23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 11 SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Evrensellik ölçütü... Türkiye’nin onuru zedelendi ‘Temiz Eller’: Taklitlerinden Sakınınız... İtalya “Temiz Eller” furyasının en hızlı dönemlerini yaşarken, Kırca’nın “Siyaset Meydanı” programlarından birine katılmıştım. Programdan sonra telefonlarım kilitlendi. Vatandaş şu sorulara yanıt arıyordu: “Bizdeki sistem de Di Pietro gibi bir Temiz Eller savcısı çıkarabilir mi? Yargı buna müsait mi? Liderlerimizin ‘temiz el’ demeçlerini ciddiye alabilir miyiz? Yoksa bizi uyutuyorlar mı?” Hukukçu bir izleyici o programın ardından şöyle bir saptama yapmıştı: “Ben Di Pietro’nun Temiz Eller için siyasi iktidar tarafından görevlendirildiğini sanıyordum. Sayenizde olayın çok farklı bir şekilde cereyan ettiğini öğrendim...” Bunu o dönem “Türkiye’de Temiz Eller Nasıl Yapılır?” (Sabah 9 Ekim 1994) yazımda aktarmış, şu yorumu yapmıştım: “Biz maalesef yüzyıllar boyunca bürokratik biçimde düşünmeye şartlandırılmış bir toplumuz. Pek çok şeyi hâlâ emirkomuta zincirine bağlı düşünüyoruz. Temiz Eller operasyonu ‘padişah’ ya da ‘vezirin’ emriyle gerçekleşmez. Padişah, vezir, şehzadelerin yarattığı pislikler zaten bu operasyonun hedefi. Tepeden başlatılacak bir ‘temizlik kampanyası’ biçimsel, yüzeysel ve görüntüsel olmaktan öteye gidemez...” S evgili İlhan Selçuk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze Cumhuriyet gazetesi ve yarım asırdır siz yazılarınızla Türkiye’nin gururusunuz. Çağdaş Kemalist düşüncenin meşalesi, yılmayan ve yorulmayan bekçisisiniz. Bana ve inanıyorum ki on binlerce yurtsever, dürüst Kemalist insana, aydına yol gösterici ve umut oldunuz. Şahsen ben de sizin çok özel bir saygınlığınız ve yeriniz vardır. Sizin iddia edilen “çetelerle” ilişkilendirilerek gece yarısı gözaltına alınmanız, Türkiye’nin onurunu dünya kamuoyunda zedelemiştir. Bu olay beni olduğu gibi, inanıyorumki milyonlarca insanı da derinden üzmüş, hatta yaralamıştır. Sevgili İlhan Selçuk, Türkiye’nin Cumhuriyet gazetesine ve size büyük gerekesinimi vardır. Lütfen kendinize iyi bakın. Prof. Dr. Hakkı KESKİN vrenselliğin sağlam değerleri olan kavramların, insanlığın, bilimin, sanatın ve gerçeklerin nasıl saptırıldığını biliyoruz. Bu değerleri elde edebilmenin ve yaşatmanın da ne denli zor ve koruyabilmenin ne denli güç olduğunu nedenleriyle biliyoruz. Öğrendik, yaşadık ve gördük. İlhan Selçuk da bu değerleri koruma E adına yaşam boyu çok büyük bir çaba gösterdi. Çok büyük sıkıntı ve işkenceler gördü. Bu çabaları boşa çıkarmak isteyenlerce son günlerde hedef alındı. Kişiliğinin adı altında evrensel değerler yok edilerek Türkiye insanlık yolundan çıkarılmaya çalışıldı. Laiklik insanlığın yaşamını daha da iyiye götürmek ve bilimsel temellere oturtmak için elde ettiği önemli evrensel değerlerden biridir. Kimi zaman gereği gibi algılanamayışın sıkıntıları yaşansa da, çözüm laikliği yok etmekle elde edilemediği gibi, insanlığı yok etmekle de eşanlamlıdır. İlhan Selçuk’un bu yaşta bu gücünü koruması Türkiye ve insanlık adına çok büyük bir değerdir. Sabahattin ŞEN Boş ve sessiz... Devrimci ateşi G evgili Cumhuriyet gazetesi, iki gündür seni elime alıyorum. Bakıyorum. Pencere’n açık kalmış. Boş, sessiz, soluksuz... Bu açık pencere boş bir çerçeve gibi belki çok şey anlatıyor, belki de hiçbir şey. Belki yazarını arıyor belki de okurunu. Açık kalan pencereden kirli bir gökyüzü, karanlık ufuklar görünüyor. Dışarıda aydınların ayak sesleri... Başlar kurşun gibi ağır, gözler durağan, düşünceler bir... Nezahat ÖZBEK G ayrıya muhtaç olmaksızın özveriyle, Cumhuriyetimizin kurucu ilkelerini savunarak aydınlanma meşalesini yükselten; yarım yüzyılı aşkın bir süredir düşünce ve yazılarıyla yönlendirdiği gazetemiz Cumhuriyet’in ve Türk Aydınlanması’nın önderi Sevgili İlhan Selçuk Ağabeyimizin uğradığı hukuk dışı saldırının, zorlu bir gözaltı sürecinden sonra püskürtülmesi ve salıverilmesinin sevincini paylaşıyor, sizlere ve Ağabeyimize gönülden geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu haksızlığa karşı, başta gazetemiz camiası olmak üzere karşı koyan, direnen, emek ve katkı veren Cumhuriyetçilerin tümünü, Cumhuriyet Okurları olarak yüreğimizin olanca devrimci ateşiyle selamlıyoruz. Namık Kemal BOYA Cumhuriyet Okurları Temsilcisi Olmazsa olmaz şart: ‘Yargı bağımsızlığı’ 14 yıl önce yazdığım o yazı, bugün aynen geçerli. “Temiz Eller” hiçbir zaman, iktidarlarca yönetilen bir icraat ya da operasyon olmadı... Tersine... “bağımsız yargının” yoz iktidarlar ve siyasi sınıfa karşı hayata geçirdiği bir süreç olarak yaşandı. Bağımsız yargının, kendisini “dokunulmaz gören” siyasiler ve iktidarların yolsuzluklarına, yozluklarına açtığı bir savaştı “Temiz Eller”. Yargı bağımsızlığının yanı sıra milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, bu savaşı mümkün kılmıştı. Başta Di Pietro, İtalya’da Temiz Eller operasyonuna imza atan tüm savcılar bana tekrar tekrar bunu söyledi. Penceremiz hep açık! C umhuriyet okuruyuz... Cumhuriyetle öğreniyoruz... Cumhuriyetle aydınlanıyoruz... Penceremiz hep açık! Geçmiş olsun İlhan Selçuk! Geçmiş olsun Cumhuriyet sevdalıları! Gelecek bizim Kemalist devrimci tavrımız ile şekillenecek, bunda kuşkulu yan yok... Yarınlar bizimdir! Sakın pencerenizi kapatmayın! Fırat YILMAZ Di Pietro: ‘Yargı bağımlıysa, yarın kestirilemez!’ Defalarca söyleşi yaptığım Di Pietro örneğin, “Temiz Eller, yasallığın tescili, hukuk devleti demektir” demişti.: “Hukuk devleti olmadan demokrasi olmaz. Hukuk devletinin vazgeçilmez şartı yargı bağımsızlığıdır. Hukuk devleti, yasama ve yargı erklerinin birbirlerinden tamamen bağımsız olması demek. Yargının yürütmeye bağlı olduğu bir ülkede, demokrasinin katresini göremezsiniz. Savcının yasa yerine denetleyeceği kişilere bağımlı olması, belirsizlik yaratır. Yarını kestiremezsiniz..” (Milliyet, 2/09/1998) “Dokunulmazlığın kaldırılması şart mı” şeklindeki bir soruma da ünlü savcı şu yanıtı vermişti: “Bunu Türkiye’ye ayak bastığım ilk gün söyledim. ‘Kanunsuz işlere son vermek istiyorsanız, savcıların parlamenterleri soruşturmasına olanak vermelisiniz’ dedim. Biz bu zırhı kaldırabildiğimiz için Temiz Eller’i yapabildik. Savcılar bizde milletvekili telefonlarını dinleyebiliyor, ev ve işyerlerinde arama tarama, tutuklama yapabiliyor. Milletvekili etrafında 360 derecelik soruşturma yapma imkânına sahibiz...” Aynı soruyu Di Pietro ekibinde çalışan bir başka ünlü savcı Gherardo Colombo’ya da yöneltmiştim: “Dokunulmazlıkların İtalya’da ’93 yılında kalktığını” belirten Colombo da, “kredibilitesini yitiren parlamentonun, yeniden kredibilite kazanmak için dokunulmazlıkları kaldırmaya mecbur kaldığını” anlatmıştı. (Milliyet, 19/07/1998) Hepimizin sesi 2 1 Mart 2008 ülke tarihinde çok önemli bir gün olarak yerini almıştır. Bunu ancak her şeyimizi kaybettiğimizde anlamış olacağız herhalde. Bizi en hassas yerimizden vurmayı becerdiler. Herkes biliyor ki; İlhan Selçuk Cumhuriyettir, Kemalizmdir, Aydınlanmadır, Özgürlüktür, Mustafa Kemal’in aynasıdır ve hepimizin sesidir. Serap SAY Düşündürücü... lerlemeyi hedef seçmiş Türkiyemizde önümüze engel koymak için ne olduğu bilinmeyen, neden olduğu açıklanmayan, dış güçlerin etkisiyle başlatılan çağdışı bir operasyonla aydınlarımızın ve bürokratlarımızın hedef alınması düşündürücüdür ama yılmayacağız. Fatma AKKURT İ Gözaltılara kitlesel protesto... Binlerce Cumhuriyet okuru, gazetemizin Şişli’deki merkez binası bahçesinde toplanarak Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltıları protesto etti. Gazetemizden Şişli’deki Atatürk Evi’ne dek de yürüyüş yapan grup yol boyunca, “Hepimiz İlhan Selçuk’uz”, “Uyan ey halkım, ortaçağa geri döndük” dövizleri açtı. “Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek”, “Ya İstiklal Ya Ölüm”, “Vatan Namus Ahte Vefa”, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, “İlhan Çıkacak Yine Yazacak”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” . “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları attı. Atatürk Evi’nin önünde yurttaşlara seslenen 68’liler Birliği Vakfı başkanı Sönmez Targan, Türkiye’de tarihsel bir olay yaşandığına dikkat çekerek, “Ergekenekon denen olayın arkasında emperyalist güçler var. Bunun arkasında karanlık odaklar, irticacı güçler var. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşına nasıl Şişli’deki bu evde karar verdi ise bizde mücadelemizi burada başlatıyoruz” diye konuştu. ‘HSYK Adalet Bakanlığı’ndan bağımsız olacak!’ Di Pietro’nun mesai arkadaşına yönelttiğim sorulardan biri diğeri şöyleydi: “Bizde iktidarlar zaman zaman kendi kendilerine ‘Temiz Eller’ başlatmaktan söz ediyor. İtalya’dan ilham alındığı söylenerek gündeme getirilen önlemler arasında dokunulmazlıkları kaldırmak ki bu bir türlü yapılamıyor ve ‘güçlendirilmiş yargıç’ (süper savcı) var. Sizde ‘süper savcı’ diye bir şey var mı?” “Yok böyle bir şey!” demişti Colombo: “İtalya’da ‘Temiz Eller’in bu noktaya gelebilmesinin nedeni, yargının bağımsızlığıdır. Yargı bağımsızlığı olmadan Temiz Eller olamaz...” Döne döne vurgulanan bu “yargı bağımsızlığının” pratikteki anlamı nedir? En kısa tanımla “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun” adalet bakanından bağımsız olması... Çizme’deki durum böyle. “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” İtalya’da özerk biçimde işliyor. Adalet bakanı bizde olduğu gibi HSYK’ye başkanlık etmiyor. Faşizm yıllarında siyasallaşan yargının acı deneyimlerinden alınan dersle yapılan demokratik anayasa, siyasi erkin koşullamalarına karşı yargıyı koruyor. “Temiz Eller” sürecinin İtalya’ya en büyük katkısı, habis ur gibi sürekli yolsuzluk üreten bir “sistemin fotoğrafını” çekmek oldu. Di Pietro ekibindeki üçüncü savcı Piercamillo Davigo ile de görüşme imkânım olmuştu. Davigo’nun çizdiği “kirli sistem portresini” Türkiye açısından da çok aydınlatıcı bulduğum için burada aynen aktarıyorum. “Siyasi yolsuzluk” demişti bana Davigo: “Partilerin yapısı ve işleyiş biçiminden kaynaklanıyor. Bizde önseçim yok. Listeleri lider yapıyor. Listeyi denetlemek için, parti aparatusunu ele geçirmek gerekiyor. Bu, delegeleri satın almak demek. Bu, büyük paralara gereksinim yaratıyor. Bu da partilerin yasadışı yollardan finansmanına yol açıyor. Ne kadar paranız varsa, partide o kadar güçlü oluyorsunuz. Ne kadar güçlüyseniz, o kadar mevki sahibi oluyorsunuz. Ne kadar mevki sahibiyseniz, o kadar yolsuzluk yapıyorsunuz. Ne kadar yolsuzluk yaparsanız, o kadar güçlü oluyorsunuz. Böyle bir kısır döngü yaratıyor sistem ve namuslu insanlar politikadan dışlanıyor...” (Milliyet, 30.08.1998) “Temiz Eller” için gereken olmazsa olmaz 3. şart da “lider sultasından” kurtulmaktan geçiyor. “Temiz Eller”den söz edilecekse, bu ancak kapsamlı bir yargı ve siyasi partiler reformundan sonra mümkün olabilir. “İcraatın İçinden” programları mucibince sahneye konan “Temiz Eller” parodilerine kulak asmayınız ve taklitlerden sakınınız! Kara devrim geliyor! Ö nilgun?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B nce tarımı ve hayvancılığı baltaladılar. Böylece dışarıya bağımlı hale geldik. İhracat azaldı, ithalat arttı, dış borç yükseldi. Topraklarımızdan başlayarak, bütün kamu kurumlarını, ormanlarımızı, göllerimizi, akarsularımızı, yeraltı zenginliklerimizi, limanlarımızı, en güzel koylarımızı, her şeyimizi yabancılara sattılar. Bu ülke hepimizin, bizim de söz hakkımız olmalı!.. Telekom ve bankalarımız yabancıların elinde... Ulusal gizliliğimiz kalmadı! Her şeyimiz yabancılara teslim edildi, hem de büyük imkânlarla... Çoğu yerde yabancılardan vergi alınmıyor. Ülkemiz yabancılar için cennet ülke... Ama halkımız zamlar ve her an artan vergilerle yaşam savaşı vermekte... Köylülerimizin geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık sektörü zayıflayınca, işsiz kalan köylülerimiz büyük kentlere hücum etti. Büyük kentlerin varoşlarında kıt kanaat geçinmeye çalışıyorlar. Eğitim dinselleşti! Ders kitaplarından büyük kurtarıcımız Atatürk’ün resimleri de yaptıkları da çıkarıldı. Hiçbir ülkede görülmemiş bir bağnazlık! Her ülke kurtarıcısına sahip çıkar! Devlet okulları din ağırlıklı oldu. Öğrenci yurtlarından zikir sesleri geliyor. Bunlar İslam devletine doğru kayıştan başka bir şey değil! Onca öğrenci üniversite kapısında beklemekte! Sayıları her sene artmakta. Ülkede okumayazma bilmeyen 8 milyon kadın var. Cehalet başlı başına bir sorun! Sorunların en büyüğü... Ülkemizde geriye gidiş var. Kara devrim geliyor! Bunları düşündükçe, ülkem adına içim yanıyor... Necla TÜRKEL Aydınlıktan ayrılmayacağız yun 2000’lerden beri oynanıyor. Aktörler belli, saflar belli. Ama baktılar ki istediklerine ulaşmak o kadar da kolay değil, bu sefer zorbalığa başvurmaya karar verdiler. Kendilerine karşı kim varsa karalamak gibi, hukukla da değil sataşmak, ağzına geleni söylemek sadece sıkışanların başvuracağı bir şey. Memlekette her şey çok güzel, ekonomi tıkırında, halk memnun, enflasyon süper gidiyor, artık yapacakları, uğraşacakları işleri yok, oh ne âlâ, bütün bunları bir kenara bıraktılar. Yargı nihayet karar verdi, 6 yıl gerekiyormuş demek ki, bu arada memleket ne hale geldi, kimin umurunda! İyi ki Cumhuriyet var. İyi ki Cumhuriyet’in yılmaz savunucuları değerli yazarlarımız var, iyi ki varsın İlhan Selçuk, sen çok yaşa iyi mi! Biz Cumhuriyet okurları her zaman arkanızdayız. Hiçbir zaman aydınlıktan ayrılmayacağız. Tülay TEPELİ Onurlu yaşam... O H er ölümde yüreğim paramparça oldu, her bir parçası karlara düştü. Kalanlar için korktum. Ateşi çekenlere değil, çektirenlere kızarak, kalanların yaşaması için sevgiyle baktım Pencere’den dünyaya. Bizler, bizi birbirimize bağlayan değerleri, çıkarlarımız için değil yaşam felsefemiz olduğu için koruruz. Cumartesi Pencere’yi okurken siz de görmediniz mi bu sevgi bağını, çıkarsız hak deyip dönmeyenlerin dimdik ayakta durduklarını! Cumartesi günü Pencere’yi okurken tüm korkularım yok oldu. Bizler sadece gazetelerin bir bina içinde basılan sayfalar olmadığını, Cumhuriyet’i çok sevmişlere de verdiğimiz cevap ile kanıtlamıştık. Bilmezler ki ölüm sadece kişileri görmemizi engeller. Fikirler aşıladığı kişilerle yaşayacaktır. Hiç karşı karşıya gelmediğim, gelemeyeceğim, ama ailemin bir üyesinin gözaltına alınmasına elbette üzülecek, kızacaktım. Cumartesi Pencere’yi okurken gördüm bir sandalyede oturduğumu, okudum fikirlerinde ödün vermeden 83 yılın onurunu, gördüm onurla yaşamanın nasıl olduğunu. Zarife YÜKSEL Çirkin ve maksatlı... A dını Atatürk’ün koyduğu, O’nun ilke ve devrimlerinden ödün vermeden, Cumhuriyetçi çizgisinden ayrılmadan 84 yıldır yayınını sürdüren gazetemiz Cumhuriyet’e ve İlhan Selçuk’a karşı yapılan çirkin ve maksatlı uygulamayı kınıyorum. Cumhuriyet bir ailedir. Bir bireyimize yapılan uygulama hepimize yapılmış demektir ve bu bizlerin daha sıkı kenetlenmesini sağlamaktadır. Cumhuriyet, başta ilhan Selçuk olmak üzere yazarları, çalışanları ve okurlarıyla laik Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini savunmaya devam edecektir. Ne laik Cumhuriyeti ne de Cumhuriyet gazetesini yok etmeye güçleri yetmeyecektir. Ortaçağ karanlığından aydınlık yarınlara hep birlikte ulaşmak umuduyla. Meral ÇELİKKOL C umhuriyet gazetesinin onurlu, erdemli emekçileri; İlhan Selçuk’un ve gazetenin maruz kaldığı baskıları tüm Türk halkına yapılmış sayıyor, gözaltı kararını şiddet ve nefretle kınıyorum. Ülke acıdır ki yobazların, hainlerin, satılmışların kuşatması altında. Bir yandan ortaçağın cahiliye dönemlerine dönme çabaları, diğer yandan değerli düşünürleri, yazarları, vatanseverleri harcama ve yıldırma Yılmayacağız faaliyetleri... Bu kuşatmadan kurtulmanın yolu halkı bilinçlendirmeden ve sivil toplum örgütlenmesinden geçer. Hukuk devletine yakışır şekilde mücadele etmek için yanınızdayız, arkanızdayız. Temsil ettiğiniz kutsal misyonun yükünden payımıza ne düşerse omuzlamaya hazırız. Çünkü bu ülke hepimizin. Saygı ve selamlar. Yılmayacağız... Meziyet ATİLA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle