02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2008 SALI 14 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Emek Üleşimi Emin Özdemir’le telefon konuşmalarımızın temel konusu kitaplardır, yazılardır. Son yıllarda, yazdıklarımızı birbirimize okur da olduk. Kuru bir okuma olmuyor bu. Birlikte çalışmanın verdiği alış- kanlıkla, aramızda üretimsel bir değerlendirme yöntemi gelişmiştir; oluşturduğumuz metnin dü- şünsel örgüsünü, biçemini, estetik yapısını da tar- tışıyoruz. Günlük hayatımıza internet girdikten sonra, oku- maları ekranda sürdürmeye başladık. Böylece, işi- terek okumanın yerini görerek okuma aldı. Özdemir’in ne düşündüğü, sesinin tınısına yan- sır. Her gün birbirimizi aradığımızdan, nerdeyse onun duygu dünyasının ses mühendisi oldum. Onun için, özellikle köşe yazılarımı ona internet yo- luyla iletmez, hep telefonda okurum. Dil kıvraktır, hatır gönül sayar, gizler kendini; ses, yüreğin derinlerindeki gizli sızıları bile açığa vu- rur. Zaman, bize birbirimizin sesi olmayı öğret- miştir. Özdemir’e yıllar önce Berlin’den gönder- diğim bir mektupta, “Biz, duyguca da, düşünce yönünden de, ‘tamamlamalı’ bir hayat yaşadık. Za- man, sevdiklerimizi, beğendiklerimizi kesiştirdi” di- ye yazmıştım. Bu ‘tamamlamalı hayat’, bize, zamanı bölüş- menin, hayatı bölüşmekten başka şey olduğunu öğretmiştir. Hayat denen azgın kısrağın dizgini sizin eliniz- de değildir; zaman ise, sıkı tutmayı bilenin eline, aygırları bile uysal kılacak aklın dizginini verir. Yazımı okurken, bilirim ki, kulağının üzengi ke- miğinin ucundan fırlayan en atik sinir hücreleri, ağ- zımdan çıkan sözcükleri dilimden kapmış, götü- rüp kendi bellek ülkesine yerleştirmiştir. Diyelim hiçbir eksiğe değinmeden, yazdığımı onayladı. Sesinin girinti çıkıntılarının, dilinin al- tındakini açığa vuracağını bilir, kulağımı o tınıya dayarım. Söze “ama” diye başlamışsa, ‘ama’, onun bel- lek ülkesinin sinyalidir. Okuduğum yazının başında, ortasında, sonunda; yalnız sözcük, cümle, anlam bağlamında değil, bilgi yanılmalarında da ne varsa dilinin ucuna akıverir. Sesin dile dönüştüğü andır bu. Elime kalemi alır, değineceği noktaları yazma- ya koyulurum. Bakarım, kimi sözcükler yerine oturmamıştır, cümle sallantılıdır, örnek havada kal- mıştır... İki yazar arasındaki böyle bir etkileşim, bizde alı- şılan bir şey değil. Kitap-lık dergisinin Nisan 2008 tarihli, 115. sayısında çıkan “Oy Nare!..” ad- lı öykümü, yayımlanmadan önce ilk Özdemir okumuş, görüşlerini bana bir mektupla iletmişti. Derginin editörü Murat Yalçın, bu etkileşimin çok kişinin ilgisini çektiğini söyledi. Füruzan ise, öyküyü de, Özdemir’in görüşlerini de aynı ilgiyle okuduğunu belirtti. Oysa, Amerika’da, Avrupa’da her yazarın bir ilk okuyucusu vardır. Yazar, yazıp bitirdiği eserini ona teslim eder. Kitabın kurgusundan yazımına, nok- talamasına, cümlelerin yapısal ve anlamsal kul- lanımına, estetiğine; metnin tümünden artık o so- rumludur. Bu, AYNA köşesinde yayımlanan 100. yazım. Özdemir, 99’unda da, beni dinleme inceliğini gös- terip değerlendirmeler yapmıştır. Ben de, gece ya- rısı uykudan uyandırsa, masamdaki işimi bırakır, ekranda onun ilettiği yazıyı okurum. Yıllar süren bu etkileşimi düşününce, anlıyorum ki, dostluk, insanda kendini besleyecek erdem- ler bulursa gelişiyor. Bizimki, emek üleşimiyle beslenen böyle bir dostluk... Bu yazıyı Özdemir’e adıyorum. [email protected] [email protected] Tiyatro Z’ de kurslar Kültür Servisi - Tiyatro Z’nin her yõl düzenli olarak açtõğõ oyunculuk kurslarõ, 4 Ekim Cumartesi günü topluluğun Beyoğlu- Kuledibi’ndeki merkezinde başlõyor. Üç aşamadan oluşan doğaçlama, hareket, diksiyon, role hazõrlõk, dans derslerini içeren kursun kayõtlarõ başladõ. Amatör, yaşlõ, genç, herkese açõk olan kurslar kendini ifade etmekte zorluk çeken, özgüven sorunu yaşayan, ileride profesyonel tiyatro yapmak isteyen herkese açõk. Sessiz yıldız Page öldü Kültür Servisi - Sanat yaşamõna sinemanõn sessiz günlerinde başlayan sinema oyuncusu Anita Page, 98 yaşõnda Los Angeles’ta yaşama veda etti. Page, oyunculuk yaşamõ süresince Buster Keaton, Lon Chaney ve Joan Crawford gibi usta oyuncu ve sinemacõlarla çalõştõ. Page, Joan Crawford’la oynadõğõ ‘Our Dancing Daughters’ (1928) ile adõnõ duyurdu. Z ehra İpşiroğlu uzun zamandõr Al- manya’da yaşõyor. Üniversitede ders ve- riyor ve sürekli yazõyor. Son kitaplarõ Tiyatro’da Kültürler Arasõ Etkileşim (Mitos Bo- yut) ve öykü/röportaj Özgürlük Yollarõ (Çõnar Yayõnlarõ) oradaki yaşamõn izlerini taşõyor.. İpşiroğlu, Tiyatro’da Kültürler Arasõ Etkile- şim’de yazõlarõnõ üç bölümde toplamõş. Birin- ci bölümde, Almanya ağõrlõklõ yazõlara odakla- nõrken kökten dincilik, töre cinayetleri gibi konulara yer veriyor. İkinci bölümde, sahne yo- rumlarõ üzerinde duruyor. Üçüncü bölüm ise eğitimde tiyatro çalõşmala- rõna ayrõlmõş. Özgürlük Yollarõ kita- bõnda da Almanya’da yaşayan genç göçmenlerin yaşam öyküleri dikkat çekiyor. -Tiyatro’da Kültürler Arası Etkileşim’de iki toplum arasındaki gelgitler üzerinde duruyorsun. Bu da sor- gulayıcı ve eleştirel bir bakışa yol açıyor sanırım? ZEHRA İPŞİROĞLU - Doğru, çünkü insan, birbiriyle birçok yön- de hiç ilgisi yokmuş gibi görünen, ancak küreselleşme bağlamõnda da birçok yönüyle örtüşen iki ayrõ toplumda yaşamaya başlayõnca, ister istemez sü- rekli karşõlaştõrma yapõyor. Bu kitabõmda yer alan yazõlarõn çoğunda da bunu görüyoruz. Sanõrõm Tiyatronun besin kaynağõ yaşamõn kendisi bu yazõlarda dramaturji, sahne yorumu, eğitimde tiyatro gibi bizde de gündemde olan kavramlara bizdeki ve Almanya’daki tiyatro edebiyatõndan ya da sahne yorumlarõndan çeşitli örneklerle açõklõk getirmeye çalõşõyorum. - Aynı zamanda geçmişle bugün arasında da bir karşılaştırma yapıyorsun. İPŞİROĞLU - Çünkü günümüz tiyatro an- layõşõ son yõllarda büyük bir dönüşüm geçirdi. Öte yandan benim tiyatro birikimim kõrk yõl ge- rilere gidiyor. Bu da ister istemez yazõlara yansõyor. Ancak kõyaslama “şu iyidir bu kö- tüdür” gibi kesin bir değerlendirmeye götür- müyor. Benim için önemli olan, ne olup bitti- ğini anlamaya çalõşmak. - Sahne yorumları üzerinde durduğun ilk bölümde eleştirmen bakışın ağırlıkta. Oyun metinlerinin üzerinde durduğun ikinci bö- lümde dramaturg, yazar, çevirmen olarak kendi yaratıcılığından da yararlanıyorsun. Bunu, İbsen ve Max Frisch üzerine yaptığın çalışmaları göz önüne alarak söylüyorum. Eğitimde tiyatroya yer verdiğin son bölüm- de ise eğitimci yanın ağır basıyor. İPŞİROĞLU - Burada da bakõş açõsõ önem- li. Tiyatromuzdaki gelişmelerin irdelendiği ya da Almanya’daki sahnelemelerinden örnekler getirildiği ilk bölümde alõmlama ağõrlõk kaza- nõyor. Yani olup biteni anlama çabasõ içindeyim. Oyun metinleri üzerine yaptõğõm çalõşmalarda ise içerden bir bakõş söz konusu. Yani tiyatro- nun mutfağõnda kendim de bir şeyler pişirme- ye çalõşõyorum. Örneğin, Genco Erkal, Max Frisch’in “Kundakçılar”õnõ sahnelerken dra- maturji çalõşmasõnõ ben üstlenmiştim. Bu oyun- da söz konusu olan, yaşadõğõmõz döneme bire- bir gönderme yapan oldukça güncel bir yo- rumdu. Ama bu oyun beni öylesine sardõ ki üze- rinde düşünmeyi sürdürüp başka bir dramatur- ji çeşitlemesi daha hazõrladõm. Böylece faşiz- min yükselişini anlatan bu oyuna yalnõz köktenci değil, milliyetçi kuşatmaya da gönderme yapan bir oyun olarak yepyeni bir yorum getirdim. Öte yandan, anneanem Seniha Bedri Göknil’in çe- virmiş olduğu İbsen’in ‘Brandt’ ve ‘Peer Gynt’ oyunlarõnõ güncelleştirirken bu oyunla- rõ yeni bir gözle okumaya başladõm. - Eğitimde tiyatro senin çok önem verdiğin bir alan. İPŞİROĞLU - Evet, çünkü eğitimde tiyat- ronun yaratõcõ gizilgücünden yararlanõlabile- ceğine inanõyorum. Tiyatronun besin kaynağõ yaşamõn kendisi olduğu için eğitimdeki işlevi de önem taşõyor. Bu nedenle de üniversitedeki çalõşmalarõmda hep tiyatro ağõrlõktadõr. Oyun yazma atölyelerinden Forum tiyatrosuna değin farklõ çalõşmalarõn yer aldõğõ bu bölümdeki ya- zõlarda atölyelerden örnekler tartõşõlõyor. Bun- larõn arasõnda beni en çok heyecanlandõran, Theater an der Ruhr’la işbirliğiyle ortaya çõkan yarõ belgesel oyun oldu. Özgürlük Yollarõ ki- tabõnda Almanya’daki göçmen kuşağõn gele- neklerin ve erkil yapõlanmanõn altõnda nasõl ezil- diklerini, kurtulmak için nasõl olağanüstü bir ça- ba harcadõklarõnõ gündeme getiriyorum. Bu kitapta yer alan öykülerden yola çõkarak bu genç- lerle bir oyun oluşturduk ve bu oyun Bernhard Deutsch tarafõndan sahnelendi ve Ruhr bölge- sindeki çeşitli kentlerde oynandõ. Çok heyecan verici ve hoş bir projeydi bu. - Yeni çalışmalarda buluşmak üzere... Zehra İpşiroğlu uzun zamandõr Almanya’da yaşõyor. Son yõllarda yazdõğõ kitaplarõ yönlendiren de hep iki toplum arasõndaki gelgitler. Bu da sorgulayõcõ ve eleştirel bir bakõşa yol açõyor. Yaşamõn izlerini görmek DEV BİR CAM YAPIT KOLEKSİYONU YER ALIYOR İSTANBULBİLGİÜNİVERSİTESİSAHNEGÖSTERİSANATLARI Kültür Servisi - İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatlarõ Yöneti- mi’nce düzenlenen Académie Fratellini eğitmenleri yöneti- mindeki sokak ve sirk sanatlarõ ko- nulu atölye çalõş- malarõ Santralis- tanbul’da başlõ- yor. Atölyele- rin beşinci bölümü olan İleri Jong- lörlük’te, dans ve tiyatro üzerinde uzmanlaşmõş Vincent Berhault, bu alanda çalõşan insanlarla 8 Eylül - 18 Eylül 2008 tarihleri arasõnda bir araya gelecek ve katõlõmcõlar atöl- ye sonunda gösterilerini sergile- yebilecek. İngilizce yapõlacak ve devam zorunluluğu olan atölyeye katõlõm ücretsiz ve 10 kişiyle sõnõrlõ. Kültür Servisi - Dev bir cam yapõt ko- leksiyonuna sahip olan Türkiye’nin ilk özel cam müzesi ‘Medusa Arkeolojik Eser- ler Cam Müzesi’, geçen günlerde Gazi- antep’te Füsun İşsever tarafõndan açõldõ. Müzedeki 4 ayrõ salonda Roma ve İslam tarihinden günümüze gelmiş 1200 parça cam yapõt sergileniyor. İşsever ve eşinin 20 yõllõk cam kolek- siyonerliği ile oluşturulan mekânda ayrõ- ca “üflemeli cam ocağı gösterileri” ya- põlõyor ve isteyenler uygulamalõ cam üf- leme dersleri alõyor. Danõşmanlõğõnõ Ga- ziantep Müzesi’nin eski yöneticisi ar- keolog Fatma Bulgan’õn yaptõğõ Medusa Arkeolojik Eserler Cam Müzesi, sabah 09.00 ve gece 02.00 arasõnda Ga- ziantep’teki tarihi kale karşõsõndaki yerinde gezilebilir. Kültür Servisi - Ünlü oryantalist ressam Fausto Zonaro’nun hemen hepsi Türkiye’de ilk kez sergilenecek olan yapıtlarının yer aldığı ‘Hayatın ve Işığın Ressamı: Fausto Zo- naro / Bir Osmanlı Saray Ressamının İstanbul’daki Hayatı ve Eserleri’ adlı sergi, 24 Eylül’de Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılacak. İstanbul’a 1891 yılında ge- lerek yaptığı, dönemin kültürünü ve yaşantısını başarılı bir şekilde anlatan tablo- larla II. Abdülhamid tarafından ‘Saray Ressamı’ olarak görevlendirilen Zonaro’nun, 1924 yılında kaleme alıp büyük bir özenle, kapağından bölümlerine, içine yerleşti- rilecek görsel malzemeye kadar basılmaya hazır bir kitap halinde hazırladığı anı- ları, dünyada ilk kez Türkiye’de, sergiyle eşzamanlı olarak yayımlanacak. İlk özel cam müzesi açõldõ Kültür Servisi - Türk rock müziğinin sevilen isimlerinden Erkin Koray, 25 Eylül saat 21.30’da Babylon sahnesinde olacak. Sanat yaşamõnõn başõndan bugüne, rock altyapõsõyla ülkemiz kültürünü buluşturan sayõsõz unutulmaz şarkõya imza atan sanatçõ, bu konserinde de ‘Estarabim’, ‘Arapsaçı’, ‘Deli Kadın’, ‘Kızları da Alın Askere’, ‘İlla ki’, ‘Çöpçüler’, ‘Yağmur’ gibi efsane şarkõlarõnõ da seslendirecek. Konserde, Koray’a bas gitarda yine müziğimizin bir başka usta ismi, Ahmet Güvenç eşlik edecek. ‘Bir Eylül Akşamı’ (1962) plağõyla sesini ilk kez duyduğumuz Koray, özgün çalõşmalarõ ve Doğu ile Batõ müziklerinin nasõl sentezlenebileceği konusunda birçok müzisyene de yol gösterdi. Yenilikçi, sentezci, deneyci bir müzik çizgisi olan sanatçõ; sõra dõşõ şarkõ sözleri, kendine özgü vokal biçemi, uzun saçlarõ, özgün kõyafetleri ve rock müzisyeni kimliğiyle öne çõktõ ve arabeskten hard rock tarzõna kadar geniş bir yelpazede birçok yapõt verdi. 1960’larõn sonuna doğru, bağlamanõn sesini müzik yapõlan mekânlarda daha çok duyurmak ve rock müzikte de kullanabilmek için elektrobağlamayõ icat eden Koray, geçen yõl da 50. sanat yõlõnõ kutlamõştõ. Erkin Koray Babylon’da Kültür Servisi - TÜRKSOY (Türk Kültür ve Sanatlarõ Ortak Yönetimi) ile Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin (MDOB) bu yõl 11’incisini düzenlediği ‘Türksoy Ope- ra Günleri’ bu perşembe başlõyor. Et- kinliğe Azerbaycan, Kazakistan, Kõrgõ- zistan, Tataristan, Türkmenistan, Kuzey Kõbrõs Türk Cumhuriyeti, Hakas, Gagauz, Başkurdistan ve Türkiye’den katõlan sa- natçõlar, Şef Ali Hoca yönetimindeki MDOB Orkestrasõ eşliğinde, perşembe 20.30’da Mersin Devlet Opera ve Balesi Sahnesi’nde; pazar 20.30’da ise Girne Amfi Tiyatro’da sahneye çõkacaklar. Türksoy ile MDOB’nin 5 yõllõk aradan son- ra gerçekleştireceği etkinlik, Türk dünya- sõnõn ilk opera yapõtõ olan Üzeyir Hacı- beyov’un ‘Leyla ile Mecnun’ operasõnõn 100. yõlõ olmasõ nedeniyle bu önemli ya- põta adandõ. Sanatçõlarõn, kendi ülkelerinin opera yapõtlarõnõn yanõ sõra klasik yapõt- lardan da örnekler sunacaklarõ ‘11. Türk- soy Opera Günleri’nde tüm etkinlikler halka açõk ve ücretsiz. (0 324 239 43 88) Kültür Servisi - İstan- bul Modern Sanat Müze- si, Sıtkı Kösemen ile Ergün Turan ve Süreyya Yılmaz Dernek’in fotoğraflarõndan oluşan “İnsan Hal- leri” başlõklõ yeni fo- toğraf sergisini 10 Ey- lül’de Fotoğraf Galeri- si’nde açõyor. Küratör- lüğünü Engin Özen- des’in üstlendiği sergide, galerinin bir duvarõnda Er- gün Turan ve Süreyya Yõlmaz Dernek’in en doğal halleriyle yoldan gelip ge- çenleri çektiği, öteki duvarda ise Sõtkõ Kösemen’in “ölü taklidi” yapan kişile- ri saptadõğõ fotoğraflarõ yer alacak. Ya- şam, ölüm, anõ izleklerinden oluşan “İn- san Halleri”ni düzenlerken her fotoğ- raftan bir öykü çõkarma olanağõ bul- duğunu söyleyen Özendes, iz- leyicilerin “İnsan Halle- ri”nden yeni yaşam öyküleri yaratacaklarõnõ söylüyor: “Bir asansörün içine uzanıverip ölü taklidi yapan genç kız, kara panonun önünde alış- veriş torbası ile poz veren insandan farklı mıdır aslında? Poz verenlerin iç- güdüsü ile, Sıtkı’nın ustalığının bir- leştiği bu karelerin her birinden bir öy- kü çıkarma olanağı yok mudur, aynen koşu dönüşü lastik ayakkabı ve şort- larıyla kara pano önünde poz veren çiftte olduğu gibi.” 52 fotoğrafõn yer al- dõğõ sergi 25 Ocak’a dek sürecek. (0 212 243 43 19) Santralistanbul’da‘İleriJonglörlük’ ‘İnsan Halleri’nin öyküleri Sıtkı Kösemen ile Ergün Turan ve Süreyya Yılmaz Dernek’in fotoğraflarından oluşan “İnsan Halleri” başlıklı yeni fotoğraf sergisi 10 Eylül’de İstanbul Modern’de açılıyor. TÜRKSOY OPERA GÜNLERİ Mersin’de operalı günler... AnitaPage Zonaro’nun anıları yayımlanıyor Avrasya Film Festivali başladı ASTANA (AA) - Kazakistan’õn başkenti Astana’da yapõlan 5. Uluslararasõ Avrasya Film Festivali dün yapõlan galayla başladõ. Astana’da ‘Piramit’ adõyla bilinen Barõş ve Dostluk Sarayõ’nda yapõlan gala töreninde Kazakistan, Almanya, Rusya ve İsviçre ortak yapõmõ olan, yönetmenliğini Rus yönetmen Sergey Dvortssevoi’nin üstlendiği, bu yõl tamamlanan ‘Tulpan’ adlõ filmin ilkgösterimi yapõldõ. ABD’den film yapõmcõsõ Michael Fitzgerald, İngiltere’den oyuncu Jeremy Irons ve Rusya’dan oyuncu Reneta Litvinova’nõn yanõ sõra Kazak ve dünya sinemasõnõn bilinen isimlerinin de katõldõğõ festival, sinemaseverlerden büyük ilgi gördü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle