03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2008 CUMARTESİ 6 HABERLER Genelkurmay Başkanı: Gerici unsurlar çeşitli vakıf ve dernek çatısı altında çalışmalarını sürdürüyorlar Büyükanıt’tan irtica uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana din istismarının olduğunu, irticai unsurların çeşitli vakıf ve dernek çatısı altında faaliyetlerini sürdürdüğünü vurguladı. Büyükanıt, Irak’taki olumsuzluklardan en çok Türkiye’nin etkilendiğini, otorite boşluğundan faydalanan bölücü terör örgütünün kanlı eylemlerine hız verdiğini kaydetti. Büyükanıt, güvenlik kurumları arasındaki işbirliğinin arttırılması gerektiğini de vurguladı. Büyükanıt, Savunma ve Havacılık Dergisi’ne verdiği ropörtajda, güncel konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan dergide yer alan söyleşide Büyükanıt, ABD’nin Irak harekâtı sonrasındaki gelişmeleri şöyle anlattı: “Irak’ın komşusu olan Türkiye, söz konusu harekâtın sebep olduğu olumsuzluklardan en fazla etkilenen ülkedir. Konunun güvenlik boyutunu ele aldığımızda, 90’lı yılların sonlarına doğru dağılma sürecine giren PKK/KONGRA GEL terör örgütü, Irak’taki otorite boşluğu ve karışıklık ortamından faydalanarak kanlı eylemlerine hız kazandırmış ve Irak’ın kuzeyini kendisi için güvenli bir üs bölgesi haline getirmiştir.” Terörle mücadele konusunda Irak hükümeti ile uluslararası toplumun yerine getirmesi gereken koşulları sıralayan Büyükanıt, BM’nin kararlarına dikkat çekti. Büyükanıt, uluslararası toplumun uyması gereken şartları şöyle sıraladı: Terör örgütlerine sağlanan siyasal, finansal ve idari desteğin önlenmesi. Silah, patlayıcı ve lojistik kaynaklarının kesilmesi. Güvenli barınma, rahat hareket etme imkânlarının engellenmesi. İletişim olanaklarının yok edilmesi. BM Güvenlik Konseyi’nin 1618 sayılı kararının Irak’a teröristlerin girmesi ve çıkmasının engellenmesi yükümlülüğü getirdiğini anımsatan Büyükanıt, alınan kararların uygulamaya geçirilemediğine dikkat çekti. Büyükanıt, “Bu kapsamda, PKK/KONGRA GEL terör örgütünün Irak’taki faaliyetlerinin sona erdirilmesi bizim için en önemli husustur” dedi. Irak için toprak bütünlüğü, siyasi birliği sağlanmış, doğal kaynakları tüm halka adil dağıtılan bir yapı istediklerini belirten Büyükanıt, “Bu arada, Irak’la aramızdaki terörle mücadele anlaşmasının tamamlanmasını bekliyoruz. Türkiye olarak, Irak ile askeri alanda işbirliğinin geliştirilmesinden büyük memnuniyet duyarız. Bu kapsamda, her türlü çalışmaya hazır olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim” değerlendirmesini yaptı. ‘İrticai faaliyetler sürüyor’ Büyükanıt, Türkiye’yi hedef alan iç tehditleri sıralarken irtica ve bölücülüğe dikkat çekti. Büyükanıt’ın irticaya ilişkin değerlendirmesi şöyle: “Din konusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar bazı çevreler ve oluşumlar tarafından istismar edilmiştir. İrticai unsurlar laiklik karşıtı faaliyetlerini, vakıf, dernek vb. isimler altında birtakım legal oluşumlar vasıtasıyla yurtiçinde ve dışında sürdürmeye devam etmektedirler. Ayrıca ülkemizdeki etnik ve dini yapı ve bu konudaki kültürel zenginliğimiz de son dönemde bazı dış destekli çevreler tarafından istismar edilmeye çalışılmaktadır.” Bölücü terörün ulus devlet ve Türkiye’nin üniter devlet yapısını ortadan kaldırmayı hedeflediğini anlatan Büyükanıt, “Etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması talebi, doğrudan ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Sonraki hedefin üniter devlet olacağına hiç şüphe yoktur. Ülkemize yönelik bölücü tehdidin merkezi durumundaki PKK/KONGRA GEL terör örgütü, 40 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ölümüne neden olmak yanında, diğer bölge ülkeleri için de tehdit olma özelliğini sürdürmektedir” dedi. Büyükanıt, 11 Eylül saldırılarının ardından gündeme gelen “Anayurt Güvenliği” kavramının Türkiye için farklı olduğunu da dile getirdi. Büyükanıt şöyle konuştu: “Anayurt Güvenliği kavramı ile ifade edilen, güvenliğin bölünmezliği ve kapsamlı güvenliğe dayalı bütünsel yaklaşımın, zaten Türk Milli Güvenlik Sistemi içerisinde olduğu görülmektedir. MGK Genel Sekreterliği, sekreterlik hizmetleri yanı sıra güvenliğe ilişkin her konuda MGK için araştırma ve değerlendirmelerde bulunmakta, milli güvenlik konusunda tüm bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamaktadır. Ancak devletin güvenlik ile ilgili birimleri arasında bilgi paylaşımı, işbirliği ve koordinasyonun daha da geliştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda çalışmalar da vardır.” CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Cumhuriyet Kendini Savunuyor 29 Ekim 1923’te Ankara’daki Millet Meclisi’nin ilan ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin gerisinde yaklaşık yüz yıllık bir düşünce birikimi; sayısı on binler ve yüz binlerle ölçülebilecek dergi, broşür, kitap sayfası; hapisler, sürgünler,suikastlar, savaşlar, yıkımlar, toplumsal kargaşalar, sayısız kişisel acı ve özveri ve hepsinin sonucunda da olağanüstü zorluktaki koşulların alt edilmesiyle kazanılmış bir Kurtuluş Savaşı vardır. Tarih kitaplarında birkaç cümleyle de özetlenebilecek bütün bu olguların ayrıntılarına girildiğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan yaklaşık yüz yıllık birikimin baş döndürücü öyküsüyle karşılaşırız. Bu öykü Tanzimatçı aydınların savaşımıyla başlıyor. “Vatan”, “Millet”, “Hürriyet” kavramlarını Türkçede ilk kez telaffuz eden Namık Kemal, İbrahim Şinasi, Ziya Paşa gibi ilk öncülerin ölümsüz adlarıyla özdeşleşiyor.. Ali Suavi gibi laiklik düşüncesinin ve Cumhuriyet kavramının bizim topraklarımızda ilk savunucusu, gözüpek bir düşünür ve eylem adamından; Mithat ve Ahmet Vefik Paşa’lar gibi kültür ve devlet adamlarından; Sâtı ve Bedi Nuri kardeşler gibi kimilerinin adları bugün ne yazık ki unutulmuş ya da unutturulmuş seçkin eğitimci ve düşünürlerden; Batılı anlamıyla ilk felsefecilerimiz Ahmet Şuayıp ve Baha Tevfik’ten; büyük Tevfik Fikret’ten, Ziya Gökalp’ten, Mustafa Suphi’den; “Genç Kalemler” ve Ömer Seyfettin’den; siyaset, felsefe, toplumbilim, dil, edebiyat alanlarında adlarının tek tek yazılması sayfalar dolduracak nice aydınımızın yapıtlarından, uğraşlarından, çabalarından geçerek Mustafa Kemal ve kuşaktaşlarına ulaşıyor… Bu büyük bir öyküdür. Akılla, duyguyla, özveriyle, cesaretle, çok büyük acılar ve çabalarla yazılmış bir öykü. Türkiye Cumhuriyeti bir çırpıda kurulmadı. Bugün sahip olduğumuz kimliklerimizin gerisinde kimsenin küçümsemeye, yok saymaya yeltenmemesi gereken büyüklükte bir siyaset ve düşünce tarihi var. Mustafa Kemal’in önderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nın zaferi ve sonrasındaki modern, bağımsız devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, bu tarihi taçlandırdı, onun hedeflerini gerçekleştirdi; en üst düzeyini, doruğunu oluşturdu. ??? Gericiler, aydınlanma düşmanları bugün olduğu gibi dün de vardı. Bugünkülerin yazıp çizdikleri, savundukları ile dünkülerin savundukları ve üslupları arasındaki benzerlikler, koşutluklar, şaşırtıcı, ibret vericidir. Dünün şeriat savunucularının, işgalci güçlerle ağız birliği yaparak Anadolu’daki kurtuluş hareketine sövenlerin benzerleri, aynı üslup ve içerikteki kimlikleriyle sahnedeler. Tarih tekerrür etmiyor belki. Fakat kahramanlar gibi hainler, aydınlanma savunucuları gibi karanlık yandaşları da tarih sahnesinde hep var olagelmiştir… Fakat bu ikinciler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bu kadar güç sahibi olamamışlardı… ??? Türkiye Cumhuriyeti kendini savunuyor, savunmak zorunda. ABD ve AB güdümünde “dinsel kimlik” vurgusunun bugün yapılmakta olduğu gibi öne çıkarıldığı bir Türkiye’de, ne liberal, ne demokrat ne de sosyalist bir düzenin sözü edilebilir. Ancak faşist, teokratik, sömürge konumunda ve parçalanmış bir toplum olunabilir. İster liberal, ister sosyal demokrat, ister daha da solda olalım, çağdaşlığın önkoşulu; aklın üstünlüğü demek olan laikliğin kayıtsız koşulsuz korunup savunulması ile kişilerin de toplumların da en temel değeri olan bağımsızlık duygusuna sahip olmaktır. Asıl anlamıyla Batılılık değerleri de, AB yalakalığı, budalalığı, hayranlığı, dilenciliği değil, bunlardır. 1920’lerin, 30’ların ve sonrasında 60’ların Türkiye’si böyle bir bilince ve duruşa sahipti… İçerden ve dışardan saldırı altındaki Türkiye Cumhuriyeti kendini savunuyor, savunmak zorunda… Bunun tersi, laik Cumhuriyetin kendini savunamaz duruma düşmesi, ABDAB sömürgecilerinin ve içerdeki omurgasızların dilinde anlam bozulmasına uğrayan, büyük bir utanmazlıkla bir yalan ve tehdit silahına dönüştürülen “demokrasi” değil, Türkiye’nin hem kendi uygarlaşma tarihine ihaneti hem de çağdaşlık sahnesinden sonsuzca silinmesi olacaktır... R İ S K L E R V E T E H D İ T L E R tikrarsızlıklar ve Irak’ın kuzeyinde ortaya çıkabilecek oluşumların Türkiye’nin güvenliğine doğrudan etkileri gibi risk ve tehditleri de içermektedir. Kafkaslar’daki kırılgan güvenlik ortamı belirsizliklerle doludur. Aynı zamanda, Türkiye’nin doğu komşusu İran hakkındaki nükleer silah teknolojisi iddiaları ve uluslararası toplumla arasındaki gerilim devam etmektedir. Bu konuların tümü, bölgesel bir güç olan Türkiye’nin güvenlik politikalarını şekillendirirken dikkate almak zorunda olduğu faktörlerdir.” Küresel merkezin doğuya doğru kaymasıyla, Türkiye’nin yeni güvenlik algılamalarının merkezine oturduğunu anlatan Büyükanıt, bu risk ve tehditlerin, simetrikten asimetriğe doğru uzanan geniş bir yelpazeye yayıldığını da kaydetti. Orgeneral Büyükanıt, bu risk ve tehditleri şöyle sıraladı: “Bu geniş yelpaze, bölücü ve irticai faaliyetler, terorizm, uyuşturucu ticareti, kitle imha silahlarının yayılması, insan kaçakçılığı ve yasadışı göç ile teknolojik siber tehditler gibi asimetrik unsurların yanı sıra komşu ülkelerden kaynaklanabilecek is TBB, AKP’ye açılan kapatma davası hakkında Avrupa’dan gelen açıklamaları ‘saygısızca’ diye niteledi: AB sömürge valisi gibi davranıyor ‘Fitne’ protestosu Hollanda’da faaliyet gösteren Özgürlük Partisi Genel Başkanı ve milletvekili Geer Wilders’ın Hz. Muhammet’e hakaret içeren “Fitne” isimli bir filmi internet üzerinden yayımlaması, Taksim Hüseyin Ağa Camisi’nde cuma namazından çıkan Kudüs Derneği üyesi bir grup tarafından protesto edildi. Tekbir getirerek dinci terör örgütü İBDAC işaretleri yapan gruba, polisin “lütfen” diyerek hitap etmesi ise dikkat çekti. Grup adına açıklamayı okuyan Kudüs Derneği yöneticisi Nurettin Şirin, “Kuranıkerim ve İslam dinine saldıranlara karşı yeryüzünü cehenneme çevirerek onları yakıp tutuşturacağız” dedi. Açıklamanın ardından tekbir getiren grubun dağılması sırasında, Şirin gözaltına alındı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu, AKP hakkındaki kapatma davasının ardından Avrupa’dan “saygısızca ve sömürge valisi edasıyla” açıklamalar yapıldığına dikkat çekti. TBB Yönetim Kurulu, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, birliğin ve baroların, eksiksiz demokrasi ve adil yargılanma hakkı ile tüm özgürlüklerin engelsiz biçimde kullanılmasını amaçladıklarını belirtti. Açıklamada, şöyle denildi: “Ülkemizde olduğu gibi, ‘yasama ile yürütmenin birlikteliği’ bir başka anlatımla tek elde toplanması halinde yargı bağımsızlığının önemi daha da artmaktadır. Zira yasamanın yapamadığı ‘denetim’ görevini yargı yerine getirmek suretiyle ‘iktidarın sınırsız gücünün keyfiliğe’ dönüşmesini engellemektedir. Yasama ve yürütmenin birlikteliği, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi bakımından ve ülke hukuk pratiği yönünden sağlıksız ve umut kırıcı gelişmelere neden olmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın anayasanın 69. maddesi ve Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. maddesindeki görev ve sorumluluklarının yasal gereği olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne açtığı dava sonrası yaşananlar ve hukuka saygısızlık sergileyen davranışlar, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı olgularına ne denli uzak olduğumuzu bir kez daha acı bir biçimde ortaya koymuştur. Kamuoyunda ‘Ergenekon’ olarak bilinen soruşturma evresinde yaşananlar, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkeleri yönünden kimi olumsuzlukları çağrıştırmıştır. Yaklaşık, 8 aydır sürdürülen soruşturmanın Ceza Muhakemeleri Kanunu doğrultusunda değerlendirilmesi gereklidir. Halbuki ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz kimi kişiler ve medya tarafından yapılan eleştiri ve yorumlarda bu yasal hükümlere bağlı kalınmamış, kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir.” ‘Küstahlık’ vurgusu 65 bin avukatın bağımsız savunmayı oluşturamamanın sıkıntısını ve sorumluluğunu taşıdığı vurgulanan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Yaşanan mesleki sorunlar yanında, Cumhuriyetimiz 85. yılına ulaşırken Türkiye’nin yapay iç sorunlara dönmüş olmasını, rejimin temel nitelikleri üzerindeki tartışmaların hâlâ sürdürülmesini kabul edemiyoruz, dünyanın bütünleştiği ve iletişimin sınır tanımadığı bir dönemde Türkiye’nin dünya gündeminden farklı bir gündeme sahip olması düşünülemez. Bu nedenle Türkiye’nin gündemi sürdürülebilir kalkınma, refah ve çağdaşlık olmalıdır. Türk halkı, geçmişten günümüze sahip olduğu emsalsiz birikimler yanında, sağduyu ve dayanışma gücünü kullanarak, İslamlık ve modernlik arasında çatışmaya düşmeksizin, hem özgürlük ve ilerleme yolunu hem de Tanrı yolunu izleme yeteneğini göstermiş, eşi bulunmayan uzlaşmayı gerçekleştirmiştir. Bir başka hatırlatmayı da AKP aleyhine açılan kapatma davası üzerine saygısızca ve adeta ‘sömürge valisi’ edasıyla konuşan Avrupalı ‘dostlarımıza’ yapıyoruz. Elinde AB sopası ile devletimizi, ülkemizi, ulusumuzu terbiye etme küstahlıklarına sessiz kalamayız. İki yüz yılı aşan bir süredir yüzünü Batı’ya dönmüş, Batılılaşmayı ana ilke olarak benimsemiş bir ulusuz. Batılılaşmayı da eksiksiz demokrasiye ulaşmak olarak görüyoruz. Gerçek dostlarımızdan tek isteğimiz, bu yola yeni engeller koymamaları, içinde bulunduğumuz coğrafyanın koşullarını da dikkate alarak bizi iyi niyetle desteklemeleridir.’’ Açıklamada, Türk avukatlarının “laik demokratik Cumhuriyete ve ülkenin üniter yapısını bozmaya yönelik her türlü saldırı karşısında bir bütün olduğu’’ vurgulandı. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 AVUKATLAR GÜNÜ AÇIKLAMASI ‘AKP kendi yargısını yaratma peşinde’ İstanbul Haber Servisi Avukatlar Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Başkanı avukat Uğur Yetimoğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü’nü ve İstanbul Barosu’nun 130. Kuruluş Yıldönümü’nü kapsamında yaptığı açıklamada, avukatların kendi mesleki sorunlarının dışında, Türkiye’de yaşanan demokrasi ve insan hakları ihlalleri ile yargıya yönelik tehdit ve saldırılar karşısında da mücadele ettiğini belirtti. Yetimoğlu, “Son günlerde siyasi parti kapatma davası ve ‘Ergenekon’ adı ile anılan soruşturma sebebiyle kamuoyunda yaşanılanlar, siyasi iktidarın yargıya yönelik saldırı ve tehditlerini ve yargıyı siyasallaştırılma çabasını açıkça ortaya koydu. AKP, kendi yargısına uygun yargı yaratma peşinde” dedi. İstanbul Barosu ise 130. Kuruluş Yıldönümü’nü ve Avukatlar Günü’nü çeşitli etkinliklerle kutladı. Avukat Yetimoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, avukatlar gününü, hergün bir yenisi eklenen mesleki sorunlarla kutladıklarını ifade etti. Açıklamada, “Yargı sistemimizde ve özel olarak da avukatlık mesleğinde ciddi bir kalite sorunu yaşanıyor. Avukatlık mesleği kan kaybediyor, can çekişiyor” ifadesine yer verildi. ‘Türk yargısı bağımsızdır’ Cumhuriyet Kadınları Derneği, AKP’yi kapatma davasına ilişkin yorumları nedeniyle Avrupa Birliği Parlamentosu’na mektup gönderdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Şenal Sarıhan, AB Parlamentosu’nun AKP’yi kapatma davası hakkındaki yorumlarına dikkat çekerek, parlamentoya; “Kurumlarınızı ve temsilcilerinizi Türkiye Cumhuriyeti’ne ve yargı kurumlarımıza saygılı olmaya; görülmekte olan davaları etkileme, yönlendirme amaçlı, nezaket dışı talimatlarınıza son vermeye davet ediyoruz” çağrısını yaptı. Sarıhan, dün gönderdiği mektubunda, şunları kaydetti: “Çeşitli kurumlarınız ve parlamenterlerinizin, AKP hakkındaki kapatma davası ile ilgili demeçleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağımsız bir devlet olarak gösterilmesi gereken saygıdan uzak olduğu gibi, her türlü nezaket kuralının da dışındadır. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti yargısı bağımsızdır. Yargı kurumlarımız, hiçbir iç ve dış müdahalenin etkisi altında kalmadan, anayasamız ve yasalarımızın gereğini yapmakla görevli, sorumlu ve yetkilidir. Kapatma davası, iddialarınızın aksine, antidemokratik değil, demokratik bir sürecin gereği ve sonucudur. ... Emperyalizme karşı verilmiş olağanüstü bir mücadelenin mirasçısı olan Cumhuriyet kadınları olarak, bu tür müdahalelere izin vermeyeceğimizi ilan ederiz.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle