22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE 6 HABERLER CHP Genel Başkanı Baykal, laiklik sözcüğünün özünden saptırılarak kullanıldığını söyledi PERŞEMBE ORHAN BURSALI ‘Türban ayrımcılığa yol açar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Laikliğin güvencesi benim” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Laikliği Hikmetyar’ın dizinin dibinde mi öğrendi?” diyerek çattı. Baykal, “Bir süre önce meydanlara yağlı ipler atıldı. Arkasından cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşti. Şimdi Ankara’ya çelik halatlar çekiliyor. Umarım bunu söyleyenler, bir süre sonra duvar dikme aşamasına gelme durumunda olmazlar” sözleriyle de MHP’yi eleştirdi. CHP Parti Meclisi (PM) dün TBMM’deki anayasa değişikliği görüşmeleri öncesinde toplandı. CHP lideri Baykal, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada “laiklik” Kadın, Türban, Demokrasi Türbanı, üniversitelerde okuma hakkı, özgürlük ve demokrasi sorunu olarak sunan liberaller, neden ağacı görüyor da ormanı görmüyor? Örneğin, kadın ve türban meselesine, AKP ve benzeri dincilerin kadının yeri konusundaki bütüncül politika, anlayış ve uygulamaları açısından bakmıyor? Ve demokrasi ile kadın arasındaki ilişkiler açısından?! Diyelim ki, dinci iktidarın gönlündeki düşünce gerçekleşti ve nüfusun yarısını oluşturan yetişkin kadın ve kızların, yani 30 milyonumuzun başı türbanlandı! Doğan Kuban diyor ki, kırsal kültürün iktidarı ve Meclis’teki temsilcilerinin türban giysili Türk kadını istekleri, Türkiye’nin “21. yüzyılın sömürge adaylığı” anlamına gelir: Türbanlılar, “voleybol, basketbol, futbol oynayamaz, koşamaz, atlayamaz, yüzemez, jimnastik yapamaz; dünyada hiçbir spor gösterisine katılamaz; dans edemez, bale yapamaz, müzik çalamaz, operada çalışamaz, tiyatroda, sinemada artist olamaz, resim yapamaz, heykel yapamaz...” (Yarınki Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Türban özel sayısı). Ortaçağ kafası erkek, kadını, insanın çok temel bir faaliyet alanından çekip alıyor ve kadının kendini gerçekleştirme temel hakkını gasp etmeyi düşünebiliyor! Doğan Hoca diyor ki: “Bu kısıtlamalara tabi olmayan erkekler yanında, kadın, ikinci sınıf bir insan olmaktan kurtulamaz... Bu kadın için eşitlikten kesinlikle söz edilemez. Özgürlüğü de sadece politikacıdan menkuldür. Bu kadın liberal sanatlarla uğraşamadığı için çocuklarını sanatçı olarak yetiştiremez...” ??? AKP’nin karnesinde kadının yeri bellidir! Fotoğrafları anımsayın: Bay Bakan diğer erkek politikacılarla uzun masada sohbet eder ve yemek yerken, eşi yan masada tek başına türbanlı oturmaktadır! Dinci politikacının eş ve çocukları ancak türbanlı ve sınırlı olarak hayata karışabilir! Son tartışmalarda açıkça belli oldu ki, Türkiye, “türban=namuslu kadın” cenderesine sokulmak isteniyor. Toplumsal, siyasal ve dahası ekonomik baskıya, bu kez anayasal ve yasal destek verilmek isteniyor! Ki kadın tam kuşatılmış olsun! Nitekim, AKP’nin 6 yıllık iktidarı döneminde kadınların çalışma ve sosyal hayattaki yeri gerilemiştir! OECD 2007 istatistiklerine göre, işsizler arasında kadın oranı en çok artan ülkelerin başında Türkiye geliyor. 19 ülkede kadın işsiz sayısı azalırken, özellikle AKP zamanında arttı ve 12’ncilikten 6’ncı sıraya yükseldik! AKP’nin Meclis’te bekleyen Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası’nda değişiklik önerisinde, kadınların çalışma hayatıyla ilgili olarak pek çok kazanılmış hakkı tırpanlanıyor! Erdoğan, bizzat dile getirdiği gibi, kadınlara, evinde reçel, marmelat gibi ev ürünleri üreterek aile bütçesine katkıda bulunması için, ev robotu vb. gibi “üretim araçları” alabilmesini sağlayacak mikro krediler verilmesini öngörmektedir! Şu korkunçluğa bakın: TİSK’in, OECD rakamlarına dayanarak açıkladığı rakamlara göre, ülkemizde 1529 yaş arası kadın nüfusun yüzde 60’ı ne okula gidiyor ne işe! Kıyaslamada en kötü durumda! Türkiye’de kadınların sorunu türban mıdır! Türban ülkenin kadınların başlıca özgürlük konusu mudur? Türban sadece AKP’nin dinsel sorunudur! AKP ayrıca, Türkiye’ye küresel bir dayatmanın, Ilımlı İslam projesinin Türkiye’de başlıca “çözüm ortağı”dır! ??? Yarınki CBT’deki yazısında Osman Bahadır da Doğan Hoca’nın görüşlerini paylaşıyor: “Kadınların başlarını kapatmalarını öngörmek, kadınları toplumun herkesle eşit haklara sahip özgür bir cinsi olarak değil, erkekler dünyasının bir nesnesi olarak görmek demektir. Kadınların kapalı başlarını açmaları özgürlük sorunudur, açık başlarını kapatmaları değil. Çünkü kadınların başlarını kapatmaları, hayatın her alanında erkeklerle olan eşitsiz ilişkilerinin kabulünü onaylamaktadır. Bu nedenle de onların özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliktedir... Yasaklar ve sınırlamalar her zaman özgürlük ve demokrasi karşıtı değildir. Tam tersine bazı yasaklamaların amacı özgürlükleri güvence altında tutmaktır...” Türkiye için türbanlı kızların üniversiteye gitmesi tabii ki kabul edilebilir bir durum olabilirdi! Ne zaman? Türbanı Türkiye’ye bir hayat tarzı olarak dayatan güçlü bir merkezi dinci politik güç olmasaydı! Türkiye türbanlı ya da türbansız biçiminde ikiye ayrılma tehlikesi ile karşı karşıya olmasaydı! Türban=namuslu kadın eşitliği söz konusu olmasaydı! Ama bütün bunlar varken, türbanın üstüne üstlük anayasal ve yasal bir hak olarak düzenlenmesi, bütünsel bir tehlike yaratıyor! Ülkesel bir türbanlama dayatması, ülkenin hukuksal olarak dinselleştirilmesinde, laikliğin mezara gömülmesinde atılacak en büyük adımlardan biridir! Zaten türban Başbakan’ca da siyasal simge düzeyine yükseltildi! Şimdi, bütün kadınların, Cumhuriyetçi demokratların, gerçek demokrasi ve özgürlük yanlılarının, AKP’yi engellemek için büyük direniş hakkı doğmuştur!.. Her alanda, gecikmeden, hemen! ? Baykal, “Laikliğin güvencesi benim” diyen Başbakan Erdoğan’a “Laikliği Hikmetyar’ın dizinin dibinde mi öğrendi?” diyerek çattı. Baykal, devletin, eğitimin türbana kucak açmasının “giderek toplum içinde karşıtlığın yaygınlaşmasına yol açacağı” uyarısında bulundu. sözcüğünün özünden saptırılarak kullanıldığını, içinin boşaltıldığını vurgularken şunları söyledi: “Laiklik ilkesi Türkiye’nin önemini, değerini, iç barışını güvence altına alıyor. Laiklik rejimin sigortasıdır, kıymetinin bilinmesi gerekir. Laiklik ilkesinin tahrip edilmesine izin verilmemesi gerekir. Bu Türkiye’nin çok temel bir olayıdır. Bu gerçekler karşısında Sayın Başbakan sık sık ‘Laikliğin güvencesi benim’ diyor. Bu, tabii laikliğin ne kadar güvenceden yoksun bir durumda olduğunu ortaya koyuyor. Sayın Başbakan nasıl oluyor da laikliğin güvencesi oluyor? Başbakan laikliği Hikmetyar’ın dizinin dibinde mi öğrendi? Bir süre önce ‘Millet istemiyorsa laiklik mi olurmuş? Elbette ortadan kalkar’ diyen insan nasıl olur da Türkiye’de laikliğin güvencesi olabilir? Şimdi laiklik için atılan nutukların gerçekleri örtbas etmesi mümkün mü?” te türban giydirilmesine itiraz etmeyebilir. Türkiye’de türbanın anayasallaştırılması, resmileştirilmesi Büyük Ortadoğu Projesi’ne ters olmayabilir ama bizim anayasamıza terstir’’ görüşünü dile getirdi. Devletin, eğitimin türbana kucak açmasının “ayrımcılığın, ayrışmanın ve giderek toplum içinde karşıtlığın yaygınlaşmasına yol açacağı” uyarısında bulunan CHP lideri Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Böyle önemli adımlar atılırken gösterişli laflar söylemek çok yaygın bir uygulama. Bir süre önce meydanlara yağlı ipler atıldı. Arkasından cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşti. Şimdi Ankara’ya çelik halatlar çekiliyor, öte yandan anayasa, laiklik ilkesini tahrip edecek şekilde değiştiriliyor. Umarım bunu söyleyenler bir süre sonra duvar dikme aşamasına gelme durumunda olmazlar. İpten çelik halata, çelik halattan bakalım nereye? İpin ne getirdiğini gördük, çelik halatın da anayasamızın temel ilkesini tahrip etmekte olduğunu görüyoruz.’’ ‘Sürpriz değil’ Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün YÖK’e yaptığı atamalarda geçmişte türban serbestliğini savunan isimleri atadığının anımsatılması üzerine, “Benim için sürpriz olmuyor. Cumhurbaşkanlığının tarafsız, siyasi tartışmaların üstünde, objektif, ülke yararlarını dikkate alan bir anlayışla atamalar yaptığını düşünmek artık gerçekçi olmaktan çıkmıştır” dedi. ‘Laiklik bizim meselemiz’ Yabancı siyasetçilerin laiklik ilkesinin Türkiye için önemini yeterince anlayamadıklarını kaydeden CHP Genel Başkanı Baykal, “Laiklik bizim meselemiz. Büyük Ortadoğu Projesi’ni ya da ılımlı İslam devletini temel alan bir anlayış, radikal, köktendinci İslama karşı, ılımlı İslam devletlerinin alternatif olacağını zanneden anlayış, Türkiye’de devle SOL MUHALEFET TEPKİLİ Adıbelli, sınavlardaki görüntülerin ardında sözlü emir bulunduğunu söyledi ‘Sorun uzlaşmayla çözülmeli’ ? DSP Genel Başkanı Sezer, “Siyasetin toplumu türbanlıtürbansız diye bölmeye hakkı yok” derken, ÖDP Genel Başkanı Uras, “İki taraftan birini tercihe zorlamayı reddediyoruz” diye konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKPMHP ittifakının türban serbestliğine ilişkin anayasa değişikliği önerisine karşı çıkan DSP ve ÖDP, sorunun “toplumsal uzlaşma” ile çözülmesini istedi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, anayasa değişikliği önerisinin genel kuruldaki görüşmelerinden önce partili milletvekilleriyle parlamentoda düzenlediği basın toplantısında eski Başbakan Bülent Ecevit’in sorunlar karşısındaki yaklaşımını da gazetecilerle paylaştı. Ecevit’in, bankaların hortumlandığı, iki büyük depremin yaşandığı bir dönemde, uzmanlara, “Bu yasa çıkarılırsa ne olur, çıkarılmazsa ne olur” diye sorduğunu ifade eden Zeki Sezer, uzmanların, “Bu yasa çıkarılırsa DSP çok oy kaybeder, ama Türkiye çok şey kazanır” yanıtını verdiklerini, Ecevit’in de “Öyleyse Türkiye kazansın, biz oy kaybedelim” dediğini anlattı. Oy kaygısıyla hareket edenlere bunu hatırlatmak istediğini belirten Sezer, “Ne yazık ki türban konusu, gerginlikler yaratılarak siyasetçiler tarafından arapsaçına dönüştürüldü. Kadınlar kadınlarla, akademisyenler akademisyenlerle, devlet milletle, yargı yürütmeyle karşı karşıya getirildi. Böyle bir kargaşa ve kaos yaratmaya kimsenin hakkı yok” diye konuştu. Çağrılarına bugüne kadar yanıt alamadıklarını, ancak hâlâ umudunu kesmediğini ifade eden Sezer, insanları “türban yanlısıZeki Sezer türban karşıtı, türbanlıtürbansız” diye bölmeye siyasetin hakkı olmadığını söyledi. ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da önerinin görüşmeleri öncesinde parlamentoda düzenlediği basın toplantısında türban konusuna “bireysel özgürlükler” çerçevesinde baktıklarını belirterek “Bizim için Che Guevara tişörtü diyen de, türban bağlayan kadın da, saçı uzun ve küpeli erkek de aynı eğitimden yararlanma hakkına sahiptir” dedi. Ancak AKPMHP ittifakıyla gerçekleştirilen bu girişimi kapsamlı özgürlükçü anlayıştan uzak bulduklarını kaydeden Uras, “AKPMHP ittifakı bu ülkeye özgürlük ve demokrasi değil, olsa olsa Türkİslam sentezinin çok iyi bildiğimiz baskı ve şiddet dolu anlayışını getirecektir” diye konuştu. Uras, AKPMHP ittifakının, özgürlükleri savunuyorsa eğer, Alevi ve gayrimüslimlere yönelik ayrımcı politikaları değiştirme niyeti olup olmadığını, Diyanet’in sadece belli mezhebe hizmet veren bir kurum olmaktan çıkarılıp çıkarılmayacağı, 301. maddenin değiştirilip değiştirilmeyeceği sorularına da yanıt vermesi gerektiğini söyledi. Uras, CHP lideri Deniz Baykal’ın da bir dönem Kenan Evren’in “elinde Kuran’la laiklik savunuculuğu” yaptığı gibi, Meclis çatısı altında “din âlimliği yaparak örtünmenin dindeki yerini sorguladığını” kaydetti. ‘Türbanlı sınav’ emri ? Eğitimİş Genel Başkanı Adıbelli, Erdoğan ve Çelik’in valilere türbanla sınava girenlere karışılmaması uyarısındıa bulunduklarını belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, 81 il valisinden, “açık lise sınavlarına türbanla girilmesine karışılmamasını istediğini” bildirdi. Eğitimİş Genel Başkanı Adıbelli, dün basın toplantısı düzenleyerek Açıköğretim Lisesi sınavına, türbanla, peçeyle, çarşafla giren kişilere dikkat çekti. Adıbelli, 26 ve 27 Ocak’ta yapılan sınavlarda ortaya çıkan bu görüntülerin, Danıştay kararlarına uyulmadığını gösterdiğini belirterek konuyla ilgili valiliklere başvuru yaptıklarını söyledi. Adıbelli, başvuruları sonrası valilerden aldıkları geri dönüşe dikkat çekerek “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in 17 Ocak’ta valilerle bir toplantıda bir araya geldiğini ve bu toplantıda; ‘Kesinlikle Açıköğretim Lisesi Sınavı’na herkes istediği gibi girecek, kimse karışmayacak’ uyarısı yapıldığını öğrendiklerini” kaydetti. Adıbelli, “Biz valiliklere şikâyette bulunduğumuzda bu açığa çıktı’’ dedi. Meclis önünde toplanan protestocular, sloganlar eşliğinde “Türbanla örtünmek istenen ülkenin gerçek gündemidir” pankartı açtı. (Fotoğraf: SELDA GÜNEYSU) Eyleme KESK, TMMOB, DİSK ve TTB üyeleri katıldı Meclis önünde protesto ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin üyeleri, dün öğle saatlerinde TBMM’nin Dikmen Kapısı önünde toplanarak AKP ve MHP’nin türban önerisini protesto ettiler. Eyleme KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Erol Ekici, TTB Genel Sekreteri Altan Ayaz ve EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de katıldı. “Türbanla örtünmek istenen ülkenin gerçek gündemidir” yazılı bir pankart açan gruptakiler, “AKP halka hesap verecek” sloganı attılar. Gruptakiler adına basın açıklamasını okuyan KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, AKP ve MHP’nin, “özgürlük ve demokrasiyi savunuyoruz diye ortaya çıkmalarının tarihin bir ironisi gibi görünse de söz konusu partilerin özgürlük ve demokrasi konusundaki samimiyetsizliklerinin de bir göstergesi olduğunu’’ dile getirdi. Tombul şunları kaydetti: “AKP, özgürlüğü de ülkenin diğer sorunlarını da türbanla örtmek istemektedir. Özgürlükse konu, herkesin kendi kültür ve kimliğini özgürce ifade edebildiği, düşünce, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırıldığı bir düzenleme gerçekleştirin.’’ ‘Uyarıları dinlemiyor’ Adıbelli, bazı valilerin de bu uyarıdan memnun olmadığını ifade ederken başbakan ve bakanların laikliğin garantisi olması gerektiğini vurguladı. Eğitimİş Genel Başkanı Adıbelli, “Valilerimiz de ‘Bizim suçumuz ne? Verilen emri uyguladık’ diyorlar. Fakat laikliğin teminatı olan Başbakan ve bakan bu tür bir uyarıda bulunuyor. Danıştay’ın türban ile sınavlara girme konusunda üç tane kararı var. Fakat Bakan Çelik bu uyarıları dikkate almıyor” dedi. Türban tartışmalarına da değinen Adıbelli, Türkiye’nin yoksulluk, işsizlik gibi daha önemli sorunları olduğunu ifade ederek “Anayasa değişikliğinin bir an önce geri çekilmesi gerekiyor. Türban, bizim gündemimiz değildir’’ diye konuştu. Laik eğitimden yana olanlara görev düştüğünü söyleyen Adıbelli, kamu kuruluşlarında, üniversitelerde, ilk ve ortaöğretim okullarında türban istemediklerini belirtti. TKP’liler yürüdü, CHP destekledi Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerinden oluşan bir grup da türban görüşmelerini Yüksel Caddesi’nde protesto etti. Bir süre slogan atan ve marşlar söyleyen gruptakiler, daha sonra TBMM’ye doğru yürümeye başladı. Grup, Akay kavşağına geldiğinde polis tarafından durduruldu. Polis tarafından dağılmaları yönünde uyarılan grup, burada oturarak eylemlerine devam etti.CHP milletvekilleri Yılmaz Ateş, Zekeriya Akıncı, Nesrin Baytok, Metin Arifağaoğlu, Ali Rıza Öztürk, Durdu Özpolat da Akay kavşağına gelerek eyleme destek verdi. obursali?cumhuriyet.com.tr MHP’YE TÜRBAN JESTİ Türbanın serbest bırakılmasına destek veren Ali Nesin’e kardeşinden tepki Vakıflar Yasası’nın görüşülmesi ertelendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması için uzlaştığı MHP’nin karşı çıktığı Vakıflar Yasası’nı anayasa değişikliği sonrasına bırakmayı planlıyor. Yasanın görüşmelerine gelecek hafta devam edilmesi bekleniyor. Türban uzlaşması nedeniyle MHP’nin tepki gösterdiği Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 301. maddesinde değişiklik öngören yasa önerisinin TBMM Başkanlığı’na sunulmasını erteleyen AKP, şimdi de Vakıflar Yasası’nı erteliyor. AKP’nin, Vakıflar Yasası’na muhalefet eden MHP ile gerginlik yaşanmaması için yasanın görüşmelerine haftaya devam etmeyi planladığı kaydedildi. Yasanın, vakıfların yurtdışından bağış ve yardım alması ile vakıfların kuracağı şirketlerin mal edinmelerine ilişkin maddelerde MHP’nin önerileri üzerine sınırlayıcı hükümler getirileceği de belirtildi. ‘Babamın kitaplarını bir daha oku’ İstanbul Haber Servisi Türk edebiyatının usta kalemi Aziz Nesin’in küçük oğlu Ahmet Nesin, kardeşi Prof. Dr. Ali Nesin’in, türbanın yükseköğrenimde serbest bırakılması için anayasal düzenleme yapılmasına destek verenler arasında bulunmasına, “babasının kitaplarını bir daha okuması gerektiğini” belirterek tepki gösterdi. Ali Nesin’e bir daha okuması tavsiyesinde bulunduğu “Ah Biz Ödlek Aydınlar” kitabında Aziz Nesin, “Aydın olma sorumluluğunun iyiyi kötüden ayırt etme” becerisi olduğunu vurguluyor. Ahmet Nesin, Prof. Dr. Nesin’e yazdığı mektubunda, “Babam, Aziz Nesin’in en büyük eleştirmeni olarak ‘Korkudan Korkmak’ ya da ‘Ah Biz Ödlek Aydınlar’ kitaplarını birkaç kez daha oku. Babam haklıymış, onun en büyük eleştirmeniymişsin ama yüzüne söyleme cesareti gösterememişsin” demişti. Aziz Nesin, “Ah Biz Ödlek Aydınlar” kitabında, aydınların Batı ve Doğu değerleri arasında gelgitlere tutulduğunu belirterek “Göçe göçe Batı’ya gelmişiz, Avrupa’ya pençemizi atıp bir parçasına tutunmuşuz. Bu yüzden işimize gelince Avrupalı, işimize gelince Asyalı oluveriyoruz. Son konağımıza konalı sekizdokuz yüzyıldan beri de göçebelikten kurtulamamışız” değerlendirmesi yapıyor. Nesin, “Korkudan Korkmak” adlı diğer kitabında da bir bölümünde şu görüşlere yer veriyor: “Toplumsal, yahut kişisel felaketlerin çoğunun kaynağı, ‘korkudan korkmak’tır. Korkmayın korkularınızdan, onlar kendilerini yok etmezler zira, beklemeyin boşuna.... Savaşın gerektiğinde biniyle bir meydanda... Ne öldürürseniz kârdır gelecek yavrularınıza... Belki, o sırada, o meydanda konuşuverirsiniz korkularınızla.’ CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle