforma giymekten pek Şİkâyetçi olmadığını söylüyor Matheiken. Üniformalann özellikle o çağdaki gençlerin ayrımcılık yapmaması için bir nimet olduğunun farkında olduğunu vurgularken onlann değişiklik yapmaya çok uygun giysiler olduğunu düşündüğünü dc ckliyor. Bu projede bir giysiye karakteristik bir yan katmanın ne kadar kolay olabilcccğinden çok etkilendiğini söylüyor. "Projenin başlangıcının üzerindcn 3 aydan fazla bir zaman geçti ama elbisemi hâlâ çok seviyorum. Bazı kısıtlamaların ve yoksunlukların aslında iıısaın ne kadar özgürleştirdiğini de farkettim. Tek bir temel parçaya sahip olmak bir sıçrama tahtası gibi. Her yana gidebilirsiniz, nereden başlayacağınızı iki kere düşünmek zorunda değilsiniz. Tek yapmanız gcreken elinizdekinin başka bir şeye dönüşmesine izin vermek." Her gün giysiyi değiştirmek için pek çok eşya ve aksesuar kullanıyor Matheiklen. Öncesinde gardrobunun büyük bir bölümünü boşaltmış, sahip olduğu giysilerin tamamını da yoksullara yardım toplayan bir derneğe venniş. Şu anda dolabında sadece ünifomıa elbiseye cklemek için bazı ürünler olduğunu söyleyen Matheiken şapka, ayakkabı, kemer, fular, kolye gibi pek çok aksesuarı sürekli değişen bir siluct yaratmak için kullandığım belirtiyor. Bunlarla birlikte site takipçilerinin de bağışladığı eşya var. "Vintage ve ikinci el ürünleri hiçbir şekilde atmıyorum. Bazcn bazı eşyaları bir aksesuar olarak nasıl kuUanacağımı bilemesem de alıyorum. Onlann elimin altında bulunması bana ilham veriyor ve tesadüfen bir araya getirebiliyorum hepsini. Çok fazla plan yapmıyorum, bazı şeyleri şansa bırakmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum" diyor. Geri dönüşümü teşvik Siteye bağışlanan aksesuarlar şu an yeni bir projeye aktanlıyor. Matheiklen bağışlanan eşyayı açık arttırmayla satmayı ve gelirini de yine Akanshka fonuna aktarmayı planlıyor. Matheiken bu şekilde geri dönüşümü teşvik ederken bir yandan da bu eşyaların yeni sahipleri olduğunu ve Akanshka Derneği'nin de gelirinin daha da artacağını söylüyor. . . . . • # • Nazaryan Usta'ya çağın nazarıdeğdi Muhtar Nazaryan 74 yaşında. Üzgün, yaşlı, yorgun. Modern çağ tarafindan bir köşeye bırakılmanın haklı acısını yaşıyor. Sanatı sönmek üzere. O ise tüm yaşamını verdiği el yapımı ayakkabıcılığın yok olmaması için hâlâ direnmeye çalışıyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN Nişantaşı'ndaki Zafer Sokak'ta 38 kapı numaralı binadan içeri girdiğimizde lstanbul'da sayıları gittikçe azalan dükkanlardan birinden içeri girdiğimizin farkındaydık ama o gün bir tarihe tanıklık ediyor olabileceğimizi bilmiyorduk. Muhtar Nazaryan Türkiye'deki en cski firmalardan birinin sahibi, bir el yapımı kadın ayakkabısı ustası. Ancak Nazaryan Kunduracılık zor durumda. Çünkü el yapımı aykkabılara insanlann ilgisi cskisi kadar fazla değil. Yine de Muhtar Nazaryan ve çalışanlan tüm umutlar tükenene kadar bu sanatın yaşahldığı soıı yerlerden biri olan dükkânlannın kapanmaması için mücadeleyi bırakmamaya kararlı. -Ayakkabıcılık sizde aileden mi geliyor? s Aileden gelmiyor ama anne tarafım sanatkâr ruhluydu, ben de onlara çekmişim. -Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz? 1934'ün Mayıs ayında bir gün babam sabaha karşı uyandırdı, beni Taksim'de Mahmut Usta'nın yanına götürdü. Yirmi beş kuruş haftalıkla ayakkabıcıda çalışmaya başladım. -Okulu bıraktınız sanırım. Bıraktım. Mektebi çok seviyordum. Fakat maddi olarak zor durumdaydık, çalışmaya mccburdum. Marka hastalığı -Hiç "ben bu işi yapamayacağım" dediğiniz oldu mu? Yok; babam, ustama "eti senin kemiği benim" demişti. lstesem de şikâyet edemezdim. Kunduracılık dediğiniz zaman, kadın ayakkabısı da, fütbol ayakkabısı da aynı şey gibi geliyor. Fakat hepsini farklı insanlar yapardı. Bir dükkânda belki yirmi farklı kişi çalışırdı. Hepsi farklı alanlarla uzmanlaşmıştı. -Siz niye kadın ayakkabısı yapmayı seçtiniz? Kadın ayakkabısı hoşuma gitti. Çünkü işin içinde çizim de vardı. Çizmekten zevk alıyordum. Çizmek ve makinecilik hep ayrı ayn branşlar. Ancak seçiminizi yedi yıllık eğitimin sonunda yapabiliyorsunuz. Her ayakkabı için çizim yapılır ama kadm ayakkabısında daha çok kendinizden bir şeyler ekleyebiliyorsunuz. -O zamanlar sanatımza gösterilen ilgi nasıldı? Şimdikinden çok farklıydı. Toplumda bir sanat hastalığı vardı. Bugün maalesef bunun yerini marka hastalığı aldı. Gösteris önemli -Ustalığa geçtikten sonra ilk dükkânınızı açtınız. 1953'te Sıraselviler'de açtım. 50 yıl orada kaldnn. Sonra bina satıldı, yeni sahipleri fahiş bir kira istedi. Biz de buraya geldik. Elimizdekini avcumuzdakini bu dükkâna harcadık. Ancak Nişantaşı apayn bir semt. Bıırada gösteris daha önemli. -Mutlaka çok eski müşterilcriniz vardır? Tabii ki. Elli yıllık da, on yıllık da, bir haftalık da var. Şimdi dördüncü kuşağa hizmet ediyoruz. -Sıraselviler'den taşınınca kaybettiğiniz müşterileriniz var mı? Sağa sola haber verdik ama hâlâ buraya taşındığımızı bilmeyen insanlar vardır. -Yıllar içinde tanınmış simalar da dükkânınıza gelnıiş olmalı. Gayet tabi. Mesela Adnan Menderes'in hanımı gelirdi. Eskiden insanlarda biraz da sabır vardı. Haftalar öncesinden bayram siparişleri verilirdi. Bu gelenek zamanla yok oldu. Şimdi kim ne bulursa onu giyiyor. "O sağlıklı, bu değil diye" düşünen kimse yok. Uzmanlar kullanılan deri ya da tekstil boyalan hakkında uzun izahatler verdiler. Çünkü bu maddeler kanserojen. Ya devam edeceğiz, ya yok olacağız -İnsanlar dükkânınıza nasıl taleplerle geliyor? Mesela abiye ya da gece ayakkabısı isteyenler oluyor. Bulamazlarsa ısmarlama yaptırıyorlar. Sanatı seven de var sevmeyen de. İnsanlar karakter olarak değişiyor, tabii giyim zevkleri de ona göre değişiyor.. -El yapımı bir ayakkabıya ne kadar emek harcıyorsunuz? Bir ayakkabı dört saatte de, iki günde de, bir haftada da bitebilir. Her ayakkabının yapılışı ve harcanan emek farklı. -Haftada kaç ayakkabı üretiyorsunuz? Şimdi haftada aşağı yukarı on beş çift yapıyoruz. Çünkü iş sayısı düştü. Eskiden otuz çift yaptığımız olurdu. Bazen siparişler gecikiyor. Çünkü el yapımı ayakkabı için malzemenin parasını peşin vermek gerekiyor ama bazen elde imkan olmuyor. -Mutlaka çok sıkıntılı zamanlarınz olmuştur. Tabii ki. Şu anda bile çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Nazaryan Firması, bu hafta içinde ya devam edecek ya da yok olacak. Türkiye'nin en eski firmalanndan biriyiz ama artık yolun sonuna geldik. Eskiden yardımsever insanlar vardı. Bir banka memuresi de yılda dört çift farklı ayakkabı alabiliyordu. Artık bu mümkün değil. Tüm gazeteler iş yerlerinin kapandığını yazıyor. Ben de dayanamıyorum. Sinir sistemim bozuluyor. Bir sanatkâr için aldığı para, daha iyi iş çıkarması için bir şevktir, yaptığının getirisi olmazsa işini şevkle yapamaz. Fotoğraf: VEDAT ARIK Kusurumuz olduysa affola... -Sizin için işiniz sırf ekonomik getiriyle sınırlı olmasa gerek. Değil ama ekonomi iş hayatına yansıyor. Sabahtan beri bir çift ayakkabı satamadık. Günlerdir bu böyle. Eskisi gibi teşvik edici bir toplum yok. Ancak işin içinde aşırı bir maddiyat da var. Bir ayakkabı 80 liraya da 60 liraya da malolabilir. Ancak iyi ayakkabı malzemesi daima pahalıdır. Bugün pazarda iki liraya bile ayakkabı satılıyor. Müşteri de o tarafa yöneliyor, çünkü herşey ekonomiyle alakalı. -Peki sizinle birlikte mesleği sürdüren başkaları da var mı? Pek kalmadı. Ben mesleğin başındayken sırf el yapımı ayakkabı vardı. Şimdiyse bu sanatın bitmesine çok az kaldı. Çünkü bir de geçim davası var. Hayat şartları çok zor ve geçinmek pahalı. Artık her şey makinede ve teknolojiye dayanıyor. El yapımı ayakkabılar da parmakla gösterilecek birkaç yıl sonra. -Bu zamana kadar dükkânı ayakta tutmayı nasıl başardınız? Işte eski müşterilerimizin gayretleriyle. Hâlâ sanata ilgi gösteren insanlar var, bunu inkâr edemem. Bütün yakınlarıma telefon ettim, "gelin bana sipariş verin" diye. Mal sahibi çok iyi bir insan ama kira borcumuz var, bu hafta da ödeyemezsek kapının önündeyiz. Adamın hakkı, o azami iyi niyeti gösterdi. -Ya bu dükkân kapanırsa... Maalesef çok kötü olacak. İnsan olarak elimden geleni yapıyorum ama nereye kadar dayanacağım bilemiyorum. Ümit ediyorum ki bu işi yapmaya devam edeceğim. Gayret ediyorum ama artık ya nasip. Bütün müşterilerime sevgilerimi arz ediyorum. Bir kusurum olduysa affola. Tel:212 241 39 24 vitrin# İnCİr tatllll Carte d'Or, klasik Türk tatlılarını sofrasından eksik etmek istemeyenler için bu yıl da yepyeni bir lezzet sunuyor: 'Carte d'Or Patisserie İncirTatlılı'. Hem geleneksel Türk damak tadına hitap eden hem de oldukça hafif olan İncirTatlılı, inciri, kaymaklı dondurma, krokan ve ceviz parçalarıyla buluşturuyor. Carte d'Or'un Ekmek Kadayıflı, Tel Kadayıflı, Sakızlı Muhallebi, Profiterollü ve Halis Kazandibi Lezzeti de dahil olmak üzere 30'dan fazla çeşidi var. # Top kraker Tuzlu kraker lezzetini yuvarlak şekli ile birleştiren Krakito Top Kraker, Tek başına öğün aralarında atıştırmalık bir alternatif. Krakito Top Kraker, yuvarlak şeklinden dolayı paket içerisinde ufalanmıyor, kırılmıyor. Lezzetini üstün üretim teknolojisinden alan Krakito, Top Kraker'in yanı sıra, çubuk, pretzel ve susamlı çubuk çeşitleri ile de çerez olarak tüketilebiliyor. • Saçlar için koruma Güneş Işınları cilt kadar saçlar için de zararlı. Şampuan, bakım kürü ve koruma spreyinden oluşan BC SUN set saçları güneşin, denizin ve klorlu suyun zararlarından korumayı amaçlıyor. Yalnızca Eczacıbaşı- Schwarzkopf salonlarında satılan BC Bonacure, içeriğinde bulunan Aloe Vera özleri ve aminoasitlerle saçlara kaybettiği nemi geri kazandırıyor. Saç yenilenirken, formülündeki UV filtresi de saçın yapısını, parlaklığını ve rengini koruyor. c c ii_ 3 JZ 3 O ®N 0) E c O T» d 5 I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle