25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Yoksulluk ve temel sağlık hizmetlerinin geri plana itilmesi özellikle İstanbul’da hastalığı patlattı 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Türkiye’ de verem alarmı Almanya’ya suçlama ? İstanbul Haber Servisi Berlin Talat Paşa Harekâtı’na katılan bazı aydınlarla birlikte basın toplantısı düzenleyen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Alman polisinin baltalama ve kışkırtmalarına rağmen, yürüyüş ve mitingde tek bir olay yaşanmadığını söyledi. Yürüyüşe 10 bin kişinin katıldığını belirten Perinçek, “ABD’nin, Alman hükümetinin, Türk başbakanının, ülkemizde Avrupa Birliği yalanına ortak olan MHP, CHP gibi partilerin liderlerinin mitingi boğmak, katılımı önlemek için çabaladıklarını, ama başaramadıklarını” savundu. Ecevit Sonrası DSP Fikret Bila’nın geçen hafta yayımlanan iki DSP yazısından algılayabildiğim, partinin genel merkezinde, Yılmaz Büyükerşen adının özellikle Bülent Ecevit tarafından cumhurbaşkanlığı için aday gösterilmesi karşısında hoşnutsuz bir havanın estiğiydi. Bu nedenle, sorunu büyüteç altına almak için çarşamba günü ‘‘Zorunlu Bir DSP Yazısı’’nı yayımladım. Eksik olmasınlar. Her yazar gibi benim de yazılarımı beğenen, tepki gösteren ve eleştiren okurlarımdan çoğunluğu elektronik posta ile mesajlar gelir. Çarşamba yazısı için bu mesajların hem sayıları hem de beni yüreklendiren sözleri çoktu. O arada iki okurum, faks iletileri ile DSP Büyük Kongresi’nden bu yana iki buçuk değil sadece bir buçuk yıl geçtiğini anımsattılar. Sanırım benim tarih yanlışımı düzeltmek isteyen birisi parti meclisi üyesi, öteki ilçe başkanı iki okurum da; hafif bir yanılgı içindeler. Çünkü geriye bugünden bakılırsa 606 günlük önemli bir zaman dilimi olmalı. Hükümetler, güvenoyu aldıktan sadece altı ay sonra seçmenlerin ‘‘Ne yaptınız’’ sorusu ile karşılaşırlar. İktidar olmanın yolunu açma görevini üstlenen siyasal partiler için de benzer süreler işlemiyor mu? 606 gün içinde, ilçe ve il kongrelerine bile doğru dürüst başlamamış bir parti yönetimi, 1999 genel seçimlerindeki yüzde 22.9’luk başarısını ilk genel seçimde nasıl yakalayacağının hazırlığından kendi kamuoyunu ve ülke seçmenlerini haberli kılmak için neler yapıyor? Eksik olmasın. Partinin internet sitesi genel başkanın ve kimi yardımcılarının yarımşar sayfalık demeçleri ve mesajlarını muntazaman duyuruyor. Bu duyurular SMS mesajlar ile ceplerimize kadar gelecek şekilde bol masrafları da göze alarak yapılıyor. Ama o 606 günün sonunda, 1999’un yüzde 22.9’luk oy oranından kalan ne yazık ki hâlâ yüzde 0.9 gibi korkunç ve her yönetim sorumlusunun uykularını kaçırması gereken bir hezimet levhası değil midir? Fikret Bila’yı enforme etmek isteyen parti yetkilisi, DSP’nin başında Büyükerşen’i görmek isteyen ve bu nedenle Hoca’yı ziyaret edenlerin önlerini kesmeye alabildiğine hevesli. O anonim sözcüye göre, ‘‘Büyükerşen Hoca’nın duruşu da böyle bir görevi üstlenmeye hevesli görülmüyormuş. Üstelik Büyükerşen’in beyanlarına bakılacak olursa, o sanki DSP’li gibi değil de, her partiye ve her kesime eşit mesafede gibiymiş. Ulusal uzlaşma arayışını yansıtıyormuş’’. ? İstanbul Verem Savaş Derneği verilerine göre Türkiye’de, her yıl belirlenen yeni verem hastası sayısı yaklaşık 19 bin iken İstanbul’da bu rakam 2005 yılı istatistiklerinde 6 bin 494 olarak saptandı. Sağlık yönetiminin felaket olduğunu belirten Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan, “İstanbul veremde alarm veriyor” dedi. ŞULE KÖKTÜRK/ZEYNEP ŞAHİN ULAŞIMA UYGUN OLMADIĞI GEREKÇESİYLE FAALİYETİNE SON VERİLDİ Dispanserin kapatılmasına tepki CAN HACIOĞLU ‘Erdal, Güney Kıbrıs’ta’ iddiası ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fehriye Erdal’ın Kıbrıs Rum Kesimi’ne deniz yoluyla kaçtığı ve Larnaka’da görüldüğü iddia edildi. Bu istihbari bilgilerin, Türk emniyet makamlarına da ulaştığı kaydedildi. NTV’nin haberine göre, Türk istihbarat birimlerinin, Erdal’ın Kıbrıs Rum Kesimi’nde olup olmadığını Interpol Genel Sekreterliği aracılığıyla araştırdığı belirtildi. Ancak şu ana kadar Fehriye Erdal’ın Kıbrıs Rum Kesimi’nde olduğunu doğrulayan ya da yalanlayan resmi bir bilgiye ulaşılamadı. İSTANBUL/ANKARA ‘‘24 Mart Dünya Verem Günü’’nde, Türkiye’de hastalığın giderek yaygınlaştığına dikkat çekildi. İstanbul Verem Savaş Derneği verilerine göre Türkiye’de, her yıl belirlenen yeni verem hastası sayısı yaklaşık 19 bin iken İstanbul’da bu rakam 2005 yılı istatistiklerinde 6 bin 494 olarak saptandı. Tıp Kurumu’nun raporu da bu sayıyı doğrulayarak sadece İstanbul’da geçen yıl yüzde 60’lık bir artış yaşandığnı ortaya koydu. Veremin Türkiye’de tırmanışa geçmesinin temel nedeni olarak ise ‘‘yoksullaşma ve temel sağlık hizmetlerinin geri plana itilmesi’’ gösterildi. Geri kalmış ülkelerde sıkça görülen bir hastalık olarak tanımlanan veremin Türkiye’de görülme oranının gün geçtikçe arttığı vurgulandı. İstanbul Verem Savaş Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan’a göre ise İstanbul veremde alarm veriyor. ‘‘İstanbul’da sağlık yönetiminin felaket’’ olduğunu vur ESKİŞEHİR Eskişehir kent merkezindeki Verem Savaş Dispanseri, ulaşım şartları uygun olmadığı iddiasıyla kapatıldı. Böylelikle Eskişehir’de verem taraması yapılamazken dispanserdeki sağlık malzemeleri de çürümeye terk edildi. Kent merkezinde olan dispanserin ulaşım zorluğu gerekçe gösterilerek kapatılması tepkilere yol açtı. Verem Savaş Derneği Eskişehir Şube Başkanı Ali İhsan Özdemir, Türkiye’de verem hastalıgulayan Kılıçarslan, Sağlık Bakanlığı’nın genelgesine göre, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği, ‘‘Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi’’nin (DOTS), İstanbul’da bütün sağlık ocaklarında uygulanması gerektiğini ancak hiçbirinde uygulanmadığını söyledi. Kılıçarslan, ‘‘Marmara bölgesi en çok verem görülme oranına sahip. Türkiye’de oran yüz binde 27, Marmara’da bu oran yüze binde 35. İstanbul’da ise yüz binde 60. Yani Türkiye’deki hastaların nerdeyse yüzde 40’ı İstanbul’da. İstanbul alarm veren bir yer’’ dedi. İstanbul’da sağlık yönetiminin ‘‘felaket’’ olduğunu belirten Kılıçarslan, ‘‘Bunu AKP’liler de söylüyor iktidara geldiklerinden beri, veremle mücadele konusunda bir kurul oluşsun diye yal ğının sıkça görülmeye başlandığı bugünlerde dispanserin kapatılmasının son derece yanlış olduğunu ifade etti. EskişehirBilecik Tabipler Odası Başkanı Doç. Dr. Hikmet Başmak da ‘‘Dileğimiz hatadan bir an önce dönülmesidir’’ diye konuştu. SHP Eskişehir İl Başkanı İbrahim Arslan da karara tepkisini ‘‘Verem Savaş Dispanseri’nin sudan bahaneler ile kapatılmasını anlamak mümkün değildir’’ diyerek dile getirdi. ADD Eskişehir Şube Başkanı Azmi Kerman ise, dispanserin siyasi emellere kurban gittiğini vurguladı. rılması’’nın yattığını dile getirdi. Üçer, verem hastalığı için ‘‘aysbergin altında uyuyan bir dev’’ nitelemesini yaparken Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın veremle savaş konusunda son yıllarda başarı gösterildiği yönündeki açıklamalarının ise gerçeği yansıtmadığını söyledi. Üçer, acilen alınması gereken temel önlemleri ise şöyle sıraladı: ? DOTS uygulanmalı. ? DSÖ’nün belirlediği ölçütlere uygun biçimde ‘‘Ulusal Verem Savaş Stratejisi’’ oluşturulmalı ve uygulanmalı. ? Kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm ve altyapı eksikliği sorunu giderilmeli. ? Verem tanısı konan hastaların yasal olarak zorunlu bildirimleri yapılmalı. ? ‘‘Ulusal Verem Savaş Programı’’ yaşama geçirilmeli. varıyoruz ama hâlâ bir çalışma yok’’ diye konuştu. UYUYAN BİR DEV Tıp Kurumu’nun da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Sağlık Bakanlığı rakamları başta olmak üzere bilimsel ve resmi veriler doğrultusunda yaptığı değerlendirme, Türkiye’de veremin görülme sıklığının tırmanışa geçtiğini gösterdi. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, sorunun temelinde ‘‘artan işsizlik sonucu yoksullaşan çoğunluğun sağlıklı barınma ve beslenme olanaklarından hızla uzaklaşması, sağlık hizmetlerinde koruyucu anlayışın geri plana itilmesi ve piyasa etkileşimli tedavi edici anlayışın ön plana çıka TTB YASASI’NDA DEĞİŞİKLİK İlk teklif Ecevitler’dendi... DSP yöneticisi, Ecevitler’in 24 Temmuz 2004 Kongresi öncesinde genel başkanlık görevini üstlenmesi için ilk ve ağırlıklı öneriyi Büyükerşen’e yaptıklarını, Hoca’nın da Eskişehir Belediyesi’ndeki görevinin o günkü ağır koşulları nedeniyle özür dilediğini biliyordur. ‘‘Sanki DSP’li değil de’’ karasını kolaylıkla çalabilen perde gerisindeki yönetici, Türkiye’de tek büyükşehir belediye başkanlığını partisine kazandıran bir kimseyi hem kolaylıkla harcayabilecek mizaçta olduğunu saklamıyor; hem de solda toparlanma için bugünkü genel başkan ve ekibinin yönetimindeki DSP’yi adres olarak gösteriyor. Büyükerşen adı, sadece sol kulvarda değil, ülkeyi AKP ve Erdoğan iktidarından kurtarmak isteyen her sağduyulu vatandaş için de bir umut filizi gibi boy vermektedir. Geçen hafta İstanbul’da Haldun Dormen için düzenlenen geceye katılan yüzlerce kişinin, bu isteklerini DSP’li Büyükerşen’e yansıttıklarını duymuş olsa, eminim o genel merkez sözcüsü de, mutlu olduğunu saklamazdı. Büyükerşen’e cumhurbaşkanlığı ya da başbakanlık adaylığını sağlayacak yöntemler üzerinde Bülent Bey’in nasıl beyin jimnastiği yaptığını biliyorum. Büyükerşen, Fikret Bila ile yaptığı söyleşide, bugüne kadar kendisinin hiçbir göreve talip olarak gelmediğini anımsattıktan sonra; önümüzdeki seçimlere kendisinin başkanlığında bir hükümet projesi ile girilmesi önerisini Zeki Sezer’in de yaptığını anlatmış. Bildiğim kadarı ile asıl öneri sahibi Ecevitler ve Almanya’daki BrandSchmit modelinden esinlenerek bu düşüncelerini açmışlar. Zeki Sezer de, kendisinin böyle bir seçeneğe hazır olduğu yanıtını vermiş. O model geçici bir çözüm olduğu için bugün çok geçerli görülmemelidir. Kaldı ki bir başbakan adayı, seçimlere elbette bir parti listesinden girecektir. Partisinin çoğunluk alması için ağır sorumluluk üstlenecektir. O kişi sıradan bir aday değil, partisinin genel başkanı da olmalı değil midir? Büyükerşen’in önümüzdeki parlamentonun, bir Kurucu Meclis gibi çalışması düşüncesi de, o seçimlere Erdoğan’ı iktidardan indirmek gibi, ülke için bugün çok yaşamsal bir program ile gidilecekse, elbette geniş bir cumhuriyetçiler güç birliği şemsiyesi altında girilmesi görüşlerini de paylaşıyorum. Böyle bir oluşum için Büyükerşen’in kaptanlığında yola çıkılması seçeneği karşısında Zeki Sezer’in de zorluk çıkartıcı adam olmayacağına da güvenenlerdenim. MGSB’nin iptali için dava ? ANKARA (ANKA) İnsan Hakları Derneği (İHD), Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB) onaylayan Bakanlar Kurulu kararının iptali için Danıştay’a dava açacak. İnsan Hakları Derneği’nden yapılan açıklamada, MGSB’nin anayasaya, demokratik ilkelere ve insan haklarına aykırı olduğu belirtildi. Dava dilekçesinin yarın Danıştay Başkanlığı’na verileceği belirtildi. Rehber ücret tarifesine geçiliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği’nin eylem ve uyarıları sonunda iktidar ve muhalefet partileri uzlaşarak TTB Yasası’nda değişiklik öngören yasa önerisini kabul etti. TBMM Genel Kurulu’nda dün kabul edilen düzenlemeyle, muayene ve ameliyat ücretlerinde asgari ücret tarifesinden rehber ücret tarifesine geçilmesi kabul edildi. TBMM Genel Kurulu’nda dün Türk Tabipleri Birliği Yasası’nda değişiklik öngören yasa önerisi jet hızıyla kabul edildi. Yasayla, bir odanın kurulabilmesi için gereken hekim sayısı, 200’den 100’e indirildi. Odaya kayıt ücreti ve yıllık aidat miktarı ise 30 YTL’den az, 150 YTL ’den fazla olmayacak. Aidatlar, her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılacak. Oda gelirleri tahsilatının yüzde 10’u, Merkez Konsey’e gönderilecek. Yasaya göre, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin en az miktarını gösteren rehber tarifeler düzenlenecek. Bu tarifeler TTB Merkez Konseyi’nin onayından sonra Sağlık Bakanlığı’na gönderilecek. TTB Merkez Konseyi üye sayısı ise 7’den 11’e çıkarıldı. Tasarı üzerine konuşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ‘‘muayenehanesi olmayan ve kamuda çalışan uzman hekimlerin döner sermaye payı ile 5 bin YTL maaş aldıklarını, sözleşmeli hekimlerde ise bu rakamın 7 bin 600 YTL olduğunu’’ bildirdi. Akdağ, ‘‘Hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza bu para, analarının ak sütü gibi helal olsun’’ dedi. Aylar sonrasına randevu alan hastalar AKP’nin sağlık politikasını eleştirdiler. Geceleri randevu almak için hastaneye gelip günlerce bekliyorlar Yurttaşın çilesi bitmiyor İstanbul Haber Servisi Yurtdiğini anlatan genç Hanife Gül, taşların hastanelerde yaşadığı saat 03.00’te gelip sıraya adını kuyruk çilesi bitmiyor. Hastayazdırdığını, 04.00’te tekrar gelip neye gece 01.00, 02.00, 03.00 sıra beklemeye başladığını anlatıgibi saatlerde gidip sıra bekleyor. Biz Hanife ile konuşurken dimeye başlayan yurttaşların iyiğerleri atılıyor, ‘‘02.00’de geldim’’, leşme umudu da kalmıyor. Şişbir başkası ise gece 12.0001.00’de li Etfal Eğitim ve Araştırma gelip ismini sıraya’’ yazdıranlar olHastanesi’ne oğlu Furkan’ı, duğunu anlatıyor. geniz eti sorununu tedavi ettirmek için götüren Ayhan BahEĞİŞEN BİR ŞEY YOK çeci, sabaha karşı saat 04.00’te Mehmet Külak, 2 haftadır bu hassıraya girmek için geldiğini anHalit Yavuz ise eşi Döndü için tanenin kuyruklarında bekliyor. latıyor. Saat 08.00’de de çocusaat 03.00’te hastaneye geldikleriğun hastaneye eşi tarafından getirildiğini belirten ni söylüyor. Yavuz, isyanını şu cümlelerle dile getiBahçeci, oğlu ve eşiyle birlikte, saat 12.00 olmasına riyor: ‘‘Hastalığı bekleye bekleye buradan alıyoruz. karşın hâlâ muayene sırası bekliyor. Televizyonda ‘sorunlar çözüldü, özele gidebileceksiniz, her şey yolunda’ diyorlar ama gelsinler görsünler burda her şey aynı. Eşim bacaklarından raAY SONRASINA SEVİNDİK hatsız, burada beklerken şekeri de çıktı.’’ Hastanede muayene olduktan sonra tetkiklerini, Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırbir an önce sonuca ulaşabilmek için dışarıda yaptırma Hastanesi Onkoloji Bölümü’nde 2 haftadır dığını anlatan Seyhan Sevindik’e ise kontrol için, 16 kuyruklarda bekleyen Mehmet Külak, ‘‘2 haftaAğustos’a randevu verildi. Sevindik, ‘‘Bu sistem düdır tahliller yapılıyor, biz burada sürünüyoruz ama zelir mi, artık benim umudum kalmadı’’ diyor. Ordaha tedaviye başlamadılar. Daha nisanın 6’sına film topedi polikliniği önünde ise herkesin ayağı, bacağı, için randevu verdiler. Eğer ben kanser hastasıysam, kolu sakat ama oturacak yer yok. Saat 03.00’te gelneden bizi böyle bekletiyorlar’’ dedi. Hemofili tedavisi ? İstanbul Haber Servisi Türkiye Hemofili Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar, Türkiye’de 5 bin, dünyada ise 550 bin kadar hemofili hastası bulunduğunu ancak bunlardan Türkiye’de 3 bin, dünyada ise 110 bin kadarına tedavi olanakları sunulabildiğini söyledi. ‘‘17 Nisan Dünya Hemofili Günü’’ ve ‘‘11. Ulusal Hemofili Günü’’ dolayısıyla açıklama yapan Zülfikar, ‘‘Batı ülkelerinde hemofililerde sakatlık oranı yüzde 2’lere çekilmişken, ülkemizde yüzde 59 gibi yüksek oranlarda seyretmektedir’’ dedi. D 5 Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net ? Sosyal Güvenli Yaşam Eğitim ve Sağlık Vakfı Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR igara tiryakiliği, sigaradan vazgeçmek, sigara yasakları, yasaklara duyulan tepkiler, karşı tepkiler uzun süredir gündemde kalıyor. Gazetemizde de sigara konusu sıklıkla yer almakta. Geçenlerde Cumhuriyet’in Pazar ekindeki yazısında, NTV’deki spor saati ile TV 8’deki ‘‘Yaşamdan Dakikalar’’ programında konuşmalarını ilgiyle izlediğim Haşmet Babaoğlu, sigara karşıtlığını asıl kötülüklerin gizlenmesi hinoğluhinliğine bağlıyordu. Doğrusu ben bir sağlıkçı olarak hiç olmazsa dostlarımı bu beladan kurtarmaya çalışırken bu hinoğluhinliğimin hiç farkına varmamıştım. Ayrıca Babaoğlu sigaranın bütün kötülüklerin anası gibi gösterildiğini söylüyor. Bunu modern tıp ideolojisi ileri sürüyormuş. Eğer ona bir gün rastlasaydım ‘‘Sayın Babaoğlu, böyle geri zekâ ürünü bir iddiayı ciddiye almanın ne anlamı var’’ diye sorardım. Tıp eğer çağın dini ve totaliter ideolo S Sigara Tartışmaları jisi haline geliyorsa elbette bununla da savaşmak gerekir. Gazetedekiler biliyor, ben, yukarıda belirttiğim gibi hem tıp fakültesi nöroloji kliniğinde hem de Cumhuriyet’te çalışanların sigara bırakmaları için dostça bir çaba gösteriyorum. Bırakmayı başaranlara sembolik hediyeler alıyorum. Bakın Pazar dergisinin editörü yetenekli gazeteci yazar Berat Günçıkan 3 yıl bıraktı sigarayı ama yazık ki yine başladı. Geçen gün bana yeniden ciddiyetle bırakmayı denediğini bildirdi. İkinci hediyeyi almaya hazırlanıyorum. Gerçek şu ki çoğunlukla bırakanlar yeniden başlıyorlar. Ama sevgili Deniz Som’la hiç vakit kaybetmiyorum. O büyük keyifle sigarasını içip dumanını savuruyor. Ona söylenecek söz yok. Dünyanın en güzel badem ezmesini üreten yakın dostum Sevim İşgüder de en büyük dostum dediği sigarayı bırakmayı hiç mi hiç düşünmez. Başkalarını duman altında bırakmamak koşulu ile helal olsun bu tiryakiliği benimseyenlere! Yurdumuzda bilimin ve bilimselliğin önde gelen savunucularından Orhan Bursalı dostumuz kendi sütununda sigara dumanından şikâyetlerini ve içmeme özgürlüğünü keskin bir üslupla söz konusu ediyordu. Türkiye’nin en çalışkan, en üretici insanlarından Oktay Ekinci de bir ara sigara içimi ile üreticilik ve verimlilik arasında bir ilişki kurmak istemişti. Hani, sanki sigara içerek daha üretici olmak varken neden içmeden aylak ve verimsiz olmalı der gibi idi. Sigaradan vazgeçmenin çok zor ve pek çetin bir uğraş olduğunu iyi biliyor ve bu güçlüğü takdirle karşılıyorum. Sanırım bunu aşmakta zorlananlar buradaki zayıflığı içlerine sindiremiyor, kendilerine mal edemiyor ve projeksiyon mekanizmalarına başvuruyorlar. Çünkü bu zaafı açıkça ifade ve itiraf eden çok sayıda insan tanıyoruz. Tiryakilikte ısrar eden dostlarımızın böyle bir analizden rahatsızlık duymayacağını umarım. YERİNi ALACAK SİGARANIN ÇOK ŞEY VAR Mağdurların tutunacağı sıcak el İstanbul Haber Servisi Sosyal Güvenli Yaşam Eğitim ve Sağlık Vakfı, yaşlıları, kadınları ve engellileri kapsayan projeleri ile, toplumun mağdur kesimlerine yardımı amaçlıyor. Vakıf, projelerin tanıtımı için 31 Mart Cuma günü Derviş Eroğlu Kültür Merkezi’nde geniş katılımlı bir etkinlik düzenleyecek. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan vakıf kurucusu ve Başkan Yardımcısı Hatice Eser, vakfı Burhanettin Demircioğlu ile birlikte, yurtiçinde ve yurtdışında yaşayanları sosyal güvenlik şemsiyesi altına almak amacıyla kurduklarını belirterek, sosyal güvenlikle ilgili olarak, bir radyoda gerçekleştirilen programla, yurttaşların bu konudaki bilgi yetersizliğinin farkına varılması ile vakfı kurmaya karar verdiklerini anlattı. 2000 yılında kurulan vakfın, bugüne kadar yalnız bilgilendirme toplantıları yaptığını dile getiren Eser, yaklaşık 1 yıl önce geliştirdikleri projeleri artık uygulamaya başlayacaklarını anlattı. Uzman kişilerin çeşitli hastalıkların yanı sıra tüm kanserlerin yüzde otuz beşinden sorumlu olduğunu bildirdiği sigaraya karşı çözümler arayanlar için sigara yerine konulacak çok şey var derim. Spor, sanat, şiir var, dans ve müzik var. Sevgi var, aşk var. Daha güzel bir dünya için çabalamak var. Canı sıkılan, umudu kırılan gençliğe sigara yerine bunları sunmak çok daha yerinde olmaz mıydı? coskunoz@superonline.com CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle