27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Olmak Murat Biricik: ‘‘Süpürülmek ya da kullanılmak. İşte bütün mesele bu!’’ İftar çadırında propaganda yapılıyormuş... ‘‘Kubbeler kalkan, çadırlar yelken!’’ ÜNİVERSİTE Konseyleri Derneği Yönetim Kurulu’nun kamuoyuna yaptığı ancak medya ilgi göstermediği için kamuoyuna yansımayan açıklamasını okuyalım: ‘‘Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, Ortopedi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İzge Günal’ın üniversitedeki görevine son verdi. Ortopedi ve bilim alanında birçok bilimsel çalışmaya imza atan Prof. Dr. İzge Günal üniversitede ve üniversite dışında primsiz çalışmasıyla da tanınıyor. Önemli bir akademisyen ve Üniversite Konseyleri Başkanı olan Prof. İzge Günal, en son haziran ayında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan temizlik işçilerinin işlerine son verilmesinden sonra toplanan 4 bin imzayı diğer akademisyenlerle birlikte üniversite rektörü ve ortopedi bölüm başkanı olan Prof. Dr. Emin Alıcı’ya GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Ya ğ m u r E k i m Erdoğan’dan De Niro’ya: ‘Türkiye’yi tanımakta zorlanacaksınız.’ Biz de zorlanıyoruz! Sevda Hasan Birgölge: ‘‘Hükümet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Suudi Kralı Sevda Tepesi’nde saray yaptırmak için her şeyi deniyorlar. Ne sevdaymış bu böyle: Para Sevda!’’ iletmek istemiş ancak randevu isteklerine ısrarla yanıt verilmemesi üzerine temmuz ayında primli randevu alarak rektörle muayenehanesinde görüşebilmişti. Kamuoyunda geniş yer bulan bu olayın ardından, rektör Emin Alıcı tarafından, İzge Günal hakkında ‘rektörü küçük düşürmek’ gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı. Bu soruşturmanın sonucunda Üniversite Disiplin Kurulu tarafından İzge Günal’ın okulla ilişiği kesildi. Alanındaki birçok ‘bilimsel etik’ dışı davranışı da ortaya çıkaran ve bu nedenle üniversite yönetimi ve iktidar yanlısı kesimler tarafından sürekli baskı gören Prof. Dr. İzge Günal’ın görevine geri dönmesi için Üniversite Konseyleri Derneği olarak Ege’de tüm üniversite kamuoyuna çağrıda bulunuyoruz. Hocamız ve derneğimiz başkanı Prof. Dr. İzge Günal hakkında alınan bu karara karşı durmak ve hocamızı üniversitemize geri kazanmak için hep birlikte mücadele edeceğiz.’’ Ege’ye gitmişken bir de Muğla Üniversitesi’nden gelen şu haberi okuyalım: ‘‘Kenan Evren’in Muğla Üniversitesi’ne gelişini protesto etti diye Dilek Hattatoğlu’nu yardımcı doçentlik kadrosundan öğretim görevliliğine indiren Rektör Prof. Dr. Şener Oktik’in çalışmalarını ibretle izliyoruz. Dört yıldır en yakın çalışma arkadaşı olan rektör yardımcısı Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan’ın görevinden istifa ederek sağın tek rektör adayı olarak ortaya çıkması üzerine Oktik’in sola göz kırpma mesajlarını ve bu mesajlara alet olanları herhalde Kenan Evren de takdirle karşılıyordur.’’ ‘Yeni Süreçte Çanlar Kimin İçin Çalıyor?’ Org. Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri açılış konuşmasında, ‘‘Diğer komutanların laikliğe yönelik tehditler konusunda yaptıkları ikazlara katılıyorum’’ dedikten sonra ‘‘Laikliği yeniden tanımlayalım’’ taleplerinin devletin en üst düzeyinden geldiğini vurguladı. Tüm iktidarı süresince hedefine doğru karşısında hiçbir elle tutulur direnç görmeden ilerlediğine inanan AKP siyaseti dinselleştirdi, dini siyasallaştırdı. Toplumun dörtte üçü endişeli bir havada bu akıl almaz tempoyla kendisini kuşatan gericilik çıkarmasını ibret içinde seyretti. ‘‘Yok mu bunu durduracak birileri?’’ sesleri, toplumun her yerinde yankılanıyor ama sonra herkes geçim derdi, diziler ve futbol kavgaları arasında takılıp kalıyor. Ancak artık taşan sabırlar yeni bir sürece girdiğimizi gösteriyor. AKP stratejisini dijital saniye hesapları içinde kayda geçirmiş şekilde ‘‘fetih’’e yürüyor. Kâh sürat arttırarak kâh toplumun nabzına göre düşünerek kadrolaşma, eğitim kitaplarının metinlerini tahrifata uğratma, Kuran kurslarını özel izinlerle yayma, her şeyi yapıyorlar. Medya, ihale ve borçların kaçınılmaz dengeleri altında, muhalefet ‘‘bildiğiniz gibi’’, ‘‘sivil Atatürkçüler’’ birbirlerinin açıklarını aramakla meşgul. ??? Peki, bireysel tepkilerini ortaya döken halkın, son günlerde önü coplarla kesilen sendika eylemlerinin ve CHP’nin toplumu tatmin edemeyen mütevazı çıkışlarının dışında, ses nereden geliyor? Ordudan ve tabii Sayın Cumhurbaşkanı’ndan. TBMM’nin açılışında Sezer beklenildiği gibi Cumhuriyet’e yönelik tehditleri ön plana çıkardı: Yargı bağımsızlığının nasıl zedelendiğini, bu şekilde yurttaşların hak arama özgürlüklerinin nasıl sekteye uğradığını, hukuk yerine ideolojik tercihlerin öne çıktığını, laiklik tanımının içinin boşaltıldığını, dinin sömürülmesine karşı kısıtlamalar getirilebileceğini... Sezer bunun ardından irtica tehdidini açmaya başladı. Cumhuriyet kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışan irticaya karşı devrimlerin ödünsüz uygulanması gereğini hatırlattı. Büyükanıt’ın dün tekrarlamadan onayladığını açıkladığı konuşmalar, son günlerde TSK tarafından sıkça seslendirildi. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Cömert ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, üst üste yaptıkları konuşmalarla gerek laikliği kemiren sinsi düşmanlara, gerek ülkeyi bölmek isteyen sözde demokratlara gözdağı verdiler. Cömert, ‘‘Çatı yıkılırsa herkesin altında kalacağı bir son kaçınılmaz olur’’ dedikten hemen bir gün sonra Karahanoğlu, ‘‘Biz bu zavallılara sadece acıyoruz. Bu mihraklar ya bu ülkeyi terk edecekler ya da Anadolu denizinde boğulacaklardır’’ demecini veriyordu... Lütfen söyler misiniz, daha hangi açıklıkla konuşsunlar? Muhatapları hâlâ anlamıyor mu? ??? Meşhur ‘‘eleştirel demokratları’’ duyar gibi oluyorum: ‘‘Vay sen darbe mi istiyorsun, nerede kaldı demokratlığın?’’ Yanıt: Ben darbe, faşizm değil, demokrat, laik, özgür bir dünya istiyorum. ‘‘Efendim, darbeler bizi 20 yıl geriye götürür.’’ Evet, doğru. Şeriatçılık da 800 yıl geriye götürür! Yani birinciye karşı çıkıp ikincisini koruma altına alanları anlamak mümkün değil. Akıllı insanlar ne birini ister, ne de öbürünü. Ama orduyu siyasetin dışında tutmak isteyip suskunluk içinde şeriatçılığa kayışı seyredenler, tarihle dalga geçmekte veya ülkelerine karşı ihanet denizinde yüzmektedirler. Türkiye için yaptığım analizlerin en kritik cümlesi şudur: Din siyasete ne kadar girerse, ordu aynen o kadar ve artı bir puan girer! Siyasete girmemek için elinden gelen her şeyi yapan Silahlı Kuvvetler’dir. Ama anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilmeyecek maddelerini yıpratmak için iktidarın bir iç yarışa girdiği şu trajikomik günlerde, hiç kimse, ordunun kendisine verdiği bu Cumhuriyeti ve anayasayı koruma ve kollama görevini unutmasını beklemesin. ‘‘Çanlar kimin için çalıyor’’ sorusunun yanıtı, bu sürecin rengini belirleyecektir. Bu çanın ipini çekenler en başta sanıldığı gibi ordu değil, halk ve kitle örgütleridir. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 Hamza Saykan: ‘‘Hüseyin Çelik’in, üzerinde ‘Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ yazılı çorapları haber konusu olmuş. Milletin başına örülen çoraplar ise haber konusu olmuyor!’’ Haber SESSİZ SEDASIZ (!) Hükümet bu vergilere bayılacak! HÜKÜMETİN yeni vergi arayışları için Akif Kökçe’nin önerileri: ‘‘Gaz kaçıran vatandaşa; pırt vergisi. İşsiz vatandaşa; yan gelip yatma vergisi. Cep telefonu kullananlara; kanser vergisi. Cep telefonu kullanmayanlara; cep telefonu kullanmama vergisi. Güzel hanımlara; güzellik tanrı vergisidir vergisi. Politikacıların söylediklerine inananlara; iman vergisi. PKK teröründen zarar gören vatandaşa; koordinatör vergisi. İkiden fazla çocuğu olana her bir çocuk için; özel işlem vergisi. Bilumum vergilerini ödeyen vatandaşa; yolunmuş tavuk vergisi. Hiç vergi ödemediği tespit Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Muhtar Göksel Kaya: ‘‘Fransa, Ermeni soykırımı yalanını devlet politikası haline getirdi. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, Fransızları o köylere muhtar yaparlar!’’ edilen vatandaşa; vergi ödememe vergisi. Vergi iadesi alan vatandaşa; vergi iadesinden alınan paranın gelir vergisi. Zarar eden işyeri sahiplerine; zarar edildiğini gösteren vergi levhası vergisi. Vergi dairesinin önünden geçen vatandaşa; adını koyamadık ama sen öde vergisi. Vergi vermemek için resmi işlem yapmayan vatandaşa; muhatap olmama vergisi. Konan vergilere sesini çıkarmayan vatandaşa; vergi ödemeyi sineye çekme vergisi. İstiklal Caddesi’nden geçen vatandaşa; Beyoğlu’nda gezersin, kazılan çukurlara düşersin vergisi.’’ Harita masaya yatırıldı. ‘‘Böl, parçala, yut’’a karşı ‘‘bil, parala, yırt!’’ Sayın Başbakan’ın Okuma Kitabı İncileri! PERİHAN ERGUN Tüm ilk ve ortaöğretimin ders yılına girdiği 19 Eylül 2006 günü Sayın R.T. Erdoğan, ‘demir dövmek!’ için Antalya’ya gitmişti. Eylemini senaryolaştırmak amacıyla Türki devletlerin temsilcileri ve bir kısım öğrencilerin bulunduğu toplantıda Milli Eğitim’le ilgili bir yığın inciler saçtı. Önce hükümetin eğitime getirdiği hizmetleri(!) ballandıra ballandıra, halkın gözü kör kulağı sağırmışçasına sıraladı. Bu konuşmasının sonunda her zamanki inkârcılığıyla iktidarlarından önceki Milli Eğitim’i yok saydı, yetmedi bir de aşağıladı. Şöyle ki; çocukluğumda okuma yazma öğretilmesi için yayımlanan okuma kitabının başındaki sözcüğü, ‘‘Bizlere okuma diyorlardı, içinde de ‘Ali yat uyu’ diye bizlere okumamayı ve yatıp yan gelmeyi öğretiyorlardı’’ demez mi? Oysa bizler, çocuklarımız ve hatta torunlarımız o kitaplarla okumayı, sevmeyi saymayı öğrendik. Bu öğreti kapsamında Atatürk’ün çizdiği ulusal bağımsızlık ve özgürlüğün yol göstericisi olan Cumhuriyetimizi sevdik, koruduk, geliştirdik, bu yolda da yürümeyi ilke edindik. ??? Her ne kadar öğretimin en büyük örneği Sümerolog Prof. Muazzez İlmiye Çığ bunları dile getiren kitabıyla suçlanıp bir yıl tutuklu kalmak istemiyle mahkemeye verilmişse de bunu algılayamayan satılmış aydınlara karşın bizlere ne yapılırsa yapılsın yolumuzdan dönmeyecek yeni kuşaklarca bu ihanetlerin hesabının sorulmasını isteyeceğiz. Milli Eğitim’e dışa bağımlı bir darbe daha geliyor. Hükümet 19 Eylül 2006 günü apar topar TBMM’yi AB’ye teminat oluşturmak amacıyla olağanüstü toplantıya çağırdı. Bu toplantıda 19 uyum paketi kapsamında da yüzlerce sayfalık çıkarılması istenen 9 yasa, 23 günde muhalefetin bilgilendirilmesi yapılmadan ve hatta Sayın Cumhurbaşkanımızın beyanları ve vetoları da göz ardı edilerek yine emrivakilerle çıkarılacak. Bu yasalardan biri yine Milli Eğitim’in uygulamada zorunlu olduğu bir konuyu AB istemleri doğrultusunda kaldırmaya kalkıyor. Bu durum ulusal eğitim ve kültürümüz açısından çok sakıncalı. Buna göre; çıkarılması istenen uyum yasasında, yabancı dille öğretim yapan ve azınlık (Rum, Ermeni, Musevi) okullarındaki Türk müdür yardımcılığının işlemden kaldırılması. Oysa; Lozan Antlaşması sürecinde en çok tartışılan İnönü ve Atatürk’ün çabalarıyla getirilen özel öğretim kurumlarındaki bu uygulama birçok sakıncayı önleyegelmektedir. Bilindiği gibi Tanzimat döneminde kapitülasyon sistemleri içinde açılan yabancı dille eğitim yapan okullarla azınlık okullarının emperyalizme inançları da kullanarak verdikleri hizmetler ve Sevr’e kadar giden savaşımlar tarihle saptanmıştır. Lozan’da Atatürk’ün geçmişe bakarak geleceği gören dehasıyla yürürlüğe koydurduğu bu özel öğretim kurumlarında Türkçe kültür (tarih, coğrafya) dersleriyle bunları temsilen bir Türk müdür yardımcısının yabancı müdürün yanında yer alması, geçmişteki sakıncalı durumların oluşmaması nedenine dayanır. ??? Vatikan’a bağlı rahibelerin yönettiği yabancı dille öğretim yapan bir okulda 22 yıl Türkçe öğretmeni ve müdür vekili olarak görev yaptım. Bu süre içinde gözlediğim sakıncalı durumları yasa kapsamında önlemiş olan bir eğitimci sıfatımla uygulamanın zorunluluğunu ve yararlarını yaşadım. Bunları saptayan bir yurttaş olarak işlemin kesinlikle ulusal inanç ve kültürümüzü koruyacağına inanarak sürdürülmesinin zorunlu olduğunu biliyorum. Yine bilindiği gibi; denge politikalarını savunanlara karşın bölücü ve işbirlikçi çevrelerle onların eşdeşi medyalarca devamlı savunulan bu tutum emperyalizme ortaktır. Kültürümüz ve ulusal bilincimize kastedilirken vatan toprakları da yabancılara İspanya ve Norveç’i örnekleyerek kolonileştiriliyor. Maliye Bakanı yurdumuzu ‘‘babalar gibi’’ satıyor. İşbirlikçilere ve satılmış aydınlara karşın etik yapısı sağlam aydınlarımız, sivil toplum örgütleri, koltuk sevdasından önce yurdumuzu düşünen siyasi partiler birleşerek güç göstermezlerse yurdumuzun parçalanıp çözülmesi gerçekleşecekti. Artık bu gerçeği görelim!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Ekim www.mumtazarikan.com AMSTERDAM BIÇKINLARI 19701981 YERALTI DÜNYASI İSTANBUL KABADAYILARI YAŞANMIŞ İNANILMAZ VE İBRET DOLU MACERALARI www.amsterdambickinlari.com / sms: 0536 875 86 50 ADRESE TESLİM 22 YTL Esas No: 2006/1117 Karar No: 2006/1107 Tekirdağ, Tekirdağ Merkez, Aydoğdu Mahallesi, C: 5, H: 382’de nüfusa kayıtlı Mehmet ve Zehra’dan olma 1908 d.lu Emine İşlek’in rahatsızlığı nedeniyle vesayet altına alınmasına, kendisine İstanbul, Bakırköy, Yeşilyurt, C: 69, H: 253’te nüfusa kayıtlı Osman ve Emine’den olma 1931 d.lu oğlu Samim İşlek’in vasi olarak tayinine karar verilmiştir. İlan olunur. Basın: 47444 BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 2006/103 Esas / 2006/131 Karar Davacı Çiydem Yeyinmen vekili Av. Serkan Özülkü tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan İsim Tashihi davasında: Mahkememizce yukarıda esas ve karar numarası yazılı ve 21.6.2006 tarihli karar İstanbul, Beşiktaş, Türkali Mah., 19 cilt, 1851 hanede kayıtlı Mustafa Nevzat ve Sevim’den olma Çiydem Yeyinmen’in isminin ÇİĞDEM olarak düzeltilmesine karar verilmiş olup, işbu karar ilan olunur. (Basın: 47351) İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN SSK Karnemi kaybettim. Hükümsüzdür. GÖZDE ALTIOK Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. MEHMET TOKGÖZ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hiroşima ve Nagasa 1 ki’ye atılan 2 atom bomba 3 larından sağ kurtulanlara 4 Japonya’da 5 verilen ad. 2/ 6 Bir tür gemi7 ci düğümü. 3/ ‘‘Sevda bir 8 yana çeker 9 körolası / 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir yana’’ (B.R. 1 H İ R F A N L I Eyuboğlu)... UğurA R A suz. 4/ Konut... Bir 2 İ D İ O T A N şeyin fiyatını artır 3 N A Z L A Ş E B İ S O ma... Bir cetvel türü. 4 D 5 U Ç B A L E A R 5/ Dayanıklılık. 6/ 6 K A M A R İ L L A Kimi ortak yönleri Ç E K olan iki şey arasın 7 U Y A R I T U N daki benzeşme. 7/ 8 Ş I R A R A T E K İ N Tuzağa düşürülen 9 şey... Ördek yavrusu. 8/ Üç Silahşorlar’dan biri... Bir nota. 9/ Bilgisayarda, bir kurum ya da kişiye ait internet kurulumu... Yemen’in ekonomik başkenti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İslami geleneklere uygun olduğu gerekçesiyle erkeklerin denize girerken giydikleri uzun paçalı şort... İskambilde bir kâğıt. 2/ Eklenmiş, ulanmış parça... Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. 3/ Hava basıncı birimi... Gürcistan’da soylu kişilere verilen ad. 4/ Argoda, uzun süre cinsel ilişkide bulunmadığı için aşırı istekli kimse... Kuzu sesi. 5/ Elle örülen bir tür dantel. 6/ Tümör... Güzel kokulu bir bitki. 7/ İnce uzun çubuk... Sık gözlü ağ. 8/ Bir elektroliz aygıtındaki artı kutup... Kadınların bluz ya da gömlek üzerine giydikleri yelek. 9/ Pamuktan düz dokuma. SOLDAN SAĞA: CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle