28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sultanahmet’teki tarih kıyımı, bunu ‘kayıran’ koruma (ma) düzenimizden kaynaklanıyor 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Koruma kurulları’nı eleştirirken!.. arihi Sultanahmet Cezaevi binasındaki otelin aynı yerdeki arkeolojik alanda sürdürdüğü “ek yatak bloku” inşaatı medyada da sorgulanınca, “SİT’lerdeki imar tahribatı” gündeme taşınmış oldu. Ne var ki özellikle koruma kurulunu “günah keçisi” yapan haber ve demeçlerin “öne çıkma”sı yüzünden, şimdi herkes diyor ki: “Kurul projeyi onaylamasaydı, tarih ayaklar altına alınamazdı…” Oysa adeta bu “yaratılan kanı”nın asıl suçluları gizlediğini; tarihin çiğnenmesine, Bakanlar Kurulu’nun 1991’deki “turizm merkezi” kararının neden olduğunu; nitekim projenin de arkeolojik alanın “otel arsası”na çevrilmesiyle hazırlandığını; koruma kurullarının ise bu gibi yasal “üst karar”lara uyma zorunluluğunun “gerilim”lerini yaşadıklarını; benzer dayatmalara rağmen elde kalabilen kültürel mirasımızın da önemli oranda yine kurullar sayesinde yitirilmediğini… Geçen yazımızda özetlemiştik. Korumanın bu özverili emektarlarını, “iktidar projeleri”nden ötürü eleştirirken tarihe saygısızlığın “baş sorumlu”su ilan etmenin ise özünde “kültür ve doğa katliamları”yla para kazanan “kurul düşmanları”na fırsat yarattığını; asıl tartışılması gerekenin ise ülkemizdeki koruma(ma) politikalarının ürünü olan “koruma(ma) düzeni” olduğunu vurgulamıştık (56 Ocak 2008). Bütün bu gerçeklerin yıllardır sorguladığımız diğer “Türkiye örnekleri”ni gelecek yazılarımızda yeniden anımsatacağız. Şimdi ise şu koruma düzenimizin “Sultanahmet yaklaşımları”nı irdeleyelim… T 2 1 garlıkları korumakla görevli kadroları, devletin en çaresiz ve en olanaksız temsilcileri. Diğer tüm devlet dairelerinin önünde sıra sıra resmi araçlar dururken koruma kurullarının önünde sadece “iş takipçileri”nin arabaları var… Paha biçilemez mirasımız hakkında kararlar alan; olağanüstü rantların beklendiği projeleri, ulusal ve evrensel mirası korumak için “devlet adına” inceleyen kurul üyelerine de bu kutsal sorumluluğa asla uygun olmayan, komik düzeyde huzur hakları verilebiliyor. Çünkü hükümetlerin genel bütçeden kültürel mirasa ayırdığı pay, yıllardır “binde 2”nin üzerine çıkamadı. İşte bütün bunlar bile, genel politikanın ne denli kültür yoksunu olduğunu göstermiyor mu? Koruma yasası böylesi duyarsızlıklar içerirken yine son düzenlemede meslek odalarıyla birlikte akademik kesimlerin de görüşleri alınmış; ancak hemen hiç biri önemsenmemişti. Mimarlar Odası’nın tasarıya itirazlarını ve önerilerini çok yazdığım için, bu kez de özellikle ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) Türkiye Milli Komitesi’nin uyarılarına değinmek istiyorum. Komitenin 11 Aralık 2003 tarihli “yasa tasarısı hakkındaki rapor”unda “Koruma kararlarının uluslararası ilkelere uygun, bağımsız ve baskılardan uzak alınması sağlanmalıdır” denilerek özetle şunlar vurgulanıyor: Koruma kararları “şeffaf” olmalı; kültürel ve doğal miras hakkında tüm ulus ve insanlık için alınan kararlar “gerekçeleri”yle yazılmalı ve sürekli “yayımlanmalı”dır. Kurul üyeliklerinde uzmanlık, birikim ve korumanın önemine bağlılık aranmalı; üyeler ilgili meslek odaları ve üniversitelerin de temsil edildikleri, “katılımcı bir komisyon”un görüşü alınarak belirlenmelidir. Ülkenin “kültür varlıkları envanteri” hemen çıkartılarak; elde kalan tüm değerler güvenceye alınmalıdır. Kültürel miras, “ilköğretimin temel dersleri” arasında yer almalı; tarih ve doğanın korunmasının gelişmede engel değil, zenginlik olduğu kavramına dayalı bir koruma bilinci küçük yaşlarda kazanılmalıdır. “Koruma” kavramı, imar hukukundan ayrı değil, “imarın öncelikli koşulu” olarak yasalaşmalıdır. Uygarlık birikimlerini ve çevreyi gözetmeyen yapılaşmaya kesin önlemler getirilmelidir. Bakalım bütün bunlar ve diğer tüm duyarlı öneriler, hiç değilse “Sultanahmet şoku” sayesinde yeniden değerlendirilecek mi? Engin Taşkaya’nın Ölümü... 8 Ocak Salı akşamı, televizyonlardaki ana haber bültenlerinin ilk haberi: “Diyarbakır’da 3 Ocak tarihinde meydana gelen patlamada ağır yaralanarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin Cerrahi Yoğun Bakım Servisi’nde tedavi gören dershane öğrencisi Engin Taşkaya gece yaşamını yitirdi. Engin Taşkaya, henüz 17 yaşındaydı ve …” Haberin devamında kafam karışmaya başlıyor. Engin Taşkaya’yı ve öteki gençleri öldürenler. Bu cinayetleri üstlenerek “özgürlük uğruna” işlediklerini söyleyenler. Bu cinayetleri işleyenleri, “evlatlarımıza terörist diyemeyiz!” diyerek sahiplenenler – evet, kafam karışıyor; sanırım bu yaratıklarla aynı canlı türünden olmanın, onlarla birlikte ‘insan’ sayılmanın uyandırdığı ölçüsüz utanç duygusuyla kafam karışıyor, sanki tüm çevremi bulanık görmeye başlıyorum. Ve haberin akışı sürüyor: “Henüz 17 yaşında olan Engin Taşkaya’nın en büyük ideali, doktor olmaktı. Bundan ötürü, geçen yıl üniversite giriş sınavlarını kazanmış olmasına rağmen, tıp öğrenimi için puanı yetmediğinden herhangi bir yere kaydını yaptırmamış, şansını bu yıl tekrar denemeye karar vermişti. Engin Taşkaya, dershaneye devam edebilmek için gerekli parayı sağlayabilmek amacıyla yaz aylarında yurdun çeşitli yerlerindeki inşaatlarda çalışmış, sonra da Diyarbakır’da bir dershaneye yazılarak derslere devam etmeye başlamıştı…” O gün, yani Diyarbakır’da öğrenci trafiğinin en yoğun olduğu caddelerden birinde, ‘özgürlük uğruna(!)’ bir bombanın daha patlatıldığı gün, Engin Taşkaya başka bir dershaneye devam etmekte olan bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Bomba, o dershanenin önünde patlamış … Çocuklar ve yeniyetmeler, masumiyetin simgesi olmanın ötesinde, ta kendisidirler. O yüzden, onların öldürüldüğü noktada, öldürülme nedenlerinin gerekçesi diye gösterilen bütün ideolojiler, idealler, savunmalar iflas eder. Çünkü çocukların ve gençlerin kanlarının böylesine vahşice dökülebildiği yerde, insanlık düşüncesi taşıması gereken tüm değerlerle birlikte bir kan denizinde boğulup gider. “Evlatlarımıza terörist diyemeyiz!” diyerek, inşaatlarda biriktirdiği parasıyla üniversiteye hazırlanan Engin Taşkaya’yı ve arkadaşlarını gözlerini kırpmadan bombayla parçalayan canileri ‘evlat’ edinen milletvekillerinin sesleri kulaklarımdan, yüzleri de gözlerimin önünden silinmiyor. “O partinin adını bile duymak istemiyorum!” demiş olan Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt’ın demokratlığını sorgulamış olan kimi kalem sahiplerinin “gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet”leri karşısında içimde yükselen isyanı bastırmayı da başaramıyorum. “İnsan öldürmekle hiçbir sorunun çözümü bulunmaz” dediklerinde, insandan sadece çocukları ve gençleri öldürenlere karşı girişilen askeri harekâtta ölenleri anlayıp, Engin Taşkaya’ların öldürülmelerini açıkça mahkum etmekten inatla kaçınanların, eğer Milli Mücadele döneminde yaşasalardı, kimlerin safında yer alacaklarını merak etmekten kendimi alamıyorum – tıpkı günümüzde, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyetten ‘farklı’ bir cumhuriyetin özlemi içersinde olanların, düşledikleri cumhuriyetlerinin bağımsızlık kaynaklarını nerelerde aradıklarını da hep merak edişim gibi! Diyarbakır’daki son saldırı, ne “halkların özgürlüğü”, ne de başkaca herhangi bir insanca değer adına gerçekleştirilmiş bir harekâttır; bu saldırı, tüm korkunçluğu ve vahşetiyle ‘insanlık suçu’ kavramının ta kendisidir. Çok yakın geçmişte, Türk ordusunun ülke sorunları karşısındaki her türlü duyarlılık belirtisini ‘demokrasi yandaşlığı ve militarizm karşıtlığı’ adına kıyasıya yermeyi misyon edinen ve gözü dönmüşlüklerinin etkisiyle oklarını Türk silahlı kuvvetlerinin TBMM kararıyla ülkeyi savunmak için giriştiği harekâta da çevirmekten çekinmeyen kimi çevreler, bundan böyle bu insanlık suçunun vebalini de hesaba katmak zorunda kalacaklardır. [email protected] UMURSANMAYAN UYARILAR 3 SİT KARARLARINA YEREL SAHİPLENME 4 Günümüzün az sayıdaki başarılı kentsel koruma örnekle, kurulların sit kararları ile bunları sahiplenen yerel yönetim duyarlılığının ortak ürünleridir. Resimlerdeki Muğla (1). Safranbolu (2). Beypazarı (3) ve Taraklı (4) gibi… 1950’lerden 80’lere kadar geçerli olan 1710 sayılı Eski Eserler Yasası, adı üzerinde sadece “eski” (20. yüzyıl öncesi) ve “eser” sayılabilecek mirasın korunmasını esas almıştı. Bu nedenle genelde hep “anıtsal” yapılara öncelik verilirken eski evlerin ve kentsel dokuların korumasına yeterince ilgi gösterilmemişti. Nitekim “doğal değer” ve “SİT” gibi günümüzün kavramları da yasada olmadıkları halde, 70’lerle birlikte Anıtlar Yüksek Kurulu kararlarıyla koruma hukukumuzda yer aldılar. 80’lerin 2863 sayılı yasası ise uluslararası sözleşmeleri de gözeterek “kültür ve tabiat varlıklarını koruma”yı esas aldı ve adı bile böyle belirlendi. Ancak dönemin “12 Eylül yağmacılığı”na uygun olarak, korumanın evrensel ilkesi olan “özerk ve bilimsel kurul” yapılanmasında, “siyasetin etkisi”ne olanak sağlandı. ‘YASA’NIN SERÜVENİ Örneğin eski Anıtlar Yüksek Kurulu, ülkenin en birikimli, saygın ve adeta “bilimsel dokunulmazlık”larıyla görev yapan bilge hocalarından oluşurken, aynı yetkileri devralan yöresel kurullardaki üyelerin her an keyfi olarak görevden alınabilecekleri bir düzen getirildi. Özellikle 1990’lardan sonra, aslında “korumacı” olduklarından üyeliklerine “tahammül” edilemeyip son verilen; ancak yargı yoluyla geri dönen; hatta buna rağmen görevlerinden yeniden alınan; genelde de hep “rantçılar”ın “sakıncalı” gördükleri için başlarına bunlar gelen kurul üyelerinin sayısı bile bilinemiyor. 2000’lerle birlikte kültürle turizm bakanlıklarının birleşmesine bağlı olarak düzenlenen 5226 sayılı son yasada ise 12 Eylül’ün ürünü olan “turizm merkezi” kavramı, “kültür ve VE BUGÜNKÜ DURUM turizm merkezi”ne dönüştürülerek tarihsel ve doğal mirasın bu sektöre “ayrıcalıklı imar hakları”yla birlikte doğrudan teslim edilmesinin de önü açılmış oldu. Dahası, kurul üyeliklerinin sayısı, yerel ve merkezi idarelere bağlı bürokrat üyelerin “kararlarda oyçokluğu”nu sağlayacakları şekilde artırıldı; kurullardaki yıllardır süregelen “uygunsuz çalışma koşulları”nda ise hemen hiçbir iyileştirme yapılmadı. Nitekim korumanın kamusal organlarına karşı bu “dışlayıcı tavır”, imar rantına meraklı Maliye Bakanlığı’nda doruğa çıktığından, çok sayıdaki bölge kurulunun uzman kadroları yeterli değil; birçoğunda üyeler eksik, toplanma zorluğu bile çekiliyor; hatta hemen tümünün böylesine önemli bir kamusal görevde kullanabilecekleri tek bir “ulaşım araçları” bile yok. Yani, uygarlıklar ülkesi Türkiye’nin aynı uy ‘Edebiyatımızın Koca Çınarı’ Anısına Rıfat Ilgaz Sempozyumu kitaplaştı Kültür Servisi Yazınımızın unutulmaz ustalarından Rıfat Ilgaz’ı bilimsel yönden ele almanın, günümüz aydınlarına bağımsız kalmanın ipuçlarını vereceği düşüncesiyle, 10 12 Mayıs 2006 tarihinde Kastamonu Meslek Yüksekokulu, Çınar Yayınları ve Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi tarafından düzenlenen Rıfat Ilgaz Sempozyumu’na sunulan bildiriler kitaplaştırıldı. 93 öğretim üyesi, yazar, gazeteci ve bilim insanının sunduğu bildirilerden oluşan kitap, Kastamonu Meslek Yüksekokulu’nun katkılarıyla Çınar Yayınları tarafından yayımlandı. Bildirilerde, ‘Rıfat Ilgaz’ın Ro manı’, ‘Rıfat Ilgaz’ın Öyküsü’, ‘Rıfat Ilgaz’ın Şiiri’, ‘Rıfat Ilgaz’ın Mizahı’, ‘Rıfat Ilgaz’ın Çocuk Edebiyatı’, ‘Rıfat Ilgaz’ın Gazeteciliği’ ile ‘Rıfat Ilgaz ve Sinema’, ‘Rıfat Ilgaz ve Tiyatro’, ‘Rıfat Ilgaz ve Aydınlanma’ gibi konular ele alınıyor. (0 212 528 71 40 www.cinaryayincilik.com.tr ) SAKARYA 4. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2007/1178 Talimat Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci artırmada 23.01.2008 günü saat 12.3012.40’ta yediemin adresi yediemin Mustafa Yılmaz Dörtyol San. Çarşısı Hanlıköy yolu üzeri No: 30 Sakarya adresinde yapılacak ve o günü kıymetlerin % 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 28.01.2008 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde kırkını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirmeye payların paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden % 1 oranında KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmaları ilan olunur. Takdir Edilen Değeri Lira Kuruş: 16.000.Adedi: 1 Cinsi Niteliği ve Önemli Özellikler: 07 AFJ 48 plaka sayılı vasıta 2005 model Honda Civic marka 1,6 es tipi gümüş renkli hususi otomobil hasarsız faal. İİk.m.114/1,114/3 Bu örnek, bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. Not: TEBLİĞ EDİLEMEYENLERE (BORÇLU DAHİL) TEBLİĞE KAİM OLMAK ÜZEREDİR. Basın: 624 ÜSKÜDAR 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN 2007/295 Davacı Miyase Çağlar vekili Av. Metin Sait Güler tarafından davalı Nihat Çağlar aleyhine açılan boşanma davası nedeniyle; İstanbul İli, Şile İlçesi, Bışkıdere Köyü, Cilt No: 46, Hane No: 11, BSN23, TC No: 50212236124’te nüfusa kayıtlı Bahattin ve Elmas oğlu, Bıçkıdere23.05.1960 doğumlu Nihat Çağlar’ın dava dilekçesinde belirtilen “Bıçkıdere Köyü Şile/İstanbul adresine dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden; zabıta araştırması sonucu da adresi tespit edilemediğinden; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28. maddesi gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Duruşma günü olan 13.02.2008 günü, saat 10.20 davalının veya vekilinin duruşmada hazır bulunması aksi takdirde yokluğunda yargılama yapılıp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 969 BEYOĞLU 1. AİLE MAHKEMESİ İLAN ESAS NO: 2007/54 Davacı HÜSEYİN ÇIRA tarafından davalı MAIA ÇIRA aleyhine açılan Boşanma davasının verilen ara kararı uyarınca,Davalı MAIA ÇIRA’nın tebligata elverişli adresi tüm aramalara rağmen tespit edilemediğinden, tebligat yapılamamıştır. Davalının 07.02.2008 günü saat 10.30’da Mahkememizde duruşmada hazır bulunması veya kendisini Avukat ile temsil ettirmesi, bulunmadığı veya bir vekil tarafından temsil edilmediği takdirde, duruşmanın yokluğunda devam edileceği hususu, dava dilekçesi tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. 22.11.2007 (Basın: 739) Bir Varmış... Bir Yokmuş... TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle