02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2008 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Aylık Sofralar Yeterli mi? “Ramazan geldi hoş geldi, Baklava tepsisi boş geldi.” O günlerde hiç de boş gelmezdi oysa! Halkımız iftar sofrasını kendi gücüyle ku- rardı... İyi kötü, az çok, kendi emeğiyle, ken- di kazancıyla! Öyle meydanlarda, çadırlarda, halka yemek dağıtmayı kimse düşünmezdi. Akla bile gelmezdi bir ay süresinde yurdun dört bir yanında bedava sofralar kurarak halkımızın karnını doyurmak!.. Ünlü ‘orta direk’ vardı, onun bunun yardımı- na, hele hele devletin, daha doğrusu, iktidar sahibi politikacıların sadakalarına gerekseme duyan yoktu. Az kazançlı, orta kazançlı, ama iş güç sahibi, köylü, kasabalı, kentli kendi ek- meklerini kazanmasını bilirdi. Öyle meydan- larda kadınlar erkekler çocuklar, kuyruklarda bir lokma yemek için bekleşmezdi. Ne zaman başladı bu meydan yemekleri? DP, AP, ANAP dönemlerinde var mıydı? Varsa da, göze batacak yoğunlukta değildi. Ama şimdi AKP işin kolayını buldu. Seçim öncelerinde, ramazanı kullanarak köy, kasa- ba, kent halkının iftar yemekleriyle karnını doyuruyor! Sıkıştığında da oyunu alabilmek için kapı önlerine kömür çuvalları, makarna, pirinç torbaları yerleştiriyor. Kısa bir süre için yurttaşın, yani seçmenin oyunu aldıktan son- ra o yurttaşı memursa, işçiyse, emekliyse açlık sınırının altındaki yaşama düzeyine terk ediyor... Bir çuval kömüre, bir iki torba pirinçle makarnaya karşılık oyunu satan insanı, yurt- taş sayabilir miyiz? Bakıyorsun iktidara yanaşan kimileri vurdukça vuruyor. Sen ona ses çıkarmıyorsan, “Çalarsa çalsın bu arada bana da çıkar sağlasın” diyorsan senin bu yoksulluğun, bu acınacak durumun daha yıl- lar yılı sürüp gidecektir... Bir iktidar halkını di- lenci yerine koydu mu, sadaka gibi nimet dağıtmaya alıştı mı, her ramazanda sokaklar- da çadır lokantaları kurdu mu, iyi bilelim, o ik- tidar bir çöküş batağına saplanmıştır. Tek başarı yolu, yoksul halkı üç beş günlük çıkar- larla avutmak, en güçlü oy silahını elinden çekip almak!.. Sonra da “Ben yüzde kırk oy aldım, bir daha yüzde elliyi bulacağım ben çok başarılı bir iktidarım” diye kendini aldatmak!.. Bu meydan sofralarını görmek yetmez mi AKP iktidarının altı yılda halkımızı hangi utanç çizgisine getirdiğini anlamamıza! PENCERE AKP İktidarının Tasarımı... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı televiz- yonda esip gürlerken seyreden bir dost: - Bunun orucu, dedi, başına vurmuş... Öfke baldan tatlıdır... Ancak yaşanan olayın içeriğinde yalnız geçi- ci bir öfke yok... Almanya’da görülen Deniz Feneri davası, dal- ları budaklarıyla AKP’yi de sarıp sarmalayan, kö- kü yukarda yaprakları aşağıda bir tuba ağacına dönüştü... Cumhuriyet bu olayı uzun süreden beri izler, haberlerini verirdi... Ne var ki Almanya’da görülen davanın iddia- namesi yazılınca ve bu haberleri Doğan Grubu verince, hele kovuşturma AKP’yi sarıp sarmala- yınca, Başbakan kendinden geçti... RTE doğrudan Doğan Grubu’nun patronu Aydın Doğan’a saldırdı... Basın mesleğinde denir ki: - Haber kutsal, yorum özgürdür... Aydın Doğan ne yapacaktı?.. Bütün gazetelerine talimat verip sansür mü uy- gulayacaktı; - Almanya’dan bu konuda gelen haberleri ya- yımlamayacaksınız... Ne var ki dinci - iktidarcı gazeteler gibi Erge- nekon davasını şişirmek ve Deniz Feneri dava- sını görmezlikten gelmek Doğan Grubu’nun gö- ze alabileceği bir iş değildir... Recep Tayyip’in orucu başına vursa da, öfkesi baldan tatlı olsa da, AKP iktidarının serinkanlı- lıkla saptadığı bir planlaması var... Bu planın ilk aşaması Sabah olayında göz gö- re göre uygulandı... AKP iktidarı marifetiyle Sabah Grubu ele ge- çirildi... Geriye ne kaldı?.. Doğan Grubu... AKP iktidarı Doğan Grubu’nu da dize getirin- ce ya da ele geçirince, Türkiye medyasında öz- gürlük lafta kalacak, fiilen bu iş bitmiş olacak... Peki, bundan sonraki fasılda Aydın Doğan’ı pi- yasada ve iş yaşamında vurmak, Ankara’daki AKP iktidarının siyasal eylemine dönüşür mü?.. Sonuçta RTE’nin öfkesi, orucunun başına vurmasının sonucu değil... İslamcı Devlet Modeli’nde ve göstermelik de- mokraside özgür basının yeri olur mu?.. C HP, Cumhuriyet dönemin- de kurulan ilk partidir, Cumhuriyetle yaşõttõr. Bu- gün CHP’nin kuruluşu- nun 85. yõldönümüdür. CHP, aslõnda Ulusal Bağõmsõzlõk Sava- şõ’nõ halk içinde veren “Anadolu ve Ru- meli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin bir siyasal partiye dönüşmesiyle ortaya çõkmõştõr, resmi kuruluş tarihi de 9 Ey- lül 1923’tür. Bu konuyu kõsaca özetleyelim. 9 Ey- lül 1922’de Ulusal Bağõmsõzlõk Sava- şõ’nõn kazanõlmasõndan 3 ay sonra 6 Ara- lõk 1922’de Atatürk Ankara’da Hâki- miyeti Milliye, Yenigün ve Öğüt gaze- telerine bir parti kurmak istediğini be- lirten bir açõklama yaptõ. Bu açõklamada ülkenin ekonomik ve sosyal durumuyla ilgili konularda, prog- ramlõ çalõşmalar yapõlmasõ gerektiğini belirtiyor özellikle halkçõlõk konusu üzerinde duruyordu. Atatürk, CHP’yi kurma yönündeki bu kararõnõ açõkla- dõktan sonra, halkõn da görüşlerini almak amacõyla yurt gezisine çõktõ. Bu gezide kurulacak partinin temel ilkelerinin ne olacağõnõ da şöyle özetlemiştir: “Halk fırkasının asıl ruhu bağım- sızlık ve kayıtsız şartsız milli ege- menliktir…” Birinci TBMM, 1 Nisan 1923 tarihinde kendisini feshetti ve seçimlerin yeni- lenmesine karar verdi. CHP’nin kuru- luşu henüz gerçekleşmediği için “Ana- dolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Ce- miyeti” yeni seçime, cemiyetin başka- nõ Gazi Mustafa Kemal’in imzasõnõ ta- şõyan ve 9 maddeden oluşan bildiriyle girmiştir. Bu bildirideki temel ilkeler halkõn kayõtsõz, şartsõz egemenliği ve halkõn kendisini yönetmesi yani Cumhuriyet yönetimi olarak saptanmõştõ. Seçimlerden sonra oluşan yeni Mec- lis, çalõşmalarõna başlamõştõ. Halk Fõr- kasõ’nõn kuruluş dilekçesi İçişleri Ba- kanlõğõ’na verildi. Bu dilekçenin altõn- da partinin Başkanõ Gazi Mustafa Kemal ve Genel Sekreter Recep Peker’in im- zalarõ vardõ. CHP’nin kuruluş tarihi olarak 9 Eylül 1923 kabul edilmiştir. Ulusal Bağõmsõzlõk Savaşõ sürerken TBMM’nin aldõğõ kararlarda, o dö- nemde Mustafa Kemal’in verdiği söy- levlerde, açõklamalarda, ortaya çõkan te- mel görüşler, yeni kurulan CHP’nin programõnda yer aldõ. Bu temel ilkeler şöyle sõralanabilir: Halkçõlõk, milletçilik, ulusçuluk, mil- li irade, antiemperyalizm, tam bağõm- sõzlõk, saltanata dayalõ devlet sisteminin ve devlet yönetiminde İslamcõ düşün- cesinin reddedilişi, ulusun ilerlemesi ve modernleşmesi… Bütün bu düşünceler aslõnda önce 22 Haziran 1919 tarihli Amasya Bildirge- si ve sonra Erzurum ve Sõvas kongrele- ri kararlarõnda, birinci TBMM’nin an- tiemperyalist savaşõmõnda yer almõştõr. CHP daha sonra Atatürk’ün aydõn- lanma devrimlerinin gerçekleşmesin- de, Aydõnlanma devriminin halk kitle- lerine yayõlmasõnda en etkin görevi al- mõştõr. CHP 1946’da çok partili demokratik yaşama geçirilmesini sağlamõş ve 14 Ma- yõs 1950’de yargõç denetiminde dürüst ve demokratik seçimleri yaparak, siya- sal iktidarõn barõş içinde kansõz bir bi- çimde el değiştirmesini gerçekleştir- miştir. CHP, Türkiye’nin modernleşmesi ve demokratik yaşamõn güçlenmesinde çok önemli görevler üstlenmiştir. Bugün, CHP için türlü eleştiriler var- dõr. Bu da sağlõk nedeni olarak sayõl- malõdõr. Türkiye bugün en güç dönemlerinden birisini yaşamaktadõr. Bugün siyasal iktidarõ elinde tutan par- ti, laikliğe karşõ hareketlerin odak nok- tasõ olarak kapatõlmasõ istemiyle hak- kõnda Anayasa Mahkemesi’nde dava açõlmõştõr. Bugün bilinmektedir ki, Türk milli eği- timine tarikatlar egemen olmuştur. Ül- kemizdeki tüm öğrenci yurtlarõnõn üçte ikisi tarikatlarõn elindedir. Türkiye olmak ya da olmamak noktasõnda ince ve na- zik bir çizginin üzerindedir. Laik Cumhuriyet tehlike içindedir. Tarikatlar etkilerini giderek arttõrõyorlar. Türkiye adeta bir tarikatlar demokrasi- sine dönüşmüş bir manzara göstermek- tedir. Siyasal iktidar elindeki devlet gücünü kullanarak, devletin imkânlarõyla yok- sul halkõ elde etmek için kömür ve er- zak paketleri dağõtmaktadõr. Bugün Türk ekonomisi zor durumla karşõ karşõyadõr. Türkiye tarihinin en borçlu olduğu ve en büyük dõş açõğõnõn verildiği bir dönemi yaşamaktadõr. Bugün, demokratik hukuk devleti il- keleri ne kadar tehlike altõndaysa, ül- kemizin üniter yapõsõ da tehdit altõnda- dõr. Bu nedenlerle bugün Atatürkçülerin, aydõnlarõn, yurtseverlerin bir araya gel- me günüdür. Tüm ayrõlõklarõn, tüm eleş- tirilerin bir süre askõya alõnmasõ gereken günleri yaşõyoruz. Kişisel kinler, kişisel düşünceler bir süre bir kenara itilmeli- dir. Koşullar öyle zorlayõcõ ki, gün CHP’yi güçlendirme ve AKP’yi yerel se- çimlerde baş aşağõ yapma günüdür. CHP ve Genel Başkan Baykal laik Cumhuriyetin korunmasõ yönünde cid- di biçimde tavõr koymaktadõr. Bu tavõr genişletilip, Anadolu’ya yayõlmalõdõr. CHP Genel Başkanõ, son konuşma- sõnda CHP’nin şu anda hantal bir yapõ- ya sahip olduğu gerçeğini dile getirmiştir. CHP’nin dinamik bir yapõya kavuşma- sõ için her şeyden önce bütün ilçelerde kadõn kollarõ ve gençlik kollarõnõn ha- rekete geçirilmesi gerekmektedir. Atatürkçülerin, bütün yurtseverlerin bir araya gelmeleri ve CHP’yi destekle- meleri gerektiği günleri yaşõyoruz. Gün, sen-ben kavgalarõnõn bir kenara itilme- sini gerektiriyor. Genel Başkan Sayõn Baykal’õn yerel seçimlerden önce bu ha- reketi kolaylaştõrmak ve gerçekleştirmek için toparlayõcõ ve kucaklayõcõ bir açõlõm yapmasõ çok yararlõ olacaktõr. CHP’nin 85. Yõldönümü... Atatürkçülerin, bütün yurtseverlerin bir araya gelmeleri ve CHP’yi desteklemeleri gerektiği günleri yaşõyoruz. Gün, sen-ben kavgalarõnõn bir kenara itilmesini gerektiriyor. Genel Başkan Sayõn Baykal’õn yerel seçimlerden önce bu hareketi kolaylaştõrmak ve gerçekleştirmek için toparlayõcõ ve kucaklayõcõ bir açõlõm yapmasõ çok yararlõ olacaktõr. ALEV COŞKUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle