02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE 10 DİZİ Kadınları ikinci sınıf bir insan görüp toplumsal ilişkilerde erkeklerden ayırmaya çalışmak Kuran’a aykırı Şeriat kadın özgürlüğünü sınırlar aman ve toplumsal koşullar değişir, “cilbab”lı ve “başörtülü” olanlar, toplum tarafından kötü yolun yolcusu olarak telakki edilmeye başlanırsa, bu kıyafetlerin hemen değiştirilmesi gerektiğini söyleyen bazı araştırıcılar, zımnen, başörtüsü söyleminin, kalıcı ve kesin bir dinsel emir olmadığını da belirtmiş olurlar. Başörtüsü, Müslüman kadının kimliği, onun ayrılmaz bir parçası, onu çıplaklıktan kurtaran örtü ve kesin bir farzdır iddiası, Müslümanlıkta şekilciliğin hangi boyutlara kadar vardırıldığını gösteren en açık örneklerdendir. Oysa İslamdaki her emrin illeti ve gerekçesi, bütünüyle ahlak yasalarıdır. Manevi ve ruhi derinliğin ifadesidir. Özellikle kadın konusu etrafında yoğunlaşan bu şekilcilik, yeni değildir. Cumhuriyet kurulmadan çok önce başlamış bir süreçtir. Ancak biz, çok daha gerilere gitmeden, Cumhuriyetimizin kuruluş arefesine rastlayan dönemde, bugünkü başörtüsü şekilciliği ve dayatmacılığını açıkça görebiliyoruz. Z B aşörtüsü sorunu, kadının ikinci sınıf bir insan, ‘yaratık’, ‘bir insan tipi’, ‘alınıp satılan bir mal’ şeklinde değerlendirilmesine yol açan çelişkilerden hâlâ bir türlü sıyrılamamaktan kaynaklanıyor. vulcuya ya zurnacıya gider’ şeklindeki folklorik ve primitif bahaneyle hem de İslam adına, yasaklanmıştır. Kuran, tam da bu iddiaların tersini söyler. Kadınlar, sosyal hayatta, normal koşullarda ve toplumsal ilişkilerde erkeklerle bir arada olabilirler. Bu yasaklama İslam kaynaklı değildir. Kuran’da bir arada bulunmakla ilgili birçok ayet vardır. Kadınlara getirilen en küçük, ama adaletsiz kısıtlamaları bile Kuran onaylamaz. Tanrı, kadınlara seslenerek şöyle izin vermektedir: “Sizin için evlerinizde ya da çocuklarınızın evlerinde, babalarınızın evlerinde yahut arkadaşlarınızın evlerinde yiyip içmenizde bir beis yoktur. Birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur.” Erkek ve kadınlar, hicret ve Allah yolunda çaba sarf etmek gibi en ciddi eylemlerde bile erkeklerle bir arada anılırlar. Camide, çarşıda, pazarda, ülke savunmasında, hatta insanın bulunabileceği her yerde kadın vardır. Hz. Peygamber’in eşi Aişe’nin, Cemel Savaşı’nda askere komuta etmesi bu örneklerden biridir. ADIN HÜRRİYETİNİ K SINIRLANDIRMAK Bir başka örnek de İsmail Hakkı İzmirli’nin (18681946) sözleri: “Kadının örtünme halini muhafaza etmesi, hakkındaki en büyük şeref ve saadettir. İslam dini, kadın hakkında tercih edilen bir hayır olan örtüye karşılık kadına birtakım menfaatlar temin etmiş T ÜRBAN NAMUS VE İFFETİN ÖLÇÜTÜ OLDU Şeyhülislam Musa Kazım’ın kadın ve örtünme ile ilgili sözlerine bakalım: “Erkek ve kadının namus ve iffeti örtüye bağlıdır. Karı ile kocanın kendi iffet ve ismetlerini son derece muhafaza etmeleri ve korumaları ise behemehal kadınların mesture (örtülü) olmalarına bağlıdır. Çünkü insanlarda ve umumiyetle kadınlarda rekabet ve kıskançlık hissi yaratılıştan gelen bir durumdur. Eğer bir kadın gayri mesture olarak rast geldiği erkekle görüşmekte, konuşmakta ve hatta istediği bir erkeği kendi evine kabul etmekte ve arzu ettiği erkek meclis ve mahfelerinde bulun makta serbest kalırsa kocasından daha zarif, daha latif erkeklere, tabii ve gayri ihtiyari olarak kendisinde bir meyil ve muhabbet hasıl olacağı…” 1920’lerden önce tesettürle ilgili olarak verilen bu fetva tarzı hükümde, erkeğin namus ve iffeti de kadına havale edilmiştir. Namus ve iffetin biricik ölçüt ve işareti olan tesettür (daha sonra sadece başörtüsü söylemine dönüşecektir), kadının günlük yaşamını, sosyal ilişkilerini ve toplumda alması gereken rolü elde etmesini kolaylaştıracak bir enstrüman değil, tam aksine, en azından Musa Kazım’a göre engelleyici, hadi bilemediniz kısıtlayıcı bir işlevsellik yüklenmiştir. ‘Mesture’ olarak bile bir kadının en meşru toplantılara katılması, ‘ya da tir: A) Kazanç temin etme yolları kadından düşmüş olmasına karşılık, erkek üzerine vaciptir. En ağır vazife olan geçim temini örtüye karşılık kadından kaldırılıyor. B) Cihat erkeğe vacip, kadına değildir. Örtü, ilim ve faydalı bilgi tahsil etmek için hiçbir zaman engel olmaz. Kadın ilmi ile, aklı ile yüceliyor. Kadına faydalı terbiyeyi vermek lazımdır.” İzmirli, örtünmenin kadın hürriyetini sınırlandırmak olduğunu açık yüreklilikle belirterek sözlerine şöyle devam etmektedir: “Kadının eğitim ve öğretimi, fıtri vazifelerini ihlal etmeye kadar varırsa, mesela kadın ev işlerini terk ederek dış işlere giderse, zaruret olmaksızın maişet ve kazanç peşine düşerse, analıktan nefret ederse, evlenmeye karşı isteksiz olursa, bu gibi kötü durumları ortadan kaldırmak için tabii olarak eğitim ve öğretimi sınırlandırılır. Yüce Şeriat kadın hürriyetini bir dereceye kadar sınırlandırarak örtüyü meşru kılmıştır. Bu maddi medeniyetinin gereği olarak, mutlak anlamda kadın hürriyetinden, kadınlara ait eğitim ve öğretim hususunda İslam dininin yüce tavsiyelerine ihtimam göstermek gerekir. Fesat galebe çalarsa yüzünü de örtmelidir. Kadının dışarı çıkması, imkân ölçüsünde ziynetini gizlemek, çıkmaya mecbur olmak, fitnenin yokluğunun kesin olması gibi kayıtlarla sınırlıdır. Kadınların erkeklerle beraber bulunmaları (ihtilat) fuhşun artmasına sebep olacağından, kadının erkeklerin toplantılarında beraber bulunması yasaklanmıştır. Kadın için hasıl olan sınırlama, ahlak zayıflığının doğurduğu bir netice olduğundan örtü içtimai bir zaruret olur.” S Ü R E C E K CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle