19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Dört yılı kapsayan ‘Altın Yollar’ tasarısının odak noktası 2010’un Avrupa Kültür Başkenti İstanbul 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR 2010 yaklaşırken... nımsayacaksınız... Bundan aylar önceydi. Geçen nisandı. Brüksel’de uluslararası jüri, üç kenti, İstanbul, Essen ve Peç kentlerini 2010 Avrupa kültür başkentleri olarak seçtiğinde bayram etmiştik. (Kiev ve İstanbul çekişiyordu, jüri kararını İstanbul’dan yana vermişti.) Önümüzdeki kasım ayında, Avrupa Kültür Bakanları Konseyi’nde, jüri kararı onaylanacak ve hızla 2010’a doğru ilerleyeceğiz. Bu seçimde, aday kentlerin sunumları hiç kuşkusuz önemli rol oynadı. O sunum kitapçığını incelediğimde, sayısız proje arasında beni en çok heyecanlandıran ve etkileyen ‘Altın Yollar’ başlıklı proje olmuştu. (Hiç kuşkum yok, jüriyi de çok etkilemişti.) Hani Piri Reis’in, Marco Polo’nun, Jules Verne’in ve Franz List’in izinde başlayıp tarihsel, coğrafi ve kültürel yolların kesiştiği İstanbul’da tamamlanan proje. 2010 hızla yaklaşacak, biz ne yapıyoruz diye düşünürken ‘Altın Yollar’ projesinin dört yılı kapsadığını ve 2007’de başlayacağını anımsadım. Derhal proje sahibi Özdem Petek’i (PPRPordüksiyon ve Halkla İlişkiler Grubu Genel Müdürü) buldum. Bilgileri ondan aldım. Ernst Reuter Kültürlerarası Diyalog Girişimi Dün sabah İstanbul’da Esma Sultan Yalısı’nda düzenlenen bir toplantı ile kamuoyuna açıklanan bir inisiyatif, Türkiye’nin dış politika alanında attığı olumlu adımlardan biri olmaya aday görünüyor. Kültürler arası diyalog konseptine dayanan inisiyatif, Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le, Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeir’in imzalarını taşıyor. Dün, iki bakanın birlikte sunduğu proje, aslında Türkiye’nin bu alanda attığı ikinci olumlu adım. İlk adım, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin öncülüğünde Başbakan Erdoğan ile İspanyol Başbakanı Zapatero’nun oluşturduğu ‘‘Medeniyetler Buluşması’’ projesiydi. Ne var ki, Barcelonaİstanbul eksenindeki bu proje, şimdilik güzel bir tasarım olarak ortada duruyor. Alman ve Türk dışişleri bakanlarının önayak olduğu projenin hayata geçirilmesi daha kolay olacağa benzer. İki ülkenin pasaportunu taşıyan bilim insanı ve sanatçıların sayısı o kadar fazla ki... Elbette, Almanya’da yaşayan ve her geçen gün Alman toplumu içindeki etkinlik düzeylerini arttıran Türklerin varlığı bu inisiyatifin en önemli güvencesi olacak. Bu girişimin temel amacının, ‘‘medeniyetler çatışması’’nın kaçınılmazlığı tezini ileri sürenlere inat kültürler arası diyaloğu geliştirmek, farklı kültürler ve dinler arasında köprüler kurmak olduğu anlaşılıyor. Karikatür krizinin ardından Türk ve Alman dışişleri bakanlarının yayımladıkları ortak deklarasyonun, bu inisiyatifi ateşleyen ilk adım olduğu söylenebilir. ??? Dünkü toplantıya, bakanların yanı sıra iki ülkenin işadamları ve kültür insanları da katıldı. Yaptıkları kısa konuşmalarla bu inisiyatifin önemini vurguladı hepsi de. Aralarında Siemens, Deutsche Welle gibi Alman kuruluşları yöneticilerinin, Cefi Kamhi, Şarık Tara, Can Paker, Cem Duna gibi ülkemizin uluslararası ilişkileri bağlamında her zaman etkin rol oynamış işadamları ve sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin, Vural Öger gibi iki toplumda da söz sahibi işadamısiyasetçilerin (Öger’in Avrupa Parlamentosu üyeliğinin ülkemiz açısından ne denli önemli olduğunu vurgulamaya gerek var mı?), ODTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Canan Çilingir, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Kemal Kirişçi gibi bilim insanlarının, Renan Demirkan gibi Almanya’da ciddi bir kariyer yapmış bir yazarımızın, Adnan Maral gibi başarılı bir sporcumuzun da yer aldığı konuşmacılar, inisiyatifin hedeflediği kültürlerarası anlayış ve iletişimin hiç de hayal olmadığının bir kanıtı gibiydi (Kültürlerarası İletişim Derneği Başkanı olarak bu girişimden heyecan duymamam mümkün mü?). ??? Ernst Reuter’in kim olduğunu bilmeyenler için kısaca özetleyeyim. Reuter, Nazi döneminde Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye sığınan çok sayıdaki bilim ve sanat insanından biri ve savaş sonrası Berlin’in ilk belediye başkanı. Böyle bir inisiyatifin onun adıyla anılması gerçekten son derece anlamlı. ‘‘Ernst Reuter Kültürlerarası Anlayış ve Diyalog İnisiyatifi’’nin kısa sürede, bir iyi niyet olmaktan çıkıp, ete kemiğe bürünmesini dilerken, projenin bir ayagının eksik olduğunu vurgulamaktan geri duramıyorum. Projenin dört ana aks etrafında şekilleneceği görülüyor, dağıtılan broşürde. Bunlardan ilki, medya alanında işbirliği, ikincisi ‘gençlik değişim programları’, üçüncüsü ‘entegrasyon’u sağlamaya yönelik etkinlikler ve dördüncüsü akademik işbirliği. Peki, kültürsanat alanındaki işbirliği neden yer almıyor inisiyatif hedefleri çerçevesinde, anlamak mümkün değil. Herhalde, sanat alanının diğerlerinin yanında ‘hafif’ ya da ‘sakıncalı’ bir başlık gibi durmasındandır. Kültürler arası anlayış ve iletişimin en başta kültür, sanat aracılığı ile sağlanabileceğini bilmeyen var mı? Denilebilir ki, gerek gençlik projeleri, gerekse entegrasyon projeleri çerçevesinde kültür sanat da yer alabilir. Bunun yetersiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu inisiyatifin başarısının büyük ölçüde kültür sanat insanlarının çabalarına bağlı olduğunu biz gene hatırlatmış olalım. [email protected] A Piri Reis, Marco Polo, Jules Verne ve Franz Lizst’in yolculuklarında uğradıkları kentlerde yapılacak izlencelerle başlayıp sürecek olan ‘Altın Yollar’ etkinliklerinin dördü de İstanbul’da noktalanacak. İletişimetkileşim ağı Proje, dört yolculuk çerçevesinde Avrupa ve Asya’nın farklı kentlerinde ve İstanbul’da düzenlenecek etkinlikleri kapsıyor. Bu yolculuklar, farklı bölgelerde gerçek ya da fiktifyolculuklar yapmış ve bu bölgeleri dünyanın başka bölgelerindeki insanlarla buluşturmuş ünlü seyyahların ve sanatçıların izinde gerçekleşecek. Özdem Petek ‘‘Etkinliklerin özünü, yaratıcı insanlar ve onların en yeni üretimleri oluşturacak’’ diyor. ‘‘Disiplinlerarası bir anlayışla, Avrupa ve Asya’nın çeşitli kent lerinin sanatçıları arasında köprüler kurulurken, iletişim ve etkileşim sağlanırken, çağdaş sanat alanında mobilite ve işbirliğinin önemi vurgulanacak, farklı sanat disiplinlerinde ortak üretimlere zemin hazırlanacak. Projenin bir başka hedefi de, kapsadığı bütün bölgelerdeki sanat ortamları ile sürdürülebilir bir iletişim ağı oluşturmak...’’ İlkinden başlayalım: ‘Piri Reis’in İzinde’ 2007 Eylülü’nde Barcelona’da başlayıp Fransa, İtalya, Yunanistan kentlerine uğrayıp İstanbul’da sona erecek bir gemi yolculuğu. Geminin her uğradığı kentte, hem o ülkenin, hem Türkiye’nin sanatsal etkinliği yer alacak. Özdem Petek’i dinliyorum: ‘‘Geçen ay, Barcelona Belediye yetkilileri ve sanat kurumlarıyla toplantılar yaptık. BM’nin ‘Kültürlerarası Diyalog’ projesinin yürütücülüğünü üstlenen iki ülkeyi (İspanya ve Türkiye’yi) buluşturan çok işlevsel bir proje olarak değerlendirdiler. En ilginç anı Nice Belediyesi’nde yaşadık: Ni ce Belediye Başkan Yardımcısı Bernard Asso, yaptığımız görüşmede: ‘Biz Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşıyız. Ama, bu konuda bir açık kapının var olması için bu proje çok iyi bir fırsat. İlk kez Türkiye’den gelen bir projeye olumlu bakıyoruz’ dedi. Napoli’de, belediye yetkilileri kentin tüm olanaklarını seferber etmeye hazır olduklarını söylediler. Gösterdikleri mekânlar arasında, görkemli opera binası Teatro di San Carlo da var.’’ Dört element Evet, hazırlıklar başlamış bile... Dört yolculuk aynı zamanda doğadaki dört elementle buluşuyor. Piri Reis’in İzinde, ‘Hava’ teması etrafında yoğunlaşacak. 2008 Bejing Olimpiyatları sonrası Çin’de başlayacak olan ikinci yolculuk, ‘Marco Polo’nun izinde’ İpek Yolu’nu izleyerek (Çin, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, Türkiye) İstanbul’da noktalanırken ana teması ‘Toprak’ olacak. 2009’da ‘Jules Verne’in İzinde’ Karadeniz yolculuğu, (Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Türkiye) etkinlikleri ‘Su’ teması çerçevesinde yapılandırılacak. 2010’da ‘Franz Lizst’in İzinde’, diğer Avrupa başkentleri, Almanya’nın Essen, Macaristan’ın Pecs kentlerinin yanı sıra bu ülkelerin sınırları içinde akan Tuna boyundaki kentlere uzanacak nehir yolculuğunda ‘Ateş’ kavramı vurgulanacak. ‘‘Eğer, bu gezegene ait bir belleğimiz varsa ve bu belleğin içinde yüzyılların bilgeliği varsa, bu dört etkinlik, sanatçılara sırasıyla ‘Hava’, ‘Toprak’, ‘Su’, ‘Ateş’ kavramlarını kavramsal altyapı ve başlık olarak kullanarak bu belleği ve bilgeliği yeniden değerlendirmeyi önerecektir’’ diyor Özdem Petek. Ben de ona kolay gelsin derken, özünde, çokkültürlülüğü, çeşitliliği, yaratıcılığı, etkileşimi, iletişim ve ilişki sürekliliğini barındıran bu projede nitelikten ödün vermemesini diliyorum. zeynep?zeyneporal.com Faks: 0212.257 16 50 MONTREAL DÜNYA FİLMLERİ FESTİVALİ ÖDÜLLERİ DAĞITTI, GELECEK YILA RANDEVU VERDİ Büyük ödülü Japonya ile Brezilya paylaştı ÖMER F. ÖZEN MONTREAL Otuzuncu yılını geride bırakan Montreal Dünya Filmleri Festivali dimdik ayakta olduğunu herkese, özellikle iki yıldır kendisine ödenek ayırmayan devlet kuruluşları Telefilm Kanada ve SODEC’e kanıtladı ve bu yıl son kez düzenleniyor söylentilerine set çekercesine kapanış gecesi yaptığı konuşmada Başkan Serge Losique, festivalin ‘gelecek yıl 23 Ağustos 3 Eylül tarihleri arasında yapılacağını’ duyurdu. Halk festivali niteliğini koruyan, dünya kültür çeşitliliğini en iyi biçimde yansıtan ve bundan da büyük bir onur duyan Montreal Dünya Filmleri Festivali, bu yıl en büyük ödüle iki filmi değer gördü. Bunlardan biri Japonya’dan Eiji Okuda’nın ‘Nagai Sanpo / Uzun Bir Yürü ? Halk festivali niteliğini koruyan, dünya kültür çeşitliliğini en iyi biçimde yansıtan ve bundan da büyük bir onur duyan Montreal Dünya Filmleri Festivali, bu yıl en büyük ödüle iki filmi değer gördü. yüş’ü, diğeriyse Brezilya’dan Carlos Diegues’in ‘O Mayor Amor Do Mundo / Dünyanın En Büyük Aşkı’ adlı film. ‘Uzun Bir Yürüyüş’te alkolik eşini yitirdikten sonra küçük bir kente yerleşen ve yalnız yaşayan emekli bir okul müdürüyle komşunun 5 yaşındaki hiç konuşmayan, sırtında kartondan kanatları olan kızıyla ilişkisi ve birlikte uzun bir yolculuğa çıkışı konu ediliyor. ‘Dünyanın En Büyük Aşkı’nda ise, meslek yaşamının çoğunu ABD’de geçiren, ancak beyninde bir tümör olduğunu öğrenince son günlerini geçirmek için Brezilya’ya dönüp geçmişi üzerine sorular soran 55 yaşındaki Antonio’nun öyküsü anlatılıyor. Seçici Kurul Özel Ödülü’nün Çinli Yang Yazhu’nun ‘Rüzgârda Kar’ına verildiği kapanış gecesinde, diğer ödüller şöyle paylaşıldı: En İyi Yönetim: Norveç filmi ‘Öğretmen Pedersen’ dolayısıyla Hans Peter; En İyi Görüntü Yönetmeni: Fransa / Kanada ortak yapımı ‘Çinli Bahçıvanın Kızları’ filmiyle Guy Dufaux; En İyi Kadın Oyuncu: ‘Rüzgârda Kar’daki rolüyle Çinli Ni Ping; En İyi Erkek Oyuncu: Bir Belçika / İspanya yapımı olan ‘Tanger’deki Cehennem’ filmindeki rolüyle Filip Peeters; En İyi Senaryo: Almanya / Slovenya filmi ‘Savaş Çocuğu’. İlk filmlerde ise altın ödüle Meksika filmi, yönetmenliğini Andres Leon Becker ve Javiar Solar’ın yaptığı ‘Hemen Tüm Dünyada’ değer görülürken gümüş ödülü Ekvador’dan Tania Hermida’nın ‘Nereye Kadar’ı, bronz ödülü de Mısır’dan Mervan Hamid’in ‘Yakupyan Apartmanı’ adlı filmleri aldı. Halk Ödülü ve En Gözde Kanada Filmi ödülünü ‘Çinli Bahçıvanın Kızları’ alırken, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri) Ödülü’ne ile Ekümenik Ödülü’ne ise yine Japon Eiji Okuda’nın ‘Bir Uzun Yürüyüş’ü değer görüldü. Festival, ödül töreninin ardından, bir Kanada filmi Stephane Lapointe’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Mutlu İnsanların Gizli Yaşamı’yla son erdi. David Lynch’e başarı ödülü Kara filmlerin usta yönetmeni David Lynch, Venedik Film Festivali Seçici Kurulu tarafından Ömür Boyu Başarı Ödülü’ne değer görüldü. Filmlerinde, gerçekle hayal arasında gidip gelen takıntılı, kırılgan, çarpık ve sapkın karakterleriyle insanı sorgulayan Lynch, seyircisine her zaman olduğu gibi ‘‘daha fazla çaba’’ göstermesini öğütledi: ‘‘Her film yeni bir dünyaya girmektir, bilinmeyene gitmektir. Sezgilerinizi kullanmaktan çekinmeyin, duyumsayın, deneyimi yaşayın ve iç sesinize güvenin.’’ ‘Fil Adam’, ‘Mavi Kadife’, ‘Vahşi Duygular’, ‘Kayıp Otoban’ ve ‘Mulholland Çıkmazı’ gibi kara film klasiklerine imzasını atan Lynch, yeni filmlerinde de insanı sorgulamayı sürdürmeyi tasarlıyor. (REUTERS) DİSK Başkanı Çelebi’den sendikalılaşma çağrısı Sinema ve televizyon çalışanları örgütlenmeli İstanbul Haber nun önüne geçServisi DİSK Gemek için sinema nel Başkanı Süleyve televizyon alaman Çelebi, sinenında çalışan herma ve televizyon kesi sendika bünsektörde çalışan sayesine almayı henat emekçilerinin defliyoruz’’ diye sosyal ve ekonomik konuştu. Çelebi, haklarının güvence ‘‘Bir film setinde altına alınması geçalışan herkesin rektiğini belirterek, DİSK Başkanı Çelebi, sendikacı ve sanat ücretlerini tam al‘‘Sinema ve tele çılarla görüştü. (CİHAN ORUÇOĞLU) ması, sosyal güvizyon dünyasınvence içerisinde da sendikalılaşmak çok önemli’’ dedi. sağlık ve kaza sigortaları yapılmış olBeyoğlu Çağdaş Sinema Oyuncuları masını istiyoruz’’ dedi. Derneği’nde DİSK’e bağlı Sinema SİNESEN Başkanı Yusuf Çetin ise Emekçileri Sendikası (SİNESEN) ve sendikalılaşmaya çok önem verdikleribirçok sanat derneği temsilcisiyle bir ni vurgulayarak, ‘‘Setlerde denetleme araya gelen DİSK Başkanı Çelebi, si yapacağız, takım sendikasına uygun nema ve televizyon sektöründe adalet her çalışan sendikaya katılacak, aksi sizliğin, hukuksuzluğun ve yaşanan ka takdirde seti kapatacağız’’ açıklamaos ortamının son bulması gerektiğini sını yaptı. Çetin sendikalılaşmanın yasöyledi. Çelebi, ‘‘Gelişmiş ülkelerde pımcıya da yarar getireceğini anımsatasinema ve televizyon çalışanlarının rak, ‘‘Herhangi bir aksama duruekonomik ve sosyal çalışma koşulla munda karşılarında muhatap buları çok ileri düzeydedir. Türkiye’de ise bilecekleri bir sendika olacak. Böylefilm setinde çalışan bir kişi, çok kö likle iki taraf da güvenceye alınıp istü şartlar altında çalışmaktadır. Bu tismar engellenmiş olacak’’ dedi. Armutlu Geleneksel Güz Şenliği yarın başlıyor Türküler birlikte söylenecek İstanbul Haber Servisi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sarıyer Şubesi Gençlik Komisyonu’nun ‘‘Türküleri hep bir ağızdan söylemek’’ için düzenlediği Armutlu Geleneksel Güz Şenliği yarın Boğaziçi Cemevi’nde başlıyor. 10 Eylül’e kadar sürecek şenlikte yarın 14.00’te ‘‘Halkların Birlik ve Beraberliği’ paneli gerçekleştirilecek. 10 Eylül Pazar günü ise Yiğit Tuncay’ın sunacağı, Mehmet Ali Alabora’nın da katılacağı ve 11.00’de başlayacak konserde Grup Yorum, Kardeş Türküler, Aylin Aslım, Yırtık Uçurtma, Nurettin Güleç, Sevcan Orhan, Barış Akarsu, Kıvırcık Ali, Duygu Koçak, Erdal Bayrakoğlu, Grup İsyan, Hozat ve Tokat Semah Ekibi sahne alacak. (0212 229 93 77) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle