25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Dünya Mimarlar Günü’nde rant odaklı kentsel dönüşüm projelerine eleştiri 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘Mimarlar işsizliğe itiliyor’ Dünya Çocuk Günü ? Haber Merkezi Dünyada Ekim Çok Sıcak Başladı Önce Başbakan’ın, yeterli öngörüye sahip olmadığının çok sıcak kanıtını ileteyim. Devletin resmi haber ajansının bildirdiğine göre, İMKB Ulusal 100 Endeksi, dün ikinci seansına, önceki kapanışa göre 21.53 puan artarak 36.527.50 puandan başlamış. Oysa ABD yolculuğu için uçağına biner binmez Erdoğan’ın, kendisine eşlik eden gazetecilere yaptığı ilk açıklama, Büyükanıt’ın dünkü konuşmasına yönelikti. Ve Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın dün Harp Akademileri’nde yapacağı yeni öğrenim yılı konuşmasında ‘‘gerilime vesile olacak söylemlerden kaçınılması’’ için nazik bir uyarıda bulunduğunu söylemişti. Bir hükümet başkanının, genelkurmay başkanı yada bir başka üst düzey bürokratla kapalı kapılar arkasında her konu üstünde görüş alışverişi yapması elbette çok doğal. Ama, bunları sıcağı sıcağına ülkesinin en önemli meselesi olarak görüp, uçağı ile bir dış gezi için taşıdığı gazetecilerle paylaşması? Bu, Erdoğan’ın, ağzında istediği zaman baklayı ıslatmadan saklayamayacağını da gösteriyor. Büyükanıt’ın dün 8 televizyon kanalında canlı olarak yayımlanan konuşmasındaki o ciddi uyarılarının iş dünyası için, beklenilenin dışında bir sürpriz olmamasını, Türk demokrasisi açısından sağlıklı bir olay olarak kabul etmek gerekiyor. Belki sadece bireyler değil, kurumlar olarak da, Silahlı Kuvvetler’i en güvenilir organ olarak gördüğümüz için, Büyükanıt’ın dünkü konuşmasında arka arkaya sıralanmış olan ‘‘askerin ülke ile ilgili görüşleri’’ni, yapılması gereken bir uyarılar dizini olarak değerlendirdiği anlaşılıyor. ve Türkiye’deki çocukların büyük çoğunluğu çocukluklarını yaşamaktan çok uzaklar. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle erken yaşta iş hayatına atılmak zorunda kalıyorlar, yeterli gıda ve eğitim alamıyorlar.. Yaklaşık 600 milyon çocuğun yoksulluk sınırında yaşadığı da göz önü alınırsa ‘‘Dünya Çocuk Günü’’, bu yıl da ‘‘kutlama’’ yerine ‘‘sorunlara çözüm bulma’’nın gerekliliğini ortaya koyuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tahminlerine göre gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 60 milyon çocuk tehlikeli koşullarda çalışıyor. Dünyada yaşayan çocukların sorunlarına dikkat çekmek, daha iyi bir eğitim ve yaşam için her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü Dünya Çocuk Günü olarak kutlanıyor. Babakız operasyonunda yakalandı ? BURSA (AA) Bursa’da düzenlenen operasyonda, esrar satmak istedikleri iddiasıyla bir babakızın da aralarında bulunduğu 5 kişi gözaltına alındı. Yetkililerin açıklamasına göre, Ahmet A. (26) ve Sedat B’nin (27), esrar satmak için Hatay’dan Bursa’ya geldikleri ihbarı üzerine harekete geçen güvenlik güçleri, bu kişilerin bulunduğu otobüsü takibe aldı. Güvenlik güçleri, zanlıları Selahattin D. (55) ile birlikte Bursa Şehirlerarası Otobüs Terminali’nde yakaladı. Zanlıların sırt çantasında 4.2 kilogram esrar ele geçirildi. Esrarı almak üzere Yıldırım Mahallesi’ndeki buluşma noktasına gelen Sebahattin Ö. (46) ile kızı Yaprak Ö. (19) de gözaltına alındı. Zanlılar, sorgulamalarının ardından ‘‘iştirak halinde uyuşturucu esrar maddesi ticareti yapmak’’ suçundan adliyeye sevk edildi. Olayla ilgili olarak bir kişi daha aranıyor. İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) Mimarlar Odası (MO) İstanbul Büyükkent Şubesi, ‘‘Dünya Mimarlık Günü’’nde İstanbul’daki rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri, yabancı mimarlara ayrıcalık tanınması, Türkiye’deki mimarların işsiz kalması nedeniyle kaygılı olduklarını bildirdi. Kentlere göçün yaşam kalitesinin hızla yitirilmesine yol açtığını vurgulayan Mimarlar Odası Adana Şubesi 2. Başkanı Bekir Kamışlı da, kentlerin ve yaşam alanlarının kimliksiz hale getirildiğini ve mekânsal yoksulluğa yol açıldığını söyledi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Yıldız Sarayı’ndaki binasında Dünya Mimarlık Günü nedeniyle bir basın açıklaması yapıldı. Ortak metni okuyan Şube Başkanı Eyüp Muhcu, İstanbul’da sürdürülen kentsel dönüşüm projelerinin yanlışlığına işaret ederek, ‘‘İstanbul’u duygusal, manevi içeriğinden ve toplumsal bağlamından kopararak, rantı temel kaygı haline getiren bu projeler ile kent için olumsuz senaryolar hazırlanıyor. Bir şans olması gereken 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi hazırlıkları, mevcut yaklaşımlar terk edilmezse tarihi yarımadanın da tahrip edilmesine zemin hazırlayabilir’’ dedi. Muhcu, Türkiye’deki büyük inşaatların yüzde 50’sinde yabancı mimarların çalıştığını belirterek ‘‘ben mimarın yabancısını severim’’ anlayışı ve Türkiye’deki mimarları aşağılayan tutumu eleştirdi. Eyüp Muhcu, bir gazetecinin ‘‘İstanbul’a Marmaray’dan sonra, lastik tekerlekli araçların geçeceği 2. bir tüp geçit yapılacağını’’ anımsatması üzerine de şunları söyledi: ‘‘Bu geçit İstanbul ulaşımına faydalı olmak bir yana, var olan kaosu daha da artıracak. Tamamlanması 2009’a ertelenmiş gibi görünen Marmaray bir an önce bitirilmeli. İstanbul’da tünel, kavşak ? Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, ‘‘Dünya Mimarlık Günü’’nde İstanbul’daki rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri ve yabancı mimarlara ayrıcalık tanınması sonucu Türkiye’deki mimarların işsiz kalması nedeniyle kaygılı olduklarını bildirdi. ve yol çalışmalarına harcanan para Marmaray’a aktarılmalı.’’ Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu 2. Başkanı Doç. Dr. Günhan Danışman da UNESCO temsilcilerinin, Dünya Kültür Mirası Listesi’nde kalmak isteyen İstanbul’a, ‘‘surlardaki yanlış restorasyonun durdurulması’’ mesajı verdiğini anımsattı. Danışman, ‘‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, mimarlık mezunu, sanat tarihinde doktora yapmış bir meslektaşımız. Bu nedenle suriçindeki çalışmaların akademik ilke ve etik değerlere uygun olacağını ümit ediyoruz. Bu çalışmaları yakından takip edeceğiz’’ diye konuştu. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Sekreteri Sami Yılmaztürk de İBB’nin kentteki çok sayıda ve büyük ölçekli inşaat işlerini kendi yan kuruluşlarına yaptırması nedeniyle, işsizliğin mimarlık sektöründe yüzde 10, mühendislerde de yüzde 10 oranında arttığını açıkladı. Yılmaztürk, ‘‘Büyük bir deprem bekleyen İstanbul’da yapılan bu işlerde de yeterince mimar ve mühendis istihdam edilmiyor’’ diyerek bu durumun sağlıklı kentleşmenin önünde yarattığı engele dikkat çekti. Adana’da ise kentlere göçün yaşam kalitesinin hızla yitirilmesine yol açtığını vurgulayan Mimarlar Odası Adana Şubesi 2. Başkanı Bekir Kamışlı, kentlerin ve yaşam alanlarının kimliksiz hale getirildiğini ve mekânsal yoksulluğa yol açıldığını, bunun da birçok platformda giderek artan bir yoğunlukta tartışıldığını söyledi. Tarihi taşköprünün restorasyonunun ödenek yetersizliği nedeniyle durmasının da üzüntü verici bir durum olduğunu kaydeden Kamışlı, 2007’de Kültür Bakanlığı bütçesine konulursa köprünün onarımının tamamlanabileceğini bildirdi. Ayrıntılı bir strateji planı gibi.. Konuşma, TSK karargâhında en ince ayrıntılara kadar düşünülmüş bir strateji planı gibi yarının kurmay subaylarına olduğu kadar, siyasal erkten, kendilerini ülkenin sivil toplum örgütü olarak tanımlayan kimi kurumlara ve elbette AB paravanasını kullanarak, Türk ordusunu ‘‘hedef tahtası’’ olarak kullanmaya kalkışan dış ve iç odaklar için de dersler içeriyor. Haber ajanslarının bildirdiği kadarı ile ABD de bulunan Başbakan, Büyükanıt’ın konuşması ile ilgili ilk tepkisini, Genelkurmay Başkanı’nın anayasamıza göre kendisine bağlı olduğunu yineleyen sözleri ile açıklıyor. Erdoğan, kimsenin aksini savunmadığı bir ‘‘bilineni tekrarlamış’’ oluyor. Ama, ne Genelkurmay Başkanı’nın ne de bir gün önce TBMM’nin yeni yasama yılına başlaması nedeni ile, yaptığı o görkemli konuşması ile Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in özellikle irtica tehlikesi için söylediklerini değerlendirmiyor. Bu konuda Cumhurbaşkanı da, Genelkurmay Başkanı’nın yanı sıra kendi görev alanları içindeki Harp Okulları’nın açılışında yaptıkları ayrıntılı konuşmalarla kuvvet komutanları da, önemli uyarılarını anlattılar. Sezer’den Büyükanıt’a ve kuvvet komutanlarına kadar uzayan o zinciri, Milli Güvenlik Kurulu’nun başkanı ile asker kanadı olarak da algılamak ve kamuoyu önünde yapılmış değerlendirmeler olarak altlarını kırmızı kalem ile çizmek gerekmiyor mu? Kışlalı, dünyanın kullanımdaki en eski köprüsü olan taşköprüde yaptığı basın açıklamasında, 1950’de dünya nüfusunun üçte birinin kentlerde yaşadığını, 2050’de ise bu oranın üçte iki oranla 6 milyar kişiye ulaşacağının beklendiğini belirtti. (VURAL KÖSE) Manisa’nın Akhisar ilçesi Sazoba Köyü’nde 10 bin dönümlük verimli arazi çöle dönüştü Verimli topraklar çölleşiyor İZMİR (AA) Manisa’nın Akhisar ilçesi Sazoba Köyü’nde, yıllar önce meydana gelen sel, bir zamanlar mısır, karpuz, pamuk ekilen ve üzüm bağlarıyla kaplı 10 bin dönümlük verimli araziyi, rüzgâr erozyonunun da etkisiyle Arabistan çöllerine dönüştürdü. Sazoba Köyü Muhtarı Çetin Karabulut, yıllar önce, aşırı yağışların etkisiyle köy sınırları içinden geçen Kumçay’ın yatağının değiştiğini, dere sularının verimli arazinin bulunduğu alana aktığını söyledi. Yazın aşırı sıcaklar nedeniyle kuruyan dere yatağındaki kumların rüzgârın etkisiyle mısır, karpuz, pamuk ekilen ve üzüm bağlarıyla kaplı olan 10 bin dönümlük araziyi örttüğünü belirten Karabulut şöyle konuştu: ‘‘30 yıl önce meydana gelen sel afeti nedeniyle, rüzgâr erozyonunun da etkisiyle verimli topraklarımız kum tepelerine dönüştü. Topraklarımız tarım arazisi olmaktan çıktı. Bazı köylüler buna karşı önlem almaya çalıştı. Üzüm bağları sahipleri 2 metre boyunda asma direkleri dikti. 34 yıl içinde bu bağ direkleri de kuma gömüldü.’’ Çaresiz kaldıkları için 1998’de dönemin TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca’yı köylerine çağırdıklarını belirten Karabulut, Karaca’nın arazide incelemelerde bulunduğunu ve çölleşen arazinin etrafına akasya, çam ağaçları diktirdiğini anlattı. Bu sayede çölleşmenin ilerlemesini durdurabildiklerini dile getiren Karabulut, ‘‘Ancak, yine de arazinin büyük bölümü çöl gibi ve eski haline dönebilmesi için 1015 yıl daha geçmesi gerektiği söyleniyor’’ dedi. Karabulut, verimli toprakların Arabistan’ı andıran çöllerdeki kumlara dönüşmesinin bazı çevrelerin iştahını kabarttığını anlatan Karabulut, bölgede kum ocakları açıldığını, dikilen ağaçlar sayesinde bölgenin eski verimli halini almasını beklerken kum ocaklarının bu süreci olumsuz etkilediğini kaydetti. 5 ayrı önemli konuşma Eylül ayının son haftası ile ekimin ilk iki günü içerisinde yapılmış 5 konuşmayı öncelikle iktidar ve muhalefet partilerinin yönetim kadroları, daha sonra anayasal kurumların başkanları ve milletvekilleri içlerine sindirerek okumalıdırlar. Onlardan bazıları, bu konuşmalarda, özellikle irtica tehlikesi için küçümseyici gözlemlerinin yanı sıra, tehlikeyi daha da büyütecek yanlış değerlendirmeler yapmış olmanın hatasını kendi aralarında tartışmalıdırlar. Başka bazıları, ülke bütünlüğü, ulus devlet, bölücülük konusunda Cumhurbaşkanı’ndan TSK’nin komutanlarına kadar son hafta içerisinde açıklanan kaygılar için, kendilerinin hangi somut öneriler yaptıklarını masa üstüne dökmelidirler. Göreceklerdir ki, ne özellikle cumhuriyet hükümeti kimliğini haklı bir övünç ile taşıyan bugünkü kadro kadar, muhalefet görevini yürüten politikacılarımızın çoğunluğu da, örneğin şu TESEV tarafından oluşturulmuş AB destekli raporla ilgili değerlendirmeler sırasında Türk ordusuna yönelik saldırılar karşısında suskun kalmayı yeğlemişlerdir. Başbakan, özellikle kendisine bağlı bir anayasal kurum için yapılan salvolar karşısında da suskun mu kalmalıydı? Uşak’ta halılarda kayıp TAŞKIN ÖZLER UŞAK Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen ve Karun Hazineleri’nin en önemli parçalarından olan ‘‘Kanatlı Deniz Atı Broşu’’nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili yargı süreci Uşak Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ederken, bu kez müzeye teslim edildiği öne sürülen 210 tarihi halı ve kilimden 71’inin kaybolduğu anlaşıldı. Edinilen bilgiye göre, bir ihbar üzerine yapılan incelemede, Uşak ve ilçelerindeki cami ile mescitlerden toplanan halı ve kilimlerin, 10 Kasım 2002 tarihinde Uşak Müzesi Müdürü Kazım Akbıyık’a tutanakla teslim edildiği belirlendi. 3.5 yıl aradan sonra halı ve kilimleri Ankara’ya isteme kararı alan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne müzede bulunan 139 halı ve kilim teslim edildi. 30 Mayıs 2006 tarihinde Akbıyıkoğlu’nun broşta sahtecilik suçlamasıyla tutuklanmasının ardından, Vakıflar Genel Müdürlüğü, kayıp 71 halı ve kilimin kendilerine teslim edilmesini istedi. Kültür ve Turizm Bakanı Atila Koç tarafından verilen soruşturma izni sonucu yapılan araştırmada ise, emanet halı ve kilimler müzede bulunamadı. Kuyumcuyu öldürdüler ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana’dan Gaziantep’e altın götürmekte olan kuyumcu, otobanda uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirirken, yanında bulunan kalfası da ağır yaralandı. Soyguncular araçta bulunan 10 kilo altını alarak kayıplara karıştı. Edinilen bilgiye göre, Seyhan ilçesinin Yeşilyurt mahallesinde ‘‘Yeşil Sabah’’ adlı kuyumcu dükkânını işleten Sebahattin Tokmaklar (50), kalfası Selçuk Aydıngül (36) ile birlikte dün sabah özel aracıyla Gaziantep’teki müşterilerine teslim etmek üzere iki çantadaki 10 kilo altınla yola çıktı. Tokmaklar’ın kullandığı araca Adana Gaziantep otoyolununun 25. kilometresinde uzun namlulu silah ve tabancayla ateş açıldı. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Tokmaklar’ın kullandığı araç bariyerlere çarpıp dururken, 4 kişi oldukları savlanan saldırganlar, araçta bulunan iki çantayı alarak beyaz bir araçla olay yerinden uzaklaştı. Yetkililer, saldırının gerçekleştirildiği yerde çok sayıda uzun namlulu tüfek ve tabancaya ait boş kovan bulunduğunu, olayla ilgili soruşturmanın başladığını söyledi. Antik tiyatroda çöp yığını ? BODRUM (AA) Yaz süresince birçok konser ve gösteriye ev sahipliği yapan Bodrum Antik Tiyatro, yaklaşık bir aydır çöpler ve çeşitli malzemeler içinde ziyaretçi bekliyor. Antik Tiyatro’nun ortasında çuvallar içerisinde atılmış minderler görülürken giriş bölümüne atılmış tuvalet kabinleri dikkat çekiyor. Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müze Müdürü Yaşar Yıldız, ‘‘Tuvalet kabinleri ve minderlerin bir telefon şirketine ait olduğunu öğrendik. Şirketi arayıp hemen gerekli temizliği yapmalarını isteyeceğiz. Antik tiyatro yaz boyunca etkinliklerde kullanıldı. Temizlemek, kullanan şirketin işi. Tuvaletler, minderler ve diğer malzemeler Turgutreis’te bir depoya taşınacak’’ dedi. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Şalvarlı Hollandalılar Hollanda’nın Groningen kenti emniyet müdürü olan Nevşehir’in Ortahisar ilçesinden Mahmut Kaptan, birlikte görev yaptığı bir grup meslektaşını doğduğu yöreye davet etti. Hollandalıların genellikle Türklere karşı önyargılı olduğunu ifade eden Kaptan, ‘‘Hollandalı meslektaşlarım ve eşleri buraya geldiklerinde Anadolu insanının misafirperverliğini ve dostluğunu görünce önyargılarının ne kadar yanlış olduğunu söylüyorlar’’ dedi. Kaptan, Hollandalı konuklarının yöre halkının yaşamını daha iyi tanıması için onları babası Ali Kaptan’a ait üzüm bağına götürdü. Şalvar giyen, yemeni takan Hollandalı kadınlar, ilk kez bağbozumuna katıldıklarını ve bundan büyük zevk aldıklarını söylediler. (SELAHATTİN ŞAHİN) Üniversite hastaneleri icralık! İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ata Erdener, üniversite hastanelerinin devletten alacaklarını tahsil edememesi nedeniyle ilaç ve tıbbi malzeme satan firmalarla icralık olduklarını bildirdi. EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nin de, SSK, Emekli Sandığı, yeşil kart faturaları karşılığı olarak devletten 30 milyon YTL alacaklı olduğunu vurgulayan Erdener, ‘‘Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın imzasıyla yayımlanan 45 günde ödeme yapma genelgesine karşın bu kurumlar ödenek darlığı nedeniyle faturalarını zamanında ödemiyor. Alacaklarımız ödenmediği için biz de ilaç ve tıbbi malzeme satan firmalara ödemeleri zamanında yapamıyoruz. Ankara’daki tıp fakülteleri icralarla uğraşıyor. Bizde de birkaç icra olayı yaşandı. Bu durumun devam etmesi halinde, firmalardan ilaç ve malzeme sağlayamayacağız. Böylece hasta bakamaz duruma geleceğiz’’ dedi. Devlet bize ek bütçe vermediği için, ilaç ve tıbbi cihazlar da dahil tüm giderlerini döner sermayeden karşıladıklarını kaydeden Erdener, ‘‘Bu sermaye geliri de Emekli Sandığı ve SSK gibi kurumlardan tahsil ettiğimiz fatura bedellerinden oluşuyor. Ayrıca, firmalardan cihaz alırken KDV ödüyoruz. Ancak SSK ve Emekli Sandığı’na kestikleri faturalara KDV ekleyemiyoruz’’ diye konuştu. ENTERNET / MEHMET SUCU Propaganda, bir amaca hizmet eden çok belirli bir mesaj sunumudur. Mesaj doğru olsa da, yönlü olabilir ve olayın tümünü dengeli bir şekilde sunmayabilir. Genellikle politikada kullanılır ve hükümetler ve politik partiler tarafından desteklenir. Bilginin benzer bir manipülasyonu, örneğin reklamda kullanılır ama buna genellikle propaganda denilmez. Propaganda kelimesi reklamın tersine kuvvetli bir olumsuz anlam taşır. (*) Propaganda küreselleşme ile birlikte yeni bir anlam kazanmış ve yaşamın hemen her alanında kendini göstermeye başlamıştır. Burada küreselleşmenin nimetlerinden söz eden yayınların çokluğunu anımsamakta mehmet?cumhuriyet.com.tr kilerden hangisidir? A) Zararlarından nasıl korunulacağı konusunda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. B) Günümüzde oldukça önemli bir yere sahiptir. C) Üretilirken ve kullanılırken dikkatli davranıldığı sürece, herhangi bir tehlike yaratmaz. D) Hangi alanda kullanılırsa zararsız olacağı henüz saptanmamıştır. E) Çevreye ve canlılara vereceği zararlar uzun yıllar sürecektir. Yanıtı tahmin edin bakalım. Hayır yanıldınız (E) değil. Kitapçığın yanıt anahtarına göre doğru cevap (C). Herhalde artık fazla söze gerek yok. (*) wikipedia.org Nükleerci Propaganda Her Yerde yarar var. ABD’li neoconların başını çektiği görüşe göre, liberalleşme ve küreselleşme ile bütün dünyayı içine alacak ortak bir serbest rejim ve hukuki bir çerçeve yaratılması öngörülmektedir. Bu çerçeve içinde ne yazık ki çevre sorunları pek de fazla yer tutmamaktadır Bir yandan çevre sorunlarının küreselleşme eğilimi güçlenirken, diğer taraftan küreselleşme süreci de çevre sorunlarına neden olmakta ve küreselleşme ile bağlantılı çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de beklenildiği gibi hükümet, neoconların çizgisini takip ediyor. Yani çevreyi küreselleşme uğruna feda etmekten çekinmiyor. Golf turizmi için ormanların kesilmesine göz yumuyor, eski teknolojiler destekleniyor, Irak’ta kullanılmış hurdalar Türkiye’ye getiriliyor, nükleer enerji aklanmak isteniyor. Tüm bunlar aslında bildik şeyler. Ama bu çabalar bazen öylesine propaganda malzemelerinde kullanılıyor ki, insan donup kalıyor. İşte bir örnek. Kamu Personeli Sınavı A Kitapçığı’nda yer alan 28. soru: Eğer kendinize çevreci diyorsanız, nükleer enerjiye hemen ‘‘kötü’’ damgasını yapıştırmaya adaysınız demektir. Oysa, ‘‘Ateş iyi mi, kötü mü?’’ diye sorulsa ne dersiniz? Ateş, her yıl binlerce dönüm ormanımızı yakıyor. Kazayla evlerimiz, teknelerimiz yanıyor. Buna rağmen ateşe kötü diyebilir miyiz? Diyemeyiz; çünkü uygarlığın başlangıcı ateştir. Tıpkı ateşin gelip ormanlarımızı yakması gibi, nükleer enerji de zararlı olabilir. Yapmamız gereken şey, onu kontrol altında tutmaktır. Bu parçada nükleer enerjiyle ilgili olarak anlatılmak istenen, aşağıda CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle