19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2007 CUMARTESİ 14 KOBİ 73 KOBİ yeniden yapılandırılacak Türkiye Bankalar Birliği’nin aylık raporunda yer alan verilere göre, Eylül 2007 itibarıyla 73 KOBİ Finansal Yeniden Yapılandırma Programı kapsamına alındı. Kapsama alınan firmaların 13’ünün Akdeniz, 11’inin Doğu Anadolu, 10’unun Ege, 10’unun Güneydoğu Anadolu, 9’unun İç Anadolu, 11’inin Karadeniz, 9’unun ise Marmara Bölgesi’ne ait olduğu belirtildi. Firmalardan 53’ü ile Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi’nin (FYYS) bağıtlandığı, yeniden yapılandırılan borç tutarının ise 19 milyon 746 bin YTL olduğu aktarılan raporda, kapsama alınan firmalardaki istihdamın 1219 kişi olduğu belirtildi. G üncel Tekstil masaya yatırılacak 1920 Ekim’de Makine Mühendisleri ve Tekstil Mühendisleri Odası adına MMO Gaziantep Şubesi tarafından Gaziantep’te gerçekleştirilecek 2. Tekstil Teknolojileri ve Tekstil Makineleri Kongresi’nde tekstil sektörü masaya yatırılacak. Türkiye’nin üretim ve ihracattaki payı, katma değeri ve istihdam potansiyeli dikkate alındığında, Türk tekstil sektörünün ülkenin önde gelen sosyal ve ekonomik faaliyet alanlarından biri olduğunu ifade eden TMMOB Makine Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Ali Peri, “Tekstil ve hazır giyim sektörünün ihtiyaçları, hiç kuşkusuz yatırım politikalarının belirlenmesinde temel alınacak unsurların başında geliyor. Özel sektörün potansiyelini ortaya çıkaracak, önünü açacak, rekabet gücüne ivme kazandıracak tedbirlerin, hedeflerin ve uygun stratejilerin ortaya konması büyük önem taşıyor. Sanayicilerimizi cesaretlendirecek politikalara ihtiyaç var’’ diye konuştu. İSO’dan KOBİ’lere eğitim programı İstanbul Sanayi Odası, KOBİ’lere yönelik “Yeni İş Geliştirme Eğitim Programı’’ gerçekleştirecek. Küresel pazar koşullarında yeni iş geliştirerek rekabetçi ve sürdürülebilir olmak isteyen girişimcilere ve firmalara uygulamalı olarak yol göstermek amacıyla gerçekleştirilecek programının hedef kitlesi, yeni iş geliştirmek ya da yeni sektörlere girmek isteyen girişimci sanayiciler, firma sahipleri, üst düzey yöneticiler, profesyoneller, iş geliştirme sorumluları, stratejik planlama sorumluları ve çalışanları olacak. 1821 Ekim 2007 tarihleri arasında Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü Gebze Eğitim tesislerinde yapılacak programa katılmak isteyenler, www.iso.org.tr/egitim/ yig web sitesi, (212) 252 29 00/313 telefon ve [email protected] eposta aracılığı ile başvuruda bulunabilecekler. İhtiyaç sahibi, tasarımcı ve üretici arasında bir köprü olan bu küçük şirket uluslararası projelere imza atıyor NANO TEKNOLOJİ Platforma çetesi işbaşında ? 5 ArGe gönüllüsünün bir araya gelerek oluşturduğu Platforma, fikirleri alıyor, belli bir iş planı doğrultusunda teknolojik çözümler getirerek ürünü oluşturup ihtiyaç sahibine sunuyor. Denizcilik Müsteşarlığı’nın otomatik tanımlama sistemi ve İtalya’da 120 belediyenin sokak aydınlatması, bu koordinasyonun sonucunda gerçekleştirilen işler. ENERJİ TASARRUFU İtalyan belediyelerine sokak aydınlatması Platforma’nın, kollektif ArGe konusunda bir diğer somut başarısı da İtalya’da 120 belediyenin sokak ampullerinde elektrikten tasarruf etmek için geliştirdikleri sistem. Toplam 350 bin ampulün Roma’da tek bir merkezden kontrol edilmesi işini dâhiyane çözümler üreterek üstlenirler. Bu konuyu da İhsan Tuğcuoğlu anlatıyor: Örneğin ev otomasyonu konusunda faaliyet gösteren ARLA akıllı evi aldı, akıllı sokak haline getirdi. Güç elektroniği konusunda uzman bir diğer şirket Mavi Sis firması, ampulleri, her an tam güçte aydınlık verebilecekleri düzeye gelmeye hazır olarak az tüketimli bir konumda tutacak bir yazılım geliştirdi. Yaya varlığını algılamak için yaratıcı bir teknikle güvenlik konusunda uzman bir Türk firması duyargalar yaptı. Sistem şu anda İtalya’da pilot uygulama halinde. Gördüğünüz gibi Platforma, “kendi hallerinde durmakta iken böyle bir sistemi ortaya çıkartamayan” şirketlere katkısı yalnızca bir proje yönetimi değil. Bu şirketlerin yetkinliklerini, ürünlerini “o güne kadar düşünülmemiş biçimde bir araya getirme” şeklinde bir fikri mülküyet katkısında da bulunuyor. 3 sektör 3 iş modeli R A R A S kurumsal ortak olan İnterpro’yu temsilen Zafer Kurdakul. 5’i de kendi alanlarında uzun yıllar çalışıp deneyim sahibi insanlar. Peki, ne yapıyor Platforma? Akurgal bunu, “bir projeyi yaşama geçirebilmek için ilgili bütün birimleri buluyor ve aralarındaki koordinasyonu sağlıyoruz” diye açıklıyor. Ve somut bir örnek veriyor: Denizcilik Müsteşarlığı’nın bütün gemilerde kullanımı mecbur tutulacak ve seyir güvenliği açısından yararlı olan bir otomatik tanımlama sistemi (AIS) için açtığı ihale. Sistemin bütünüyle yerli olarak tasarlanabileceğinden Platforma’nın kurucuları İhsan Tuğcuoğlu, Kâmil Pakkan, Bülent Gönç, Ali Akurgal, Zafer Kurdakul. emindik. Ancak 3 farklı konuda tasarım gerektiren bir işti ve ilk başta yerli şirketler ilgi göstermediler. 22 bin deniz taşıtına ortalama 4 bin dolar bedelle satılacak bu ürünün pazarını ya küresel oyunculara terk edecek ya da farklı bir yöntem geliştirecektik. Bu yöntem rekabet öncesi ya da rekabet içinde işbirliği’nin ötesinde birlikte tasarım (codesign) düzeyinde olmalıydı. Diğer bir tanımla kollektif ArGe yöntemi uygulanmalıydı. Bu amaçla Platforma’yı kurduk. Sistemi oluşturacak yerli ve yabancı tüm bileşenleri güçlü bir Türk şirketi olan Aneltek firması altında topladık. Sonuçta doğru teknik çözüm ve doğru fiyatla “3 sektörde; Bilişim, Telekomünikasyon ve Savun pazar ve ihtiyaç sahibini bulma. ihale alındı. 40 ma Sanayii’nde doğru teknolojilere vaktinde sahip 2Pazarın ihtiyacı olan ürün ve çözümler için ihtiyaç terminal ve 27 kıyı olmak Türkiye’ye rekabette güç katacaktır” diyen sahibi ile tasarım, üretim kaynaklarını buluşturma. istasyonunda sistemin Ali Akurgal Platforma’nın faaliyetlerini 3 iş mode 3Teknolojiyi ve eğilimleri değerlendirerek potansili çerçevesinde gerçekleştiğini belirtiyor: yel pazarı kestirme, pazara uygun ürün veya çözümkurulması 1Kazanılmış bir teknoloji (ArGe) ürünü için uygun lerin hazırlanmasını sağlama. tamamlanmak üzere. aşananlar göstermiştir ki ekonomik krizlerde şirketler, kurumlar önce ArGe’den vazgeçerler. Bir şeylerden maliyet kısılması gerekmektedir ve günü kurtarmaya yönelik değil de uzun vadeli bir stratejinin parçası olan araştırmageliştirme birimleri ya azaltılır ya da kapatılır. Ancak yine yaşananlar göstermiştir ki ArGe’ye gönül veren insanlar asla yılmadan daima ileriye yönelik projeler yapan kişilerdir. İşte, bunlardan 5’inin bir araya gelerek oluşturduğu bir şirket Platforma ve Türkiye’de belki de bir imkânsızı gerçekleştirerek uluslararası projelere imza atıyor. Platforma’nın 5 kurucusu var. Ali Akurgal, İhsan Tuğcuoğlu, Kâmil Pakkan, Bülent Gönç ve Y Kozmetik sektöründe yaygın ano teknoloji alanındaki çalışmalarda başarı kazanılmasının, doğru görüntüleme ve analitik tekniklerin seçilmesine ve deneyim gerektiren tekniklerde uzmanlaşılmasına bağlı olduğu belirtildi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Malzeme Bilimleri Enstitüsü’nce düzenlenen “Nano teknolojisi Görüntüsel ve Mikroanalalitik Sınırları’’ konulu seminerde konuşan Doç. Dr. Ali Arslan Kaya, nano teknolojinin son dönemde çok ilgi çekici bir alan olduğunu, boya teknolojisinden otomotive kadar her alanda kullanılan nano teknolojinin özellikle kozmetik sektöründe yaygın olduğunu söyledi. Alanın, geleneksel görüntüleme ve analiz tekniklerinin sınırlarını zorlayan bir alan olduğunu ifade eden Kaya, “Bu alan geleneksel görüntüleme ve analiz, mikroanaliz tekniklerinin sınırlarını zorlayan çalışmaları içerir. Bu nedenle bu alandaki çalışmalarda başarı kazanılması, öncelikle doğru görüntüleme ve analitik tekniklerin seçilmesine ve deneyim gerektiren tekniklerde uzmanlaşılmasına bağlı’’ dedi. N Mobilyada Çin sıkıntısı S A T I I İhracatçı Feryat Ediyor... HİLMİ DEVELİ İhracatta 100 milyar dolarlık rekor yakalanmasına karşın ihracatçı, gerçekten dertli... Tüm sektörlerde herkesin ortak paydası, bu koşullarda üretim yapıp ihracatı sürdürebilmek. Uzun yıllardır üretimin içinde yer alan ve ürettiğini ihraç etme iddiasını sürdürenlerden biri de Oğuz Satıcı.. Satıcı, aynı zamanda uzun süredir TİM Başkanlığı’nı yürütüyor. Kendisiyle ihracatçıların ana sorunlarını uzun uzun konuştuk. Oğuz Satıcı’nın tespit ve değerlendirmesi gerçekten ilginç: Bakın neler diyor: “Türkiye uzun zamandan beri cari açık sorunuyla boğuşuyor. Bu sorunun başlıca kaynakları, Türkiye’nin üretim yapısını rekabetçilikten uzaklaştıran girdi maliyetlerinin yüksekliği ve uygulanan para politikası. Paramızı döviz kurlarına göre daima yukarı yönlü iten değerlenme süreci, ihracattaki artışa rağmen dış ticaret açığını büyütüyor. Bu da Türkiye’yi yabancı kaynağa mahkum kılıyor. Konu kur politikasından ziyade para politikasıdır. Uygulanan yüksek faiz ekonomiyi rahatlatmış olsa da.. bedeli çok ağırlaşmaya başladı. Yüksek faiz, yabancı paraların tamamına karşı YTL’yi güçlendiriyor, ithalatı da kontrol edilemez bir noktaya taşıyor. Hiçbir sermaye grubu yerel ya da ulusal üretime, reel sektörlere yatırım yapmayıp parasını faize yatırıyor. Bu büyük bir kısır döngü.. Büyüme, beraberinde istihdamda aynı efekti yaratmamaktadır; dolayısıyla büyüme mutlaka üretimle olmalıdır. Bunun da yolu, faizleri düşürüp bütün reel alanlardaki büyük yatırımları destekleyecek altyapıyı destek teşvik sistemini kurmaktır. Türkiye, politikalarını bu boyuta taşımalıdır. Buna, sıcak parayı soğutma diyebiliriz. Ülkemize yabancı kaynak üç yolla geliyor. Borç biçiminde gelen ilk kaynak, yabancı yatırımcıların ellerindeki fon fazlalarını, uygulanan yüksek faizler nedeniyle, yüksek reel getiri elde edecekleri Türkiye’ye getirmeleri şeklinde gerçekleşiyor. Tahvil ve bono piyasalarına gelen bu paranın yanı sıra portföy yatırımları ile borsada hisse senedi satın alarak da paralarını değerlendiren yatırımcıların kullandıkları bu iki yol, sıcak para olarak da tarif ettiğimiz noktayı oluşturuyor. Bir ülkeye gelen en kalıcı kaynak girişi, şüphesiz doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. Çünkü borç ve portföy yatırımı biçiminde gelen yatırımlar en küçük bir risk artışında ülkeyi terk etmekte herhangi bir beis görmezler. Fakat doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapanlar, geldikleri ülkenin siyaseti, ekonomisi hatta dış politikasıyla bile yakından ilgilenir, kendilerinde aidiyet hissederler. Türkiye’ye gelen para hâlâ ağırlıklı olarak ‘sıcak’ ve karar mercileri bunu doğrudan yatırıma dönüştürecek ‘soğumayı’ gerçekleştirecek para politikasını hayata geçiremiyorlar. Türkiye’nin kalkınmasını ve refahını isteyen herkesin bu konuda ortak bir refleks geliştirmesi gerekiyor. Ülkemizin kalıcı ve üretici kaynaklara ihtiyacı var. Siyasi olarak sağlanan istikrarın ekonomiye de aktarılması için Türkiye’nin rekabet gücünün yükseltilmesi, genç nüfusunun istihdamının sağlanması gerekiyor. .” Oğuz Satıcı, ihracatın gelişmesinin, önerdiği koşullarla ülkemiz ekonomisine, sanayileşme ve istihdam politikalarına olumlu yansıyabileceğini öngörüyor. Ve böyle değerlendiriyor. Katılmamak olanaksız... Uygulanan para politikası ve ithalata dayalı bir ihracat ve büyüme stratejilerinin ülkemize ciddi katkısı olamayacağı kesin. Üreticileri katma değerli ürünlere yöneltecek ve ihracatını yapacak, uygun finansman modelli destek politikaları zaman yitirmeden uygulamaya konulmalı.. [email protected] Amerika’nın KOBİ’leri de Türkiye’ye yerleşti ürkiye’de faaliyet gösteren Amerikan şirketlerin sayısı son 1 yılda önemli ölçüde arttı. Türk Amerikan İş Adamları Derneği’ne (TABAAmCham) üye olan ABD’li firmaların sayısı 1 yılda 35’ten 100’e çıktı. Philip Morris, Coca Cola, Pfizer İlaç gibi ABD menşeli uluslararası şirketlerden sonra Amerika’nın orta ölçekli birçok firması da Türkiye pazarına girdi. Derneğe üye Amerikalı firmaların sayısının yıl sonuna kadar 150’yi bulması bekleniyor. Türkiye pazarından pay almak isteyen bu firmalar arasında özellikle sinema ve lojistik sektöründe faaliyet gösteren şirketler dikkat çekiyor. Gerek direkt kendileri, gerekse distribütörleri aracılığıyla son dönemde Türkiye’ye giren ABD’li firmaların başında Ampec E T Filmcilik, Kalinos Filmcilik, Filmcenter Investments Inc., UNP Filmcilik, Filma Cass ve Expeditors geliyor. Bu arada ABD pazarında faaliyet göstermek isteyen Türk firmalarının sayısında da ciddi artış var. TABAAmCham’a üye olan Türk şirketleri arasında Limak İnşaat, Yüksel İnşaat, Global Yatırım Holding ve Tekfen gibi dev firmalar göze çarpıyor. lektronik, oyuncak ve tekstilin ardından mobilyada da Çin ürünlerinin sektörü sıkıntıya soktuğu bildirildi. Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve mobilya ihracatçısı İlker Gezerşen yaptığı açıklamada, ihracatçı mobilya firmalarının, en önemli pazarları olan Fransa ve Almanya gibi ülkelerde Çin mobilyaları ile rekabet edemez duruma geldiğini kaydetti. Avrupa pazarını kaptırdıkları Çin’in şimdi de Türkiye pazarında pay almaya başladığını anlatan Gezerşen, “Ankara, İstanbul ve Adana gibi sektörün önde gelen illerinde kurulu mobilya firmalarının yaşadığı durgunluğa, Çin ürünleri de eklenince endişemiz arttı. Büyük ve orta ölçekli bazı firmalar tarafından ithal edilen çok miktardaki Çin mobilyası, ucuz işgücü ve malzemeyle düşük fiyata üretiliyor, ardından Avrupa ürünü olarak lanse edilerek iç piyasaya sürülüyor’’ dedi. Gezerşen, döviz kurlarının gerçek değerinden düşük seviyede olmasının ithalatı cazip duruma getirdiğini vurgularken şunları söyledi: “Çin malı mobilyalar artık , gerçek değerinin 2 katına Avrupa ürünü şeklinde lanse ediliyor. Tüketici gerçek değerinin üzerinde satılan mobilyanın Çin ürünü olduğunu anlamıyor.’’ CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle