Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2008 SALI
14 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Emek Üleşimi
Emin Özdemir’le telefon konuşmalarımızın
temel konusu kitaplardır, yazılardır. Son yıllarda,
yazdıklarımızı birbirimize okur da olduk. Kuru bir
okuma olmuyor bu. Birlikte çalışmanın verdiği alış-
kanlıkla, aramızda üretimsel bir değerlendirme
yöntemi gelişmiştir; oluşturduğumuz metnin dü-
şünsel örgüsünü, biçemini, estetik yapısını da tar-
tışıyoruz.
Günlük hayatımıza internet girdikten sonra, oku-
maları ekranda sürdürmeye başladık. Böylece, işi-
terek okumanın yerini görerek okuma aldı.
Özdemir’in ne düşündüğü, sesinin tınısına yan-
sır. Her gün birbirimizi aradığımızdan, nerdeyse
onun duygu dünyasının ses mühendisi oldum.
Onun için, özellikle köşe yazılarımı ona internet yo-
luyla iletmez, hep telefonda okurum.
Dil kıvraktır, hatır gönül sayar, gizler kendini; ses,
yüreğin derinlerindeki gizli sızıları bile açığa vu-
rur. Zaman, bize birbirimizin sesi olmayı öğret-
miştir. Özdemir’e yıllar önce Berlin’den gönder-
diğim bir mektupta, “Biz, duyguca da, düşünce
yönünden de, ‘tamamlamalı’ bir hayat yaşadık. Za-
man, sevdiklerimizi, beğendiklerimizi kesiştirdi” di-
ye yazmıştım.
Bu ‘tamamlamalı hayat’, bize, zamanı bölüş-
menin, hayatı bölüşmekten başka şey olduğunu
öğretmiştir.
Hayat denen azgın kısrağın dizgini sizin eliniz-
de değildir; zaman ise, sıkı tutmayı bilenin eline,
aygırları bile uysal kılacak aklın dizginini verir.
Yazımı okurken, bilirim ki, kulağının üzengi ke-
miğinin ucundan fırlayan en atik sinir hücreleri, ağ-
zımdan çıkan sözcükleri dilimden kapmış, götü-
rüp kendi bellek ülkesine yerleştirmiştir.
Diyelim hiçbir eksiğe değinmeden, yazdığımı
onayladı. Sesinin girinti çıkıntılarının, dilinin al-
tındakini açığa vuracağını bilir, kulağımı o tınıya
dayarım.
Söze “ama” diye başlamışsa, ‘ama’, onun bel-
lek ülkesinin sinyalidir. Okuduğum yazının başında,
ortasında, sonunda; yalnız sözcük, cümle, anlam
bağlamında değil, bilgi yanılmalarında da ne
varsa dilinin ucuna akıverir.
Sesin dile dönüştüğü andır bu.
Elime kalemi alır, değineceği noktaları yazma-
ya koyulurum. Bakarım, kimi sözcükler yerine
oturmamıştır, cümle sallantılıdır, örnek havada kal-
mıştır...
İki yazar arasındaki böyle bir etkileşim, bizde alı-
şılan bir şey değil. Kitap-lık dergisinin Nisan
2008 tarihli, 115. sayısında çıkan “Oy Nare!..” ad-
lı öykümü, yayımlanmadan önce ilk Özdemir
okumuş, görüşlerini bana bir mektupla iletmişti.
Derginin editörü Murat Yalçın, bu etkileşimin
çok kişinin ilgisini çektiğini söyledi. Füruzan ise,
öyküyü de, Özdemir’in görüşlerini de aynı ilgiyle
okuduğunu belirtti.
Oysa, Amerika’da, Avrupa’da her yazarın bir ilk
okuyucusu vardır. Yazar, yazıp bitirdiği eserini ona
teslim eder. Kitabın kurgusundan yazımına, nok-
talamasına, cümlelerin yapısal ve anlamsal kul-
lanımına, estetiğine; metnin tümünden artık o so-
rumludur.
Bu, AYNA köşesinde yayımlanan 100. yazım.
Özdemir, 99’unda da, beni dinleme inceliğini gös-
terip değerlendirmeler yapmıştır. Ben de, gece ya-
rısı uykudan uyandırsa, masamdaki işimi bırakır,
ekranda onun ilettiği yazıyı okurum.
Yıllar süren bu etkileşimi düşününce, anlıyorum
ki, dostluk, insanda kendini besleyecek erdem-
ler bulursa gelişiyor.
Bizimki, emek üleşimiyle beslenen böyle bir
dostluk...
Bu yazıyı Özdemir’e adıyorum.
[email protected]
[email protected]
Tiyatro Z’ de kurslar
Kültür Servisi - Tiyatro Z’nin her yõl düzenli
olarak açtõğõ oyunculuk kurslarõ, 4 Ekim
Cumartesi günü topluluğun Beyoğlu-
Kuledibi’ndeki merkezinde başlõyor. Üç
aşamadan oluşan doğaçlama, hareket,
diksiyon, role hazõrlõk, dans derslerini içeren
kursun kayõtlarõ başladõ. Amatör, yaşlõ, genç,
herkese açõk olan kurslar
kendini ifade etmekte
zorluk çeken, özgüven
sorunu yaşayan, ileride
profesyonel tiyatro yapmak
isteyen herkese açõk.
Sessiz yıldız Page öldü
Kültür Servisi - Sanat
yaşamõna sinemanõn sessiz
günlerinde başlayan sinema
oyuncusu Anita Page, 98
yaşõnda Los Angeles’ta
yaşama veda etti. Page,
oyunculuk yaşamõ
süresince Buster Keaton,
Lon Chaney ve Joan
Crawford gibi usta oyuncu
ve sinemacõlarla çalõştõ. Page,
Joan Crawford’la oynadõğõ
‘Our Dancing Daughters’
(1928) ile adõnõ duyurdu.
Z
ehra İpşiroğlu uzun zamandõr Al-
manya’da yaşõyor. Üniversitede ders ve-
riyor ve sürekli yazõyor. Son kitaplarõ
Tiyatro’da Kültürler Arasõ Etkileşim (Mitos Bo-
yut) ve öykü/röportaj Özgürlük Yollarõ (Çõnar
Yayõnlarõ) oradaki yaşamõn izlerini taşõyor..
İpşiroğlu, Tiyatro’da Kültürler Arasõ Etkile-
şim’de yazõlarõnõ üç bölümde toplamõş. Birin-
ci bölümde, Almanya ağõrlõklõ yazõlara odakla-
nõrken kökten dincilik, töre cinayetleri gibi
konulara yer veriyor. İkinci bölümde, sahne yo-
rumlarõ üzerinde duruyor. Üçüncü
bölüm ise eğitimde tiyatro çalõşmala-
rõna ayrõlmõş. Özgürlük Yollarõ kita-
bõnda da Almanya’da yaşayan genç
göçmenlerin yaşam öyküleri dikkat
çekiyor.
-Tiyatro’da Kültürler Arası Etkileşim’de
iki toplum arasındaki gelgitler
üzerinde duruyorsun. Bu da sor-
gulayıcı ve eleştirel bir bakışa yol
açıyor sanırım?
ZEHRA İPŞİROĞLU - Doğru,
çünkü insan, birbiriyle birçok yön-
de hiç ilgisi yokmuş gibi görünen,
ancak küreselleşme bağlamõnda da
birçok yönüyle örtüşen iki ayrõ
toplumda yaşamaya başlayõnca, ister istemez sü-
rekli karşõlaştõrma yapõyor. Bu kitabõmda yer alan
yazõlarõn çoğunda da bunu görüyoruz. Sanõrõm
Tiyatronun besin kaynağõ yaşamõn kendisi
bu yazõlarda dramaturji, sahne yorumu, eğitimde
tiyatro gibi bizde de gündemde olan kavramlara
bizdeki ve Almanya’daki tiyatro edebiyatõndan
ya da sahne yorumlarõndan çeşitli örneklerle
açõklõk getirmeye çalõşõyorum.
- Aynı zamanda geçmişle bugün arasında
da bir karşılaştırma yapıyorsun.
İPŞİROĞLU - Çünkü günümüz tiyatro an-
layõşõ son yõllarda büyük bir dönüşüm geçirdi.
Öte yandan benim tiyatro birikimim kõrk yõl ge-
rilere gidiyor. Bu da ister istemez yazõlara
yansõyor. Ancak kõyaslama “şu iyidir bu kö-
tüdür” gibi kesin bir değerlendirmeye götür-
müyor. Benim için önemli olan, ne olup bitti-
ğini anlamaya çalõşmak.
- Sahne yorumları üzerinde durduğun ilk
bölümde eleştirmen bakışın ağırlıkta. Oyun
metinlerinin üzerinde durduğun ikinci bö-
lümde dramaturg, yazar, çevirmen olarak
kendi yaratıcılığından da yararlanıyorsun.
Bunu, İbsen ve Max Frisch üzerine yaptığın
çalışmaları göz önüne alarak söylüyorum.
Eğitimde tiyatroya yer verdiğin son bölüm-
de ise eğitimci yanın ağır basıyor.
İPŞİROĞLU - Burada da bakõş açõsõ önem-
li. Tiyatromuzdaki gelişmelerin irdelendiği ya
da Almanya’daki sahnelemelerinden örnekler
getirildiği ilk bölümde alõmlama ağõrlõk kaza-
nõyor. Yani olup biteni anlama çabasõ içindeyim.
Oyun metinleri üzerine yaptõğõm çalõşmalarda
ise içerden bir bakõş söz konusu. Yani tiyatro-
nun mutfağõnda kendim de bir şeyler pişirme-
ye çalõşõyorum. Örneğin, Genco Erkal, Max
Frisch’in “Kundakçılar”õnõ sahnelerken dra-
maturji çalõşmasõnõ ben üstlenmiştim. Bu oyun-
da söz konusu olan, yaşadõğõmõz döneme bire-
bir gönderme yapan oldukça güncel bir yo-
rumdu. Ama bu oyun beni öylesine sardõ ki üze-
rinde düşünmeyi sürdürüp başka bir dramatur-
ji çeşitlemesi daha hazõrladõm. Böylece faşiz-
min yükselişini anlatan bu oyuna yalnõz köktenci
değil, milliyetçi kuşatmaya da gönderme yapan
bir oyun olarak yepyeni bir yorum getirdim. Öte
yandan, anneanem Seniha Bedri Göknil’in çe-
virmiş olduğu İbsen’in ‘Brandt’ ve ‘Peer
Gynt’ oyunlarõnõ güncelleştirirken bu oyunla-
rõ yeni bir gözle okumaya başladõm.
- Eğitimde tiyatro senin çok önem verdiğin
bir alan.
İPŞİROĞLU - Evet, çünkü eğitimde tiyat-
ronun yaratõcõ gizilgücünden yararlanõlabile-
ceğine inanõyorum. Tiyatronun besin kaynağõ
yaşamõn kendisi olduğu için eğitimdeki işlevi
de önem taşõyor. Bu nedenle de üniversitedeki
çalõşmalarõmda hep tiyatro ağõrlõktadõr. Oyun
yazma atölyelerinden Forum tiyatrosuna değin
farklõ çalõşmalarõn yer aldõğõ bu bölümdeki ya-
zõlarda atölyelerden örnekler tartõşõlõyor. Bun-
larõn arasõnda beni en çok heyecanlandõran,
Theater an der Ruhr’la işbirliğiyle ortaya çõkan
yarõ belgesel oyun oldu. Özgürlük Yollarõ ki-
tabõnda Almanya’daki göçmen kuşağõn gele-
neklerin ve erkil yapõlanmanõn altõnda nasõl ezil-
diklerini, kurtulmak için nasõl olağanüstü bir ça-
ba harcadõklarõnõ gündeme getiriyorum. Bu
kitapta yer alan öykülerden yola çõkarak bu genç-
lerle bir oyun oluşturduk ve bu oyun Bernhard
Deutsch tarafõndan sahnelendi ve Ruhr bölge-
sindeki çeşitli kentlerde oynandõ. Çok heyecan
verici ve hoş bir projeydi bu.
- Yeni çalışmalarda buluşmak üzere...
Zehra İpşiroğlu uzun zamandõr Almanya’da yaşõyor. Son yõllarda
yazdõğõ kitaplarõ yönlendiren de hep iki toplum arasõndaki gelgitler.
Bu da sorgulayõcõ ve eleştirel bir bakõşa yol açõyor.
Yaşamõn izlerini görmek
DEV BİR CAM YAPIT KOLEKSİYONU YER ALIYOR
İSTANBULBİLGİÜNİVERSİTESİSAHNEGÖSTERİSANATLARI
Kültür Servisi - İstanbul
Bilgi Üniversitesi Sahne ve
Gösteri Sanatlarõ Yöneti-
mi’nce düzenlenen Académie
Fratellini eğitmenleri yöneti-
mindeki sokak ve sirk sanatlarõ ko-
nulu atölye çalõş-
malarõ Santralis-
tanbul’da başlõ-
yor. Atölyele-
rin beşinci bölümü olan İleri Jong-
lörlük’te, dans ve tiyatro üzerinde
uzmanlaşmõş Vincent Berhault, bu
alanda çalõşan insanlarla 8 Eylül -
18 Eylül 2008 tarihleri arasõnda bir
araya gelecek ve katõlõmcõlar atöl-
ye sonunda gösterilerini sergile-
yebilecek. İngilizce yapõlacak ve
devam zorunluluğu olan atölyeye
katõlõm ücretsiz ve 10 kişiyle sõnõrlõ.
Kültür Servisi - Dev bir cam yapõt ko-
leksiyonuna sahip olan Türkiye’nin ilk özel
cam müzesi ‘Medusa Arkeolojik Eser-
ler Cam Müzesi’, geçen günlerde Gazi-
antep’te Füsun İşsever tarafõndan açõldõ.
Müzedeki 4 ayrõ salonda Roma ve İslam
tarihinden günümüze gelmiş 1200 parça
cam yapõt sergileniyor.
İşsever ve eşinin 20 yõllõk cam kolek-
siyonerliği ile oluşturulan mekânda ayrõ-
ca “üflemeli cam ocağı gösterileri” ya-
põlõyor ve isteyenler
uygulamalõ cam üf-
leme dersleri alõyor.
Danõşmanlõğõnõ Ga-
ziantep Müzesi’nin
eski yöneticisi ar-
keolog Fatma Bulgan’õn yaptõğõ
Medusa Arkeolojik Eserler Cam Müzesi,
sabah 09.00 ve gece 02.00 arasõnda Ga-
ziantep’teki tarihi kale karşõsõndaki yerinde
gezilebilir.
Kültür Servisi - Ünlü oryantalist ressam Fausto Zonaro’nun hemen hepsi Türkiye’de ilk
kez sergilenecek olan yapıtlarının yer aldığı ‘Hayatın ve Işığın Ressamı: Fausto Zo-
naro / Bir Osmanlı Saray Ressamının İstanbul’daki Hayatı ve Eserleri’ adlı sergi,
24 Eylül’de Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılacak. İstanbul’a 1891 yılında ge-
lerek yaptığı, dönemin kültürünü ve yaşantısını başarılı bir şekilde anlatan tablo-
larla II. Abdülhamid tarafından ‘Saray Ressamı’ olarak görevlendirilen Zonaro’nun,
1924 yılında kaleme alıp büyük bir özenle, kapağından bölümlerine, içine yerleşti-
rilecek görsel malzemeye kadar basılmaya hazır bir kitap halinde hazırladığı anı-
ları, dünyada ilk kez Türkiye’de, sergiyle eşzamanlı olarak yayımlanacak.
İlk özel cam müzesi açõldõ
Kültür Servisi - Türk rock müziğinin
sevilen isimlerinden Erkin Koray,
25 Eylül saat 21.30’da Babylon
sahnesinde olacak. Sanat yaşamõnõn
başõndan bugüne, rock altyapõsõyla
ülkemiz kültürünü buluşturan sayõsõz
unutulmaz şarkõya imza atan sanatçõ,
bu konserinde de ‘Estarabim’,
‘Arapsaçı’, ‘Deli Kadın’, ‘Kızları
da Alın Askere’, ‘İlla ki’,
‘Çöpçüler’, ‘Yağmur’ gibi efsane
şarkõlarõnõ da seslendirecek.
Konserde, Koray’a bas gitarda yine
müziğimizin bir başka usta ismi,
Ahmet Güvenç eşlik edecek. ‘Bir
Eylül Akşamı’ (1962) plağõyla sesini
ilk kez duyduğumuz Koray, özgün
çalõşmalarõ ve Doğu ile Batõ
müziklerinin nasõl sentezlenebileceği
konusunda birçok müzisyene de yol
gösterdi. Yenilikçi, sentezci, deneyci
bir müzik çizgisi olan sanatçõ; sõra
dõşõ şarkõ sözleri, kendine özgü vokal
biçemi, uzun saçlarõ, özgün
kõyafetleri ve rock müzisyeni
kimliğiyle öne çõktõ ve arabeskten
hard rock tarzõna kadar geniş bir
yelpazede birçok yapõt verdi.
1960’larõn sonuna doğru, bağlamanõn
sesini müzik yapõlan mekânlarda
daha çok duyurmak ve rock müzikte
de kullanabilmek için
elektrobağlamayõ
icat eden Koray,
geçen yõl da 50.
sanat yõlõnõ
kutlamõştõ.
Erkin Koray
Babylon’da
Kültür Servisi - TÜRKSOY (Türk Kültür ve
Sanatlarõ Ortak Yönetimi) ile Mersin
Devlet Opera ve Balesi’nin (MDOB) bu
yõl 11’incisini düzenlediği ‘Türksoy Ope-
ra Günleri’ bu perşembe başlõyor. Et-
kinliğe Azerbaycan, Kazakistan, Kõrgõ-
zistan, Tataristan, Türkmenistan, Kuzey
Kõbrõs Türk Cumhuriyeti, Hakas, Gagauz,
Başkurdistan ve Türkiye’den katõlan sa-
natçõlar, Şef Ali Hoca yönetimindeki
MDOB Orkestrasõ eşliğinde, perşembe
20.30’da Mersin Devlet Opera ve Balesi
Sahnesi’nde; pazar 20.30’da ise Girne
Amfi Tiyatro’da sahneye çõkacaklar.
Türksoy ile MDOB’nin 5 yõllõk aradan son-
ra gerçekleştireceği etkinlik, Türk dünya-
sõnõn ilk opera yapõtõ olan Üzeyir Hacı-
beyov’un ‘Leyla ile Mecnun’ operasõnõn
100. yõlõ olmasõ nedeniyle bu önemli ya-
põta adandõ. Sanatçõlarõn, kendi ülkelerinin
opera yapõtlarõnõn yanõ sõra klasik yapõt-
lardan da örnekler sunacaklarõ ‘11. Türk-
soy Opera Günleri’nde tüm etkinlikler
halka açõk ve ücretsiz.
(0 324 239 43 88)
Kültür Servisi - İstan-
bul Modern Sanat Müze-
si, Sıtkı Kösemen ile Ergün
Turan ve Süreyya
Yılmaz Dernek’in
fotoğraflarõndan
oluşan “İnsan Hal-
leri” başlõklõ yeni fo-
toğraf sergisini 10 Ey-
lül’de Fotoğraf Galeri-
si’nde açõyor. Küratör-
lüğünü Engin Özen-
des’in üstlendiği sergide,
galerinin bir duvarõnda Er-
gün Turan ve Süreyya Yõlmaz Dernek’in
en doğal halleriyle yoldan gelip ge-
çenleri çektiği, öteki duvarda ise Sõtkõ
Kösemen’in “ölü taklidi” yapan kişile-
ri saptadõğõ fotoğraflarõ yer alacak. Ya-
şam, ölüm, anõ izleklerinden oluşan “İn-
san Halleri”ni düzenlerken her fotoğ-
raftan bir öykü çõkarma olanağõ bul-
duğunu söyleyen Özendes, iz-
leyicilerin “İnsan Halle-
ri”nden yeni yaşam öyküleri
yaratacaklarõnõ söylüyor: “Bir
asansörün içine uzanıverip
ölü taklidi yapan genç kız,
kara panonun önünde alış-
veriş torbası ile poz veren insandan
farklı mıdır aslında? Poz verenlerin iç-
güdüsü ile, Sıtkı’nın ustalığının bir-
leştiği bu karelerin her birinden bir öy-
kü çıkarma olanağı yok mudur, aynen
koşu dönüşü lastik ayakkabı ve şort-
larıyla kara pano önünde poz veren
çiftte olduğu gibi.” 52 fotoğrafõn yer al-
dõğõ sergi 25 Ocak’a dek sürecek. (0 212
243 43 19)
Santralistanbul’da‘İleriJonglörlük’
‘İnsan Halleri’nin öyküleri
Sıtkı
Kösemen
ile Ergün
Turan ve
Süreyya Yılmaz
Dernek’in
fotoğraflarından oluşan
“İnsan Halleri” başlıklı
yeni fotoğraf sergisi 10
Eylül’de İstanbul Modern’de
açılıyor.
TÜRKSOY OPERA GÜNLERİ
Mersin’de
operalı günler...
AnitaPage
Zonaro’nun anıları yayımlanıyor
Avrasya Film Festivali başladı
ASTANA (AA) - Kazakistan’õn başkenti
Astana’da yapõlan 5. Uluslararasõ Avrasya Film
Festivali dün yapõlan galayla başladõ.
Astana’da ‘Piramit’ adõyla bilinen Barõş ve
Dostluk Sarayõ’nda yapõlan gala töreninde
Kazakistan, Almanya, Rusya ve İsviçre ortak
yapõmõ olan, yönetmenliğini Rus yönetmen
Sergey Dvortssevoi’nin üstlendiği, bu yõl
tamamlanan ‘Tulpan’ adlõ filmin ilkgösterimi
yapõldõ. ABD’den film yapõmcõsõ Michael
Fitzgerald, İngiltere’den oyuncu Jeremy Irons
ve Rusya’dan oyuncu Reneta Litvinova’nõn
yanõ sõra Kazak ve dünya sinemasõnõn bilinen
isimlerinin de katõldõğõ festival,
sinemaseverlerden büyük ilgi gördü.