25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr KİT’ler 20.5 milyar, belediyeler 17.4 milyar YTL ’lik ihale gerçekleştirdi. Sağlık Bakanlığı ilk sırada 15 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN AKP hükümetinin hovardalığı Ekonomi Servisi AKP hükümeti döneminde kamu alımları çığ gibi büyüdü. Kamu İhale Kurumu (KİK), seçim yılı 2007’de kamu için bir önceki yıla göre yüzde 69 artışla toplam 66 milyar YTL tutarında mal ve hizmet alımı yapıldığını kaydetti. Bu rakam, bir önceki yıl 39 milyar YTL düzeyinde bulunuyordu. KİK’ten yapılan açıklamada, 2007 yılı kamu alımlarının 52.8 milyar YTL ’sinin ihale usullerine göre, 8.2 ? KİK, 2007’de kamu için bir önceki yıla göre yüzde 69 artışla toplam 66 milyar YTL tutarında mal ve hizmet alımı yapıldığını açıkladı. Genel seçimin yapıldığı geçen yıl 180 bin ihale sözleşmesi gerçekleştirildi. milyar YTL ’sinin istisna kapsamında, 5 milyar YTL ’sinin ise doğrudan temin yoluyla yapıldığı belirtildi. Söz konusu yılda, kamu kurumlarının gönderdiği bilgilere göre 179.828 ihale sözleşmesi gerçekleşti. Açıklamada, 2007’de kamu kurumlarının mal ve hizmet alımı ile yapım işlerinde belirlediği yaklaşık maliyet toplamı 62.8 milyar YTL iken, imzaladıkları sözleşme bedelinin 52.8 milyar YTL düzeyinde gerçekleştiği belirtilerek, “Kamunun bu dönemdeki tasarrufu 10 milyar YTL düzeyinde oldu” denildi. KİK açıklamasında, yaklaşık maliyeti 100 YTL olan bir alımın, hizmet alımlarında 92 YTL’ye, mal alımlarında ve yapım işlerinde de 81 YTL ’ye ihale edildiği vurgulandı. KİK açıklamasında, 2007’de yapılan ihalelerde sayısal bakımdan Sağlık Bakanlığı 41 bin 618 ihale ile ilk sırada yer alırken, 29 bin 928 sözleşmesiyle Milli Eğitim Bakanlığı ikinci ve 12 bin 79 sözleşmeyle Milli Savunma Bakanlığı üçün cü sırada yer aldı. Geçen yılki 66 milyar YTL ’lik kamu alımları içinde tutar açısından ise Sağlık Bakanlığı 5.4 milyar YTL ile birinci, Milli Savunma Bakanlığı 4.1 milyar YTL ile ikinci ve Ulaştırma Bakanlığı 3.7 milyar YTL ile üçüncü sırada yer aldı. Belediyeler bu dönemde toplam 29 bin 737, KİT’ler 28 bin 662, Yüksek Öğretim Kurumları ise 11 bin 981 ihale sözleşmesine imza attı. Kriz, YeniEmperyalizmin Koşullandırmaları ve Bağımsızlık “Amerika’da şu anda yaşanmakta olan finansal kriz, ileriki yıllarda geriye dönüp bugünlere bakıldığında, büyük olasılıkla, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanmış en şiddetli ve tahripkâr kriz olarak anılacak”. Yukarıdaki satırlar Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve) eski başkanı Alan Greenspan’in 22 Mart tarihli Financial Times gazetesindeki yazısına ait. Aşağıdaki yorumlar ise bundan yaklaşık bir ay kadar önce hepimizin yakından tanıdığı ünlü uluslararası spekülatör George Soros tarafından dile getirilmiş idi: “Amerikan ekonomisinin şu anda yaşamakta olduğu durgunluk basit bir dalgalanmadan ibaret değildir. Söz konusu kriz bunun da ötesinde, Amerikan Doları’nın hâkimiyeti altında geçen 50 yıllık savaşsonrası kapitalist dünya sisteminin dengelerinin artık yitirilmesinin ve Amerikan Doları’nın dünya mal piyasalarında yerini yeni para biçimlerine bırakmakta oluşunun sancılarının doğrudan yansımasıdır”. (Financial Times, 8 Ocak). Küresel finans piyasalarındaki krizin geçen hafta yaşanan en şiddetli göstergesi Amerika’nın beşinci büyük yatırım bankası Bear Stearns’in iflasın eşiğine gelmesi idi. Bear Stearns’i kurtarmak için Amerikan merkez bankası ile yatırım şirketi JP Morgan’ın ortaklaşa düzenledikleri operasyonun maliyeti 300 milyar dolara yaklaşıyordu. ??? Kapitalizmin merkez ekonomilerinde bu denli bir kriz yaşanırken, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “yeni yükselen piyasalar” söz konusu ülkelerden kopup gelecek yabancı sermayeyi beklemeye koşullandırılmakta. Bu sava göre krizin etkileri Amerikan ekonomisi ile sınırlı olacak ve Amerika’dan kaçan yabancı sermaye Türkiye benzeri yeni limanlara akacaktır. Bu “tarihsel fırsatı” kaçırmamak için Türkiye’nin tek yapması gereken, küreselleşmenin koşullandırmalarını harfiyen yerine getirmesidir. Olağanüstü boyuttaki dış açıkları, çığ gibi büyüyen dış borçları ve spekülatif finansman biçimlerine dayalı istihdamsız büyüme süreçleriyle Türkiye ekonomisinin yabancı sermaye beklentilerinin ne denli gerçekçi olduğu ve Türkiye’nin istikrarlı büyüme ve kalkınma gereklerine ne denli katkıda bulunacağı iktisadi ve teknik bir tartışma konusudur. Ancak konunun iktisadi teknik verilerinin ötesinde bir de siyasi boyutu olduğunu gözden kaçırmamamız gerekmektedir. Günümüzde emperyalist güçler kendi aralarındaki sömürge paylaşımına dayalı çatışmaları göreceli olarak çözmüş gözükmektedir. Bunun yerine, üçüncü dünyanın azgelişmiş ülkelerinin, dış ticaretlerinin serbestleştirilmeye zorlanması sonucunda birer ithalat ve ucuz işgücü deposu haline dönüştürülmesi; “özelleştirme” ve “doğrudan yabancı yatırım” fetişleri altında bu ülkelerin kamusal varlıklarına yok pahasına el konulması; ve “bağımsız üst kurullara dayalı denetim ve yönetişim” uygulamaları ile ulusötesi şirketlerin ve uluslararası finans sermayesinin doğrudan denetimi altına sokulmasına dayalı “yeni sömürgeleştirme” biçimleri geliştirilmiştir. Dolayısıyla, küreselleşmenin yeniemperyalizm aşamasında gelişmiş kapitalist metropoller, ulusötesi şirketler ve uluslararası finans sermayesi, bir kollektif güç olarak, üçüncü dünyanın azgelişmiş ekonomilerini tahakkümü altına alma savaşımı içinde gözükmektedir. ??? Bu pazartesi günkü Göz Ucuyla köşesinde Profesör Türkel Minibaş’ın da belirttiği gibi, içinde Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyada, neoliberal yeniemperyalist küreselleşmenin önünde aşması gereken iki engel durmaktadır: Laiklik ve bölünmezlik. Petrol tekellerinin ve uluslararası finans şebekesinin “Doğu’nun” petrodolarlarıyla “Batı’nın” finans merkezlerini bir araya getirebilmesi için bölgemizde sınırların yeniden çizilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmıştır. Bu yeni paylaşım savaşımının ideolojisi ise “ılımlı İslam” ya da “Büyük Ortadoğu Projesi” gibi adlarla çağrıştırılmaktadır. “IMF ve AB kurumsal çapası” gibi sözcük oyunlarıyla da meşrulaştırılmaya çalışılan bu yeni(kollektif) emperyalist saldırıya karşı çıkmak da her yurtseverin görevi olmalıdır. Geçen hafta içerisinde gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı ve Başyazarı Sayın İlhan Selçuk’un hukuk ve insanlık dışı yöntemlerle gözaltına alınmasını bu bağlamda değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. İlhan Selçuk’un ve Cumhuriyet gazetesinin yıllardır sürdürmekte olduğu bağımsızlık ve aydınlanma savaşımının, çıkarları yeniemperyalist neoliberal tekellerle özdeşleşmiş odakları tehdit ettiği çok açıktır. Sayın İlhan Selçuk’a geçmişler olsun dilekleriyle... 3.9 MİLYAR YTL Gökçek Ankara’yı borca batırdı Ekonomi Servisi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Hazine Müsteşarlığı’na olan vadesi geçmiş borçlarının tutarı 3 milyar 941 milyon YTL oldu. Ankara BüMelih Gökçek yükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, bu borç tutarı ile toplam yerel yönetim alacaklarının yüzde 65’inden tek başına sorumlu olurken, genel borçlu listesinde de batık bankaların ardından ikinci sırada yer aldı. Hazine Müsteşarlığı’nın 29 Şubat itibarıyla alacak stoku verilerine göre, Hazine’nin toplam alacakları 109 milyar 382 milyon 239 bin YTL, vadesi geçmiş alacakları 55 milyar 409 milyon 109 bin YTL oldu. Vadesi geçmiş alacaklarının çoğunluğu, 47 milyar 245 milyon 335 bin YTL ile batık bankalar dolayısıyla TMSF’den kaynaklandı. Yerel yönetimlerin toplam 6 milyar 76 milyon 945 bin YTL’lik ödeme vadesi geçmiş borçlarının yüzde 65’inden tek başına sorumlu olan büyükşehir belediyesinin borçlarının; 2 milyar 423 milyon YTL’si belediye, 2 milyar 276 milyon YTL’si EGO ve 241 milyon YTL ASKİ’den kaynaklandı. Vadesi geçmiş borçlarda Ankara’yı 975 milyon YTL ile MariçMarmarisİçmelerArmutalan Belediye Birliği, 877 milyon YTL ile İzmit Büyükşehir Belediyesi izledi. Hedef bin şubeli banka Yapı Kredi bu yıl 3 bin kişiyi işe alacak, 160 yeni şube daha açacak ? Türkiye’deki 46 bankadan 32’sinin 160’dan az şubeye sahip olduğunu belirten Tayfun Bayazıt, “Her yıl ortalama bir banka kadar büyüyoruz” dedi. Ekonomi Servisi Yapı Kredi Bankası (YKB) Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, 2009 sonunda toplam şube sayısını bine ulaştıracaklarını söyleyerek, “Bu yıl 3 bin kişiyi işe alacağız. Sadece 2008’de 160 yeni şube açacağız” dedi. Bayazıt, bu yıl bankacılık sektörünün sırasıyla toplam mevduatta yüzde 21, toplam kredilerde, tüketici kredilerinde ve kredi kartlarında 24 ve ticari kredilerde 21 büyüyeceği tahmin ettiklerini belirterek, bunların üzerinde bir büyüme hedeflediklerini sözlerine ekledi. YKB’nin Yeniköy Korusu tesislerinde bir basın toplantısı yapan Bayazıt, özetle şunları vurguladı: Tayfun Bayazıt ‘KART KULLANAN BEDELİNİ ÖDEMELİ’ Toplantıda gazetecilerin sorularını da cevaplayan YKB Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, kredi kartı faizleri ve ücreti ile ilgili soruları yanıtlarken, “Kredi kartı kullanmakla tüketici kredisi kullanmak arasında ne fark var?” diyerek şöyle devam etti: “Kredi kartlarında ciddi boyutlarda insana, teknolojiye ve altyapıya yatırımımız var. Karşılığında bir hizmet sunuyoruz ve bedelini almak istiyoruz. Ücreti de rekabet koşullarında serbestçe belirleniyor. Kimse neden tüketici kredilerini, ticari kredilerinin faizlerini tartışmıyor da bunu tartışıyor, anlamak mümkün değil.” 2007’de konsolide net kârımız yüzde 57’lik artışla 870 milyon YTL ’yi buldu. Özkaynak kârlılığı yüzde 18.5’ten 22.7’ye çıktı. Banka gelirlerinde yüzde 23’lük artış var. Güçlü büyüme hedefi nedeniyle bu yıl temettü dağıtmama kararı aldık. 2007 sonu itibarıyla bankanın toplam aktifleri 56.6 milyar YTL, toplam kredi hacmi 28.7 milyar YTL, toplam mevduatı da 28.7 milyar YTL olarak gerçekleşti. Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 13.7 oldu. Bu yıl ekonomik büyüme oranının yüzde 4.9, enflasyonun yüzde 6.1 olacağını tahmin ediyoruz. Merkez Bankası ikinci yarıdan önce faiz indirimi yapmaz. Öngörümüz faizlerin yüzde 14.25’lere kadar gerileyeceği yönünde. 50 ÜLKEYE İHRACAT Toys ‘R’ Us tabelaları iniyor Ekonomi Servisi Amerikalı Toys ‘R’ Us oyuncak firmasının 12 yıldır Türkiye temsilciliğini yürüten Uluslararası Çocuk Çarşıları AŞ yoluna kendi markası ile devam etme kararı aldı. Türkiye’deki 35 mağazanın Toys ‘R’ Us tabelalarının hafta sonuna kadar “Toyiki” ile değiştirileceğini söyleyen Uluslararası Çocuk Çarşıları AŞ Başkan Yardımcısı Murat Beyazıt, “Toys ‘R’ Us’ a son 10 yılda 15 milyon dolar civarında isim ve işletim bedeli ödedik. Yabancı sermayeye bu kadar yüksek bedeller ödemek yerine kendi markamızla yolumuza devam edeceğiz. Yüksek maliyet yükünden kurtulmamız fiyatlara da mutlaka yansıyacaktır” dedi. 1997’den beri ürünleri Toys ‘R’ Us’tan değil, doğrudan üreticilerden temin ettiklerini de dile getiren Beyazıt, Toys ‘R’ Us ile 3.5 yıldır yollarını ayırmaya çalıştıklarını belirterek kendi markalarıyla Fas, Cezayir, Libya, Türki cumhuriyetler başta olmak üzere yurtdışına açılmak istediklerinin de sinyallerini verdi. Lassa yurtdışına çalışacak Ekonomi Servisi Ülkemizin ilk yerli lastik üreticisi olan ve Sabancı Holding’e bağlı Brisa çatısı altında yer alan Lassa, 2008 yılı hedeflerini ve öngöBülent Savaş rülerini düzenlendiği özel bir organizasyonla paylaştı. Lassa olarak küresel bir marka olma yolunda ihracat ve üretim hedefleri belirlediklerini belirten Brisa Genel Müdürü Bülent Savaş, “2008’de toplam satışımızı yüzde 10’dan fazla arttırmayı ve sadece yurtdışına 3 milyon adete yakın Lassa markalı lastik satmayı hedefliyoruz. Almanya’dan İtalya’ya Mısır’dan Sudan’a hatta Tacikistan ve Vietnam’a kadar dünyanın 50 farklı pazarına ihracat yapıyoruz” dedi. Lassa’nın geniş ürün yelpazesi içinde en fazla ihraç edilen ürününün Impetus ve Impetus Sport performans lastikleri olduğunu da açıklayan Savaş, “Lastik geliştirme ve etkili bir ürün ortaya koyabilme sürecinin en zorlu noktasını temsil eden performans lastikleri alanında Lassa Impetus ve Impetus Sport serilerimiz, 2007 yılında toplam ihracatımızın yüzde 30’unu oluşturdu” açıklamasında bulundu. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Aralarında sendikaların, meslek odalarının, girişimlerin bulunduğu toplam 69 örgüt, 22 Mart Dünya Su Günü’nde “Kapitalizmin Kıskacında Su” başlıklı bir konferans düzenlediler. Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki konferans iki açıdan önemliydi: Küresel iklim ve su kaynaklarını doğru kullanma ile sınırlı kalan diğer Dünya Su Günü etkinliklerinin yanında suyun ticari bir meta haline getirilmesinin tartışıldığı bir platform olması ve 2009’da Dünya Su Forumu toplantıları için neden Türkiye’nin seçildiğini gözler önüne sermesi... Nüfusu hızla büyüyen Türkiye, suya olan talebinin sürekli artmasına; bir tarım ülkesi olması ve 1980 sürecine kadar ihracatı tarım ürünlerinden oluşmasına rağmen ne yazık ki bugüne kadar su politikası oluşturabilen bir ülke olmadı. Özellikle AKP hükümeti döneminde ise su politikası oluşturmak bir yana, madenleri, ormanları, su kaynaklarını gerek özel sektörün gerekse yabancı sermayenin kullanımına açmak için neredeyse seferberlik ilan edildi. 5 Haziran 2004’te yürürlüğe giren Batı AKP’yi Neden Sevmesin ki? 5177 sayılı “Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile “Su havzaları” da madencilik faaliyetlerine açıldı; Petrol ve jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kapsamı dışına çıkarıldı; “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” değiştirilerek, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından düzenlenen yönetmelik ile mutlak koruma alanı 300 metreden 100 metreye düşürüldü, koruma alanları içinde yer alan yapılara af getirildi. İçme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesi noktasından 1 km’lik mesafeden itibaren, madencilik faaliyetlerine olanak sağlandı... Şimdilerde ise kapıda bekleyen tehlike entegre havza işletmeciliği ve su kaynaklarının imtiyaz hakkı devri... Biliyor musunuz ki, 2000’de, uluslararası finans kuruluşları tarafından ödenen 40 Uluslararası Para Fonu (IMF) kredisi içinde 12 tanesi, su temininin kısmi veya tamamen özelleştirmesi koşulunu dayatıyor; “tüm maliyetlerin karşılanması” için politika geliştirilmesi ve sübvansiyonların kaldırılmasında ısrar ediyordu. Su hizmetlerinin özelleştirildiği kentsel yerleşimlerin sayısı giderek artıyor. Bunlardan biri, Antalya Büyükşehir Belediyesi Su İşletmeciliği, ikincisi İzmit belediyelerine toptan su satan baraj işletmeciliği. Bursa Büyükşehir Belediyesi Su İşletmeciliği de ihale sürecine sokulmuştu, ancak sonuçlandırılamadı. En son yaşanan ise Edirne’de işe yolsuzluğun karıştığı tespit edilerek iptal edilen su ihalesi... Bitmedi... Tarımsal sulama hizmetlerinde 1993 yılından bu yana devir hareketi sürüyor. Devlet Su İşleri (DSİ) ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından işletilen sulama tesisleri, karar ve yürütme organları, sulayıcılardan oluşan birliklere devrediliyor, sulama birliği işletmeciliğinin şirketlere devri yönünde çeşitli arayışlar sergileniyor. Özelleştirmenin ilk sonucu ise artan fiyatlar ve kaybolan sağlık. Bu yalnız Türkiye’de değil diğer birçok ülke için geçerli. Fransa ve İngiltere’den Filipinlere, Gana’dan Bolivya’ya kadar... Su ile ilgili gelişmeler, devasa bütünün içinde, yalnızca bir örnek. Küresel sermayenin ulusal politikalar üzerindeki etkilerinin aşikâr bir izdüşümü... Avrupa Birliği, Dünya Bankası, IMF bize şu kanunu çıkar, bu kanunu değiştir, anayasanı yeniden yap diye talimat verdikçe kuzu kuzu hepsini yerine getirdik. Yetmedi... Yetmiyor. Onlar hâlâ yenilerini bekliyor, AKP de seve seve babalar gibi veriyor... Hal böyle iken Batı’nın, tüm kurumları ve medyası ile, AKP hükümetinin Türkiye’nin iç sorunlarını nasıl yönettiğini, demokrasiyi yalnızca türbana indirgemesini, Ergenekon soruşturmasına ilişkin yanlı tutumunu, eleştirmesini beklemek mümkün mü? Petrolİş Petkim için itiraza hazırlanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 13. Dairesi, Petkim’in Socar&TurcasInjaz ortak girişim grubuna satılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun (ÖYK), 22 Kasım 2007 tarihli kararının yürütmesinin durdurulması istemini oybirliğiyle reddetti. Davacı Petrolİş bu karara Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda itiraz edecek. Petrolİş Sendikası, Petkim’in yüzde 51 kamu hissesinin blok satış yoluyla özelleştirilmesi amacıyla 5 Temmuz 2007’de yapılan ihale sonucu, “Turcas’ın ihale yasaklısı olduğunu gerekçe göstererek” Socar&TurcasInjaz Ortak Girişim Grubu’na satılmasına ilişkin ÖYK kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle