03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Özür Rıza Sümer: “Türkiye’nin İlhan Selçuk’a artık çok daha fazla özür borcu var.” DÜNYANIN artık tek kutuplu olduğu söyleniyor. Oysa tek kutup akla, bilime, doğaya aykırı. Emperyalizm ise “tek kutup” diyor başka bir şey demiyor. Tek kutuplu dünyanın efendisinin Amerika olduğu biliniyor. Amerika, kurmaya çalıştığı tek kutuplu dünyada bir yandan daha önce kendisinin yetiştirdiği radikal İslamcılarla savaşıyor, öte yandan radikal olmayan İslamcıları biraz daha ehlileştirerek elinin altında kontrol altında tutmak istiyor. Türkiye’ye de adına ılımlı denen İslamcı bir yönetim kurmanın planları yapılıyor. İslamcı olduğunu reddetmeyen bir iktidarla Türkiye’de son birkaç yıldır büyük bir gerginlik yaşanıyor ve her geçen dün giderek daha fazla gerginleşen ortamda Türk halkına “Aman ha, sakın ha, kutuplaşmayın” deniyor! Bu durumda “Kutuplaşmayın” demenin “Tek kutuplu dünyaya AB işine gelince tepkiliymiş... “Tabii ki yatırımlarını koruyacak!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Demokrasi ve Sosyalizm Ülkemizdeki son gelişmeler mevcut düzenin kökünden değişmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Eğer bu düzenin karşısında bir seçenek oluşturamazsak bizden önceki kuşaklar gibi bizler de yaşamlarımız boyunca gerilimlerden, çatışmalardan, korkulardan kurtulamayacağız. Ekonomisi de, siyasal ve sosyal önerileri gibi demokrasisi de çarpık bu düzenin karşısında tek seçenek olan sosyalizm üzerinde eskisinden daha yoğun olarak düşünmemiz gerekiyor. Bir süre önce başladığımız sosyalizm tartışmalarını ‘demokrasi’ ile sürdürüyoruz. Demokrasi, 21. yüzyıl sosyalizminin olmazsa olmazı olarak benimsenmelidir. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’nın ‘reel sosyalist’ ülkelerinde rejim bir yanıyla ‘demokrasi sorunu’ çözülemediğinden çökmüştür. Türkiye’de geçmişten günümüze sosyalizmin sorunları üzerinde düşünen Marksistler arasında bu soruna en gerçekçi yaklaşan Mehmet Ali Aybar’dır. Aybar’a göre, “sosyalizm, insanlığın biricik umududur. Sosyalizm, toplumca özgürlük, yani milli bağımsızlık ve kişilerin gerçek özgürlüğü, eşitliği ve mutluluğuyla gerçekleşir. Sadece toplumun hızlı kalkınması uğruna yukarıdaki hedeflerden hiçbiri aleyhine halka zorla fedakârlık kabul ettirilmez. Sosyalizmin kapitalizme üstünlüğü hızlı bir ekonomik büyüme ve buna bağlı olarak kişilere daha iyi yaşama olanakları sağlanmasından ibaret değildir. Sosyalizmin asıl üstünlüğü somut insanın kendini gerçekleştirmenin tatmini içinde mutluluğa kavuşturmasındadır. Bu da vatandaşın aktif unsur olması, iktisadi, siyasi, kültürel faaliyetlere fiilen katılması, bunları denetlemesi, her kademede söz ve karar sahibi olmasıyla gerçekleşir. Bundan dolayı, demokratik müesseselerin sosyalist toplumlarda özgürlükçü ve katılımcı yönlerden daha da genişletilerek uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Yöneticilerin gerçek seçimlerle işbaşına gelip düşmeleri, kuvvetler ayrılığı, hukuka bağlı devlet, yargı bağımsızlığı ve denetimi, kişisel temel haklar dokunulmazlığı Anayasa Mahkemesi, Danıştay, basın özgürlüğü, sendikal özgürlükler, çok parti rejimi, muhalefetin hakları, referandum gibi vatandaşı iktidarların keyfiliğine karşı koruyan müesseseler, burjuva düzeni ile birlikte çöp tenekesine atılacak şeyler değildir.” Demokratik sosyalizm budur; kapitalizmin temel çelişkisi olan emeksermaye çelişkisi de çalışanların lehine olarak demokratik sosyalizm içinde çözülecektir. Yine Aybar’a göre, “demokrasi bir devlet biçimi olmadan önce bir yaşam felsefesi olarak ve Avrupa’da devletten kaynaklanmayan hatta komün hareketlerinde görüldüğü gibi kazandığı özgürlükleri devlete karşı koruyan kimi toplulukların yaşam düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Hatta denilebilir ki, devlete demokrasiyi sivil toplum dayatmıştır. Burjuva devrimlerinden sonra devlet aygıtının işleyiş biçimi olarak resmiyet kazanan demokrasinin kökleri sivil toplumdadır.” Demokrasi, başlıca iki temel ilkeye dayanır: Özgürlük ve eşitlik. İletişim olanaklarının böylesine geliştiği çağımızda insanlar, bu iki temel ilkeye dayanmayan bir ‘demokrasi’ye sıcak bakmıyorlar, bakmayacaklardır, adı isterse ‘sosyalist demokrasi’ olsun. Sosyalist literatürde ‘demokratik merkeziyetçilik’ sıkça başvurulan ve ilk kez Lenin döneminde kullanılmış bir kavramdır. ‘Reel sosyalist demokrasinin’ siyasal özünü oluşturan ‘Leninist’ bir öneridir. Başta Komünist Partisi olmak üzere tüm kuruluşlarda alt organın üst organa, azınlığın çoğunluğa ve bütün örgütün/kuruluşun merkezi yönetime/en üst organa uyması olarak anlaşılır. Daha 1921 yılında Üçüncü Enternasyonal Kongresi’nde kabul edilen tezlerde, doğru uygulanmadığı takdirde demokratik merkeziyetçiliğin bir bürokratik hegemonyaya dönüşebileceği konusunda delegeler uyarılmıştır: “...Eğer o gerçekten yaşama geçirilmeliyse, bu, üyelerin onu ortak faaliyetlerinin ve savaşma güçlerinin nesnel olarak kanıtlanmış bir güçlendirilmesi ve geliştirilmesi olarak duyumsayacakları bir yoldan yapılmalıdır. Aksi takdirde bu, her merkezileşmeye, her önderliğe, her katı disipline karşı bir muhalefet yaratacak olan partinin bürokratlaşması olarak kitlelere görünecektir.” (Bak: Komünist Partilerin Yapısı, Çalışmalarının Yöntemleri ve Kapsamı Üzerine Tezler – Komünist Enternasyonal 3. Kongre, 12 Temmuz 1921) Mehmet Ali Aybar’ın da çeşitli makalelerinde eleştirdiği ‘demokratik merkeziyetçilik’ reel sosyalist ülkelerde aynen yukarıdaki uyarıda belirtilenlere uygun bir gelişme göstermiş, komünist partiler bürokratlaşarak topluma yabancılaşmışlar, 1980’lerin sonuna doğru aldıkları darbelere direnemeyerek çökmüşlerdir. Sosyalizme ilişkin birçok konuda olduğu gibi demokratik merkeziyetçilik konusunda da gelişmeler Mehmet Ali Aybar’ı haklı çıkarmıştır. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Abdüllatif Şener yeni parti kuracakmış. Demek ki, tellakla tas aynı, sadece hamam değişecek! Ya ğ m u r D e n i z Ayet Yavuz Oymak: “Onlar ki, kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler; yasaları var dokunulmazlar!” teslim olun” anlamına geldiği anlaşılıyor. Ulusalcı çizgisinden milim sapmadığı için “kutuplaşmak”la suçlananlardan İlhan Selçuk, 83 yaşında gözaltına alınıyor ve kendisini sorgulayanları sorguluyor: “Benim kaygım şu: Türkiye’de yargının ve ordunun içine de uzanan bir operasyonun hazırlığı yapılıyor... Laik ordu, ılımlı İslam devletine uygun bir tasfiyeye uğrarsa Amerikan planlaması da uygulanmış olur. Çözüm şudur: AKP’nin ve Başbakan’ın bir an önce normale dönmesi ve muhalefetle uzlaşmasıdır.” İlhan Selçuk’un normale dön çağrısından asıl kutuplaşanın “tek kutuplu dünya”nın bir parçası olmaya çalışan iktidar olduğu anlaşılıyor! Tam bu noktada AKP’ye açılan kapatma Kutup yıldızı davasının iddianamesindeki bir paragraf öne çıkıyor: “Amaçlanan şer’i sistem ve son noktada şeriat, kuşkusuz cihadı da içinde barındırmaktadır. Demokratik bir sistem, Nazi Almanyası örneğinde olduğu gibi demokratik yolları kullanarak iktidarı ele geçirip demokrasiyi ortadan kaldırılabileceği gibi, demokratik olmayan yöntemlerle de ortadan kaldırılabilir. Davalı partinin amaçladığı rejimi demokratik yollardan gerçekleştirememesi durumunda, şeriatın gereği olan cihadın devreye girmesi söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla gerektiğinde cihada, yani şiddete başvurulması olasıdır.” İşte bu noktada İlhan Selçuk’un laik ordunun tasfiyeye uğratılma kaygısı çok daha büyük önem kazanıyor. Hal böyle olunca geçen yüzyılın başındaki kurtuluş ve kuruluş ilkelerini kutup yıldızı yapmaktan başka çare kalmıyor! SESSİZ SEDASIZ (!) Açık T. Doğan Özdinç: “Döviz ve bütçe açığımız varmış. Daha önemlisi; muhalefet açığımız da var!” Köksal Toptan için 23 Nisan nutku! AKP’YE kapatma davası açılması üzerine 23 Nisan’da çocuklara ne diyeceğini bilemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’a yardımcı olmak amacıyla Memduh Menekşe bir metin hazırlamış: “Meclisimizin sevgili misafirleri, çocuk meclisinin güzel öğrencileri. Hani geçenlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı partimizin kapatılmasını istemişti de ben bunu Meclis’i kapatma olarak algılayıp, bu gayri hukuki durumu size nasıl anlatabilirim diye uykularımı yitirmiştim. Sevgili çocuklar. Yıllar önce ‘Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz’ diye başlatılan karşıdevrim sürecini sollama misyonunu üslenen partimizin genel başkanı elhamdülillah şeriatçıyız nutuklarıyla Başbakan olurken, Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ özdeyişini ilkellik olarak tanımlayan ikinci adamımızı da Cumhurbaşkanı yaptık. Tarikat liderlerine övgüler yağdırdık. Atatürk’ün şeyhler dervişler memleketi olamaz dediği bu ülkeyi şeyhler, dervişler, tarikatlar ülkesi yaptık. Atatürk’e deccal diyen, cumhuriyetimizi de kâfirlikle suçlayan Saidi Kürdi’ye methiyeler yağdırdık. Hatta geçen günlerde bir konferansına ben de kutlama telgrafı gönderdim. Tüm bunlara rağmen irticanın odağı olamadık. Sevgili çocuklar; Yargıtay Başsavcısı’nın yaptığı milli iradeye karşı gelmek değil de nedir?” Mesir Doğan Kapkıner: “Emine Erdoğan Manisa’da halka mesir macunu atmış. Kadınlar için böyle bir usul yoktu ama, hadi hayırlısı!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr İlhan Selçuk ve ‘Yurtdışı’... Yaşamında “kaçmak” diye bir kavram olmayan İlhan Selçuk’un gece karanlığında yatağından alınıp götürülmesini “yabancı basın” şöyle haber verdi; “Yakalandı”!.. Çünkü “görüntü”, tam da böyleydi... Oysa, Reha Muhtar’ın deyişiyle “torunu yaşında”ki polisler “koluna” girdiklerinde, “merak etmeyin kaçmam” diyen İlhan Selçuk’a şunu söylemişler: “Abi, merdivenlerden düşmemen için...” Aynı yabancı gazeteciler, kendi “demokratik” ülkelerinde bile zor rastlanacak bu “abikardeş” ilişkisini dünkü Cumhuriyet’te okuyabildilerse, acaba şunu da yazarlar mı? “Meğer saygın bir yazarlarına en uygunsuz davranışı göstermişler...” Ne var ki her fırsatta Türkiye’deki laik Cumhuriyeti savunanları “demokrasi karşıtı” gösteren Batı medyasından bunu beklemek hayâl... Özellikle “siyasal”laşmış gazeteleri, ülkemizin “onurlu bir bağımsızlık”la değil, küreselleşmenin “ılımlı İslam”ıyla yaşamasını isteyen sömürgeciliğin “sesi” oldular... Bu nedenle aynı onurlu bağımsızlığın en güçlü kalemine “yakalandı” dedirtecek türden bir operasyon haberi, yine onlar için eşi bulunmaz fırsat oldu. O kadar ki örneğin İtalya’nın ünlü haber ajansı ANSA, bu fırsatı adeta ganimet bilmiş. İlhan Selçuk’un “ünlü yazar”lığını da anımsattığı haberinin başlığı; “Pamuk’u öldürmek istiyorlar”. Nedenini ise bakın nasıl açıklıyor: “Soruşturmada Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk’un öldürülmesi planları da var.” (22 Mart 2008) Bu gibi ahlak yoksunu “yakıştırma”larla neye hizmet ettikleri belli olan “dış” haberleri çöpe atarak, gelelim şu “yurtdışına çıkış yasağı”na.. Eğer sayın savcılar, didik didik ettikleri anlaşılan yaşamına bu gözle de baksalardı; dahası 15 yıldır gecesini gündüzünü paylaştığı resmi koruma polislerine sorsalardı, onların da ağabeyleri olan İlhan Selçuk’un hemen tüm dinlencelerinde cennet Gökova’yı yeğlediğini de bilirlerdi. Ormanla denizin kucaklaştığı “Akyaka”dan daha güzel; yöresel mimarîyi yaşatan Nali Çakırhan imzalı evlerden ve Yücelen Otel’den daha insancıl; bardaktaki su kadar berrak akan “azmak”ların kıyısında rakıya eşlik eden “lagos”dan daha lezzetli ve tümünden esinlenen insan ve doğa sevgisinin o hesapsızkitapsız dostluklarından daha “içten” bir dünya olabilir mi? Bu eşsiz “yurtiçi”miz varken, yurtdışını ne yapsındı İlhan Selçuk... Nitekim kim bilir kaç yılda bir, hem de yalvar yakar çağrıldığı sayısız konuşma isteğinden bazı hatırını kıramadıklarında bile “ertesi gün” yurda dönmesi, “sözde değil özde yurtsever”liğinin belki de en anlamlı göstergesidir. Buna rağmen konulan “Türkiye’den ayrılma yasağı”nın açıkça “kaçmasını önlemek” anlamına gelmesi de galiba en çok yine o Batı basınına yarayacak... Doğrusu, hukukçularımıza da sormak istiyorum. Bir insanın böylesine örnek alınacak kişiliğinin tam tersini anımsatacak uygulamalar ve kararlar, belki de en acımasız cezalar değil midir? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com ‘Aydınlanma’ evi... İlhan Selçuk da ikide bir dışarıya gidip, yazılarını “ülkesinde özgürlüğü bekleyen yazar” havasıyla kaleme alsaydı, şafak sökmeden basılan evi 90 m2’lik bir kooperatif dairesi değil, belki de 900 m2’lik konak olurdu... Ancak Nevruz’un ilk şafağı bile sökmeden “basılan” evi, destansı bir Türkiye sevdasının “müze”si” gibidir. İlhan Ağabey kadar herkesin “abla”sı olan Handan Selçuk’un da unutulmaz çalışkanlığının eseridir. Polisin böylesi bir aydınlanma müzesinde saatlerce suç kanıtı araması, tarihe bilmem ki nasıl geçecektir? ekinci?cumhuriyet.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Mart www.mumtazarikan.com ‘Yurtiçi’nin âşığı İlhan Ağabey’in “serbest” bırakıldığı geceydi... Beklenen haber şöyle geldi; “Tutuklanmadı ama yurtdışına çıkış yasağı kondu”... Sevincimizle birlikte gülüştük... İlhan Selçuk kadar yurtdışına çıkmaktan sanki nefret eden bir yazar var mıydı? 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Gökova Körfe1 zi’nin güney kıyısında, doğal güzel 2 liğiyle tanınmış bir koy. 2/ Temel, esas... 3 Yas. 3/ Türk müzi 4 ğinde kullanılan zil 5 siz büyük tef... Radyum elementinin 6 simgesi. 4/ Kâfi gel 7 meyen... Yunan mi 8 tolojisinde, Zeus tarafından gökkub 9 beyi omuzlarında taşımaya 1 2 3 4 5 6 7 8 mahkum edilen dev. 5/ Sa 1 D E NG E L EM vaş... Atı, saçı ve sabunu 2 İ M A T İ N E vardır. 6/ “Aysberg” de de3 Ş A L T A K T nilen, lahana görünümlü A J A N bir tür marul... İlgi eki. 7/ 4 E R E T E N Yurdumuzun sulak alanla 5 N E M 6 G A F R O İ rında da yaşayan, ördeğe R AM benzer bir kuş... Güzel ya 7 İ B R A zı yazma sanatı. 8/ Geçi 8 A K İ S S E rimsiz bir toprak cinsi... 9 B R İ K E T T Kumar oynatan kişinin kazançtan aldığı pay. 9/ Eşanlamlı, anlamdaş. 9 R E S E P İ S E YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Denizli’nin Sarayköy ilçesinde bir kaplıca. 2/ Avcının av beklemek için taş yığınlarından yaptığı pusu... “Şu dünyanın imiş kapısı / Geldi geçti ak günümün hepisi” (Karacaoğlan). 3/ Nâzım Hikmet’in soyadı... İnce yapılı. 4/ Yazı makinesi. 5/ Afrika’nın güney ucundaki burnun adı... İlkel bir silah. 6/ Eti lezzetli bir balık... Bir nota. 7/ Bir gıda maddesi... Yüz metrekare değerinde yüzey ölçüsü birimi... Yenecek kadar olgun olmayan. 8/ Tuz Gölü’nün batısında bir göl. 9/ Eski dilde su... Zehirsiz ve çok iri bir yılan. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle