22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN şube sayımızı 350’ye, personeli de 5 binden 8 bin 500’e çıkarmayı hedefliyoruz. HSBC Bank İşletme Bankacılığı çatısı altında da 2010’a kadar 300 bin müşteriye 2.5 milyar dolar krediyle ulaşmayı planlıyoruz’’ dedi. HSBC, Erzurumlu girişimcileri uçurmaya hazırlanıyor Ekonomi Servisi HSBC Bank İşletme Bankacılığı, 25’inci Dünya Üniversite Kış Oyunları’nın (Universiad) organizasyonuna talip olan Erzurumlu girişimcilere 100 milyon dolarlık kredi vermeye hazırlanıyor. HSBC’den yapılan açıklamada, çok sayıda turistin beklendiği ve Türkiye’nin tanıtımında önemli bir rol oynayacak olan Universiad organizasyonu için altyapı çalışmaları devam ederken HSBC İşletme Bankacılığı’nın da tesis yatırımlarından yeni ticari faaliyetlerin gelişimine kadar her adımda şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflediği kaydedildi. Şube ziyaretleri sırasında Erzurum’un bölgesel gelişimi ve kış turizminde bir marka şehir olması için 100 milyon dolara kadar kredi ayırmayı planladıklarını açıklayan HSBC Bank Genel Müdürü Piraye Antika, 2005’te kurulan HSBC İşletme Bankacılığı’nın bugün 75 bin müşteriye hizmet verdiğini belirterek Erzurumlu girişimcilerle uzun soluklu ilişkiler yürütmek istediklerini, bu bağlamda bölgeye yönelik büyüme planlarının da gündemde olduğunu bildirdi. Piraye Antika, “HSBC’nin Türkiye’deki stratejisi organik büyüme ve bu ülkenin ekonomik potansiyelini gerçekleştirmesinde katkıda bulunmak. Bu doğrultuda geçen yıl, ikinci beş yıllık büyüme stratejimizi hayata geçirdik. 2010’a kadar iki kat büyümeyi hedefliyoruz. 5 yıl içinde 200 yeni şube açıp, Dalgalı Kur Rejiminden Beklenenler Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener geçen hafta kur rejiminin niteliği üzerine beklentilerini ve “hayal kırıklıklarını” dile getirdi. Sayın Şener, “dalgalı kur rejiminin cari işlemler dengesini sağlayamadığından” yakınarak “gerektiğinde kur rejiminin uygunluğunun tartışılabileceğini” vurgulamaktaydı. Eğer kur hareketlerinin serbestçe dalgalanması (daha doğrusu, terimin İngilizce aslından tam çevirisiyle “yüzmesi”) cari işlemler açığını engelleyemiyorsa, görevini tam olarak yerine getirmemekteydi; dolayısıyla kur rejiminin yeniden ele alınması ve hatta değiştirilmesi söz konusu olabilirdi... ??? Gelişmekte olan bir ekonomi için kur rejiminin sağlaması gereken nitelikler uluslararası iktisat yazınının da en önemli tartışma konularından birisini oluşturmaktadır. Özellikle dalgalı/yüzen kur rejiminin, özellikle 2001 Türkiye ve Arjantin krizlerinin deneyimlerinden sonra, tüm gelişmekte olan ülkeler için neredeyse “tek reçete” haline dönüştürülmesi ve neredeyse her derde deva bir politika aracı olarak görülmesi kısa zamanda yerini kuşkulu sorgulamalara bırakmış gözükmektedir. Dolayısıyla, konu sadece Türkiye bağlamında değil, uluslararası iktisadi yazın için de önemlidir. Ancak Sayın Abdüllatif Şener’in “dalgalı kur rejiminin cari işlemler açıklarını engellemesi gerekirdi” şeklindeki beklentisi gerçekçi ve doğru bir yaklaşım değildir. Zira dalgalı kur rejiminden beklenen görev cari işlemler dengesini sağlamak değil, döviz piyasasının genel dengesinin sağlanmasıdır. Yani kur hareketleri serbestçe dalgalanarak toplam döviz arz ve talebini yerine getirmelidir. Eğer döviz talebi var olan kur değerinde döviz piyasasında yerine getirilebiliyorsa, o zaman kurun değeri “dengede” demektir. Burada önemli olan ayrım, cari işlemler dengesinin kapsadığı döviz işlemlerinin niteliğine ilişkindir. Cari işlemler dengesi, bilindiği gibi, ulusal ekonominin sadece mal ticaret dengesini (ithalatihracat), turizm gelirgiderlerini, işçi dövizlerini ve dış borç faiz ödemelerini kapsar. Finansal sermaye giriş ve çıkışları ise “sermaye hareketleri” kalemi içinde takip edilir. Dolayısıyla eğer ekonomiye yoğun miktarda sermaye girişi yaşanıyorsa, sermaye hareketleri dengesi fazla veriyor demektir. Sermaye hareketleri dengesindeki “döviz fazlası” ile cari işlemlerdeki “döviz açığı” bir madalyonun iki yüzü gibi birbirini tamamlar. Sonuç olarak döviz piyasasındaki tüm işlemler ticaret, işçi dövizleri, dış borç ödemeleri, sıcak para hareketleri, özelleştirmelerden gelen ve “doğrudan yabancı sermaye yatırımı” diye anılan döviz girişleri vb. döviz arz ve talep dengesini toplam düzeyde sağlayabilir... ??? Türkiye için söz konusu döviz hareketlerini incelediğimizde son derece çarpıcı bir gözlem karşımıza çıkmaktadır: Türkiye son 5 yılda dış borçlarını 110 milyar dolardan 200 milyar dolara çıkararak neredeyse ikiye katlamış durumdadır. Ulusal finans piyasaları, yüksek faiz getirisinin sunduğu olanaklar neticesinde bir dış borçlanma ve spekülasyon cenneti olarak çalışmaktadır. Daha net bir ifadeyle, Türkiye aşırı yoğun bir finansal sermaye girişiyle karşı karşıyadır ve sermaye hareketlerini iyi idare edememektedir. Yoğun dış borçlanma neticesinde ulusal döviz piyasasına akan yabancı paralar, döviz kurunun değerini ucuzlatmakta ve ithalat talebini kamçılamaktadır. Bunun neticesinde de cari işlemler açığı genişlemektedir. Dolayısıyla sorun, döviz kuru rejiminin niteliğinde değil, sermaye hareketlerinin yönlendirilmesindeki hatalardadır. Ekonomi idaresi, Türkiye’nin 1994 ve 2001 öncesindeki hatalarını “şimdi her şey değişik” söylemiyle tekrarlamaktadır. CHP’nin bir an önce uygulamaya konulmasını istediği karara karşın ücretlerde en az 1 ay eskiye dönüş olmayacak Köprü ve otoyol zammına iptal SALON BOŞ KALDI Otel arsasının yapılması planlanan ihalesi, katılım olmaması sebebiyle 10 Nisan’a ertelendi. Sadece basın mensuplarının bulunduğu ihale salonunda hiçbir firmanın katılmaması üzerine koltuklar boş kaldı. ? Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin Boğaz köprüleri ve otoyol araç geçiş ücretlerine zammı iptal etmesine karşın Karayolları zam durdurmaya itiraz edecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 10. İdare Mahkemesi, CHP’nin başvurusu üzerine Boğaz köprüleri ve otoyol araç geçiş ücretlerine yapılan zammı iptal etti. Mahkemeye iptal başvurusunu yapan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, AKP hükümetinin halkla inatlaşmayı bırakıp otoyol ve köprüler için zamsız tarifeyi bir an önce uygulamaya koymasını istedi. Ankara 10. İdare Mahkemesi, Sevigen’in, 31 Ağustos 2006 tarihinde İstanbul Boğaz köprülerine yüzde 33, paralı otoyol geçiş ücretlerine ise yüzde 20 oranında yapılan zammın iptali istemiyle açtığı davayı sonuçlandırdı. Mahkeme, dava konusu işlemin iptaline karar verdi. Geçiş ücretlerinin en son düzenlendiği 2004 Temmuz ayından 2006 Eylül ayı başına kadar geçen sürede enflasyon oranının yüzde 21 oranında olduğu kaydedilen mahkeme kararında, otoyol ve köprü ücretlerinde ise ortalama yüzde 30 artış yapıldığı, “kapsamlı bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın ücret belirlemesine gidildiği ve ücret ayarlamasının iç kaynak teminine yönelik olduğu” değerlendirmesine yer verildi. Kararda, zammın hukuka uygun olmadığı vurgulandı. Öte yandan Karayolları Genel Müdürlüğü, karara itiraza hazırlanıyor. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turan tebliğden sonra 1 ay uygulama süresi olduğunu hatırlatarak “Eğer o sürede Danıştay’dan karar alırsak zamları geri almayacağız” dedi. Carlton, ‘imar ve acele’den kaybetti Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) satışa çıkardığı Toprak Grubu’na ait eski Carlton Oteli arsasının dün yapılması planlanan ihalesi, katılım olmaması sebebiyle 10 Nisan’a ertelendi. Analistler, katılım olmamasını medyada dile getirilen abartılı fiyatlar ile imar iznindeki belirsizliğe bağladılar. Gayrimenkul uzmanı Mutlu Demirdelen, buranın rahatlıkla 500 milyon dolar etse de milyar dolarlara satılmasının mümkün olmadığını belirtti. TMSF’nin satışa çıkarması ile muhammen bedeli 49 milyon 562 bin 613 YTL olarak belirlenen Toprak Grubu’na ait 4 parselden oluşan Carlton Oteli arsası, Sarıyer Yeniköy’de, Sait Halim Paşa Yalısı yanında yer alıyor. Toplam arsa alanı 6 bin 674 metrekare. Arsa muhammen değerinin yüzde 75’inden az olmamak, satış masraflarını ve rüçhanlı alacakları karşılamak kaydıyla en çok artırana ihale edilecek. Alıcı çıkmadığı takdirde fon, alacağa mahsuben gayrimenkulü alma hakkına sahip. Demirdelen, “Parası olan şahsi kullanım için alabilir, ama yatırım için bir gayrimenkul şirketi hesabını yapmak zorunda. Konuşulan düzeyde getiri mümkün değil. TMSF’nin acele etmesi kötü oldu, şimdi ikinci ihalede değerinin altında gitme riski var” diye konuştu. Global Yatırım Holding AŞ iştiraki Pera GYO Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Mustafa Türkmen, arsanın değerli olduğunu ve İstanbul’un çok önemli bir yerinde bulunduğunu ifade ederek “Ama ne aldığınız konusunda açık bilgi yok. Arsayla ilgili şartnamede gerekli bilgi ve belgeleri göremediğimiz için ihaleye girmeyi düşünmedik’’ dedi. TSKB Gayrimenkul Değerleme AŞ Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı abartılı fiyat beklentisi ve imar riskine dikkat çekti. MNG, TBANK OLDU Hariri, KOBİ’lere de el atıyor Ekonomi Servisi Lübnanlı Hariri ailesine ait bankalar tarafından yüzde 91’i 160 milyon dolara satın alınan MNG Bank yeni dönemde Turklandbank (TBank) adıyla faaliyet gösterecek. Yeni bankanın tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda konuşan TBank Yönetim Kurulu Başkanı Mohammed Hariri, bankanın yüzde 50 hissesinin Ürdün merkezli Arab Bank’ta, yüzde 41’nin Beyrut merkezli Bankmed’de, yüzde 9’nun da Mehmet Nazif Günal’da olacağını söyledi. Hariri ailesinin Bankmed’de yüzde 99, Arap Bank’ta da yüzde 15 hissesi bulunuyor. TBank ile Türkiye’deki küçük ve orta ölçekli firmalara (KOBİ) odaklanacaklarını belirten Hariri, gelecek 3 yıl için oluşturdukları genişleme planı kapsamında yeni personel alımları da yapacaklarını söyledi. Hariri ailesinin Türkiye’de Türk Telekom ile girdiği telekomünikasyon sektörünün ardından bankacılık sektörüne de girmesini değerlendiren Hariri, inşaat ve gayrimenkul gibi alanları da yakından takip ettiklerini belirterek “Türkiye yatırım için çok iyi bir yer. Gözlerimizi ve kulaklarımızı açık tutmaya devam edeceğiz” dedi. Hariri, TBank’ın kendilerinin ilk kıtalararası yatırımı olduğuna da dikkat çekti. Daha önce Denizbank’ta genel müdür yardımcısı olarak görev yapan Dinçer Alpman’ın, TBank’ın yeni genel müdürü olarak görev yapacağı açıklandı. Alpman, halen 10 olan şube sayılarını 3 yıl içinde 5060’a ulaştırmayı hedeflediklerini, faizsiz bankacılık gibi bir uygulamalarının olmayacağını belirtti. Ankara’nın şampiyonu Koç 2006 yılı beyanlarına göre işadamı Rahmi Koç, ödeyeceği 6.9 milyon YTL’lik gelir vergisi ile Ankara’nın vergi rekortmeni oldu M.Rahmi Koç. Erol Çarmıklı. Hisarcıklıoğlu 19. sırada. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İşadamı Rahmi Koç, tahakkuk eden 6 milyon 900 bin 407 YTL tutarındaki gelir vergisi ile bu yıl da Ankara’nın gelir vergisi rekortmeni oldu. İkinci ve üçüncü sırada ise Nurol Holding ortakları Erol ve Oğuz Çarmıklı kardeşler yer aldı. Ankara Vergi Dairesi Başkanı Şinasi Candan’ın basın toplantısıyla açıkladığı bilgilere göre, mart ayında verilen gelir vergisi beyannameleriyle, Rahmi Koç 19 milyon 729 bin 193 YTL gelir karşılığı ödeyeceği 6 milyon 900 bin 407 YTL ’lik gelir vergisi ile yine Ankara’nın en fazla vergi ödeyecek ismi oldu. Erol Çarmıklı 10 milyon 932 bin 731 YTL gelire karşılık ödeyeceği 3 milyon 821 bin 646 YTL ’lik DOANY DE LİSTEDE TELEFON ZAM ŞAMPİYONU T ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu sıralamada 19. olurken Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Paul Doany tahakkuk eden 419 bin 236 YTL’lik gelir vergisi ile listede 39. sırada yer aldı. Tahhakkuk eden gelir Paul Doany. vergilerine göre Adana’da 930 bin 973 YTL ile Fevzi Soykan, Antalya’da ise 1 milyon 549 bin YTL ile müteahhit Kadir Kurt, vergi rekortmeni oldu. Enflasyon tırmanıyor Ekonomi Servisi İlk iki ayda beklentilerin üzerinde gerçekleşen enflasyon mart ayında beklentilerin hafif altında kaldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tüketici Fiyatları (TÜFE) yüzde 0.92 , Üretici Fiyatları (ÜFE) yüzde 0.97 arttı. Yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 10.86, ÜFE yüzde 10.92’ye çıktı. Merkez Bankası mart sonu için enflasyon hedefiyle uyumlu patikayı yüzde 9.2 olarak belirlemişti. Bu durumda yüzde 10.86’ya yükselen enflasyon patikanın biraz altında seyrediyor. Ana harcama grupları itibarıyla en yüksek aylık artış, sigara zammının etkisiyle yüzde 7.22’yle alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti. Martta zam şampiyonu yüzde 28.57’lik artışla şehiriçi telefon görüşme ücreti oldu. Onu yüzde 25’lik artışla telefon kart ücreti izledi. vergi ile ikinci, Oğuz Çarmıklı da 10 milyon 848 bin 261 YTL ’lik gelire karşılık ödeyeceği 3 milyon 792 bin 81 YTL’lik vergi ile üçüncü sırada yer aldı. Ankara’da gayrimenkul sermaye iradı (kira geliri) re kortmeni, ödeyeceği 546 bin 403 YTL ’lik gelir vergisi ile Erman Ilıcak oldu. Elde ettiği geliri için mevzuat gereği beyanname vermeyen, vergisini kesinti yoluyla ödeyen geçen yılların vergi rekort meni Talip Kahraman, bu yıl da 14 milyon 466 bin 854 bin YTL tutarında gelir vergisi ödedi. Kahraman’ın bu vergisi, beyanname verilmediği için vergi rekortmenleri sıralamasında yer alamadı. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] vik mekanizması devlet tarafından oluşturulmalı. Afrika ve Ortadoğu yakın bir zaman dilimi içinde başta Çin olmak üzere birçok ülkenin odak noktası olacak. Türkiye bu bölgeye şimdiden konsantre olmalı. Gelelim yazının başında vurguladığımız, Çin’in dünyanın yeni süper gücü olma hedefi doğrultusunda nitelikli beyin gücünün sayısını artırma konusunda neler yaptığına. Elimdeki Chindia adlı kitap bu konuda çarpıcı örneklerle dolu. Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasının ekonomik büyüme açısından yaşamsal önem taşıdığına inanan Pekin yönetimi, öncelikle bu konuya el attı. Kimi devlet okullarında yeni pedagojik sistemler denendi ve en iyi metotlar uygulamaya alındı. Bunların başında ezbere, test çözmeye ve sınavdan alınan notlara dayalı sistemden vazgeçerek yerine deneye, tartışmaya ve araştırmaya dayalı sistemi benimsemek geldi. Ardından hedefler oluşturuldu. Çünkü Çin hükümeti bu sistemin ülkenin büyüme hedefinin ikinci aşamasını gerçekleştirmek için yetersiz kalacağının bilincinde. Bu yüzden 2010 yılına kadar ülkede lise mezunu oranını yüzde 40’dan yüzde 70’e, yükseköğrenim oranını da şimdiki yüzde 13 oranından yüzde 20’ye çıkarma hedefi oluşturuldu. 2020’ye gelindiğinde ise bu oranlar sırayla yüzde 85 ve yüzde 40 olacak. Kırsal kesimlerde uydu üzerinden eğitim uygulamasına geçildi. Eğitim işin bir boyutu. Öte yandan Çin kendini harıl harıl ABD’nin yeni laboratuvar ortağı olmaya hazırlıyor. Örneğin Şanghay’da Zhangjiang HiTeck Parkı’ndaki Antikor Enstitüsü’nde 100’ü aşkı doktora sonrası araştırmacı ve 200 teknisyen, yeni kanser tedavisi çalışmaları yapıyorlar. Bunun için ABD’de yaşayan Çinli bilim insanları ülkeye davet ediliyor. Devlet tarafından da desteklenen bu bölge, kısa zamanda biyoteknoloji araştırma merkezi haline dönüştü. Roche 2004’te bir ArGe merkezi kurdu. İşin belki de en ilginç kısmı, Çin’in biotek ve nanotek gibi anahtar konuları seçmesinde, ABD’nin bu alanlara devlet fonlarından aktardığı payların son derece azaldığı bir döneme geçmesinin payı bulunuyor. Özetle ABD bu alanı özel sektörün inisiyatifine bırakırken Pekin hükümeti büyük destekler akıtıyor. Konu hayli uzun. Dolayısıyla önümüzdeki hafta da sürdüreceğiz. Bilgi çağının, teknolojideki hızlı gelişmelerin itici gücüyle küreselleşme olgusu yeniden şekillenirken, yüksek katma değerli ürünleri ve nitelikli beyin gücüyle bugüne kadar karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olan, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin karşısına yeni süper güçlerin çıkmaya hazırlandığını biliyoruz. Bu ülkelerin başını da yine bildiğimiz gibi Çin ve Hindistan çekiyor. Asya’nın bu iki devi yalnız ucuz işgücüne dayalı montaj sanayiinde değil, ileri derecede eğitim ve bilgi içeren yüksek teknoloji ve hizmetlerde de küresel ekonomiye yön verecek bir hızda kendilerini geliştiriyorlar. Dolayısı ile dünyada en azılı rekabetin yaşandığı alan artık beyin gücü. Ülkeler en iyi beyin güçlerini kendi bünyelerine çekebilmek için amansız bir mücadele içindeler. Tabii bu noktada başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde yükseköğrenim görmeye giden, oralardaki üniversitelerde araştırmalar yapan ve orada kalan yurttaşlarını yeniden ülkeye çekmek ya da en azından o beyinlerden bir şekilde yararlanmak, giderek önem taşıyor. Tabii tek başına beyin gücünü çekmek yeterli değil; üretmek için, inovasyon için ve bir noktada yerli sermaye yetersiz kalacağı için yüksek teknolojiye dayalı uluslararası yatırımın (Artık yabancı demek ne kadar doğru?) gelmesini sağlayacak ortamın ve destek mekanizmalarının da varlığı önemli. Mart ayı sonunda Yale Üniversitesi’nde düzenlenen TürkAmerikan Bilim İnsanları ve Akademisyenleri Derneği’nin (TASSA) konferansında da kaçınılmaz olarak bu konu gündeme geldi. “Brezilya, Çin ve Hindistan yüksek teknolojiye dayalı yabancı yatırım için en popüler merkezler iken; niye Türkiye bu grubun içinde değil” sorusunun yanıtını uzun yıllar Intel Türkiye’nin Genel Müdürlüğü görevini üstlendikten sonra Intel’in ABD’deki merkezinde Global Satış ve Pazarlama Grubu’da üst düzey bir yönetime atanan Müge Tanık verdi. İşgücü maliyeti, vergi ve teşvik gibi destek mekanizmaları, fikri mülkiyet hakları, ülke nüfusu ve satış tahminleri, diğer ülkelere nakliye maliyeti gibi unsurların olmazsa olmaz koşullar olduğunu belirten Tanık, yüksek teknoloji üretimine ilişkin yatırım kararında ülke seçilirken 6 kriterin göz önünde bulundurulduğunu söyledi: 1 Fiyat/Maliyet Küresel Rekabetin Anahtarı: Beyin Gücü 2 Dizayn, tasarım yeterlilliği, knowhow 3 İmalat yeterliliği 4 Kalite 5 Hizmet/teşvik 6 Rekabet gücü Türkiye’nin bu 6 kriterin içinde yalnız kalite ve rekabet açılarından avantajlı olduğunu, diğerlerinde ise yeterince başarılı olmadığını kaydeden Tanık’a göre Türkiye “yalnız montaj yapma” zihniyetinden bir an önce vazgeçmeli. Türkiye’nin inovasyon konusunda rekabet edebilmesi için nelerin gerçekleştirilmesi gerektiği konusunda ise Tanık’ın söyledikleri özetle şöyle: Yetenekli beyin gücü ve knowhow havuzunu büyütmeli. Yalnız Türkiye’ye odaklanmak yerine tüm bölgeyi kapsayacak bir müşteri portföyü üzerine odaklanmalı. Serbest bölgelerin sayısını artırmalı ve kapasitelerini geliştirmeli. Dijital altyapıyı geliştirmeli. Arge ve knowhow üretimini artıracak teş CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle