28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER ‘Laf salatası’ yapmakla suçladığı CHP’ye ‘Ne derseniz deyin bu kervan yürüyor’ dedi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Erdoğan muhalefete yüklendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yine muhalefete yüklendi. Muhalefeti ‘‘laf salatası’’ yapmakla suçlayan Erdoğan, ‘‘Ne derseniz deyin, kervan yürüyor’’ dedi. CHP lideri Deniz Baykal’a ‘‘Diyarbakır’a uğramak akıllarına geliyor mu? Biraz da siz gidin’’ diye seslenen Erdoğan, ATA uçağıyla kongrelere gidebileceğini söyledi. Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu’nun sorunlarının çözümüne yönelik her türlü öneriye ve sosyal programa açık olduklarını da söyledi. Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında CHP’yi eleştir Esas Olan Değişimdir! Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Bu dönemin özeliklerinin (‘‘gerçekliğin’’) anlamlandırılması süreçlerinde halen egemen olan ‘‘yabancıdamat’’ sendromu, yabancının ilgisini yücelten, kendini hep ‘‘kız’’ verici(!) durumunda gören bakış açısı, ülkenin manevra alanını, seçeneklerini giderek daraltıyor. Bu yaklaşım, kendi edilgenliğini ve ABD (ve AB) egemenliğini ‘‘konstant’’ (değişmez) olarak kabul ediyor, seçeneklerini ülke halkının değil, bölgedeki emperyal gücün gözüyle saptıyor. Halbuki ‘‘Gerçeklik’’, bileşenlerinin etkisiyle sürekli değişir. ‘‘Gerçekliğe’’ ilişkin anlamlar, bir tutarlılık kazanabilmek için, kimi etkenleri (olasılıkları) bastırarak dışarıda bırakırlar. Bu nedenle de anlamlandırma sürecinde ufak bir açı değişikliği, bastırılan bir unsurun içeri alınması, ‘‘gerçekliği’’ değiştirerek, yeni olasılıkları görünür kılabilir... ? İsim vermeden CHP lideri Baykal’ı eleştiren Erdoğan, ‘‘Diyarbakır’a uğramak akıllarına geliyor mu; biraz da siz gidin’’ dedi. Erdoğan, milletvekillerinden hafta sonlarını mutlaka seçim bölgelerinde geçirmelerini istedi. di. Değişim ve istikrar sözcüklerinin çok önemli olduğunu, Türkiye’de vatansever olan herkesin 3 Kasım seçimlerinde millet iradesiyle ortaya konulan ‘‘istikrar içinde değişim’’ kararını asla zedelemeye çalışmaması gerektiğini kaydeden Erdoğan, değişim politikalarını eleştirmenin demokratik bir hak olduğunu, ancak milletin değişim iradesini tahrip etmeye çalışarak statükoyu savunmanın vatanseverlikle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını söyledi. Erdoğan, ‘‘Değişimi reddeden ve statükoyu kutsayan anlayışların adı ne olursa olsun cumhuriyetçilikle ve vatanseverlikle alakası olamaz’’ dedi. Türkiye’de ‘‘demokrasinin ancak belli bir ekonomik gelişme seviyesinden sonra gerçekleşebilecek bir siyasi rejim olarak algılandığını’’ kaydeden Erdoğan, bu algılamanın demokrasiyi lüks bir meta gibi gören otoriter zihniyetin yansıması olduğuna dikkat çekti. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ekonomik anlamda bir modernizasyon isteniyorsa bunun ilk koşulunun demokratik süreçlerin ve özgürlüklerin korunması olduğunu anlatan Erdoğan, hükümetin terörle mücadelesini demokrasi ve özgürlüklerden taviz vermeden yürütmede kararlı olduğunu söyledi. Diyarbakır gezisiyle ilgili bilgi veren Erdoğan, ATA uçağıyla parti kongrelerine katılmasını eleştirenlere tepki gösterdi. ‘‘Kişisel işlerimi yapmaya gitmiyorum’’ diyen Erdoğan, ‘‘O kadar heyecanlanma ARINÇ VE ŞENER MESAJ VERİYOR İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN AKP’de ‘Köşk’ kulisi başladı ? Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olmaması durumunda Dışişleri Bakanı Gül, Adalet Bakanı Çiçek ile Milli Savunma Bakanı Gönül’ün de aday olabileceği dile getiriliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı seçimine 1 yıl kala AKP’de adaylık kulisleri başladı. TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, açıklamalar yaparak adaylığa hazırlandıkları mesajını veriyor. Şener’in ‘‘Hayatımda hiçbir zaman adil düzenci olmadım. Eşim başını açarsa karışmam’’ gibi mesajlar vererek CHP’nin de desteğini alma hesabı yaptığı belirtiliyor. Bir erken seçime gidilmemesi ve Cumhurbaşkanı’nı bu parlamentonun seçmesi olasılığına karşı aday olmayı düşünenler mesaj vermeye başladı. Özellikle Arınç ile Şener’in son dönemde yaptığı açıklamalar, bunun işareti olarak nitelendiriliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın aday olmaması durumunda Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün de aday olabileceği dile getiriliyor. Şener, bir süredir bazı açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Önce ‘‘Şarabın tadı dışında her şeyini bilirim’’ diyen Şener, izleyen günlerde ‘‘Biraz komünist olmak iyi bir şeydir’’ diye konuştu. Şener, Arınç’ın, ‘‘Laiklik ilkesinin yeniden tanımlanması’’ gerektiği yönündeki görüşünü de eleştirerek ‘‘Bana göre anayasanın 24. maddesindeki tanım yeterlidir’’ dedi. Arınç ve Şener’in atışmaları üzerine Erdoğan, hükümet sözcüsünün Çiçek olduğunu anımsattı. Erdoğan’ın bu uyarısına karşın mesaj vermeyi sürdüren Şener, son olarak ‘‘Hayatımda hiçbir zaman adil düzenci olmadım, sadece sustum, RP’yi eleştirmedim’’ dedi. Merve Kavakçı’nın milletvekili adaylığını hiçbir zaman onaylamadığını kaydeden Şener, eşinin de evlenmeden önce başının açık olduğunu söyledi. Şener, ‘‘Aslında başı açık birisiyle evlenmek istiyordum. Nişanlıyken, başını örttü. Başını açarsa da karışmam. Kızım da bazen başını açar, bazen kapatır, ona da karışmam’’ dedi. Şener’in açıklamaları, Erdoğan dışında bir aday üzerinde uzlaşılması durumunda CHP’nin desteğini alma hesabı olarak nitelendiriliyor. Şener’in, Arınç’a göre daha yumuşak mesajlar vererek adaylığını güçlendirmeye çalıştığına dikkat çekiliyor. sınlar, telaşa düşmesinler. Gittiğim her yerde açılışlar yapıyorum, bunun yanında parti teşkilatını ziyaret hakkım varsa, kongreleri de yapıyorum’’ dedi. Kongrelerin stadyumlarda yapılmasıyla ilgili eleştirileri anımsatan Erdoğan şöyle konuştu: ‘‘Dert farklı; hızıma yetişemiyorlar sıkıntıları o. O yetmiyormuş gibi ‘Kapıları kapadılar’ diyorlar. Olmaz böyle bir şey. ‘Bindirilmiş kıtalar’ diyorlar. Öyle olsaydı orada farklı illerin otobüslerinden geçilmezdi. Çünkü onlar hep bindirilmiş kıtalara alışmışlar. Hep böyle taşıma kitlelerle bırakın stadyumları, kapalı salonları ancak doldurmuşlar. Ne derseniz deyin bu kervan yürüyor.’’ Basını da açılışları haber yapmamakla suçlayan Erdoğan, ‘‘Bunu yazmıyorlar, niye korkuyorlar. Anadolu’nun bu bölgesine yatırım yapılır diye korkuyorlar’’ dedi. İşsizliğin önlenmesine çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, ‘‘Yurtdışından küresel sermayeyi getirirsin ‘ülkeyi sattılar’ derler. Yerli için yollar açarsın, ‘nasıl engelleriz’ derler. Hep laf salatası, icraat yok’’ diye konuştu. Kısa ve uzun dönem sorunu Bunları göz önüne alınca, ABD’nin bugün bölgemizde izlediği varsayılan (anlamı sabitleştirilmiş) dış politikasının amaçlarını içselleştiren bir uyum sağlama çabasının, ülke açısından çok ciddi sorunlar yaratacağını düşünüyorum. Birincisi ABD dış politikasının geleceğine ilişkin projeksiyonlar belirsizleşti: ‘‘Neoconlardan’’ ‘‘realistlere’’ geçiş, İsrailABD ilişkileri üzerine tartışmalar, ABD yönetiminin karşısındaki ekonomik, siyasi sorunlar geleceğe ilişkin önemli ve henüz cevapsız soruları gündeme getirdi. Örneğin ABD’nin ‘‘bugünkü’’ yönelimi, ‘‘Cartago...’’ başlıklı yazımda vurguladığım gibi, İran’ın dönüştürülmesini zorunlu kılıyor. Ancak ‘‘bugün’’ hızla değişmeye başladı. ABD Kongresi Dış Politika Komisyonu’nun önde gelen üyelerinden Chuck Hagel ’in (Cumhuriyetçi) Financial Times’daki ‘‘ABD, İran stratejisinde daha geniş açılı bir mercek kullanmalıdır’’ başlıklı yazısı çok anlamlıydı. Yazı Bush hükümetinin hem İran politikasını hem de Arap dünyasına ilişkin genel yaklaşımını sorguluyor, ‘‘çok taraflı’’, ‘‘geniş açılı’’, diplomatik bir yaklaşım öneriyordu. Türkiye de ABD’ye ve bölgeye bakan merceğini mutlaka genişletmeli... ABD’nin en etkili stratejik araştırmalar kurumlarından Council on Foreign Relations’un başkanı Richard Haas’ın Newsweek’te çıkan yorumu da ‘‘bugün’’ içindeki değişim öğelerinin ağırlık kazanmakta olduğunun bir başka göstergesiydi. Haas, ‘‘Petrol oyununu oynamayalım’’ başlıklı yazısında ‘‘Ne yapmak gerektiğini biliyoruz. Bu yönde adım atmayarak kendimizi piyasaların ve onları manipüle edenlerin insafına bırakıyoruz’’ (abç) diyordu. Yazının önemli yanını, bence, serbest piyasa (küreselleşme) projesini sorgulayan önerme oluşturuyor; değişimlerin yönü açısından, bizim bir süredir yapmakta olduğumuz gözlemlerle de uyumlu bir biçimde, geleceğe ilişkin önemli bir ipucu veriyor: Önce demokratikleştirme savı, ‘‘gerçekliği anlamlandıran’’ söylemden çıktı, şimdi ‘‘en iyi düzenleyici piyasadır’’ savı çıkıyor... ‘‘Bugün’’ hızla geçmişe karışıyor, gelecek ise belirsiz. ‘Önerilere açığız’ Erdoğan, TMY Tasarısı üzerindeki tartışmaları anımsatarak CHP’nin her fırsatta hakaret ettiğini söyledi. Bölgenin sorunlarının çözümüne yönelik her türlü öneriye ve sosyal programa hükümet olarak açık olduklarını kaydetti. İsim vermeden CHP lideri Baykal’ı eleştiren Erdoğan, ‘‘Diyarbakır’a uğramak akıllarına geliyor mu; biraz da siz gidin’’ dedi. Milletvekillerinden hafta sonlarını mutlaka seçim bölgelerinde geçirmelerini isteyen Erdoğan, ‘‘Ankara’ya sandalyeyi attığınız takdirde bunun neticesini alamayız. Biz turist değiliz, milletvekiliyiz’’ diye konuştu. ‘Stratejik kâbus’ ‘‘Soğuk savaşın’’ ardından ABD dış politikasının ana teması, yeni bir süper gücün yükselmesini engellemek amacıyla ‘‘ful spektrum egemenlik’’ oldu. Bu bağlamda, belirleyici araç askeri güç; öncelikli coğrafya Ortadoğu; stratejik araç enerji kaynaklarının ele geçirilmesi; stratejik hedef de Çin olarak saptanmış görünüyordu. Ancak gelinen noktada başarıdan söz etmek olanaklı değil. Aksine, askeri aracın sınırlılığı gözler önüne serildi, ister istemez ‘‘çıta yükseldi’’, nükleer silah kullanma olasılığı/zorunluluğu gündeme geldi. Irak’ın işgali petrol krizine erken doğum yaptırdı, ABD’de İsrail ile ilişkilerin sorgulanmasına yol açtı. Rusya, enerji krizinden elde ettiği kaynaklara dayanarak, The Guardian’ın bir başyazısının vurguladığı gibi, ‘‘Batı’nın yörüngesini terk etti’’. Rusya, enerji boru hatlarında, 2628 Nisan Tomsk zirvesindeki AlmanyaRusya anlaşmalarının gösterdiği gibi, ABD yörüngesindeki Polonya ve Baltık Denizi ülkelerini ‘‘bypass’’ ederek (isterse bu ülkelere gazı, AB’yi etkilemeden kesebilecek), Almanya/Avrupa ile ekonomik ve enerji entegrasyonunu hızlandırdı. Bu trene Fransa ve Hollanda’nın da atlayacağı anlaşılıyor. (Bhadrakumar, The Asia Times, 3/05/06) Böylece, şimdi, Çin’in yanı sıra bir de Rusya sorunu oluştu. ABDAvrupa ittifakı iç sorunlarını aşamazken, Rusya Çin yakınlaşması, Çin’in giderek Latin Amerika’da, Afrika’da ve Ortadoğu’da ABD’nin nüfuz alanlarına girmesi, bu iki ülkenin ABD ile sorunlu ülkelere ekonomik ve askeri yardımlarını arttırmaları, İran’ın Şanghay Örgütü’ne davet edilmesi, ‘‘stratejik kâbus’’ olarak görülen ‘‘ABD karşıtı bloklaşma’’ riskini gerçekleştirmeye başladı. Tüm bunlara, bir de dünya çapında, ABD karşıtı bir sol halkçılığın yükselmesini eklediğimizde, ‘‘bugünün’’ artık veri alınamayacak kadar hızla değişmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye üzerine uzun dönemli ‘‘stratejik’’ ipotekler koymanın, jeopolitik maceralara atılmanın zamanı olmadığını da... ergin.yildizoglu?gmail.com [email protected] YARGITAY: GÖREVDE KEYFİ DAVRANDI SAVCI ‘SÜRE TUTUM’ DİLEKÇESİ VERDİ Müsteşar Birinci’nin cezası kesinleşti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay’ın, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in ‘‘anayasa ile bağdaşmayan görüşler savunduğu’’na dikkat çekmesinin ardından bir karar da Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci hakkında çıktı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Birinci hakkında ‘‘görevde keyfi davranmak’’ suçlamasıyla verilen cezayı onayladı. MEB’de şube müdürlüğü yapan, Şinasi Okur, görevden alınarak öğretmen olarak atanmasının ardından idari yargıda açtığı davanın lehine sonuçlandığını ve Birinci’nin bu kararı yerine getirmediğini işaret ederek şikâyette bulunmuştu. Şikâyet üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski TCY’nin ‘‘görevde keyfi davranmak’’ fiilini düzenleyen 228. maddesine göre dava açmıştı. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Birinci’nin 5 ay hapis cezasına çarptırılmasına ve 5 ay kamu hizmetinden yasaklanmasına karar vermişti. Daire, hapis cezasını 2 bin 100 YTL para cezasına çevirerek verilen bütün cezaları ertelemişti. Birinci, ‘‘suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını’’ ileri sürerek bozulmasını istemişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, temyiz itirazlarını yerinde görmeyerek 4. Ceza Dairesi’nin kararını onadı. Birinci hakkında benzer nitelikte birçok dosyanın olduğu belirtiliyor. Eğer Birinci benzer suç işlerse, cezalardaki erteleme kalkacak, müsteşar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilecek. Gülen’in beraat kararı temyiz edildi İLHAN TAŞCI ANKARA Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, Fethullah Gülen’in ‘‘anayasal düzeni değiştirmek için örgüt kurma’’ iddiasıyla yargılandığı davadan beraat kararını temyiz etti. Demirci, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak ‘‘süre tutum’’ isteminde bulunurken temyiz gerekçesini daha sonra ileteceğini bildirerek beraat kararının kesinleşmesinin önüne geçti. Demirci’nin gerekçeyi tamamlamasının ardından Gülen’in durumu, Yargıtay’da netleşecek. 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada Fethullah Gülen’i sevindiren beraat kararına, Ankara Savcısı Salim Demirci’den itiraz geldi. Savcı Demirci, beraat kararını veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak ‘‘süre tutum’’ dilekçesini iletti. Savcının ‘‘süre tutum’’ dilekçesi, ‘‘Gülen hakkındaki beraat kararını temyiz edeceğim, ancak gerekçesini daha sonra ileteceğim’’ anlamını taşıyor. Savcı Demirci’nin kararı temyiz etmesi için 12 Mayıs’a kadar süresi bulunuyordu. Bu tarihe kadar herhangi bir başvuru yapmaması durumunda Gülen’in beraat kararı kesinleşmiş olacaktı. Savcı Salim Demirci’nin başvurusuyla Gülen’in beraat kararı kesinleşmemiş, erteleme kararı da süreç devam ettiğinden ortadan kalkmamış oldu. Başbakan’a sağlık kontrolü AKP hükümeti tarafından hazırlanan ve Deniz Baykal tarafından yalnızca 6. maddesine (Öcalan’a af getireceği gerekçesiyle) itiraz edilen Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı üzerinde ciddi bir tartışma yapılmıyor. ‘‘Gelsin, iyi olur’’ havası bazı çevrelere egemen olmuş durumda. İtiraz edenlerin çoğunluğunun İslamcı çevrelerden gelmesi, işin dramatik tarafı. Sanki kanun yalnızca ve esas olarak onları hedef alıyormuş gibi solcular, ilericiler pek de seslerini çıkarmıyorlar. Merak edip tasarıyı dikkatle okuyunca görürüz ki, bu tasarı düşünce ve ifade özgürlüğünü hedef alıyor, tutuklama, gözaltına alma, sürgüne gönderme gibi yargı kararı gerektiren birçok konuda önceliği idareye veriyor. Bir kent veya kasabadaki herhangi bir idareci (vali, kaymakam, jandarma komutanı, emniyet müdürü vb.) olağanüstü yetkilerle donatılıyor, polise öldürme yetkisi veriliyor, bu durumlarda tutuksuz yargılanma imkânı tanınıyor. Teröristle Değil Özgürlükle Mücadele Tasarısı ??? Bu kanun tasarısının dikkat çekici bazı noktalarını buraya aktarırsak durum daha iyi anlaşılabilir: Tasarıdaki düzenlemeye göre; terör suçlarının işleneceği hususunda ağır ve yakın bir tehlikenin bulunması halinde, milli güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu düzeni veya toplum barışının, terör tehlikesine karşı korunması amacıyla bazı önleme tedbirlerine başvurulmasından söz ediliyor. ‘‘Terör suçlarının işleneceği hususunda ağır ve yakın bir tehlike’’ deyiminin muğlaklığı işin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Diyelim ki bir idareci ‘‘burada bir terör suçu işlenebilir’’ diye düşündü. İdarecinin bunu düşünmesi yeterli. Bu tasarıya göre idareci; kişinin suç işlemesinde kullanmaya elverişli bazı madde veya malzemenin edinilmesinin kullanılmasını; kişinin, bölgesel ve yerel olarak, belirli bir zaman dilimi içinde kalması koşuluyla, bir yerleşim yerinde veya bir yerde bulunmasını engelleyebilir. Bu hükümlerle kişilere şu yasaklar getiriliyor: Her türlü eşyaya sahip olmasını ve kullanmasını yasaklama; belirli bir bölgeye girmesini veya o bölgede yaşamasını yasaklama; sahip olduğu pasaport, sürücü belgesi ve buna benzer her türlü ruhsat veya belgeye el koyma; belirlenecek gün veya saatlerde yerel kolluk makamlarına bilgi verme zorunluluğu getirme; planlanmış hareketler ile faaliyetler hakkında önceden bilgi verme mecburiyetinde bırakma gibi tedbirler. Tasarıyı okudukça yasakların, teröristleri değil toplumu hedef aldığını, özgürlükleri hedef aldığını görmemek mümkün değil. Bu tasarının şu anda şiddete başvurduğu bilinen PKK ile mücadele için hazırlandığı söyleniyor. Ancak uygulamada barışçıl amaçlı, fakat gelecekte ülke için bazılarına göre tehdit oluşturduğu düşünülen sivil toplum kuruluşlarını hedef alıyor. Dağdaki teröristi gerekçe göstererek şehirdeki sıradan vatandaşları tehlike olarak görüyor, onlarla mücadeleye hazırlanıyor. ‘‘İleride suç işleyebilir’’ veya ‘‘suçluya yardımcı olabilir’’ gerekçesiyle her türlü özgürlüğün kısıtlanabilmesini amaçlayan bu tasarı, tam anlamıyla otoriter bir devlet mantığını esas alıyor. Hiç suç işlememiş yurttaşı suçlu gibi muamele görecek hale getiriyor. Tabii en önemlisi ‘‘terör örgütünün amacının propagandası’’ maddesi. Daha önce uygulanan ve onlarca aydını, gazeteciyi, yazarı ‘‘terör örgütünün propagandasını yapmakla’’ suçlayıp yargılayan mahkum eden ünlü Terörle Mücadele Kanunu’nun 8/1. maddesi daha ağır bir şekilde yeniden yürürlüğe konuyor. Kaldırılan maddede bu suçun ce zası 13 yıldı, şimdi yeni tasarıyla bu ceza 15 yıla çıkarılıyor ve ‘‘amaç’’ gibi bir muğlak kelime daha ekleniyor. ??? Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı’nın yeni halinde polise ve güvenlik güçlerine öylesine yetkiler tanınıyor ki, bundan sonra başımıza neler geleceğini kestirmek mümkün değil. Halbuki zaten yürürlükte olan yasalar, şiddete, teröre başvurana çok ağır yaptırımlar ve cezalar içeriyor. Unutmayalım, halen Diyarbakır’da gösterilere katılan 18 yaşından küçük çocukların çoğu hapiste. Yürürlükteki kanunlar çocukları içeride tutmaya yetiyor. Bilmem ki ne söylemeli! Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı’yla bu ülkede terör yenilemez ama özgürlükler iyice sınırlandırılır, bu ülkenin temel hiçbir sorununu tartışamaz, konuşamaz hale geliriz. Durumu ciddiye alalım. Düne kadar AKP’nin her yaptığına karşı çıkanlar, iş özgürlüklerin kısılmasına gelince seslerini çıkarmaz oldular. İlginç! ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gece Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitti. Edinilen bilgilere göre Erdoğan, hastanede önce yaklaşık bir hafta evinde istirahate çekilmesine neden olan belindeki rahatsızlıkla ilgili muayeneden geçti. Bugün Viyana’da dünya liderleriyle bir futbol maçına çıkacak olan Erdoğan’a bu maç için genel bir sağlık taraması da yapıldı. Başbakanlık’ın takkeli konukları ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık merkez binası, dün ‘‘takkeli, entarili ve sandaletli’’ konukları ağırladı. Başbakanlık merkez binasına dün, kafalarında takke, üstlerinde beyaz entari ve ayaklarında sandaletleriyle iki kişi geldi. Bu kişilerin yanında da sakallı, takım elbiseli ancak kravatsız bir kişi daha yer aldı. Giyim tarzlarıyla Yemenli ya da Pakistanlı görüntüsü çizen kişilerin kim oldukları ve kimi ziyaret ettikleri ise öğrenilemedi. EğitimSen’den MEB’e protesto ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) EğitimSen Başkanı Alaaddin Dinçer, MEB’de kadrolaşmayı protesto etmek için, 26 Mayıs’ta Şanlıurfa’dan Ankara’ya yürüyüş başlatacaklarını açıkladı. Dinçer, dün sendika genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek MEB’deki kadrolaşmayı eleştirdi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle