Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2009 CUMARTESİ
4 HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Haşim Kılıç’ı
Doğru Okumak - 2
Dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın
kurumunun 47. yılı dolayısıyla yaptığı konuşma met-
nine dokunmuş, siyasetin yargıyı kuşatmasından
şikâyetçi olan Başkan’ın söylemi ile eylemi ara-
sındaki çelişkiyi vurgulamış ve Anayasa Hukuku
Profesörü Süheyl Batum’un kendisini, siyasetin
yargıyı kuşatma araçlarından biri olan, mahkeme
önünde olduğu halde 1.5 yıldır görüşülmeyen
5720 sayılı yasayı gündeme almaya davet eden ya-
zısından söz etmiştim. Aynı zamanda AKP’nin Ana-
yasa Mahkemesi’ni kendi doğrultusuna sokma gi-
rişimleri karşısında Kılıç’ın düşüncelerinin ne ol-
duğunu sormuştum.
Bilindiği gibi, Haşim Kılıç gündemde olan bu ko-
nu ile ilgili olarak da tek söz bile söylemiş değildir.
Yine bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi Başka-
nı Kılıç hukukçu değildir. Dünyanın başka bir ye-
rinde, hukukçu olmayan bir başka Anayasa Mah-
kemesi Başkanı daha olup olmadığını bilmiyorum.
Yine dünyanın başka yerinde, sözleriyle, kendi
kuruluşuyla ters düştüğünü bu kadar gözler önü-
ne seren bir başka Anayasa Mahkemesi Başkanı
daha olup olmadığını da bilmiyorum.
Sayın Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin 47. kuruluş
yıldönümünde yaptığı konuşmada, kendi kurulu-
şunun kararlarıyla çelişkiye düştüğünün bir sürü ör-
neğine rastlamaktayız.
Konuşmasının bir yerinde, din ve laikliğin birey-
sel hak ve özgürlük alanlarında daralmalara neden
olduğunu söyleyen Kılıç, “siyasilerin ilgi alanı ha-
line gelen din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin sorunlar
çözülmedikçe, siyasetin dinden beslenmesi kaçı-
nılmaz görülmektedir” diyor.
Böylelikle hukukçu olmayan Anayasa Mahkemesi
Başkanı laikliğin bireysel hak ve özgürlükleri gü-
vence altına aldığı gerçeğini görmezden gelirken,
onun o alanları daralttığını söylüyor.
Yine aynı Kılıç, “dini ilgilendiren alanlar ile siya-
seti ilgilendiren alanlar arasındaki sınır anlaşmaz-
lıklarının sağlıklı bir tartışma zeminini ortadan kal-
dırdığını” söylemektedir.
Bu iki alan arasındaki sınır anlaşmazlığı laikliğin
doğru bir tanımı ile çözülür.
İşin ilginç yönü, Anayasa Mahkemesi mütead-
dit kararlarında bu sınırı çizmiştir.
Bunun için Sayın Kılıç’ın Refah Partisi davasına,
Leyla Şahin kararına, Şenay Karaduman karar-
larına bakması yeter. Bu kararlar, Sayın Kılıç’ın ba-
şında bulunduğu mahkemenin verdiği kararlardır.
Üstelik de AİHM bunların hepsini bir anlamda onay-
lamış bulunmaktadır.
Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin la-
iklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğunu saptayan
kararı da bu sınırı çizmiştir. Bu sınırın çizilmesin-
de Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır.
Her ne kadar Sayın Kılıç, bu son karara muhalif ka-
lan tek üye ise de, Anayasa Mahkemesi’nin kuru-
luş yıldönümünde mahkemeyi temsilen yaptığı ko-
nuşmada, bu kararı yok sayması yakışık almayan
bir davranıştır.
Kılıç, ayrıca yine laiklik konusuyla ilgili başka yan-
lış ve yanıltıcı tanımlamalarda da bulunuyor. “Ana-
yasanın öngördüğü laik ve demokratik ilkelerin dev-
letin ideolojiler ve, inançlar ve inançsızlar karşısın-
da tarafsız ve eşit uzaklıkta kalmasını zorunlu kıl-
dığını” söylemek yanlış değildir, ama eksiktir.
Evet laikliğin bu pasif tanımı, ki birçok ülkede nöt-
ralite ilkesi olarak öne çıkarılır, doğrudur ama dev-
let aynı zamanda inançların birinin veya kimilerinin
öbürü veya öbürleri üzerinde baskı kurmaya kal-
kışması, dinsel simgelerin kamu alanında baskı
oluşturacak şekilde teşhiri karşısında da, hareke-
te geçmek, bunu yapanlar karşısında tarafsız kal-
mayıp ona yaptırım ve yasak uygulamak zorun-
dadır.
Ayrıca Haşim Kılıç parti kapatılmasını cebir şid-
det kullanılması halinde geçerli görmektedir. Her
ne kadar bu görüş Venedik kriterlerine uygun ise
de, gerek Türk Anayasa Mahkemesi’nin, gerek
AİHM’nin mustakar içtihadına aykırıdır. Bu konu-
da Refah Partisi kararına bakılabilir. Nitekim AİHM
de aynı konuyla ilgili davada cebir şiddeti şart gör-
mediğini bilhassa belirtmiştir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz, Anayasa Mahkeme-
si’nin Şahin, Karaduman ve Refah Partisi kararla-
rı hakeza, AİHM’nin aynı konudaki kararları bu ko-
nuda en güzel örneklerdir.
Doğrusu, Haşim Kılıç’ın konuşmasını dikkatli bir
biçimde okuyunca, insan onun hukukun üstünlü-
ğünden, yargı bağımsızlığından, laiklikten neyi
kastettiği konusunda ciddi kuşkuya düşüyor ve ken-
di mahkemesiyle bu denli çelişkiye düşen bir baş-
kana sahip olduğu için de ciddi üzüntü duyuyor.
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Hanõm Tosun 14 yõl önce kaybolan kocasõnõn yasõnõ tamamlayabilmek için ‘ölüme dair kanõt’ istiyor
Bir parça kemik ve toprak
‘Vakıf Basın
Ödülü’ Dinçer’in
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Başbakanlõk Vakõflar
Genel Müdürlüğü
tarafõndan her yõl
“Vakõflar Haftasõ”
kapsamõnda düzenli
olarak verilen “Vakõf
Basõn Ödülü”ne, bu yõl
eski Anayasa
Mahkemesi Başkan
Vekili Güven Dinçer
değer görüldü. Vakõflar
Genel Müdürlüğü
tarafõndan her yõl mayõs
ayõnda kutlanan hafta
kapsamõnda, vakõf
bilincinin
yaygõnlaştõrõlmasõ, vakõf
medeniyetinin
anlaşõlmasõ ve vakõf
mirasõnõn korunmasõ
amacõna yönelik
yapõlmõş olan haber ve
makaleler arasõndan
seçilmiş çalõşmalara
verilen ödüle Dinçer,
gazetemizde 7 Mart
2008 tarihinde
yayõmlanan “Başkentte
Yeni Bir Müze: Ankara
Vakõf Eserleri Müzesi”
başlõklõ yazõsõyla değer
görüldü. Dinçer’e ödülü,
pazartesi günü saat
“Vakõflar Haftasõ”nõn
açõlõş töreninde,
düzenlenecek törenle
verilecek.
Olağanüstü
kongre istemi
GAZİANTEP
(Cumhuriyet) -
Gaziantep’te olağanüstü
kongre için CHP’li
muhalifler 236 imza
toplayarak İl
Başkanlõğõ’na iletti. Eski
Şehitkamil Belediye
Başkanõ Ahmet Yõlmaz,
parti tüzüğüne göre 45
gün içerisinde seçim
yapõlmasõ gerektiğini
belirterek “Belirlenen
süre içinde seçim günü
tayin edilmezse, seçimin
gününü yargõ belirler.
Ciddi bir imza
toplanmõştõr. İl Başkanõ
Hasan Öztürkmen
partiyi yõpratmadan
seçime gitmelidir. Biz
birlik ve beraberliği
ancak bu şekilde
sağlarõz ve yeni bir
sayfa açarõz” dedi.
GÖNÜL:
Askerlikle
ilgili
düzenleme
yapılıyor
İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Genel-
kurmay Başkanõ Orgene-
ral İlker Başbuğ’un, “be-
delli askerliği düşün-
mediklerini, kısa dönem
dahil tek tip askerliğe
geçileceğini” açõklama-
sõnõn ardõndan Milli Sa-
vunma Bakanõ Vecdi Gö-
nül, “askerliğin yapılış
şekliyle ilgili düzenle-
me yürütüldüğünü”
açõkladõ.
İzmir’in Bayõndõr ilçe-
sinde düzenlenen festival
öncesi İzmir’de gazete-
cilerin sorularõnõ yanõtla-
yan Gönül, “kısa dönem
askerliğin kaldırılıp kal-
dırılmayacağı” yönün-
deki soru üzerine, “As-
kerliğin yapılış şekli pek
çok değişik düzenleme-
lerle yürütülüyor şu an-
da. Bunun daha basit-
leştirilmesi, daha hiz-
mete yönelik hale geti-
rilmesi, yönünde bazı
çalışmalar var. Bu ça-
lışmalar henüz netice-
lenmiş değil, neticelen-
mesi için kanun tasarısı
haline gelmesi lazım. He-
nüz ortaya çıkmış değil,
bakanlıkların görüşme-
si olmuş değil... Şimdilik
çalışmalar teknik sevi-
yededir” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet Ge-
nel Müdürlüğü, Ergenekon soruşturmasõ kapsa-
mõnda bulunan silah ve mühimmatlarõn emniyete
ait olabileceği iddialarõ konusunda, “Kayıtları-
mızda eksik mühimmat bulunmamaktadır”
açõklamasõnõ yaptõ.
Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, ge-
çen çarşamba günü düzenlediği iletişim toplantõsõnda,
Ergenekon soruşturmasõ çerçevesinde yapõlan ka-
zõlarda ele geçirilen silah ve mühimmatõ değerlen-
dirmişti. Başbuğ, bulunan silahlarõn TSK’ye ait ol-
madõğõnõ belirtmişti. Üretilen mühimmatlarõn bir bö-
lümünün de Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gittiği-
ni belirten Başbuğ, şunlarõ söylemişti: “Mesela bir
örnek vereyim, bir taarruz el bombasından 6 bin
380 tane üretilmiş. Hepsinde aynı numara var.
Bunlar çeşitli birliklere dağıtılmış. Yine bir Lav
üretilmiş, 4 bin 500 tane. Rakamsal olarak on bin-
lere yaklaşıyor. Önemli olan diğer bir husus,
MKE tarafından üretilen mühimmatın hepsi
TSK’nin envanterine girmiyor. TSK’nin ihtiya-
cı değil. Nereye gidiyor? Bazıları Emniyet Genel
Müdürlüğü’nün ihtiyaçlarını karşılamak için on-
lara da devrediliyor. El bombası, Lav, hafif silah
mühimmatı, tahrip kalıpları, tüfek bombası,
aydınlatma fişeği, bubi tuzakları... Sadece
TSK’nin envanterine giren mühimmat değil. Bu-
rada sakın yanlış bir yorum yapılmasın, ben bu-
lunan malzeme şuradandır, buradandın iması-
nı yapmak istemiyorum. Sadece, mühimmat ile
ilgili konunun karmaşıklığını belirlemek istiyo-
rum. 1988 yılında 3 bin 300 tane savunma el bom-
bası üretilmiş. Bunun 3 bin tanesi Emniyet Ge-
nel Müdürlüğü’ne verilmiş, 300’ü de TSK’nin en-
vanterine girmiş ve bu el bombalarından bir kıs-
mı da bu bulunan mühimmatın içinde.”
Emniyet: Eksik mühimmat yok
BERAT GÜNÇIKAN
Bir parça kemik, bir parça kumaş,
bir kaşõk toprak… Hanım Tosun’un
bütün isteği bu. Çünkü ceset yoksa
ölüm de yok. Hanõm’õn on dört yõl ön-
ce kaybedilen kocasõnõn yasõnõ ta-
mamlayabilmesi, onun ve çocuklarõ-
nõn hayata yeniden yüzlerini çevire-
bilmesi için ölüme dair bir kanõt ge-
rek, kemik ya da kumaş… Diyarbakõr
ve Batman’daki araştõrmalarõn so-
nuçlarõyla bir adõm daha yaklaştõğõnõ
umuyor kocasõna… Belki bir gün bir
itirafçõ ya da tetikçi İstanbul’da da ad-
resler gösterir diye düşünüyor. Belki…
Şimdi, on yõl sonra yeniden her cu-
martesi Galatasaray’da diğer kayõp ya-
kõnlarõyla oturuyorsa, işte bu ihti-
maller için.
Hanõm Tosun’la tanõşmamõz
1996’nõn ilk aylarõna, kocasõnõn kay-
bedilişinden üç dört ay sonrasõna
denk geliyor. Cumartesi Anneleri’nin
eylemlerinde ön sõralarda oturuyordu,
elinde kocasõ Fehmi Tosun’un fo-
toğrafõ, tedirgin ve huzursuz… Henüz
bir yõldõr İstanbul’daydõ, kocasõ kay-
bedilene kadar Avcõlar’daki evinin so-
kağõndan ötesine ayak değdirmemiş-
ti, ama şimdi neredeyse bütün bir ken-
te karşõ, oradaydõ…
Diyarbakõr’õn Lice ilçesine bağlõ,
yüz elli haneli Licök’te doğmuş, bü-
yümüş, evlenmişti Hanõm. Şansõ ya-
ver gitmiş, sevdiği adamla nikâhõ kõ-
yõlmõş, beş de çocuk doğurmuştu,
Ali, Besna, Jiyan, Bahoz ve Maz-
lum... Kayõnpederinin düğün hediye-
si verdiği bir karõş toprağõ ekip biçi-
yor, kimseye minnet etmeden yaşayõp
gidiyorlardõ. Ta ki, koruculuk yasasõ
çõkana kadar.
İstanbul’a göç...
Licöklüler korucu olmayõ reddetti-
ler, kabul eden yakõn köylerin koru-
cularõnõn olur olmadõk saatlerde dü-
zenledikleri baskõnlarõn, tehditlerin
bir gün kesileceğini umdular. Dur-
madõ. Bir baskõnda babasõ ve abisi öl-
dürüldü. Fehmi’yle birlikte altõ köy-
lü gözaltõna alõndõ, üç yõl dokuz ay ha-
pis cezasõna çarptõrõldõ. Çünkü koru-
culuğu reddetmek, PKK’ye yataklõk
yapmak demekti. Fehmi salõverilince
kendisinden ayrõlmayõ reddeden küçük
oğlu Bahoz’la birlikte İstanbul’a göç
etti. İş bulacak, ev tutacak, sonra Ha-
nõm’la diğer çocuklarõ yanõna ala-
caktõ. Bir gece Licök yakõldõ, köylü-
ler topraklarõndan sürüldü. Hanõm
çocuklarõnõ alõp Diyarbakõr’a, kayõn-
pederinin evine geldi, pamuk tarlala-
rõnda çalõşmaya başladõ. Korucular ve
polis peşini bõrakmayõnca İstanbul’a
gidişini hõzlandõrdõ. Avcõlar’da iki
odalõ bir eve yerleştiler. Fehmi, Ali ve
Besna’yla pazarcõlõk yaptõ, Hanõm
evini işliğe çevirdi, basketbol ve vo-
leybol ağlarõ ördü, gözlük kõlõflarõ, ta-
kõ keseleri işledi.
19 Ekim 1995 akşamõ Fehmi eve
dönmedi. Pazara uğramõş, torbasõnõ bõ-
rakõp gitmişti. Nerede arayacaklarõnõ
düşünürken bakkaldan dönen Bes-
na’nõn çõğlõğõyla balkona fõrladõlar. Ta-
nõmadõklarõ iki adam Fehmi’yi zorla
beyaz Renault marka bir otomobile
bindirmeye çalõşõyordu. Ali babasõnõn
yardõmõna koştu, arabanõn kapõsõnõ tut-
tu, ama saldõrganlardan birinin “İyi öy-
leyse, sen de gel” demesi üzerine dur-
du. Korkmuştu.
Sokağõn gençlerinden biri arabanõn
plakasõ almõştõ, ama sahte çõktõ. Poli-
se, savcõlõğa yaptõğõ başvurulardan bir
yanõt alamadõ. Umudunu kesmedi.
Yolunu diğer kayõp yakõnlarõyla bir-
leştirip, her cumartesi “Kayıplarımızı
bulun” diye haykõrdõ. Kayõplarõn ol-
duğu diğer ülkelerde yõllarca süren ey-
leme, polisin şiddet uygulamasõ ve teh-
ditler üzerine ara verildi.
Uzun ve zor yıllar
Hanõm AİHM’ye başvurdu, Türki-
ye tazminat ödemekle yükümlü tu-
tuldu. Hanõm para değil, kocasõnõn akõ-
betini bilmek istiyordu, iki kez para-
yõ reddetti. Üçüncü uyarõda “Almaz-
sam daha çok üzülürüm belki” di-
ye kabul etti. Küçük bir büfe açõp yap-
tõğõ börekleri sattõ, ama kõsa sürede za-
rar etmeye başladõ.
On yõlda Hanõm on yaş daha aldõ,
kõrklõ yaşlarõnõn eşiğine geldi. Ali ve
Besna’yõ evlendirdi, iki torunu oldu.
1999 depreminden sonra bir yõl Di-
yarbakõr’da akrabalarõnõn arasõnda
yaşamayõ denedi, yoksulluklarõna or-
tak oldu ama çocuklarõ için gelecek İs-
tanbul’daydõ. Büyük çocuklar çalõştõ,
küçük çocuklar okutuldu. Babalarõy-
la ilgili konuşmak istemedi hiçbiri,
çünkü her cümlede canlarõ bir kez da-
ha yanõyordu. Hanõm babasõnõn yok-
luğuna bir türlü alõşamayan Bahoz’un
gözyaşlarõnõ dindirmeye ayõrdõ yõlla-
rõnõ. Uzun, anlatõlmasõ zor yõllardõ. So-
nunda yorgun kalbi tekledi, doğuştan
olan bir kalp hastalõğõ gün yüzüne çõk-
tõ. Tek çözüm ameliyattõ, olmadõ,
olamadõ…
‘Bir çiçek bırakmak istiyorum’
Şimdi yeniden Galatasaray’da otu-
rurken, yüzü yõllarõn acõyõ dindirme-
ye yetmediğini belgeliyor, kaybõn
ölümden daha ağõr, daha tesellisiz ol-
duğunu. Kazõlarda cesetler çõktõkça, in-
sanõn nasõl bu kadar vahşi olabildiği-
ni soruyor, insanlarõ öldürüp asit ku-
yularõna atanlarõn, attõranlarõn vicda-
nõnõ sorguluyor, öfkesiyle acõsõ sürekli
yer değiştiriyor. “Yola çıktığımda ilk
birkaç aydan sonra Fehmi’yi sağ
bulma umudum kesildi” diyor “Yi-
ne de ona ait bir mezar taşı, bir ke-
mik, bir kaşık toprağın peşindeyim.
Ben onu bulmak, istediğim yere
götürmek, oraya bir çiçek bırakmak
istiyorum”.
Kendisi ve diğer kayõp yakõnlarõ Ga-
latasaray’da otururken yürüyüp geçen,
meraklõ bakõşlarõnõ şöyle bir uzatõp çe-
ken, bir adõm sonra gördüğü bütün fo-
toğraflarõ ve sesleri unutanlara da bir
çift sözü var Hanõm’õn: “Tüm in-
sanlara sesleniyorum. Eğer sizde
vicdan varsa, şu olup biteni anla-
maya çalışın. Biz yıllardır JİTEM,
kontrgerilla var dedik, hiçbiriniz ka-
bul etmediniz. Şimdi hepsi bir bir
ortaya çıkıyor. Herkes buna inan-
sın ki, gerçekler bir an önce ortaya
serilsin. Devlet kendini temize çı-
karmak istiyorsa İstanbul’da, Di-
yarbakır’da, ne kadar gizli mezar
varsa adreslerini versin…”
Cumartesi Anneleri yine her
cumartesi 12.00’de
Galatasaray Meydanõ’nda
toplanõyor. On yõl sonra
yeniden başlayan eylemin
nedeni, kayõplarõn faili
JİTEM’in varlõğõnõn resmen
kabul edilmesi, itirafçõlarõn
gösterdiği adreslerdeki
kazõlarda cesetlerin bulunmasõ.
Cumartesi Anneleri Galatasaray’da toplanmayı sürdürüyorlar. Hepsinin ayrı bir öyküsü, ayrı bir trajedisi var.
Dinci örgüt üyeleri tutuklandı
Yurt Haberler Servisi - Yurt genelinde aşõrõ
dinci terör örgütlerine üye olduğu belirtilen 20
kişi tutuklandõ. Malatya’da Hizbullah’a yönelik
operasyon kapsamõnda gözaltõna alõnan 17 kişi,
dün adliyeye sevk edildi. Zanlõlardan 9’u ser-
best bõrakõlõrken, 8 kişi tutuklandõ. Şanlõurfa’da
da Vasat’a yönelik operasyonda gözaltõna alõnan
zanlõlardan 12’si tutuklandõ.
Orhan Yılmazkaya defnedildi
İstanbul Haber Servisi - Bostancõ’da Dev-
rimci Karargâh Örgütü’ne yönelik düzenlenen
operasyonda ölü olarak ele geçirilen örgütün
lideri Orhan Yõlmazkaya, Kilyos Mezarlõğõ’nda
toprağa verildi. Yõlmazkaya’nõn cenaze namazõ
kõlõnmazken, defin işlemlerine sadece babasõ ve
dayõsõ katõldõ. Mezar tahtasõna tükenmez ka-
lemle ‘Haluk’ yazõlmasõ dikkat çekti.
Dilekçeye 12 yıl sonra cevap
MUĞLA (AA) - Muğla’nõn Köyceğiz ilçe-
sinde 14 yõl önce Mal Müdürlüğü’ne, “orman
vasfõnõ kaybeden arazinin kendisine satõlmasõ”
istemiyle dilekçe veren Rasim Yõlmaz’õn di-
lekçesine, ölümünden 12 yõl sonra cevap veril-
di. Verilen cevapta “talebinin uygun görülme-
diği” bildirilirken, Muğla Valisi Ahmet Altõ-
parmak, “Konuyu araştõrmak üzere ilgili arka-
daşlara talimat verdim” diye konuştu.