18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Anormal İlker Çamkır: ‘‘Bir AKP milletvekili, Başbakanın malvarlığı için, ‘Normal bir vatandaş da nereden bakarsanız 1 milyon yeni lira çıkarabilir’ demiş. Bu parayı çıkaramayan işçi, memur ve emeklilerle işsizler anormal vatandaş oluyor!’’ Ya ğ m u r E k i m AKP’nin imam hatip çalımı yargıdan dönmüş... ‘‘AİHM yerine UEFA’ya başvursunlar!’’ TÜRKİYE’DE Ermeni Patrikhanesi’ni baskı altına alan, işlevini yok saymaya çalışan bir girişim olsa acaba ulusal ve tabii ki mutlaka uluslararası boyutta ne gibi tepkiler ortaya çıkar? Herhalde yer yerinden oynar; oynatılır! İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek, ‘‘büyük’’ gazetelerden birinde geçenlerde yayımlanan bir söyleşinin bazı satırlarının altını çizerek bize göndermiş. Ermeni Patriği Mesrob II özetle diyor ki: ‘‘Toplumumuz kurumlarının, derneklerinin yöneticilerini zaman zaman kışkırtarak, hatta bazen şantaja da başvurarak, Ermeni Patrikliğinin, danışmanlarının ve ruhani meclisinin ürettikleri projelere karşı çıkmaya veya onların yanında yer almamaya adeta teşvik etmektedir. Tek kelimeyle şunu söylemek mümkün. Kilise üyelerinden oluşan bir toplum yerine, sivil bir toplum yaratmak BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Galataport ihalesi yeniden şekilleniyormuş. Anlaşılan adı, Salataport olacak! Gidişat Kemal Tek: ‘‘Ankara’da Bilkent Üniversitesi’ndeki Alman profesör Diemut Majer, derste Türkiye’nin bir bölümünü Kürdistan olarak tanımlıyor ve öğrencileri bu olaya tepki gösterince de ülkesinde böyle kabul gördüğünü söylüyor. Uyan artık ey halkım!’’ derdindedir.’’ Patriğin sözünü ettiği kışkırtıcı ya da şantajcı kim veya kimler diye merak ediyorsanız Patrik açıklıyor: ‘‘Agos gazetesi.’’ Yine Patrik, Agos gazetesi için diyor ki: ‘‘Türkiye’deki Ermeni toplumu adına konuştuğunu iddia ederek çizmeyi oldukça aşmaktadır.’’ Buyurun bakalım! Kışkırtma ve şantajla çizme çoktan aşılmış fakat ne Türkiye’den ne de özellikle Avrupa Birliği’nden İstanbul’daki Ermeni Patriği Mesrob II’ye sahip çıkan bir Allah’ın kulu var. Bu ne biçim inanç özgürlüğüne saygıdır, anlamak mümkün değil. Aslında mümkün. Mesrob II Çünkü Patrik, Ermenice ve Türkçe yayımlanan Agos gazetesi için şunu da söylüyor: ‘‘Gerek gazetede yer alan yazarlar, gerekse okurlarının bir bölümü Ermeni, Türk ya da Kürt’tür.’’ Aynı söyleşide Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni Hırant Dink de konuşuyor: ‘‘Agos gazetesi Türkler, Ermeniler ve Kürtlerin katkısıyla hazırlanır ve yine onlar tarafından okunur. Cüretkâr olduğumuz, zaman zaman çizmeyi, hatta haddimizi ve çapımızı aştığımız da doğrudur.’’ Şifreyi çözmüş olmalısınız. Bir grup Ermeni. Bir grup Türk. Bir grup Kürt. Özetle bir grup Türkiyeli. Ve tabii ki Avrupa Birliği’nin maddi ve manevi desteği ile Ermeni Patrikhanesi’ne “savaş” açmış durumda. İşte böyle. Sömürgecilik de zor zanaat. Okurum Ferda Koç’tan gelen ve ilginç bir emperyalizm eleştirisi içeren mektubu ilginize sunuyorum: “Biz hep sömürge olmanın acısını çektiğimiz için, sömürgecilerin çektiği azabı pek önemsemeyiz. Oysa sömürgecilik tarihinin mağduru yalnız sömürgeler değil ki; sömürgeciler de sömürgeciliklerinden bin pişman olmuş hep... Çünkü sömürgecilik eninde sonunda yıkılıyor, sömürgeciler taslarını taraklarını toplayıp gitmek zorunda kalıyorlar. Çoğunlukla da ‘‘geldikleri gibi gitmiyorlar’’. Gelirken pek heybetli geliyorlar, giderken kuyruklarına teneke bağlanarak... Tabii kedinin kuyruğuna teneke bağlamakla, imparatorluğun kuyruğuna teneke bağlamak bir değil... İkincisi biraz dehşetli oluyor... Sömürgeciliğin yıkıcılığıyla doğru orantılı olarak... Malum karikatür krizi yaşanıyor ya... Bir ‘‘medeniyetler çatışması’’ lafı aldı gidiyor. Kimi diyor ki: ‘‘ABD ettiğini buldu; aldı mazlumun ahını, pek de aheste çıkmıyor; alır almaz mazlum bastı yaygarayı...’’ Kimi diyor ki: ‘‘İşler ABD’nin istediği gibi gidiyor; Müslümanlar itildikleri ‘öteki’ konumunu meşrulaştırıyorlar; neocon’lar istiyor bir göz Müslümanlar veriyor iki göz...’’ Gerçi ben ikinci yoruma daha yakınım. Hele de Danimarka İslam Cemaati lideri Ahmed Ebu Lahan’ın, ısmarlanmış ama yayımlanmamış karikatürleri de koltuğunun altına alıp, tepki örgütlemek üzere Müslüman ülkeleri dolaştığını öğrendiğimden beri... Ama benim sorunum bu değil. Benim sorunum, daha doğrusu sorum şu: Tarihin tenekesi ABD’nin kuyruğuna bağlandı mı? Çünkü bir sömürgecilik düzeni çökmeye başladı mı, sömürge imparatoru aslanlıktan kaplanlıktan çıkıyor, mahallenin uyuz kedisine dönüyor. Önüne gelen madara ediyor. Ne kadar sırtını kamburlaştırıp tıslasa boş... Çünkü artık kurduğu sömürü düzeninin ‘‘maliyeti kurtarmıyor’’; sömürdüklerinin de artık verecek bir şeyi kalmıyor. Yani çark kırılmış oluyor. ??? Sömürgecilik hep aynı yüzsüzlük, hep aynı vahşeti, hep aynı ırkçılığı boyayıp boyayıp tarih sahnesine salıveriyor. İngilizlerin meşhur sömürge şirketi ‘‘Doğu Hint Kumpanyası’’ Hindistan’daki ticaret tekelini yitirince hemen tasını tarağını toplayıp annesinin evine, İngiltere’ye dönmemiş. Çin’le çay ticareti yapmaya başlamış. Dünyaya kapalı Çin’i ‘‘piyasaya açmış’’; Çinlilerden aldığı çayın yerine Çinlilere satacak şeyi de bulmuş: Afyon!.. Bengal’den almış afyonu, koymuş Çinli kulinin nargilesine. Alın size ‘‘serbest ticaret’’. Alan razı satan razı... Ne karışır Çin imparatoru... Çin imparatoru Afyon ticaretini yasaklayınca; ‘‘Serbest ticaret engellenemez’’, ‘‘Küreselleşme, yüzyılın icadı dostum’’ diyen İngiltere Çin’e savaş ilan etmiş serbest serbest... Yakmışlar, yıkmışlar, güvence altına almışlar serbest ticareti... Sonra da bütün Çin’i terörize etmek için sürek avları başlatmışlar. Katil mezhepleri, korsan tarikatları icat edip çullanmışlar üstüne... Ama çark kırılmış bir kere... ??? Çinliler durmamış; imparatorları yenildikten 20 yıl sonra ‘‘çarşı esnafı’’, hamallarla birleşip bir 20 yıl boyunca ‘‘Hıristiyan düşmanlığı’’yla saldırmış yabancı misyonlara. 1898’deki Bokser ayaklanmasında 6 ülkenin konsolosluklarına girip ellerine kimi geçirdilerse öldürmüşler. Hıristiyan düşmanlığını yaygınlaştırmak için ‘‘kiliselerdeki ayinlerde çocuk kurban ediyorlar’’ diye söylenti çıkarmışlar, tıpkı İngilizlerin terör kampanyalarında yaptığı gibi... Sömürülen uyandı mı ilk ettiği küfrün, eline aldığı ilk silahın bir önemi yok; ‘‘gayri yeter’’ deniyor bir kere, sonra arkası geliyor. Şimdi bu ABD’nin de çarkı kırıldı galiba. İngilizler gibi ABD de ‘‘serbest ticaret’’ diye başlayıp köylünün elinden toprağı, kentlinin elinden suyu, halkın elinden gazınıpetrolünü alarak başladı işe. Ne diyor Bolivya’nın madencisi: Çinkomuzu, bakırımızı, demirimizi aldılar. Şimdi bir tek gazımız kaldı. Onu da verirsek hiçbir şeyimiz kalmayacak. Vermeyeceğiz... Sırtına toprağının giysisini giyinen, çıkıyor ABD’nin karşısına; Andlar’ın Kızılderilisi, çölün Arap’ı, Asya’nın poturlusu... ABD, ‘‘uygarlıkla savaş’’ deyip terörüne malzeme yaratadursun; cin şişeden çıktı ki durmaz. Ha.. bu arada Avrupa basını son zamanlarda, Çinlilerin ilk antiemperyalist isyanı olan Bokser ayaklanmasını Osmanlı İmparatorluğu’nun el altından desteklediğini yazıyor...” [email protected]/Faks: 0212 672 73 79 SESSİZ SEDASIZ (!) THY’de yapılanlar neyin habercisi? THY yönetimine sorarsanız ne yapıyorlarsa kaliteyi arttırmak için yapıyorlar. O halde aşağıdaki uygulamaların mantıklı gerekçelerini açıklasınlar: Rekabet ve kalite artırımı gerekçesiyle 25 yıllık deneyimli 45 uçucu personelin işine son verirken, eşzamanlı olarak 411 yeni uçucu personel almak üzere gazetelere niye ilan verdiler? Yine aynı dönemde, başta yolcuyu havaalanlarında ilk karşılayan personel olmak üzere tüm yer hizmetlerinde çalışan 100’den fazla deneyimli personelin işine son verirken, 200 yeni yer personeli almak üzere gazetelere Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kopenhakatür Kemal Öncü: ‘‘Biri bir kara’katür sipariş etmiş. Bu çizmiş. Bu yayımlamış. Bu kışkırtmış. Bu yakmış. Bu da kıs kıs gülüp seyrine bakmış!’’ niye ilan verdiler? Kamuoyuna teknik bir proje başlatacaklarını açıkladıktan sonra teknik bakım kapasitelerinin temel direği olan 78 deneyimli bakım teknisyeninin işine zorunlu emeklilik adı altında niye son verdiler? Aynı süreçte 22 deneyimli bakım teknisyeninin çalışma koşullarının uygunsuzluğu ve emrivaki uygulamaların verdiği rahatsızlıkla istifa etmelerini niye sağladılar? Uçan kuştan haberi olan bir dostumuz; ‘‘Yapılanlar, bir yabancı hava yolu ittifakına girişin hazırlıklarıdır’’ diyor. Eskiden de yapmış ve burun üstü çakılmışlardı! Güne uygun bir şarkı: Her yerde kar var, ‘‘mal varlığım’’ senin bu gece! Edinburgh’da Neler Oldu? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Günümüz İngiliz hükümeti öncekiler gibi Ermenilerce yapılan bütün dayatmalara karşın ‘‘soykırım’’ savını kabul etmiyor. Son olarak geçen yılın ekim ayında, İngiliz Parlamentosu’nda Avrupa ve Dış İlişkilerden Sorumlu Bakan, ‘‘soykırım’’ olduğuna dair bir ‘‘kanıt’’ ya da ‘‘belge’’ olmadığını, Türkiye ve Ermenistan’ın barış içinde yaşamaları gerektiğini bildirip ardından; ‘‘Türkiye’nin bu savları araştırmak için ortak komisyonlar kurmayı önerdiğini, fakat Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan’ın ‘soykırım’ savlarından çok ‘sınır kapılarının açılmasına’ öncelik vererek bu öneriyi kabul etmediğini’’ dile getirmiş. İngiliz Hükümeti’nin bu gerçekçi, yansız tutumu karşısında Ermeniler yerel yönetimlere yönelirler; ilk olarak da Edinburgh’u ele alırlar. Kent Konseyi’ne sözde ‘‘soykırım’’ın tanınmasını isteyen tasarıyı kabul ettirme atılımına geçerler; bir sempozyum düzenlerler. Ermenileri yakından izleyen İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu da bir karşı sempozyumla gereken yanıtı verir. Edinburgh Kent Konseyi Başkanı Donald Anderson, bu sempozyumdan sonra tasarının içeriğinde Türk tezinin doğrultusunda değişiklikler yapacağına dair söz verir. Ne ki Anderson verdiği sözü, 2007 yılında yapılacak parlamento seçimlerindeki adaylığı için gereken Ermeni oylarını dikkate alarak tutmaz. Ermeni lobi grubu Ermeni kilisesini de yanına alarak, Türklerin direnmesiyle iki kez ertelenmiş olan tasarıyı oylama aşamasına dek getirir. Edinburgh Kent Meclisi’nde oylama günü hem Türk hem Ermeni heyetlerine söz hakkı verilir; ne var ki konuşma sırası için uyulması gereken yönteme Türklerin ısrarına karşın uyulmaz; suçlamayı yapan Ermenilere ilk önce söz verilmesi gerekirken, savunma durumunda olan Türklere ilk konuşma yaptırılarak, Ermeni suçlamalarına yanıt verme olanağı tanınmaz. Ermeni heyetinden Dr. H. Hagopyan, Türk heyetinin direnmesinin boşuna olduğunu, Orhan Pamuk, Halil Berktay, Taner Akçam, Selim Deringil, Ragıp Zarakolu, Müge Göçek, Elif Şafak gibi tanınmış Türk yazarlarının, bilim adamlarının ‘‘soykırım’’ın gerçekleştiğini kabul ettiklerini belirterek tasarıya olumlu oy verilmesini ister. Ardından üç Ermeni konuşmacıya daha söz verilir; bunların üçü de sözde ‘‘soykırım’’ın gerçekleştiği yolundaki savlarını, Orhan Pamuk’un ‘‘Türkiye’de bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt öldürüldü’’ söylemini referans alarak ileri sürerler ve sözde ‘‘soykırım’’ın kabul edilmesini isterler. Toplantı sonunda yapılan oylamada, sözde ‘‘soykırım’’ 16 oya karşı 29 oyla kabul edilir Edinburgh kentinin yerel meclisinde. İngiltere’de bunlar olup biterken Fransa’da 19 tarihçiden hükümetlerine yapılan bir çağrıda, aralarında sözde Ermeni soykırımının tanınmasını da içeren tarihle ilgili dört yasanın iptali istenir. Anımsanacağı gibi bu çağrı, bizim yazılı ve görsel basında da yer aldı; ne var ki konu üzerinde üçbeş gün ya duruldu ya durulmadı. Oysa bu tarihçilerin görüşlerinin daha ayrıntılı açıklamaları, basınımız aracılığıyla dünyaya duyurularak konu gündemde daha uzun tutulmaya çalışılmalıydı. Nitekim Fransa’daki Le Monde gazetesi, 19’un içinde yer alan kadın tarihçi François Chandernagor ile yaptığı söyleşide, tarihçinin çok ilginç görüşlerini yansıttı. F. Chandernagor, Fransa’nın sözde ‘‘soykırım’’ı kabulünü, ‘‘Fransız parlamenterler kendi tarihlerini değil, başka bir ülkenin tarihini yazmaya kalktılar’’ diyerek eleştirmiş. Bir TV dizisinde ikiüç dakika görünecek olan bir Hollywood artisti için ABD’ye ayağına gidip röportaj yapan basın, aynı ilgiyi bu tarihçilerden birikisine gösteremez miydi diye düşünüyor insan. Edinburgh’daki kazanımlarını İngiltere’nin öteki yerel yönetimlerine de yaygınlaştırmak için, Ermeni lobisi işin peşini bırakmayacaktır. Umarız Dışişlerimiz durumu yakından izleyip gerekenleri yapmaktadır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Şubat www.mumtazarikan.com T.C. KÜÇÜKÇEKMECE 1. AİLE MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2003/1622 / Karar no: 2004/1000 Mürsel Solmaz’a İlanen Tebligat Mahkememizin 12.04.2004 tarihli kararı ile Yozgat ili Şefaatli ilçesi Tahiroğlu Köyü C: 41, H: 8’de nüfusa kayıtlı Ali ve Kadriye’den olma 27.02.1963 d.lu Mürsel Solmaz ile aynı yer nüfusuna kayıtlı eşi Mehmet ve Hürü’den olma 01.04.1972 D.lu Suna Solmaz’ın aile birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına. Daha önce duruşma gününü bildirir açıklamalı dava dilekçesi de davalıya ilanen tebliğ edilmiş olduğundan bu ilanın yayınlanmasından itibaren 15 gün sonra gerekçeli karar davalı Mürsel Solmaz’a tebliğ edilmiş sayılacağı ve buna takip eden 15 gün içerisinde kararı temyiz edebileceği aksi halde boşanma kararının kesinleşeceği davalı Mürsel Solmaz’a ilanen tebliğ olunur. Basın: 4407 T.C. FATİH 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN 2005/186 Davacılar Halit Osman Eremkara tarafından davalılar Haldun Eremkara, Ergun Eremkara ve Fatih Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılmlış bulunan gaiplik davasında, Davacı dava dilekçesinde 29.10.1966 tarihinde ölen kardeşi Mustafa Eremkara’nın 27.07.1944 tarihinde doğan kızı Muzaffer Eremkara 40 seneden beri gaip olduğunu yapılan araştırmaların sonuç vermediğini, bu nedenle gaipliğine karar verilmesini istemiş olmakla ve mahkemece de ilan yapılmasına karar verilmiş bulunduğundan Muzaffer Eremkara’nın hayatta olup olmadığı hakkında malumatı bulunan kişilerin M.K. 32. maddesi gereğince ilan tarihini müteakip 6 (altı) ay içinde mahkememize müracaat etmeleri ilan olunur. 03.02.2006. Basın: 4590 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir tiyatro oyununda ya 1 da filmde yal 2 nızca varlığına 3 gerek duyulan oyuncu. 2/ Du 4 yuru... Yap 5 raklar duru 6 munda ayrıla7 bilen parlak bir mineral. 3/ 8 Kokmuş hay 9 van ölüsü... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Çok ince bir yazı kâ1 A K U A F O B İ ğıdı. 4/ Saygınlık... 2 K A Ş K A R İ K O Radyum elementinin K U B A T simgesi. 5/ Bacaktaki 3 R O K K EM iki sinire ve bu sinir 4 O L U K R E Y lerin ağrılı hastalığına 5 F İ N A L verilen ad. 6/ İyiden 6 O N K A L İ T E K A L A Y Ğ iyiye. 7/ Dolma yap 7 B mak için hazırlanan 8 İ L A V E E T İ karışım... Gelenek. 8/ 9 A T A Ş E E N Üç parmaklı dirgen... Osmanlı devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı. 9/ Boru sesi... İspanya’da üretilen ünlü bir şarap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Argoda aşırı sarhoş kimseye verilen ad. 2/ Bildirme yazısı... Eli ya da ayağı sakat olan kimse. 3/ At eyerinin altına konan keçe... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 4/ Ses... Bayağı, sıradan. 5/ Patenle kayma eylemi. 6/ Franz Kafka’nın bir romanı. 7/ Afrika’da bir ırmak... Açık kestanerenginde olan. 8/ İyi bakım ve ilaç tedavisi... ‘‘Bir nim say bu cihanın baharını’’ (Nedim). 9/ Sakarya ilinde bir ilçe... Belirti. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle