02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 9 EYLÜL 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 6 yıl önce “Yolsuzluklara damardan girip önleyeceğiz” diyen Başbakan ne- den bu kadar kızgın acaba? Gazete sahiplerini ilçe kongrelerinde yuhla- tacak öfkenin ardında ne yatıyor?.. Bi- raz olsun ülkenin gündemine odakla- nabilen en sıradan yurttaş bile bu sal- dırgan politikanın ardında son iki ay- da patlak veren AKP’yle ilişkili dört yol- suzluk olayının durduğunu kolaylıkla görebiliyor. 1 milyon dolarlık rüşvet olayı nede- niyle AKP’li Şaban Dişli, Erdoğan’ın yardımcılığı görevinden istifa etmek zo- runda kaldı. Deniz Feneri Derneği do- landırıcılığıyla ilgili iddianame iktidar partisine ve Başbakanlığa kadar uzan- dı. AKP Batman İl Başkanı Ömer El bir çete ile birlikte ihaleye fesat karıştırmak suçundan aranıyor! Gaziantep’te ise AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin par- tili işadamlarına üç günde 73.5 milyon YTL rant sağladığı iddiaları savcılıkta! Erdoğan işte bu yüzden öfke saçı- yor! Ülkenin başbakanı en yakınında- ki yardımcısına, il ve belediye baş- kanlarına uzanan rüşvet ve yolsuzluk dosyalarının, merhamet vurguncuları- nın üzerine gideceğine medyayla po- lemiğe giriyor. Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz dün, Erdoğan’ın kızgınlığı- nın altında “hile” ve “numara” yattı- ğını belirterek “Almanya’daki Deniz Feneri davasında paraların din-iman adına hortumlandığı, aralarında Recep Bey’in yakın tanışlarının da bulunduğu din kardeşleri tarafından yutulduğu gerçeğini saklamak için bu numaralar çok hafif. Vatandaşlardan hortumlanan paraların bir bölümünün Başbakanlığa gönderildiği Alman savcının iddiana- mesinde yer alıyor” demişti. Hürriyet’in eski dinci yazarı bile dün- kü köşesinde Erdoğan’a “Ne kadar çılgınlaşırsan çılgınlaş. Artık Çakırcalı Efe havası basmaktan vazgeçmelisin Baş- bakan” diye isyan etmişti! Yandaş medyanın gücü AKP yöne- tici ve yandaşlarının karıştığı yolsuzluk ve vurgun olaylarını gizlemekte aciz ka- lıyor! Parti yolsuzluk sarmalında freni bo- şalmış kamyon gibi baş aşağı gidiyor! Farların ampulü de patladığı için di- reksiyondaki, içinde ilerlediği karanlık- ta avaz avaz bağırıyor!.. Devekuşu ve Hain! “K asımpaşalı Başbakan’ı da öncelikle lâf altında kalmama iddiası ve ‘Üs- tüme gelmeyin, yakarım’ kültürü yönetiyor! Deniz Feneri soruşturması ile ortaya çıkan dolandırıcılık, AKP’nin başına gelen en yıkıcı felâket- tir. Kızılay’a İslamcı alternatif yaratmak için örgütlenmiş, iktidar tarafından özel statü verilecek kadar kollanmış olan bu kuruluş, partiye yandaş medya yarat- mak amacıyla yağmalanmıştır. Özgür bir medya bunu değilse neyi haber ya- pacaktır? Ama Türkiye’de devletten aldığı gücü hoyratça kullanan bir zihniyet işbaşındadır. Bu zihniyet, hükmettiği medya uzuv- larını susturmuş, geri kalanları da susturmak için baskıya başlamıştır.” Güngör Mengi, Vatan “D eniz Feneri’nde yolsuzluk iddiaları ada- let terazisinde tartılacağına, konu siya- si zemine kaydı. Bir medya patronunun açıktan hedef alınması, yaşadığımız tecrübelerin ışığı altında söyleyebiliriz, hiç ‘hayırlı’ olmamıştır. Ayrıca, basın özgürlüğünü zedeleyen bir yönü de vardır. Çünkü, siyasi iktidarın, bazı yayınların ya- pılmasını önlemeye çalıştığı izlenimi doğabilir. Öte yandan, medya sahiplerinin, devletle ilgili işleri ol- maması gerekir tezinin haklılığı da, bu ilişkilerde bir kere daha su yüzüne çıkmıştır. Unutmayalım ki, geçmişten bugüne kadar basın yayın gücünü ellerinde bulunduranlar, kendi çıkarları için iftira at- maktan kaçınmamıştır.” Nazlı Ilıcak, Sabah e-posta: mfarac cumhuriyet.com.tr MED CEZİR MEHMET FARAÇ Öfkenin Dört Nedeni! Cuma günkü Med Cezir’de Deniz Feneri vurgunu konusunda “M. Şev- ket Eygi, Fehmi Koru ve Hasan Kara- kaya neden susuyorlar” denilmişti ya?.. Koru ve Karakaya, Zaman, Ye- ni Şafak, Star, Bugün ve Sabah’ta ya- zan prangalı yoldaşları gibi devekuşu taklidi uğruna başlarını halen kumdan çıkaramadılar! Eygi ise cumartesi günkü köşesinde “Saçı bitmedik ye- timlerin haklarını yemek” başlığı altın- da isim vermeden son günlerde AKP’li- lerin de karıştığı yolsuzluklara şöyle gönderme yapmıştı: “Sayın Başbakan ‘Saçı bitmedik yetimlerin hakkını yedirmeyeceğiz’ dedi. Kendisini candan kutluyorum. İhalelere fesat karıştırmak saçı bitme- dik yetimlerin hakkını yemek demektir. Resmi işlerden komisyon almak. Ema- netleri layık olmayanlara vermek. Ha- ram yollarla, siyasî nüfuzla mala mül- ke sahip olmak... Oğullarına, damat- larına yasa ve ahlâk dışı zenginlikler te- min etmek... Bunları zimmetlerine ge- çirenler yüce İslâm dini tarafından ha- in ilan edilmiştir. Müslüman bir ülkede saçı bitmedik yetimlerin hakları yeni- yorsa, orada durum çok fena demek- tir.” Yerel seçimler yak- laşıyor. Başbakan Er- doğan’ın “Gâvur İz- mir” diye aşağıladığı bir kentin bele- diye başkanlığı koltuğunu ele geçir- mek için aylar önce çevresine talimat yağdırdığı biliniyor. AKP’li bakanlar CHP’li belediye yönetiyor diye Tür- kiye’nin üçüncü büyük kentinde bir ta- raftan içme suyu yatırımlarını engel- liyor diğer yandan su kirli iddiasıyla milleti galeyana getirmeye çalışıyor! Oysa Nevşehir, Aksaray, Niğde, Van, Afyonkarahisar ve Kars’ta da AKP’li belediyeler yurttaşlara arsenikli su içi- riyor! Aslında İzmir kavgası Ankara’daki su rezaletini örtbas etmek için uydu- rulmuş suni bir gündemdi. Başbakan işte o gündemin yaratıcısı olan ve BO- TAŞ borcu için uğruna özel yasalar çı- karttığı Melih Gökçek’in ramazanın ilk günü verdiği iftar yemeğinde yine İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yük- lenmişti. Vay efendim “İzmir Beledi- yesi olarak bir barajı ben bitirdim di- yebiliyor musun?..” CHP’liBaşkan Aziz Kocaoğlu Erdoğan’a “Üç barajın kaynağı hazır. Bakanlık engelliyor” diye yanıt vermişti. Ancak bu kez dev- reye Ankara ve İstanbul’a kanalizas- yon suyu pompalanmasını yalnızca seyretmekle yetinen Çevre Bakanı Veysel Eroğlu girmiş, Kocaoğlu’na “‘Beceremiyoruz’ desin, biz yapalım” diye seslenmişti. Konu beceriyse eğer, milyonlarca İstanbullu belediye başkanıyken kentin su sorununu çö- zemeyen Erdoğan ve o dönemdeki yardımcısı Eroğlu’na gülüyordur her- halde!.. “İstanbul 50 yıl susuzluk çek- meyecek” sloganıyla başlatılan ve 1 milyar 114 milyon YTL harcanan Melen Çayı projesi fiyaskoyla so- nuçlandı!.. İstanbul’un su rezervi yüz- de 20’lere düşerken, bu kenti neden halen son 6 yılda halkın 670 milyon YTL’sini toprağa gömen “lale” devri özentisi bir belediye başkanı yöneti- yor! İstanbul’un kuruyan barajlarında su arayan koyunlar acaba neden “Meeeeelen” diye bağırıyor! Meeeeelen!.. 6EylülCumartesiAkşamGazetesi Deniz Feneri vurgunu dün ne yazık ki manşetlerden inmişti. Gazetelerin ta- mamında Erdoğan-Aydın Doğan tar- tışması vardı. Hürriyet, Doğan’ın “Bi- at etmeyiz” sözünü manşete çıkarmıştı. Milliyet, Doğan’ın Erdoğan’a yönelik “Ne biliyorsan hemen açıkla” sözleriyle meydan okumuştu. Doğan Grubu’nun Radikali patronun sözünde manşet ya- pacak bir bölüm bulamamış, Ermeni Dışişleri Bakanı’nın sözlerini büyütm- üştü! Vatan, “Herkes Sabah gibi olsun istiyor” diye başlık kullanmıştı. Deniz Feneri yolsuzluğu yerine, dosyada adı geçenlerin tekziplerini yayımlayan Sa- bah gazetesi, Erdoğan’ın “Hilton için niye bana geldin” sözünü manşete çek- mişti. Dindarların merhametinin talan edilmesine karşı mide bulundarıcı bir suskunluk sergileyen gerici basın ise Erdoğan’ın sözlerini fırsat bilip Doğan’ı hedef almıştı. Yeni Şafak’ta “Bizi izle- meye devam edin” başlığı vardı. Zaman “Aydın Doğan’a bir hafta süre verdi”, Vakit “Hodri meydan”, Star ise “Açık- lamazsan açıklarım” başlıklarıyla çık- mıştı. Dünkü gazetelerin başlıkları ki- min Erdoğan ve AKP’ye biat ettiğini ki- min etmediğini çok net kanıtlamıştı! An- cak biat etmeyenler Erdoğan’ın gün- dem değiştirme tuzağına düşmekten de kurtulamamıştı! Tuzağa Düşen Gündem!.. Tunceli’de ‘bağımsız yargı’ uyarısı Haber Merkezi - Adli yõlõn başlamasõ dolayõsõyla yurdun çeşitli yerlerinde tö- ren düzenledi. Tunceli Baro Başkanõ Öz- gür Ulaş Kaplan, yeni adli yõlõnõn baş- lamasõ nedeniyle düzenlenen törende yaptõğõ konuşmada, siyasal iktidarlarõn ve yürütme organõ temsilcilerinin sürekli olarak yargõya müdahale girişimlerinde bulunduklarõnõ belirtti. Kaplan, yasama faaliyetlerinin, siyasi partilerin kendi çõ- karlarõ doğrultusunda yürütüldüğünü söyledi. Kaplan, “Yargının, bağım- sızlığı itibarıyla bir müdahaleye ma- ruz kalması, adaletin tarafsızlığına gölge düşürecektir” dedi. Tunceli Cumhuriyet Başsavcõsõ Zekeriya Be- yazıt ise yargõ erkine güvenin tesis edi- lemediği ülkelerde toplumlarõn barõş ve huzurunun bozulduğunu, devletin devamlõlõğõnda büyük zorluklarla kar- şõlaşõldõğõnõ ifade etti. İzmir Cumhuriyet Başsavcõsõ Emin Özler, törende yaptõğõ konuşmada, İz- mir Adalet Sarayõ’nõn Haziran 2004’te hizmete girdiğini, 10 yõl boyunca binayla ilgili sorun yaşamayacaklarõnõ düşü- nürken koridorlarõn bile odayla doldu- ğunu bildirdi. Özler, 1 Ocak-5 Eylül 2008 tarihleri arasõnda adliyeye 78 bin 89 olay intikal ettiğini, 33 bin 444 da- va açõldõğõnõ belirtti. İzmir Barosu Başkanõ Nevzat Erde- mir de konuşmasõnda, “sözde” yargõda reform yapõlmasõnõ öngören bir taslağõn gündeme getirildiği, taslağõn Türk hu- kukçularõnõn görüşüne sunulmadan, “AB sömürge müfettişlerinin” onayõ- na sunulduğunu söyledi. Anayasa Mah- kemesi’nin, çoğunluk partisinin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ haline geldiği- ne hükmettiğini söyleyen Erdemir, “Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı- na rağmen Türkiye’deki rejimi de- ğiştirme ve dönüştürme faaliyetleri hızla devam etmektedir” dedi. İstan- bul Barosu Başkanlõğõ’nca yapõlan ya- zõlõ açõklamada, yeni adli yõlõn gerçek- ten “adil” olmasõ istendi. Toplumsal ya- şamõn yurttaşlar için hakça bir alan oluşturmasõnda, “hukuk devleti” ilke- sinin vazgeçilmez önemi olduğuna dik- kat çekildi. İzmir Barosu Başkanõ Erdemir: Hukuk onu çiğneyenlere de lazõm olacaktõr ‘Birliğin güvencesi laikliktir’ Yargõtay Başkanõ Gerçeker, adli yõl açõlõş konuşmasõnda totaliter sisteme kayõş ve sõnõrsõz iktidar anlayõşõ tehlikesine dikkat çekti Genel Başkanõ Deniz Baykal ile yük- sek yargõ temsilcileri katõldõ. Törene AKP hakkõnda kapatma davasõnõ açan Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõsõ Ab- durrahman Yalçınkaya katõlmadõ. Yargõtay Başkanõ Gerçeker’in konuş- masõnda öne çõkan mesajlar şöyle: Devlet inançlara tarafsızdır: Laik bir devlette din, kişilerin özel yaşamõ kap- samõnda vicdani bir inanç konusudur. Dinsel kurallar devlet ve kamusal ku- rumlarõn çalõşmalarõna dayanak oluştu- ramaz. Devlet tüm dini inançlar karşõ- sõnda tarafsõzdõr. Laiklik ile din ve vic- dan hürriyeti kavramlarõ bu noktada ke- sişirler. Ülkemizde milli birliğin, tek mil- let, üniter devlet ilkesinin en önemli gü- vencesi laik Cumhuriyet olmuştur. La- ik devlet, hukuk düzenini dini kuralla- ra değil aklõn gereklerine dayandõrõr. İktidar sınırsız değildir: Anayasal demokrasi, çoğunluk tarafõndan seçilmiş iktidarlarõn karşõsõnda azõnlõkta kalan- larõn haklarõnõ anayasal güvence ile ko- ruyan bir demokrasi sistemidir. Her or- gan kendisine verilmiş olan yetki ve gö- revleri anayasa, yasa ve hukukun üs- tünlüğü kurallarõna uygun olarak kul- lanmak zorundadõr. Aksi yaklaşõmlar, yasama organõnda çoğunluğa sahip bu- lunan ve aynõ zamanda yürütme erkini de elinde bulunduran siyasal gücün, bir yandan yasalarõ yürürlüğe koyarak, diğer yandan ise devleti yöneterek top- lum düzenini, örgütlü çõkar çevrelerinin hizmetinde bir totaliter sisteme, de- mokrasinin kendisiyle özdeşleştirilme noktasõna kadar varan sõnõrsõz bir ikti- dar anlayõşõna götürme tehlikesini oluş- turmaktadõr. Demokrasiyi, çoğunluğun herhangi bir konu üzerindeki iradesinin sõnõrsõz olduğu bir yönetim biçimi ola- rak gören bir düşünceyi kabul etmek mümkün değildir. Bağımsızlık ayrıcalık değildir: Yar- gõlamayõ yapan makamõn, hiçbir dõş etken olmadan yasalarla belirlenmiş hukuk kurallarõ çerçevesinde özgür ola- rak karar verebilmelidir. Bunun için el- bette yargõ organõ da bağõmsõz olmalõ- dõr. Bu bağõmsõzlõk bir ayrõcalõk olma- yõp, Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşmesi ile de temel ilke olarak kabul edilen adil yargõlanma hakkõnõn sağlanabilmesi için gerekli bir müessesedir. Yargõnõn toplumdaki saygõnlõğõ kendisine duyu- lan güvene bağlõ olup, yargõyõ güveni- lir kõlan en önemli nitelik ise tarafsõz- lõktõr. Bağõmsõz olmayan bir yargõnõn ta- rafsõz olmasõ ise düşünülemez. Anayasa nasıl yapılmalı: Yeni bir anayasa hazõrlanõrken, toplumu doğru- dan etkileyecek, bütün bireyleri ve ku- rumlarõ bağlayacak yeni kurallar ko- nulmak istenirken daha şeffaf davra- nõlmasõ, daha geniş kesimlerin katõlõ- mõnõn sağlanmasõ da gerekmektedir. Ancak ne yazõk ki geçmiş günlerde gündeme getirilen gerek anayasa deği- şikliği paketi gerekse Yargõ Reformu Stratejisi Taslağõ incelendiğinde içe- rikleri itibarõyla, birçok yönü ile yargõ ba- ğõmsõzlõğõnõ daha da geriye götürecek, yargõyõ yasama ve yürütmenin daha çok etki alanõna sokacak düzenlemeler bulunduğu görülecektir. Anayasanõn başlangõç hükümlerinin anayasa metni- ne dahil olmaktan çõkarõlmasõ, böylece başlangõç kõsmõnda yer alan Cumhuri- yetin temel ilkeleri ile sõkõ sõkõya bağlõ olan temel değerlerin korunmasõnõn za- yõflatõlmõş hatta kaldõrõlmõş olmasõ an- lamõna gelir. Yapõlmak istenilen dü- zenlemelerle yürütme erkinin, yasama erkindeki etkinliğini de kullanarak yar- gõ erki üzerindeki etkinliğini arttõraca- ğõ muhakkaktõr. Ergenekon davası: Yargõnõn hiç de hak etmediği birtakõm haksõz eleştiri ve ithamlarla karşõ karşõya kalmasõ, huku- kun üstünlüğü ve yargõ bağõmsõzlõğõnõ sa- vunmanõn dõşõnda bir düşüncesi bulun- mayan bizleri fazlasõyla üzmektedir. Yaşanan son olaylar, hukuk devleti il- kesinden uzaklaşmanõn yarattõğõ boşlu- ğun mafya türü çeteleşmelerle nasõl doldurulduğunu çok açõk bir biçimde göstermiştir. Devleti kurtarma düşüncesi ile olsa bile yanlõşõ yanlõşla düzeltme ol- gusunun topluma ne denli zarar verdi- ği de bu olaylarla açõkça ortaya çõkmõştõr. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu tes- pit etmek ve suçlu görülenlere yasala- rõn öngördüğü yaptõrõmlarõ uygulamak yargõya ait bir görevdir. Herkesin, hu- kuk devleti olmanõn doğal sonucu olan bu kurala saygõlõ olmasõ gerekir. Dile- rim ki mümkün olan en kõsa sürede, hu- kuki süreç içinde, yanlõşlar doğrular bir- birine karõştõrõlmadan, hukuk siyasal- laştõrõlmadan, yargõlama tamamlana- rak, gerçek ve doğru bir çözüme ulaşõ- lõr, gerçek suçlular cezalandõrõlõr. Böy- lece hukuk devleti olmanõn hukukun üs- tünlüğü ilkesinin anlamõ bir kez daha or- taya konulmuş olur. Burada şunu da be- lirtmek isterim ki; elbette herkes gibi, her kurum gibi, ne kadar sorunu olsa da yar- gõ da eleştirilebilir. Yanlõş görülen ka- rarlarõ tartõşõlabilir. Ancak, bu eleştiri- ler demokratik anlayõş içerisinde, hakaret ve iftira boyutuna varmadan iyi niyetli ve yapõcõ yönde olmalõdõr. Özok: Defolu demokrasi Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, hâlâ parti kapatma da- valarõ açõlõyor olmasõnõn “eksik defolu demokrasinin” bir sonucu olduğunu be- lirterek “AKP siyasi varlığını sürdü- rebilmek için bu karardaki gerekçe- leri dikkate almak ve bundan böyle, karara esas olan eylem ve söylemler- den ve bunların benzerlerinden özen- le kaçınmak durumundadır. İktidar partisinin kurucu üyesi olan ve Cum- hurbaşkanlığı kurumunu temsil eden Sayın Cumhurbaşkanı’nın eylem ve söylemleri karar gerekçesinde yer alırsa, Cumhurbaşkanlığı kurumu yeni tartışmaların odağı haline gele- bilecektir” dedi. Özok, üniversite rektörleriyle ilgili Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün seçi- minin yeni tartõşmalara neden olduğu- nu belirterek “Sayın Cumhurbaşka- nı’nın rektörleri atama yetkisi konu- sunda hiçbir tereddüt taşımamakta- yız. Ancak önceki cumhurbaşkanla- rı da yetki kullanımında objektif de- ğillerdi gerekçesiyle yerel ve genel se- çimlerde AKP listelerinden aday olan- larla, hızını alamayarak artık AKP ile özdeşleşmiş, ‘Her şey Türkiye için, durmak yok, yola devam’ yazılı kutla- ma pastası kesecek kadar gözü kara sayın hocaların seçilmesini doğrusu özerk ve özgür üniversitelerin geleceği bakımından hiç şık ve etik bulmuyo- ruz” diye konuştu. Baştarafı 1. Sayfada MEHMET KARAKUŞ (1938 - 1998) Seninle yaşadõğõm kõrk yõl, bir bahar gibiydi. Senin insanlõğõn yüce bir değer gibiydi. Sensiz geçen yõllar, ruhumda yanan cehennem gibidir... HATİCE KARAKUŞ İstanbul Haber Servisi - KESK’e bağlõ Büro Emekçileri Sendikasõ (BES), yargõ işkolunun gerçek yükü- nü çeken, sağlõksõz koşullarda dağ gi- bi yõğõlan dava dosyalarõ altõnda kalan büro emekçileri için “Yargıda ada- let ve herkese insanca yaşam” baş- lõklõ protesto eylemi yaptõlar. Sultanahmet Adliyesi önünde top- lanan BES’liler, “Nitelikli kamu hiz- meti, insanca yaşama hakkı herke- se” pankartõnõ açarken “Yargıda adalet istiyoruz”, “Sadaka değil toplusözleşme”, “İnsanca yaşamak istiyoruz” sloganlarõ attõlar. BES İs- tanbul 2 Nolu Şube Başkanõ Nevin Kaplan, adli yõlõn açõlõş gününde hü- kümet ve adalet bakanlõğõnõn yargõ hiz- metlerinin yürütülmesi konusunu bir bütün olarak ele almasõ gerektiğini be- lirterek, “Yargı emekçilerinin eko- nomik ve sosyal sorunlarının çözü- mü için adil bir düzenleme yapıl- ması gerekiyor” dedi. ‘Yargıda adalet ve herkese insanca yaşam’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle