25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Sevr Antlaşması’nın 88. yılını sütuna yatıralım... Birinci Dünya Savaşı’nın kazanan tarafı olan İti- laf Devletleri, Osmanlı’yı nasıl paylaşacaklarına iki yılda karar verebildiler. Önce Paris’te bir Barış Konferansı düzenlendi, ardından San Remo’da... Zaten bu tür paylaşımların çoğu “barış” adıyla ya- pılır! Mayıs 1920’de Osmanlı’ya kabul ettirilecek “Ba- rış Planı” son şeklini aldı. 11 Mayıs 1920’de planı alan padişah bugün de çok yabancısı olmadığımız bir öneri geliştirdi: Uzlaşsak! Oysa İtilaf Devletleri’nin uzlaşmaya niyeti yok- tu. Tam tersine Osmanlı’dan daha ileri neler is- tenebileceği üzerinde kafa yoruyorlardı. Plana gö- re; İstanbul ve Çanakkale Boğazı, kazanan dev- letlerin temsilcilerinden oluşan uluslararası bir ko- misyon tarafından yönetilecekti. Ege ve Trakya Yu- nanistan’a veriliyordu. İtalyanlarla Fransızlar Gü- ney’den paylarına düşeni aldılar. Osmanlı’nın yö- netiminde kalacak Orta Anadolu için de ekono- mik kapitülasyonda karar kıldılar. Padişah 10 Ağustos 1920’de Sevr’e evet de- di. Ancak bu anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için taraf ülkelerin parlamentolarında onaylanması ge- rekiyordu. Yunanistan’da işlem hemen tamam- landı. İstanbul’daki Osmanlı Meclisi, Ankara ne- deniyle işlemez durumdaydı. Ankara’da yeni açılan Millet Meclisi, böyle bir anlaşmaya tümden karşıydı. İtilaf Devletleri’nin acele etmesinin nedeni de Anadolu’da yükselen bağımsızlık ateşinin baca- yı sarmasıydı. O bilinç öne çıkarsa Osmanlı’nın paylaşımı da zorlaşacaktı. Öyle oldu... 9 Eylül 1922’de noktalanan Kurtuluş Savaşı’nın ardından 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması bir bakıma Sevr’in yırtılmasıydı. Ahmet Taner Kışlalı’nın sık kulladığı bir de- ğerlendirmedir: Geçmişinizi ne kadar iyi bilirseniz, geleceğini- zi de o ölçüde sağlam kurarsanız! Bu bağlamda Sevr Antlaşması’nı doğuran ko- şulları, bunu isteyenlerin hedeflerini ne kadar iyi bilirsek, bugünü ve geleceği okumamız da o ka- dar kolay olur. Kimileri bu tür Sevr anımsatmalarını “sen- drom” olarak niteliyorlar ve çıkışıyorlar: Bu sendromdan kurtulun, bırakın bu tür kor- kuları! Hayır... Sevr sendromu diye bir şey varsa o biz- de değil, bu anlaşmayı yaşama geçiremeyenler- de var! Girişte çevremizdeki güncel durumu kısaca özetledik... Kim ne derse desin, dünyanın yeni- den kurulduğu bir dönemin içinden geçiyoruz. Pe- kin Olimpiyatları’na rekor düzeyde ülke katılıyor; 205. Neden rekor? Çünkü, her yıl birden fazla ye- ni devlet kuruluyor. Bu, dünyanın yeniden kurul- ması değildir de nedir! En çok “yeni sınırın” bizim çevremizdeki coğ- rafyada çizildiği dikkate alındığında, Türkiye’nin konumu daha net ortaya çıkacaktır. Tarihte bize iyi bakmayan ülkelerle kötü geçi- nelim, demiyoruz. Bu, çok saçma olur. Örneğin Avrupa’daki ülkeler böyle bir yöntem benimse- se, bugün birbiriyle iyi geçinen 3 Avrupa ülkesi çık- maz. Vurgulamak istediğimiz şu: Uluslararası ilişkilerin tek belirleyicisi vardır; kar- şılıklı çıkar. Biz de bunu gözetelim. Dayatmaları aradan çıkaralım! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Oysa Çankaya’daki; AKP’li kimliğiyle yaptığı uy- gulamalardan sonra gönül rahatlığı ile açık denizde. Çankaya’daki için partizan atamalara imza atma- sıyla başlayan tepkiler ve eleştirilerin önemi yok. De- mokrasilerde olur böyle vakalar deyip geçiyor. Lakin Hayrünnisa Hanım’ın mavi bono ve tesettürlü mayo ile denize girdiğini iddia eden bir fotoğraf yayınlandı mı gazetelerde, kırmızı görmüş boğa gibi, derhal sal- dırıya geçiyor. Türk basını Batı medyasından, Batılı cumhurbaş- kanların, başbakanların örneğin Sarkozy ile Blair’in bu türden gezilerine sert tepki gösteren örnekler ve- riyor. Çankaya’daki ise tam bir vurdumduymazlık için- de, devlet ihalelerine giren, kısacası devletle iş yapan Fettah Tamince’ye ait lüks yatla açık denizde tatile çıkıyor. Tek kaygısı Hayrünnisa Hanım’ın tesettürlü mayo ile resminin çekilip çekilmediği… Bir başka olay, profesör sıfatlı AKP Genel Başkan Yardımcısı Edibe (Sözen) Hanım’ın okullarda iba- dethaneler açılması ve pornografik yayın alanların fiş- lenmesini öngören, Almanya’daki yasadan esinlen- diğini söylediği yasa önerisi… Öğrendi ki, Almanya’da eğitim sırasında okullarda ibadethane ile pornografik fişleme yok; önerisini “geri çekmeye” karar verdi! Kuşkusuz üzerinde çok fazla durulan haber hemen her çevrede hayret ve şaşkınlık yarattı. YAŞ kararı; Türkiye’de gericilik olayları giderek yo- ğunlaşırken TSK’de geçen bir yıl içinde bu türden ha- reketlere hiçbir personelin katılmamış olduğuna işa- ret ediyor diye yorumlanıp, algılandı. Gerçi Genelkurmay’ın yaptığı açıklama, “…huku- ki yeterlilik ve dayanaklar açısından, ayırma kararına esas teşkil eden tutum ve davranışların tespiti ile ilgili inceleme ve araştırmalar uzun süre alabilmektedir” di- yor. Bu açıklama YAŞ’ta bu yıl ihraçların olmaması- nı içeren eleştirileri karşılamak istiyor. Fakat, her ağus- tosa yetiştirilen “inceleme ve araştırmaların bu ağus- tosa yetiştirilmemesindeki hikmet” yanıtsız kalıyor. YAŞ’tan ihraç kararı çıkmamasına yönelik eleştiri- leri CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir iki cümlesi seslendirdi ve başka yönlere tetikledi. Kılıçdaroğlu; sonucu, “ordunun büyüklüğü dikkate alın- dığında laikliğe karşı hiçbir dosyanın YAŞ’a gelme- mesini hükümetle Genelkurmay arasında oldukça sı- cak bir ilişkinin olduğu kanısına” bağladı. Ve… Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a emeklili- ğinde kullanması için tank mermisinin bile işlemedi- ği iddia edilen Audi A8L marka, özel zırhlı trilyonla ifa- de edilen ithal bir arabanın tahsis edildiğini söyledi. İhraç kararı olmaması ile özel zırhlı araba olayı, bir çeşit ödün gibi yorumlanarak birbirine bağlandı. Ge- nelkurmay araba olayını doğrularken “satın alma iş- leminin tamamen devletin yasal mevzuatına uygun ola- rak yapıldığını” açıkladı ve: Arkasından gazetelere böyle bir aracın alınmasını Orgeneral Büyükanıt’ın görevleri sırasında dört kez sui- kastla karşılaştığına bağlayan haberler sızdırıldı. Doğal olarak akıllara, yanıt arayan başka bir olgu takıldı. Suikastlardan kurtulan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e emekli olduktan sonra zırh- sız Renault Laguna ya da Volvo araba tahsis edilmişti. Bir başka dönemde kahvesine zehir katıldığı sapta- nan Genelkurmay Başkanı ve belki de niceleri aynı olaylarla karşılaşmışlar… velakin onlara emeklilikle- rinde zırhsız arabalar verilmişti. Bu saptamalardan yola çıkan tartışmaların özünde şu soruya yanıt arandı, hâlâ aranıyor: Öyleyse?.. Bu ayrıcalık Orgeneral Büyükanıt’a hangi nedenlerden kaynaklandı? Genelkurmay’ın orgenerale emekliliğinde zırhlı ara- ba tahsisini normal bir işlem gibi göstermesi -zaten halk arasında konuşulan- başka yorumsal söylenti- lerin gazete haberlerinde yer almasına neden oldu. Bu türden söylentilerin başında; 28 Nisan’daki sert açıklamadan bir hafta sonra RTE ile Büyükanıt’ın Dol- mabahçe’de 3.5 saat süren baş başa görüşmesinin bilinemeyen içeriği… Ve sonraki süreçte TSK’nin ki- mi rejimsel kaygılar karşısında sessiz kalması… As- kerle iktidar arasında “bir mutabakat” olduğu ifade- leri geliyor. Fakatttt… Kimi resmi ağızlar, -örneğin TBMM Başkanı Toptan- orgenerale özel yapımlı lüks bir ara- cın emekliliğinde tahsis edilmesine değinen eleştiri- leri, TSK’yi yıpratmayı hedef aldığı biçiminde yo- rumluyor... Lüks aracı 30 Ağustos’ta sona erecek olan görev süresinde kullanacağını.. emekliliğinde aynı görevden emekliye ayrılan silah arkadaşlarına uygulanan ne ise onunla yetineceğini açıklayarak kişisel ve özel ko- numda olan bir sorunu kapatabilecek durumda olan (ne ki kapatmayan) Orgeneral Büyükanıt’ın lüks ara- ba olayını eleştirmenin... … TSK’yi yıpratmaya neden olduğunu anlamış de- ğilim! ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFACUMHURİYET 7HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 29 Edirne Y 30 Kocaeli PB 30 Çanakkale Y 27 İzmir B 34 Manisa B 36 Aydın B 37 Denizli B 38 Zonguldak PB 25 Sinop PB 26 Samsun PB 28 Trabzon Y 30 Giresun Y 29 Ankara PB 34 Eskişehir PB 31 Konya B 34 Sıvas PB 28 Antalya A 36 Adana B 35 Mersin B 33 Diyarbakır B 36 Şanlıurfa A 38 Mardin A 35 Siirt B 36 Hakkâri PB 30 Van PB 28 Kars PB 26 Oslo Y 16 Helsinki Y 17 Stockholm Y 20 Londra Y 20 Amsterdam Y 22 Brüksel PB 20 Paris Y 23 Bonn Y 23 Münih PB 24 Berlin Y 24 Budapeşte PB 26 Madrid PB 37 Viyana PB 26 Belgrad PB 26 Soyfa Y 26 Roma B 28 Atina Y 30 Zürih B 27 Moskova Y 24 Aşkabat A 30 Astana PB 19 Taşkent A 33 Bakû B 28 Bişkek A 30 Tiflis PB 29 Kahire B 34 Şam A 35 Yurdun kuzey kesimle- ri parçalı bulutlu, Trakya, Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Erzurum ve Erzincan çevreleri kısa süreli sağanak ve gök- gürültülü sağanak ya- ğışlı, diğer yerler az bu- lutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde 2 ila 4 derece azalacak. Diğer yerlerde 1 ila 3 derece artacak. Dil Kirlenmesi... nice iç ve dõş engellerin üstesinden gelerek, Türk ulusu- na kazandõrdõğõ özgüven duygusu ve ulusal gururu iğ- diş etmeye dilden, tarihten başladõlar. İşte emperyalistle- rin istediği de tam bu idi... Çünkü sömürgeciler çok iyi biliyorlardõ ki, yabancõ dil- ler karşõsõnda bağõmsõzlõğõnõ koruyamayan bir dil; onuru- nu, ulusal kimliğini de koruyamaz. Dil, Fazıl Hüsnü Dağ- larca ustanõn deyişi ile bir “ulusun ses bayrağı”, ulusal bilinci demektir. Ulusal bilinci kirlenen, yozlaşan ülkeler ise sömürge olmaya en yatkõn ülkelerdir. İşte bu nedenle emperyalist devletler, bir ülkeyi teslim alabilmek için işe önce dilden başlõyorlar. Ürettikleri sanayi ve tarõm ürün- leri ile birlikte kendi kültürel değerlerini de gösterişli rek- lamlarla tanõtmaya, yaygõnlaştõrmaya ve ihraç etmeye ça- lõşõyorlar. Sömürge yapmak istedikleri ülkenin dilini, di- nini, kültürünü ikinci plana atarak kendi programlarõnõ da- yatõyorlar. Amaç, ulusal kimliği yok edip halklarõn bilin- cini köreltmek, bu yolla, yeni dünya düzeninin gerçek, çir- kin yüzünü onlardan gizlemek, daha sevimli gözükmek... Bunun için ne gerekiyorsa onu yapõyorlar. Örneğin (Tür- kiye’de olduğu gibi) bir ulusun eğitim dilini kendi dille- rine çeviriyorlar. Uzun yõllar İngilizlerin yönetiminde ka- lan Hindistan’da İngilizce; Fransõz sömürgesi Cezayir’de de Fransõzca eğitim dili olarak kullanõlmõş, ulusal dil bir kenara itilmişti. Elbette böyle bir yöntemle dilin gelişimi engellenince, düşüncenin gelişimi de engelleniyor; sonuçta geçmişine, tarihine, ülkesinin sorunlarõna yabancõ bir toplum yaratõlmõş oluyordu. Türkiye’de ise özellikle 1980’lerden sonra uygulanan neoliberal politikalar, ulusal paralarõn yerini yabancõ pa- ralarõn almasõ, kitle iletişim araçlarõnõn sõnõr tanõmazlõğõ so- nucunda, Batõ kültürüne ve tüketim mallarõna ilgi artmõş, “Amerikan yaşam biçimi” baş tacõ edilmişti... Üzerlerinde FBI, CIA yazõlõ Amerikan bayraklõ giysi- lerle dolaşan gençlere her yerde rastlamak artõk olağan bir görüntü. Bu yoz yaşam biçimi, yozlaşan, kirlenen dili de terkisinde getirdi. Amerikanca, Osmanlõcanõn yerini aldõ. “Tarzan İngilizcesi”, argo konuşmak gençler arasõnda da- yanõlmaz bir çekicilik kazandõ. 10 AĞUSTOS 2008 PAZAR Baştarafı 2. Sayfada Milli Eğitim’den Ensar’a inceleme SEYFETTİN METE ÇORUM - Çorum’da 15 yaşõndaki bir kõ- za tecavüz ve bir kõza da taciz olayõyla gün- deme gelen Ensar Vakfõ’yla ilgili olarak Mil- li Eğitim Müdürlüğü inceleme başlattõ. Vakõfta düzenlenen Kuran kursuna katõlan Ö.Y. ve E.G. adlõ kõzlara cinsel istismar id- diasõyla Ensar Vakfõ Çorum Şube Başkanõ Zekai İşler’in tutuklanmasõnõn ardõndan Milli Eğitim yetkilileri harekete geçti. Mü- dürlük tarafõndan görevlendirilen müfettiş- ler iddialarõ araştõrmaya başladõ. Müfettiş- lerin, konuyla ilgili olarak vakõf yöneticile- riyle de görüşecekleri belirtildi. CHP Çorum Milletvekili Derviş Günday da konuyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiyle bir soru önergesi verdi. Konya’daki kaçak Ku- ran kursu faciasõnõn ardõndan Çorum’da da bir vakfa ait kursta yaşanan olaylarõn kamu vicdanõnõ derinden yaraladõğõna dikkat çeken Günday, önergesinde Ensar Vakfõ’nõn ku- rucularõnõn kimler olduğunu öğrenmek istedi. Vakfõn Çorum’da hangi kurslarõ verdiğini ve bunlarõn izinli olup olmadõğõnõ soran Gün- day şu sorularõ yöneltti: ? Kurs veren eğitmen veya öğretmen- lerin yeterlilikleri var mıdır? ? Kadrolarında öğretmenlik eğitimi almış kaç kişi vardır? ? Bunların denetimi yapılmış mıdır? ? Bu öğretmenlerin sosyal güvenlik primleri ödenmiş midir? ? Ödenmemişse kaçak mı çalışmakta- dırlar? Günday, önergesinde Ensar Vakfõ Çorum Şubesi’nin en son ne zaman ve hangi kurum tarafõndan denetlendiği sorusunu da yönelt- ti. Kursta tecavüz iddialarõnõn da aydõnla- tõlmasõ çağrõsõnda bulunan Günday, vakõfta halen kurs faaliyetlerine devam edilip edil- mediğinin açõklanmasõnõ istedi. Günday, önergesinde “Herhangi bir yaptırım uy- gulandı mı? Mağdur olan kız çocukları- nın içerisinde hamile olan var mıdır? Bu çocuklara herhangi bir tıbbi, psikolojik destek verilmiş midir? Çorum gibi has- sasiyetleri olan bir ilde yaşayan ve yaş- ları küçük olan bu çocuklar Devlet ko- rumasına alınacak mı” diye sordu. Ayda 20 YTL için öldüler Baştarafı ?. Sayfada duyuyoruz. Bize Allah sabır ve güzellik verdi. Çocukla- rımızın hepsi güle oynaya cennette bizi bekliyor. Kalan yaralılarımızla bizlere şe- faat edecekler. Bizlerin gü- nahı çoktur ama o çocukla- rın yüzü suyu hürmeti öbür dünyada bize yardımcı ola- caklardır.” Konya Valisi Osman Ay- dın da çöken binada ölen ve yaralananlarõn ailelerine Baş- bakanlõk Ekonomik ve Mali İşler Başkanlõğõ’ndan ödenek gönderildiğini açõkladõ. Aydõn, bu ödenekten, ölen vatandaş- larõn ailelerinin her birine 15 bin YTL, yaralananlarõn aile- lerine de 5’er bin YTL yardõm yapõldõğõnõ vurguladõ. Yapõlan soruşturma sõra- sõnda ilginç bilgiler de ortaya çõkmaya başladõ. Kaçak Kuran kursunun bulunduğu Balcõ- lar beldesinde Diyanet’e bağ- lõ 8 camide 10 imam tarafõn- dan kurslar verildiği ve patla- mada ölen kõz çocuklarõnõn da buralara devam ettiği öğre- nildi. Ancak cemaatler, öğ- rencilerin devam ettiği her ay için ailelerine ayda 20 YTL vereceklerini söylediler. Tem- muz ayõ için de ailelere 20 YTL peşin olarak ödendi. Bu- nun üzerine camilerdeki Ku- ran kurslarõ boşaldõ. Çöken ta- rikat kursunda da gündüzleri erkek çocuklarõnõn eğitim gör- düğü, kõzlarõn ise geceleri de kalarak eğitime devam ettik- leri belirtildi. Diyanet’e bağ- lõ kurslarõn boşalmasõ üzerine bazõ imamlarõn da konuyla ilgili olarak ilçe müftülüğüne şikâyette bulunduklarõ ve bil- gi verdikleri iddia edildi. Deniz Harp Okulu 3. sı- nıf öğrencileri açık deniz eğitimlerini tamamlayarak İstanbul’a döndüler. Okulun Tuzla’daki yer- leşkesinde düzenlenen törende konuşan okul komutanı Tümamiral Halit Özkoç, üçüncü sınıftan dördüncü sınıfa geçen öğrencilerin uzun bir seyirden dönerek, ileride bir deniz subayı olarak görev yapacakları ortamı ve ya- şam tarzını bu eğitim sırasında gördüğünü söyledi. “TCG Sokullu Mehmet Paşa” adlı okul gemisiyle gerçekleşen eğitimden dönen öğrenciler, törenin sona ermesiyle kendilerini bekleyen aileleriyle hasret giderdi. (Fotoğraf:AA) Açõk deniz eğitimini tamamladõlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle