25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2008 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Üniversiteden en yüksek oyu almasõna rağmen Cumhurbaşkanõ tarafõndan atanmayan rektör Prof. Karadoğan isyan etti: İTÜ’nün onuru ayaklar altõnda 21 üniversitede rektör seçimleri yapõldõ. En çok oyu alanlar en tepedeki atama merciine sunuldu. Ne ilginçtir ki Çankaya’da oturan Cumhurbaşkanõ, en çok oy alan rektör adaylarõna yüz vermedi. Türbancõ, AKP yanlõsõ, hatta AKP milletvekili adayõ rektör adaylarõnõ atamayõ tercih etti. Bu arada da canla başla üniversiteleri için çalõşan eski rektörler okka altõna gitti. Bu “güzel keyfi atamalarla” da üniversitelerimiz “rahatladı”. Bir önceki Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer’i en çok oyu alanõ değil de daha düşük oy alan rektör adaylarõnõ atamakla suçlayan hazretler ve hatunlar ise dut yemiş birer bülbül. Aslõnda bunlara bülbül demek bülbüle haksõzlõk ya, neyse… İTÜ’nün Cumhurbaşkanõ tarafõndan atanmayan rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoğan’la yaptõğõm bu Pazar Konuğu söyleşisi, bu ülkede artõk nasõl bir “a la AKP demokrasi” anlayõşõ içinde yaşadõğõmõzõn en güzel kanõtõ. - YÖK ve Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarında uyguladıkları siyaset sizce laik demokratik esaslara uyuyor mu? F.K.- Bu kararlarõn laik demokratik esaslara uyup uymadõğõnõ biz yine mantõk yoluyla değerlendireceğiz. Aslõnda sözünü ettiğiniz esaslar da mantõk esaslarõ olmak durumundadõr. Siz karşõnõzdakine davranõş özgürlüğü bõrakmazsanõz herhangi bir şekilde bir araya gelmeniz mümkün olmaz. Mantõklõ olarak baktõğõmõzda YÖK’te mülakata, mülakatõn sayõsallaştõrõlmasõna dayalõ birtakõm uygulamalardan söz ediyoruz. Kanunda yer almõş olmakla birlikte bize göre bunun altõnda sağlam bir mantõğõn bulunduğunu düşünmek yanlõştõr. Çünkü üniversiteler yakõndan tanõnmalõdõr ki verilen kararlar anlamlõ olabilsin. Hayatlarõnõ üniversiteye vermiş olan 900 öğretim üyesinin, üniversiteyi tanõyarak bilerek verdikleri kararlarõ ile üniversite hakkõnda üç tane cümle kuramayacak 20 insanõn yaptõklarõ sübjektif değerlendirme sonunda objektifmiş gibi görünen sayõsallaştõrma karşõlaştõrõldõğõnda tutarsõzlõk olacağõ açõktõr. Siz bu kadar büyük ve yetkin bir karar grubunun tercihlerini bir kenara bõrakarak küçük bir grubun kararõyla hareket ederseniz, Cumhurbaşkanõ da olsanõz yönlendirilmiş olacaksõnõz. Kararlarõnõzda da hukukun üstünlüğüne, demokrasiye uymayan bir yolda gideceksiniz. Bu kararlarõn doğru olabilmesi ihtimali çok düşüktür. Özellikle de İTÜ gibi bu ülke için 235 yõldõr saygõnlõğõnõ koruyup geliştiren bir kurum hakkõnda karar verirken yanlõş yapma olasõlõğõ daha da yüksek olacaktõr. Biz ülke olarak bu kuruma çok şey borçluyuz. Dolayõsõyla bu kurumla ilgili bir karar verirken mantõk, değerlendirmeler, hepsinin üstünde başka bazõ değerlendirmelerin de olmasõ lazõmdõr. Bu kurumun 1944’ten beri yaptõğõ işler ülkenin kalkõnmasõnõn temel taşlarõnõ oluşturmuştur. İnsan yetiştirmiştir, bilirkişilik yapmõştõr. Şimdi siz o bilirkişinin verdiği karara bilmeyerek itiraz etmiş oluyorsunuz ya da bilmeyenlerin verdiği kararlar doğrultusunda onu yönlendirmek istiyorsunuz. İTÜ’nün onuru ayaklar altõna alõnmõştõr. - Böyle bir kurum hiç dışarıdan yönlendirildi mi? - Hayõr. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey olmadõ. Ama bugün bu kurumun kendi vefakâr öğretim üyelerinin tercih ve fikirleri bir kenara bõrakõlarak yönetilmek istenmektedir. Çünkü başkalarõnõn, azõnlõğõn kararõyla birtakõm işler yapõlmak istenmektedir. Bunun ne İTÜ mensuplarõ ne de 60 bine varan İTÜ mezunlarõ tarafõndan tasvip göreceğini sanõyorum. Rektör atamalarında kulis çalışmaları - Çok yoğun kulisler yapıldığı ve yüksek bürokrasinin etki altına alındığı gibi duyumlar var. Bu işleri kimler çevirdi? - Sözünü ettiğiniz YÖK mülakatlarõysa bunlarõ masaya yatõrõp incelemek lazõm. YÖK mülakatlarõnda rektör adaylarõna kõsa bir süre beş dakika tanõndõ. Bu beş dakika içinde onlara üniversitenin sorunlarõ, bunlara çözüm yollarõ ve projeleri sorulmuştur. Böyle bir olayda beş dakikalõk bir mülakatla karar verilebilir mi? Ben bunu şüpheyle karşõlõyorum. Beş dakikalõk bir zaman, 235 yõllõk bir kurumun 900 öğretim üyesinin kararlarõ ve orada yapõlanlar konusunda fikir edinmek için yeterli değildir. Ayrõca bu beş dakikalõk konuşma sonrasõnda öğretim üyelerine birtakõm sorular da yöneltilmiştir. Bunlar kurumu, yönetimi tanõma doğrultusunda birtakõm sorular da olmayabilir. Bunlarla üniversite rektörlüğü konusunda karar verilmesi mümkün değildir. Son dönemde YÖK’ü ziyaret eden pek çok insan olduğunu, pek çok sayõda dõş görüşme yapõldõğõnõ biliyoruz. O görüşmelerde yalan ya da doğru olmayan bilgilerin aktarõlmõş olmasõ ihtimali son derece kuvvetlidir. Ben buna isyan ediyorum. Ben bu önemli kurumun başõndaki kişi olarak bu mülakatlarõn bilimsel olmadõğõnõ ve bunlardan alõnan sonuçlara göre değerlendirme yapõlamayacağõnõ, bu mülakatlara girmeden önce YÖK üyelerinin baskõ altõnda olabileceklerini, çeşitli Bizans oyunlarõyla yanõltõlmõş olabileceklerini düşünüyorum. Bize gelen duyumlar çerçevesinde bunun çok yoğun biçimde yürütülmüş olduğunu biliyoruz. Ama bunlar söylenti düzeyinde kaldõğõ için büyük bir olasõlõk da olsa bunlar üzerinde başka türlü durmak lazõm. - Yani bu atama kararlarında çok ciddi yanlışlar mı yapıldığını düşünüyorsunuz? - Evet. Bundan sonra bu yanlõşlarõn tekrarlanmamasõnõn önemli olduğunu, düzenlemelerin buna göre yapõlmasõnõn kaçõnõlmaz olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye bu kararlarõn sonucunda üniversite, ülke olarak zaman kaybetmektedir. Oysa zaman çok değerlidir. Zamanõn iyi kullanõlmasõ ve bizim asõl görevimiz olan araştõrma-geliştirme, üniversite-sanayi işbirliği, katma değeri yüksek ürünler ortaya koyma çalõşmalarõna zamanõmõzõ harcamamõz gerekmektedir. Yapay olarak yaratõlan bu olaylarla önemli ölçüde zaman kaybettiğimizi görüyorum. Ülkeyi dış dinamikler yönetiyor - Şu son altı yılda Türkiye’de meydana gelen olayların iç dinamiklerin mi yoksa dış dinamiklerin mi ağırlıklı kontrolü altında olduğunu düşünüyorsunuz? - Güçlü bir dõş dinamiğin baskõsõ altõnda olduğumuzu kabul ediyorum. Ama eğer aklõmõzõ peynir ekmekle yemediysek kafamõzõ önümüze koyup çok dikkatli düşünmemiz lazõm. Dõş baskõ ne ölçüde olursa olsun eğer üniversitesiyle, YÖK’üyle, Cumhurbaşkanõ’yla, bu ülkenin bizi ilgilendiren en önde gelen kurumlarõyla dirsek temasõ içinde olmuş olsak, akõl ve mantõğõ ortaya koysak bunlarõn hepsinin üstesinden gelebiliriz. Ben gücümüze inanõyorum, insanõmõza güveniyorum. Ama yönetimde ortaya çõkan zaaflar, kanunlarõn şeklen kullanõlmasõ, bunlarõn ruhuna inilerek hareket edilmemesi, kanunlarda yapõlmasõ gereken düzenlemelerin gecikmesi bize zaman kaybettiren çok önemli hususlardõr. Biz her türlü dõş dinamiğe de karşõ koyabiliriz. Ancak kendi içimizde birbirimizi tüketmeden hareket etmemiz gerekir. Demokrasiye inandõğõmõzõ söylüyoruz. Üniversitede demokratik bir seçim yapõlmõştõr. Bu seçime kamuoyunun yakõndan tanõdõğõ 900 kişinin 847’si katõlmõştõr. Yeterli süre verilmiştir. Bu sürenin sonunda demokratik hareket, İTÜ rektörü şu kişi, ikincisi bu, üçüncüsü de bu olsun, demiştir. İkinci ve üçüncüye verilen oylarõn toplamõndan fazlasõ birinciye verilmiştir. Demokrasiye inancõmõz tamsa ve demokrasi herkes için geçerliyse o zaman İTÜ’deki öğretim üyelerinin onurunu kõrmadan, onlarõn demokrasiye inancõnõ törpülemeden almõş olduklarõ karara saygõ göstermek gerekirdi. İTÜ fevkalade üzülmekte, fevkalade sõkõlmaktadõr. Çünkü İTÜ’nün içinden çõkmõş bazõ insanlar da bu durumu benimseyebilmektedir. Aslõnda ben bu insanlarõn dõşardan bazõ müdahalelerle bu işe zorlandõğõna inanõyorum. İTÜ şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da içinde kendi ürettiği fikirleri yansõtacak insanlar tarafõndan yönetilmelidir. - Peki, ne yapılmalı bu durumda? - İTÜ mezunlarõ, mensuplarõ, öğretim üyeleri hiçbir şekilde dõşardan bir yönetimi kabul etmemektediler. Dolayõsõyla da tepkilerini medeni ölçüler çerçevesinde ortaya koymalõdõrlar. İTÜ’nün bir öğretim üyesi olarak hayatõmõn sonuna kadar bu haksõzlõğõ kabul etmeyeceğim ve bu haksõzlõğa karşõ direneceğim. İTÜ içinde çoğunlukta olan onurlu öğretim üyelerinin temsilcisiyim. - Siz, ikinci ve üçüncü adayların toplam oylarından daha fazla oy almanıza rağmen son karar makamı olan Cumhurbaşkanı ikinci adayı tercih etti. O zaman rektör seçimine ne gerek kaldı? - Hiç gerek kalmadõ. Bundan sonra da gerek olmayacak zaten. Özellikle İTÜ’yü yakõndan tanõdõğõm için söylüyorum. Bizim mühendis, mimar mantõk yapõmõz, bize yöneltilmiş olan soruyu dikkatle dinlemekten, gerekiyorsa o konuda inceleme, araştõrma yapmaktan, sonra da inancõnõ ortaya koymaktan geçiyor. Biz bunu seçim döneminde yaşadõk. İnsanlarõmõz bu mantõkla hareket ettiler. Düşündüler ve tercihlerini ortaya koydular. Bu mutlaka saygõ duyulmasõ gereken bir tercihtir. Bunun değiştirilmesi bu insanlar üzerinde fevkalade olumsuz etki yapmõştõr. Görebildiğim kadarõyla olumsuz bir yönetim dönemi başlamaktadõr. Bütün mezunlarõmõzõ, bu durumu kabul etmeyecek olan bütün mensuplarõmõzõ demokratik yollardan kendi tepkilerini ortaya koymaya çağõrõyorum. - Peki, bundan sonra herhangi bir yargı yolu var mı? - Cumhurbaşkanõmõzõn verdiği karara saygõlõyõz. Ama işlemiş olan sürecin bundan sonra büyük yaralar açmamasõ için yapõlmasõ gereken işlerin yapõlmasõ gerektiğini öncelikle vurgulamak istiyorum. Yargõ yolu vardõr, yoktur, o hukukun işidir. Ama sonuçta niçin verilmiş olan bir karardan o karara saygõsõzlõk yaparak geri dönülmek istenmiştir? Neden lüzumsuz birtakõm işlerin önü açõlmõştõr? Neden bunun sebep olduğu zaman, emek kaybõ, isteksizlik körüklenmiştir? Bunlarõ anlamak istiyorum. Bu hesabõ yapmadõğõmõz takdirde bu ve benzeri olaylardan dolayõ ülkemizin ne kadar kaybettiğini bilen birisi olarak fevkalade üzgünüm. Bunlara gerek yok. Birileri bizi geri bõraktõrmak istiyorsa böyle şeyler yapsõnlar. İTÜ son dört yõl içinde yelkenlerini rüzgârla doldurmuş pupa yelken ilerlerken birdenbire önüne bir engel çõkarõldõ. Yelkenleri söndü. İTÜ’nün tökezlemesinin ülkemize ne yararõ olabilir? Üniversiteler siyaset kurumunun oyuncağõ olamaz - Bu işlerin içinde bir eski rektörün olduğu da söyleniyor. Bu doğru mu? F.K.- Bunu belirtmemde sõkõntõ var. Çünkü biz elimizde olan belge ve kanõtlarla konuşmayõ tercih ederiz. Ama bazen ihtiraslar ve kaprisler yeteneklerin önüne geçebiliyor. Baştan kuruma yararlõ gibi görünen kişiler o ihtiraslar ve kaprisler nedeniyle kuruma zarar verir hale gelebilir. Ben bazõ şeyler sezinliyorum. Ama bunlar konusunda konuşmak henüz doğru sayõlmaz. - Geçmiş örneklerde de gördük. Üniversitelerle böyle oynamak hükümetlere yarar getirir mi? F.K.- Bakõş açõsõna bağlõ. Öyle sanõyorum. Eğer hükümet üniversitelere siyaseti sokmak istiyorsa kendi siyasi iradesiyle atadõğõ ve siyasi mevkilere getirdiği insanlarõn görüşleriyle hareket ederek bunu yapabilir. Bugün YÖK Başkanõ ve YÖK Başkan Vekilleri ne kadar siyasetten arõndõrõlmõş insanlarsa üniversitelere o kadar daha az siyaset girecek demektir. Bizim gönlümüz üniversitenin siyasetle uğraşmamasõndan yanadõr. Gönlümüz üniversitenin bilim politikasõyla uğraşmasõndan yanadõr. Bir üniversite kendi tercihinin aksine onun dõşõnda bazõ tercihlerle yönetilmek isteniyorsa o zaman dõşarõdan müdahale var demektir. Bu dõşarõdan müdahalenin nereden geleceği konusunda bir kuşku ortaya çõkar. Bu kuşku pekâlâ bir siyasi hareket de olabilir. Üniversitenin çõkarlarõnõ koruyucu bir bilim politikasõ yürütülmesi, ihtiyaçlarõnõn karşõlanmasõ esaslarõna göre hareket ettik. - O yetkili böyle söylemiş olabilir. Ama AKP Hükümeti altı yıl içinde tam tersi davranışlarda bulunmadı mı? F.K.- Beş buçuk altõ yõl içinde yapõlan hareketlere bakõldõğõnda hükümet herhalde bu görüşünden uzaklaşmõş gibi görünüyor. - Bu koşullar altında Türkiye’de üniversitelerin, yükseköğrenimin geleceğini nasıl görüyorsunuz? F.K.- Üniversiteler 2547 sayõlõ yasayla 25 yõldõr yönetiliyor. Bunun dikkatle gözden geçirilmesi ve siyasi otoritenin elinde bir araç olarak olabildiğince bulunmamasõ üniversiteler açõsõndan yararlõdõr. Çünkü üniversiteler esas olarak özerk olmasõ gereken öğrenim kurumlarõdõr. Üniversitelere güven duyulmasõ ve mutlaka saygõnlõğõnõn korunmasõ gerekir. Bir de neden üniversite öğretim üyesine ve onun demokrasi anlayõşõna güvenilmemektedir? Ben buna çok şaşõrõyorum. Biz eğitimin en yüksek düzeyine gelmiş olan bu insanlara güvenmiyorsak bu ülkede kimlere güveneceğiz? Bu sorunun cevabõnõn dikkatle verilmesi lazõmdõr. Bir Bilim ve Teknoloji Bakanlõğõ kurulmalõdõr. Üniversiteler herhangi bir kurumun, özellikle de siyaset kurumunun oyuncağõ haline getirilmemelidir. Bunun hiç kimseye yararõ yoktur. İTÜ arazileri iştah kabartõyor - Peki, İTÜ’nün sizin döne- minizde başlayan ve devam eden projeleri ne olacak? - İTÜ almõş başõnõ gidiyor. Hiçbir yarõm inşaatõ yok. Top- lumla bütünleşmek için çeşitli projeler yürütüyor. Bunlarõn ta- mamlanmasõ önemli. Dünyanõn son teknolojilerini kullanarak merkez laboratuvarõnõ oluşturu- yor, nanoteknoloji konusunda önemli bir projesi başlamak üzere. Bütün bunlarõ kesintiye uğratmak pahasõna önüne bir engel çõkarõldõ. Özellikle dene- yimi olmayan bir arkadaş ola- rak yeni gelen rektörün olayla- ra girebilmesi için zamana ihti- yacõ var. O geçen zaman da ka- yõp zamandõr. Bakõn projelerimizi sayayõm. Üniversitemizin bölünmesine kadar gidecek bazõ düşüncele- rin yüksek yerlerde konuşul- makta olduğunun duyumunu aldõk. İTÜ’nün büyüklüğü bü- tünlüğündedir. İTÜ konumu itibarõyla çok değerli arazilere sahiptir. Devlete hiçbir yük oluşturmaksõzõn kalkõnmak üzeredir. - Acaba birileri bu arazilere göz diktiler de ele mi geçirme- ye çalışıyorlar? İTÜ arazileri üzerinden rant kapısı mı elde edilmek isteniyor? F.K.- Şu anda gecekondu iş- gali altõndaki arazilerimizde bi- zim Teknokentimiz kurulmuş- tur. Bir süre önce o yerler Tek- nokent’ten çõkarõldõ. Bu İTÜ’nün iradesi dõşõnda yapõl- dõ. Üç yõl süren hukuk mücade- lemiz sonunda önceki hafta mürafaasõnõ da yapmõş olduğu- muz Yargõtay aşamasõndan sonra davayõ kazandõk. Yani o yerleri yeniden Teknokent içi- ne soktuk. Bu oralarõn peşkeş çekilmesine bir önlemdir. İTÜ’nün gelişmesi, üniversi- te-sanayi işbirliğinin sağlana- bilmesi, AR-GE esaslõ çalõşma- larõn yapõlabilmesi için ideal bir bölgedir. Oradaki dönüşü- mün sağlanmasõ mümkündür. Orada yaşayanlarõn hiçbirinin mağdur olmasõ istenmemekte- dir. Ama orada çözüm üretmek için İTÜ dõşlanmaktadõr. İTÜ dõşlanmazsa orada çözüm üreti- lir. Çünkü orada olup bitenleri İTÜ kadar bilen yoktur. O böl- gede yaşayan 45 bin insanõn 30 bini kiracõdõr. Bu 30 bin kişinin kirasõnõ toplamak için Merce- des ciplerle oraya gelinmekte- dir. O bölge orada yaşayan yoksul insanlara değil, oradan kira toplamaya gelen insanlara yaramaktadõr. Oradaki sosyal esaslõ sorunun haksõz kazanç- larõn önlenerek çözülmesi mümkündür. Yeter ki bunun üzerine kamuoyu, siyasi otorite olarak gidelim. Buranõn ve baş- ka yerlerin üniversiteden bölü- nerek ayrõlmasõna şiddetle karşõ çõkõyoruz ve bu olayda bu türlü gelişmelerin olmasõndan dolayõ üniversite çoğunluğu endişe duymaktadõr. P O R T R E Prof. Dr. FARUK KARADOĞAN Manisa, 1944 doğumlu. Yükseköğrenimini İTÜ İnşaat Fakültesi’nde yaptõ. Yüksek lisans ve doktora çalõşmasõnõn konusu yapõ statiğiydi. 1969’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne asistan olarak girdi. 1973’te naklen İTÜ’ye atandõ. 1979’da doçent oldu. 1985-88 arasõ İTÜ İnşaat Fakültesi Dekan Yardõmcõlõğõ görevinde bulundu. 1989’da profesörlüğe yükseldi. 1996’da kõsa dönem rektör yardõmcõlõğõnõ yürüttü. Yurtdõşõnda üniversitelerde çalõşmalarõ oldu. Ulusal Deprem Konseyi’nin ilk dönem üyeleri arasõnda yer aldõ. Ulusal ve uluslararasõ çeşitli projelerde sorumluluk üstlendi. Beş yõl süreyle İTÜ Rektörlüğü yaptõktan sonra, son rektör seçiminde en yüksek oyu almasõna karşõn Cumhurbaşkanõ tarafõndan rektörlüğe atanmadõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Cehalet başõmõza bela - Birkaç gün önce Konya’nın ücra bir bölgesinde bir Kuran kursu binası gaz sıkışmasıyla oluşan patlama sonucu çöktü. On sekiz kız çocuğu enkaz altında kalarak öldü. Ailelerden hiçbir şikâyet gelmediği gibi “Köpük banyosunda mõ ölseydi? Namaz kõlarken şehadet mertebesine ulaştõ” gibi laflar edildi. Siz bunları duydukça ne düşündünüz? F.K.- Tüylerim ürperiyor. Ben bir yapõ mühendisi olarak bir hatõrlatma yapmak istiyorum. Konya’da bir Zümrüt Apartmanõ durduğu yerde çöktü. Ordu birlikleri bu defa olduğu gibi hõzla hareket ederek emniyeti sağladõlar. Sonradan öğrenildi ki binada çatlaklar oluşmuş ve bunlar sõvayla doldurulmuş. Bunlarõn yeterli önlem olmadõğõnõ hiç kimse bilmiyor. O olayda cehalet var. O bina çökünce 80 can kaybõ oldu. Enkaz kaldõrma çalõşmasõ yapõlõrken oradan servet çõktõğõnõ öğrendik. Yani o insanlarõn paralarõ da varmõş ama bilgileri yokmuş. Son Kuran kursu olayõnda da hiçbir şekilde bilimden nasibini alamamõş insanlarõn böyle bir olay karşõsõnda sõğõnacaklarõ tek şey kalmõş. Şartlandõrõlmõş bir düşünce yapõsõndan ancak böyle bir sonuç çõkabilir. O çocuklar için fevkalade üzüntülüyüm. Ailelerin bunun hesabõnõ sormasõ gerekiyor. O çocuklar canlarõnõn bir parçasõdõr. Haklarõnõ aramak durumundadõrlar ve bunun nedenlerini sorgulamalõdõrlar diye düşünüyorum. Neden o bina şehrin içinde değil de ücra bir yerde yapõlmõştõr? Neden o binada üç kuruşluk bir alet eksik bõrakõlmõştõr? Aileler neden çocuklarõnõ böyle bir gruba teslim etmiştir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle