23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Zengin ve verimli topraklarıyla 15 milyonluk İstanbul’un ‘meyve, sebze bahçesi’ olmayı önemsemiyor 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Yalova’da ‘stratejik planlama!’ ATATÜRK’ÜN DİLEĞİ Yalova’nın bereketli yeşiliyle yaşaması Atatürk’ün de dileğiydi... Fotoğrafta, bir ağacın kurtulması için ‘yürütülen’ ünlü köşkündeki çalışmaları izlerken (altta). Kenti çevreleyen tarım alanları ve ormanlar tarımsal gelişmeyi bekliyor. Depremden sonra azaltılan katlar yeniden yükseltilmeye başlandı (yanda). Düzmece Özgürlük Düzmece Devrimcilik (1) ‘Belleksizlik’, Türk toplumuna yöneltilen en alışılagelmiş suçlamalar arasındadır. Hemen hiç yapılmayan ise, bu toplumun nasıl ve kimler tarafından bunca bellekten yoksun bırakıldığıdır. Evet, bugünkü konumuyla ve görünümüyle Türk toplumu, geniş ölçüde bellekten yoksundur. İsterseniz daha da somutlaştıralım: Tarih bilinci denilen ve söz konusu bellek türünün temelini oluşturan bilinçten, yani dün’ü bugün’ün hazırlayıcısı, bugün’ü de yarın’ın başlatıcısı ve nedeni olarak görmeyi sağlayan bilinçten yoksundur. Ama bunun nedeni, kesinlikle bu toplumun böyle bir bilinçsizliği özgür iradesiyle seçmiş olması değildir. ??? Türk toplumu, ellili yılların başından bu yana içinde hemen tüm kuruluşların ve kurumların yer aldığı, çok somut bir belleksizleştirme politikasının çok başarılı uygulanmış olması nedeniyle, bellekten ve tarih bilincinden nasibini alamamış bir toplumdur. Daha ellili yıllara varılmazdan önce Köy Enstitüleri’nin, yani genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek kuşaklarına bilimin, akılcılığın ve, belki hepsinden önce, eleştirel düşüncenin yolunu açması öngörülmüş bir kurumun etkisizleştirilmesiyle başlayan bu politikanın oluşmasına, o zamanlardan bugüne hemen tüm eğitim politikaları, başta üniversiteler olmak üzere, bu politikaların uygulayıcıları, çok küçük bir azınlığın dışında tüm politikacılar ve yöneticiler olanca güçleriyle katkıda bulunmuşlardır. Bu çabalarla birlikte önce bir düzmece özgürlükler politikası, ardından da, özellikle yetmişli yıllarla birlikte, bir düzmece devrimcilik anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Onursal Yargıtay C. Başsavcısı Sayın Vural Savaş’ın, hemen hiçbir ülkenin tarihinde Türkiye kadar aydınlarının ihanetine uğramadığı yolundaki saptamasına da katılmamak elde değildir. Eğer günümüzde bir üniversite kampusunda elini kız arkadaşının omzuna attı diye bir genç ve kız arkadaşı hakkında bir dekanlık soruşturma açabiliyorsa, askerlik yükümlülüğüne yönelik vicdani ret hakkını savundu diye bir gazeteci takibata uğrayabiliyorsa ve türlü saldırıların hedefi olabiliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmaz temelleri arasında yer alan laiklik ilkesi, artık kendini sürekli savunmak ve dinsizlik olmadığını kanıtlamak zorunluluğuyla karşı karşıyaysa, eğer ülkede, görünüşte herkes(!) tarafından onca arzulanan demokrasi bir türlü rayına oturamıyorsa, bütün bunların kökenlerini ve nedenlerini yine bugün’de, ya da, en iyi olasılıkla, dün’de aramakla yetinmek, tüm faturaları ülkedeki son siyasal iktidara çıkartmak gibi bir kolaycılığa saplanıp kalmak, gerçek anlamda gafletlerin en büyüğüdür. ??? Öte yandan, yukarıda dökümü yapılan durumların geçmişini bunca dar zaman sınırları içersinde hapsetmek, sözünü ettiğimiz belleksizliğin ve tarih bilincinden yoksunluğun da en çarpıcı göstergesidir. Türkiye’de demokrasi hiçbir zaman kökleşememiştir, çünkü demokrasiyi yerleştirme işini birincil olarak, anayasal konumları gereği demokrasinin olmazsa olmaz kurumları sayılan, fakat kendi iç mekanizmalarında demokrasinin d’sine yer vermeyen siyasal partiler üstlenmiştir. Tam bir lider sultasının uygulandığı, parti meclislerinde parti politikalarını veya yöneticilerini eleştirmenin müeyyidesinin partiden ihraç tehdidi olmasının neredeyse doğal karşılandığı bir siyasal yapılanmada demokrasi anlayışının kendisine nasıl yer bulabileceği, hemen hiçbir zaman yeterince sorgulanmamıştır. Buna koşut olarak, özellikle altmışlı ve yetmişli yıllarda esmeye başlayan devrimcilik rüzgârları ve solun görece yükselişi sırasında solun yönlendirilmesine zamanla az sayıdaki gerçek anlamda bilinçli solcuların değil, sol ideolojiyi kendi çıkarları ve hırsları için kullanma eğilimindeki düzmece solcuların egemen oluşları, Batı’daki sağlıklı demokrasilerin olmazsa olmaz temelleri arasında yer alan sol’dan Türkiye’nin yoksun kalmasına yol açmıştır. Konuyu haftaya sürdüreceğiz. eposta: acem20?hotmail.com ahmetcemal?superonline.com Belediyelerin yeni yasal görevlerinden ‘‘stratejik planlama’’ çalışmaları, geleceğe sadece ‘‘imar rantı’’ beklentileriyle bakmanın ‘‘talihsizliği’’ni yaşıyor. ‘‘Gelişme’’nin arsa ve arazileri imara açmadan da mümkün olabileceğini; hatta bunun ‘‘kimlikli ve yaşanabilir bir kentleşme’’yi sağlayabileceğini; aklı fikri emlak piyasasına imar hakları sağlamakta olan yerel yöneticilerimize anlatmak belli ki zaman alacak. ‘‘Yatırım’’ denince, sadece ‘‘satılık ve kiralık yapılaşma’’ ya da yüksek yoğunluklu ‘‘ticaret ve iş merkezleri’’ni anlayanlar, örneğin ‘‘kültür ve çevre değerleri’’ni yaşatacak projelerin de ‘‘kuşaktan kuşağa yatırım’’ demek olduğunu kolay kavrayamayacaklar. Buna karşılık, kentlerin kaderini ‘‘sürdürülebilir bir yaşam kalitesi’’ ve ‘‘tüketilmeyen kaynaklar’’ ile güvenceye almayı amaçlayan stratejik planlamanın, ‘‘imar planı’’ndan çok farklı değerlendirmelerle hazırlanması gerektiğini ‘‘görebilen’’ belediyeler ise ‘‘toplumsal esenliği’’ de sağlayan bir yerel demokrasinin örneklerine imza atabilecekler. Bu gözlemlerimiz, 29 Mayıs 2006 günü Yalova Mimarlar Odası Temsilciliği tarafından düzenlenen ‘‘Stratejik Planlama ve 1/25 binlik Çevre Düzeni Planı İlişkisi’’ panelindeki ‘‘izleyici soruları ve katkıları’’ bölümünde de doğrulandı. Özellikle İzmit Körfezi’nin ‘‘AltınovaHersek’’ kıyı kuşağına yapılmak istenen ‘‘tersane’’ tesisleri ile Yalova’daki kamuya ait ‘‘TİGEM’’ arazisinin ‘‘turizm alanı’’ yapılmasına yönelik ‘‘serzeniş’’lerden belli ki, bu kentin de ‘‘gelişme stratejisi’’ni doğru belirlemek için öncelikle yukarda özetlenen türden ‘‘rant yatırım’’larını sor gulamak gerekiyor. Böylesi ‘‘tahrip edici’’ projeler yerine, bu ilimizin, başka hiçbir ilimizde bulunmayan zenginlikteki verimli topraklarını değerlendirmeyi ve bir ‘‘tarım cenneti’’ haline getirmeyi sağlayabilecek önlem ve planlamalar ise ‘‘kısa vadede çıkar sağlama’’ya dönük, çevreye ve topluma duyarsız kararların önüne geçemiyor. Farklı kimlik özlemi Yakın geçmişe kadar ‘‘İstanbul’un özgün ve karakterli bir ilçesi’’ olarak ün yapmış Yalova, 43.Altın Portakal’a doğru ASLI SELÇUK 16 23 Eylül arasında yapılacak Antalya Film Festivali’nde 20 dalda ödül verilecek u yıl 16 23 Eylül arasında yapılacak Antalya Film Festivali’nde 20 dalda verilecek ödüllerin tutarı 45.000 YTL arttırılarak 385.000 YTL olarak belirlendi. En iyi filme 300.000 YTL verilirken, senaryo ve müzik dallarında da ilk kez 20.000’er YTL verileceği açıklandı. Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Belediyesi’nin geleneksel desteğinde, TÜRSAK VE AKSAV’ın ortaklaşa çalışmasıyla düzenlenen 43. Altın Portakal’ın ana sponsoru Real Hipermarketler Zinciri. Diğer sponsorlar ise Urart, Hürriyet, Ajans Press, THY ve Digiturk. Seçici kuruldakiler: B rimde. Yakınlarda yitirdiğimiz değerli yönetmen Atıf Yılmaz’a Saygı’da ustanın ‘Bir Şoförün Gizli Defteri’ (1958) gibi az bilinen çalışmaları gösterilecek. Türk Sinemasının Kült Filmleri’nde ‘Drakula İstanbul’da’, ‘Killing Frankenstein’a Karşı’, ‘Şeytan’ gibi ilginç yapımlar var. Festival gazetesi günlük yayınını sürdürürken; Bir Eleştirmenin Objektifinden (Atilla Dorsay), Türk Sineması Yönetmenleri Sözlüğü (Burçak Evren), Bin Karede Türk Sineması (Agâh Özgüç), Onat Kutlar: Kırık Bir Lir İçin Divan (Turgut Çeviker) festival yayınları arasında yer alıyor. ‘Umut Hep Vardı’ özellikle ‘‘il’’ olduktan sonra adeta ‘‘bağımsız ve farklı bir kimlik’’ arayışına kapıldı. 1999 depreminin dramını yaşarken, zaman ilerledikçe yeniden ‘‘inşaat ve emlak düşkünlüğü’’ne dönülerek binaların azaltılmış kat sayılarında bile yükseltmeler başladı. Oysa Yalova’nın en büyük şansı, İstanbul gibi dev bir metropolün ‘‘mücaviri’’nde bulunması. 15 milyona giden bir nüfusun devasa meyve, sebze ve her türlü tarımsal ürün gereksinmesi, Yalova’daki tüm imar rantı gelirlerinden çok daha fazlasını kazandırmaya hazır... İstanbul’a Anadolu’nun en uzak ovalarından kamyonlarla ürün taşınırken, ‘‘yanı başı’’ndaki Yalova’nın ‘‘kolları sıvamak’’ yerine aynı kamyonlara ‘‘feribot iskelesi sunmakla’’ yetinmesi ise planlamadan ve ekonomi kültüründen ne denli uzaklaşıldığını kanıtlıyor. Sözün kısası, Atatürk’ün de geleceğini tarım ve bahçecilikte gördüğü ve bunda ilerlemesini tavsiye ettiği; dahası aynı amaçla ‘‘çiftliklerin’’ kurulduğu Yalova’nın kimliği de belli; stratejisi de. Eğer Yalovalılar, imar rantından gözü dönenlerin tarımı dışlamalarına karşı bunu, bir ‘‘onur sorunu’’ yapabilirlerse; ‘‘kalkınma adına betonlaşmak’’ yerine doğanın kendilerine armağanını değerlendirebilirlerse; dünyanın en büyük metropollerinden biri olan ‘‘komşu’’ İstanbul’u da sürekli ‘‘müşteri’’leri kılabilirlerse; en zengin çevre ve kültür kentini mutlu ve üretken insanlar olarak kuşaktan kuşağa esenliğe de kavuşturmuş olurlar. ‘Türkiye’de Tasarım’ tartışılıyor ? Kültür Servisi‘Türkiye’de Tasarımı Tartışmak’ başlığıyla düzenlenecek 3. Ulusal Tasarım Kongresi, İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nce Haziran’da, Kale Grubu sponsorluğunda gerçekleşecek. 1922 Haziran 2006 tarihleri arasında gerçekleşecek 3.Ulusal Tasarım Kongresi’nin sanayi programına, tasarım yönetimi ve politikaları alanının uluslararası düzeydeki önemli isimlerinden Prof. John Heskett de, davetli konuşmacı olarak katılıyor. İlki İTÜ’de 1982’de gerçekleştirilen kongrenin, ikincisi 1996’da ‘Tasarımın Evrenselleşmesi’ başlığı altında AB ile Gümrük Birliği’nin yeni sağlandığı koşullarda ülke ekonomisi açısından tasarımın yerinin ve öneminin irdelenmesi amacıyla düzenlenmişti. Aradan geçen 10 yıl içinde dünyada ve özellikle Türkiye’de tasarımın ekonomik, kültürel, politik ve toplumsal rolü ve görünürlüğüyle ilgili gelişmelerin konunun ‘topyekün tartışılması’ için verimli bir zemin oluşturduğu bildiriliyor. Türk Sineması Setlerinden başlıklı serUlusal Seçici Kurulu Şerif giler dizisinin ilkinde Gören, Giovanni ScognamilRıza Baloğlu’nun lo, Ara Güler, Serra Yılmaz, Reha Erdem, Mine Vargı, Faobjektifinden Bilge tih Özgüven, Nejat İşler ve PaOlgaç’ın Umut Hep ul Gransard’dan oluşan festiVardı setinin fotoğval, uluslararası yarışmada en iyi rafları sunuluyor. filme 75.000, en iyi yönetmene Yönetmen Tevfik Ba25.000 dolar ödül vermeyi sürşer’in 60 öğrenci ile başlattığı Yan iyi filme 300.000 YTL ödül dürüyor. ÇASOD ve SODER’in rının Sinemacıları tasarısı bu yıl belirlediği onur ödülleri Yusuf verilirken, senaryo ve müzik 200 öğrenciyi hedefliyor. TürkiSezgin ve Aytaç Arman’a, Sinesen’in ye’nin her köşesinden Antalya’ya dallarında da ilk kez 20.000’er YTL saptadığı emek ödülüyse ışıkçı Recep gelen sinema öğrencileri, AkdeBiçer’e verilecek. Yıldırım Önal Anı ödül verileceği açıklandı. Başbakanlık niz Üniversitesi’nin katkısıyla onÖdülü ise Sinema Platformu’nun öne Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, lara özel hazırlanan atölye ve serisiyle oyuncuyönetmen Kartal Timinerlerde bilgilerini geliştirme Antalya Belediyesi’nin geleneksel bet’in olacak. olanağını bulacaklar. Festival desteğinde, TÜRSAK ve AKSAV’ın ortaklaşa Derviş Zaim’in ‘Cenneti Beklerafişlerinin tasarımları ‘Frida’, ken’, Cem Yılmaz’ın ‘Hokkabaz’ çalışmasıyla düzenlenen 43. Altın ‘Soğuk Dağ’, ‘Kahraman’, ‘Safilmlerinin ilk gösterimlerinin yapılaPortakal’ın ana sponsoru Real atler’ gibi önemli filmlerin afişcağı festival kapsamındaki 2. Uluslaralerini yapan, sinema reklamcılığırası Avrasya Film Festivali, Ülke Sine Hipermarketler Zinciri. Diğer sponsorlar nın Oscar’ı sayılan Key Art ödüması bölümünü Almanya’ya ayırdı. ise Urart, Hürriyet, Ajans Press, THY ve lünü iki kez üst üste kazanan graDünya sinema sektörünün önemli bir fiker Emrah Yücel’e ait. Yüparçasını elinde tutan Bollywood, mü Digiturk. cel’in 42. Altın Portakal afişi zikli, danslı filmleriyle Antalyalılara Geleneksel bölümler; Avrupa’nın Kaymaeğlenceli saatler yaşatacak. Festivallerden ğı, Asya’dan Seçmeler, İpek Yolu, Uzakdo Dünya Uluslararası Afiş Yarışması’nda da bölümünde dünya festivallerinde ödüller ğu Korku Filmleri yine programda. İki ilk beşe kaldı. Türkiye’nin ilk film fuarı 1. kazanmış 2006 yapımları geçen yılki gibi Dünya Arasında bölümünde sığınmacıla Avrasya Film Pazarı da festival kapsamınilk kez Antalyalı izleyicilerle buluşacak. rın sorunlarını irdeleyen yapımlar göste da açılacak. E Yeşilçam’da film sağanağı ? ANKARA(AA) ‘Babam ve Oğlum’, ‘Kurtlar Vadisi Irak’, ‘Organize İşler’ gibi yapımlarla gişe rekorları kıran Türk sineması, eylül ayından itibaren kelimenin tam anlamıyla film sağanağına hazırlanıyor. Sonbaharın gelmesiyle birlikte ünlü yönetmenlerin imzasını taşıyan 14 yerli film sırayla görücüye çıkacak. Özen Film yetkililerinden alınan bilgiye göre, aralarında şirketin kendi bünyesinde çekeceği ‘Eve Giden Yol’ ile ‘Son OsmanlıYandım Ali’ adlı filmlerin de bulunduğu 14 Türk filmi seyirci karşısına çıkacak. Sonbaharla birlikte başlayacak yerli film sağanağında şu yapımlar izleyiciyle buluşacak: ‘Cenneti Beklerken’, ‘Çinliler Geliyor’, ‘Eşek Adası’,‘Hababam Sınıfı 4’, ‘İklimler’, ‘İmparator Yolu’, ‘Kader’, ‘Lorkestra’, ‘Sınav’, ‘Şaşkın’ ,‘Takva’. Göçebe Şarkılar 17 Haziran Cumartesi saat 20.00’de Tiyatro Oyunevi Sahnesi’nde, hep yollarda, göç halinde olmuş Sefarat, Roman, Balkan, Endülüs kültürlerinden şarkılar, müzikseverlerle olacak. Vokalde Ayça Damgacı ve Hakan Milli, gitarda İnci Sunar, kemanda Evrim Özler, akordeon ve kemanda Özge Metin, perküsyonda Yinon Muallem ve klarnette Barış Tecimen ülkelerden ülkelere, farklı coğrafyalara göç eden; kendi özgün dillerinde söylenen ve kendi hikâyelerini anlatan şarkılar sunacaklar sanatseverlere. (212 275 30 14) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle