05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MART 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Danıştay 8. Dairesi oybirliğiyle mevcut zorunlu din dersini hukuka aykırı buldu 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Din dersi için tarihi karar AKP: Danıştay yetkisini aşıyor ? NEW YORK (AA) Danıştay’ın din derslerinin zorunlu tutulmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki karara AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat sert tepki gösterdi. ABD’de bulunan Fırat, soru üzerine Danıştay’ın aldığı kararın anayasal olarak yetki sınırını aşması anlamına geldiğini ifade ederek anayasanın 24. maddesinde din ve ahlak dersinin mecburi olduğunun kaydedildiğini belirtti. Fırat, “Danıştay’ın anayasayı denetleme gibi bir yetkisi yok, ancak idari olarak bir karar alabilir” dedi. Bu konuda bir AİHM kararı olduğunu anımsatan Fırat, Türkiye’de AİHM’nin aldığı kararı uygulayacak organın da Danıştay değil, Anayasa Mahkemesi olduğunu belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 8. Dairesi, “ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasını hukuka aykırı” buldu. Dairenin oybirliği ile aldığı kararın gerekçesinde Türkiye’de çoğulculuk anlayışı içerisinde nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği belirtilerek, “öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağı” vurgulandı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, çocukları ilköğretimde okuyan iki velinin, ayrı tarihlerde yaptığı çocuklarının zorunlu din dersi eğitiminden muaf tutulması yönündeki başvurularını reddetti. Bu işlemlerin iptal edilmesi istemiyle açılan davalarda İstanbul 5. İdare Mahkemesi İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kararını iptal ederken, diğer davaya bakan İstanbul 6. İdare Mahkemesi ise davayı reddetti. Her iki kararın temyiz edilmesi üzerine istemleri görüşen Danıştay 8. Dairesi, 5. İdare Mahkemesi’nin kararını oybirliği ile Bursa Notları... Gemlik’ten denize baktım bir süre... Güneş, maviliğin içinde bir nur topu gibi bulutların arasına girmişti... Düşüncelerden arınmış akşamın sancağı yaşamın upuzun sayrık saatlerinde dalgalanır gibiydi... Sessiz bir doruktan havalanmış bitkin bir kuşun kanat çırpışına benzeyen toplumun içinde yaşadığı coğrafyada olup bitenlerden habersizdi... Türkiye’yi yönetenler belli bir inancı “özgürlük” olarak halkın önüne sunuyor, “sıkmabaş”a karşı çıkanların “insanlık suçu” işlediğini öne sürüyorlardı... Son 20 yılı anımsadım Bursa’ya yaklaşırken... Hrant Dink cinayetini işleyen tetikçiler yargıç karşısında dikleşiyor, Uğur Mumcu cinayetinde gördüğümüz fotoğraflar 15 yıl sonra yeniden karşımıza çıkıyordu... Hrant Dink cinayetinde büyük patron kimdi ve bu cinayet ikiüç kişinin üzerine mi kalacaktı? Aynı sahneleri Sıvas kıyımı sonrası görmüştük... Aynı görüntüler Malatya katliamında da karşımızdaydı... Şimdi elimde Bursa izlenimlerim var... SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın parti meclisi toplantısında yaptığı konuşma... İçeriği dolu ve insanı düşündüren bir konuşma yaptı Murat Karayalçın... Mehmetçiğin Irak’ın kuzeyinden çekildiği saatlerde Murat Karayalçın şöyle diyordu: “PKK olayı bir terör hareketidir. Terör bir komşu ülkeye yerleşmişse, durdurulması güçtür. PKK 19841994 arasında Suriye üzerinden saldırıyordu. O zaman 800 kilometrelik sınırı geçiyorlardı. Şimdi ise Kandil Dağı ve Zap’tan. En büyük saldırılar Türkiye’ye 30 kilometre uzaklıktan başlatılıyor. Mehmetçiğin yapmış olduğu harekât başarılıdır. Ancak Irak sınırının yeniden düzenlenmesi gerekir.” ??? Murat Karayalçın, Mehmetçiğin Irak’ın kuzeyinde yaptığı harekâttan “ABD’nin buyruğu sonucu dönmediği” kanısındaydı... Karayalçın şöyle devam etti: “Genelkurmay Başkanlığı harekâtın amaçlarına ulaşıldığını açıklamıştı. Verilen iletiler yerine ulaşmışsa asker kendiliğinden geri çekilmiştir. Burada Türkiye’nin kararlı tavrı vardır. PKK’nin kalıcı üslerine Irak’ın kuzeyinde artık izin verilmeyecektir. PKK üsleri hava ve kara harekâtıyla yok edilmiştir. Olayın özü budur.” Bursa’da “sol gruplar”la konuştum... Çoğu, SHP’nin yemeğine katılmıştı... Solun derlenip toparlanması gerektiğine inanıyordu herkes. CHP’den kopanlar, CHP’de kurultay sonucunu bekleyenler... CHP konusuna bir başka yazıda değineceğim... Bursa SHP İl Başkanı Şadi Özdemir’le de sohbet ettim, Bursa temsilcimiz Levent Gencelli’yle birlikte... Şadi Özdemir “Esnafımız kan ağlıyor” deyip ekledi: “Tarihi Kapalı Çarşı Esnafı perişan...” Bursa temsilcimiz Gencelli “tarikatçı yapılanma”ya değindi. Yani Fethullahçıların iş bitiriciliğini anlattı uzun uzun... Yurtlar, dershaneler, okullar, hastaneler... 68 ve 78 kuşağı SHP’ye destek veriyor Bursa’da da... Eski dostlar Kemal Ekinci, Nevzat Şenol, Zihni Çetiner SHP toplantısındaydı. Zihni Çetiner’in “Sol... Geç olmadan” kitabını Bursa’dan İstanbul’a dönerken okudum... Nevzat Şenol, bir kâğıda bir şeyler yazıp uzattı gecenin en gürültülü saatinde... Nevzat’ın yazdıklarını Haluk Çetin’le İsmet Karaca’nın çalıştırdığı o tarih kokan “Leman Kültür”de okudum... Nevzat Şenol, “Cahit Irgat 1972’de kanserden öldü ve Can Yücel yazdı” deyip elime tutuşturduğu “Cihat için Cahit” şiirini okurken hüzünlendim... “Cahit ki; bu hasta düzende sağlıklı bir kanserdi/Cahit ki; haksızlıklara karşı üreyen hücrelerdi/Yorgun develer gibi çöktüğü Dormen şölenlerinde bile/Siz paranızı, ben kendi kendimi yerim ‘derdi.’/Cahit zaten azaltarak azalarak yaşayanlardan değil/Çoğalarak ölenlerdendi.” ??? Yıldızlı bir geceydi... Umutla dopdolu bir gecenin sabahında bir bahar aydınlığında uyandım Bursa’da... TÜYAP Kitap Fuarı’na uğradım... Doğan Hızlan, Ercan Karakaş, Deniz Kavukçuoğlu, Turhan Günay, Semih Poroy, Engin Murat Özdemir, Yahya Şimşek’le biraz “Sol ve Türkiye” üzerine konuştuk kahvelerimizi içerken... Semih Poroy’un hayran olduğum mizah anlayışına, o çizgi ustalığına “Feklavye” Karikatür Sergisi’ni gezerken bir kez daha tanık oldum... Bursa’dan Yalova’ya geldim. YalovaPendik arabalı vapur alanında bir tuvalet. Kim çalıştırıyor bu tuvaleti? Bir tarikatçı vakıf!.. Hangi tarikatın elinde bu tuvalet, nasıl aldı İDO’dan? Tuvalet sanki para basıyor para!.. Hiç şaşırmadım... Şaşırdığım ise şu: Hrant Dink cinayetinin arkasındaki “büyük patron” neden bulunamıyor? Başbakan Erdoğan İslami yaşam biçimine karşı çıkanları niçin “insanlık suçu işlemekle” suçluyor! Siz de şaşırıyor musunuz? ? Danıştay, uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışının esas alınması durumunda, bunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağını bildirdi. Türkiye’de, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği vurgulandı. onarken, İstanbul 6. İdare Mahkemesi kararını oybirliği ile bozdu. Daire, her iki davanın konusu da aynı olduğu için iki davaya ortak gerekçe yazdı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Eğitim hakkı” başlıklı maddesine de yer verilen gerekçede, “İlk ve ortaöğretim kurumlarında verilen öğretime ilişkin müfredatın ‘din kültürü ve ahlak öğretimi’ mi yoksa ‘din eğitimi’ mi olduğunun tespiti gerekmektedir” denildi. AİHM’nin, 9 Ekim 2007 tarihli Hasan ve Eylem Zengin kararına da yer verilen gerekçede, başvuranların din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden muaf tutulması taleplerine yönelik olarak, MEB onaylı 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda okutulan din kültürü ve ahlak bilgisine ilişkin beş ders kitabının içeriklerinin incelendiği ifade edildi. Gerekçede, AİHM’ce, söz konusu müfredatın incelemesi sonucunda, “Türkiye’de hâkim olan dinsel çeşitliliğin dikkate alınmadığı, özellikle öğrencilerin Alevi inancı hakkında eğitim almadığı” değerlendirmesi yapıldığı anımsatıldı. Gerekçede, şunlar kaydedildi: “Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir. Anayasa’nın 24. maddesine göre, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu öğretimin Anayasa’nın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerekmektedir. Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağı açıktır. Nitekim, AİHM’ce öğretime ilişkin müfredatta yapılan ve kararımızda hüküm kurmaya yeterli görülen tespitler uyarınca, ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği sonucuna ulaşılmıştır.” Gerekçede, Anayasa’nın 24. maddesinde, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin zorunlu olduğunun belirtilmesi, öğretimin adının din kültürü ve ahlak bilgisi olmasına karşın, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi olarak kabul edilemeyeceğinin açık olduğundan ve din eğitiminin de ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olması karşısında, dersin bu içeriği ile zorunlu tutulmasında hukuka uyarlık bulunmadığı vurgulandı. Erdoğan’dan okul ziyareti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Subayevleri semtinde komşusu olan 5/A sınıfı öğrencisi Tuana’nın telefon edip davet etmesi üzerine Keçiören Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu ziyaret etti. Bazı sınıfları ziyaret eden Erdoğan, öğrencilerle sohbet etti ve öğrencilere akıllı ajanda dağıttı. A KP TÜRBANA TAKILDI ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Hükümet AB’yi unuttu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet, AB ile müzakere sürecini unuttu. Türkiye’nin en önemli hedeflerinden olan AB’ye tam üyelik konusu, türban ve benzeri tartışmalar arasında kayboldu. Hükümetin AB’ye üyelik sürecinde önceden beyan etmesine karşın gerçekleştirmediği bazı düzenlemeler şöyle: Ulusal Program: Hükümet 2 yılda bir güncellenmesi ya da müzakerelerin gelişimine göre yeniden yazılması gereken Ulusal Program konusunda halen yeni bir adım atmadı. En son 2003 yılında, “Bülent Ecevit Hükümeti” tarafından 2001 yılında yazılan ulusal program güncelleştirildi. Ancak 3 Ekim 2005’te “adaylık statüsü”nden “tam üyelik müzakerelerine başlamış ülke statüsüne” kavuşulmasına karşın yeni bir program hazırlanmadı. Bu da çıkarılacak yasalar ve uyum süreci konusunda bir belirsizliği beraberinde getirdi. ABGS Teşkilat Yasası: Birliğin “muhatap bulmakta sıkıntı yaşaması” nedeniyle bir an önce çıkarılmasını istediği AB Genel Sekreterliği (ABGS) Teşkilat Yasası halen çıkarılamadı. 10. Reform Paketi: AB tarafından ısrarla beklenen 10. reform paketi, mevcut 9. pakette yer alan düzenlemelerin halen yasalaştırılmaması nedeniyle 2 yıldır bir türlü açıklanamadı. Bu pakette demokratikleşme ve bölgesel eşitsizliğin giderilmesi ile malların ve hizmetlerin serbest dolaşımı, vergilendirme ve taşımacılık gibi önemli unsurların yer alması bekleniyor. 301. madde: Birliğin yoğun baskısı ve hükümetin defalarca söz vermesine karşın, Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi değiştirilmedi. AB kaynakları, Türkiye’nin dış politikası çok yoğun bir ülke olduğunu belirtirken Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanlığı görevine atanmasından bu yana başmüzakerecilik vasfının büyük oranda ikinci planda kaldığını, bu nedenle müzakerelerin ilerlemesi için yeterli etkinliğin gösterilemediğini belirtiyorlar. AKP’li başkan tutuklandı ? MERSİN (Cumhuriyet) Mersin’in Dorukkent beldesinin AKP’li Belediye Başkanı Şükrü Kartal ile kardeşi Ekrem Kartal ve belediyede muhasebeci olarak görev yapan Gürol Akbaş, “rüşvet, zimmet, görevi kötüye kullanma, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırmak, uyuşturucu ve uyarıcı hap bulundurma” suçlarından tutuklandı. “Hortum04” adlı operasyon kapsamında belediye binasında uyarıcı hap bulunurken zanlıların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda 106 tapu, 19 tapu fotokopisi, 153 imar ve pafta krokisi, 4 senet, belde yardım listesi, 102 cinsel uyarıcı hap, 16 cinsel uyarıcı jel, klasörler dolusu yapı ruhsatları ve yapı kullanma izin belgeleri ele geçirildi. [email protected] Etkin pişmanlık yine gündemde AKP yöneticileri, terörle mücadelede Türk Ceza Yasası’nın 221. maddesinin daha etkin hale getirilmesi için çeşitli formüller üzerinde çalışmalar yapıyor EMİNE KAPLAN Önder Babat anıldı ? İstanbul Haber Servisi Beyoğlu İmam Adnan Sokak’ta başına isabet eden bir kurşunla vurulan öğrenci Önder Babat, ölümünün 4. yılında anıldı. Dün olayın meydana geldiği yerde buluşan Devrimci Hareket Dergisi üyesi bir grup, Babat’ın katillerinin hâlâ bulunamadığını anımsatarak bu cinayetin arkasını bırakmayacaklarını bildirdi. Basın açıklamasının ardından Önder Babat Kültür Merkezi’nde müzik dinletisi sunuldu. ANKARA AKP, Genelkurmay Başkanlığı’nın Kuzey Irak’taki operasyonu bitirmesinin ardından terörle mücadelede Türk Ceza Yasası’nın (TCY) “etkin pişmanlık” hükmünü düzenleyen 221. maddesine işlerlik kazandırmak için çeşitli formüller üzerinde duruyor. AKP yöneticileri, söz konusu maddenin yeterli olduğunu düşünmekle birlikte teröristle rin teslim olmasını özendirmek için daha da etkinleştirilip etkinleştirilemeyeceğini tartışıyor. TCY’nin 221. maddesi, suç işlemeyen örgüt üyelerinden gönüllü olarak teslim olanlara hiçbir ceza verilmemesini öngörüyor. Madde, örgüt yöneticisi ya da örgüt üyesi olup suç işleyen ve yardım eden kişilerin gönüllü olarak teslim olup işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi durumunda örgüt yöneticiliğinden ceza almaması öngörülüyor. Söz konusu maddedeki “örgüt hakkında bilgi vermek” koşulunun kaldırılması, suç işleyen örgüt yöneticisi ve üyelerine verilecek cezalarda indirime gidilmesi üzerinde duruluyor. Parti içinde TCY’nin bütünlüğünün bozulmaması için 221. maddede değişiklik yapılmadan örgüt üyelerinin teslim olmasını hızlandırmak için nasıl bir düzenleme yapılabileceği de tartışılıyor. Bunun için, bir kereye özgü olmak üzere eski pişmanlık yasası benzeri bir düzenleme çıkarılabileceği de konuşuluyor. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 Bulgaristan, Kosova, İspanya modellerini gündeme getiren partinin son önerisi İtalya modeli DTP’ye model dayanmıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TSK’nin sınır ötesi operasyonuna karşı çıkan ve Kürt sorununun çözümü için dönem dönem “modeller” öneren DTP, son olarak yine “özerklik” temelli İtalya modelini gündeme getirdi. Bir süre önce terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ın talimatı doğrultusunda “demokratik özerklik” modelini tartışmaya açan DTP, yeni model olarak ise İtalya sistemini önerdi. DTP Grup Başkanı Ahmet Türk son olarak “5’i özerk 20 bölgeden oluşan İtalya’nın idari yapısının Kürt sorununu çözeceğini” ileri sürdü. DTP, daha önce de İspanya, Bulgaristan ve Kosova modellerini gündeme getirmişti. DTP’nin gündeme ge Defterdarlıkta görev değişimi ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Defterdarlığı’na atanan Bekir Bayrakdar görevi, Defterdar Vekili Şükrü Dilaver’den devraldı. Defterdarlık konferans salonunda düzenlenen törende konuşan Bayrakdar ve Dilaver, İstanbul Defterdarlığı’nın çok onurlu ve özel bir görev olduğunu söylediler. ? Bir süre önce “demokratik özerklik” modelini tartışmaya açan DTP, önce Bulgaristan, Kosova ve İspanya modellerini gündeme getirdi. DTP’nin son önerisi İtalya modeli oldu. Bulgaristan dışındaki modellerin ortak özelliği ise “özerk yönetim” temelli olmaları. tirdiği çözüm modelleri şöyle: İspanya Modeli: Öcalan, 2006’da avukatları ile yaptığı görüşmede Kürtler için ayrılıkçı ETA örgütünü muhatap alan İspanya Devlet Başkanı Zapatero’nun “Çoklu İspanya” önerisini gündeme getirmişti. Öcalan, Türkiye’nin kendi özgün koşulları içinde “Çoklu Türkiye Demokrasisi” ni geliştirmesi gerektiğini belirterek “Zapatero bir kavram kullandı, aynen benimsiyorum” görüşünü savunmuştu. Bu söylem DTP’liler tarafından bir dönem dile getirilmişti. Kosova Modeli: Ahmet Türk başta olmak üzere bazı DTP’liler geçen yıl Kürtler için Kosova modelini önerdiler. Modele göre Kosova’da bir dili konuşanlar yüzde 5’in üzerinde nüfusa sahipse, bölgelerinde bu dil resmi dil olarak kullanılabiliyor. Bulgaristan Modeli: DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın partisinin 2. olağanüstü kongresinde dile getirdiği formül, en fazla tepki toplayan öneri ol du. Demirtaş, Kürt sorununun çözümü için Bulgaristan’daki Türk azınlığa tanınan modelin uygulanmasını istedi. İtalya Modeli: Ahmet Türk, geçen pazar günü Vatan gazetetesine yaptığı açıklamada bu kez İtalya modelini gündeme getirdi. Türk, “Cumhuriyeti oluştururken İtalya’nın ceza yasalarını almışız. Ama 1947’de İtalya 20 bölgeye ayrılmış, 5’i de farklı kültüre sahip olduğu için özerk olmuş. Kuzey bölgesi ‘Her bölgenin bütçesi kendisini idare etsin’ demiş. Ama parlamento ‘geri kalmış yerler daha da ezilir’ diye hayır demiş, genel bütçeden pay ayrılması esas olmuş. Bizim demokratik özerklik projemiz budur” görüşünü savundu. CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle