05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MART 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Talim Uğur Seten: “Talimatla giren talimatla çıkar!” Liboşlar, hükümete AB muhtırası vermiş... “Cami avlusuna mı bırakmışlar!” ON yıl kadar önce ABD’de çalışırken, kadın platformunda bir araya geldiği Kürt kökenli bir avukat kadının “Analar yürüyüş yapın, oğullarınızı askere göndermeyin” sözünü anımsadığını söylüyor İnci Şahin: “O zaman bizler, bu görüşe ağır tepki göstermiştik. Fakat şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan saldırılara bakıyorum da birileri çıkıp yine aynı şeyleri söylüyor. Aydın sandığımız birileri de bu sözlere arka çıkıyor. Sadece Türk Silahlı Kuvvetleri değil hepimiz, birliğimizi bozmak isteyenlerin psikolojik savaş bombardımanı altındayız.” Sıcak veya soğuk, asimetrik veya psikolojik her türlü savaşı üzerimizde deniyorlar. Hilmi Kayıhan, “cephe”den şu analizi yapıyor: “Sırtımızı dönsek yumurtaları, birazcık uzaklaşsak kümesteki tavukları satıyor bunlar; ne ahırda inek ne ağılda koyun bıraktılar beşikte ağlayan bebelere. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Ya ğ m u r E k i m Soru: Güneş harekâtı neden bitti? Yanıt: Adı üstünde, doğar da batar da! Prova Erdal Yücel: “Yönetmenden oyuncuya: Haydi, sahne senin! Çık, rolünü oyna! Başarırsan, sana dünya sahnesinde büyük uşak rolünü vereceğim!” Vatan savunması için giden askerlerimiz, daha tepeyi bile aşmadan türban yasasını onaylayarak çocuklarımızı üniversite kapılarında birbirine düşürüp Türkiye’yi ikiye böldüler. Ankara Kalesi’nin kapısını, Atatürk Cumhuriyeti’nin tapusunu açtılar vakıflar yasasıyla; konuk odamız, tütün tarlalarımız satıldı; şehitlerimize ağıt bile yakamadan Hazine’nin kasasını açıp avuç dolusu para bölüştü vekiller. Öksüzleri uyutunca zıkkımlanan analık elinde kalmış gibiyiz. Kale kapısındaki gediği açan düşman topçu alayının attığı gülleler değil, sabaha karşı geçen yasalar; söylenti değil bu. Dış düşmanlara karşı; karda, kışta ve kıyamette savaşan kahraman asker, sırtına saplanan hançeri tutan eli görüyor musun? Düşman askerlerinin Cephede gizlendiği yeri harita üstünde işaretlemeye, istihbarat toplamaya gerek yok paşam; işgalin boyutlarını görmen için Ankara’ya, küçücük köy bakkalındaki raflara bakman yeter. Kesilen parmaklarımızın acısı dinmeden kolumuzu, dişlerimizin söküleceğini sanırken dilimizi kesiyorlar. Kaleyi kurtarmaya uğraşırken veziri aldılar. Sanmayın ki; karşı kaleye gol atacağız bu iktidarla; oynanan oyun çift kale değil ki; atılan tüm goller bizim kaleye. Oyunculara bakın hele; Büyük Ortadoğu Projesi’nin kaptanı ve kaptanın eşbaşkanı ile aşiret reisleri, tarikat şeyhleri! Savaşan tarafları açıklamalıyız; halkımız iyice tanısın, bilsin. Düşmanlarımızın kim olduklarını söylemekten mi çekineceğiz? Bu yanda ellerinde Türk bayrağı ile Türkiye haritası taşıyanlar var; karşı cephede ise her bahane ile Türk ordusuna saldıranlar.” Irak, Özcan ve.. Gerçek Gündem! Irak’a sekiz gün girip çıkmış olmamızın, askeri operasyon kapsamı ve sonuçları bakımından bize tam olarak neler kazandırdığını, beklenilen başarının elde edilip edilmediğini bir tek Genelkurmay bilir. Umarım terörü püskürtmeyi, ona gözdağı vermeyi başarmışızdır. Ama tabii gerçek gerekçe ne olursa olsun ABD Dışişleri’nin ziyaretinin hemen ertesinde çekilmemiz pek “şık” olmadı. Ne halkımızın gözünde, ne de uluslararası planda… Bir de yeri gelmişken hemen söyleyeyim: Umarım Bülent Ersoy’un demecinden yola çıkıp, ilginç hukuk sistemimizle, yeni bir yapay uluslararası gündem, yeni bir Orhan Pamuk davası yaratmayız! İnanın, bu kadar ek çabaya gerek yok.. dünya zaten aleyhimize delil arayarak beslenen her türlü olay ile dolu. Bıçakları kendi sırtımıza bu kadar hevesle saplamaya gerek yok! Irak’ta bu vatan için yaşamını kaybeden tüm Mehmetçiklerimize ne kadar minnettar olsak, ne kadar arkalarından gözyaşı döksek de, haklarını ödeyemeyiz. Ailelerine başsağlığı, şehitlerimize Tanrı’dan rahmet dileriz. ??? Gündemimizin yeni değişmez yıldızı, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan. Kendisi herhalde Sn. Başbakan’dan bir liyakat nişanı alır. Gerçekten hukuku bu kadar hiçe sayan, iktidarın maşası ve borazanı haline gelmeyi kabullenen bir “bilim” (?) insanı bulmak, tüm dünyada zor iştir. Bir insanın sözde başkanı olduğu rektörler grubunun neredeyse tamamını karşısına alarak, kendisini atayan İslamcı iktidarın gücünü gözü kapalı temsil etmeye kalkışması, bu inadının arkasında kararlı olarak durması, ipleri koparan “sıkı” demeçler ve tavırlarla bu olağandışı durumun başaktörlüğüne soyunması, büyük bir kahramanlıktır. Bağlılık, liyakat ve üstün hizmet nişanlarını, Özcan almayacak da kim alacak, lütfen söyler misiniz? Abdullah Gül’ü de alkışlamak lazım. Sağlam bir atama yapmış Allah için! Bu kadar gözü pek ve “özgürlük düşkünü” (!) YÖK Başkanı olsa olsa göz yaşartır! Gül, herkesin Cumhurbaşkanı olmayı demek böyle anlamış, böyle bellemiş! Her atamanın olmazsa olmaz şartı türban olduğuna göre Milli Takım antrenörlüğünde de Fatih Terim’den mi vazgeçilecektir? Ya da bu ucube mantıkla, AKP iktidarı, İsviçre’de mücadele edecek olan A Milli Takım futbolcuları için de “türbanlı eş” mecburiyeti getirecek midir? Yoksa “tarikat üyesi” olmak, durumu kurtarmaya yetecek midir? Lütfen filmi geri sarıp neler konuştuğumuza biraz dikkat edebilir miyiz? Irk çatışması, yobazlık gösterileri, dinselleşen bilim, sıkmabaş – daha doğrusu yeni peygamberleri haline getirdikleri “Şulebaş” yani dinin beş şartına eklenen uydurma uygulamalar ve daha neler neler… Bu mu 21. yüzyıl Türk insanının gündemi? Lütfen bu delirme alametlerini köşeye kaldırın ve normalde yeni Türk gencinin evrensel dünya ile beraber bu çağa ait kucaklaması gereken konulara göz atalım: ??? İşte üniversitelerde, panellerde, televizyonlarda gerçek tartışmamız gereken konu başlıkları: Satranç mı daha çok zekâ gerektirir, yoksa Go oyunu mu? Dünyanın en komple sporu tenis midir? Afrika ülkelerinin açlıktan kurtulması için bugün bize düşen görevler nedir? Küresel ısınma ve yeşil alanların yok oluşu: Hangi felaketlere koşuyoruz? Dünyanın en eski mesleği olan fahişelik, sözde yasaklanıp, ortadan kaldırılabileceğinin saçma bir şekilde iddia edildiği her ülkede nasıl mafyasını yaratır? Özgür cinsel yaşam ve hastalıklardan korunma yolları. Yeni Türk düşünürleri kimlerdir ve dünya felsefesine hangi katkıları yapmışlardır? Başka galaksilerde yaşam var mı? Bilimsel ve felsefi bir irdeleme… Türk sahne tarihinde bir karşılaştırma: Semiha Berksoy mu yoksa Bedia Muvahhit mi daha öncü sayılmalıdır? Spor yapmamanın bedene olan kalıcı zararları. Anadolu çapında yeni dans figürleri yarışması. Sosyal adalette, eğitim ve sağlıkta sonsuz fırsat eşitliği nasıl sağlanır? Nüfus artışındaki kontrolsüzlük ve işsizlik arasında makroekonomik dengeler. Geri kalmış, aşırı tutucu bölgelerde 3. sayfa seks cinayetleri. Yöresel Türk güzellerinin özellikleri nelerdir? Medyada şeffaflık, çalışanların sendikal hakları ve sansüre karşı hukuki mücadele yolları nelerdir? Irkçılık, dincilik ve mezhepçilik hastalıkları nasıl tedavi edilir, ruh bilim araştırmaları ne sonuç veriyor? Ne dersiniz? Daha güzel olmaz mıydı? Sizi, acil olarak bu gerçek gündeminize yoğunlaşmaya ve ortaçağdan çıkmaya davet ediyorum. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 Demişti Nami Tepe: “Yeni rahmetli Temel’in mezar taşı: Kaos olacak dedum inanmadinuz, kaos olacak dedum inanmadinuz, ha şimti ne oldi?” SESSİZ SEDASIZ (!) Havuz yerine türban problemleri! ÖSYM’DE de türban kaosu yaşanması üzerine Gülhan Elmas, üniversiteye giriş sınavlarında bundan böyle havuz problemleri değil türban problemleri gelebileceğini dikkate alarak öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyor: Havuza mayoyla girmenin cezası aşağıdakilerden hangisidir A Recm B Mahalle baskısı C Abi dayağı D Cehennem sıcağı. Aşağıdakilerden hangisinin sevabı en büyüktür? A Peruk B Sıkmabaş C Kara çarşaf D Burka. Türban nereye kadar inmelidir? A Omuzlara kadar B Bele kadar C Topuklara kadar D İlkokula kadar. Türbandan sonra sıra hangi özgürlüklere gelecek? A Harem kurma özgürlüğüne B Boşsun diyerek boşanma özgürlüğüne C Kadını mirastan mahrum etme özgürlüğüne D Kadınları kafes arkasına kapatma özgürlüğüne. Türban hangi alanda takılmalıdır? A Açık alanda B Trafiğe kapalı alanda C Dar alanda D Kamusal alanda. Karşıdevrim mücadelesinde kadınların türbanına karşılık erkeklerin nesi var? A Fesi var B Şalvarı, cüppesi var C Sünnet olan sakalı var D Amerika’yı ürkütmemek için giydikleri lacivert takımları var. Okuldan mezun olduktan sonra sıkmabaşı çıkarmamak için ne yapılmalı? A Först leydilik B Tarikat medyasında yazarlık C Yandaş belediye şirketinin genel müdürüne kumalık D Işık evlerinde ablalık. Bürü Doğan Kapkıner: “Türbanı imzalarken, ‘ben başkomutanım, hiç düşünmedim’ demiş. Düşünmeyen başkomutanın gözünü türban bürümüş demektir!” Kara Gün Kararıp Kalmaz SEVGİ ÖZEL Üniversiteliler karamsardı; biri söze, “Kime inanacağımızı şaşırdık” diye başladı, ötekiler onayladı. Düşüncelerini aktarırken zorlanıyorlardı; bugüne dek önlerine hep bir soru ve birkaç seçenek konmuştu. Kendi düşüncelerini oluşturma, merak ettiklerini sorgulama, özgürce tartışma olanağı ve ortamı bulamadan hep “test” çözmüşlerdi. Ortalıkta, “Asıl özgürlükçü biziz” sözleri uçuşurken, göstermelik eğitim sistemiyle eğitimsizleştirilen bu gençler, şu günlerde işaretleyecekleri bir “şık” bulamamanın sıkıntısıyla dolaşıyorlar. Şimdilerde çok duydukları “özgürlük” sözcüğünü bile yadırgıyorlar; çünkü Türkİslam sentezci sistem onlara, kendi tanımladığı “hürriyet”i dayattı. Onlar için “devrim, devrimci” gibi kavramlar da tanıdık değil, hatta hepsi tehlikeli; çünkü bugünün gençleri 85 yıllık devrim kazanımlarını “inkılap”a çevirerek devrimlerin içini boşaltan sistemin ürünüdür. ??? Türkİslam sentezci ektiği kara tohumların kapkara meyvelerini topluyor; Türk devriminin içini boşaltan sistemin fotoğrafı, bugünkü TBMM ve kimi üniversitelere de asılmıştır. Türban tartışmaları sırasında izlediğimiz yaşça genç milletvekillerinin çoğu üniversitelidir; belli ki çoğu üniversitede bilimle beslenirken değil, masal dinlerken yaşlanmıştır. Çünkü aynı partinin milletvekilleri bile, “özgürlük, demokrasi, laiklik, yasak, anayasa, yasa, yasal, kural, inanç özgürlüğü, hukuk, sosyal hukuk devleti...” gibi evrenselleşen birçok kavrama bireysel tanım ve açıklama getirirken, kendi sözleriyle işaret ettikleri fotoğrafların birbiriyle ne denli çeliştiğini görememektedir. Gittikçe yaygınlaşan fotoğraflarda görünen başörtüsü değildir; siyasal simge olan türbanın omuzlardan aşağı kayarak inmesidir. Kaldı ki türban takanlar, kendileri adına konuşan herkesi yalanlamaktadır. Siyasetin “sözde mağdur”ları, türbanın üniversiteye girmesiyle yetinilmeyeceğini, laikliğin dinsizlik olduğunu, laiklerden hesap sorulacağını açıkça söylemektedirler. Bu tür açıklamalara, kafasını “birinci cumhuriyet”e takan liberal akademisyen ve aydınımsılardan hiç yanıt gelmediği için, inancı kullanan siyasetçi daha da keskin adımlar atmaktadır. Belli ki milletvekillerinin çoğu anayasal zorunluluk olduğu için ant içmiştir; belli ki inanca ve çıkara dayalı siyasette “yemin”in önemi yoktur. Acı olan şudur; akılcılık ve bilimden başka doğru tanımaması gereken kimi bilimciler, aklı ve bilimi hiçe sayan kimi milletvekilleriyle “inkâr tipi hücre”de buluşmuştur. Başta gençlik olmak üzere toplumu ayrışma noktasından çatışma noktasına taşıyacak olan da bu tutumdur. Bugün türbanı tehlike görmeyenlerin çoğu, en olmadık, en kirli yerlerde ibadet edeni görmeyen, yaşadıkları yerin bir tek kıyı mahallesine gitmeyen, ilköğretim okullarının önünden geçmeyen, cami yardımı diye kapısı çalınmayanlardır. Fildişi kulesinde halk adına “ahkâm” kesenlerin çoğunun halkla tek ilgisi, pencereden bakmaktır. Yazık ki bu kesim kadının sırtından siyaset yapanlara destek olmaktadır. Değilse açıklasınlar; türban, mevsimlik bir örtü müdür? Bu kesimin görmediği asıl tehlike odağı, beyni ve yüreği örtülü erkeklerdir; beyni ve yüreği örtülü erkekler, özgürlük diyerek türbanladıkları inanç kaynaklı söz ve eylemlerini laik Cumhuriyetin en gözde kurumlarına bile yerleştiklerine göre, üniversiteden sonra da türbanımla, hatta çarşafımla her yere girerim diyen kadın haksız değildir. Özgürlük tellalları, türbanlı yaşamı 45 yıl için serbest bırakarak özgürlüğü sınırlamıyor mu? ??? Bilerek yapıyorlar; çünkü atılan adımın arkası gelecek. AKP’li bir kadın milletvekili de böyle olacağını muştuladı. Kadın süslenmeyi sever; göz alıcı türbanını taşlı, süslü iğnelerle iyice parlatırken makyajın en belirginiyle yüz güzelliğini de sergileyen kadınlar, çok yakında eski türbanını arar duruma gelebilir. Önder parmağıyla oturup kalkan milletvekillerini geçelim bir kalem; çünkü tehlikeyi gören “gerçek” akademisyenler, toplumun aynası olan üniversitedeki gerçek fotoğrafları da görüyor, biliyorlar. Yazık ki ürettiği hiçbir siyaset kendi düşünce ürünü olmayan bir iktidar, “ulema”laşan akademisyenlerin, dönek aydınların desteğiyle kavramları, kurumları yozlaştırmaktadır. Bu mudur gerçekten özgürlük; başkasının sesini duymamak, sokağa çıkan yüz binleri suçlamak mıdır demokrasi? Yazıklar olsun, böyle siyasete! Yazıklar olsun, siyasal ve ekonomik bağımsızlığımızın yok oluşunu seyreden sözde bilimcilere, sözde aydınlara! Kimse unutmasın, kara gün kararıp kalmaz! Bu ulus buna izin vermez! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Sert ve sarı 1 renkli bir buğday cinsi. 2 2/ Bir etkinli 3 ğin geçici olarak durdu 4 rulduğu sü 5 re... Eğik ola 6 rak kesilmiş 7 kenar. 3/ Bir izleyici top 8 luluğu önün 9 de yapılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gösteriden sonra 1 A R I B U R N U toplanan para... İn2 İ A S O S A Z A giltere’de çok seviK A T A L OG len bir cins bira. 4/ 3 Z A N I O Gösteriş, fiyaka... 4 A P A İlaç. 5/ “Önce gözle 5 N O T A O N U R R A F MA rindi en güzel ” 6 O T F E N A (Oktay Rifat)... Bir 7 İ K A takvim türü. 6/ Yur 8 A N T İ L ME dumuzda kurulmuş 9 A L T E S Ç İ R yirmi bir Köy Enstitüsünden biri. 7/ En kısa zaman süresi... Küçük kitap, broşür. 8/ Salgın hastalık. 9/ Yararlanılan uygun koşul... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ufak taneli bir buğday cinsi. 2/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Yakası kürklü ve kolsuz kaput. 3/ Hindistancevizine verilen bir başka ad... Panama’nın plaka imi. 4/ Genellikle şeker hastalarının şeker yerine kullandıkları, madenkömürü katranından elde edilen beyaz toz. 5/ Bir ilimiz... Burmalı çivi. 6/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Bezekçilikte kullanılan, yeşil ve pembe dalgalı bir sedef. 7/ Geleneksel Japon şarkılarına verilen ad... Bir nesnenin uzayda kapladığı yer. 8/ Metalden yapılmış hilal... Doku teli. 9/ Kadınsı davranışları olan erkekler için kullanılan sözcük. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle