13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2006 SALI 10 KAVŞAK ÖZGEN ACAR DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr Nihai statüyle ilgili görüşmeler Viyana’da başladı, ancak hemen bir sonuç beklenmiyor AKP, İngilizlere Göre Kökten İslamcı! İngiliz Dışişleri Bakanlığı, ‘‘yasaklanmış İslamcı gruplarla bağlantıya geçilmesini’’ öneren bir muhtıra nedeni ile karıştı. Bakanlığın Arapİsrail ilişkilerinden sorumlu Julie McGregor ‘‘Mısır’da yasaklanan ve seçimde önemli başarı sağlayan ‘Müslüman Kardeşler’ adlı köktenci ve şiddet kullanan grupla ilişkiye geçilmesini’’ 17 Ocak’ta Bakan Jack Straw’a sundu. Muhtıra basına sızınca, bakan sakalla bıyık arasında kaldı. ‘‘Demokrasiye saygı’’ inancındaki İngiliz Dışişleri, ‘‘şiddet uygulayan İslam örgütlerinin seçimle iktidara gelmeleri’’ durumunda ne yapılacağına ilişkin bir siyasa bunalımı yaşıyor. İngiliz basını, olayı çeşitli boyutları ile irdelerken Guardian gazetesi ‘‘Şiddet, muhalefet, demokrasi’’ başlıklı bir listede, Türkiye’den ‘‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP)’’ Hizbullah, Hamas, İslami Selamet Cephesi gibi köktenci gruplar arasında yer verdi. AKP’nin böyle bir listede boy göstermesini varın bir İngiliz okuru olarak siz değerlendiriniz. AKP listede şöyle tanımlandı: ‘‘Sözde İslamcı. Ancak her şeyden önce tutucu bir parti. 2002’de seçim kazandı. En laik Müslüman ülkeyi İslamcı yapmasından korkuluyorsa da bunun geçersiz olduğu anlaşılıyor.’’ İngiliz diplomat, muhtırada ‘‘şiddet yanlısı da olsa seçilmiş parlamenterler ile ilişki kurulmasını’’ öneriyor. Kosova masaya yatırıldı OSMAN ÇUTSAY AKP, ‘Ben Devletim!’ Türk dış siyasasında, oldum olası yabancıların dümen suyunda değil; ulusal çıkarları gözeten bir yol izlenmesi tartışılagelmiştir. Bu yolu ‘‘devlet’’ saptar, ‘‘hükümet’’ uygular. AKP’nin iktidara gelişinden bu yana yolu artık, Başbakan’ın danışmanları Ahmet Davutoğlu, Cüneyt Zapsu ve Egemen Bağış ‘‘saptıyor’’, hükümet ‘‘uyguluyor’’, devlet ‘‘güç durumda kalıyor’’. Şam’da sürgündeki Hamas Siyasal Büro Başkanı Halid Meşal’ın ziyareti, devleti, ABD ve AB’yi karıştırdı, İsrail’i kızdırdı. ABD yanlısı Zapsu ve Bağış bile bu ziyarete karşı çıktıkları halde Davutoğlu’nun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna ettiği belirlendi. Dışişleri adına Büyükelçi Deniz Bölükbaşı, Amerikalılar ile Irak’a karşı Türkiye topraklarının kullanımını çekişe çekişe görüşürken Başbakan’ın Amerikancı danışmanları, Vaşington’a ikmal gemilerini İskenderun’a göndermeleri için kapıyı çoktan aralamışlardı. Habur Kapısı, Amerikalılarca yol geçen hanına çevrilmişti. 1 Mart tezkeresinin reddinden sonra danışmanları sayesinde Başbakan’ın kredisi sıfırlanırken, İskenderun’a boşalan ABD cephanesi gemilere yeniden yüklenmişti. Hamas, 25 Ocak seçimini El Fetih’e karşı farklı kazanınca İsrail, ABD ve AB’de tüyler diken diken oldu. Hizbullah gibi şeriatçı bir terörist örgütün siyasal kanadı olan Hamas’ın seçimle iktidara gelmesi, Ortadoğu barış sürecini çıkmaz sokağa sokmak demekti. Güçlü İngiliz istihbaratı sonucu Londra’ya çok önceden bildirmiş olmalı ki Bayan McGregor, Hamas’ın seçilmesinden sekiz gün önce muhtırasını noktalamıştı. Türkiye, İsrailPakistan Dışişleri Bakanlarını İstanbul’da buluşturmuş, ABD’nin Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad ile Iraklı Sünnilerin yine İstanbul’da bir araya gelmelerine aracılık yapmıştı. Bölgede ağırlığı, dünyada belirginliği olan Türkiye’nin Filistinİsrail anlaşmazlığına da aracılık yapması doğaldı. Filistinİsrail arasındaki sanayiye yönelik projelere aracı olan Türkiye’den başka bir davranış beklenemezdi. Sorunlu iki tarafın da bu arabuluculuğu kabul etmeleri koşul değil miydi? Filistin Parlamentosu toplanmamış, seçilenler ant içmemiş, başbakan belli olmamış, hükümet kurulmamış, hükümetin izleyeceği siyasa açıklanmamış, güvenoyu kullanılmamış; buna karşılık sürgünde yaşayan, demokrasinin gerekleri dışında kalan bir Hamaslı liderin, Davutoğlu adında birinin girişimiyle Ankara’da boy göstermesi ne kadar doğruydu? Ayrıca İsrail, ABD, AB ve Türkiye ‘‘HizbullahHamas’’ı terörist olarak kabul etmemişler miydi? Hamas, İsrail’i devlet olarak tanımıyor, İsrail de bir terörist örgütü tanımayacağını söylüyordu. Bu durumda Türkiye’nin ‘‘arabuluculuk’’ koşullarının varlığından söz edilebilir miydi? ‘‘Devletten (ÇankayaDışişleriGenelkurmay)’’ gelen tepkiler üzerine Başbakan Erdoğan, öngörülenin aksine Meşal ile karşılaşmamak için köşe kapmaca bile oynamak zorunda kaldı. AKP merkezinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün katılımıyla bir görüşme yapıldı. Gül, ‘‘bakan’’ olarak değil ‘‘AKP’li’’ olarak katılmıştı. Ortada, Danıştay’ın bir öğretmenin türbanına uyguladığı ‘‘kamu alanı’’ kuralından farksız olmayan bir durum geçerliydi. Gül, eleştirilere karşı ‘‘Filistin tapusunun Türkiye’de olduğunu’’ öne sürerek savunmasını yaptı. The Economist Türkiye, Osmanlı arşivinden tapu dosyalarını Filistin’e armağan etmişti. İster Yunanistan, ister İsrailFilistin olsun, bu ülkelerin vatandaşları arasındaki arazi davalarında oraların mahkemeleri Türkiye’ye başvururlar. Osmanlı arşivleri incelendikten sonra yerel mahkemeler, Ankara’nın bildirimine göre anlaşmazlıkları çözerler. Gül’ün unuttuğu bir şey vardı. O tapular TC’nin değil, Osmanlı’nındı. Öyle olsaydı, bugün ne Kıbrıs’ta sorun, ne de Yunanistan ile anlaşmazlıklar kalırdı. AKP açıklamalarına göre İsrailABDAB’nin önerdiği, İsrail’in tanınması, şiddetten uzaklaşılması, yol haritasına uyulması yolunda ‘‘telkinler’’ yapılmıştı. Gerçekten Türkiye, Batı’nın telkinlerini gerek Suriye ve gerek Iran’a iletiyordu. Gül’e göre Hamas’a da aynısı yapılmıştı. Üç hafta sonra Hamas hükümetinin alacağı biçim öncesinde, zaten ekonomik bunalım içindeki Filistin’e, İsrail ve ABD, 50’şer milyon dolarlık yardımları kesip 140 bin memuru cezalandırma kararını açıkladılar. FRANKFURT Son dönemde keşfedilen doğal kaynaklarıyla da gözlerin çevrildiği Kosova’nın nihai statüsünün belirlenmesi görüşmeleri BM gözetiminde başladı. Sırp ve Arnavut taraflarının, şimdilik ‘‘en üst düzeyde temsil edilmediği’’ toplantılara, BM adına Martti Ahtisaari’nin yardımcısı Albert Rohan başkanlık ediyor. Görüşmeler özerklik, bağımsızlık gibi başlıklar üzerinden benzer sorunları olan pek çok ülke için ‘‘örnek oluşturma’’ olasılığı nedeniyle ayrıca önemseniyor. Ocak ayında başlaması gereken bu toplantılar dizisi, Kosova Başbakanı İbrahim Rugova’nın ölümü üzerine ertelenmişti. Son yıllarda Kosova ve çevresinin özellikle linyit, bakır, altın ve krom gibi madenler ? Son yıllarda Kosova ve çevresinin özellikle linyit, bakır, altın ve krom gibi madenler konusunda zengin olduğunun ortaya çıkmasıyla görüşmelerin daha fazla önem kazandığı söyleniyor. Görüşmeler, benzer sorunlara sahip ülkeler için örnek oluşturabileceği için de önem taşıyor. konusunda zengin olduğunun ortaya çıkması, tarafların kendi taleplerinde daha ısrarlı olmasına yol açtı. Kosova, 8.3 milyar ton ile Avrupa’nın en büyük linyit kömürü yataklarına sahip. ya çalıştığı Kosova’dan, geçen 7 yıl içinde çoğunluğunu Sırpların oluşturduğu diğer etnik gruplardan insanlar kovuldu. Olaylar sırasında 2 bin 500 kişi de öldürüldü. Özellikle 2005 yılı ekim ayında BM Güvenlik Konseyi’nin nihai statü görüşmelerine başlanması için açıklama yapmasından bu yana saldırıların arttığı saptandı. Kosova’nın statüsü ile ilgili görüşmeler, bölgenin AB ile ilişkileri ve bağımsız devlet statüsüne kavuşmadan AB’ye üyeliğiyle ilgili bazı raporlar nedeniyle, Türkiye başta olmak üzere birçok ülke için de özel bir önem taşıyor. Bu nedenle ‘‘Balkan Temas Grubu’’nu oluşturan ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya ve Rusya dışişleri bakanlarının toplantıları çok daha önemli görülüyor. Bu grubun kasımdaki toplantısından üç olasılık çıktı. ‘Küçük adımlar siyaseti’ Gerek Belgrad gerekse Priştine’nin ilk aşamada mesafeli kaldığı toplantılardan kısa vadede bir sonuç alınması beklenmiyor. Ahtisaari’nin de ‘‘küçük adımlar siyaseti’’ doğrultusunda, ilk toplantılarda tarafların aracısız konuşabilmeleri hedefleniyor. Halen NATO komutasında 16 bin askerin güvenliği sağlama Putin’in uyarıları Kosova ya Arnavutların talebi doğrultusunda tam bağımsızlığa kavuşacak, ya BM askeri denetiminin bazı bölgelerde kısmen sürdüğü koşullu bir bağımlılık ya da genişletilmiş bir özerklik çözümü ortaya çıkacak. Balkan Temas Grubu’nun 31 Ocak’taki son toplantısına, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Pu tin, ‘‘Burada bulunacak her çözüm, dünyada süregiden diğer çatışmalar için de geçerlilik taşımalıdır. Kosova’ya tam bağımsızlık alabilir denildiğinde, neden aynı şey Abhazya ve Güney Osetya için düşünülmesin?’’ sözleriyle müdahale etmişti. Putin, KKTC’yi de örnek göstermiş, ‘‘Ancak henüz bizim tavrımızın ne olacağını söylemiş değilim’’ diyerek dikkatli olunmasını önermişti. Kosovalı Sırplar, Kosova’da kültür, sağlık ve mali özerklik, ayrıca kendi polis ve yargı kurumlarını isterken Belgrad’ın da garantörlük yapmasını talep ediyor. Kosova halkının yüzde 90’ını oluşturan Arnavutlar ise bu talepleri tamamen reddediyor ve Bosna’yı örnek göstererek iki ayrı oluşumun, buradaki merkezi devletin altını oyacağını ileri sürüyor. ‘Ç ÖZÜM İÇİN HAREKETLENİN’ Bakoyannis’ten Rum lidere uyarı MURAT İLEM Heyelandan kurtulanlar Filipinler’in doğusunda meydana gelen toprak kaymasında, toprak altında kaldığından korkulan 1400 kişi ile ilgili arama ve kurtarma çalışmaları devam ediyor. Kurtarma ekipleri, dün toprak altında kalan bir okuldan geldiğini düşündükleri bazı sesler duyduklarını belirttiler. Bunun üzerine yapılan çalışmanın sonunda toprak altından 50 kişi sağ çıktı. Filipinler Sivil Savunma Bürosu, cuma gününden bu yana 72 cesedin çıkarıldığını, kayıp sayısının ise 913 olduğunu belirtti. Güney Kore, kurtarma çalışmaları için Filipinler’e 1 milyon dolar gönderiyor. Yeni Zelanda da 133 bin dolar göndermeyi planlıyor. Avustralya, Filipinler’deki zararın tespiti için bölgeye mühendisler göndereceğini söyledi. ABD ordusu ise kurtarma çalışmalarına 3 bin kişilik bir destek sağladığını açıkladı. (Fotoğraf: REUTERS) ATİNA Yunanistan’da Başbakan Konstantin Karamanlis’in geçen hafta gerçekleştirdiği kabine değişikliğinin ilk net sonuçları alınmaya başlandı. Yunan basınına göre, başta Kıbrıs olmak üzere önümüzdeki dönemde dış politikada kararlı değişiklikler yapılması bekleniyor. Dora Bakoyannis’in Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesini yorumlayan basın, diplomatların bu durumu ‘‘şahsiyetli’’ dış politikaya geçiş olarak değerlendirdiklerine dikkat çekiyorlar. To Vima gazetesi, bugüne kadar dış politika konusunda kendisine yöneltilen her soruya ‘‘Petro’ya (eski bakan Petros Molivyatis) sordunuz mu?’’ yanıtını veren Başbakan Karamanlis’in artık ‘‘şahsiyetli, net ve kararlı’’ politikalar izlemek zorunda olduğu yorumunu yaptı. Gazete yorumunda 50 yıllık net bir ulusalcı doktrini olan Molivyatis’in yerine Bakoyannis’in getirilmesi, doğru yorumlanması gereken bir değişim olarak vurgulanıyor. Yunan basınına göre Bakoyannis, bugüne kadar ‘‘Çözümsüzlük, çözümden iyidir’’ politikaları izleyerek ‘‘Kıbrıs’ı bataklık haline getiren’’ Tasos Papadopulos’a, ‘‘barış ve çözüm yönünde hareketlenin, aksi halde KKTC’nin statükosu değişebilir’’ mesajları iletmeye başladı. ‘Nafile turlar’ Bu konuda ilk yorumlar, Kathimerini ve To Vima gazetelerinde yayımlandı. Yorumlarda adada yıllardır ‘‘Rumlar çoğunluk, Türkler azınlık’’ esasına dayalı bir politikanın izlenmeye çalışıldığını belirtilerek, ‘‘Bu durum çözümsüzlüğe zemin kazandırmıştır’’ dendi. Annan Planı’nın KKTC tarafından kabul edilmesinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Papadopulos’un hâlâ dünyayı kandırmaya çalışarak BM Genel Sekreteri ile sözde çözüm yönünde ‘‘nafile turlar’’ düzenlemeye çalıştığı belirtilen yazılarda, ‘‘Bildiğimiz Dora Bakoyannis, bu duruma seyirci kalamaz’’ ifadesi kullanılıyor. Fransa Siyasal Kurban Müzeciler Geçen 28 Haziran’da bu köşede 95 müzenin 28’inde müdür olmadığını, emekliye ayrılan 56 arkeoloğun, 15 araştırmacının, 1 restoratörün yerine atamalar yapılmadığını, müzelerde sanat tarihçisi, konservatör, nümizmat, eski dilci boşluklarının akıl almaz boyutlarda olduğunu yazmıştık. Türk arkeolojisi ve müzeciliği, ülkenin yüzünü güldüren önemli bir bilim ve seçkin bir sanat yapılanmasıydı. Müzeciler, meslek içi eğitimden geçirilir, iki yılda bir bilimsel rapor vermeleri istenir, zamanla yükselerek müzelere müdür atanırlardı. 56 yıl önce müdür olmak için sınav koşulu getirildi, ama sınav açılmadı. Ayrılanların yerleri doldurulmadı. Müzecilere, asli görevlerine ek olarak 42 değişik iş yüklenildi. Özellikle son 15 yılda müzelerde kanser başladı. Bir de buna ‘‘arkeolog’’ ve ‘‘sanat tarihçisi’’ ayrımı eklendi. Sanat tarihçileri de 42 işi yaptıkları halde, arkeologlar gibi ‘‘teknik sınıfa’’ alınmadıkları için ‘‘özel hizmet ödeneği’’nde ayrımcılık kurbanı oldular. Turizm Bakanlığı ile yetinmeyip Kültür’le birleştirilmesine önayak olan Erkan Mumcu’nun çıkardığı, neye hizmet ettiği bilinmeyen bir yasa ile turizm öne çıktı, kültür dışlandı. Yasada, müzelerin personel gereksinimleri dikkate alınmadı, ‘‘uzman yardımcısı’’ adı altında konuyla, müzecilikle bağlantısı olmayan gençler alındı, arkeologlar, sanat tarihçileri dışlandı. ‘‘Göreve göre insan’’ ilkesi unutulmakla kalmadı, bazı görevlere kaymakamlar atanır oldu. Piramit aşağıdan yukarı doldurulacak iken, gelecek bekleyen gerçek müzecilerin önleri tıkandı. Doğru dürüst çalışan müzeciler siyasal baskılara uğradılar. Antalya Müzesi Müdürü Metin Pehlivaner ve yardımcısı Selahattin Kor, ‘‘müze derneği gelirlerinde yolsuzluk savı’’ ile mahkemeye verildiler. Kor, davanın ardından kalpten öldü. Pehlivaner, araştırmacı unvanı ile Afyon’a sürüldü. Pehlivaner de geçen ay kalpten yaşamını yitirdi. İşin acı yanı, mahkeme, Pehlivaner ve Kor’un yolsuzluklarına ilişkin kanıt bulamadığı için kendilerini akladı. Hem de Pehlivaner’in ölümünden iki gün sonra... Başbakan Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, geçen yaz Gaziantep’te Zeugma Müzesi’ni açtıklarında kendilerini müze müdür vekili Fatma Bulgan gezdirmişti. Başbakan ve bakanlar, bir yıl gibi kısa süre içinde böyle bir müze yarattığı için Bulgan’ı kutlamışlardı. Ancak (adı bizde saklı) Cumhuriyet’in foto muhabiri olduğunu öne süren bir sahtekâr, genel müdürlüğün yazılı talimatı olduğu için, tüm mozaiklerin fotoğraflarını çektirmeyen Bulgan’ı şikâyet etti. Müze pazartesi günü kapalı olduğu için gezdiremediği bir AKP’li bayan milletvekilinin şikâyeti üzerine bakanlıkça görevden alınıp Adıyaman’a sürüldü. Şikâyetin gerekçesi, ‘‘müzeci bayanın küstahlığı(!) ve kayınbiraderinin teröristlerin avukatı olması’’ idi. 2007 yılında Gaziantep Müzesi’ni ‘‘Avrupa’da Yılın Müzesi’’ adaylığını koyacak düzeye çıkarmasının bedeli, herhalde vefakâr ve cefakâr müzecinin göğsünde bir onur madalyası olmalıydı. Sosyalistler muhalefet edemiyor PARİS (AA) Fransa’daki seçmenlerin, Sosyalist Parti’nin muhalefetteki performansını beğenmediği ortaya çıktı. CSA kamuoyu kuruluşu tarafından Le Parisien gazetesi için düzenlenen araştırmaya göre, seçmenlerin yüzde 54’ü Sosyalist Parti’nin ‘‘etkili bir muhalefet yapmadığı’’ görüşünde. Araştırmada, seçmenlerin yüzde 53’ünün, sosyalistlerin gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için ikna edici bir proje ortaya koyamamasından şikâyet ettiği kaydedildi. Fransızların önemli bir bölümü sol partinin bu seçimler için başarılı bir aday çıkaramamasından da rahatsız. Araştırma, Fransız sol seçmenin üçte birinin, Sosyalist Parti’yi ‘‘yeteri kadar solcu’’ olmamakla suçladığını da gözler önüne serdi. Yine aynı araştırmaya göre, Fransız seçmenlerin yüzde 42’si, kadın politikacı Segolene Royal’in, gelecek yıl düzenlenecek seçimlerde Sosyalist Parti’den adaylığını koymasına sıcak bakıyor. Dilekçe ortalığı karıştırdı Bulgaristan’da Türk haklarıyla ilgili metni HÖH de sahiplenmedi Dış Haberler Servisi Bulgaristan’da Türk haklarıyla ilgili iki sivil toplum örgütünün imza kampanyası ortalığı karıştırdı. Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) imza metnini sahiplenmedi, ancak parti lideri Ahmet Doğan’a yönelik tehditler yoğunlaştı. ‘‘MilletTrakya’’ ve ‘‘Ulusal Azınlıklar Birliği’’ adlı iki sivil toplum örgütü tarafından yazılan ve imza kampanyası başlatılan bir dilekçeye bugüne dek toplam 6 bin 500 Türk imza attı. Basına gönderilen dilekçede, aralarında ‘‘Türklere azınlık haklarının tanınması’’, ‘‘Türkçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi’’, ‘‘Etnik kökenli parti kurma yasağının kaldırılması’’ ve ‘‘Türk devlet üniversitesi açılması’’ gibi isteklerin de bulunduğu 10 madde yer alıyor. Adları fazla duyulmamış iki derneğin hazırladığı dilekçede, ayrıca ‘‘özel azınlıklar yasası çıkarılması’’, ‘‘Türkçenin okullarda zorunlu ders olarak okutulması’’, ‘‘azınlıklar bakanlığı kurulması’’ ve ‘‘devlet radyo ve televizyonlarında Türkçe yayınlar yapılması’’ gibi istekler de bulunuyor. Ülkenin en yüksek tirajlı iki gazetesinden Trud gazetesi, ‘‘6 bin 500 Türk, devlet içinde devlet istiyor’’ başlığını kullanırken; 24 Saat, ‘‘Hayali dernekler Türk azınlığı kışkırtıyor’’ diye yazdı. Üyelerinin çoğunu Türklerin oluşturduğu ve iktidardaki koalisyon hükümetinin ortağı olan HÖH ise dilekçeyle ilgisi bulunmadığını açıkladı. HÖH milletvekillerinden Ahmet Hüseyin, dilekçeyi yazan kişilerin Bulgaristan’daki gelişmelerden habersiz olduğunu belirtti. Gizli ölüm tehditleri aldığı bildirilen HÖH lideri Ahmet Doğan’ın çevresindeki güvenlik önlemleri arttırıldı.Tehditlerin niteliği, ne zaman ve nasıl yapıldığı konusunda ise bilgi verilmedi. Venezüella lideri Chavez’den ABD Dışişleri Bakanı Rice’a: Beni sinirlendirme küçük hanım Dış Haberler Servisi Venezüella lideri Hugo Chavez, kendisini eleştiren ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a sert bir sözlü saldırı başlattı. Rice’ın ‘‘kendisini sinirlendirmeye başladığını’’ söyleyen Chavez, küçümseyen bir üslupla ABD Dışişleri Bakanı’nı uyardı. Haftalık televizyon programı Alo Presidente’de halkın sorularını yanıtlayan Chavez, ‘‘Beni sinirlendirmeye başladı. Sana öpücük yolluyorum, Condoleezza ya da Condolencia’’ dedi. ‘‘Condolencia’’, İspanyolca ‘‘başsağlığı’’ anlamına geliyor. ABD’nin tehditlerine her zaman karşılık vereceğini de belirten Chavez, programda Rice’a ‘‘Beni sinirlendirme küçük hanım’’ diye seslendi. Chavez, geçen hafta, ‘‘haddini aşması halinde’’ ABD’nin petrol musluğunu kısacaklarını söylemişti. ‘‘Haddini aşmakla’’ neyi kastettiğini belirtmeyen Chavez, ‘‘Onlar sanıyorlar ki, böyle bir şey yapamam. Sanıyorlar ki petrolü koyacak yer bulamam. Ama fena halde yanılıyorlar’’ demişti. Dünyanın beşinci petrol üreticisi Venezüella, 1.5 milyon varili ABD’ye olmak üzere günde yaklaşık 3.2 milyon varil petrol ihraç ediyor. Chavez hükümetiyle ilişkileri iyi olmayan Amerikan hükümeti, geçen hafta Rice’ın ağzından, Chavez’in ‘‘demokrasi için bir tehdit’’ teşkil ettiğini belirtmişti. Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90 (Fotoğraf: REUTERS) CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle