23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2008 SALI 18 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Tiyatronun çabası dünyayı daha yaşanabilir kılmaktır AYNA ADNAN BİNYAZAR Tiyatrodan insanlığa çağrı ? ‘Aydınlanmacı duruş’un savunucusu olan tiyatronun sorumluluğu, insanlığın ‘uygar’ olana sırt çevirip ‘ilkel’ olana kucak açtığı oranda daha da artmaktadır... yuvarlak hesap eder 25 yazı. 28 (yıl) ile çarpılırsa, eder 700. Bu 700 yazının bir bölümünde gerektiğinde oldukça ağır bir eleştirel dil kullanılmıştır. Yazılar, gazetemize siyasal bakımdan yakın bir duruş sergileyen yazar/yönetmen/oyuncuların, Cumhuriyet dostlarının, dahası, Cumhuriyet yazar ve çizerlerinin kendi sanatsal üretimleriyle ilgili olsa da... Ben buna ‘İlhan Selçuk güvencesi’ altında ‘yazmak’ diyorum. (Siz de ‘kültür ve sanatı koruma altına alma’ ve ‘düşünceyi ifade etme özgürlüğü’ deyin isterseniz.) Bu ‘güvence’, kültür erozyonuna boyun eğen yayın organlarının sanat sayfalarını yok ettiği dönemlerde bile, Cumhuriyet’in iki sayfasının mutlaka ‘kültürsanat’a ayrılması yolunda yapılan ‘terCumhuriyet’teki ilk değerlendirme yazım 6 Kasım 1979 tarihinde çıkmıştı. Ha gayret, otuz yıla gidiyorum. İki haftada bir yazıdan, yılda cih’in de önemli bir göstergesidir. Cumhuriyet ‘özenilen’ bir gelenek oluşturmuştur bu bağlamda. Gazetemizin kültür sayfalarının birkaç gün önce Direklerarası Halk Jürisi tarafından ‘tiyatroya verdiği önem’ için ödüllendirilmiş olması boşuna değildir. İmtiyaz sahipliğini ve başyazarlığını uzun yıllardır yaptığı gazetenin ‘aydınlanmacı duruş’unu tüm sayfalarda yansıtmayı ilke edinmiş ‘aydınlanmacı’ yazarın bu başarıda da imzası vardır. İYATROYA YÜKLENEN SORUMLULUK Batı ülkelerinde ‘aydınlanmacı duruş’ bağlamında ‘çifte standard’ uygulanageldiğini tarih pek çok kez göstermiştir/göstermektedir. ‘Aydınlanma’ sürecini bizden çok daha önce gerçekleştirmiş olan bu ülkeler tarafından oluşturulan ve 27 Mart 2008’de 47. kez kutladığımız Dünya Tiyatro Günü için ünlü tiyatro insanları tarafından 1962’den bu yana yazılmış bildiriler, ‘tiyatro sanatı’nın ‘aydınlanmacı duruş’un önde gelen savunucusu olarak kurumlaştığını gösterir. Gelişmiş Batı ülkelerinin sorumlusu olduğu I. ve II. Dünya Savaş(lar)ı tiyatrocuları öylesine düş kırıklığına uğratmıştır ki, Dünya Tiyatro Günü bildirileriyle insanlığı sürekli olarak uyarmayı görev bilmişlerdir. Tiyatroya ağır bir sorumluluk yükleyen uyarılardır bunlar. Bu uyarıların bir bölümünü sizlerle bir kez daha paylaşmanın zamanı gelmiştir. 1967 yılı bildirisinde, Bertolt Brecht’in eşi ve Berliner Ensemble’ın ünlü oyuncusu Helena Weigel, ‘tiyatro ve tiyatroya yakın sanatların, insan topluluklarına karşı üstlerine aldıkları görev ve sorumluluklara yeterince önem vermediğini’ vurguladıktan sonra, tartışmasını şöyle sürdürüyordu: “Bizler, tiyatro insanları, kendimize özgü araçlarla dünyamızı yaşanabilir bir duruma getirmeye çalışıyoruz. Tiyatro ile ilgilenmemizin anlamı, yine ve her zamankinden çok, insana barış dolu bir ‘bugün’ ile insanın insan için yardım, dayanışma kaynağı olacağı dostluk dolu bir gelecek hazırlamaktır.” Weigel’in ‘barış’ özlemine, Miguel Angel Asturias imzasını taşıyan 1968 yılı bildirisinde ‘(...) kardeşi kardeşe öldürten savaşlara, insanın yok edilmesine, ırk kırımına ve insanları ortadan kaldırmanın bir başka biçimi olan ekonomik tıkanıklığa karşı çıkma’ çağrısı eklenir. Peter Brook’un yazdığı 1969 yılı bildirisinde ise tiyatronun ilericidevrimci niteliği vurgulanmaktadır. YGARLIKTAN İLKELLİĞE Tiyatronun ilerici gücünün devlet gücüyle bastırılmaya kalkışılması Eugene Ionesco tarafından 1976 bildirisinde şöyle eleştiriliyor: “Politikanın kuruntulu, temelsiz düşünceli kimseleri, tiyatroyu ellerine geçirmek ve onu kendi amaçları için araç gibi kullanmak istemişlerdir. (...) Toplumun yapma bir üstün kuruluşudur devlet. Toplum değildir.(...) Politika adamları tiyatro sanatının hizmetinde olmalıdırlar. Bütün çabaları, tiyatro sanatının özgür gelişmesini sağlamak olmalıdır.” Bertolt Brecht, Dünya Tiyatro Günü oluşturulmadan önce ölmüştü. Bu nedenle bir tiyatro bildirisi yok. Ancak, Helena Weigel 1967 yılındaki bildirisinde Brecht’in sözlerine de yer veriyor. Tiyatro yoluyla dünyayı onarma adına, tüm sanat insanlarının yapması gereken emekçi sınıfından yana bir ‘seçim’den söz ediyor Brecht: ‘(...) Sanat da seçimini yapmalıdır. Sanat ya körü körüne bir inanışla kaderini bir azınlığa bağlar ve onun aracı olur ya da çoğunluğun tarafına geçerek kaderini ona bağlar. Ya insanları düşlere sürükler ve onları uyutur, bilgisizliği arttırır ya da insanları gerçeklere yöneltip bilgiyi çoğaltır. Ya yıkıcı yanları ağır basan güçlere ya da yapıcı ve ilerici güçlere seslenir.” ‘Uygar’ olarak niteleyegeldiğimiz dünya, 20. yüzyılın son, 21. yüzyılın da ilk on yılı içinde ‘ilkel’ bir görünüm sergiliyor. Bu manzaraya baktığımızda, insanla olan birlikteliğini yüzlerce yıldır sürdürmekte olan tiyatronun, insanın onurlu varlığını, esenliğini, bugüne ve geleceğe olan inancını sürdürebilmesi adına taşıdığı sorumluluğun azalacağına, gitgide daha arttığını görüyoruz. İşte bu nedenle, kültür tarihimizin olduğu kadar birçoğumuzun bireysel tarihinin de paha biçilmez ‘değerler’i arasında yer alan, yakılmış, yıkılmış, yok edilmesine girişilmiş tüm tiyatro yapılarının yeniden yaşama geçirilmesi ya da korumaya alınması konusunda ısrarlıyız... Not: Dünya Tiyatro Günü bildirilerinden yapılan alıntılar, Prof. Dr. Murat Tuncay’ın İzmir Devlet Opera ve Balesi yayını olarak hazırladığı ‘Dünya Tiyatro Günü’nün Öyküsü’ (1984) başlıklı kitapçıktan alınmıştır. Cumhuriyet Bilinci Dil Derneği, “Türkçenin ve Yazınımızın Ustalarına Saygı” geceleri düzenliyor. Ustalardan ilki Emin Özdemir’di. İkincisi, Prof. Dr. Cevat Geray; Türkiye’nin güleç yüzü... Özdemir’le ilgili gecenin CD’sini izleme olanağı buldum. Tadı belleğe yerleşmiş anılar, geçmiş zaman gülüşleri, basmakalıp laflardan arınmış sözlerle geçen iki üç saat... Kürsüde konuşan, yetiştiği fakültenin dekanı seçilmiş, Özdemir’in öğrencisi Haluk Geray; sözü duygu yüklü bir profesör... Öğretmenin yaşamı yaprakları geniş gölgeli çınarların altında geçer; sonra kendisi “çınar” olur. Emin Özdemir; bilgi çınarı... ??? Gecenin ustalarından biri de Prof. Dr. Şerafettin Turan. Tarih bilgisini dilimizin engin soluğuyla besleyip, kültür devrimcisi Atatürk’e sunan bir bilim adamı. Şöyle yakınından geçseniz; bilgi ne, saygı ne, sabır ne, alçakgönüllülük ne.. öğrenirsiniz; insanca olan her şey bir anda içinize işler. ??? Işık Kansu, “Ömrü boyunca Türk devrimi için çarpmış bir yürek” diye nitelediği Turan’ın konuşmasından düşünceler aktarıyor: “Atatürk, Ankara’ya girişinde yaptığı konuşmada ‘Bireyler düşünür olmadıkça, önüne çıkan herkesin arkasından sürüklenmeye mahkumdur’ der. Sekiz nüfusa bakan bir ilkokul öğretmeninin çocuğu olarak cumhuriyetin verdiği olanaklarla ben bir yere geldimse, bu cumhuriyetin eseridir. Yaşadığım kimi olumsuzluklar kişilere özgüdür, rejime özgü değil... Çevreye sevgiyle bakmak, bir şeyler vermek, almaktan çok vermekten yanayım ben.” Cumhuriyet, kimseden özveri beklemeden, özveriyi kendi içinde yaratan insanlar yetiştirmiştir. Düşüncenin damarından beslenmeyenlerin, başkasının arkasında kör teker gibi yalpalananların bunu anlaması olanaksızdır. Cumhuriyetimizin değerlerini aşındırmayı amaçlayanların ruhsal dengesizliği buradan doğuyor. ??? Özel Koç Lisesi’nde Köy Enstitüsüne ilişkin gözlemlerime yer vermiştim. Konuşmanın sonunda bir kız öğrenci yanıma yaklaşıp, “Yaşadıklarınız beni çok düşündürdü. Görüyorum ki, benim kendime kattığım hiçbir şey yok. Ne olmuşsam, hep anamın babamın katkısıyla...” dedi. Atatürk’ün, bu gerçeği seksen yıl önce dile getirdiğini Turan’ın ışıklı düşüncelerinden öğreniyoruz: “Atatürk’ün 1927’de sünnet olan bir çocuğun defterine yazdığı bir tümce var: ‘Oğlum, hayatını başkalarının yaptıklarıyla değil, kendi yaptıklarınla doldurmaya bak.’” Cumhuriyet, insanımıza en başta “hayatı kendi yaptıklarıyla doldurma” bilinci aşılamıştır. Kansu’nun, “Kim demiş ‘Cumhuriyet bitiriliyor’ diye? Prof. Dr. Şerafettin Turan, bilinciyle, aklıyla, yüreğiyle aramızda; dimdik ayakta!” yargısına ben de; “Kim demiş ‘Gençlik bilinçsiz’ diye; göreceksiniz, ne yapılacaksa yakında onlar yapacaklardır!” yargısını ekleyeceğim. ??? Bu bilinçle, ülkemizin dirayetsiz kişiler elinde palyaço tiyatrosuna döndürülmesi kimseyi umutsuzluğa kaptırmasın. Atatürk yetiştirmiş bir topluma umutsuzluk yakışmaz! Son tutuklamalar, cumhuriyet bilincini diri tutup savunan kuşakları yıldırmaya yöneliktir. Onların üstünde kir barınmadığı, çirkefin, en başta onu sıçratanları boğacağı bilinmelidir. Dönüp bakalım, neler yaşamadı bu ülke!.. binyazar@gmail.com T Keşanlı Ali Kâğıthane Sadabad’da Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları; geçen sezon büyük ilgi gören Keşanlı Ali Destanı adlı oyunu, bu sezon 30 Nisan4 Mayıs tarihleri arasında Kâğıthane Sadabad Sahnesi’nde sahneleyecek. Haldun Taner’in yazdığı ve Yücel Erten’in yönettiği oyunda; Engin Alkan, Meriç Benlioğlu, Can Ertuğrul ve Hikmet Körmükçü rol alıyor. (0 212 219 10 78) B E L G E S E L İ N İ L K G Ö S T E R İ M İ PA Z A R G Ü N Ü F E R İ Y E S İ N E M A S I ’ N DAY D I Nâzım Hikmet Küba’daydı Kültür Servisi Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Küba Sinema Sanatı ve Endüstri Enstitüsü ortak yapımı “Nâzım’ın Küba Seyahati” belgeselinin ilk gösterimi pazar günü Feriye Sineması’nda yapıldı. Belgeselde, “1. Küba Sanatçılar ve Yazarlar Kongresi”ne katılmak için 1961 yılında Küba’ya giden şair devrimin coşkusunu, kazanımlarını ve Küba izlenimlerini; Kübalı şair ve aydın dostlarıysa onun sanatını, şiirlerini, devrimci yönünü, inancını anlatıyor. Nâzım’ın ünlü “Havana Röportajı” şiirini de, Fidel Castro ve devrim görüntülerinin eşliğinde, kendi sesinden dinlediğimiz belgeselde devrim; Kübalı işçiler, kadınlar, çocuklar, gençler ve köylülerin gözünden her yönüyle işleniyor. Çağrı Kınıkoğlu ile Gloria Rolando’nun yönettiği filmin ilk gösterimine, bu gezisinde Nâzım’la tanışmış olan Kübalı şair Pablo Armando Fernandez de katıldı. Şair, gösterimden sonra yaptığı konuşmada “ruh arkadaşım” dediği Nâzım Hikmet’i anmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Devlet Tiyatroları, 10. Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yarından başlayarak üç gün süresince Ankara DT “Aşkı Memnu” adlı oyunu sahneleyecek. U ‘Aşkı Memnu’ ile aşkın bir başka tanımı... SAV AŞ KÜRKLÜ ÖLÜMÜNÜN 20. YILINDA Altan Erbulak anılacak... Kültür Servisi Altan Erbulak, ölümünün 20. yılında Saraçhane’deki “Karikatür ve Mizah Müzesi”nde bir söyleşi ve sergiyle anılıyor. ‘Karikatürcüler Derneği’nin geleneksel olarak düzenlediği “Mizah Haftası” kapsamındaki etkinlik perşembe günü saat 14.00’te başlayacak. Cihan Demirci’nin yöneteceği ve Altan Erbulak’ın eşi Füsun Erbulak, kızı Sevinç Erbulak ve karikatürcü İbrahim Tapa’nın da konuşmacı olarak katılacağı söyleşi sonrasında Altan Erbulak karikatürlerinden oluşan serginin açılışı yapılacak. (0 212 521 12 64) ADANA Devlet Tiyatroları, 10. Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yarından başlayarak üç gün süresince Ankara DT “Aşkı Memnu” adlı oyunu sahneleyecek. Oyunda başlıca rolleri Selçuk Özdoğan, Elvin Beşikçioğlu, Emine Semra Gökalp, Tolga Tekin, Serap Sağlar, Edip Tümerkan, Yasemin Karataş, Meltem Keskin, Deniz Gökçe Kayhan, Çağrıl Atay ve Hakan Güngör paylaşıyor. Adana DT Müdürü Ahenk Demir oyun için “Aşkı Memnu bize göre aşkın bir başka tanımı. Yaratılışımızın soluk alıp vermek kadar doğal refleksi olan aşk ve erdem yapıtta ön planda. Daha önce verilmiş sözler kâbuslu bir uykuya, bizi ayakta tutan yalanlar kendi cehennemimize de dönüşebiliyor” diyor. ‘Fitne’ değişecek ? Kültür Servisi Bütün dünyada tepkilere yol açan İslam karşıtı “Fitne” adlı filmi yapan Hollandalı ırkçı milletvekili Geert Wilders’ın, film hakkında açılan davalardan kaçabilmek için filmde değişiklikler yapacağı bildirildi. Filmin, İslam karşıtı mesajında değişiklik yapılmayacak. Ancak örneğin, Danimarkalı karikatürist Kurt Westergaard’ın itirazı üzerine Hazreti Muhammed’e hakaret içeren karikatür çıkarılacak. Bir grup Hollandalının Müslümanlara karşı ırkçı mesajlar içerdiği gerekçesiyle yürüyüşle protesto ettiği film, dün de Cakarta’da Hollanda Başkonsolosluğu önünde yapılan eylemle Endonezyalı bir grup tarafından protesto edildi. Kazım Karabekir sergisi açıldı Kültür Servisi Doğu Cephesi’ndeki başarılarıyla Milli Mücadele’nin kaderini değiştiren Kazım Karabekir hakkında Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu’nda kapsamlı bir sergi açıldı. “İnsan ve Asker Kazım Karabekir” adlı sergideki yapıtların büyük çoğunluğu Erenköy’de açılan Kazım Karabekir Paşa Müzesi’nden getirildi. Sergide Karabekir’in bir kısmını sağlında, bir kısmını ise vefatından sonra ailesinin yayımladığı sadece Kurtuluş Savaşımızla ilgili değil; I. Dünya Savaşı, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Ermeni ve Kürt meseleleri ile Bulgar ve Alman orduları hakkında pek çok eserden bölümler de yer alıyor. Karabekir Paşa’nın kişisel eşyasından hatıra fotoğraflarına, kitaplarından günlüklerine yakın tarihimize ışık tutacak pek çok eseri tarih meraklılarıyla buluşturan sergi 20 Nisan’a dek gezilebilir. Çocukları güldürmek için... ? Kültür Servisi TUDEM Yayınları, 2008 yılı ‘Çocuk Edebiyatı Ödülleri’ni gülmece öykülerine ayırdı. Yarışmanın jüri üyeleri; Prof. Dr. Sedat Sever, Muzaffer İzgü, Yalvaç Ural, Cihan Demirci ve Metin Uca’dan oluşuyor. Son başvurunun 31 Temmuz olduğu yarışmada birincilik ödülü 5 bin, ikincilik ödülü 4 bin, üçüncülük ödülü 3 bin ve mansiyon ödülü ise bin YTL olarak belirlendi. (http://secure.tudem.com/company/anounce.asp x) Dengbejler Paris’te ? Kültür Servisi Sanatçı Halil Altındere’nin geçen yıl dünyanın en saygın sanat etkinliklerinden Documenta’da gösterilen çalışması ‘Dengbejler’, Paris’teki Centre Pompidou’nun Yeni Medya koleksiyonuna katıldı. Aralarında Nam June Paik, Tony Oursler ve Bruce Neuman’ın da bulunduğu birçok önemli sanatçının yapıtlarını da bünyesine katan Yeni Medya koleksiyonunda, ilk kez Türkiye’den bir sanatçının çalışması yer alıyor. Scofield ile yeni bir deneyim ? Kültür Servisi John Scofield üçlüsüne ek olarak, turne kapsamında topluluğa eklediği nefeslilerle beraber 3 Nisan Perşembe saat 20.00’de İş Sanat’ta bir konser verecek. Scofield, bu konserinde ağırlıkla yeni albümünden örnekler seslendirecek. (0 212 316 10 83 www.issanat.com.tr) Pervane Studio Live’da ? Kültür Servisi Ufuk Uçar, Gökhan Gökmen ve Barış Baş’ın kurduğu ‘Pervane’, perşembe akşamı saat 20.00’de Beyoğlu Studio Live Technik’te konser verecek. Kendi milletinin, doğup büyüdüğü toprakların müziğini günümüz ezgileriyle oluşturdukları kendi bestelerini dinleyicilerle paylaşmak istiyorlar. (0 212 244 77 12) Çeviri masaya yatırılıyor ? Kültür Servisi ÇEVBİR’in Can Yayınları’nın katkılarıyla düzenlediği çeviri söyleşilerinin bu haftaki konuğu, ÇEVBİR Yönetim Kurulu Başkanı ve Metis Yayınları editörü Tuncay Birkan. Birkan, bugün saat 18.00’de Can Kitabevi söyleşi salonunda düzenlenecek söyleşide; çeviri sorunlarına, çevirinin tarihsel sürecini ele alarak değişik bir bakış açısı geliştirecek. (0 212 252 59 88) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle