Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 MART 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Bellini’nin ‘I Capuleti e i Montecchi’ operasını Yekta Kara sahneye koydu 19 GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Ağır bir ortamda ağır bir opera stanbul’da bu hafta İDOB tarafından gösterimi başlayan I Capuleti e i Montecchi adlı operanın cumartesi günkü prömiyer temsilini izledim. Ne yazık ki karanlık bir gündü cumartesi: Kaygılarla içimizin ağırlaştığı, ülkemizin geleceğine dair kafamızda binbir sorunun oluştuğu sıkıntılı bir gün! Perde açıldığında Capulet ve Montechi ailelerini simgeleyen erkek koroları mafya giysileri içinde, ellerinde tabancalar ve makineli tüfeklerle karşımıza dikilince, bu operayı değerlendirmek için gerçekten de yanlış bir gün seçtiğimi düşündüm. Sicilyalı besteci Vincenzo Bellini’nin (18011835) otuz dört yıllık, kısacık yaşamında ortaya çıkardığı en ünlü operalar Norma, Uyurgezer, Püritanlar ve Korsanlar’dır. Besteci I Capuleti e i Montecchi adlı operasını sipariş üzerine, altı hafta gibi kısacık bir zaman dilimi içinde yazmış, başarısız olan bir önceki Zaira operasından alıntılar yaparak tamamlamıştır. 1830’da, bestelendiği yıl hemen Venedik’te gösterime girmiş, ancak tarih boyunca diğer operalarına göre daha az tutulmuş, daha az yorumlanmıştır. I Capuleti e i Montecchi’de rejisör Yekta Kara, her zamanki özgün imge gücünü kullanıp operanın durağan yapısına güncel giysiler ve ışık oyunlarıyla devingenlik getirmeye çalışmış. Bu uygulamaya artık çok alıştık, üstelik izleyicinin imge gücünü genişlettiği için beğeniyoruz da... Ayrıca bütçe bakımından kostümdekor giderlerinde böylece tutumlu davranılmış olunuyor. Çok kez sahnelenen bildik bir operanın çağdaş giysiler içindeki çağdaş rejisi yeni bir soluk getirebilir. Ancak ülkemizde ilk kez sahnelenen tarihi bir opera güncel giysilerle sunulduğunda, zamana uygun, özgün giysi ve dekorların göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyo Tayfur Sanlıman Tayfur Sanlıman’ı, 1992’de Asmalımescit’te kendi işliğini açmasından sonra, sevgili İsmail Şimşek’in Cep Galerisi’nde tanıdım; önce sağlıklı yapısı, tok sesi, çelik gibi el sıkışı dikkatimi çekmiş olmalı. Sonra gerek Cep’te, gerek başka galerilerde açtığı sergilerde resimleriyle tanıştım; renk ve biçim dünyasındaki dürüst arayışları daha ilk görüşte beni etkiledi. Derken dünya, İstanbul, Asmalımescit değişti, ne eski sergiler kaldı, ne Cep Galerisi; İsmailciğim galericiliği gevşetip lokantacılığa kaymak zorunda kaldı; Tayfur ortalıktan silindi; 2001’de evi barkı alıp Bozcaada’ya taşınmış meğer. Ama resmi bırakmamış elbet, ben duyamasam da, 2006’da, sanat yaşamının 50. yılında AKM’de geniş bir özetleme sergisi açmış, oğlu Kerem Sanlıman’ın çok önemli desteğiyle, Işıl Döneray’ın kusursuz tasarımıyla bir de kitap yayımlamış. Bu güzel kitabı yolladı bana. Oradan, 52 yıllık kesintisiz tutkulu resim sevdasının nasıl başladığını okuyalım birlikte: “Dokuz yaşlarında bir çocuk, İstiklâl İlkokulu 2. sınıfta. O gün yüreğine bir heves düşüyor: Resim yapmak. İçindeki ses: ‘deniz kenarında bir ev, evin önünde bir iskele, iskelenin üzerinde bir adam balık tutacak’ diyor. İzmir’i nereden biliyor? Haritalardan. Denizi manzaralardan tanıyor. Ee?.. Geriye ne kaldı? Adam, oltası ve iskele. Onları da hevesle nasıl olsa başarır... Adanalı çocuk bu çok çok önemli isteğin parasal desteğini sağlamak üzere, müşterisi ile meşgul babasına saldırıyor (babası berber). Ne için harcanacağını söyledikten sonra 2 kuruş alıyor. Uçar gibi kırtasiyeci Evrendilek’e. Bir kutu 12’lik Nurkalem boya 1.5 kuruş; 25x35 resim kartonu 20 para. 22 yıl sonra, Nurkalem’i üreten firmanın sahiplerinden M. Sait Demirbağ’ın kızı Nimet ile evlenecek.) Gene uçar gibi doğru eve. 25x35’e biraz gökyüzü koy, gerideki ağaçları yeşile boya. Sağ alt köşeye evi kondur. Evin önüne iskele, iskeleye balık tutacak adamı yerleştir. Eline olta kamışını ver. Denizi maviye boya. Bu çabayı tasarladığın resme dönüştürebilmek için, ikide bir kırılan kalemleri aça aça tüket. Ama resmi bitir. Akşama baba gelecek, kim bilir ne kadar sevecek? Garanti bir aferin alırsın. Öyle sandınız değil mi?.. Hayır, hiç de öyle olmadı. Berberlik yaparken konuşup şakıyan, ama evde ciddi Usta Cabbar, ‘Baba, bak!’ diyerek önüne koyduğum resme göz ucuyla baktıktan sonra, sanki birisi jurnal etmiş gibi önce boya kalemlerini sordu. Sonra görmek istedi. Sonra ne mi oldu? Orta şiddette, okşamayı andıran, ama içinde okşama olmayan bir tokat!.. Bulutlar, mavi gök, mavi deniz, yalı, iskele, balık tutan adam, hepsi soldu ve iki yıllık bir karanlığın içinde kayboldu...” “İşte tam o yıllarda, 194445 olacak, Latif Ariş geldi. Yeni resim hocamız. Akademi’den taze mezun, dinamik, taş gibi. Mektepte hemen bir atölye kurdu. Başyardımcıları 75 Yusuf, 155 Tayfur. Modelden çalışmayı, natürmortu, peyzajı öğrendik. Resim sevdam yüzünden 3 yıllık ortaokulu 5 yılda bitirdim.” İlk ustası Latif Ariş’ten unutulmaz bir ders: “Sanırım artık liseye geçmek üzereydim. Bir gün, beni, teslim edilen bir işten ötürü 1 lira ile ödüllendirmek üzere gümüş parayı boya kutularının önüne koydu. Rengi hâlâ kulaklarımda duran sesiyle: ‘Şu parayı al!’ dedi. Almak üzere elimi uzattığımda ekledi: Bak oğlum! Sanma ki para her zaman böyle kolay ve bol kazanılır. Hele resim yapmaya devam edersen, hele benim mektebime gidersen, resim yapmayı sürdürürsen hiç kazanamazsın. Sana derim ki, bu sözlerimi sakın unutma! İleride baktın ki resme sevdalısın, parayı unut. Baktın ki paraya sevdalısın, o zaman da resmi unut!” Resim sevdalısının oluşumu böyle; iki satır da resmi nasıl yaptığına ilişkin olsun: “İlham hanımı beklemem. Resmin sonunu tasarlamam. Temel rengi hazırlar, onunla yola çıkarım. Tuvale ilk darbeyi vurduğum anda başaramama korkusu kaybolur. Eskizle çalışmadığım için, yolda önüme çıkan tüm serüvenleri irdeler, resim hangilerini istiyorsa onları titizlikle korur, ötekileri acımadan atarım. Bu, bir fırtınanın içinde, fırtına gibi bir çalışma sürecidir. Resim bitinceye kadar aralıksız sürer. Çalışmanın başında boyayı, fırçayı, tuval alanını, ne yapmam gerekiyorsa ona göre, ben yönetir, yönlendiririm. Kararlarımı uygularım. Fakat süresi belli olmayan bir zaman sonra, üzerinde çalıştığım renk ve leke âlemi başıma patron kesilir. Artık resmin emrine girmek zorunludur. Ne isterse onu yaparım.” Keşke elimde olsaydı da bu tutkulu, inançlı renk ve leke kovalayıcının içten serüvenlerinden örnek gösterebilseydim size; neyse aklınızda bulunsun, herhangi bir galeride, bir açık arttırmada adını duyarsanız, koşun. bertanonaran@hotmail.com İ Romeo rolünü üstlenen mezzosoprano Aylin Ateş, güzel koyu renk sesi ve bilge şancılığıyla temsilin en başarılı sanatçısıydı. Fotoğraf: Vedat Arık gibi son derece duygulu bir genç adamı canlandıran bu rollerde koyu renk kadın sesi veya kontrtenor yeğ tutulurmuş. Romeo rolünü üstlenen mezzosoprano Aylin Ateş, güzel koyu renk sesi ve bilge şancılığıyla temsilin en başarılı sanatçısıydı. Arnavut soprano, konuk sanatçı Artemisa Repa küçük sesine karşın duyarlı bir Gulietta rolü çizdi. Dramatik yoğunluğun merkezi olan koro, gerçekten de etkileyiciydi. Orkestra ve sahne birliğinin ileriki temsillerde daha başarılı olacağına inanıyorum. EYLA GENCER ŞAN YARIŞMASI 20. yüzyılın en büyük divalarından Leyla Gencer’in önderliğinde iki yılda bir düzenlenen “V. Leyla Gencer Şan Yarışması”, İstanbul Kültür Sanat Vakfı ve La Scala Tiyatrosu Sahne ve Gösteri Sanatları Akademisi Vakfı işbirliğiyle bu yıl 2530 Ağustos tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Yarışmaya başvuracakların, belge ve CD kayıtlarını 4 Nisan’a kadar Milano’daki La Scala Akademisi’ne göndermeleri gerekiyor. Akademide Leyla Gencer başkanlığında ön eleme jürisi oluşturulmuş. Bu jürinin belirlediği adaylar yarışmaya katılmaya hak kazanacak. Yarışmanın 30 Ağustos’ta Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek final gecesinde toplamı 23 bin 500 Avro’yu bulan ödüller dağıtılacak. Form ve gerekli belgelerin listesi www.leylagencer.org adresinden sağlanabiliyor. Umarız İKSV onca yıl kuruma hizmet vermiş ve Yapı Kredi Kültür Sanat’ta bu yarışmayı kendi çabalarıyla başlatmış olan Aydın Gün adına da her yıl yinelenecek bir ödül koyacaktır. 2007 Aralık ayında Almanya’da yitirdiğimiz İstanbul Operası’nın kurucusu Aydın Gün’ü unutmamak için daha güzel bir fırsat olamaz. www.evinilyasoglu.com L rum. Bestecinin yazdığı dönemin ve olayın geçtiği dönemin kültürünü tanımamız da çok önemli. I Capuleti e i Montecchi, Erken Romantizm döneminde yazılmış, Rönesans’a, Shakespeare’e dayanan bir öyküyü konu alıyor. İzleyici bu bilgiyi ancak kitapçıktan okuyarak öğrenebilecek, sahneden izleyerek değil. Öte yanda Yekta Kara, bel canto aryaları gölgelememiş, akışı hızlandırmak için görsel oyalamalar da eklememiş. Zaten kitapçıkta bunu açıklıyor: “Shakespeare’in karakterlerine yansıttığı doğallığı, içtenliği aynı yalınlıkla sahne diline aktarmaya çalıştım. Yapmacıktan uzak, abartılı anlatımdan kaçınan bir oyunculuk üslu bunu yansıtmaya gayret ettim.” Sahnelerin kopukluğu operanın doğasında var olan bir şey. Aryaların uzunluğu ve ağırlığı da. Bellini, aklına güzel bir ezgi geldi mi hemen yazıp bir çekmecede saklarmış. Galiba o yazıp yazıp sakladığı güzelim ezgileri de en çok bu operasında peş peşe dizmiş. Güzel ezgili aryalarının yanı sıra resitatifi de bol olan bir opera. Her zaman değiniyorum, resitatif (özgür ritimle, konuşurcasına şarkılama) yorumlamak kimi opera yapıtında aryadan daha da zordur. Zira aryanın parlak ve gösterişli müziği pek çok hatayı örtebilir. Oysa resitatifte operanın dilindeki konuşma ezgisi, tümceleme biçemi ve sözdizimin (sentaks) bilgece kullanılması gerekir. Yoksa operanın akıcılığı ve dramatik bütünlüğü zedelenebilir. I Capuleti e i Montecchi operasında Romeo rolü, erkek sesi için değil, bir mezzosoprano için yazılmıştır. Gluck’un Orpheo’sunda olduğu ETKİNLİK BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZİ’NDE DOĞUŞ ÇOCUK SENFONİ ORKESTRASI’NIN BAŞKEMANCISI Aziz Nesin anılıyor... Kültür Servisi Türk mizahının büyük ustası Aziz Nesin, “Mizah ve Şaka Günü” olarak da kutlanan 1 Nisan akşamı düzenlenecek etkinliklerle, Kadıköy’deki Barış Manço Kültür Merkezi’nde anılacak. 1 Nisan Salı akşamı saat 19.00’da “Doğumunun 800. yılında Nasreddin Hoca Karikatür Sergisi”nin açılışı yapılacak. Saat 20.00’de başlayacak anma gecesinde barkovizyon gösterisi, gitar ve saz dinletisi, Aziz Nesin oyunlarından ve skeçlerinden örnekler sunulacak. Karikatürcüler Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi ve Aziz Nesin Vakfı’nın düzenlediği anma gecesinde Mehrizat yönetiminde düzenlenecek söyleşiye konuşmacı olarak Cengiz Bektaş, Cihan Demirci, Turgay Fişekçi, Klaus Liebe Harkort (Nesin Vakfı Koordinatörü), Tan Oral ve Öner Yağcı katılacak. Nesin Vakfı çocuklarının sahneleyeceği Aziz Nesin’in “Pırtlatan Bal” oyununun yanı sıra tiyatro sanatçısı Ali Erdoğan da Aziz Nesin oyunlarından kısa skeçlerle gecede yer alacak. (0 216 418 16 46) Hasan Gökçe Yorgun’dan resital Kültür Servisi Türkiye’nin ilk ve tek sürekli çocuk orkestrası Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın başkemancısı ve solisti Hasan Gökçe Yorgun 11 Nisan Cuma günü Mersin Atatürk Kültür Merkezi’nde piyano eşliğinde resital veriyor. Doğuş Grubu’nun sosyal sorumluluk platformu Doğuş Çocuk bünyesinde 2006 senesinde kurulan ve Türkiye’deki birçok konservatuvarın 1016 yaş grubu öğrencilerinden oluşan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın (DÇSO) başarılı başkemancısı ve solisti Hasan Gökçe Yorgun’a resitalde piyanist Marina Cincaradze eşlik edecek. Sanatçı, resitalde Giuseppe Tartini’nin ‘Devil’s Trill’, Niccolo Paganini’nin ‘Kapris No: 15’, Chaussen Poeme, Peter Çaykovski’nin ‘Konçerto 1. Bölüm’, ‘Melodie’ ve ‘Valse Scherzo’ adlı yapıtlarını seslendirecek. 1992 yılında Mersin’de dünyaya gelen Hasan Gökçe Yorgun, keman çalmaya 8 yaşında başladı. Dünyanın en önemli keman yarışmalarında dereceleri olan sanatçı, ilk orkestra konserini 2001’de Şef Münir Akalın yönetiminde Mersin Üniversitesi Oda Orkestrası eşliğinde verdi. Birçok ulusal ve uluslararası konser etkinliklerinde klasik müzik severlerin beğenisini kazanan genç sanatçı, 2006 yılından bu yana Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın başkemancısı ve solisti olarak çalışmalarına devam ediyor. hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masraf verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/5527 sayılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 15593 C MY B C MY B 2006/5527 ESAS Satılmasına Karar Verilen Taşınmazın Cinsi, Kıymeti, Adedi, Evsafı: Taşınmazın Bilgileri: Taşınmaz Mal Taşınmazın Adresi: Merkez/TEKİRDAĞ Taşınmazın Özellikleri: Tekirdağ merkez Akçahalil Köyü 185 parsel sayılı toplam 37500 m2 yüzölçümlü tarla olup yerleşim alanına yakındır. Hafif eğimli arazidir, sulama imkânı yoksa da her türlü kuru tarım yapılabilir. Taşınmazın tamamı 75.000,00.YTL olup borçlu hissesi 12/40 şeklinde olduğundan borçlu hissesine isabet eden değer 22.500,00.YTL dir. Satış saati 10.00 10.10 arası Taşınmazın Özellikleri: Tekirdağ Akçahalil Köyü 260 parselinde kayıtlı toplam 15600 m2 yüzölçümlü olup tarla vasfındadır, yerleşim alanına yakın olup yolu bulunduğundan ulaşım ve işleme kolaylığı sağlar. Sulama imkânı yoksada her türlü kuru tarım yapılabilir. Bu haliyle ederi 31.200,00.YTLdir. Satış saati: 10.20 10.30 arası Taşınmazın Özellikleri: Tekirdağ Merkez Aydoğdu mah. Uluağaç Sk. Papazçeşme mevkii 1026 ada, 51 parselde kayıtlı, 100 m2 yüzölçümlü taşınmaz ve bu taşınmaz üzerindeki betonarme karkas tarzında inşa edilmiş tek katlı evdir. Sobalı taşınmazın 1. katının kolonları dökülmüştür. Taşınmaz meskenin bürüt yüzölçümü 85 m2 olup, 1 oda, 1 salon, mutfak, banyo, tuvalet ve holden oluşmaktadır. Salon ve oda yer döşemeleri P:V:Cmarley koridor ve ıslak hacimleri karo mozaik yer döşemeli, duvarlar plastik badanalıdır. Üzeri çatısız olup yıpranma payı %30 mertebesindedir. Bu haliyle ederi 30.312,50.YTL’dir. Satış Saati: 10.40 10.50 arası 1. Satış Günü: 05/05/2008 10:00 10.50 arası Pazartesi 2. Satış Günü: 15/05/2008 10.00 10.50 arası Perşembe Yukarıda özellikleri yazılı taşınmazlar bir borç nedeni ile açık arttırma suretiyle satılacaktır. Satış Şartları: 1Satış yukarıda belirtilen gün ve saatte Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklar mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile yukarıda belirtilen gün ve saatlerde ikinci arttırmayı çıkılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememiş ise taşınmaz en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmaz ise satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20’si nisbetinde pey akçesi vey bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, 1/2 tapu harcı ve masrafları, KDV alıcıya aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını, hususu ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca MERKEZ/ TEKİRDAĞ 1. İCRA DAİRESİ TAŞINMAZ AÇIK ARTTIRMA İLANI