19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Skandal Eski bir köy imamının yönetimindeki TRT, tarihindeki en büyük teknik başarıya imza attı. 6 Mayıs’ta ana kumandadaki arıza sırasında güç kaynağı devreye sokulamadığı için saat 21.30 ile 23.00 arasında uydu ve kablo dahil TRT’nin tüm televizyon ve radyo yayınları kesildi. Ya ğ m u r E k i m Paris’le kriz kapıdaymış... ‘‘Mutfakta da Washington var!’’ İSTANBUL gibi bir kentte, Atatürk Havaalanı gibi uluslararası bir yerde; güvenlik kontrolü gerekçesiyle kadınerkek yolcuların ceketleri, montları çıkartılırken türbanlı kadınlara pardösüleri ile ‘‘geç’’ denilmesi; hem polisin hem de özel güvenlik görevlilerinin bu ayrımcılığına halkın ses çıkarmaması sanırım kurbağanın hafif ateşte haşlanmasına en güzel örnektir. Şimdi başka bir örnek. Geçenlerde bir yurttaş Kartal’dan deniz otobüsü ile Yalova’ya gidiyor. İşte izlenimleri: ‘‘Kartal’da deniz otobüsleri gişesinde bir türbanlı vardı. Bir kamu kuruluşuna bağlı işletmede türbanlı birinin çalışması, çalıştırılması olağan sayılıyordu. Yalova’da Çiftlikköy’e gittiğimde ise başka ‘olağan’ görüntüler söz konusuydu. Kaymakamlığın ve öteki resmi kuruluşların PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Toprağına Yıldızlar Yağsın Artık iyice sıkıldım, ‘‘Her ölüm erken ölümdür’’ türünden insana ilkin pek anlamlıymış gibi gelen, ama düşündükçe içi boşalan, bir teselli bile olmaktan uzaklaşan sözlerden. Şu an içimdeki, içimi kavuran ateş topunu hangi teselli sözcüğü söndürebilir ki zaten? Doğal ki en yakından duyumsayanlar için gelen her ölüm en erken olandır. Fakat bir de erkenin de erkeni ölümler var, Erdal Öz’ünki gibi. Düşünün, üç hafta önce Küba’da, Havana’da bir müzik dörtlüsünün dört parçada bir ‘‘Commandante Che Guevara’’ şarkısını çalıp söylediği bir kafede devrimden, özlediğimiz başka hayatlardan konuşmuş ve her dört parçada bir çalan şarkıya yüksek sesle eşlik etmişsiniz. Havana Kitap Fuarı’na çoluk çocuk akın eden binlerce Kübalıya imrenmiş, sonra Devrim Alanı’nda José Marti’nin anıtı önünde kol kola fotoğraf çektirmişsiniz. Ertesi gün de Santa Clara’da, Che’nin anıt mezarında devrim müzesini dolaşırken yaşlar akmış gözlerinizden... 13 Şubat’ta döndük İstanbul’a, yalnızca üç hafta geçti aradan, bir genel kontrolde ‘‘kanser’’ tanısı koydu doktorlar, Erdal’ın üç hafta önce Havana’nın tüm sokaklarını bir solukta gezmeye yetecek kadar güçlü ciğerlerine. Evet, hangi teselli sözcüğü, sözcükleri söndürebilir ki içimdeki, içimi kavuran o ateş topunu? Son yıllarda etle tırnak gibiydik Erdal’la. Belki hep aradığımız, ama aradığımızın farkında olmadığımız ‘‘ağabey’’ ile ‘‘kardeş’’i bulmuştuk birbirimizde; bunun da ötesinde birbirini hep özleyen, arayan iki dosttuk. Aslında uzaklara gitmeyi, gezmeyi pek sevmezdi Erdal. Ama ne yapıp edip kırmıştım o inadını. ‘‘İyi yaptın’’ derdi, o gezmeme günlerini anımsadıkça. Geçen yaz Dikili Festivali’nde aynı oturumda konuşmacıydık, oradan Cunda’ya geçtik birlikte, ‘‘Gel, Midilli’ye bir kaçamak yapalım’’ dedim. Geçtik. Unutulmaz iki gece geçirdik adanın öte yanında, Esseros köyünde, bol uzolu, bol ahtapotlu iki gece... Bu yıl Samiye ile Sevgi’yi de alıp gidecektik aynı köye... ??? Kanser tanısı 3 Mart’ta kondu, yaşamının noktalandığı 6 Mayıs gününe kadar aslanlar gibi direndi ölüme. İlk ameliyat sonrası ayağa kalktı, evine döndü, sokağa çıktı, işine bile gitti. Ne var ki sevincimizin tam doruğa çıktığı anda ikinci bir ameliyat zorunlu, dedi doktorlar... Karısı Samiye, çocukları Can, Zeynep; eşim Sevgi, can dostumuz Doğan Hızlan, sevenleri, hepimiz umutla umutsuzluk arasında gidip gelen uzun günler, geceler geçirdik. Dün toprağa verdik Erdal’ı. Başı hep dik, onurlu, düşüncelerinden, inandıklarından ödün vermeyen, ‘‘adam gibi adamdı’’ o. Son iki yıldır birlikte gidiyorduk Frankfurt Kitap Fuarı’na. Görüştüğü uluslararası büyük yayıncılar yüzünü hiç görmemişlerdi, fakat hepsi onu tanıyorlar, adını duyunca saygıyla ayağa kalkıyorlardı. Kolay değildi, Türkiye’nin en büyük ‘‘edebiyat yayıncısı’’ olmak ve onu çeyrek yüzyıl yaşatmak. Akşamları Römerplatz’da garsonlarından biri iyi Türkçe konuşan bir Rum olan ‘‘birahanemiz’’e gidip yaşadığımız günlere içiyorduk. Yaşadığımız günlere... İyi ki yaşamışız o günleri, iyi ki gün olmuş ipin ucunu kapıp koyuvermişiz... Bilmem, benim için onsuz yaşam nasıl olacak? İçimdeki ateş topu ne zaman közlenecek? Şimdilik yaşadıklarımızla avunuyorum. Gözlerimin önünde onun o yumuşak, sevecen bakışları var. Elini şakağına dayayıp öylece duruşu, insanda her duyduğunu sanki ilk kez duyuyormuş duygusu uyandıran çocuksu hali var. İki yıl önce yaptığımız Güneydoğu gezisinde Nemrut Dağı’nın tepesine koşar gibi tırmanışı geliyor gözlerimin önüne... Sonra saatler boyu Floransa sokaklarını arşınladıktan sonra verdiğimiz ‘‘grappa’’ molalarını... Nedense hep koşmalarını, yürümelerini, tırmanmalarını, yüzmelerini, masatenisi oynamalarını anımsıyorum daha çok, belki de erkenin erkeni ölümüne neden olan akciğerlerine inat... Toprağına yıldızlar yağsın. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com Kurbağa bulunduğu Hükümet Konağı’nda kadınların büyük kısmı türbanlıydı; koridorlar ‘hacı yağı’ kokuyordu. Sanki düzen değişikliği için düğmeye basılmış gibiydi. Bu durum devletin resmi binasında açıkça görülüyordu. Çiftlikköy’de devleti temsil eden mülki amir yani kaymakam, badem bıyıkları ile size bunu hissettiriyordu.’’ İstanbul ve İstanbul’un burnunun dibi bu durumda olduğuna göre varın siz Anadolu kentlerinin, kasabalarının halini düşünün. İzmir ki, Türkiye’nin en çağdaş kenti olarak bilinir; Konak Kaymakamı ilköğretim okullarının mezuniyet törenlerinde kep giyilmesini yasaklıyor. Irak’ta adı Ömer olan öldürülüyormuş. Ne acı. Adın Ömer, ben seni gömer! Tekrar Yalova’ya dönelim. Çiftlikköy’deki manzara karşısında yurttaş şöyle diyor: ‘‘Demokrasiyi çok renklilik adı altında her türlü demokrasi dışı ideolojilere sempati göstererek yozlaştıran sözde entelektüel kişiler artık akıllarını başlarına almalı; savundukları çevrelerin demokrasiden ne kadar uzak olduğunu fark etmeye başlamalı. Üniversiteli gençler Meclis’te pankart açtıkları için 80 yıl hapse mahkum edilirken 21 yaşında bir imam hatipliyi laik cumhuriyete meydan okutmak için ‘çocuk’ kisvesi altında Meclis kürsüsüne çıkartanlara bir işlem yapılmıyorsa, yapılamıyorsa bu nasıl demokrasi?’’ İsmet İnönü’yü anarak: Bu ülkenin çağdaş insanları en az şeriatçılar kadar cesur olmak durumunda. Yoksa tenceredeki kurbağa gibi haşlanıyoruz! SESSİZ SEDASIZ (!) Biriken enerji önderini bulacaktır ÜNLÜ Rus tarihçi L. N. Gumilev’in etnisitelerin iç enerjilerini incelediğini; ‘‘Etnogenez’’ kitabında etnisiteleri meydana getiren unsurlardan dil ve dinin esas unsur olmadığını, esas unsurun etnisitenin kendi iç enerjisinden kaynaklanan ‘‘davranış kalıpları’’ olduğunu anlattığını söylüyor Bülent Esinoğlu ve şöyle diyor: ‘‘Hani şu bizim Kurtuluş Savaşı’nda küllerimizden doğarak yaptıklarımız var ya, buna benzeyen olguların bilimsel nedenlerini açıklıyor Gumilev. Coğrafya ile etnisitenin bir bütün olduğunu söylüyor, ‘Canlı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com M. Necati Yurtsever öğretmenlerin kurduğu Eğitimİş Sendikası, ilk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin Ankara’da ‘‘kuru fasulyeci lokantası’’ yapılmak istenen evine talip. Hükümet bu konuda samimi ise ihaleyi iptal etmeli. coğrafya, canlı insan ile daha bir bütündür’ diyor. İşte bu noktada bugün, Batı’nın Türk ulusu üzerine yaptığı olağanüstü baskıya karşı ‘savunma ulusçuluğu’ yükselmeye başladı. Henüz önderini bulamayan bir enerji birikiyor. Gumilev’e göre biriken bu enerji önderini de bulacaktır. İsterseniz bu biriken enerjiye etnopsikolojik mentalite diyelim. Geçmişin geçip gitmediğini, Türk insanının içinde yaşadığını yani bir ‘tarihi kader’inin olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bütün canlı varlıklar yok olmaya karşı direnir.’’ İleri memleket uygulamasına geçelim: Ülkemizi bir asır ileri alalım! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Depremi ‘gözetmeyen’ eğitim! Kanaltürk’teki ‘‘Kente Bakış’’’ımızın geçen pazarki konusu ‘‘deprem’’di. Boğaziçi Üniversitesi’nden inşaat mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Gülay Altay ve İnş. Müh. Nazmi Durbakayım’la, yapılarımızın ‘‘durum’’larını tartıştık. Aynı günlerde İstanbul’un Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in de ilçesindeki yapılarla ilgili açıklamaları basında yer aldı. ‘‘Başbakanlık Uygulama Birimi ve Dünya Bankası işbirliğiyle çok yüksek ve yüksek riskli 369 binada yapılacak 8 aylık çalışmanın sonunda hangilerinin yıkılacağına karar verilecek’’ diyen Başkan Erzen, şu bilgiyi de ekliyordu; ‘‘Bina yıkılırsa konut başına 3540 bin dolar, güçlendirme yapılırsa 10 bin dolar civarında maliyet çıkacak.’’ Çalışmaları yürüten Yeni Zelandalı proje sorumlusu David Hopkins de Bakırköy’deki sonuçlara göre Türkiye’ye çözüm modeli bulunabileceğini belirtti. ‘Yasal’ binalarda risk Oysa Bakırköy’ün Türkiye’den ve İstanbul genelinden çok önemli bir farkı var; ‘‘kaçak kent’’ değil, yani depremsel ‘‘durum’’ları irdelenen binalar ‘‘ruhsatlı, projeli ve teknik denetim altında’’ inşa edilmişler. Peki, buna rağmen yüzlerce yasal bina, neden kimi ‘‘kaçak’’lardan bile beter durumda? ‘‘Çünkü malzemeden çalındı, yasal görevler aksatıldı’’ gibisinden ‘‘bilinen’’ yanıtların yeterli olmadığı, Kanaltürk’teki tartışmada da ortaya çıktı. Türkiye’deki, ‘‘depreme dayanıksız yapı’’ sorununun hiç de göz ardı edilemeyecek önemli bir nedeni de ‘‘inşaat mühendisliği ve mimarlık eğitimi’’ndeki yarım yüzyıllık ‘‘ihmal’’ler. Yani, deprem ülkesinde, depremi gözetmeyen bir mühendislik ve mimarlık eğitiminin uzun yıllar egemen olması. Alman hocalarımız!.. İTÜ mezunu Nazmi Durbakayım ile BÜ hocası Prof. Dr. Gülay Altay’ın değerlendirmelerinde bir kez daha açığa çıkan ‘‘eğitim gerçeğimiz’’ özetle şöyle: Ülkemizdeki inşaat mühendisliği öğreniminde, Nazi’lerden kaçarak bize sığınan Alman hocaların okullarımızdaki etkinlikleri uzun yıllar ‘‘belirleyici’’ oldu. Almanya’da deprem riski hemen hiç bulunmadığından, bu faktörü yeterince gözetmeyen öğrenimle şimdiki ‘‘ruhsatlı, projeli ve tehlikeli’’ binaların ‘‘teknik altyapısı’’ oluştu. Nitekim aynı süreç bir bakıma ‘‘mimarlık’’ta da yaşandı denebilir. Sanatın diğer dallarıyla birlikte mimaride de ‘‘hayranlık’’ duyulan ‘‘Bauhaus’’ okulunu Walter Gropius Almanya’da 1919’da kurmuştu. Daha sonra Hannes Meyer ve Mies van der Rohe’nin de başkanlık yaptığı okulu, Naziler 1933’te kapattılar. Bauhaus’un birçok öğretmeni Amerika’ya kaçarak oradan daha da etkili oldular. Örneğin, Mies van der Rohe’nin mimarlık eğitimi programı, sayısız dünya okulları tarafından benimsenmişti. İşte, bize de güçlü olarak yansıyan bu akıma bağlı mimarlık eğitiminde, örneğin ‘‘depreme dayanıklı geleneksel mimariden esinlenme’’ yerine, işlevselliği sadece ‘‘mekân’’da ve ‘‘görünüm’’de önemseyen bir ‘‘modernleşme’’ egemen olunca, mimarlarımız bugünkü ‘‘riskli çağdaş yapılar’’a da imza atmış oldular. ‘Okul’larda ne yaptık? Kanaltürk’te zaman kalmayan sorulara gelince... Özellikle 1999 depreminden bu yana, keyfi kent planlamasına, denetimsiz yapılaşmaya ve özensiz mimariye olanak sağlayan HARBİ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Mayıs www.mumtazarikan.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ANTALYA CUMOKANTALYA ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ AYDINLANMAYA ÇAĞIRIYOR BÜYÜK İŞGAL PLANI VE SAVAŞIM Aydınlanma Konferansları5 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı (Çekirge Vergi Dairesi Müdürlüğü) GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI 1 Dairemize olan muhtelif vergi ve gecikme zammı borçları için mükellefe ait gayrimenkul açık artırma usulü ile satılacaktır. 2 Gayrimenkulun bulunduğu adres: Şahabettinpaşa Mah., Altıparmak Cad., No: 6/5 Osmangazi/Bursa adresinde bulunan Osmangazi İlçesi, 1. Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 5911 (eski 707) ada, 9 (eski 226) parsel, 8 cilt, 786 sayfa, 216.93 m2 alanlı apartman dairesi, 3 Gayrimenkullerin durumu ve hususi vasıfları: 9 daireli apartmanda 14/138 arsa paylı 3. katta 5 nolu daire. (Tapuda dairenin bulunduğu bina yola 5.83 m2 tecavüzlüdür) 4 Gayrimenkulün artırmaya esas olan biçilmiş rayiç değeri: 96.000,00YTL. 5 Artırmaya iştirak etmek isteyenlerin gayrimenkule biçilmiş rayiç değerin %7.5’i olan 7.200,00 YTL teminat için para, bankalar tarafından verilen teminat mektupları, hazine ve tahvil bonoları, hükümetçe belli edilmiş, Milli esham ve tahvilat (en yakın borsa cetvelleri üzerinden %15 noksanı ile değerlendirilir) vermeleri gerekmektedir. 6 Satış Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Ahmet Vefikpaşa Caddesi, Vergi Dairesi Başkanlığı ek hizmet binası, 2. kat adresindeki, Çekirge Vergi Dairesi Müdürlüğü, Müdür Odası’nda toplanacak satış komisyonu tarafından; 07 Haziran 2006 çarşamba günü saat: 15.00 15.30 arasında yapılacaktır. 7 Gayrimenkul satış şartnamesi çalışma saatleri içinde Çekirge Vergi Dairesi Satış Servisi’nden veya Dairemiz ilan panomuzda görülebilir. 8 Teminat tutarı Çekirge Vergi Dairesi Müdürlüğü veznesine yatırılarak; emanet makbuzu satış saatinden önce Satış Komisyonu’na ibraz edilmek zorundadır. 9 Gayrimenkul malın satışında verilen bedel gayrimenkule biçilen rayiç değerin %75’ini bulmadığı ve artırılan bedel ve amme alacağına rüçhanı olan alacakların tutarından fazlaya çıkmadığı ve yapılmış ve yapılacak masrafları karşılamadığı takdirde en çok artıranın taahhüdü baki kalmak kaydıyla ihale 7 gün uzatılarak, 7 gün sonra 14 Haziran 2006 günü aynı yer ve sattte tekrar artırmaya çıkarılacaktır. 10 Satışa iştirak edenler şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaktır. Ayrıntılı bilgi almak isteyenlerin Çekirge Vergi Dairesi, Satış Servisi’ndeki 2730036053 numara ile başvurmaları gerekmektedir. (Basın: 22052) Mustafa YILDIRIM Kitapları ve konferanslarıyla aydınlatmayı, uyandırmayı sürdürüyor. ‘‘yasal düzenlemeler’’in neden hâlâ düzeltilmediğini sorguluyor; hükümetleri ve siyasileri ‘‘ranta tutsak olma’’larından ötürü eleştiriyoruz... Peki, aradan geçen 6 yılı aşkın zamandır, acaba mühendislik, mimarlık ve planlama eğitimimizde, ‘‘1999 öncesinden farklı’’ ne gibi yeni düzenlemeler yaptık? Örneğin, depremi gözeten yapı tasarımını ‘‘seçmeli ders’’ değil de ‘‘mimarlık eğitiminin temeli’’ kılabildik mi? Tarihsel mimarideki birikimlerin çağdaş tasarımda da ‘‘geliştirilerek değerlendirilmesi’’ni önemsedik mi? İnşaat mühendisliğinde geleneksel taşıyıcı sistemlerimizi öğretecek ve önemsetecek bir eğitimi yaygınlaştırabildik mi? Mühendislerimizi sadece ‘‘betonarme karkas uzmanı’’ kılan bir öğrenimi ne zaman aşabileceğiz? Bunlara da ‘‘siyasiler’’ karar vermediğine göre?.. ekinci?cumhuriyet.com.tr Yer : Antalya Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Salonu Tarih : 13 Mayıs 2006 Cumartesi Saat : 14.00 Düzenleyenler: Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şubesi (ADD) Antalya Cumhuriyet OkurlarıCUMOK Antalya Barosu Antalya Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Antalya Mimarlar Odası TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ? Sen gelmezsen bir eksiğiz! ANTAL YA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas: 2005/344 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Melike Gültekinler tarafından; Dutlubahçe mah., 728 Sk., No: 7 Antalya adresi gösterilerek davalı Özcan Kaplan aleyhine açılan tapu iptalitescil davasında verilen ara kararı gereğince, Davacı vekilinin; dava konusu Antalya ili, Merkez, Kütükçü Mahallesi 8364 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın davalı Özcan Kaplan adına tapu kaydının iptaliyle hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava ettiği, açılan iş bu dava nedeni ile, davalı Özcan Kaplan’ın (Mustafa oğlu) gösterilen adreste bulunamadığı adına çkarılan duruşma gününü bildirir tebligat zarfına verilen meşruhat ve yapılan zabıta tahkikatı neticesinde anlaşıldığından, hakkındaki tebliğin ilanen yapılmasına karar verilerek, duruşma 05/07/2006 günü saat 10.00’a bırakılmıştır. Bizzat duruşmada hazır bulunmanız veya kendinizi temsile yetkili bir vekil göndermeniz, göndermediğiniz takdirde hakkınızdaki davanın gıyabınızda yürütüleceği hususu ilanen tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur. 24/04/2006 (Basın: 22069) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ KaşKal1 kan arasında, ‘‘Mavi Ma 2 ğara”sı ve do 3 ğal güzelliğiyle tanın 4 mış bir kum 5 sal. 2/ ‘‘Başı 6 nı taştan taşa 7 vurup gezer su” (Fuzu 8 li)... İlişkin, 9 değgin. 3/ Sa1 2 3 4 5 6 7 8 9 kızla tatlandırılmış 1 G O D Z İ L L A rakı. 4/ Şarkının sert İ K İ bir biçimde vurgu 2 A L E U T A K A N landığı disko müzik 3 S E V R A N A L O J İ üslubu... Okur. 5/ 4 T 5 R E A R R U S Gösteriş... Bir nota. A L İ İ 6/ Nikel elementinin 6 İ S A simgesi... Sıtma 7 T E L İ S N E Y mikrobunu aşılayan 8 MA Ş B OC A sivrisinek. 7/ Yapıl 9 K E F G A Z E L masında sakınca olmayan... Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da konargöçerlerin kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi. 8/ Bir tür balık ağı... Kötülük, fenalık. 9/ Askeri donanımın metal bölümlerini temizlemede kullanılan üstübeç, alkol ve sabun karışımı madde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fethiye ilçesi yakınlarında, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada. 2/ Tuzağa düşürülen şey... İzmir'in bir ilçesi. 3/ Güney Amerika'daki bozkırlara verilen ad... Soyaçekim. 4/ Karakter.. Kitabe. 5/ Acı, öfke, heyecan gibi duyguları yatıştırma... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 6/ Ege Denizi'nde, Yunanistan'a ait bir ada. 7/ ‘‘Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın / sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın” (F.N. Çamlıbel)... Tombul bir fındık türü. 8/ ‘‘Derme çatma, çer çöp” örneklerinde olduğu gibi, anlatımı güçlendirmek için sesçe benzer sözcüklerin üst üste kullanılmasına verilen ad. 9/ Soyundan gelinen kimse... Tehlike işareti. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle