Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Savaşların, acıların ve göz-
yaşlarının yoğurduğu Ana-
dolu toprağı, yokluğun, yok-
sulluğun kaderci insanımızın
yurdudur… Atatürk’ün “Köy-
lü Ordusunda” Türk, Kürt,
Laz, Arnavut Alevi ve Sürya-
ninin can cana savaştığı, şe-
hit olduğu, koyun koyuna
yattığı topraklardır.
Birbirine sevgi, hoşgörü ve
anlayışla kenetlenen yurttaş-
larımıza ne oldu da dağları
mesken tutarak, terörü hort-
lattılar? Kardeş kardeşe kur-
şun atıp, can düşmanı ol-
maktadırlar. Vatan dardadır.
Yedi düvel silahla alamadığı-
nı, fitne, fesat ve kışkırtmay-
la, ayrık otu ekerek biçmek-
tedir.
Cumhuriyetimizin üniter ya-
pısı, birlik ve beraberliğimizin
güvencesidir. İnsanlarımız öz-
gürce, kültürlerini, dillerini,
dinlerini ve kimliklerini koru-
maktadırlar. Yedi coğrafi böl-
gedeki insanlarımız köken-
lerine dayalı folklorik yaşan-
tılarını da engelsiz sürdür-
mektedirler.
Geçmiş yönetimlerin farklı
bakışları nedeniyle ve Gü-
neydoğu’nun kültür, eğitim,
sağlık, ekonomi ve sosyal
haklarının gelişmesine yete-
rince yer verilmediği bilin-
mektedir. Eğitim verilemedi,
Türkçe öğretilemedi, sağlık
aksak kaldı. Bu bölgeler yıl-
larca bir sürgün yeri olarak
görüldü. Güneydoğu, yıllarca
kaderiyle baş başa kaldı. Tö-
re, kan davası, cinayet vb…
istenmezler eğitimsizliğin dı-
şavurumu oldu. Köy Enstitü-
leri özellikle Doğu halkının
eğitim ışığı olacaktı. Türkçe
öğretilecek, ulus devlet bi-
linci verilecek, demokrasi
ve üniter yapı halka kavra-
tılacaktı. Ne yazık ki din be-
zirgânları ve toprak ağaları
karşı koydular, kapattırdılar.
Bu ülke zorlu savaşların,
şiddet ve gözyaşlarının so-
nunda özgürlüğüne kavuş-
tu. İstiklal Savaşındaki cep-
helerde, Kore’de ve Kıbrıs’ta
birlikte çarpışan bu yurdun
gençlerinin dağda terör es-
tirmesi yadırganmaktadır.
Kardeş kardeşi öldürüyor.
Bu anlaşılmaz kavgayı fırsat
bilen Ermeni ve Rumlar ken-
di isteklerini ileri sürüyorlar.
Patrik ekümeniklik ve ruh-
ban okulu dayatmasında.
Rumlar, Kıbrıs’ı kapama ça-
basında, Fener’de Patrik dev-
leti kurma düşünde… Ege
kıta sahanlığı darboğazda,
dost bildiklerimiz çorap örme
uğraşında… Biz iç kavgada-
yız, neden?
Dostlarımız?! ABD, AB ve
İsrail “parçala, yönet, yut”
planını uygulamaktadır. Ül-
kede oynanan oyunlar akıl al-
maz durumda. Halk üzgün,
tedirgin ve durgun bekleyiş-
te… Güneydoğu’da bir Kürt
devleti kurmak, o bölgenin
zengin petrol ve diğer kay-
naklarını denetimleri altında
tutmak amacındadırlar. Hani
yağma ki!... sormayın gitsin.
Terör belası devlet bütçe-
sinden trilyonlar yutuyor. Yol-
suzluk, hırsızlık ve çıkar şe-
bekeleri ülkeyi soyup soğana
çevirmektedir.
Bütün bunlar olmasaydı iş-
size iş, yatırım, yol, okul ve
hastane yaparak ülke gelişe-
cekti. Yazık oluyor, bu ülke bi-
zim, hepimizin!…
Cumhurbaşkanı “tarihi fır-
sat”; İçişleri bakanı “cesur
adımlar atıyoruz” diyorlar.
“Demokratik açılım”, “Kürt
açılımı”, “demokratik çözüm
/ açılımı” betimlemelerinin iç-
eriği anlaşılamamaktadır.
“Demokratik açılım”ın ucu
açık mı olacak, gelecekte ne
getirecek? AKP hükümeti-
nin, “mutlak çözüm / cesur
açılım” ısrarlarına DTP genel
af, toplumsal barış, koru-
culuğun kaldırılması, Kürt-
çenin Türkçeye eş dil ol-
ması, özerklik ve PKK’lile-
rinse siyaset yapabilmele-
rini ön koşul olarak ileri
sürmektedirler. Bugün sek-
sen bir ilimizde Türk, Kürt, Al-
evi, Sünni, Laz, Çerkez, Er-
meni, Süryani uyum içinde
yaşamaktadır. TC vatandaşı
ayırımsız herkes, her yerde
görev yapabilmektedir.
Kürt kökenli Mardin eski
milletvekili Muharrem Do-
ğan, Kürt açılımını değerlen-
dirirken çarpıcı bilgiler vermiş:
“TC Devleti Kürt kökenli va-
tandaşları asla üvey evlat ola-
rak görmemektedir. Sorun
Öcalan ve PKK değildir. So-
run, işsizlik, eğitimsizlik, eko-
nomidir. Kürtler ülkenin kay-
mağını yiyorlar. Büyük oteller,
turizm tesisleri, şirketlerin ço-
ğu onlarındır. Hiçbir kimse,
bugüne kadar ‘Siz Kürtsü-
nüz kuramazsınız’ demedi.”
Bu açıklamaların doğruluğu-
na kim katılmaz ki!..
SONUÇ: “Demokratik açı-
lım / Kürt açılımı / Güneydo-
ğu açılımı” betimlemeleri geç-
mişin Yugoslavya’sına doğru
gidişi anımsatıyor. Sevr’in
hortlamasını çağrıştırıyor. Çö-
züm için öncelikle; Toprak
reformu uygulanmalıdır. Te-
rörden kazanç sağlayan-
larla uğraşılmalı, uyuşturu-
cu ve silah kaçakçılığının
önü alınmalıdır. Halkın top-
lumsal eğitimine kalıcı çö-
zümler bulunmalıdır.
Halkın egemenliği temeline
dayanan yönetim biçimi olan
“demokratik açılım” toplum-
sal gelişme ve kalkınma için
uygulanmalıdır. Ayrılık, bö-
lünmek yerine, toplumsal bir-
lik ve beraberlikle yaşam sağ-
lanmalıdır. Bu vatan, bu ülke
bizim, hepimizin”. Bir olalım,
pir olalım, iri olalım, diri
olalım…
CMYB
C M Y B
DÜZ ÇİZGİ
ÜMİT ZİLELİ
Erdem İttifakı!..
Gerçekten, ibretle izlenecek “bol gülünçlü” bir tra-
jedi bu!..
İktidarın içişleri bakanı, içeriğini hiç kimsenin bil-
mediği (kendileri biliyor mu acaba!), ismi sürekli de-
ğişen (Kürt Açılımı, Demokratik Açılım, Barış ve Öz-
gürlük Projesi vb..) “açılım” için çalıştaylar düzenle-
di... Bu çalıştaylara katılan “gazeteci-yazar” takımı,
içeriğinden haberdar olmadıkları açılımın “ne kadar
faideli” olduğunu anlattılar... Hatta bu “Aydın” ar-
kadaşlardan biri, köşesinden şöyle buyurdu:
- Sağcı parti (AKP) evrensel insan hakları bo-
yutunda bir çözüm getirmeye çalışıyor, kan dur-
sun diyor... AKP’nin her söylediğine gözü kapa-
lı karşı mı çıkmamız gerekir?..
Ben, kendi hesabıma bu satırları okuduğumda ga-
yet doğal olarak “Hangi söyledikleri?” diye dü-
şündüm!.. Sevgili Bekir Coşkun da aynı soruya ta-
kılmış olacak ki, o “Aydın” arkadaşa safiyane sormuş:
- Livaneli, “Sağcı partinin getirmek istediği ev-
rensel insan hakları boyutundaki o çözümün” bir
tek satırını biliyorsa bize de söyleyebilir mi?!..
Ardından, AKP’nin “açılımını” bir türlü açmadığı-
nı, Öcalan’ın dahi hücresinden “yol haritasını” açık-
ladığını ama iktidarın bir türlü söylemediğini vurgu-
ladıktan sonra aynı saflıkla bir kez daha sormuş:
-Peki, Zülfü Livaneli nereden biliyor çözümün
“evrensel insan hakları boyutunda bir çözüm” ol-
duğunu?..
Evet, İmralı’daki, “yol haritasının” ana başlıklarını
açıkladı bile...
Aslına bakarsanız; iktidarın ikiyüzlülüğüne, işbir-
likçilerin tüm kıvırtmalarına karşı, Öcalan’ın istekle-
ri, pardon “yol haritası” gayet net!.. Adam, kısaca
“devlet içinde devlet” istiyor!.. üstelik kendisinin ba-
şında bulunacağı, “kendi öz savunması” bile olan
bir devlet!.. Okuduğum zaman hiç şaşırmadım.. En
çok, son paragrafla ilgilendim; Fethullah Gülen’e
uzattığı zeytin dalıyla!.. Havayı koklamasını iyi bilen
İmralı mahkûmu, Fethullah Efendi’yi takip ettiğini,
olumsuz değerlendirmediğini özenle belirttikten
sonra aynen şunu diyor:
- Demokratik temelde, karşılıklı yaklaşımlar ola-
bilir…
Teröristle dinci, karşılıklı yaklaşacaklar, hem de de-
mokratik temelde!.. Yankısı gecikmedi tabii!.. The Ta-
raf’taki genç müritlerden biri dün “Barış ve özgür-
lük için ittifak zamanıdır” başlıklı yazısında, Öca-
lan’ın Fethullah Gülen’le ilgili açıklamasını çok çok
olumlu bulduğunu belirttikten sonra AKP’nin, Fet-
hullahçıların ve DTP’nin (PKK) ittifak yapma zama-
nının geldiğini söylüyor!.. Peki, kime karşı? Tabii ki
İttihatçı damara (!) yani Ergenekon darbecilerine kar-
şı!.. Bu birlikteliğin adını bile koymuş:
- Erdem ittifakı!..
Gerçi, tarikatlara, cemaatlere, ağalık düzenine “si-
vil toplum örgütü” diyebilen kafadan ancak böyle
bir yazı çıkar ama bu cehalet (ya da kötü niyet) kar-
şısında gülemedim bile...
- Ülkeyi ortaçağ karanlığına hapsedecek bir dü-
zene barış ve özgürlük yaftası yapıştırabilen bu
kafadan ürktüm...
Bir Yurtsevere Mektup (XXII)
Sevgili kardeşim Balbay, geçen gün köşene ya-
zabildiğin ender yazılardan birinde, eski Genelkur-
may Başkanı Hilmi Özkök’ün “darbe girişimlerin-
den haberdardım” yolundaki açıklamalarını, ardın-
dan zamanın TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “bili-
yorduk” sözlerini irdeliyor, ardından samimi bir
hayretle “herkes biliyormuş, peki o halde ben ni-
çin buradayım” diye soruyordun!. Canım kardeşim,
biz, dışarıdaki milyonlar o soruyu her gün defalarca
soruyoruz!.. Amerikan John Hopkins Üniversitesi için
rapor hazırlayan İngiliz gazeteci Gareth Jenkins, as-
lında malum süreç için gayet güzel bir sözcük bul-
muş:
-Fantezi!..
Şu sıralar “Bitirme Planı” fantezisi ise tamamen unu-
tulmuş vaziyette!. Zaten, İstanbul Cumhuriyet Sav-
cılığı da, Albay Dursun Çiçek’in imzaladığı öne sü-
rülen belgeyle ilgili “yetkisizlik kararı” verdi ve dos-
yayı Ankara Savcılığı’na gönderdi!.. Şimdilerde iç-
eriğini hiç kimsenin bilmediği ama üzerinde hararetle
tartıştığı yeni bir fantezimiz var, Tanrı’ya şükür!..
Üstelik, İmralı’dakinin fantezileri de ciddi ciddi tar-
tışılıyor!..
Sevgili kardeşim, Seni ve tüm yurtseverleri, dışa-
rıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca diren-
ci, gücü, sıcaklığı ve kararlılığı ile kucaklıyorum.
Sorunlar, Çözümler
ve Kürt Açılımı
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Ağustos
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
20 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
15
Gül: “İmralı falan,
geç!”
Anlaşıldı;
Büyükada’da
buluşacaklar!
Telekulak
Soner Önal: “İçişleri
Bakanı Beşir
Atalay, ‘Şehit
ailelerini sadece
dinledik’ demiş.
Bir tek onları
dinlemedikleri
kalmıştı, o da oldu!”
Satıcı
Nami Tepe:
“Cennette yer
satan bir
sahtekâr
yakalanmış. Cennet
vatanı satanlar ise
göbeğini kaşıyor!”
Derin
Necati Cebe:
“AKP demokrasiyi
derinleştirecekmiş.
Silivri’deki toplama
kampıyla yetinmeyip
muhalifler için toplu
mezar hazırlığı
olmasın!”
YağmurDeniz
Hükümet devlete çalım atar mı?
AÇILIM dedikleri “şey”in
Türkiye’ye atılmak istenen bir
çalım olduğunu söylüyor Hilmi
Kayıhan:
“Olay bir öküzün bile anlayacağı
kadar açık. Hukuksuzluğun
Silivri’de gezdiği, adil yargının
çığlık çığlığa olduğu; ordumuza
haince düşmanlıkların yapıldığı,
yargıç ve savcıların dinlendiği bir
ülkede demokratik açılım değil,
olsa olsa devleti çökertmenin
çalımı olabilir. Uzun uzun analiz
yapmaya gerek yok. ABD Irak’tan
çekiliyor. ABD’nin işgalci ordusuna
güvenen tüm işbirlikçilerin paçaları
tutuştu, birbirlerine sıkıca
sarılmaya başladılar. Çok iyi
biliyorlar ki sırtlarını dayadıkları
işgal ordusu gidince iktidardan
hızla düşecekler. Türkiye’yi
parçalamaya çalışan PKK’nin,
ülkesinin işgal edilmesine yardım
ve yataklık eden Mesut
Barzani’nin, Celal Talabani’nin
arkasında ABD’nin olduğunu;
AKP’yi iktidar koltuğuna ABD’nin
oturttuğunu bilmeyen mi var?
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
(devleti değil), PKK, Barzani ve
Talabani ABD ile birlikte hareket
ediyor; ağız birliği halindeler.
Kafamız karışıyor şimdi; acaba
diyoruz Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’yle ABD ve işbirlikçileri mi
karşı karşıya? Bu çalım, pardon
açılım devletimize mi? Hedefte
Türkiye Cumhuriyeti Devleti mi
var? Devletine çalım atabilir mi
hükümeti?”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
KASAPTAKİ ete soğan doğramamakla ünlü eski
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, ekmek arası
köftenin tadını aldıktan sonra yine konuştu ve iki
çarpı iki eşittir dört kuralının sosyal olaylarda
çalışmayabileceği gibi büyük ifşaatlarda bulundu!
Özkök, tarihe ışık tutacak en önemli açıklamasını
ise 18 Mart 2005’te Genelkurmay Başkanıyken
Gelibolu’da Başbakanı Recep’in kendisine
“Hocam” diye seslendiği ve kameralar tarafından
kayda alınan tarihi ana ilişkin yaptı: “Ben
duymadım. Eşim duymadı. Emir subayım duymadı.
Velev ki dedi. Benimle ne alakası var? Bütün
Ortadoğulular birbirlerine hocam diyor. Ben,
Gülhane’deki bütün doktorlara hocam diyorum.”
Kulakları var duymazlar... Telefon çaldı; karşıdan
gelen ses duyulmayacak gibi değildi. Meğer Hilmi
Özkök’ün “hoca”lığın ilginç bir öyküsü varmış:
1940 Manisa doğumlu Hilmi Özkök ile 1939 Denizli
doğumlu Enver Ören’in yolları Kuleli Askeri
Lisesi’nde kesişiyor. Egeli iki genç, zekâları ve
çalışkanlıklarıyla öğretmenlerinin dikkatini çekiyor.
Özellikle de askeri eczacı ve kimya öğretmeni
Hüseyin Hilmi Işık, bu iki gençle çok yakından
ilgileniyor. Cumaları, öğrencilerini alıp Kuleli Askeri
Lisesi önündeki Kuleli Camisi’ne namaza
götürüyor. Fırsat oldukça başka vakitlerde de
birlikte dini sohbetler ediyorlar. Kimi öğrenciler bir
süre sonra kimya öğretmeninin “rahle-i
tedris”inden kendini kurtarıyor ama “Hilmi” ve
“Enver” Hüseyin Hilmi Işık’ın yanından ayrılmıyor.
Ve derken Hilmi Özkök’ün Kuleli Askeri
Lisesi’ndeki adı “hoca”ya çıkıyor. Öyle
Gülhane’deki doktorlar gibi veya Ortadoğulu
muhabbeti olarak değil resmen “cami imamlığı”na
özenmesinden dolayı.
Kuleli Askeri Lisesi’ni bitiren “Hilmi” Kara Harp
Okulu’na devam ederken “Enver” askeri okuldan
ayrılıp kimya öğretmeninin kanatları altında İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi’ne giriyor. Bu arada 27
Mayıs Devrimi oluyor; Hüseyin Hilmi Işık,
İstanbul’dan Erzincan Askeri Lisesi’ne sürülünce
albay rütbesinde emekliliğini istiyor.
Askeri öğretmenlik yıllarında Işıkçılar cemaatinin
temellerini atan Hüseyin Hilmi Işık, biricik kızını
Enver Ören’le evlendiriyor. Enver Ören de Işıkçılar
cemaatini yıllar içinde “İhlas Holding”e
dönüştürüyor.
Sonuç: Hilmi Özkök, “hoca”lığını inkâr ederse
“hoca”sı Hüseyin Hilmi Işık’ın kemikleri sızlatmış ve
“kanka”sı Enver Ören’in de kalbini kırmış olur.
Hoca Hilmi
SESSİZ SEDASIZ (!)
HARBİ SEMİH POROY
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Trabzon’da çõ-
kan tanõnmõş bir
madensuyu. 2/ Dö-
külen tohumlarla er-
tesi yõl çõkan tahõl...
Balçõk. 3/ Üzerine
yazõ yazõlan tabak-
lanmõş ceylan deri-
si... Kurutulmuş rin-
ga balõğõ. 4/ Hayvan
damõ... Kardeş ka-
rõlarõndan her biri-
nin ötekine göre adõ.
5/ Bir sözü hem gerçek
hem de mecaz anlama ge-
lecek biçimde kullanma
sanatõ... Parola. 6/ “ ---
sele gitti gözüm yaşõn-
dan” (Karacaoğlan). 7/
Yerdeki çamuru kazõmak
için bir değneğin ucuna
geçirilen yassõ demir...
Donuk renkli. 8/ Utanma,
hayâ... Hekimlik... Bir no-
ta. 9/ Cinayetle, ağõr suçla ilgili olan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ankara’nõn Beypazarõ ilçesinde çõkan bir madensuyu.
2/ Tanrõ’yõ övmek, ona yakarmak için söylenen dinsel şar-
kõ... Bir işi yaptõrabilme gücü. 3/ Olasõ bir kötü duruma,
tehlikeye karşõ alõnan önlem; ihtiyat. 4/ Azerbaycan’õn pla-
ka imi... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Hitit. 5/ Sergen...
Genellikle ölülerin ardõndan söylenen, ağõt ve bozlağa ben-
zer türkü. 6/ Gerçek... Çemberin çevresinin çapõna oranõ-
nõ gösteren sayõ. 7/ Etken, faktör... İlaç. 8/ Bir kabõn oy-
lumunu ya da alabileceği miktarõ hesaplama. 9/ İşaretler,
belirtiler... İnce ve uzun metal şerit.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A V A L A K K
E B O L A A K I
Ş A N M A B E T
İ Z M E L A S
Ş A V A L A K P
O N A İ M A M E
T Ş İ F A İ N
U L A K N A N E
A K İ V A D E S
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
e-posta: umitzileli@gmail.com