18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Emek Platormu, Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik yasa tasarılarına karşı eyleme hazırlanıyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Parası olana yaşam hakkı ? Kamu görevlilerinin prim yükünü arttıracak sistemde, mevsimlik işçiler, esnek çalışanlar, çalıştıkları sürece primlerini ödedikleri halde emeklilik hakkı elde edemeyecek. Sağlıkta özelleştirmenin son adımı olarak değerlendirilen yasa tasarısının sosyal devlet değil tüccar devlet anlayışı taşıdığı belirtildi. ŞULE KÖKTÜRK ağlıkta özelleştirmenin son adımı ve sosyal güvenliğin tasfiyesi olarak nitelenen ‘‘Genel Sağlık Sigotası’’ ve ‘‘Sosyal Güvenlik’’ yasa tasarılarına karşı tepkiler artarak sürüyor. Şubat sonuna dek TBMM’den geçirilmesi planlanan, parası olana yaşama hakkı tanıyan iki yasa tasarısına karşı çeşitli sivil toplum örgütlerince lokal gösteriler düzenlenirken Emek Platformu, 1819 Şubat’ta Türkiye genelinde protesto gösterileri düzenleyecek. DİSK, KESK, TMMOB, TÜRKİŞ, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye İşçi Emekçileri Derneği (TİED), Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB), TMMOB, MemurSen, Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK), Tüm İED ve Tüm BED’den oluşan Emek Platformu ve İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Diş Hekimleri Odası, Halkevleri, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Özgürlük ve Dayanışma Partisi sol dergiler ve öğrenci örgütleri yasa tasarılarına karşı protesto gösterileri düzenliyor. Yasa tasarısında değişiklikler yapılması ve Meclis’ten geçmemesi için hükümetle görüşmeler sürdürülürken yurttaşlar da yasa konusunda bilgilendiriliyor. ‘Nereden Buldun’suz Mal Bildirimleri... İlginç bir rastlantıyla Mal Bildirimi açıklamaları, Türkiye’de ilk kez en üst rütbedeki emekli bir komutanın 3628 sayılı yasadan ceza aldığını bildiren Askeri Mahkeme kararı ile örtüştü. Önce, o davanın henüz kesinleşmediğini, yani Yargıtay aşamasında olduğunu söylemeliyim. Daha sonra da, şayet sözü edilen emekli komutan da görevini sürdürdüğü bir sırada mal bildirimini açıklama çağrısına uysaydı, kamuoyunun o açıklamada yer alan taşınır ve taşınmaz mallar için yorum yapma olasılığının hiç denecek kadar az olacağı kehanetinde bulunmalıyım. Öyle bir kehanet için elimizde yeterli nedenler var çünkü. Yakın geçmişimizde ikisi eski üç başbakan, ‘‘servet’’leri ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulunmuşlardı. Hepimiz Çiller’in rahmetli annesinin yatağının altında sakladığı çıkın hikâyesini de, Erbakan’ın 148 kilo külçe altın anlatımını da, nihayet Erdoğan’ın oğlunun sünnetinde gelen altınlar olayını da ‘‘çocuklara masallar’’ kitaplarındaki öyküler gibi hatırlamıyor muyuz? Toplumun elit kısmı bu tür anlatımları, Rippley’in ‘‘İster İnan İster İnanma’’ başlıklı hiciv çizimleri ile bağdaştırır. Kahve kültürüne aşina olanlarsa ‘‘Yersen’’ yanıtı ile kestirip atarlar... Sütten ağzı yanmış olanlar için bu tür mal bildirimlerinin, son hafta içerisinde tüm liderlerimizin açıklamalarında olduğu gibi sadece paragraf başları halinde olmaması temenni edilir. Üç evi varmış. Tamam da; hangi tarihte, kimden almış? Ya da hangi yol ile intikal etmiş? Taşınır mallar, değerli eşya yani takılar da öyle. Ya da bugün oturduğu konutlar kendisinin değilmiş. O zaman ‘‘Emlak vergilerini kim veriyormuş’’ diye sormak istemez misiniz? Politikaya girmeden ücretli bir işte çalışıyorsa aldığı maaşlar sorulur. Özel girişimde ise ödediği vergilerin bildirimleri merak konusu yapılır. Diyelim ki zorunlu olarak milletvekilliğine ara vermiş bir kişi, bugünkü konumu nedeniyle yaptığı açıklamada o sözünü ettiğim dönemde avukatlık yaptığını söyleyerek kendisini savunuyor... ..Da, siz o dönemin yaşayan tanıklarından birisi olarak büronun, deyim yerinde ise ‘‘sinek avladığını’’ bilenler arasındasınız! O zaman yapılacak şey, çok kazandığından söz eden avukatpolitikacının vergi bildirimlerini de öğrenmek istemez misiniz? ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARINA YÖNELME TEŞVİK EDİLİYOR Emeklilik yaşı 68’e çıkacak. Esnek çalışanlar, belirli süreli çalışanlar, mevsimlik işlerde çalışanlar, sözleşmeli olarak çalışanlar, çalıştıkları sürece prim ödemelerine karşın emeklilik haklarını elde edemeyecekler. Kamu görevlilerinin prim yükü arttırılarak ücretleri düşecek. Kapsam dışında bıraktığı kesimler nedeniyle sosyal sigortalar, toplumun tümü için güvence sağlamayacak. Aylık geliri, 127 YTL’nin üzerinde olan herkesten, gelirine göre her ay için 64431 lira arasında değişen miktarlarda sağlık sigortası primi alınacağı gibi, tedavi için başvuranlardan ayrıca kurumca belirlenecek miktarda katkı payı da alınacak. Genel sağlık sigortası primlerini ödemeyen esnaf ve sanatkârlar ile çiftçiler sağlık hizmetinden yararlanamayacak. Prim ödeyemeyeceklerin sayısı, işsizler, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü ve kayıt dışı istihdamın yaygınlığı nedeniyle herkesi kapsayacak bir genel sağlık sigortası için yeterli kaynak gösterilemiyor. Sigortanın karşılayacağı hastalıklar sınırlandırılacak. Sistemin bu şekilde tasarlanması ile özel sağlık sigortalarına yönelme teşvik edilecek. S KÖK HÜCRE TARTIŞMASI ‘Umut tacirliği sürüyor’ ? Kök hücre nakli yaptığını ileri süren Prof. Dr. Deda, bilim adamlarının eleştirilerine hedef oldu. Uzmanlar, kendiliğinden düzelebilecek hastalara nakil yapıldığını ve bunun başarı olarak sunulduğunu söyledi. SİBEL BAHÇETEPE ürkiye’de ilk kez denenen bir yöntemle beş hastaya kemik iliğinden aldığı kök hücreyi nakleden beyin cerrahı Prof. Dr. Haluk Deda, bilim çevrelerince onaylanmadı ve eleştirilere hedef oldu. Omurilik felçli Sibel Kula ile Asiye Yaşar adlı yurttaşlara kök hücre nakli yaptığını açıklayan Prof. Dr. Deda için bilim çevreleri bu tür uygulamaların henüz başarısının kanıtlanmadığını ve yapılan çalışmaların deneysel amaçlı olduğunu belirterek ‘‘Kök hücre nakilleri ile başarılara imza attığını iddia edenler ‘umut tacirliği’ yapıyor’’ dediler. ‘‘Biz umut taciri değiliz’’ açıklamalarını yapan Prof. Dr. Deda’yı eleştiren, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Tan, dünyada ve Türkiye’de sinir sistemi hastalıklarında kök hücre naklinin şu an için mümkün olmadığını ve yapılanların bilimsel olmadığını söyledi. Tan, ‘‘Türkiye’de Sağlık Bakanlığı kök hücre naklini yasaklamasına rağmen bunlar yapılıyor. Günümüzde kök hücre, potansiyel bir tedavi yöntemidir. Kendiliğinden düzelebilecek hastalara nakil yapılarak ‘ben tedavi ettim’diyenler var’’ diye konuştu. Çukurova Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Yakup Sarıca da, ‘‘Tıpta yeni gelişmeler bulduğunu iddia eden doktorun, bulgusunu tıp dergisinde yayımlaması gerekir’’ dedi. Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aksel Siva ise, derneklerinin baştan beri ‘‘kök hücre nakillerinin deneysel amaç dışında kullanılamayacağını’’ vurguladıklarını söyledi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat da kök hücre ile ilgili çalışmaların şimdilik üniversite ortamlarında yapılması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Kanpolat dünyada ve Türkiye’de umutsuz şekilde bekleyen binlerce hastanın olması nedeniyle bu alanda akıl almaz bir ticari pazarının bulunduğunu kaydetti. ‘AKP ÖLÜMÜ SAVUNUYOR’ ‘‘Sağlık ve sosyal güvenlik, ölüm ile yaşam arasında ince bir çizgi. Biz yaşamı seçiyoruz, AKP ölümü savunuyor’’ görüşünü dile getiren KESK Genel Merkez Kadın Sekreteri Sevgi Göğçe, Emek Platformu’nun, 18 Ocak’ta başlattığı halkı bilinçlendirme çalışmalarının yurt genelinde artarak süreceğini söyledi. T ‘Nereden buldun’ sorusu yasalaşmalıdır Nereden buldun arkadaş sorusu, o merakı gidermek amacıyla sadece Meclis kürsüsünde ya da gazete sütunlarında yer almakla kalmamalıdır. Savcının küçük bir davranışı sonunda yargının büyüteci altında irdelenecek biçimler de yasalaşmalıdır. Çok partili yaşama yeni adım attığımız yıllarda merhum CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, bu konuyu, ülke gündemine aldırmak amacıyla hayli çaba sarf etti. Çoğu kimse o tarihlerde, ABD kamuoyunun da tartıştığı bu öneriyi, popülizm amaçları ile yapılmış bir olay olarak algıladı ve üstünde durmadı. Dönemin iktidarı da zaten tıpkı günümüzde Erdoğan gibi bu tür zorlamaları ‘‘lanet olsun’’ kabilinden karşılıyordu. TBMM’deki tek partili çoğunluğuna güvenerek aldırış etmiyordu. Ama o direniş ve omuz silkmeler, DP içinde önce ‘‘ispat hakkı’’nın yasalaşmasını isteyenlerin bir araya gelmelerini; sonra da partilerinden kopmalarını önleyemedi. AKP yöneticileri, hayret edecek bir şekilde mal bildirimi sorununu dürbünün tersi ile değerlendirenlerin söylemleri, yakın geçmişimizden nasıl habersiz olduklarını göstermiyor mu? Abdullah Gül’e göre mal bildiriminin böyle kaşınması politikacının itibarını sarsıyormuş. Erdoğan, Başbakanlık İnternet Sitesi’nde, o haber özetleri gibi yer alan kendi bildirimi için ‘‘İşte sonunda ne oldu? Malvarlığı konusu da açıklandı bitti’’ diyormuş. Bence çok yanlış değerlendirme yapıyor hem Gül hem de Erdoğan. KONFEDERASYON BAŞKANLARI Salim USLU (Emek Platformu Dönem Sözcüsü Hakİş Genel Başkanı): Sağlık hizmetlerinin, özel sektörden satın alınması söz konusu. Hükümet, bu yasalar ile de sosyal devlet anlayışından vazgeçip yükümlülüklerini özel sektöre devrediyor. Türkiye’de 23 milyon aktif çalışan var, ancak bunlardan yalnızca 11 milyonu sosyal güvenlik kurumlarına bağlı. Sosyal güvenlik sistemi yaygınlaştırılmak isteniyorsa, öncelikle kayıt dışılığın önüne geçilmeli. ‘NE KADAR EKMEK O KADAR KÖFTE’ Süleyman ÇELEBİ (DİSK Genel Başkanı): Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, geçen yıl mart ayında yaptığı toplantıda, “Sağlık ve sosyal güvenlikte her şeyi devletten beklememek gerekir. Bundan sonra ne kadar ekmek o kadar köfte” demişti. Bu yasa tasarılarını en iyi özetleyen sözlerdir bunlar. Emek Platformu olarak, hükümete yasa tasarıları ile ilgili önerilerimizi sunduk. Hükümet, önerilerimizi dikkate alacağını ve değişiklikler yapacağını söyledi. Ancak, sadece makyaj yapmışlar, temel itiraz noktalarımız üzerinde herhangi bir değişiklik yok. Bize rağmen bu yasaları Meclis’ten geçiremeyecekler. ASA TASARILARI YANILSAMA’ Metin BAKKALCI (Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 2. Başkanı): Bu yasa tasarıları, ‘genel, sağlık, sigorta’ gibi 3 sevimli sözcüğün yarattığı bir yanılsama, Türkiye’de yaşayanların tümünü kapsayacak bir sigorta sistemini anlatan gerçek dışı bir beyandır. Tasarıdaki bazı sözcüklerde değişiklik yapıldı, ancak, kapsam aynı kaldı. ‘Y İstanbul Haber Servisi Erken tanıya giden yol, yaşamsal önem taşıyan testlerden geçiyor. Memorial Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Soner Dileklen, her kadının mutlaka yaptırması gereken 10 test ve tanı yöntemlerini özetle şöyle sıraladı: 1) Mamografi: Kadınların 20 yaşından sonra her iki memesini de ayda bir kez kontrol etmesi, 23 yılda bir doktor muayenesinden geçmesi, 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çektirmesi gerekiyor. 2) Tonometre: 40 yaşından itibaren göz içi basıncı tonometre ile ölçülmeli. 3) Efor: 40 yaşını geçmiş her kadın yılda bir kez kardiyolojik çekaptan geçmeli. 4) Smear: 18 yaşını aşmış ve aktif cinsel yaşamı olan her kadının yılda bir kez pap smear testi yaptırmaları öneriliyor. 10 test yaşam kurtarır 5) Ultrason: Yılda 1 kez yaptırılması gereken vajinal ultrasonda, rahmin yapısı, pozisyonu, büyüklüğü, rahimden kaynaklanmış tümörler, miyomlar saptanabiliyor. 6) Cilt muayenesi: Yılda bir kez cilt muayenesi kanseri önlüyor. 7) Kan tahlilleri: Düzenli olarak yaptırılan kan tahlilleri, genel sağlık durumu hakkında bilgi veriyor. 8) Kemik yoğunluğu ölçümü: Menopoz ile kendini gösteren kemik kırılmaları riski, osteoporoz tanısı ile konuyor. 9) Tükürük testi: Dişlerde ciddi bir sorunla karşılaşmamak için her yıl düzenli olarak diş hekimi ziyaret edilmeli. 10) Kolon kanseri: 50 yaşından sonra 2 ila 5 yılda bir düzenli olarak kolonoskopi yönteminden yararlanılmalı. Gündemin başına oturacak Konunun gündeme alınması, bugünkü eksik açıklamamalar ile bile olsa, bir tabuyu yıkmak için ilk başarılı hamle oldu. Toplum; liderlerin mallarını değil, o malları nasıl elde ettiklerini öğrenmek istediği için ‘‘Nereden buldun’’ sorusunu irdelemeye başladı. Yargı, aynı soruyu duruşmalarında sormayı, kararlarına gerekçe yapmayı öğrendi. Başbakan’ın ‘‘bu konuların bu şekilde tartışılmasının topluma ne kazandırdığı’’nı merak etmesine ise gerek kalmayacak yakında. Çünkü o istemese de nereden buldun ve dokunulmazlık konuları gündemimizin başına oturacak artık. ‘ATANMIŞLAR KURULU’ Bircan AKYILDIZ (KAMUSEN Genel Başkanı): Bu yasa tasarısında sosyal devlet değil, tüccar devlet anlayışı var. GSS’ye karşı çıkışımızın ana sebeplerinden biri, sağlık hizmetinin satın alınacak olması. Muayenelerde bile katkı payı alınacak, temel teminat paketinin sınırları belirli değil. Ayrıca, katkı payına ve teminat paketinin değişip değişmemesine, atanmışların bulunacağı, yasayla oluşturulan bir kurul karar verecek. Sağlık sistemi sınıfta kaldı İstanbul Haber Servisi Uluslarası araştırma şirketi GFK’nin Türkiye Araştırma Şirketi, ‘‘Hastaların Türkiye’deki Sağlık Sitemine Bakışı’’nı araştırdı. Hastaların yüzde 31’inin, Türkiye’deki sağlık sistemini başarılı bulmadığının ortaya çıktığı araştırmada, yüzde 72’lik bir grubun ‘‘sağlık reformunun acilen yapılması gerektiği’’ şeklindeki görüşü ön plana çıkarıldı. Aralık 2005’te, toplam 609 SSK, BağKur ve Emekli Sandığı mensubuyla telefonla görüşülerek yapılan araştırma, Swissotel’de yapılan bir basın toplantısıyla duyuruldu. Görüşülen kişilerin yüzde 31’inin bireysel ihtiyaçlarını karşılama konusunda sağlık sistemini başarılı bulmadığını söylediği araştırmada, yüzde 62 oranında bir grup sistemden memnun olduğunu açıkladı. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Eczanelerde teknik sorun ? İstanbul Haber Servisi Türkiye genelindeki eczaneler, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun Ankara’daki bilgi işlem merkezindeki donanım sorunu nedeniyle bilgisayarlarından işlem yapamıyor, yurttaşlar da iki gündür ilaç almakta sıkıntı yaşıyor. İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Zafer Kaplan, önceki gün ortaya çıkan sorunun nedeninin bilgisayarlara giren virüs olabileceğini belirterek ‘‘Eczaneler provizyon denilen yazılım sistemini kullanarak ilaçların geri ödemesini SSK’den alıyorlar. Şu an programı kullanamadıkları için yurttaşlara ilaç vermekte sorunlar yaşanıyor. Umarız bu sorun en kısa zamanda çözülür’’ dedi. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR ök hücre tedavileriyle ilgili son aylarda birkaç yazı yazdım. Öyle anlaşılıyor ki bu konu bizi işgal etmeye ve yormaya devam edecek. Yanıltıcı ve akıl karıştırıcı haberleri mutlaka açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Sansasyon meraklısı medyamızda Türkiye’nin güvenilir bilim adamlarının sesi yeterince duyulmuyor. Yazık ki iyi yansıtılmayan bilimin sesi umutlara kapılan ve bunun peşinden giden halkımıza ulaşmıyor. Kök hücreyle ilgili olarak büyük umutlar yaratıldı. Umutlar yerinde, ama henüz kalp hastalıkları gibi bazı istisnalar dışında klinik uygulama zamanının gelmediği üzerinde görüş birliği var. Bu gerçeği ilgili bilim insanlarımız birkaç kez açıkladılar. Ne yapalım ki sabırla beklememiz gereki K Yine kök hücre yor. Ama yurdumuzda buna uymak istemeyen yasa, kural, etik kurul tanımayan cesur, cüretkâr insanlar var. Bunlardan biri de Ankara Tıp Fakültesi’nden Sinir Cerrahi Prof. Haluk Deda. Önceki bir girişimi gazetelere yansımıştı. Ne sonuç verdi, bilmiyoruz. Hasta gerçekten bu tedaviyle felçten ve afaziden kurtuldu mu acaba? Bu defa sayın profesör birkaç operasyon gerçekleştirdiğini ve sonuçların çok çarpıcı olduğunu bildiriyor. O kadar ki bazı gelişmelere ‘‘Ben de şaştım’’ diyor. Akşam gazetesi bu haberi ön sayfada ‘‘Adım adım felci yeniyor, Prof. Haluk Deda tıpta çığır açtı’’ başlığı ile verdi. Öteki gazeteler de bu mucizeyi aktardılar. İnsan zakkum olayını, Oktar hikâyesini, magnetik dalgalarla kanser tedavisi iddialarını anımsamaktan kendini alamıyor. Binlerce, on binlerce insan bir kez daha umutlara kapılıyor ve telefonlarla, gücü yetenler de elektronik postayla bizleri sorguluyorlar. Çin’de, Pekin’de büyük iddialar ileri süren ve tüm dünyadan hasta insanları Pekin’e çeken bir profesör var, Prof. Hongyun Huang. Bizden de bu profesöre ulaşmak üzere Çin’e gidenler oldu. Bazı gazetelerimiz onların gidişleriyle ilgili olarak ‘‘Umuda Yolculuk’’ diye başlıklar attılar; fotoğraflar yayımladılar. Ama sanırım dönüşleriyle ilgili bilgi vermediler, onları izlemediler. Oysa iyi ve dürüst gazetecilik bunu gerektirirdi. Ne oldu, nereye vardı acaba bu umut yolculuğu? Haberi heyecanla izleyenler sonuçları merak etmezler mi? Acaba Akşam gazetesi de Deda operasyonu geçiren hastaları izleyip sonuçları kamuoyuna açıklayacak mı? Biz Türkiye Kas Hastalıkları Derneği olarak umut yolculuğuna çıkanlar la iletişim kurduk. İzliyoruz. Tabii beklendiği gibi, daha doğrusu bilim insanlarının beklediği gibi dikkate değer olumlu bir sonuç yok. SONUCU İZLENMELİ Şurası çok ilginçtir ki tedavi gören hastalardan birisi bana ‘‘Hocam iyileştiğimi söylemem için beni zorluyorlar’’ diyor. Çok çarpıcı değil mi? Açıktır ki kök hücre tedavilerinde büyük, çok büyük bir rant söz konusudur. Ardında da C4 Cell Health adlı bir uluslararası firma var. Kök hücre ticareti çok kârlı. Henüz hayvan deneylerinde bile omurilik yaralanmaları için doyurucu sonuçlara varılamadı. Ayrıca bu tedavinin yan etkileri riskleri de yeterince aydınlanmadı. Olan, bu olaylarla büyük umutlar beslemeye başlayan ve büyük paralar harcamaya hazır on binler, yüz binlerce hastaya oluyor. Yineliyorum; kök hücre çok sayıdaki hastalık için ciddi bir umut olmayı sürdürüyor. Ama şimdilik gelişmeleri sabırla beklememiz gerekiyor. ZORLAMA VAR MI? Karadenizlilerde kalp riski ? İstanbul Haber Servisi Karadenizliler ile Marmara Bölgesi’nde yaşayanların kalp krizi riskini daha fazla taşıdıkları belirtildi. Bahçelievler Medicana Hastanesi Kardiyoloji Departmanı Koordinatörü Prof. Dr. Muharrem Coşkun, karakter özellikleri açısından Karadeniz insanının daha sinirli olduğunu belirterek Marmara ve Karadeniz Bölgesi’nde yaşayanların daha fazla hayvansal yağ tüketmeleri nedeniyle kalp krizi risklerinin arttığını ifade etti. Kalp hastalıklarına bağlı ölüm vakalarının sayısının giderek yükseldiğine işaret eden Coşkun, Türkiye’de ölüm nedenleri arasında kalp hastalıklarının ilk sırada yer aldığını kaydetti. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle