02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 9 EYLÜL 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Mahir Seyhan: “Bir ordu temiz olmalı diyen Ahmet Altan’a: Başkomutanlık makamını işgal eden zat da temiz olmalı!” Enflasyon düşüyormuş... Neremize? Sopalı Serkan Deniz: “Ankara’da belediyenin içki timleri; milletin iftarda yediklerini sopalı idmanla eritme niyetinde!” Etkileme Nami Tepe: “Tutuklu emekli orgenerallere TSK adına yapılan ziyaret, yargıyı değil yargıyı amaçlarına alet etmeye çalışan iliştirilmiş medyayı etkilemişe benziyor!” Müslüm Sami Aktaş: “Gaziantep, Batman, Deniz Feneri, Dişli, bunlar Müslümansa, Türkiye’nin yüzde 99’u ne oluyor?” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı [email protected] AKP, ampul olan simgesini deniz feneri ile değiştirsin! RTE’yi biat kültürüne kim alıştırdı? ALMANYA’DA açılan “Deniz Feneri Davası”, medya patronu Aydın Doğan’la Başbakan RTE’nin arasını açtı. Aydın Doğan “Bizim medya kültürümüzde biat yoktur” deyince Reşit Çağın da sormadan edemedi: “Peki, ama RTE’yi biat kültürüne kim alıştırdı? Geleceği geçmişinden belli bu iktidarı daha ilk günlerinden itibaren göklere çıkaran; türban kriterli kadrolaşmayı, devletin Fethullah’ın çocuklarıyla sarılmasını, Atatürk’ün silinmeye çalışılmasını sineye çeken; TSK’nin ara sıra çıkan uyarımsı sesini bile demokratikleşmenin engeli sayan, ama bu demokrasi aşkına rağmen nedense dokunulmazlık ayıbının üstüne gidemeyen; Ergenekon’u ‘bana dokunmuyor’ kayıtsızlığıyla seyreden; istikrar masalıyla, yalancı anketlerle seçimlerde AKP’yi destekleyen; toplum adına denetim, toplumu doğru bilgilendirme ve toplumsal muhalefet görevini yapmak yerine muhalefet partilerine yüklenen; iktidarın hatırına Emin Çölaşan’ı kovan kimdi ya da kimlerdi?” - Derslerde dindarlık başlamış... “Deniz fenerine eleman yetiştirecekler!” FARKINDA MISINIZ Almanya’da görülen “Deniz Feneri ile Hortumlama Davası”nda adı geçen Başbakan RTE çok kızdı ve Doğan Medya Grubu’nun patronu Aydın Doğan‘’a “Açıkladın açıkladın; açıklamadın ben açıklayacağım” derken farkında olmadan acayip bir açıklamada bulundu. RTE’nin farkında olmadan yaptığı açıklamaya göre; bir gün Aydın Doğan kendisini ziyarete gelmiş ve İstanbul’da satın aldığı Hilton Oteli’nin arsasına yeni binalar kondurmak için imar planı değişikliği yapılması yolunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a ricacı olmasını istemiş. Yine farkında olmadan yaptığı açıklamaya göre RTE bu isteği “Olmaz, hayır n’olamaz” diyerek kesin bir dille geri çevirmiş. Burada bir parantez açmak gerekirse Aydın Doğan ise RTE’ye Ceyhan’da bir petrol rafineri kurma izni almak için gittiğini; RTE’nin rafineriyi damadının patronu Ahmet Çalık’a vereceğini bildirdiğini; o görüşme sırasında da Hilton işini sorduğunu anlatıyor. Neyse. Hilton arazisinde yeni inşaatlara izin vermeyen ve asla izin vermeyeceğini açıklayan RTE’nin farkında olmadan açıkladığına göre Aydın Doğan, yeni imar izni koparmak için bu kez yanına Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü alıp İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a gitmiş. İşte zurnanın “zırt” dediği yer burası; RTE’nin farkında olmadan yaptığı acayip açıklama bu. RTE, kendisinin izin vermediği bir işe İstanbul’daki Kadir’in izin verme yetkisi varmış gibi konuştuğunun farkında değil bir! İkincisi; Aydın Doğan’a yol göstermek haddimiz değil ama rica üzerine RTE’yi Hilton’da “Olmaz, hayır, n’olamaz” dediği noktadan geri döndürecek bir sürü ziyaret yöntemi var. Örneğin ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’u yanına alır RTE’nin Çankaya’daki kankası Abdullah Gül’e çıkarsın. Salona girerken Hayrünnisa’nın kulağına da “Bu iş olursa Paris Hilton İstanbul’a gelip sizinle ahududu şerbeti içecek” dersin. Olur, biter. Rahmetli Turgut Özal’ın başbakan yaptığı Yıldırım Akbulut’un kulaklarını çınlatarak konuyu toparlayalım: RTE, “Hilton için ben olmaz dedikten sonra Kadir’e gittiler” demekle karizmayı acayip çizdirdiğinin henüz farkına varmış değildir! Çizik GÖRÜŞ PERİHAN ERGUN Neler Olmuş Neler?! “Yiyin efendiler, yiyin bu han-õ yağma sizin; Doyuncaya, tõksõrõncaya, patlayõncaya kadar yiyin!” Tevfik Fikret Bazı sözler vardır ki zaman içindeki yeri ve değeri değişmez. Özdeyişten atasözüne dönüşür. İşte Aydınlanma’nın Atatürk’e de ışık tutan öncü şairi Tevfik Fikret’in bu dizeleri de tanımlamaya çalıştı- ğım niteliktedir. Tıpkı 16. asrın divan şiirinin Azeri kö- kenli, lirik şairi Fuzili’nin, “Selam verdim, rüşvet değildir diye kabul eyle- mediler - Hüküm gösterdim faidesizdir diye geçer- li saymadılar” demesi gibi. Osmanlı’dan beri laik de- mokratik Cumhuriyete kadar gelmiş geçmiş ikti- darların birçoğu, Atatürk’ten sonraki hükümetlerin de bir kısmı özellikle de dinciliği kendilerine bayrak edinen Milli Görüşçülerden bazıları, İslamın ana eti- ği olan “Eline, diline, beline sahip olacaksın” ilkesi- ne ters düşmüşlerse de AKP iktidarı döneminde iyi- ce zıvanadan çıkmış görünmektedirler. Yakınlarıy- la, sermayeden yoksun çocuklarına sağladıkları ti- cari işlerle servetleri, İlhan Taşçı’nın hâlâ yalan- lanmamış “Babam Sağ Olsun” adlı kitabıyla kanıt- lanmıştır. Altı yedi yıl önce derneğimizin –Ada Dostları Derneği- yönetim kurulunun bir üyesi, Adalar’da ya- şayan, yardıma mühtaç olanlara Deniz Feneri Der- neği’nden destek sağlayabileceğimizi önerince bu- na karşı çıkmıştım. Nedeni sorulunca da dernek hak- kında aldığım duyumların Yimtaş, Kombassan, Jet- Pa’yı hatırlattığını söylemiştim. Hatta bunu Jet –Fa- zıl’ın dolandırıcılıkla hapse düşmesine karşın ora- dayken seçimlerde milletvekilliği adaylığına soyun- masına da değinmiştim. Şimdilerde Jet-Fazıl’ın Di- dim de turistik bir otelin sahibi olduğunu işittiğim- de memleketin gidişatı açısından hiç yadırgamadım. Bu hortumcu, utanmaz din bezirgânları yıllardır gur- bet ellerinde, Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da emekleriyle alın terleriyle ayakta kalmaya çalışan gur- betçilerimizin camilerde inançlarını kullanarak, ve- recekleri paralarla sevaba gireceklerini telkin ede- rek kazançlarına elkoydular. Deniz Feneri Derne- ği de aynı senaryolarla topladıkları 41 milyon 600 bin Avro’yla kendilerine ev ve arabalar almaları yet- mezcesine o günlerde Almanya’daki yönetim kuru- lu üyesi şimdilerde RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın kuryeciliğiyle Türkiye’ye de Avro aktarmışlar... Der- neğin muhasebe müdürü Firdevs Ermiş’in sevgi- lisinin Frankfurt savcılığına yaptığı ihbarla rezalet or- talığa saçılmış. Şu anda derneğin görünen yüzleri Eu- ro 7’nin TV müdürü Mehmet Gürhan, Deniz Fene- ri Genel Müdürü Mehmet Taşkan, muhasebe mü- dürü Firdevs Ermiş Frankfurt’ta tutuklu. Zahit Akman da kuryelik suçlamasıyla oralara girmede yasaklı kı- lınmış. Bir buçuk yıla yakındır sayın usta gazeteci Yalçın Bayer, Tunçay Mollaveisoğlu, Aykut Küçükkaya ve Hikmet Çetinkaya -özellikle 05-06 /Eylül günlü köşe yazısında konuyu detaylarıyla dile getirmiş- bu konuyu yazıp duruyorlar. Gene bir yıl kadar önce Ay- dınlık’ta bu haberler genişçe kanıtlı tanıklı verildi. Bir de Ulusal TV haber yönetmeni gazeteci Halil Nebiler 05/08’günü ve gecesi konuyu ekrana getirdi. Bir de bu ülkenin vatandaşı olarak gösterilince inanmakta güçlük çektiğim Sayın Başbakan’la derneğin Al- manya’daki binası önünde müdürüyle aynı karede poz verişiydi. Gazetelere göre yazık ki Frankfurt iddia- namesinde RTE’nin de adı geçiyormuş. Ergenekon tertibinin savcısı olduğunu meydanlarda haykırarak ilan eden Başbakan’ın asıl bu davada da ekranlarda gene bağırıp çağırarak gazetecileri suçlayacağı yerde savcısı olup kendilerini aklama- larını isterdim. Bir de iktidara göbekten bağlı medya ile liboşla- rın, Sorospoların Deniz Feneri olayını görmezden gel- melerini hiçbir etiğe sığdıramıyorum. Onların uğraşları Cumhuriyet sevdalılarıyla çok yoğun biçimde TSK’yle. Örneğin görebildiklerimden; Nazlı Ha- nım’la A. Altan mal bulmuş mağribi misali hemen kolları sıvayıp, Kocaeli Garnizon Komutanı’nın Ge- nelkurmayın istemiyle Kandıra Tutukevi’ndeki emek- li generaller Şener Eruygur’la Hurşit Tolon’a insani açıdan gecikmiş bir ‘geçmiş olsun’a gidişini ele al- mışlar. Hüküm veren ağır ceza hâkimi edasıyla da- ha ek iddianameleri bile oluşturulmamış emekli genarallere “Darbeciler” nitelemeleriyle saldırmışlar. Gene nedenini anlamakta güçlük çektiğim kinlerini kusarak görevlerini yerine getirmişler Son sözü gene T. Fikret’e bırakacağım: “Hakta- dır, haktır en büyük kuvvet.” AYDIN AYBAY “Üçüncü Kılıç” ilk baskısı İzmir’de 2006’da yapılmış olan bir kitabın adı (*). Bu değerli ya- pıtta, Bağımsızlık Savaşı’nı sonlandıran İzmir’in Kurtuluşu (9 Eylül 1922) ve bu olayın ger- çekleşmesinde rol alanlardan Yüzbaşı Şerafettin Bey’in öyküsü anlatılıyor. Dr. Kemal Arı, kitapta, bilim adamı titiz- liğiyle, 26 Ağustos 1922’de başlayıp, 9 Eylül 1922’de İz- mir’de, bu güzel kentin işgal- cilerin elinden alınıp, kurtarıl- masıyla ilgili tarihsel olayı, bü- tün görkemiyle ayrıntılı olarak sergiliyor. Başkumandan Mus- tafa Kemal’in yakın subayla- rından Asım Paşa (General Asım Gündüz) tarafından, “İkinci Ergenekon” olarak ni- telenen bu zaferi gerçekleşti- renler arasında, İzmir’e ilk gi- ren süvari birliğinin komutanı Yzb. Şerafettin Bey de var. Yardımcılarıyla birlikte işgali bi- tirişin simgesi olan hükümet konağına Türk bayrağını çek- me onuru bu kahraman Türk subayına nasip oluyor. Harbi- ye’den çıkışından itibaren Bal- kanlar’dan başlayarak yaşamı hep cepheden cepheye koş- mak olan bu kahramanın ya- şamöyküsünü izlemek ger- çekten ilgi çekici bir gözlem. Kendisinin ilk cephe hizmeti Çatalca-Edirne hattında Bul- garlara karşıdır (1912-1913). Birinci Dünya Savaşı’nda Ça- nakkale (1915) dahil, Roman- ya (1916), Irak (1917) cephe- lerinde hizmet görmüştür. 1917’de yüzbaşı rütbesine yükselmiş ve Kurtuluş Savaşı başlayınca hemen Anadolu’ya geçip, ulusal orduya katılmış- tır. Ulusal orduda birçok cep- hede görev almıştır. Büyük Taarruz başlarken 33 yaşındaki Şerafettin Bey, 1. Süvari Tü- meni’nde 4.Süvari Alay Ko- mutan Muavini ve Bölük Ko- mutanı’ydı. Dr.Arı, eserinde 26 Ağus- tos’tan 9 Eylül’e kadar geçen döneme ait askeri harekâtla il- gili olaylar ile bunların cereyan ettiği çevreyi ve oraların in- sanlarını, roman anlatır gibi akı- cı bir dille nakletmektedir. (age. s. 23 vd.) Bu olağanüs- tü akın, 9 Eylül günü Türk Sü- vari Bölüğü’nün İzmir’e varışı ile noktalanıyor ve Kurtuluş Sa- vaşı’nın Türk ordusunun za- feriyle sona erişini simgeliyor- du. Bu kahramanlık öyküsü için- de, Üçüncü Kılıç denilen ko- nunun yeri ve değeri neydi? Yi- ne Dr. Arı’nın yapıtında ayrın- tılı olarak anlatılan bu olayın özeti şudur: Sovyet Devri- mi’nden sonra Orta Asya’da kurulan Buhara Sovyet Cum- huriyeti yönetimi Türk Kurtuluş Savaşı’na büyük bir ilgi gös- termekte, destek vermektedir. Emperyalizme karşı savaşan Türklerin yanında, Buhara’dan gelen gönüllüler bile vardır. Bu arada, savaş sonlarına doğru (1921’de), Buhara’dan gelen bir heyet, M. Kemal Paşa’nın huzuruna kabul edil- miştir. Heyet, beraberlerinde getirdikleri bir Kuranıkerim ile üç tane pala biçimindeki mu- rassa (kıymetli taşlarla süslü) kılıcı Kemal Paşa’ya sunmuş- tur. Heyetin bunlarla ilgili ta- lepleri şuydu: Kılıçlardan biri M. Kemal Paşa’ya, biri İsmet Pa- şa’ya verilmek üzere getiril- miştir. Üçüncü kılıçın ise İz- mir’in kurtuluşunun gerçek- leşmesinde kente ilk girecek birliğin komutanına verilmesi isteniyordu. M. Kemal heyet üyelerine teşekkür ederek is- teklerinin yerine getirileceğini vaat etmiştir. İşte üçüncü kılıcın kısa öy- küsü budur. Üçüncü kılıcı 15 Eylül’de yapılan törende M. Kemal, vaadi uyarınca, Yüz- başı Şerafettin’e bizzat “talik etmiştir” (takmıştır). Bu kutsal emaneti yıllarca muhafaza eden Albay “Şerafettin İzmir” (Atatürk ona bu soyadını ver- mişti) 1951 yılında İstanbul’da, Beşiktaş’ta vefat etmiştir. (**) (*) Doç. Dr. Kemal Arı, Üçün- cü Kılıç, İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin Bey. (Mal- tepe Üniversitesi Yayını, Birinci Bası 2006, s.260) (**) Şerafettin Bey, bu yıl do- ğum yeri olan Trabzon’da be- lediyenin ve ADD’nin tertiple- diği, kızı, torunları, diğer ya- kınları ile Dr. Arı’nın da katıldı- ğı, iki gün süren görkemli tö- renlerle anılmıştır. (Kahrama- nımız Trabzon/Maçka’da do- ğup büyümüştür.) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 9 Eylül Temiz SESSİZ SEDASIZ (!) OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com Üçüncü Kılıç HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yurdumuzun su- lak alanlarõnda da yaşayan ötücü bir kuş. 2/ Kişinin ken- dine karşõ duyduğu saygõ... Cerahat. 3/ Yelkenlere açõlan deliklere ve halat il- miklerine geçirilen metal halka. 4- “Ölümdür yaşanan tek başõna / Aşk --- kişiliktir” (Ataol Behramoğlu)... Bir meyve. 5/ Dağ sõrtlarõnda geçit ve- ren çukur yer... Görünüşe göre olacağõ sanõlan. 6/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Horoz, hindi gibi hayvan- larõn tepesinde bulunan kõr- mõzõ deri. 7/ Kömür ya da su taşõyan salapurya ya da vagon... Boru sesi. 8/ Sat- rançta özel bir hareket... Maden eşya üzerine vurulan bir tür cila. 9/ Küçük sel. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 4 erkek ve 4 kõz oyuncudan oluşan sekizer kişilik iki ta- kõm arasõnda oynanan ve basketbol ile hentbolun karõşõmõ olan bir spor dalõ. 2/ Valide... İpucu. 3/ Karmaşõk, güç, çe- tin... “Eğil bir --- öpeyim / Ay karanlõk görmezler” (Tür- kü). 4/ Uzak... Bir işi yapmak, bir eyleme geçmek için du- yulan güçlü istek. 5/ Manisa’daki “Ağlayan Kaya”nõn o olduğuna inanõlan, doğurganlõğõyla ünlü Frigya kraliçesi. 6/ Kimi bitkilerden sõzan ve katõlaşarak sarõmtõrak bir ci- sim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu... İtalya’nõn, Av- ro’dan önceki para birimi. 7/ Uzaklaşmak, ara açõlmak... Bir nota. 8/ Nikel elementinin simgesi... Akõl... Uzaklõk işare- ti. 9/ Tunceli’nin bir ilçesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D Ö K Ü L G E N E Z İ N E D U A V E K İ L H A R Ç E M T E M İ M G E D E M E Y A Ö K E E R K E Z K A N T O A Ü N İ D İ K U T P A T İ K S E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle