14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK , 9 DİSK GENEL KURULU 15 ŞUBAT’TA KOCAELİ’DE İŞÇİLER YÜRÜDÜ Dev Sağlıkİş üyesi Kocaeli Üniversitesi hastanesi işçileri, hastanenin bulunduğu Umuttepe’den 9 kilometre ötedeki şehir merkezine 2 saat süren bir yürüyüş yaptı. Yürüyüşe içlerinde üniversite dinlenme tesislerinin grevci işçilerinin de bulunduğu 80 işçi ile birlikte üniversite öğrencileri de katıldı. Yaptıkları işin tespiti ve asıl işverenlerinin rektörlük olduğunun saptanması için hazırladıkları 250 dilekçeyi Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne ulaştırdılar. İnsan Hakları Parkı’nda açıklama yapan Dev Sağlıkİş temsilcisi Dilek Kaya, “Çalışma koşullarımız düzelene, görünmeyen emeğimiz görülene kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. TEKEL’İN KADIN EMEKÇİLERİ ÖN SAFTA Tekel’in özelleştirilmesini protesto eden Türkİş’e bağlı TekGıdaİş Sendikası üyeleri, geçen hafta içinde İzmir’de ve İstanbul’da meydanlara çıkarak, işyerlerinin özelleştirilerek satılmak istenmesine karşı seslerini yükselttiler. İzmir’de AKP Çiğli ilçe binasına yürüyen yüzlerce Tekel işçisinin başını kadınlar çekti. AKP binası önünde sloganlar atan kadın işçiler, işlerine, aşlarına sahip çıkacaklarını bir kez daha kararlılıkla haykırdılar. DİSK’in 1517 Şubat 2008’de İstanbul Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek 13. Genel Kurulu’nda, konfederasyonun 40 yıllık tarihi değerlendirilerek önümüzdeki 4 yıla yönelik kararlar alınacak. Genel kurulda, konfederasyonun 41. kuruluş yıldönümü de kutlanacak. Dünyadan 40’ı aşkın sendikacının bir araya geleceği genel kuruldan bir gün önce de aynı yerde “Uluslararası Sendikal Hareket ve Sendikal Mücadelede Yeni Deneyimler’’ başlıklı bir sempozyum düzenlenecek. Sempozyum ve DİSK Genel Kurulu’na katılacak yabancı konuklar arasında Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Danimarka, Filipinler, Filistin, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Rusya ve Yunanistan’dan sendikacılar bulunuyor. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Siyasetin Yeni Oyuncağı Hukukun, siyasetin oyuncağı haline dönüştürüldüğü bir süreç yaşıyoruz. Geçmişte de benzer olayları yaşamıştık. Bir konuda bilgilenmek için Cumhuriyet’in 1956 yılı cildini karıştırırken Yargıtay’la ilgili haber dikkatimi çekti. Yargıtay’dan dört üye ile Cumhuriyet Başsavcısı’nın görevlerine son verildiğini duyuruyordu. O zamanlar, Emekli Sandığı Yasası’nın nerdeyse en ünlü maddesiydi. “Görülen lüzum üzerine emekliye sevk etme” olanağını veren maddeydi. Siyasal iktidar, kendi görüşleri ile örtüşmeyen kararlara imza atan yargıçların üzerinde baskı kurmak için bu maddeyi kullanıyor, canı istediğinde de görevine son veriyordu. Sonra demokrat (!) olduk. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşturuldu. Yetkiler bu kurula verildi. Şimdiki siyasal iktidar da, geçmişteki iktidar gibi, yargıdan rahatsız. Yargıtay üyelerini, siyasetin egemen olmasının önünü açan bir yasa değişikliği ile kendisi atamak istiyor. Siyasetin yargıya müdahalesi konusunda 52 yıl önceki yaklaşım geri gelecek. Tek değişiklik; o iktidar kendinden önceki iktidarların çıkardığı yasayı uygularken, bu iktidar kendi yasasını kendisi çıkarmak istiyor. ??? “Türbana özgürlük” söyleminden “başörtüsüne özgürlük” söylemine dönüşen görüşü yaşama geçirmenin ilk adımı dün atıldı. Anlaşılıyor ki Türkiye yapay bir gerilimin içine ve kamplaşmanın en tehlikelilerinden birine sokulmuş olmakla kalacak. Siyasetin, yargıyı ve dini kullanma girişiminin doruğa çıkarılması, belki siyasetçilere yarayacak ama yine ülke kaybedecek. Türbanın 2007 seçimleri öncesinde sorun olarak algılanmasının, Türkiye’deki tüm sorunlar arasında 9’uncu sırada yer almış olduğunu bilim insanları dile getiriyor. ??? Siyasal iktidarın seçim öncesinde bir kez bile anmadığı türban sorununun birdenbire gündeme getirilmesi, yine kuşkular yarattı. Çünkü ekonomik durumla geçim derdi, terör ve yolsuzluklar bu sayede geri plana düşürüldü. Laiklik ilkesinin örselenmesinden çekinilen bir simgeye dönüşmüş olan türban, geldi gündemin tepesine oturdu. Ulemayı bir tarafa bırakırsak, yetkin hukukçular ve hatta AKP’ye yakın oldukları gözlenenler bile, anayasa değişikliğinin türbanı yükseköğretimde geçerli kılmaya yetmeyeceğini söylüyorlar. Zira bir fıkra eklenmek istenilen 42’nci maddedeki “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz” fıkraları da diğer kurallar gibi olduğu yerde duruyor. Bu nedenle YÖK Yasası’nın bir maddesine başörtüsünü ekleme hayali de hayal olarak kalmaya mahkum görünüyor. Manfred Warda, işverenin taşeron uygulamasını ücretleri düşürmek ve örgütlenmeyi engellemek için kullandığını söyledi Taşeron sermayenin Truva atıdır Uzun zamandır başvurulan ancak AKP hükümetiyle çalışma yasalarında sermayenin yasal bir hakkı olarak yer verilmeye çalışılan ve esnek çalışma ya da alt işveren gibi isimlerle sıcak gösterilmeye çalışılan taşeronlaşma, çalışma yaşamının en önemli sorunlarından biri haline gelmiş durumda. Yalnız Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde değil, gelişmiş ekonomilerde de çalışanların önüne çıkarılan sorun, işçi örgütlerinin mücadele etmesi gereken en önemli unsurlardan birini de oluşturuyor. Bu soruna çözüm yolları arayan emek örgütleri de mücadele araçlarını zenginleştirmeye çalışıyor. Bu konuda geçen hafta Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel Hizmet Sendikaları Federasyonu (ICEM) iki gün süren bir konferans düzenledi. Avrupa ve dünya ölçeğinde alt işveren ve düzensiz istihdamın ? ? ? hangi boyutlara geldiği, nelere engel olduğu ve neler yapılması gerektiği, Türkiye’den ICEM’e üye 13 sendikadan 70’e yakın yönetici ile tartışıldı. Sermayenin esnek çalışma olarak yumuşatmaya çalıştığı taşeronlaşma ve bununla mücadele yolları hakkında Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda taşeronlaşmayı, sermayenin Truva atına benzettiklerini di Taşeronlaşma yalnızca yeni gelişen ekonomilerde değil, gelişmiş ekonomilerde de işsizliğin çaresi olarak sunuluyor. Küresel bir sorun olarak baktığımız için beş yıl önce gündemimize aldık ve pek çok yerde bu sorunu aşmak için çalışmalar yapılıyor. Ciddi bir sorun olmasına karşın, özellikle son dönemlerde Brezilya ve Güney Afrika’da önemli kazanımlar elde edildi. durum tespiti yapıyor. Özellikle sendikalaşmanın zayıf olduğu durumlarda, taşeronlaşmanın hız kazandığı görülüyor. Umut verici le getirdi. Dünyanın her yerinde rastlanan ve gittikçe yaygınlaşma eğilimi gösterdiği için kesin olarak mücadele edilmesi gereken bir olgu olduğuna dikkat çeken Warda, taşeronun, sermaye tarafından ücretleri aşağı çekmek ve sendikal örgütlenmenin önünü kesmek için kullanıldığını söyledi. Warda’nın verdiği bilgiye göre ICEM, sorunla mücadele için önce bir Almanya’da bile işsizliğe alternatif olarak sunulan taşeronlaşmanın, son derece güçlendiği görülüyor. Neler yapılması gerektiği konusunda bilgi ve fikir alışverişi yapılıyor. İşveren ve hükümete karşı bir mücadele yürütülmesi gerektiği görülüyor. Latin Amerika, Asya ve Afrika’da üç büyük küresel konferans yapılıyor. 300’den fazla temsilci katılıyor. Türkiye’deki gibi konferansalar ve atölye çalışmaları yapılıyor. Yasa yapıcılara yönelik çalışmalar geliştiriliyor. Yapılanlar sonucunda da birçok yerde olumlu gelişmeler yaşanıyor. Warda, “Bu sorunu tamamen ortadan kaldırabiliriz diye bir iddia yok ama kazanımlar da olmuyor değil. Bu konuda umutluyuz” diyor. Gazetecilik ve film endüstrisinde bile görülmeye başlanan taşeronlaşmaya karşı Brezilya ve Güney Afrika’da önemli kazanımlar elde ediliyor. Örneğin, Brezilya’daki en büyük enerji şirketlerinden Petrogas’ta çalışan dört işçiden üçünü düzensiz istihdam oluştururken bu oran yarıya düşürülüyor, şimdilik... Warda’ya göre sorunun çözümü, ILO’nun asgari standartlarının her yerde uygulanmasını sağlamak, çokuluslu şirketlerde küresel sözleşmelerin oluşturulmasına özen göstermek ama asıl olarak güçlü bir sendikayla örgütlenme sağlamaktan geçiyor... (Fotoğraflar: UĞUR DEMİR) oerinc?cumhuriyet.com.tr AÇLIK SINIRI 940 YTL Gazeteciler yıpranma tazminatını geri istiyor İstanbul Haber Servisi AKP’nin, gazetecilerin “yıpranma hakkını” kaldıran yasa tasarısını kitlesel bir gösteriyle protesto eden basın emekçileri, tasarının geri çekilmesi için topladıkları imzaları Başbakanlık’a gönderdi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi tarafından dün Taksim’de bir protesto eylemi gerçekleştirildi. Taksim Meydanı’nda toplanan basın emekçileri, “Tayyip geldi yıprandık, Meclis yıpratma yeri değildir, emeğe saygı” yazılı pankart ve “Direne direne kazanacağız, yıpranma hakkımız gasp edilemez,” sloganlarıyla Galatasaray’a kadar yürüdü. TGS İstanbul Şube Başkanı Gürsel Eser, hükümetin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile basın emekçilerinin haklarına en büyük “sivil darbe”yi vurmaya hazırlandığını belirtti. Eyleme, CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, Türkİş 1’inci Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Basınİş Genel Başkanı Yakup Akkaya, Basınİş İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer, HaberSen MYK Üyesi Mehmet Demir, Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Şube Başkanı Cengiz Erdinç, Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak da katıldı. Yoksulluk ocakta da arttı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye KamuSen, ocak ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını 2 bin 463 YTL, çalışan tek kişinin açlık sınırını ise 940 YTL olarak hesapladı. KamuSen “Bir memur, ortalama maaşının yüzde 92.2’sini yalnızca gıda ve barınma harcamalarına ayırmak zorunda kalmıştır. Giyim gibi diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için Ocak 2008 maaşından geriye yalnızca 80.45 YTL kalmıştır’’ değerlendirmesinde bulundu. Türkiye KamuSen’den yapılan açıklamada, ArGe merkezinin “Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) alınan Ocak 2008 fiyatlarına göre gerçekleştirdiği’’ araştırmaya göre, çalışan tek kişinin açlık sınırının Aralık 2007’ye göre yüzde 5.06 oranında artarak 940 YTL 26 YKr olduğu belirtildi. Açıklamada, gıda, giyim, sağlık, barınma ve eğitim başta olmak üzere, 14 harcama kalıbı esas alınarak belirlenen dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının ise bir önceki aya göre yüzde 5.78 oranında artarak 2 bin 463 YTL 84 YKr, çalışan tek kişinin yoksulluk sınırının ise 1234 YTL 86 YKr olarak hesaplandığı ifade edildi. BİRLEŞİK METALİŞ Türkiye’de her yıl 80 bin iş kazası meydana geliyor.1600 çalışan yaşamını yitiriyor Organize sanayide ilk grev Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tega Mühendislik işyerinde Birleşik Metalİş Sendikası’na üye işçiler, toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması ve işverenin sendikal örgütlenmeye yönelik saldırılarını engellemek için bugün greve çıkıyor. Sendikanın verdiği bilgiye göre, 160 işçinin çalıştığı işyerinde işveren, sözde “yasal” hakkını kullanarak işyerinde grev oylaması istemiş, bu oylama sonucunda işçilerin dörtte üçünün greve “evet” demesi üzerine, 55 sendika üyesi işçiyi işten çıkararak grevi kırma hazırlıkları içine giriyor. İşyerinin önünde DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve DİSK Başkan Yardımcısı Birleşik Metalİş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu da birer açıklama yapacak. Her gün 4 işçi kaza kurbanı İstanbul Davutpaşa’da bir iş merkezinde meydana gelen patlamada 23 kişinin hayatını kaybetmesi, işçi sağlığı ve işyeri güvenliği konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Çalışma Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de her yıl 80 bin iş kazası meydana geliyor. Bu kazaların 1600’ü ise ölümle sonuçlanıyor. Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Bülent Aslanhan ANKA’ya yaptığı açıklamada, her gün 4 çalışanın iş kazası ve meslek hastalığından dolayı hayatını kaybettiğini belirterek “Bu bir kader değildir. Ülkemizde de bu denli ölümlü iş kazası görülmesinin ana nedeni işverenlerin kazaları engelleyici tedbirlere kaynak ayırmamasıdır” dedi. Aslanhan, “Ölümlü iş kazalarının nedenlerinin başında yüksekten düşme ve elektrik çarpması geliyor. Meslek hastalıklarına baktığımızda ise; en sık görülenler gürültüye bağlı işitme kayıpları, başta akciğer olmak üzere çeşitli organlarda görülen kanser ve bel fıtıklarıdır” dedi. Aslanhan, Türkiye’de gürültüye bağlı işitme kayıpları, başta akciğer olmak üzere çeşitli organlarda görülen kanser ve bel fıtıklarının en fazla görülen meslek hastalıklarından olduğunu da vurguladı. S O S YA L G Ü V E N L İ K R E F O R M U Rize’de protesto edildi ÖMER ŞAN SORUMLULAR YARGILANSIN RİZE Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası Tasarısı (SSGSS) önceki gün Rize’nin Pazar ilçesinde düzenlenen eylemle protesto edildi. İlçedeki sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu” tarafından düzenlenen eyleme çok sayıda yurttaş da katılarak destek verdi. Çarşıbaşı mevkiinden Hükümet Meydanı’na kadar yürüyen eylemciler, “Herkese sağlık hakkı”, “Herkese sosyal güvenlik hakkı”, “Durmak yok, elektriğe zam, satmaya devam” yazılı dövizler taşıdılar. Hükümet Meydanı’nda platform adına basın açıklamasını okuyan platform sözcüsü Yaşar Aydın, yasa tasarısının aldatmacadan ibaret olduğunu belirterek “5 milyon insanın işsiz olduğu bu ülkede siz İş Yasası’ndaki güvenliği engellemeye kalkıyor, kadınerkek 65 yaşında emekli olsun istiyorsunuz. Ortalama yaşam ömrü 66 olan ülkemizde yasanın çıkmasıyla ya 1 sene emekli olacağız ya da hiç olamayacağız” dedi. Tuzla’da protesto Tuzla Tersaneleri’nde bir kişinin daha iş cinayetine kurban gitmesi bugün protesto ediliyor. Şahin Çelik Tersanesi Güven Raspa taşeronunda çalışan 19 yaşındaki Metin Turan’ın iskeleden düşerek yaşamını yitirmesi, tersanelerde çalışanları harekete geçirdi. DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası, Metin Turan’a sahip çıkmak, iş cinayetlerini protesto etmek için bugün Şahin Çelik Tersanesi önünde, saat 12.15’te basın toplantısı yaparak olayı kınayacağını duyurdu. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle