25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İstanbullular Ve Parisliler Son yıllarda yeryüzünde İstanbul kadar yağ- malanmış bir cennet daha var mıdır? Kentin tarihinde unutulmayan Dördüncü Haç- lı Seferi’nde Latinlerin yaptıklarıdır. Şimdiki yağmanın, Latinlerinkinden farkı yasal kılıfının uydurulmuş olmasıdır. Kentin her köşesi, her yeşil alanı rant amaçlı yağ- manın odağı haline gelmiştir. Kentlerin, rant tuzağının tümüyle uzağında kal- ması düşünülemez. Paris’in Esrarı, 19. yüzyılda bu kentin modern- leşmesi sırasındaki rant kavgalarının ardında dö- nen çirkin olayları belgesel gibi anlatır. Bu “Ece Kent” de rantın pençesinde kıvranmıştır. Ama vah- şi sömürü ile birlikte de olsa, üretime dayalı dü- zen kendi kurumlarıyla olayları nispeten denge- leyebilmiştir. Diyeceğim o ki, her kent rantın pençesinde kıv- ranmıştır. Merkezi ve yerel kamu kurumlarının ranta kar- şı direnme güçleri, sistemi oluşturan güçlerinkiy- le orantılıdır. Eğer sistem, avanta ve talana da- yanıyorsa, o zaman ister yerel olsun, ister merkezi siyasal iktidarlar, bir rant paylaşım odağı olarak işlerler. En gelişmiş sistemlerde bile siyasi iktidarların rant tuzağı karşısındaki güçlerinin her zaman bir sınırı olmuştur. Demokrasilerde, rant tuzağı karşısındaki en iyi savunma aracı kamuoyunun uyanıklığıdır. Tabii ka- muoyunun bu uyanıklığı da, basının bu olay kar- şısındaki takipçiliğiyle orantılıdır. Demokrasilerde, doğa da kent de, ondan ya- rarlanmak durumunda olan insanların malvarlığı içinde kabul edilir. Kamu bu olgunun bilincine vardığı ölçüde on- ları rant saldırısından korur. Paris’te yaşadığım sırada tanık olduğum iki olay, söz konusu olgunun en güzel ve çarpıcı örnekle- rini oluşturmaktaydı. 1960’lı yılların sonlarına doğru kentin merkezinde bulunan hallerin Orly Havaalanı yakınındaki Run- gis’e taşınması gündeme geldi ve tam anlamıyla kıyamet koptu... Gazetelerde yazılar, TV kanalla- rında tartışmalar, yazışmalar, anketler birbirini iz- ledi. Ülkenin önemli bilim adamlarından siyaset bi- limci Maurice Duverger, Cumhurbaşkanı General De Gaulle’e Colbert’in krala yazdığı üslup ile “Sir” diye başlayan bir mektup kaleme aldı ve bu ko- nudaki fikirlerini sıraladı. Kısacası “Haller” tartışmasına bütün Parisliler ka- tıldılar. Birkaç yıl sonra Louvre Müze - Sarayı’nın or- tasına camdan bir piramit kondurulması olayın- da da aynı şey oldu. O zaman anladım ki, Fransa’nın başkentini oluş- turan, yalnızca o ülkenin birikimi, bilimi, sanatı, be- cerisi değil, Parislileriydi aynı zamanda. Onlar o kentin sahipleri olduklarının bilincin- deydiler ve ona sahip çıkıyorlardı. Parisli kente yeni de gelmiş olsa üst kültür onu sarmalıyor ve Parislilik bilinciyle donatıyordu. Eskiden İstanbul da öyleydi. Gelenler kente ayak uydururlar, onun kendilerinin olduğunu kısa zaman sonra anlarlardı. Zaman içinde yoğun göç bütün bunları değiş- tirdi. Kentlilik bilinci gitti. İnsanların kent ile bütün- leşmeleri kalmadı. Hatta kentin çoğunluğu içine girmeden, nimetlerinden yararlanmadan, varoş- larda yaşar oldu. Bunların İstanbul’a sahip çıkıp, yağmaya di- renmeleri beklenemezdi. Nitekim Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanlığı’na ilk aday olduğu sırada bir kaçak yapısının bulunduğu söylentilerinin yaygınlaşması, bir gazetede fotoğraf yayımlanması, onun seçim şansını azaltmadı, çoğalttı. Çünkü İstanbul halkının çoğunluğu kenti koru- mayı ve kuralı değil, kenti yağmalamayı yani ku- ral dışılığı yeğliyordu. Bu durumda, Boğaz’a değil üçüncü, otuz üçün- cü köprü bile yapılır. Yine de İstanbulluların haklarını yemeyelim! Bu- rada, kent bilincine sahip gerçek İstanbullular ya- şıyor. Ama onlar da artık azınlıktırlar ve güçleri köp- rü faciasından bütün Boğaz’ı değil, yalnızca Or- taköy’ü kurtarmaya yetmektedir. asirmen@cumhuriyet.com.tr İhtilaflõ bölgede bulunan kampõn güvenlik dosyasõnõn kime verileceğinin belirlenememesi Ankara’yõ kaygõlandõrõyor Açõlõmda Mahmur sõkõntõsõBAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Hükümetin Kürt açõ- lõmõnõn, “PKK’nin silahsızlandı- rılması ve militanların dağdan in- dirilmesi” bağlamõnda büyük önem taşõyan Irak ayağõnda, Mahmur Kampõ sõkõntõsõ başgösterdi. Böl- gesel Kürt yönetimi ile Bağdat ara- sõndaki ihtilaflõ bölgeler arasõnda bulunan ve dağdan inmesi öngörü- len PKK militanlarõ için bir ara is- tasyon görevi üstlenmesi öngörülen Mahmur Kampõ’nõn güvenlik dos- yasõnõn kime verileceği konusunda- ki belirsizlik, Kürt açõlõmõnõ yõl so- nuna kadar yaşama geçirmeyi he- defleyen Ankara’da kaygõ yarattõ. Hükümetin Kürt açõlõmõ çerçe- vesinde önce Mahmur Kampõ’nõn boşaltõlmasõ; 1992-1994 yõllarõ ara- sõnda Hakkâri ve Şõrnak’tan gelen yaklaşõk 12 bin Kürt kökenli Türk vatandaşõnõn köylerine dönüşü amaçlanõyor. Köylerine dönen va- tandaşlara, terör tazminatõ öden- mesi gibi teşvik edici uygulamarõn söz konusu olmasõ gündeme gelir- ken asõl sürecin kampõn boşaltõl- masõndan sonra başlamasõ planlan- dõ. Buna göre silahsõzlandõrõlacağõ hesaplanan PKK dağ kadrosundaki militanlarõ BM Mülteciler Yüksek Komiserliği denetiminde, bölgesel Kürt yönetiminin ve Irak ordusunun denetiminde kampa yerleştirilecek. Kampõn güvenliği de yine söz ko- nusu güvenlik güçleri tarafõndan sağlanacak. Ankara ile Bağdat ara- sõnda, yürütülmekte olan bölgesel Kürt yönetimi temsilcilerinin de katõldõğõ görüşmelerde, Mahmur Kampõ’nõn ara bir istasyon işlevi görmesi, PKK militanlarõnõn bura- da silahsõzlandõrõlmasõ ve ardõndan da eve dönüşlerinin sağlanmasõ ön- görüldü. Bu bağlamda, Mahmur Kampõ Kürt açõlõmõnõn, PKK’nin si- lahsõzlandõrõlmasõ aşamasõ nokta- sõnda büyük önem taşõyor. PKK’den ayrõlarak Türkiye’ye dönmek iste- yecek militanlarõn geçici olarak Mahmur’da tutulmasõ da gündem- de olacak. Ancak son dönemde Irak’ta ya- şanan gelişmeler, yaklaşõk 8 aydan bu yana yürütülen bu planlamala- rõ tehlikeye attõ. İlk aşamada, PKK’nin silahsõzlandõrõlmasõ ko- nusu, Washington yönetiminin açõk- ladõğõ takvim çerçevesinde ABD as- kerlerinin Irak’tan çekilmesi süre- ci içinde düşünülmüştü. Ancak sü- recin başõnda ortaya çõkan güvenlik zafiyeti nedeniyle, ABD’nin ihtilaflõ bölgelerin güvenlik dosyasõnõn tes- limini askõya almasõ ve bu bölgeler için yeni bir plan ortaya atmasõ sõ- kõntõ yarattõ. İhtilaflõ bölgeler içinde yer alan Mahmur’da, bundan sonra güven- liğin kim tarafõndan sağlanacağõna ilişkin belirsizliğin, sürecin aksa- masõna neden olabileceği belirtili- yor. Bölgedeki kaynaklarõn yaptõğõ değerlendirmelere göre güvenlik konusunda yaşanacak en küçük bir zafiyet, PKK’nin silahsõzlandõrõl- masõ sürecinde provokasyonlara zemin hazõrlayacak. Bu da terör ör- gütü içinde silah bõrakmak isteme- yen gruplarõn elini güçlendirecek. Güvenliğin ABD, Irak ordusu ve peşmergeler tarafõndan üçlü bir oluşum ile sağlanmasõ durumunda ise silahsõzlandõrma faaliyetine iliş- kin denetimin tam olarak sağlana- mamasõndan korkuluyor. Irak’ta Bölgesel Kürt Yönetimi ile Bağdat arasõnda ihtilaflõ bölge olan ve silahsõzlandõrma aşamasõnda dağdan inmesi öngörülen PKK militanlarõ için bir ara istasyon görevi üstlenmesi öngörülen Mahmur Kampõ’nõn güvenlik dosyasõnõn kime verileceği konusundaki belirsizlik, Ankara’da kaygõ yarattõ. ‘Açõklamalar yakõşõksõz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cum- hurbaşkanlõğõ, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantõsõndan “Kürt açılımı” çalõşmalarõna “devam edilmesi” tavsiyesinin çõkmasõnõ sert sözlerle eleştiren MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli’ye tepki gösterdi. Cumhurbaşkanlõğõ Basõn Merkezi’nden ya- põlan açõklamada, MGK toplantõlarõndaki gö- rüşmelerin “gizli” olduğu belirtilerek şöyle denildi: “Buna rağmen, dünkü (önceki gün) MGK toplantısında yapılan bir sunumun içeriği ve bu konuyla ilgili çalışmaların sı- nır ve doğrultusu konusunda sayın üyele- rin ifade ettiği görüş ve tavsiyeler hakkın- da bilgi sahibi olunmadan bugün MGK’yi ve sayın üyelerini hedef alarak yapılmış olan açıklama yakışıksız bulunmuştur.” MustafaÖzençAdana’daanõldõ 12 Eylül askeri darbesinin ardından 20 Ağus- tos 1981 tarihinde idam edilen Mustafa Özenç, ölümünün 28. yılında Adana’daki mezarı ba- şında anıldı. Özenç’i anmak için Asri Mezar- lık’ta bir araya gelen ve ellerinde Özenç’in pos- terleri ile “Tek yol devrim” yazılı pankartlar taşıyan grup ile Özenç’in yakınlarının katıldığı kabri başındaki törende konuşan Ayşe Ceren, Özenç’in devrimci mücadeleyle üniversite yılla- rında tanıştığını söyledi. Dev-Yol hareketi için- de yer alan Özenç’in kısa sürede mücadelenin ön saflarına katıldığını belirten Ceren, şunları söyledi: “Mustafa Özenç’i unutmamak, onun anısına ve yitirdiğimiz tüm arkadaşlarımızın anısına sahip çıkmak işte bu emperyalist sömü- rü düzenine karşı mücadele etmektir. Türkiye tarihinin karanlık geçmişiyle hesaplaşmak, bu- gün iktidarda olan olan gerici faşist katil sürü- süyle hesaplaşarak ülkenin ve emekçi halkın geleceğine sahip çıkmaktır. Kavgamız daha bit- medi.” Anma töreni okunan şiirlerin ardından sona erdi. (Fotoğraf: SAVAŞ KÜRKLÜ) ‘İsrail’in, Avrupa’nın oyununa geliyorlar’ BALIKESİR (Cumhuriyet) - Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, AKP hükümetinin Kürt açõlõmõnõ, İsrail’in oyunu olarak değerlendirerek; açõlõmdaki asõl amacõn Türkiye’yi İsrail’in vilayeti yapmak düşüncesinde olduğunu ileri sürdü. AKP hükümetinin bu oyuna gel- diğini belirten Erbakan, “Bunlarda ye- terli devlet tecrübesi yok. Bunlar ço- luk çocuk takımı. Avrupa’nın oyunu- na geliyorlar” dedi. Balõkesir’in Edremit ilçesi- ne bağlõ Altõnoluk Belde- si’ndeki yazlõğõnda dinlenen Erbakan, Ayvalõburun Ca- mii’nde kõldõğõ cuma namazõ sonrasõnda, kameriyede oturup geleneksel cuma sohbetini yaptõ. Hükümetin dõş güçlerin oyununa geldiğini, Haim Na- hum Doktrini’ni yõllardan be- ri anlattõğõnõ belirten Erbakan şöyle konuştu: “Nedir, bu doktrin? ‘Türkiye’yi İs- rail’e bin yıldan beri vilayet yapa- madık. 5 sene cihan harbi yaptık. 5 sene İstiklal Harbi yaptık, gene bun- ları işgal edemedik. Öyleyse strate- jimizi değiştiriyoruz’ diyorlar. Tür- kiye’yi İsrail’e vilayet yapmak için harp yolunu bırakıyor. Zor, pahalı, meşakkatli yol yerine, ekonomik ve kolay olay yolu seçiyorlar. Nedir bu? ‘Türkiye’yi aç bırakacağız, bor- ca esir edeceğiz, dininden uzaklaştı- racağız. Böylece birbiriyle çarpıştı- racağız. Güçsüz bırakıp, güçsüz nok- taları İsrail’e vilayet yapacağız’ di- yorlar. Öbür taraftan Avrupa Uyum Komisyonu da bizi kendimizden uzaklaştırıyor ve bölüyor. Bunlarda yeterli devlet tecrübesi yok. Bunlar çoluk çocuk takımı. Avrupa’nın oyununa geli- yorlar. Bana bak yaaa, sen ağzındaki baklayı çıkarsa- na; ‘İlle Kürt meselesi diye, Türkiye’nin bölünmesini is- tiyorlar. Bu yolda çalışma- mızı istiyorlar’ meselesini ortaya koysana. Bunlar dış güçlerin meseleleri, Haim Nahum planı. Türkiye’yi bölmek için oynanan oyun- lar. Böyle Türk-Kürt diye, ayrım diye bir meselemiz yok. Kürt-Türk birbirimizin kardeşiyiz. Bu sebepten dolayıdır ki bu meselede bütün mem- leket evlatlarının uyanık olması, dış güçlerin oyununa gelmemesi lazım. Yöneticilerin de bilhassa onlara alet olmamaları lazım.” ERBAKAN’DAN HÜKÜMETE ‘ÇOLUK ÇOCUK TAKIMI’ NİTELEMESİ ‘MGK bildirisi kaygıları daha da derinleştirdi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, “demokratik açılım” konusunda hü- kümete yönelik eleştirilerini bu kez Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) yö- neltti. Bahçeli, MGK toplantõsõndan sonra yapõlan açõklanan bildirinin kay- gõlarõ daha da derinleştirdiğini ileri sür- dü. Bahçeli, son gelişmelerle ilgili alõnan kararlarõn MGK’de değil Bakanlar Ku- rulu’nda oluşturulduğunu bildirdi. Bahçeli, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, sert eleştirilerde bulundu. Bahçeli, açõkla- masõnda “hükümet eliyle başlatılan ve Cumhurbaş- kanı Abdullah Gül tara- fından yalnız olmadıkları- nı açıklama kaygısı ile dev- lette görülmemiş uyum ol- duğu yönünde izaha çalışı- lan vahim süreç içinde Türk milli kimliğine yöne- lik yıkım arayışlarının hız- la devam ettiği” ifadelerini kullanõrken Türkiye’nin ve Türk milletinin bekasõna ağõr darbe vuracak bu gelişmeler sürerken 20 Ağustos 2009 tarihindeki MGK toplantõsõndan sonra yapõlan ba- sõn bildirisinin milletin kaygõlarõnõ da- ha da derinleştirdiğini ileri sürdü. Bah- çeli, “Söz konusu açıklamada, hükü- metin başlatmış olduğu milletimizi ay- rıştırma projesinde çalışmalara de- vamın tavsiye edilmiş olduğu ifade edilmiştir” dedi. Bahçeli, MGK’nin, kendisine görev, yetki ve sorumluluk veren bir yasayla ku- rulmuş anayasal kuruluş olduğunu işa- ret ederek şöyle devam etti: “Ancak bu kuruluşun, devletin ve milletin beka- sına halel getirecek köklü ve kalıcı tav- siye kararlarını alması ve buna da dev- let politikası denilmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Bir konunun Cum- hurbaşkanı ve Başbakan tarafından savunuluyor ve bunun da bir yüksek kurulda konuşuluyor olması da o ko- nuyu milli ve meşru hale getirmeye- cektir. Nitekim milletimize esaret da- yatan Mondros Mütarekesi’nin de devlet yönetiminin rızası ile hayat bulduğu bilinen en acı gerçeklerden bi- risidir.” MGK’nin yasasõna atõfta bulunan Bahçeli, “milli var- lığın, bütünlüğün korun- ması ve kollanmasına” mad- desine açõk aykõrõlõk bulun- duğunu ileri sürerek “Unu- tulmamalıdır ki Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı” dedi. MGK mevzuatõnõn, Bakan- lar Kurulu’nun “MGK’nin belirlediği görüşler dahilinde” tespit edilen görüşleri siyaset haline getirebi- leceğinin hükme bağlandõğõna dikkat çe- ken Bahçeli, “Oysa kamuoyuna yan- sıyan son gelişmeler alınan kararların MGK’de değil Bakanlar Kurulu’nda oluşturulduğunu, MGK’de sunumu- nun yapıldığını işaret etmektedir. Ni- tekim 8 Ağustos 2009 tarihinde med- yaya ‘sivil MGK’ adı ile tanımlanan toplantıda; hükümetin MGK üyesi ba- kanlarının ‘prova’ yaptığı kamuoyu- na yansımıştır” görüşünü savundu. Necmettin Erbakan. BAHÇELİ’DEN ‘MONDROS MÜTAREKESİ’ VURGUSU Devlet Bahçeli. KÖŞK’TEN MHP LİDERİNE TEPKİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle